/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +4
    (Geçmişte Sri Lanka)

    P-"Duyduğuma göre evi boşaltıyotmuşsun. Hayırdır nereye gidiyorsun?"

    LaA-"Kervanlarla gideceğim. Yeni bir yerde yaşamaya başlayacağım. Lütfen artık rahat bırakın beni" Annemden soğuk soğuk terler akıyordu.

    P-"Tabiki bırakacağız kalan paranı verirsen neden olmasın? Bu köyden gitmenin ücreti bu." Kalan paramızı mı istiyordu? Nasıl insanlardı bunlar?

    LaA-"Hayır veremem paramı rahat bırakın artık." dedi ve tam kapıyı kapatacakken adam itti kapıyı ve annem yere düştü. Ben zaten direk annemin önüne koştum.

    La-Ateh-"Dokunma ona" dedim ama bir çocuğun konuşması önemsizdi. Beni itti ve anneme vurmaya devam etti.

    P-"Ver. Şu .Parayı huur" diye dövüyordu. En sonunda dayanamadım ve "Vahşet" diye haykırdım ve adamın kafasını tuttum.

    P-"NE yapıyorsun ço... " Kafası kopmuştu bile. Annem bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Ben de zaten her yeri kanlı görüyordum. Annem kolumdan tuttu ve mağaraya sürükledi. Babama zütürdü ve

    LaA-"Oğlumu eski haline çevir."

    T-"Sakin ol ne oldu?"

    LaA-"Bir adamın kafasını kopardı."

    La-Ateh-"Ama anne seni dövüyordu" derken annemin bakışı beni korkutmuştu. Gözlerim ise hala açık.

    T-"Seni korumak için öldürmüş. Ben bunda sorun göremiyorum. Hem istesem de onu düzeltemem. Onda benim de ruhum katılı. Ondan bu ruhu çıkarmak demek onun ölmesi demek ki zaten çıkartamam da."

    LaA-"O zaman bizi bu son görüşündü" dedi ve beni kolumdan sürükleyip köye doğru sürüklemeye başladı. Köye vardık ve eve girdik. Evde ceset duruyordu ama başında biri vardı. Pazarda bizim malzemelerimizi alan diğer adam. Anneme ani bir hareketle boğazına bıçağı soktu. Ve annemi yere düşerken izledim. içimdeki canavarı ilk kez o zaman hissettim. Annem yere düşerken zaman durmuştu. Arkamdan bir el dokundu ve dokunan kişiye döndüm. Ve kendimdim.

    "Onu öldürmek istiyorsun değil mi?"

    La-Ateh-"Evet. Hem de çok istiyorum."

    "O zaman kendini bana bırak. Merak etme Tennar denen kıza dokunmayacağım."

    La-Ateh-"Tamam" dedim ve sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda bütün köy yanıyordu. Her yerde cesetler vardı. Ben böyle olsun istememiştim. Sadece o adam ölmeliydi. Bütün köy değil. Sırtımda bir ağrı oluştu. Birden hissetmiştim bu acıyı. Arkamı döndüğümde Tennar elinde bir bıçak tutuyordu. Bana doğru ve kanlıydı.
    ···
  2. 27.
    +3
    Benim yalnız kalmam gerektiğini biliyordu. Gelmesi için işaret yaptım. Görmedi. Islık çaldım. Bana doğru dönünce gelmesi için tekrar işaret yaptım ve birazcık tebessümle yanıma doğru uçtu. Yanıma kondu ve

    Ti-an-"Baba iyi misin?"

    Bir Bine(E)-"Evet iyiyim. Sadece çok fazla şey yaşadım. Kusura bakma sana da kızdım boş yere. Özür dilerim."

    Ti-an-"Ben seni affettim. Sen de beni affet. Okumayı öğrenemedim bir türlü. Orada beni susturduyu okuyabilseydim hemen yanına gelir açardım. Zaten Beyaz her şeyi benden önce öğreniyor. Onun gibi bir Ta-ar'ın olmasını isterdin herhalde." Kıskandı mı yani şimdi onu? Gerçekten. Tam bir çocuk gibi. Ben de gülmeye başladım.

    Ti-an-"Neden gülüyorsun?"

    Bir Bine(E)-"Gerçekten senden daha iyi bir Ta-ar bulabileceğimi mi düşündün? O da senin kadar güçlü değil ne olmuş yani? Ben de zamanında senin gibi düşünüyordum. (Daha yalnızca 3 ay geçmişti amk.) Ben neden bu kadar kötüyüm, neden bu kadar yeteneksizim diye. Aslında yetenek hızlı gelişmekte değil. Denemekte. Çabalamakta. Emin ol ki vazgeçmez, deneyip durursan Beyaz'dan daha yetenekli bile olabilirsin." Ti-an'nın simsiyah gözlerinde (Beyaz bir taraf yok gerçekten simsiyah) parlamayı görmüştüm.

    Ti-an-"Baba sırtıma bin. Seninle beraber uçacağız." dedi. Ahan şimdi sıçtım. Cesaret vereni gibeyim. Ama şimdi hevesini kırarsam karamsar haline geri döneceğini biliyordum. Biraz korkarak

    Bir Bine(E)-"Ti-an, sence daha erken değil mi? Daha yeni yeni havada durmaya alıştın."

    Ti-an-"Daha da gelişmem lazım. Baba sırtıma atla. Lütfen." Yapma şunu be yapma. Simsiyah gözleriyle bile anlaşılıyor yalvardığı amk.

    Bir Bine(E)-"Offf. Tamam. Ama düşürme beni." Yüzümün boydan boya yaladıktan sonra

    Ti-an-"Tamam baba. Göreceksin. En yükseğe uçacağız." Ben de bundan korkuyordum zaten.
    ···
  3. 28.
    +3
    FATiH

    Gördüğüm rüyanın etkisinde kalmıştım. Rüyamda gördüğüm şey ise abim önden yürüyordu. Ben ise arkasından koşuyordum. Sanki ona yetişmeye çalışıyordum. Bana doğru arkasını döndü ve baktı. Gülüyordu. Acınası halime gülüyordu. Daha sonra tekrar önüne döndü ve yürümeye başladı. Ben ise onu doğru koşuyor ve

    Fatih-"Abi, beni de bekle" diye ağlıyordum. Ve daha sonra gözden kayboldu. Yalnızlık hissettim. Kimse yoktu. Daha sonra bana tıpatıp benzeyen yeteneğimi kullanmamı sağlayan canavar geldi.

    Fatih-"Burada ne arıyorsun? Yoksa rüyada mıydım?" (Diğer kişiliğe Canavar diyeceğim.)

    Canavar-"Ortak. Zamanın kalmadı. Yakında ölecek misin yoksa yaşayacak mısın o belli olacak. Sence bu kadar aksiyon için hazır mısın?"

    Fatih-"Bilmiyorum. Ne yapacağımı artık bilmiyorum. Seni neredeyse elimden geldiğince az kullandım. Abim sayesinde. Şimdi halime bak. Cebimde beş kuruş para yok ve kral olacağım diye ölümsüz bir adama güveniyorum. Ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok."

    Canavar-"Sana bir şey anlatacağım. Yeteneklerin nereden belli olur? Kalbinin en içindeki arzudan belli olur. Orası insanın gerçek kısmıdır. Abininki seni geleceğe taşımak istiyordu. Kazasız belasız yollarla. Onun yeteneği o yüzden gelecekte olabilecek birkaç hamleyi görebiliyor. Emre'nin ise hedeflerine ulaşabilme gibi bir hırsı vardı. O yüzden o hep tam isabet ettiriyordu. Mustafa ise hayvanlarla arası iyiydi. Onları anlamayı çok istiyordu. Hatta onlar gibi olmayı. O yüzden ona o yetenek verildi. Leyla ise insanların içini görmek istiyordu ama bunu kendisi bile bilmiyordu. içini gördüğü kişinin iyiliği için kullanacaktı. Zaten kullandı da. Abini kurtardı. Ve amacını yerine getirerek öldü. Melike'ninki neden bilmiyorum."

    Fatih-"Peki ya ben?"

    Canavar-"Senin yeteneğin ise ikiyüzlülükten dolayı. Hep yükseğe ulaşmayı istedin ama kime ne olduğu umrunda bile değildi. O yüzden yeteneğin gerçeği değiştirme yani ikiyüzlülük. ikiyüzlülük yolunda iyi gidiyorsun." dedi ve yatağımdan terler içinde uyandım. Zaten daha sonra yola çıktık ve 15 saat kadar oldu.

    La-Ateh-"Takip ediliyoruz. Bakışlar hissediyorum." dedi ve arkasını döndü. Sadece yukarda kuş vardı. Simsiyahtı. Gözlerimi açıp oraya baktım kimsenin farketmediğinden emin olduktan sonra.

    La-Ateh-"Ben öyle sanmış da olabilirim." dedi ve yürümeye devam ettik.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +3
    Derya

    Diğerlerinden müsade isteyip eğitimime geçtim. Beyaz yanımda duruyor ve hata yapmayayım diye her zamanki hoca tavrıyla duruyordu. Daha sonra bir ayak sesi duydum. Buraya doğru geliyordu. Gözlerimi açtım ve gelen Reyna'ydı.

    Beyaz-"Anne. Gözlerini neden açtın? Boşver konuşsun seni sinir etmesine izin verme." Gitgide yaklaşıyordu. Yanıma geldi ve oturdu.

    Reyna-"Imm. Şey. Senden özür dilemeye geldim. Ve ejderhandan da." Özür mü dilemeye geldi? Aman kabul edeyim de gitsin eğitimime devam edeyim diye düşündüm ve

    Derya-"Tamam. Özrünü kabul edi... "

    Reyna-"içten kabul etmediğini anlayabiliyorum. Yakın zamanda La-Ateh'in kardeşimin kafasını koparışını gözümün önünde izledim. Onun için bu kadar stresliyim. Ve stres atmak için de gelene geçene çatma gibi bir huyum var. O yüzden sizden özür diliyorum." Kardeşinin kafası koparken mi izlemiş? Gerçekten hayal dahi edemiyorum.

    Derya-"Gerçekten üzüldüm ve dediğim gibi önemli değil. " Daha sonra Reyna'nın yüzünde biraz tebessüm oldu ve sordu.

    Reyna-"Ne yapıyorsunuz?"

    Beyaz-"Anneme Ktum kullanmasını öğretmeye çalışıyorum."

    Reyna-"Ktum ne demek?"

    Derya-"Yaraları iyileştirmeye yarayan bir sözcük. Ama dokunman da lazım."

    Reyna-"Çok merak ettim bir denesene."

    Beyaz-"Göstereyim... "

    Reyna-"Sen değil Beyaz. Bırakalım Derya göstersin." Ne yapmaya çalıştığını anlamış gibi tamam işareti yaptı. Daha sonra gözlerimi kapattım. Ve odaklanmaya başladım. Odaklandıktan sonra doğanın enerjisini içime çekmeye başladım. Nedense doğa enerjisini içime çekerken normalde katı olurdu ama bu sefer sanki sıvıydı ve akışkandı. Çok rahat geldi bu sefer. Hazır olduğumu düşündükten sonra gözlerimi açtım.

    Reyna-"Ahan Kolumda bir yara vardı. La-Ateh bizi tekneye atarken kolumu kesmiştim ve izi kalmıştı. izleri de geçirebilir mi denesene." dedi. Ben ise ona döndüm ve

    Derya-"Ktum." dedim. O yara lekesinden eser kalmamıştı.

    Reyna-"Ayyy. Çok güzel bir yetenek bu. Bana da öğretsene?"

    Beyaz-"Normal bir insanın öğrenmesi çok uzun sürer. Ama yeteri kadar eğitim yaparsan 18-20 yıla kadar temellerini öğrenebilirsin."

    Reyna-"Ohoo. O kadar sabredemem ben. Neyse bana göre değilmiş. Size iyi çalışmalar." dedi ve gitti. Gerçekten bu kadar olay yaşamasına rağmen normal davranabiliyordu. Bir Bine , Ti-an veya Beyaz ölse kendimi toparlayamazdım herhalde. Saatler süren eğitimden sonra akşam oldu ve uyuduk. Sabah uyandığımızda Ti-an ve Bir Bine de gelmişti. Artık tekrar yola çıkmaya hazırdık. Zaten eve varmamıza bir şey kalmamıştı.

    EDiT: YATIYORUM BEYLER KENDiNiZE iYi BAKIN. YARIN GÖRÜŞÜRÜZ
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +3
    Fatih

    Dünyada ejderhaları bir efsane sanırdım. Birini karşımda görene kadar. Çok büyük birşeydi. Sadece onun yanında tırnağı gibi kalıyordum. (Büyük Ti-an'a Ti-an(B) diyeceğim.)

    Ti-an(B)-"Anlaşmayı kabul ediyorum La-Ateh. Ama bu çocuk çok sıska. Herhangi bir savaş yeteneği de yok. Zaten Salih Ateş birliğinden kovulmuştu. Onu biliyorum. Bana gücünü göstersin. Ben de onu kabul edeyim. Eğer beğenmezsem onun derisi buradan çıkamaz." La-Ateh gülmeye başladı.

    La-ateh-"iyi sen istedin." dedi. Benim ise içimde bir korku vardı. Ona özel bir şey düşünmeliydim. Umarım ejderha beyni ilüzyondan etkileniyordur. Yerden bir çakıl taşı aldım. Küçücük bir taş. Ben dahi zar zor görüyordum.

    Fatih-"Elimdeki taşı görüyor musun?"

    Ti-an(B)-"O kadar küçük bir şeyi sen bile zor görürsün."

    Fatih-"Ama seni nasıl görüyorum o zaman." dediğim anda Ti-an'a göre o çakıl taşının dağlar kadar boyu var gibi görmeye başladı.

    Ti-an(B)-"Bu da ne? Bir bedeni mi küçültebiliyorsun sadece? Bu büyülerimden kurtulmanı sağlamaz."

    Fatih-"Hayır. Sadece beden küçültmüyorum. Arkana bak." Arkasını döndü ve her tarafta ejderhalar vardı.

    Ti-an(B)-"Bunlar gerçek ejderha değil. O zaman ilüzyon yapıyorsun. Kai ıtg kaar." Birşey olmasını beklermiş gibi söylemişti.

    Ti-an(B)-"Neden ilüzyonun bozulmadı. Yoksa düşündüğüm yetenek mi bu?"

    La-Ateh-"Tam da düşündüğün yetenek. Gerçekliği değiştirebiliyor. Ama onu öyle bırakamıyor sadece. Yorulunca veya kendisi bırakınca eksi haline dönersin ama verdiği fiziksel veya pgibolojik zararları hissetmeye devam edersin. Etkisi ne kadar büyükse o kadar süre." Bunu ben bile bilmiyordum. Daha sonra gözümü kapadım ve Ti-an bana döndü.

    Ti-an(B)-"Seni yanıma kabul ediyorum insan."

    La-Ateh-"Sen yedek plansın. Eğer olur da işler ters giderse seni çağıracağız. Bize yardım edeceksin."

    Ti-an(B)-"Çok güçlü olduğunu sanıyordum. Benden neden yardım isteyesin ki o kadar güçlüysen?"

    La-Ateh-"Ben bu zamana kadar hep 2 adım ilerime bakarak geldim. Seni ise gerektiğinde çağıracağım. Şimdi ise tek yapmam gereken dünyayı yönetmek için yer bulmak. Dünya ağacından daha iyi bir yer düşünemiyorum." Ti-an kahkaha atmaya başladı.

    Ti-an(B)-"Dünya ağacının seni kabul edeceğini mi düşünüyorsun?"

    La-Ateh-"Kabul etmezse bu dünya ile birlikte yokolur." dedi ve hışımla çıktı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      panpa hikayeleri birleştirmen güzel olmus o konuda tereddutum olmasin
      ···
  6. 31.
    +3
    Bir Bine (Rüyamdaki kız kim) (Şimdiki zamana 1 hafta kala)

    Fatih'in zihinin gizliden gizliye okumuştum. Ama anlam verememiştim. Gittikten çok sonra anladım.Ne kadar da aptalmışım. Başına gelenlerden hiç haberim yoktu. Sadece salak gibi "Yeteneğini kullanma" demiştim ve o da kullanmamıştı. Şimdi ise kendi ellerimle bir canavar yarattım. La-Ateh'le çalıştığını öğrenmem uzun sürmedi. Telefonda konuşurken "Gidiyoruz" diye bir ses geldi. Ben de bu sesi tarattım ve eşleştiği kişi La-Ateh'di. Burada ismi farklıydı fakat onu daha önce Kübra'nın zihninde görmüştüm. Şimdi ise yaptığım hatayı telafi etmem gerekiyordu. Kapı çaldı. Çok sık misafirim olurdu ama yakın zamanda gideceğimi herkes biliyordu. Belki Merve'nin bir arkadaşıdır dedim ve eşyalarımı toplamaya devam ettim. Merve kapıyı açtı, çığlık attı. O anda sandalyeyi nasıl döndürüp gittiğimi ve sarı gözlerimi açtığımı hatırlamıyorum. Kapıya vardım ve insan demeye bin şahit ister bir yaratık vardı. Adı da Mustafa.

    Mustafa-"Merve benim Mustafa tanımadın mı?"

    Merve-"Hayvan çocuk. Bu ne hal? iğrenç gözüküyorsun." Gerçekten de öyleydi. Her tarafından kıllar fışkırıyordu. Bir kıyafet bulmuş bir de pantalon anca geliyordu.

    Bir Bine(R)-"Gel gidiyoruz." dedim Mustafa'yı kolundan çektim. Bir kolu yoktu. Ama bunu soracak kadar mide kalmamıştı bende. ilk baş berbere zütürdüm. Berber Mustafa'ya uzun uzun baktı.

    Berber-"Abi. Tamam beni kurtardın sayende suçsuz olduğum kanıtlandı ama bu... "

    Bir Bine(R)-"Başka tanıdığım kişi yok. Tek elimde sen varsın berber tanıdık. Hadi bak şu ana kadar senden bir şey istemedim. Sadece bu seferlik şunu adam et."

    Berber-"Tamam abi. Nasıl istersen." dedi ve operasyona (buna en uygun kelime bu olurdu) başladı. Sadece saçlarını kesmek için çırak 8 kere gelip yeri temizledi. Tamam hayvansın da bu kadar olma amk. işlem bittiğinde adam olmuştu sonunda. Adama 100 tl uzattım ve

    Bir Bine(R)-"Kalanını daha sonra getiririm." dedim ve güldüm. Artan parayı verecekken

    Bir Bine(R)-"Gerek yok." diyip tersledim parayı. Israr etse de kabul etmedim.

    Mustafa-"Saolasın usta. Sayemde kedime geldim." dedi berbere.

    Berber-"Rica ederim kardeşim. Bir bine abi benim öz abim gibi severim. Kıymetini bil onun. Kürkünü kesmeden öncede fark edemedim. Neden bir kolun yok. Koluna ne oldu?" dedi. Mustafa ise

    Mustafa-"iş makinesine kaptırdım." Ciddi misin bakışı yaptım o da sonra anlatırım bakışı attı.

    Bir Bine(R)-"Tamam kardeşim sağlıcakla kal" dedik ve sonunda berberden çıktık.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +3
    Bir Bine(R)-"Gerçekten koluna ne oldu?."

    Mustafa-"Anlatmayı isterdim ama sana anlatamam. Zihnime de boşuna bakma göremezsin." Gerçekten de göremiyordum. Nasıl ama? ilk kez bir şeyi göremiyordum. Sadece kurtlarla dağa çıktığını görüyorum sonrası yok. Ondan sonra kolu yok.

    Mustafa-"Bunu kimseye anlatmayacağım konusunda anlaşmam var diyim sen anla. Peki olay nedir bana bir işin detaylarını açıklasana." Bildiğim her şeyi anlattım. Fatih de dahil.

    Mustafa-"Neden onu bu kadar sıkıştırdın ki zamanında? Bak hepimiz yeteneklerimizi kullanarak bir yerlere geldik. Hata etmişsin."

    Bir Bine(R)-"Evet haklısın ama korktum en başta. Başka insanlara zarar verirse diye. Yanlış bir işe girerse diye. isterse olmayan parayı bile var gösterebilirdi."

    Mustafa-"Bu onun seçimiydi. Senin değil. Her neyse. Şimdiki planımız nedir?"

    Bir Bine(R)-"Kübra ile buluşup La-Ateh nerede onu bulmaya çalışacağız. Bulduktan sonra bir plan yapmaya başlarız."

    Mustafa-"Eğer adam dediğin kadar güçlüyse bulsak da nasıl yeneceğiz. Adı üstünde ölümsüz. Silah bile işlemiyor."

    Bir Bine(R)-"O konuda biraz sana güveniyoruz. Tek saldırı amaçlı yeteneği olan sensin. Hem dediğim gibi daha planım yok." Buluşacağımız yere geldik. Kızları beklemeye başladık. ikisi de uzaktan gözüktüler. Reyna'nın gözlerini görünce birine çok aşırı benzettim ama kime? Geldiler.

    Reyna-"Mustafa bu mu?"

    Mustafa-"Evet benim. Beğenemedin mi?"

    Reyna-"Dili de bozukmuş bunun."

    Kübra-"Daha yeni geldik Reyna. Hemen kavga etmeye adam arıyorsun." Biraz homurdandı.

    Kübra-"Tanıştığıma memnun oldum Mustafa."

    Mustafa-"Bende." dedi ve el sıkıştılar.

    Reyna-"Bende memnun oldum." dedi ve sağ kolunu uzattı.

    Kü-"Bilerek mi yapıyorsun?"

    Reyna-"Aaa kolu yokmuş görmedim." dedi. Bu kız cidden hasta falan olmalı. Mustafayı sinirlendirmeye çalışıyor sanki. Mustafa da tepki vermedi fazla zaten.

    Bir Bine(R)-"Kübra. Babanı nerede bulabiliriz hiçbir fikrin var mı?."

    Kübra-"Malesef yok. Sadece yakın zamanda tüm dünyaya savaş açacak onu biliyorum. Yanına adam topluyordur muhtemelen. Çünkü bizi adadan yollarken ben sizi öldürmeyeceğim ama adamlarım sizi öldürürse karışmam demişti."

    Bir Bine(R)-"Kardeşim Fatih de o zaman onun askeri oldu."

    Reyna-"Ne? Onun gitmesine nasıl izin verirsin?"

    Bir Bine(R)-"Elimde olan bir şey değildi. Bana söylemeden gitti. Ben çok sonra anladım. Onun yeteneği halisülasyon yaratıyor. Gerçek olmadıklarını bilseniz bile üzerinizde kullandığınızda işe yarıyor. Ona bakıp bakmamanız önemli değil."

    Kübra-"Bizde olsaydı La-Ateh'i durdurabilirdik."

    Reyna-"Peki şuradaki adamın yeteneği ne?"

    Bir Bine(R)-"Hayvanlarla konuşabiliyor ve onların yeteneğini kullanabiliyor."

    Reyna-"Haa. Yani hayvan taklidi yapabiliyor."

    Mustafa-"Benimle bir sorunun mu var senin?"

    Reyna-"Haylaus'un selamı var. Sözünü tutmaya bak." Bunu dedikten sonra birden bambeyaz oldu. Soğuk soğuk terler dökmeye başladı.

    Bir Bine(R)-"Ne oldu Mustafa? Haylaus kim?"

    Mustafa-"Boşverin. Nerede bulabiliriz bu La-Ateh midir nedir o adamı?"

    Kübra-"Reyna. Haylaus kim? Neden sen onu söyleyince Mustafa korktu?"

    Mustafa-"Kızı zorlamayın. Aramızda bir şey. Size söylemem. O da söyleyemez. Sadece plana odaklanın." Kübra ve ben şaşırdıktan sonra "Tamam" demekle yetindik ve Yola çıktık. Şimdilik bir ormanda eskiden gittikleri bir ev varmış. Ormanın ortasında bir kasaba varmış. O kasabaya doğru yola çıktık.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +3
    Derya yanıma geldi.

    Derya-"O değildir. Yanlışın va... "

    Bir Bine(E)-"GÖRDÜM. BABAMIN GÖZLERiNDEN GÖRDÜM. ELiNDEKi iĞNEYi EJDERHAYA BATIRDIĞINI GÖRDÜM." birden yerini ağlamaklı sesim aldı. "Bizi korumak için öldürmüş onu. Kendini öyle kandırmış. inanamıyorum. Babam öldürmüş."

    Bir Bine(R)-"Ejderha kim?"

    Derya-"Bize yumurtaları veren mağarada tanıştığımız bir ejderha. Babamız gibi severdik. Zaten öldüğünden sonraki gün Fatih ve Salih ile karşılaştık."

    Bir Bine(E)-"Ve babam öldürmüş onu da. Salih ve Fatih'in geleceğini biliyordu. Ejderha onları durdurabilirdi. Ama babam izin vermedi. Öldürdü onu."

    Derya-"Bir Bine. Sakin düşünmeye çalış. Belki de... "

    Bir Bine(E)-"Yalnız kalmak istiyorum." dedim ve bir ağacın altında oturup düşünmeye başladım. Fanusa baktım. Bana beladan başka bir şey getirmemişti. Atmak istiyordum ama içgüdüsel olarak atamıyordum. Sanki atarsam ölecekmişim gibi. Bunlar olmamalıydı. Böyle olmamalıydı. Elimdeki fanusa baktım. O sırada Reyna yanıma geldi.

    Bir Bine(E)-"Beni yalnız bırak demiştim."

    Reyna-"Bırakmak isterdim ama bırakamam. Sen fanusu kullandığın zaman hiç güçlenmedin. Fanusa geri döndü güç. Onu kabullenmezsen kullanamazsın."

    Bir Bine(E)-"Kullanmak isteyen kim söyler misin? Böyle lanetli bir gücü neden kullanayım?"

    Reyna-"Peki baban neden ejderhayı öldürdü?"

    Bir Bine(E)-"Nedeni onun da diğerleri gibi bir ejder avcı olması. Onların ölmesi gerektiğine inandı ve öldürdü."

    Reyna-"Bunun doğru olmadığını sen de biliyorsun. Seni korumak istediği için öldürdü. Eğer zevk için öldüren biri olsaydı sizinle vedalaşmasına izin vermezdi."

    Bir Bine(E)-"Söylediklerin doğru olabilir ama bu onun haklı olduğunu göstermez. Haklı olduğunu biliyorum ama o ölmemeliydi. O kadar bağlanmışken ona... "

    Reyna-"Baban senin için öldü. Senin için öldürdü. isterse Ejderha onu durdurabilirdi. Ama o da farkındaydı. Ölmesi gerektiğini biliyordu."

    Bir Bine(E)-"Ama giderken ağlıyordu ejderha."

    Reyna-"Veda etmek zordur çünkü. Ama edememek daha zor. Ben kardeşime veda bile edemedim. Ama Ejderha size veda edebildi. Bunun değerini bilmelisin. Eğer o sizi ölürken görseydi çok acı çekerdi."

    Bir Bine(E)-"Belki de haklısın. Ama ölmesi gerekmiyordu. Savaşabilirdik. Artık ne yapacağımı bilmiyorum."

    Reyna-"Bu gece düşün. Fanusun gücünü ve geçmişini kabullenirsen kullanabilirsin." dedi ve gitti. Ben de düşüncelere daldım.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +3
    Bir Bine(E)-"Büyük Ti-an neden karşı tarafta?" Ejderha oradan cevap verdi.

    Ejderha-"Başından beri hikaye yanlış anlatılmış. Ejder Ateşi Birliği'nin gerçek yöneticisi o. Karşında duruyor." Kendi çocuğuma bile adını verdiğim ejderha meğerse en nefret ettiğim birliğin başındaymış. Sinirimi tutamadım ve bağırdım:

    Bir Bine(E)-"Ti-an. Ta-ar'ıma bile senin adını verdim ben. Nasıl olur da o birliğin başındaki kişi sen olursun?" Büyük Ti-an keskin gözlerini önce bana sonra da benim ejderham Ti-an'a dikti.

    Ti-an(B)-"Melez bir ejderha demek. NASIL ONA BENiM ADIMI VERiR DE iSMiMi KiRLETiRSiN PiS HAŞERAT." Artık sinirlenme noktama gelmiştim.

    Bir Bine(E)-"Ne zaman başlayacağız? Şu Ti-an'nın canına okumak istiyorum."

    Ti-an-"Baba. Sakin ol. Onun gibi olmayacağım. ismim onunla aynı olsa da yetiştireni farklıydı. Beni bir insan yetiştirdi. Onu ise bir ejderha. Bu savaşı beraber kazanacağız."

    Beyaz-"Atalarımdan birinin yaşadığını ve kötü biri olacağını hiç düşünmemiştim."

    Derya-"Ben ejderhalara bile zar zor alıştım. Bir de ölmemiş yaşayan başka bir ejderha olması... gerçekten artık kendimi iyi hissetmiyorum." izleyici yerini aldı.

    izleyici-"Herkes hazırsa savaş başlasın."

    EDiT: ÜNiYE GEÇiYORUM. KEDiNiZE iYi BAKIN.
    ···
  10. 35.
    +3
    EDiT: GELDiM BEYLER VE BAYANLAR DEVAMMMM

    Yanımdaki herkes Fatih'in etkisi altındaydı. Fatih bana döndü ve ağzından şu cümleler dökülüyordu. Sadece ağzını oynatarak

    Fatih-"Ne yapman gerektiğini biliyorsun." dedi. Ölmeye hazırdı. Yanına gittim ve onun omirilik soğanına baskı yapacak şekilde vurup bayılttım. Fatih kötü biri değildi. Sadece yanlış yoldaydı. La-Ateh üzerime doğru atıldı ama son anda geri çekildim. Bir Bine abi yine aynı şekilde bana bakmaya başladı. Sadece odaklanmam gerekti her şeyi görebilmek için. La-Ateh'e tam anlamıyla odaklanmıştım.

    Bir Bine(E)-"Ti-an. Adaşını halledebilir misin?" Ti-an şaşırmış bir şekilde

    Ti-an-"Adaş ne demek?"

    Bir Bine(E)-"Yani ejderhayı. Diğer Ti-an'ı." Kafasını uzun uzun havaya kaldırdı. Bayağı boyu büyüktü.

    Ti-an-"Hep zorları bana bırakıyorsun ama yaa. Tamam." dedi. Zaten kızlar meditasyon yapıyor. Ne işe yarayacaksa. Hepsi muhtemelen iyileştirme için hazır olmaya çalışıyorlar. Kübra'yı anlayamadım bir.

    Mustafa-"Ti-an, sana ben yardım edeceğim." dedi ve Ti-an'nın yanına geçti. Yine kendini kurt modu diye adlandırdığım tırnakları uzun bir moda aldı. Büyük Ti-an gözlerini kapattı. Bir şeylere odaklanıyordu. O arada da bizimkiler karşılıklı ataklar yapıyorlardı. Fanusu hala kullanmamıştım. Fanus'u son çare kullanacaktım. Ne de olsa ruhum mevzu olan.

    La-Ateh-"Belki de ilk sana saldırarak hata yapıyorumdur." dedi ve Bir Bine abiye doğru koştu. Tam ona varacakken son anda tekme atıp uzaklaştırabildim.

    Bir Bine(E)-"Ben varken oralarda ne işin var?" dedim. Biraz alaycı bir sesle.

    Bir Bine(E)-"Yoksa tanrılığın beni yenemiyor mu?" La-Ateh sinirlenmiş olacak ki hemen yanıma geldi ve bana vurmaya çalıştı. Bir Bine abi sayesinde çoğu hamlesini karşılasam da arada 2-3 tane yumruk yiyordum. Aura zar zor engelliyordu. Üstelik canım da acıyordu. Ona saldırmayı denedim ama denemez olaydım. Kolumdan tuttu, kaldırdı ve yere sertçe vurdu. Yerde resmen bir yarık oluştu.

    Bir Bine(V)-"Bana da yapmıştı bunu Hatırladıkça tüylerim diken diken olur." Orada izleyici olup tüylerimin diken diken olmasını isterdim şu anda. Çok kötü bir darbe yemiştim. Ayağa kalkmak için kendimi zorlasam da La-Ateh üzerime bastı. Kafamdan tuttu ve kaldırdı:

    La-Ateh-"Bak. Oradakileri izleyenleri görüyor musun? Birazdan oraya katılacaksın."

    Bir Bine(E)-"Hiç sanmıyorum." dedim yüzüne doğru ateş püskürttüm. Acı dolu kıvranışlarla yüzünü yere sürtmeye başladı. Ben de o arada kendimi toparladım. Sonunda ateş atabiliyordum. Ama bunu oradaki ejderhaların söylediği sözcükler sayesinde yapabiliyordum. Yoksa ben kim o kadar büyük ateş atmak kim. O kadar dayak yememe rağmen auram beni hemen iyileştiriyordu. Ama yine de fazla kullanmasam daha iyi olurdu. Adımlarıma dikkat etmeliydim. Unuttuğumuz bir şey vardı. Salih. Mızrağını hazırlamış ve çoktan Beyaz'a doğru fırlatmıştı. Bu mızrak bize Ejderha'nın bahsettiği ejderha öldüren mızraklardan biriydi. Tam Beyaz'a saplanakken Derya önüne geçti ve mızrağı eliyle tuttu. Bir sorun vardı. Mızrağın ucu Derya'nın kalbine saplanmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +3
    (Geçmişte Sri Lanka)

    Sırtımdan bıçaklamıştı. Daha sonra "vahşet" dedim ama bu seferki açtığımda başıma bir sancı girmişti. Çok fazla kullanmıştım. Artık yaram o kadar da acımıyortu. Tennar çıldırmış gibi bıçağı bana sallıyordu.

    La-Ateh-"Tennar dur." Durmadan devam ediyordu saldırmaya. En sonunda yavaşça vurmama rağmen geriye doğru savruldu ve elindeki bıçak yere düştü. Elimle yüzünü kavradım ve sıkmak istedim. Ama yapamıyordum.

    Tennar-"Yap hadi."

    La-Ateh-"Neden bana saldırdın? Köy yüzünden mi? Gerçekten kendimde değil... " elini ağzıma zütürdü. Ve kapattı ağzımı daha fazla söz söylemememi istermiş gibi.

    Tennar-"Eğer bunu 1 saat önce yapmış olsaydın, seninle beraber kaçardım buralardan. Ama artık olmaz. Bir saat önce babam "Sen köye huur olacağına başını eve bağlarım daha iyi" diyip tecavüz etti." Bunları söylerken ağlıyordu. Benim de gözümden yaşlar gelmeye başladı. 10 yaşında çocuktu sadece. Neden bunu yapardı ki?

    Tennar-"Ölmeden önce son kez yapmak istediğim ve söylemek istediğim şeyler var. Bana söz vermeni istiyorum. Ben öldükten sonra iyi bir insan olacaksın. Kötü insanları affetme. Ben babamı yüzlerce kez affettim annem ısrar etti diye. Ama babam beni dövmekten vazgeçmedi. Bu son yaptığı ise... artık bu utançla yaşayamam. Ve seni seviyorum" dedi ve dudaklarımdan öptü. O zamanlar dudaktan öpmek evliyken bile çok kötü görülen bir şeydi. Hatta evlenmeden öpüşmek idam sebebi oluyordu bazı zamanlar. Ve bana bu hediyeyi tüm kalbiyle vermişti. Bu çok büyük bir hediyeydi. Ben bunu haketmiyordum.

    Tennar-"Şimdi. Lütfen öldür beni."

    La-Ateh-"Yapmak istemiyorum." Bana sarılmıştı.

    Tennar-"Zaten dayanamıyorum bu dünyadan ayrılmaya La-Ateh. Senden ayrılmaya dayanamıyorum. Ama belki de karnımda onun çocuğunu taşıyacağım. Bunun olacağına ölürüm daha iyi. Lütfen." dedi ve ben de bir elimle ona sarılıp diğer elimle de kalbini deştim.

    Tennar-"Te... şekkür... ler... " dedi ve öldü. Artık babamdan nefret ediyordum. Sadece mağarasında uzanan işe yaramaz birinin tekiydi. Bütün bu olaylar olmuşken beni durdurmadı. Beni geçtim Tennar'ın bunları yaşamasına engel olmadı. Sadece mağarasından izliyordu. Zaten hemen sonra kervan geldi. Onlara da haydutlar saldırdı diye bahane uydurdum ve beni de alıp gittiler. Evdekilerin bütün parasını almıştım. Bütün köyün parasını. Zaten artık işlerine yaramazdı. Ondan sonrasını sağda solda geçirdim, parayı dikkatli kullandım, büyüttüm belli bir yılda en zengin insanlardan biri bendim. Parayla kötülüğü durdururum diye düşünüyordum ama olmadı. Kötüler beni bildikleri için iyi gibi davranıyorlardı ve kötüler saklanıyorlardı. Ben ise fakirlere katıldım ve paramı sağa sola dağıttım. O şekilde de olmadı. Bu sefer de iyi insanlar kötülerin arkasına saklanıyorlardı. Öyleyse bu dünyayı ele geçirecektim.(bunlar tabi yüzlerce yıl arayla yaşanıyor.) Ama önce normal bir hayat yaşamak istiyordum. Ve evlendim. 2 tane de çocuğum oldu. Kübra ve Bir Bine. Öyle de bugünlere kadar geldim.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +3
    Bu gerçekten ciddi bir olaydı.

    Bir Bine(R)-"Peki çıkabilirsin" dedim ve çıktı. Kübra yumruklarını sıkıyordu. Kanal 75'i açmama gerek bile kalmamıştı. Bütün kanallar bundan bahsediyordu. Sri Lanka dünya haritasından silindi. Hiçbir yerde radyasyon izi yok. Atom bombası veya nükleer bomba değil o zaman. çok fazla barut ve bir fünye ile patlatmak da tam bir saçmalık. Hidrojen bombası olabilir mi? Evet. ihtimali var ama gidip görmem gerekirdi. Bir ülkede yaşayan bütün insanların yokolması hiçbir zaman iyi bir haber olmamıştı. Bütün ülkeler zaten kıvılcım bekliyordu savaş çıkarmak için. Ve bazı ülkeler Türkiye'yi suçluyordu. Fazla bir ülke değil. Sadece birkaç küçük ülke. Bizi işid görenler. Ama farkına varamadıkları birşey vardı. Neden işid veya herhangi bir terör örgütü Sri Lanka'yı dünya haritasından silsin? Aklımda daha çok sorular dolaşıyordu. Kübra

    Kübra-"Müsadenizle." dedi. Ben ise

    Bir Bine(R)-"Bir dur bakalım." dedim ve bana doğru döndüm. Bir şeyler biliyordu. Zihnine kısa sürede girip çıktığım için pek birşey göremiyordum. Ama Sri Lanka'nın havaya uçuşunu bir tekneden izlediğini gördüm. Çok hızlı gidiyordu tekne. O ve yanında birisi vardı. Yüzünü net görememiştim ama izliyorlardı.

    Bir Bine(R)-"Sen Sri Lanka'da mıydın?" diye direk sordum. Zaten o da çok aşırı şaşırmış olacak ki

    Kübra-"Nereden biliyorsun? Evet oradaydım. Durum sandığından daha kötü. Dünya tehlike altında." Ne kadar klişe bir laf amk. Dünya neden tehlike altında olsun ki? Biri dev bir robot yapıp üzerimize salmıyorsa (Ki pek sanmıyorum) sorun yok. Ben fazla küçük düşündüğümü bu sözünden anlayacaktım.

    Bir Bine(R)-"Neden dünya tehlikede olsun."

    Kübra-"Size anlatsam da inanmazsınız. Babam bir tanrı oldu ve dünyadaki her insandan intikam almak istiyor." istemsizce güldüm amk.

    Kübra-"Demiştim inanmazsınız diye." Niye inanmadım ki amk? Ben zaten başlı başına bir anormal durumum. Kübra tam çıkarken

    Bir Bine(R)-"içeriye geç ve kapıyı kapat." Dediğimi yaptı.

    Kübra-"Neden beni tutuyorsunuz ki? Zaten inanmadınız bana. "

    Bir Bine(R)-"Sana inanmam için bir tek yol var. Gözlerime bak." dedim ve Leyla'nın eskiden yeteneği olan sarı gözleri kullanmaya başladım. Yalan söylüyorsa zaten hafızasını silerdim. Gözlerimi görmüştü ama sorun olmazdı yani.
    ···
  13. 38.
    +3
    Gözlerimi açtığımda sanki dayak yemiş gibiydim. Canım yanıyordu. Boğazım ağrıyordu. Hatırladım. Kurt boğazıma atlamıştı. Sonrasında ne olduğunu hatırlamıyordum. Kafamı çevirmek istedim ama boynum izin vermiyordu. Derya ve Beyaz yanımda yürüyorlardı. Ben de Ti-an'nın sırtındaydım. Derya beni görünce hemen heyecanlandı.

    Derya-"iyi misin? Haberim olsa bu kavgaya izin vermezdim." Ben iyiyim demek istedim ama boğazım konuşurken fena bir biçimde ağrımaya başladı.

    Mustafa-"Beyaz seni hemen tedavi etmeseydi ölebilirdin." Küfür etmek istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Neden bu kadar ciddiye aldı ki?

    Reyna-"Savaşta neden fanusu kullanmadın?" Fanus. Tabi ya. Aklımdan çıkmış. Savaşa o kadar odaklandım ki fanusu kullanmak aklıma gelmedi. Üstelik Bir Bine abinin yardım etmesine rağmen yenememiştim. Resmen süpriz saldırıya düşmüştüm. Daha sonra aklıma bir fikir geldi. Bu fanus fiziksel gelişimleri aktarıyordu bana. Belki tedavi de edebilirdi. Fanusu tuttum ve gücü içime çekmeyi denedim. Çektiğim zaman bu sefer kabullendim ama yine de işe yaramadı. Sanki vücuduma girmek istemiyormuş gibiydi. Hah. Güzel. Bir de trip yiyorduk. Tahminimce. Hay ben böyle işin içine...

    Bir Bine(R)-"Kaç saatlik yolumuz var?"

    Mustafa-"Çok yaklaştık. Ama savaşamayız. Bir kişi ekgibken olmaz." Ben iyiyim demek istedim ama boğazım izin vermedi. Sonra aklıma başka bir fikir geldi. Bir sözcük vardı. Onu kullandıktan sonra iyileşmiştim siyah bir ateş ile. Tekrar deneyebilirdim.

    Bir Bine(E)-"Raish nu ıng" dediğim anda derya endişeli bir bakış attı ve gözlerimin önünden yokoldu. Yine bomboşdu. 5 duyum kapanmıştı. Bu sefer bir şeyler seçebiliyordum. Karşımda kocaman kocaman dağlar vardı. Ama simsiyahtı zar zor seçiyordum. "Bizi kurtar... " Daha sonra gözlerim açıldı. Ne oldu? Fanus erkenden o karanlığı emmeseydi iyi olabilirdi. Boğazımda sıcacık bir duygu hissettim. Sanki çorba içiyormuşum gibi. Ama yakmıyordu. Boğazımda dolaşıyordu. Sonunda o his gitti. Ti-an'nın sessiz olması gözlerimden kaçmamıştı. Uyanır uyanmaz eli ayağı birbirine dolaşırdı ama bu sefer sessiz kalmıştı. Hemen arkama döndüm ve

    Bir Bine(E)-"NEDEN BENi ÖLDÜRMEYE ÇALIŞTIN?" diye bağırdım. Kimse beklemiyordu böyle bir tepki vermemi. Mustafa gülmeye başladı.

    Mustafa-"Daha yeni iyileştin ve ilk sorun bu mu? Ejderhana sor. Nedenini o çoktan anladı."

    Bir Bine(E)-"Ti-an, Mustafa ne demek istiyor?" dedim ve beni sırtından attı. Bana kızgın bir bakış attıktan sonra yoluna devam etti. içim parçalanmıştı. Neden bana öyle bakmıştı ki? Derya'ya sorar gözlerle baktım. O da bilmiyorum işareti yaptı. ilk kez Ti-an bana böyle davranmıştı. Bakışı gerçekten içimi acıtmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +3
    Benim artık elim ayağım kilitlendi. Ağzımdan çıkan tek şey

    Bir Bine(E)-"Sen ne saçmalıyorsun?" oldu.

    izleyici-"Bu benim kararım değil. Hatırlarsınız bir zamanlar savaş oldu. insanlar ve ejderhalar arasında. O sırada dünya felaketin eşiğine gelmişti. Tanrılar da bir karar aldı. Ejderhaların dünyaya girmesinin yasaklanmasıyla alakalı. Ya kimsenin bulamayacağı mağarada kalacaklar ya da cennete gideceklerdi. Ama Ti-an'nın ve Beyaz'ın seçim şansı yok. Özellikle de bu savaştan sonra. Senin güçlerin sende kalabilir. Ama ejderhan seninle gelemez."

    Bir Bine(E)-"Bu bir ödül değil ki? Bu bir ceza. Savaşı biz kazandık. Neden ben kaybediyorum?"

    izleyici-"Senin de dediğin gibi. Hayat nedir ki? Erkeklerde ortalama 60 sene. Sen 18 seneni çoktan doldurdun." derken Ti-an izleyiciye saldırdı. izleyici onu eliyle tuttu.

    izleyici-"Biraz öfke sorunu var galiba?"

    Bir Bine(E)-"Ti-an dur."

    Ti-"Neden durayım baba. Bizi ayırmaya çalışıyorlar. Ölmedik. Yaşıyoruz. Kazandık. Ama senden ayrılmamı istiyor. Neden kabul edeyim? Neden uymak zorundayım?" dedi ve yere düştü.

    izleyici-"Bu kararlar benim kararım değil. Tanrıların kararı. Elimden bir şey gelmez. Şimdi vedalaşın ve gidelim." dedi ve Mustafa'nın yanına yürüdü.

    Bir Bine(E)-"Biliyorum böyle olmaması gerekiyordu ama yapacak bir şey yok. Hem seni ben nerede saklayacaktım ki dünyada?" Kendimi kandırıyordum. "Merak etme. Gittiğimi anlamayacaksın bile." Kendimi kandırıyorum. içimden haykırıyorum KENDiNi KANDIRMA ARTIK diye. Sarıldım. Hem de sıksıkı. Ti-an da kuyruğuyla ayağımı sardı. Hatırlıyorum. Küçükken mağaradan ayrılmayayım diye kuyruğunu ayağıma sarardı. Şimdi de aynısını yapıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O da ağlamaya başladı. Bu bir veda değildi. Geri dönecektim. En azından kendimi öyle kandırabilirdim. Ölmeli miydim? Bıraksaydım Dünya La-Ateh'in olsaydı. Beyaz da geldi ve kuyruğunu diğer ayağıma sardı. Diğer kolumla da ona sarıldım.

    izleyici-"Vedalaşmanız bittiyse gitme vakti geldi.

    Ti-an-"Seni bekleyeceğiz. Unutma bizi... " dediler ve dünyaya döndük.

    EDiT:Hikaye daha bitmedi. 2 part daha var.
    ···
  15. 40.
    +2
    Fatih-"Sen de kimsin?"

    La-Ateh-"Bana La-Ateh de. Dünyanızda yeni tanrı olacak kişiyim. Peki o karşındaki kişilere niye acıdın?"

    Ay1-"Pa paranızı verin dedim." dedi ve üzerime doğru şişle atladı. Tam o anda 5 metre arkamda olan adam önümde belirdi. Şiş kendisine saplanmıştı. Ya da ben öyle sanmıştım. Şişin kırılma sesi geldi. Şişin ucu yere düştü.

    La-Ateh-"Tanrınıza saygısızlık etmenin cezasını çekeceksiniz" dedi ve adamlardan birini tuttu ve duvara fırlattı. Böcek gibi yapışmıştı duvara ve her yere iç organları savrulmuştu. Diğer ayyaşlar da aynı kaderi paylaşmıştı. Daha sonra bana döndü ve

    La-Ateh-"Bana katılmak ister misin? Dünyadaki bütün adaletsizlikleri yok edeceğim. Bütün dünya sana ait olacak. Senin yeteneğin ve benim gücümle durdurulamaz oluruz. Ben zaten durdurulamazım ama senin vicdanın var. Seni kolayca avlayabilirler isteyen kişiler. Sana bu dünyanın kralı olmayı teklif ediyorum. Teklifime cevabın nedir?" Cevabım nedir mi? Tabiki hayır.

    Fatih-"Neden kabul edeyim ki? Doğruyu söylediğini nereden bileceğim?"

    La-Ateh-"Vahşet." O anda donakaldım. O gözler normal değildi. Bizim de gözlerimiz farklı renklerde yanıyordu ama bu öyle bir şey değildi. Gözlerine baktığım anda bütün vücudumda bir baskı oluşmuştu. Nefes alışverişim zorlaşmıştı.

    La-Ateh-"Şimdi ne düşünyorsun. Kabul ediyor musun?" Konuşamıyordum. Ağzıma elimi getirene kadar salyamın aktığından haberim bile yoktu.

    Fatih-"Ka kabul ediy ediyorum." dedim. Daha sonra gözlerini kapadı ve bana baktı. Benim vücudumun o dehşet verici ağırlığından kurtulduktan sonra yere düştüm. Dizlerimin üstündeydim.

    La-Ateh-"Senin bana diz çöktüğün gibi onlar bütün insanlarda sana diz çökecek. Söz veriyorum. Şimdi git. Eşyaların falan varsa hazırlan. Gitmemiz gereken birkaç yer daha var."
    ···
  16. 41.
    +2
    Haylaus sırtına oturmasını fazla umursamadan dövüşü izlemeye koyuldu.

    Mustafa-"izleyici. La-Ateh ölümsüz. O zaman kazandığımız nasıl belli olacak?"

    izleyici-"La-Ateh ve Ti-an da ölürse veya pes ederse kazanırsınız. Salih zaten öldü." Ölümden ne kadar da kolay bir şeymiş gibi bahsediyordu. Dedikleri fazla umurumda değildi. Haylaus araya girdi

    Haylaus-"Peki ya Fatih?"

    izleyici-"Onun ölmesine gerek yok. O çoktan pes etti." Fatih yerden kalktı. Ama sadece ruhu kalktı. Nasıl olur? Onu ben öldürmedim? Sadece bayıltmıştım. Fatih ayağa kalktığında güldü.

    Fatih-"Şimdi soruyorsun. Beni sen mi öldürdün diye. Hayır. Tanrı kanından içmenin yan etkisi bu. Vücudum kaldırmadı ve öldüm. Çünkü sınama anında vücudum baygındı. Acı bile çekmeden öldüm. Teşekkürler Bir Bine. Ve özür dilerim abi. Böyle olmasını istememiştim. Bir anlığına saltanat gafletine düştüm. Daha sonra pişman oldum ama geri dönemedim. Sanırım artık seyirci köşesine gitme zamanım geldi. La-Ateh'i yenince detaylı konuşuruz." dedi ve seyirci köşesine doğru yöneldi. Kimse beklemiyordu bunu. Bir Bine sandalyesinden düştü. Ağlamaya başladı. Gözleri de kapanmıştı zaten. Şu an Bir Bine pgibolojik olarak mağluptu. Mustafa ve Ti-an büyük Ti-an ile savaşıyordu. Ama etki etmiyordu bile. Sadece benim Ti-an'nın vuruşları canını yakıyordu. Ama büyük Ti-an hala gözleri kapalı odaklanıyordu. Kötü bir şey çıkacak gibi duruyordu. Ama dikkati hiç dağılmıyordu. La-Ateh üzerime atıldı. Nereden vuracağını gördüm ve kenara kaydım. Arkama baktığımda Bir Bine gözlerini yine açmış ve bana bakıyordu. Ona doğru gülümsedim. Hepimiz sevdiklerimizi kaybetmiştik. Kübra abisini, Bir Bine ve Mustafa Fatih'i ve ben, Ti-an ve Beyaz ise Derya'yı. Hepimiz yapmamız gerekeni biliyorduk.

    Bir Bine(E)-"La-Ateh. Ölümsüz olup olmadığını bugün anlayacağız."
    ···
  17. 42.
    +2
    Kübra hemen meditasyonu bozup Derya'nın yanına koştu. Ben de La-Ateh daha ateşi söndürmeye çalışıyorken fırsattan istifade Derya'nın yanına koştum. La-Ateh yerde küfürler ediyordu. Ben ise Derya'ya doğru gözyaşlarımı tutamadan koşuyordum. Yanına vardım ve Beyaz ona tedavi uyguluyordu.

    Derya-"Beyaz. işe yaramaz. Kalbimi deldi. Fazla vaktim kalmadı."

    Beyaz-"iyileştirebilirim. Yapabilirim. Anne ölme."

    Derya-"Bir Bine. Sana teşekkür ederim. Hayatım her zaman renksizdi. Sadece popüler kız olmak istiyordum eskiden. Artık diğer şeylerden de zevk almayı öğrettiniz. Hepiniz. Teşekkürler."

    Bir Bine(E)-"Lütfen konuşma. Toparlanman lazım."

    Derya-"Artık toparlanamam. Sadece yapacağım şey bedenimi feda etmek. Ruhum hemen şurada olacak." dedi ve gülümsedi. Eline göğsüne zütürdü ve kanını aldı. Yere kanıyla bir sembol çizdi.

    Derya-"Aum Shi Aili Da ir oum sza" dedi ve bedeni bir cam haline geldi ve Beyaz ve Kübra'nın etrafını sardı. Derya son ölümünü bile korumak için kullanmıştı.

    Beyaz-"Annem'in bu fırsatını heba edemeyiz. Meditasyona geri dön Kübra."dedi. Derya'nın ruhunun çıktığını gördüm. izledim. Gözlerimle. Arenadan dışarıya seyircilerin olduğu tarafa doğru gidiyordu. Gitmemesi için elini tuttum ama elim içinden geçti. Ve o anda hissettim. Gerçek bir öfkeyi hissettim. Haykırdım. Ağlayarak havaya doğru haykırdım. Fanusu neden kullanmamıştım ki? Yine benim yüzümdendi. Benim yüzümden öldü. Korkaklığım yüzündendi. Bu sefer korkmayacaktım. Fanusu elime o kadar sert bir şekilde tutmuşum ki fanus kırıldı.

    Ti-an(B)-"Fanus, nasıl kırdın?" O anda arkamda bütün ejderhalar belirdi. Bütün atalarım da. Sonunda ruhları serbest kalmıştı. Ama son bir sefer bana yardım edeceklerdi. Aura olarak etrafımda birleştiler. Simsiyah auram artık rengarenkti. Salih'e doğru baktım. Yeni mızrağını bile hazırlamadan yanında belirdim. Elini kalbine soktum ve çıkardım. O da artık ölmüştü.

    Bir Bine(E)-"Sıra sende La-Ateh." Ti-an da fanustan nasibini almıştı. Derisi parlamaya başlamıştı. Gözlerinin içi bile parlıyordu. La-Ateh bana doğru döndü. Yüzünün yarısı yanmıştı.

    La-Ateh-"Vahşet" dediği an her tarafta sanki kıyamet kopuyordu. Gözlerinin şekli değişmişti. Kıpkırmızıydı. Siyaha yakın bir renkteydi.

    La-Ateh-"Bu savaş şimdi bitecek." dedi yere tüm gücüyle vurdu. Hiçbir şey olmadı. Beyaz gözlerini açtı ve

    Beyaz-"Sri Lanka'yı yok ettiğin gibi burayı da yok etmeye çalışacağını biliyordum. O yüzden çoktan direnç kurdum. Sen ne kadar güçlü vurursan vur direnç başka bir noktaya yansıtır. Yani bu sefer gücün ve yere vurman işe yaramaz La-Ateh." dedi. Acısını içine atıyotdu ve savaşa odaklanıyordu. Benim ise içimde öfke vardı. izleyici Haylaus'un sırtına bindi ve

    izleyici-"Asıl savaş şimdi başlıyor bence."
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    +2
    Eve doğru yürüyordum. Bütün olanlar neydi? Dünya'nın kralı olmak falan? Acaba o gözleri görerek fazla mı hızlı karar vermiştim? Neden böyle birşey yapmak istiyordum ki? Aklım çok karıştı. Abime söylemediğim kısımlar vardı. Günlerce sokakta yattığım, abimin yanına gelmek için nasıl yol parası bulduğum ve daha birçoğu. En azından her sorunda zihnimi okuyan biri değil. Evin kapısının önündeydim. Abimin arabasını gördüm. O da eve geliyordu. Çok erken değil miydi gelmesi için? Saat daha 4 tü. Abim arabadan indi ve beni görünce

    Bir Bine(R)-"Eve mi giriyordun?"

    Fatih-"Evet. Senin işin bitti mi ki hemen eve geldin?"

    Bir Bine(R)-"izin aldım. Sana anlatmam gereken bazı şeyler var." Yine nutuk mu çekecekti yoksa? Bir nutuğu daha kaldıracak takatim yoktu.

    Fatih-"Abi ben gidiyorum. Eşyalarımı almaya geldim. Yeni bir iş fırsatı çıktı."

    Bir Bine(R)-"Daha bugün geldin. Bir gece kal. Sonra gidersin. Hem işinden de bahsedersin. Hem sana daha anlatmam gereken bir olay var."

    Fatih-"Tamam ama geceye kalmam. Akşama çıkmam lazım." Biraz homurdansa da teklifimi kabul etti. Eve girdik. Abim de eve girdi ve

    Bir Bine(R)-"Biz yukarıdayız. Haberin olsun."

    Merve-"Niye erken geldiniz birşey mi oldu?"

    Bir Bine(R)-"Sana daha sonra anlatırım" dedim ve yukarı çıktık. Bana doğru döndü ve olanları anlatmaya başladı.

    Bir Bine(R)-"Kübra diye bir kız geldi. Çok güçlü bir adam varmış. Tek başına Sri Lanka'yı yok etmiş. Önceden ben de yalan söyledi sandım. Zihnine bakınca gerçek olduğunu anladım."

    Fatih-"L La-Ateh mi?" inanılmazdı. Gerçekten doğruydu. Sonunda. Bütün hayatımda çektiğim çileden kurtulmamın anahtarıydı. Abimin gözlerinde bir an korkuyu gördüm.

    Bir Bine(R)-"Evet. Yoksa daha önceden tanışıyor musun?"

    Fatih-"Tabiki hayır." diye kıvırdım. "Ben de çarşıda birileri konuşurken duymuştum bu ismi." Artık kesinlikle gidecektim. Başka bir yolu yoktu. Sadece tek gereken günü atlatmaktı. Akşama gidecektim. Akşam yemeğine oturduk ve yemeği de yedik. Yeğenlerim de okuldan geldi ve onlarla da oynadım. Beni çok seviyorlardı. Hatta Halil'e akşam gideceğimi söylediğimde Leyla

    Leyla-"Yaa Fatih amca. Gitme." dedi Halil ise

    Halil-"Babam gitsin sen kal" dedi. Ben ise güldüm. Abim biraz bozuldu ama o da güldü. Merve abla ise tahmin edersiniz ki başına vurdu ve Halil ağlamaya başladı hemen.

    Fatih-"Abla vurmasaydın ya. Çocuktur. Konuşur öyle."

    Merve-"Zamanında beni babam az mı döverdi. Bak. Şimdi adam akıllı bir kız oldum. Oğlumu şimdi dövüyorsam adam olsun diye."

    Bir Bine(R)-"O zaman sen adam değilsin Fatih" dedi ve güldü.

    Fatih-"Senden fazla dayak yemişliğim var benim bir kere. Adam olmayan sensin." dedim.

    Fatih-"Abi sana bir şey soracağım. Eğer kız seni kandırıyorsa? La-Ateh Sri Lanka'yı yok etmesinde bir amaç varsa?" Abim bardağı yere düşürdü.

    Merve-"Aman dikkat et. La-Ateh kim?"

    Bir Bine(R)-"Önemli biri değil."

    Merve-"Nasıl değil. Sri-Lanka'yı yoketmiş diyorsunuz. Bütün haberler bundan bahsediyor." Abim derin bir off çekerek anlattı olayı.

    Merve-"Hayır bir bine oraya gitmiyorsun. Adam o kadar güçlüyse bacakların olmadan hiçbir şey yapamazsın. Gitmene izin veremem."
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    +2
    Derya

    Gerçekten bu olmuş olamazdı. Babası mı öldürmüştü Ejderha'yı. Gerçekten çökmüştüm artık. Duygularımın ne olduğunu bile bilmiyordum artık. Kızgın mıyım, üzgün müyüm bilmiyorum. Sadece boşluk.

    Ti-an-"Sence iyi olacak mı babam?"

    Derya-"Artık bilmiyorum Ti-an."

    Beyaz-"Anne. Duyguların karmaşık şimdi. Dinlenmelisin."

    Bir Bine(R)-"Bencede. Sakin olmanız lazım. Yarın daha büyük kayıplar verebiliriz sakin olmazsanız."

    Derya-"Sadece uyumak istiyorum." dedim ve ben de köşeme çekildim Yarından sonra yasımı tutacaktım. Şimdi yapmam gereken şey biraz daha çalışmam lazımdı yarın için.

    Derya-"Beyaz. Bana yardımcı olur musun? Benim birkaç tane daha şey öğrenmem lazım. Yarına işime yarayacak şeyler lazım."

    Beyaz-"Sana öğreteceğim tek şey uyuman anne. Uyuyup kendini toparlamalısın. Zaten yarın ikimiz erken kalkmamız lazım herkesden. Senin de yardımına ihtiyacım olacak."

    Derya-"Ne yardımı?"

    Beyaz-"Yarın öğreneceksin. Dla Shin" dedi ve bana doğru üfledi. Gözlerimi zar zor açık tutabiliyordum. Uyuyakaldım.
    ···
  20. 45.
    +2
    Bir Bine (Ejderha'nın Mağarası)

    izleyici mi? Önemli bir şey olsa gerek ki oradaki 3 amele şaşırdı. Ortada 50'li yaşlarda bir adam vardı. Muhtemelen La-Ateh oydu.

    Kübra-"izleyici mi? Reyna?"

    Reyna-"Ben Reyna değilim. Sadece sizi izlemekle görevlendirildim. Büyük Bir Bine ve Mustafa. Başından beri Melike bendim. Bu özellikleri kazanmak kaderinizde vardı ama bir şekilde değişiyordu. Ben de arkadaşınızmış gibi yanınıza gelip sizi tanrının kanına yönlendirdim. Kübra. Başından beri Reyna diye biri yoktu. Selim her zaman tek başına yaşayıp büyüyen biriydi. Ama bir süre kardeşim olması güzel bir şeydi. Derya ve küçük Bir Bine. Melisa da başından beri bendim. Bir Bine'yi mağaraya yönlendirmek için gereken tek şey o mağaranın dünyayı yok etmesine inanmasıydı. Ondan sonra senden ayrılmış gibi yapıp kalbini kırdım. Özür dilerim. Bu savaşta kazanana ben karar vereceğim." dedi ve derisi dökülmeye başladı. içinden küçücük bir kız çıktı.

    Bir Bine(E)-"Ben bu küçük kızdan mı boynuzu yedim yani?"

    Mustafa-"Yol boyunca da benimle dalga geçti. Ama içinden çıkan küçücük kız." izleyici gülmeye başladı.

    izleyici-"Bu kadar gerçeği öğrendikten sonra bile hala dalga geçebiliyorsunuz."

    La-Ateh-"Bu kadar boş sohbet yeter. Size bir teklifim var. Bana katılırsanız dünyayı beraber yönetiriz. Kabul etmezseniz ölürsünüz. Kararınız nedir?"

    Bir Bine(E)-"Kabul ediyorum." Herkes bana bakmaya başladı. (inci sözlük için özel) "Anan zaa gandırdım zaa XD" (inci sözlük özel bitti)

    Mustafa-"Valla bu sizden olsun. Çok güçsüz oluyoruz bu varken."

    La-Ateh-"YETER. ÖLMEYE KARAR VERDiNiZ." La-Ateh tam atılacakken izleyici önüne geçti ve tek parmağıyla koskoca La-Ateh'i durdurdu.

    izleyici-"Dünya ağacının yanında dövüşmenize izin veremem." Elini şaplatmasıyla kendimizi bir arenada bulduk. Çok eski bir arenaydı. Hatta arenada izleme bölümü bile vardı. Orada babamı, annemi ve arenanın arkasında yukarıdan izleyen ejderha'yı gördüm. Gözlerim yaşardı. Tanımadığım birkaç kişi daha vardı. Oradan biri "Bir tane Bir Bine öldürürsün karşına 2 tane çıkar La-Ateh hahahaha" dedi ve güldü.

    Bir Bine(E)-"Biz neredeyiz?"

    izleyici-"Araftayız. Hem ruhların hem de bedenlerin girebildiği tek yerde. Buradan dünya zarar görmeyecek."

    Bir Bine(E)-"Baba. Şunu bilmeni istiyorum. Seni affediyorum. Ve anne. Sana veda edememiştim. Seni seviyorum. Ve bak. Kendime iyi baktım. Derslerle aram pek yok ama... "

    izleyici-"Kazanınca konuşursunuz." Bir Bine gözleri sarı yanan kıza gülümsüyordu. Kızın yanında da gözleri yeşil yanan bir adam oturuyordu. La-Ateh'e laf atan adaşımın yanında da kılıcı kınında bir çocuk oturuyordu. Bir de VIP köşesi gibi bir yer vardı. Orada 2 tane sanki aurası parlayan adamlar, bir tane de altın kürklü bir aslan oturuyordu. Boyu bayağı büyüktü. Neredeyse Ti-an'nın boyundaydı.

    La-Ateh-"izleyici. Buraya Ti-an'ı çağırmanı istiyorum." Ti-an? Düşündüğüm Ti-An mı bu?

    izleyici-"Onu çağıracağım ama minyatür halinde. Sahaya sığmaz yoksa. Ama özellikleri aynı olacak. Ağırlığı falan da değişmeyecek. Normal insan boyunun 10 katı boyu olacak. Kabul ediyor musun?"

    La-Ateh-"Tamam. Kabul ediyorum."

    Bir Bine(E)-"Ti-an derken? Yoksa... " Ejderha'ya döndüm. Bana baktı ve gülümsedi. Halledersin der gibiydi. Oradaki kürkü altın sarısı olan kurt kalktı ve

    Haylaus-"Mustafa. Bana verdiğin söz bu maçtan sonra belli olacak."

    Bir Bine(E)-"Haylaus sen misin yani?"

    Haylaus-"Benimle konuşmana dikkat et insanoğlu. Benimle herhangi bir iletişim kurma." Mustafa abi kulağıma doğru eğildi ve

    Mustafa-"Haylaus insanlardan nefret eder. Kolumu alan kişi de Haylaus'tur. Kurtlar her ay 1 kere dağa çıkıp ulur. Ama beni yanına almazlardı. Bir sefer ısrar ettiler gelmem için. Haylaus'un beni seveceğini düşünüyorlardı. Ama yanıldılar. Haylaus karşıma çıktı ve sürüyü kirlettiğimi söyledi. Sürümü yokedecekti. Ben ise sürümün önüne siper oldum ve kolumu kaybettim. Onunla bir anlaşma yaptım. Eğer izleyiciyi bulursam ve dediği şeyi yaparsam artık ben de sürünün gerçekten bir parçası olabilecektim." Demek kolu bu yüzden yoktu.

    izleyici-"Ti-an da geldi."

    Ti-an(B)-"2 tane ejder yavrusu mu? Nasıl ejderhalar hala yaşar?"
    Tümünü Göster
    ···