/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +21 -3
    Herkese merhabalar. Sonunda yeni hikayeme başlayabiliyorum.

    Bu 'Ti-an'ın Yükselişi' serisinin 4. hikayesidir. Tüm hikayeler için bir bine bende binem hikaye serisi

    O zaman hadi başlayalım.

    La-Ateh (Sri Lanka)

    Sonunda ölmüştü. Üstelik kendi isteğiyle öldü. Sırf arkadaki iki kızı koruyabilmek için. Ne kadar da aptaldı. Arkadan kızlar ağlıyordu. Kübra silahını çekti ve bana ateş etmeye başladı. Artık hiçbir mermi bana işlemezdi. Zaten işlemiyordu biraz sızlatıyordu önceden ama artık hiç hissetmiyordum. Kübra'ya doğru döndüm. Zaten gözlerimi görünce otomatik olarak silah elinden düştü.

    Kübra-"Nasıl yaparsın?" kısık bir sesle söylemişti.

    La-Ateh-"Bana katılmanı söylemiştim kızım. Sen ise beni karşına aldın. Şimdi bunun bedelini ödüyorsun. Bir Bine'ye söz verdiğim için size dokunmayacağım. Ama eğer bir daha karşıma çıkarsanız ben size dokunmam ama adamlarım için aynısını söyleyemem" dedi ve gitti. Giderken arkasından manastırın öğrencileri ve usta peşinden gittiler.

    Usta-"Dur La-Ateh. Kibrin ve öfkenin nedenini biliyoruz. Dur yoksa seni durdururuz."

    La-Ateh-"Farkında değilsin galiba. Ben artık eski La-Ateh değilim. Bir tanrıyım ve bana adımla seslenmeye nasıl cürret edersiniz. Pis ölümlüler."

    Usta-"Her ne kadar kendine kendine tanrı desen de sende bir insansın La-Ateh." Bana insan demişti. Bu beni resmen aşağılamaktı. insanlar kadar düşük canlılar değildim. Onlar kadar aptal da değildim. Ama görünüşüm benziyor diye bana insan demişlerdi. Onlara bir tanrının gücünü gösterme vaktim gelmişti.Ama ilk baş sözümü tutmalıydım. Kızları sırtıma aldım alır almaz

    Kübra-"Bırak bizi hayvan."

    Reyna-"Bırak bizi" şeklinde kadın dırdırı yapmaya başladılar. Arkadan da ustaları

    Usta-"Onları bırak La-Ateh. Kavgan bizle" şeklinde konuşuyordu. Onları küçük bir tekneye attım ve arkalarından yavaşça ittim. Yavaşça itmem bile bayağı bir uzaklara zütürmüştü onları. Ne sanmışlardı? Rehin aldığımı falan mı? Onlara dokunmayacağıma söz verdim. Ama Sri Lanka'ya değil.

    La-Ateh-"Tövbe etmeniz için geç değil. Bana gelin ve sizi affedeyim."

    Usta-"Asla öyle bir şey olmayacak. Sen bir insansın." "insansın" "insansın" Kafamda bu sözcük yankılanıyordu. Bana 2. sefer insan demişti.

    La-Ateh-"Bu kadar yeter. Şimdi size göstereceğim. Artık af dilemeniz de bir işe yaramaz." dedim ve elimi yumruk yapıp yere serte vurdum. Vuruşumun etkisiyle manastır, binalar, Kısacası tüm Sri Lanka yıkıldı. Kendimi kahkaha atarken buldum.

    La-Ateh-"Sonunda, BEN ARTIK BiR TANRIYIM." Kahkaham her yerde yankı yapıyordu. Ama yaşayan kimse yoktu artık. Sri Lanka dünya haritasından silinmişti. Geçmişimden kurtulmuştum sonunda.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +6
    EDiT: HERKESE GÜNAYDIN BEYLER DEVAMMM

    Bir Bine (Rüyamdaki kız kim)

    Uzun bir yolculuktan sonra kasabaya vardık. Daha doğrusu Mustafa sayesinde çoğu yolu beni ve tekerlekli sandalyeyi taşıyarak geçirdi. Ama hiç yorulmamıştı. Diğer Bir Bine ve Derya ejderhalarının kasabaya giremeyeceği hakkında konuşuyorlardı. Beyaz hemen kabul etse de Ti-an naz yapıyordu. Sonunda ikna olduktan sonra yola devam ettik. Şahsen ejderhalarla konuşmaya korkuyordum biraz. Ters birşey söylersem yanlışlıkla vs. nedenlerden dolayı. Kasabadaki eve gittik ve Mustafa direk sağı solu koklamaya başladı.

    Reyna-"En azından av köpeğimiz var." Derya ve Kübra bir ağızdan

    DeryaKübra-"Reyna!" diye kızdılar.

    Reyna-"Tamam tamam sustum."

    Bir Bine(R)-"Bir şey bulabildin mi?"

    Mustafa-"12 saat önce burada 3 kişilermiş. Biri zaten Fatih. iki kişi daha var. Diğeri de La-Ateh olmalı. Ama 3. kişi kim bilmiyorum."

    Bir Bine(E)-"Muhtemelen Salih'tir. O da Ejder Ateşi birliğinin eski bir üyesi. Babamı öldüren adamların birliğinden." derken yumruğunu sıkıyordu.

    Bir Bine(R)-"Tamam o zaman. Onların yanına gitmemiz lazım. Ne taraftan gittiler bulmamız lazım. Takip edebilir misin?"

    Mustafa-"Elimden geleni yaparım."

    Reyna-"Aferin oğluma." Mustafa'nın da canına tak etmişti artık. Reyna'nın üzerine doğru yürüdü ve

    Mustafa-"Kim olduğunu bilmiyorum ama şansını zorluyorsun. Haylaus ile anlaşmamı bozmadım ve söz verdiğim gibi de bozmam. Ama sana zarar vermeyeceğim diye bir anlaşma yapmadım. Eğer bir daha benimle uğraşırsan seni şuracıkta parçalara ayırırım."

    Reyna-"Uvv çok korktum. Denesene bir." Yapamayacağını biliyordu. O ise duvara yumruk attı sinirinden.

    Kübra-"Neden milletle uğraşıyorsun. Seni tanıyamıyorum artık." dedi ve dışarı çıktı.

    Derya-"Bir bine de babasının gözü önünde kafasının parçalanışını seyretti ama o sağıyla soluyla uğraşmıyor. Hedefine ulaşmaya çalışıyor. Senin de öyle düşünmeni tavsiye ederim." dedi ve Derya da çıktı dışarıya. Reyna ise gözlerini yana eğdi ve

    Reyna-"Böyle davranmayı ben de istemiyorum. Ama zorundayım." diye mırıldandı. Ben bile zar zor anlamıştım. Ve o da dışarı çıkmıştı.
    ···
  3. 3.
    +6
    Edit: Geldim beyler. 2-3 part atıp yatacağım. Yarına bitirme ihtimalim var. Bu arada size bir sorum olacak. Sizce bu hikeyeleri birleştirme, seri haline sokma meselesi iyi mi? Yani 3 hikaye okumanız lazım falan oluyor ya onun için sordum? Yani bir sonraki yazacağım hikayede bu hikayelerden bağımsız yeni hikaye mi yazayım yoksa bu seri üzerinden devam mı ettireyim?

    Beyaz'ın gelmesi uzun sürmedi. Birkaç otu ağzının içine aldı ve çıkartık biraz ateşle tutuşturdu. Etrafıma dizdi.

    Beyaz-"ilk sen başla anne" dedi.

    Derya-"Uf alj neah" dedi ve bana doğru üfledi. Vücudum yeşil yeşil parlamaya başladı. Kendime baktığımda bütün iç organlarım gözüküyordu. Midem bulandı ve kafamı kaldırdım. Bazı yerlerim açık kırmızıydı.

    Derya-"Hmm. Normal hastalıkların dışında bir sorun yok. Şeker hastalığına daha 3 yıl var. Eğer bu şekilde devam edersen bitebilir bile. Ondan sonra prostat... "

    Bir Bine(E)-"Sen daha önce de mi baktın vücudum içine? Ve prostat mı?"

    Derya-"Denemek için biri lazımdı ondan sen uyurken üzerinde denedim. Güzel kısmı kırmızı noktaları sanki doktor gibi bakarak anlıyorum. Hiç öğrenmeme gerek kalmadan."

    Bir Bine(E)-"Lütfen bir daha denemek istediğinde benden izin alır mısın?"

    Derya-"Erkek arkadaşımdan izin mi alacağım içine bakmak için?"

    Bir Bine(E)-"Evet?" Sorar gibi söylemiştim.

    Derya-"Aman. Tamam. Koluna bakayım" dedi ve kolumda da hiçbir sorun yoktu.

    Derya-"Kolu iyi durumda. Hatta biraz fazla iyi. Neredeyse ktum kadar güçlü bir şekilde iyileşmiş. Farkı anlamak zor." Kız tıpı yaladı yuttu 6 ayda. En azından geleceği açık olacak.

    Beyaz-"Tamam anne ben de ruhuna bakayım o zaman." dedi ve birkaç ot fırlatıp üzerime

    Be-"Uf diğ rahn" dedi ve bu sefer de beyaz beyaz parlamaya başladım. Ne alengirli işlere girdik amk. Asosyal biriyken bana bunlar çok fazla. Bir çocuğum var lan. Hem de bir ejderha. Yıllarca ot çeksem bu kafada olamazdım. Ama şu an bu olayları yaşıyorum.Ve normal geliyor. Şöyle uzun uzun baktı ve

    Beyaz-"Ruhunda da bir sorun gözükmüyor. Sadece birkaç yara var o kadar. O da pgibolojinden dolayı." Daha sonra sonunda üzerimdeki ışıklar söndü. Ayağa kalktım ve

    Bir Bine(E)-"Sorun yoksa artık gidebilir miyim?"

    Beyaz-"Tamam git ama eğer yine öyle bir şey olursa ona bakıp Dilsj de. Bir parçasını balona hapsedecektir. Ne olduğunu öğrenebiliriz."

    Bir Bine(E)-"Tamam." dedim ve yere yattım. Uykum vardı zaten. Yattım ve uyudum. Uyandım ve bir grupla karşılaştık. Bu gruba tam güvenemezdik ama bize Ejder Ateşi Birliği'ni bulmamızda yardım edebilirlerdi. (Ejderhanın mağarasındaki final bölümü.)
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Hangisi senin için kolaysa
      ···
  4. 4.
    +5
    Bir Bine (Rüyamdaki kız kim)

    Reyna-"Arabayla devam edemez miydik? Çok yoruldum."

    Bir Bine(R)-" Bu tümsekten araba mı çıkar? Hem her yer sık ağaçlık."

    Beyaz-"Metal tenekelerin ile doğaya zarar vermenize izin vermezdim zaten."

    Reyna-"Zaten zarar verirken canavarlardan izin almazdım."

    Derya-"Doğru konuş. O canavar değil. O ejderha ve bir adı var. Beyaz."

    Reyna-"Aman ne kadar yaratıcı bir isim. Bunu bulurken çok mu düşündün yoksa aman ne olacak zaten canavar rastgele isim koyayım mı dedin?" Derya'nın sabrına hayran kalmıştım. Ama avucunu yumruk şeklinde sıktığını görüyordum.

    Bir Bine(E)-"Adet döneminde falan mısın? Eğer kavga istiyorsan ejderha tarafı biziz. Güçlü taraf biziz yani."

    Ti-an-"Baba. Bu insanlarla savaşmamıza gerek yok." Reyna gülmeye başladı. Ciddiye almak zorunda mıydı lafımı?

    Reyna-"Yok savaşacak değiliz ama senin sahibin... "

    Kübra-"Yeter. Reyna neden kavga çıkarmaya çalışıyorsun? Sana yardım etmeye çalışıyorlar. Kardeşinin intikdıbını alabilesin diye."

    Reyna-"Öyle mi Kübra sence? O zaman sana anlatayım kimlerin ne peşinde olduğunu. Tekerlekli sandalyedeki bir bine kardeşi için, "Ejderhanı nasıl eğitirsin?" filminin setinden çıkıp ejderha eğiten şu çocukar ateş birliği midir nedir onun peşinde ve sen kardeşinin intikamı peşindesin. Zaten Mustafa köle." Mustafa Haylaus'un selamı var dediğinden beridir arkasını dönüp Reyna'nın yüzüne bakmıyordu.

    Kübra-"Evet ama senin amacına da hizmet ediyor bu yaptıklarımız."

    Bir Bine(R)-"Tamam. Burada dinlenelim. Yarın yolculuğa devam ederiz. Şimdilik sakin olalım. Muhtemelen yorgunluktan dolayı sinirleriniz bozuk."

    Reyna-"Zihnimizi okuyarak mı gördün bunu? Ayakkabım hep taş oldu." Tam bir sinir bozma aracı. Ama sakin kalmaya çalışıyordum.

    Ti-an-"Ben alanı kontrol edeceğim. Eğer bir şey görürsem haber veririm."

    Bir Bine(E)-"Bende seninle geliyorum. Bu hormonu fazla kaçmış kadının yanında durursam kafayı yerim." dedi ve ejderhasının sırtına atladı. Ve havalanıp gittiler.

    Reyna-"Gelince hesabını sorarım ben ona." Bir ejderha gördük. EJDERHA. Ben hala şaşkınlığı üstümden atamamışım Reyna işin dalgasında. Nasıl bir kız anlayamadım.
    ···
  5. 5.
    +5
    Evet bazı konularda haklıydı. Polislerin pozisyonunun değiştirilmesi benim yüzümdendi. Direk cinayet bürosuna gitmem de yeteneğim sayesindeydi. Polis olmam için sadece mülakata girdim ve polis oldum. Ben bu kadar bedava bu mesleğe sahip olmuşken o başı boş kalmıştı. Bir de yakın zamanda yeteneği ile başa çıkması gerekecekti. Yaklaşıyordu. Ölebilir veya içindeki yaratık onu ele geçirebilirdi. Bu kadar stres ona fazlaydı. Eve gidince özür dileyecektim. En iyisi bu olmalı. Ama gerçekten dedikleri canımı yakmıştı. Gerçekler miydi bu kadar acıtan yoksa onun söylemesi mi bilmiyorum. Yolculuğum sona erdi ve polis merkezine vardım. Her zamanki gibi bir nöbetçilerden biri arabadan inmeme ve tekerlekli sandalyeme binmeye yardım etmişti. Sandalyeye bindim ve asansöre bindim. Büroma çıkmıştım. Büroma girdiğimde bir kız oturuyordu. Beni bekliyor gibiydi.

    Kübra-"Günaydın efendim. Adım Kübra. Buraya yardımcınız olarak yeni atandım." Yardımcım mı? Bana hiçbir zaman yardımcı gelmezdi ki? Neden şimdi gelmişti? Baş komiser ile konuşmam gerekecekti.

    Bir Bine(R)-"Sana da günaydın. Normalde yardımcın olmasına pek alışık değilimdir. Neden buraya atanmak istedin?"

    Kübra-"Size atanmak istediğim için geldiğimi söylediğimi hatırlamıyorum." Yeteneğimi kullanmıştım ama derinlere inmemiştim. Sadece neden geldiğini öğrenmiştim. Saliseler içinde sarı gözü açıp kapayarak bilgi alabiliyordum. Çoğu insanın gözünden kaçardı. Hatta neredeyse her insanın.

    Bir Bine(R)-"Sadece bir tahmindi." diyip geçiştirdim.

    Kübra-"Buraya sizden yardım istemeye geldim. La-At... " Kapı çalındı ve

    Bir Bine(R)-"Girin" dedim. Polis içeri girdi ve

    Polis-"Komiserim haberleri duydunuz mu? Kanal 75'i açın."

    Bir Bine(R)-"Önemli bir konuşmanın ortasındaydım bir haber için mi rahatsız ettin?"

    Polis-"Komserim bu sıradan bir haber değil. Sri Lanka'yı dünya haritasından silindi. Üstelik hangi ülkenin yaptığı da bilinmiyor."
    ···
  6. 6.
    +5
    Bir Bine (Rüyamdaki kız kim) (Geçmiş Aylarda)

    Edit:Şimdiki zaman (bkz: Ejderhanın mağarası)'ndaki finalde buluştukları zaman olacak.

    Edit2:"Her hikayenin karakterine parantez içinde hikayesinin baş harfini koyacağım. Örnek: Bir Bine(R)-“Nabersiniz.”
    (R): Rüyamdaki Kız Kim?
    (V): içimdeki Öldürme Hissi Vahşet
    (E):Ejderhanın Mağarası."

    Uyandığımda yataktan kalkmam fazla uzun sürmedi. Normalde 5 dakika kadar tavanı izler o gün ne yapacağımı düşünürdüm. Ama bu sefer öyle olmadı. Direk kalktım ve kendimi tekerlekli sandelyeme attım. Daha sonra odadan çıktım ve

    Bir Bine (R)-"Günaydın hayatım."

    Merve-"Sana da günaydın. Gel kahvaltı hazır. Bak bir de süprizim var." Süpriz mi? Çok merak ettim şimdi. Mutfağa girdim ve mutfak harabeye dönmüş.

    Bir Bine (R)-"Bu nasıl süpriz böyle? Mutfağın hali ne?" Her yer simsiyahtı. Tavanlar yanmış ve masalar falan hep kırılmış. Merve daha sonra oraya doğru döndü ve

    Merve-"işte süpriz." dediği anda mutfak eski haline döndü ve Fatih oturuyordu orada. Yeteneği kullanmış amk. Ödüm koptu mutfak gitti diye.

    Bir Bine(R)-"Fatih, beni bir gün öldüreceksin."

    Fatih-"Aman be abi. Sanki buraya çok sık uğruyorum. Yıllardır şehir dışındayım şaka da mı yapmayayım?" dedi ve sırıttı.

    Bir Bine(R)-"Gelsene lan sarılayım sana. Abini ayağa kaldırma." dedim ve güldüm. Ama bir tek ben güldüm yani.

    Bir Bine(R)-"Ben bu halime alıştım. Sorun yok yani gülseniz de." dedim.

    Fatih-"Komik değildi. Yani cidden o kadar iyi genetiği bir kişi alınca böyle oluyor. Abi sen ön deneme gibi bir şeysin herhalde. Denemişler olmamış, bir üst model beni yapmışlar." dedi ve gülmeye başladı. Merve de kendini zor tutuyordu.

    Bir Bine(R)-"Saol hayatım sen de gülmesen." dedim alaycı bir ses tonunda. Saate baktım. Saat 07.30'du.

    Bir Bine(R)-"işe geç kalacağım bu gidişle. Kahvaltımı yapacak vaktim yok. Hemen bir tasa koysana işte yerim." dedi.

    Fatih-"Abi seninle bir konu hakkında konuşacaktım. istersen seninle işe geleyim. Birkaç gün buralardayım."

    Merve-"Ve burada kalıyorsun."

    Fatih-"Size rahatsızlık vermek iste... "

    Merve-"Sen çocukken hatırlarsın bir kere laf etmiştin bana. Ben seni dövmüştüm. Merdane ile hatırladın mı? O olayı tekrarlamak istemiyorum."

    Fatih-"Tamam abla bu kadar ısrar ediyorsan."

    Merve-"Hah şöyle. Yola gel."

    Bir Bine(R)-"Ne ablası lan. O senin yengen."

    Merve-"O ne öyle yenge falan demesin. Sanki 80 yaşındaki karılar gibi." Fatih ve ben şaşkın şaşkın bakıyorduk Merve'ye. Yenge mi yaşlı gibi gösteriyor? Fatih'in aklından ferre isimleri geçirdiğini anlamak için zihin okumama gerek yok çünkü ben de o hataya düştüm.

    Merve-"Hadi sizin başka işiniz yok mu? Gidin hadi evi temizleyeceğim."

    Bir Bine(R)"Tamam hadi görüşürüz hayatım."

    Fatih-"Görüşürüz yenge."

    Merve-"Yenge deme... " derken Fatih kapıyı kapattı.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +5
    Bir Bine(R)-"Gitmem gerek Merve anlamıyor musun? Bu yetenekler bana verildiyse bir nedeni var. Belki bugün içindir."

    Fatih-"Abi. Neden gidesin? Tekerlekli sandalyede ne işine yarayacak yeteneğin? Dediğin kadar varsa sana vurmasıyla ölmen bir olur." Abimin olaya girmesine izin veremezdim. Abimi karşıma alamazdım.

    Bir Bine(R)-"FATiH. Sri Lanka'yı yoketmesinde bir neden varsa demiştin. Nasıl böyle düşünebilirsin? Sri Lanka yerine Türkiye de olabilirdi. O zaman ne yapacaktın?" Konuyu değiştirmeliydim.

    Fatih-"Abi sorumu boşver de oraya gidemezsin. Gitmemelisin. Yeteneğini kullansan bile tepki süren yetmez kaçmaya. Bu intihar olur resmen."

    Bir Bine(R)-"Eğer gitmezsem de dünyaya ne olacağını bilmiyoruz. Ben gideceğim ve kararım da kesin. ister gel ister gelme."

    Fatih-"Abi. Senin bu huyundan nefret ediyorum. Kendini kahraman gibi görmeyi bırak artık. Bu dünyada KAHRAMANLARA YER YOK." Bunu söylememin nedeni bunu da yaşamış olmam. Bir çocuk vardı. Araba çarpmak üzereyken üzerine atladım ve kurtardım. Ama ailesi dükkandan çıkınca çocuğa sarılmış yere yatarken görünce polise şikayette bulundular. Neymiş tecavüz ediyormuşum. Milletin ortasında mı yani? 6 saat kadar hapiste durduktan sonra bir vatandaş olanları anlatmış da öyle çıkabildim hapisten. Taa 6 saat sonra. Ve hiçbiri manşetlerde yer almadı. Sadece 6 saat hapis sürem ve çocuk tacizcisi olduğum için yan hücredeki adamın tehditlerini yedim kaldım. Bunu söyledikten sonra zaten hışımla evden çıktım. Zaten küçük bir valizim vardı. Eşyalarımı da aldım çıktım gittim. Dediğimiz gibi buluşma yerine geldim. La-Ateh de oradaydı. Yanında da bir çocuk vardı.

    Fatih-"Kim bu?" diye sordum. La-Ateh bana döndü ve

    La-Ateh-"Artık bu senin koruman. Adı Salih. Şimdi size bir görev veriyorum. Salih, senin yaşadığın yerin orada bir mağara var. Orada son bir ejderha yatıyor. Onu öldüreceksin. Planlarımıza engel olmasıan izin veremem."

    Fatih-"Ejderha mı? Onlar gerçek mi yoksa?"

    Salih-"Şimdi bunu mu koruyacağım ben. Daha ejderhalardan haberi yo... "

    Fatih-"Ne oldu? Bir şey mi diyordun?" Nefes alamıyordu. Yere düştü. Kıvranıyordu. Sadece pgibolojik bir saldırıydı. Daha sonra ölmeden bozdum ve tekrar nefes almaya başladı.

    Fatih-"Bir daha benimle konuşurken dikkatli ol." Hemen toparlandı.

    Salih-"Dediğin kadar güçlüymüş. Daha ona saldırma fırsatı bile bulamadım."

    La-Ateh-"Seni uyarmıştım." dedi ve yolculuğumuz Salih ile başladı. Şimdi yapmamız gereken mağaraya gidip ejderha'yı öldürmekti. (Devam olaylar ejderhanın mağarsında yazıyor. Bir Bine ve Derya'nın Salih ve Fatih ile karşılaşmaları.)
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +5
    (Geçmişte Sri Lanka)

    Köyde bir kız vardı.Çocuklar arasında bir tek o benimle konuşuyordu. Adı Tennar'dı. Benimle yaşıttı. Her gün bahçesinden meyve koparıp gizlice bize getirirdi. Köyde kimse sevmezdi annemi. Çünkü ben doğmuştum. Babamın kimse kim olduğunu bilmiyordu. Ve bu da milleti rahatsız ediyordu. Annem bana

    LaA-"Gel pazara gidelim" dedi. Benim doğru dürüst dışarı çıkabildiğim tek zaman pazara gittiğimiz zamanlardı. Dedemin arazisinde yetiştirdiğimiz ürünleri satıyorduk. Dedem ölmeden önce dayıma bırakmıştı. Dedem bile bizden nefret ederdi. Dayım da ölünce arazi bize kaldı. Annem ve ben de neredeyse her gün oraya gidip araziyi işliyor, malzemeleri satıp para kazanıyorduk az da olsa. Tabi köylülerin çoğu bizden almıyordu. Sadece kimsede kalmamışsa bize geliyorlardı ve biz de ucuza satıyorduk zaten. Çoğu zaman pazarımızda ne var ne yok diye bakmaz geçer giderlerdi pazar kapanmasına az kala da birkaç adam gelir:

    "Bunlar sizin burada yaşama kiranız" deyip elimizde kalan son malzemeleri alıp zütürüyorlardı. Parasını bile vermeden. Annem ise hiçbir şey demez verirdi. Yakında bir kervan geçecekti buradan. Annem hep hayalini kurardı. Bir gün buralardan gitmenin. Ama kervan en son 14 sene önce gelmişti ve yakın zamanda buradan büyük bir kervan geçeceği duyurulmuştu. Tennar'ı da alıp gidecektik. En azıdan ben öyle düşünüyordum. Anneme sorduğumda

    LaA-"Tennar'ı alamayız oğlum. Onun bir ailesi var."

    La-Ateh-"O da benimle gelmek istiyor. Ailesi her gün ona zulüm ediyormuş. Sabah saat 4 te kalkıp tarlaya gidiyormuş. Babası eğer topladığı mahsül azsa veya ektiği mahsülleri beğenmezse dövüyormuş. Bir de yemek yapması gerekiyormuş. Gece babası içki içip geliyor ve onu dövüyormuş. Geçen gün sırtının tamamı morarmıştı. Ve annesi bile iş yapmıyor Tennar'a yüklüyor bütün işleri. Anne lütfen."

    LaA-"Oğlum biliyorum. için acıyor ama alamayız onu. Alırsak suçlu biz oluruz."

    La-Ateh-"Almazsak da vicdansız biz oluruz" dedim ve dışarı çıktım. Nasıl kabul etmezdi. Anlamıyorum. Annem ise arkamdan koştu. Kolumdan tuttu ve kendine doğru çevirdi.

    LaA-"Oğlum. Bana bak. Şöyle düşün. Eğer seni benden alsalar ben ne yapardım? Ben de seni tarlada çalıştırıyorum. O zaman ben de mi kötü bir anneyim? Babasının yaptığı iyi değil ama Tennar'ın bir kardeşi var. Kardeşini bırakıp nasıl gitsin? Annesi var. Eğer onlardan alırsam onlar da üzülmez mi?" diyince bana mantıklı geldi.

    La-Ateh-"O zaman ne yapacağız anne?"

    LaA-"Bizim elimizden bişey gelmez oğlum. Haftaya pazartesi kervan gelecek. O zamana kadar eğer ailesi ikna olursa gelsin. Eğer olmazsa kalır." Kabul etmiştim. Deneyecektim.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +5
    La-Ateh (Geçmişte Sri Lanka)

    10 yaşımdaydım. Babamla yeni tanışmıştım. Gözleri çok garip biriydi. Ama onu görünce korkabilirsin diyen annem için korkmaktan ziyade bayağı kanım kaynamıştı babama. ilk kez gözlerimi o şekilde gören annem "zamanı geldi" diyip beni buraya getirmişti. Babamın yanına. (La-Ateh'in babasına T, annesine LaA diyeceğim.)

    T-"Neden çocuğu getirmek için 10 sene bekledin?"

    LaA-"Senden korkar diye düşündüm. Onun için sana getiremedim."

    La-Ateh-"Baba. Köydekiler anneme kötü davranıyorlar. Neden?"

    LaA-"Sana babanın yanında bunu söylememeni söylemiştim."

    T-"Bırak konuşsun. Oğlum, insanlar kendini büyük hissetmek ister. Onun için de annen gibi iyi niyetli insanları ezerek kendilerini üstün görürler. Oysa ki alçalıyorlar da farkında değiller."

    La-Ateh-"Bana hiç öyle gelmiyor ama. Ne zaman dışarı çıksak anneme huur diye sesleniyorlar. Ve bana da bin (Nick entry uyumu) diyorlar. Ne anlama geldiklerini bilmiyorum ama her gece annem ağlıyor. An... "

    LaA-"Daha fazla konuşma La-Ateh. Biliyorum sana güzel bir hayat sağlayamıyorum ama babana her şeyi anlatamazsın."

    T-"Anlatabilirsin oğlum. Aklından geçen her şeyi. Sar-ab sen neden korkuyorsun ki? Neden anlatmasından bu kadar korkuyorsun? Senin iç güzelliğini göremeyen onlar. Ve oğlum. Onların sana veya annene ne dedikleri önemli değil. Önemli olan senin ne yaptığın. Öfke daha çok öfke doğurur.Sen sadece sakin kal. Eğer gerçekten zor bir durumda kalırsan yeteneğini kullan."

    LaA-"Hayır. Asla kullanmayacaksın La-Ateh. O senin insanlığını yokediyor."

    La-Ateh-"insanlık dediğin senin gibi kadınları aşağılayıp küçük görmek mi anne? O zaman bütün insanlığım gitsin. Geriye hiçbir şey kalmasın." Annem gelip bana bir tokat attı. Yüzyıllardır asla unutmadım o tokadın manevi acısını. Daha sonra yüzümü tutup kendine doğru çevirdi ve

    LaA-"insanlar her zaman iyi olmaz oğlum. Ama eğer iyi biri olmazsa bu dünya dönmez. insanlar her zaman böyledir. Onları değiştirebilirsin ama. Buna inanarak ilerlersen başarırsın." dedi. O an bu sözün benim gözümde hiçbir anlamı yoktu. Sadece annem saçmalıyordu. Anldıbını daha sonra anlayacaktım.

    Edit: Beyler biraz bekleyin de diğerlerini de çağırayım. Mesaj atacaktım diğer hikayeyi bekleyenlere. Hemen dönerim.
    ···
  10. 10.
    +4
    Seri seri saldırmaya devam ediyordu. Ben ise sağa sola kaçınıyordum Bir Bine sayesinde. Kolundan tuttum ve onu bana yaptığı gibi yere çarptım. Üzerine ateş saldırısı yapıp yaktım. Artık tüm vücudu yanıyordu. La-Ateh gülmeye başladı.

    La-Ateh-"Bir tanrıyla savaşıyorsun ama sadece ateş mi kullanıyorsun? Bu beni öldürmez. Biliyorsun insanlar ateşi tanrılardan çaldı."

    Bir Bine(E)-"Öyleyse bunu al." dedim ve tekmeyi vurduğum gibi arenanın duvarlarına yapıştı. Büyük Ti-an gözlerini açtı. Kafasını havaya doğru kaldırdı ve yukarıda bir ateş biriktirmeye başladı.

    Ti-an(B)-"Sizin ısındığınız güneş benim atalarımın savaşları zamanında ateş toplarının sadece küçük bir parçası. Şimdi size güneşin gücünü göstereceğim." dedi ve havada top şeklinde ateş biriktirmeye başladı.

    izleyici-"iyiki de güneş gözlüğümü getirmişim. Biraz bronzlaşmak istiyordum zaten."

    Haylaus-"Susmayı planlıyor musun?" Oradaki tanrılardan biri sonunda konuştu.

    T-"Sakin ol Haylaus. Sadece küçük sevimli bir izleyici. Sana bir zararı yok."

    Haylaus-"Senin üstünde yatmıyor, benim üstümde yatıyor." dedi ve biraz hayıflandıktan sonra sustu. La-Ateh duvardan kendini kurtardıktan sonra

    La-Ateh"Bu kadar oyun yeter. Biraz ciddileşeceğim." dedi ve yanımda ani anda belirdi. Gözümle zor takip ettim. Karın boşluğuma yumruğu vurdu. Auram saolsun %90 kadarını emmişti saldırısının. Kolundan tuttum ve büktüm.

    La-Ateh-"Nasıl bu kadar güçlü olabilirsin?"

    Bir Bine(E)-"Güçlü değilim. Aslında sen daha güçlüsün benden. Ama ben senden daha zekiyim." dedim ve kolunu kopardım. Köpek gibi inliyordu.

    Bir Bine(E)-"Ti-an. Ne yapman gerektiğini biliyorsun." dedim. Ti-an da anlamıştı. Aurasından fedakarlık ederek o da ateş topu oluşturmaya başladı. Ateşe ateşle cevap verecektim.

    Bir Bine(E)-"Mustafa. Ejderhaların en zayıf noktası gözleridir. Tepesine çıkıp gözlerine çalış. Eğer gözünü oluşturduğu toptan ayırırsa dikkati dağılır. Gözünü kırpsa dahi yeter."

    Mustafa-"Anladım. Hallediyorum." dedi ve tırmanmaya başladı. Tabi Ti-an kuyruğuyla engel oluyordu çıkmasına. O anda sağ tarafımdan güçlü bir yumruk yedim. La-Ateh'i unutmuştum. Arenanın dışına uçtum. Peşimden zıplamıştı. Bana tek koluyla seri seri vuruyordu.

    La-Ateh-"Sana" tak "BiR" tak "TANRININ" tak "GAZABINI" tak "GÖSTERECEĞiM." tak tak tak... (Her tak bir yumruk anldıbına geliyor üç nokta ise anladınız gibiyor resmen :D) En son böyle bir dayağı Serdar tarafından yemiştim. Kolunu tuttum ve bu sefer de tekmesini yedim. Bir Bine olmadığı için hareketlerini göremiyordum. Araf çok geniş bir yerdi. Sonunu bile göremiyordum. Yıkılan saraylar, binalar vs. karmakarışık bir yerdi. Beni bir tek Ejderha'yı görebiliyordu. Bir de Haylaus'un ve diğer Tanrılar boylarını biraz uzatarak beni görüyorlardı. Neredeyse Ejderha kadardılar. izleyici Haylaus'un üstünde bir pire gibi kalmıştı. Burnuna doğru indi ve

    izleyici-"Haa bu arada. Sahnede gördüğünüz tanrılar sadece minyatür boylarıydı. Bu halleri bile minyatür boyları. Gerçek boyları çok daha uzun. Bu arada sahanın dışına çıkılması savaşı durdurmaz. Devam edebilirsiniz. Ve Haylaus. Büyüyeceğin zaman haber ver. Az daha kürkünün içinde kayboluyordum." Dev gibi gözleriyle burunun ucunda duran kıza bakıyordu. Küçük haliyle bile sinirini bozduğunu anlamamak için 10 derece astigmat olmak lazım.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +4
    Mustafa durdu ve

    Mustafa-"Sanırım durdular. Hedeflerine varmış olabilirler."

    Kübra-"Sanmıyorum. Yani adı Dünya Ağacı. Fazla büyük olması lazım değil mi?"

    Reyna-"Hayır değil. Fazla büyük bir ağaç olsa herkes o ağacı kesip mobilya falan yapardı. En merkezde ağaçlardan biri olması lazım. Ama görünüşü farklıdır muhtemelen."

    Mustafa-"Ağaç buraya yakın mıdır ki?"

    Kübra-"Muhtemelen yakındır. Babam eğer bunu çok önce planladıysa ağaca yakın yerde en az 2-3 günlük yürüme mesafesinde olan bir kasabayı tercih etmiştir."

    Mustafa-"Burada dinlenelim. Onlardan sadece 3 saat mesafede uzaktayız. Eğer vardılarsa sabah dinlenmiş bir biçimde savaşırız."

    Bir Bine(R)-"Mantıklı. Dinlenelim. Hatta erken kalkıp süpriz bir saldırı yaparak şekilde etkisiz hale getirebiliriz bile."

    Kübra-"Babandan bahsediyorsak etkisiz hale getirmek çok iyimser bir kelime."

    Reyna-"Herneyse. Hadi uyuyalım. Yarın çok işimiz var."

    Mustafa-"Ben nöbet tutarım. Zaten gerektiğinde günlerce uyumamaya alışığım."

    Reyna-"Tamamdır. Mustafa nöbet tutuyor diğer herkes uykuya."

    Derya-"Bende uyuyamam. Savaştan önce yapmam gereken bir şey var."

    Bir Bine(E)-"Neden herkes savaşmaya bu kadar hevesli? Konuşarak çözsek ve kimsenin başı belaya girmese?"

    Kübra-"Konuşarak çözülecek bir olay olsa Sri Lanka hala var olan bir ülke olurdu."

    Bir Bine(E)-"Peki Sri Lanka'yı yokedecek kadar güçlü birini nasıl yenmeyi planlıyorsunuz? Cidden hayalgücüm o kadar iyi değil benim."

    Reyna-"Cebinde parlayan şey ne senin?" Elimi cebime attım. Fanustu bu.

    Reyna-"ilk gördüğümde kıyafetin deseni falan zannettim."

    Bir Bine(E)-"Bu fanus dedelerimden itibaren bana kalan güçmüş. Onu kullanmak istemiyorum. Çünkü zamanında ejderhaların neslini tüketen bir yetenek bu." Reyna ilk kez ciddi bir şekilde konuşuyordu.

    Reyna-"Ataların her ne hata yaptıysa senin de düzeltebilme gibi bir şansın var. Bu yeteneğini bence kullanmalısın. Atalarından sana kalan, hatta babandan sana kalan son miras bu. Baban bunu kullanmanı isterdi." Dedikleri gerçekten çok etkileyiciydi. Reyna tanıdığın Reyna değildi sanki.

    Mustafa-"Bu bizim Reyna mı?"

    Reyna-"SEN KAPAT ÇENENi HAYVAN TAKLiDi YAPAN ÇOCUK." yüzü kızararak bir ağacın altına oturdu. Haklıydı. Yarın eğer savaş çıkacaksa her güce ihtiyacım vardı. Ti-an'nın gözlerine baktım. O da tamam der gibi başını salladı. Daha sonra Beyaz'a baktım. O da tamam deyince beni öldürmeye çalışan adamın yaptığı gibi yaptım ve fanusun gücünü içime çektim.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +4
    1-"La-Ateh savaşı kaybedeli 10 sene oldu. Şu anda hala cehennemde. Ti-an ise mağarada hala hapis durumda. istese Ti-an hepsini yenebilirdi. Neden pes etti?"

    2-"Sessiz ol. Ti-an eğer o savaşı kazansaydı Tanrı'ların gözü üzerinde olacaktı ve durmadan onu izleyeceklerdi. Her yanlış hareketinde sorgulanacaktı. Onların kurallarına göre oynamadı. Şimdi ise özgür. O mağara onun özgürlüğü."

    1-"Haylausun izleyicisi yaptıklarımızdan şüphelenmeye başladı. Ateşle oynuyoruz. Haylaus'un alemiyle fazla uğraşmamız bizim için iyi olmaz."

    2-"Ateşle oynuyoruz diyorsun ama ateş benim yaşamım. Ateşin bana bir zararı yok. Hinn daha 10 yıldır izleyici. Bizim ne yaptığımızı anlasa bile bize karşılık veremez."

    1-"Haylaus'u çağırabilir."

    2-"Ben de onu istiyorum ya."

    3-"Efendim. Bitti. Çember tamamlandı." Oraya gittiklerinde her yerde kurt ceserleri vardı ve kurtların cesetlerinden bir çember ve içinde bir sembol çiziliydi.

    2-"Artık bizi durduracak kahramanlar da yok. Son ejder binicisi de öldü. izleyici ise dünya işi sanıp bize karışamaz. Tek dikkat etmemiz gereken kişi Haylaus. Ama yakında o da tarih olacak." Alfanın gözleri parlıyordu. Kendi sürüsünün ölüsüne bakarken bir an bile hüzünlenmemişti. Sadece zaferine yaklaştığı için seviniyordu.

    EDiT: HiKAYE BiTMiŞTiR. OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLER. BiR SONRAKi HiKAYEDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.
    ···
    1. 1.
      0
      Bi tak anlamadım bu bölümden reis açıkka
      ···
      1. 1.
        0
        Panpa bu bölümde bir alfa kurt kendi sürüsünü öldürerek bir çember çiziyor cesetleriyle. Daha açıklarsam spoilere girer.
        ···
    2. 2.
      0
      kardesim tebrikler zevkle okudugum nadir hikayelerdendi çok fantastikdi ama sardi diger hikayendede olacagim tebrik ediyorum ii geceler
      ···
      1. 1.
        0
        Tamam panpa yazdığım zaman mesaj atarım sana da. iyi geceler
        ···
    3. 3.
      0
      Güzel hikaye panpa
      ···
    4. diğerleri 1
  13. 13.
    +4
    Arkama baktığımda herkes hüzünlüydü. Kübra, Bir bine ve ben kalmıştık sadece. Kaç kişi gelmiştik oysaki.

    Bir Bine(E)-"Bu bana zafer gibi gelmiyor. Sanki kaybettik." dedim.

    Kübra-"O kadar kalabalıktık. Sadece 3 kişi kaldık. Bana da zafer gibi gelmiyor."

    Bir Bine(R)-"Ama bir zafer aldık. Baksanıza ağaca. Tek bir çizik bile yok. Güneş yeniden doğuyor. Kuşların sesi hala geliyor. Bu bir zafer gibi gözükmese de aslında bir zafer." Haklıydı. Ama artık yalnız kalmıştım. Ne babam vardı, ne annem, ne de sevgilim, arkadaşım, her şeyim gitmişti.

    Kübra-"Bundan sonra ne yapmayı planlıyorsun Bir Bine?"

    Bir Bine(E)-"Bilmiyorum. Öğrenim hayatıma devam edeceğim herhalde. Babamdan kalan evi satar kendime yeni bir hayat kurarım."

    Kübra-"Gel benimle yaşa. Artık ben de tek başımayım."

    Bir Bine(E)-"Olmaz Kübra abla. Senin yanında... "

    Kübra-"itiraz istemiyorum. Bunda sonra senin ablan sayılırım ben. Seni okutup adam edeceğiz. Ondan sonra gitmek istersen gidersin evden." Biraz karşı çıkmaya çalışsam da sonunda kabul ettim. Birden karşımda Mustafa ve Reyna belirdi.

    izleyici-"Mustafa. Daha doğrusu yeni adınla Hinn. Çok kötü ışınlanıyorsun. Hani sürüne gidecektik? Araftan zar zor çıktın." Mustafa biraz hırladı ama daha sonra bizi gördü.

    izleyici-"Siz hala gitmediniz mi? Haydi gidin gidin." dedi ve bizi Bir Bine abinin evine ışınladı. Bir Bine abinin muhtemelen karısıydı. Bizi görünce elindeki tabağı fırlatıp çığlık attı.

    Bir Bine(R)-"Hayatım biziz. Sakin ol."

    Merve-"K Ko ÖDÜM PATLADI. Manyak mısınız siz? Bu çocuk ve bu kız kim?" Daha sonra olan herşeyi anlattı. Tabiki çocuklar televizyon izlerken biz mutfaktaydık. Merve Fatih'in öldüğünü duyunca ağlamaya başladı. Fatih sevilen biriydi. Daha sonra vedalaştık ve Kübra ablanın evine doğru yola çıktık.

    10 SENE SONRA

    Gücümle çok alakasız bir meslek olan inşaat mühendisi olmuştum. Bütün günüm plan çizerek, inşaatta amele gibi dolaşarak geçiyordu. Bir Bine abi emekli olmuştu ve Kübra abla ise başkomiser olmuştu. inşaatların birinde dolaşırken karşımda simsiyah bir şey belirdi. Kafamı kaldırıp baktığımda bu Ti-an'dı. 10 senedir görmüyordum. Bina boyundaydı. Yanında ise Beyaz vardı. Ti-an'nın yarı boyundaydı. Beyazın üstünde de Derya vardı.

    Ti-an-"Zamanı geldi baba." dedi ve kalp krizi geçirip hayatımı kaybettim. Kaybettim demeyelim. Kazandım...

    EDiT: Bir sonraki hikayenin girişini yapacağım. Ondan sonra da bitecek.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +4
    Beyaz orada tek başına oturuyordu.

    Bir Bine(E)-"Beyaz. Derya nerede?"

    Beyaz-"Yukarıya bak." dedi. Hasgibtir. hasgibtir hasgibtir. Derya havada süzülüyordu. Lan. Uçabilir miyiz istersek? Hasgibtir. Fena heyecanlandım. iyiki o mağaraya girmişim amk. iyiki o Melisa huursu ile ayrılmışım amk. Çok fena sevindim.

    Bir Bine(E)-"Derya. Uçuyor musun. inanamıyorum." diye bağırdım.

    Beyaz-"Hayır uçmuyor. Sadece havayı yönetiyor. Kendini kaldırmak için yönettiği hava onu en fazla 2 dakika tutar. Zaten ondan sonra da enerjisi biter. Dayanamaz. Havayı yöneterek enerjisini verimli kullanmasını öğretiyorum. Çünkü saniyede en fazla enerji kullanan şey havayı kontrol etmektir." Prof. Dr. Beyaz'ın açıklamasını dinledikten sonra Derya yavaş yavaş yere inmeye başladı. Nefes nefeseydi.

    Derya-"1 dakika 47 saniye." Sanki maratonda koşmuş gibiydi.

    Derya-"Bir bine. Senin durum nasıl gidiyor?" Ne diyeyim sizce? Ateşimi hapşuruk ile karıştırınca inanılmaz bir ateş saçma saldırısı öğrendim mi? Hayır.

    Bir Bine(E)-"iyi gidiyor. Şu son zamanlarda ateş atmasını öğrenmeye çalışıyorum."

    Beyaz-"istersen sana kendini iyileştirmeyi öğretebilirim? Ti-an'nın da yüzünü yalamak için kendi antremanını ekmesine gerek kalmaz."

    Bir Bine(E)-"Ktum mu öğreteceksin?"

    Beyaz-"Hayır. Onu biz çok yaralı kişiler için kullanıyoruz. Sana "Thil" öğreteceğim. Kullanması çok basit. Bizim ejderhalar gibi aynı mantık. Salyan seni iyileştirmeye yarıyor. Ama bizim salyamız kadar iyi değil. Ama seni idare eder."

    Bir Bine(E)-"Çok iyi olur." dedim. Daha sonra tırnağını derime sürttü ve küçük bir yara açtı.

    Beyaz-"Şimdi aklından o yaranın kapandığını geçir. Thil de ve yala. Bu kadar." Dediği gibi yaptım. Aklıma yaranın kapandığını düşündüm. Ve daha sonra Thil dedim ve yaladım. Hiçbir şey olmadı.

    Beyaz-"Tekrar dene." dedi. Gözlerimi kapattım. Odaklanmaya çalıştım. Zihnim bir anda beni sanki bu kelimeyi söylemeye zorluyor gibi hissettim. "Raish nu ıng" ve söyledim de. Yine bomboş bir yerdeydim. Göremiyorum. Duyamıyorum ve hissedemiyorum. Ama bu sefer korkmadım. Ne olacağını biliyordum çünkü. Neden bu kelime zihnimde dolaşıyordu? Aklımda olan soru buydu. Belki söylersem işe yarar diye düşündüm ama olmadı. işe yaramadı. Kollarım kendi kendine hareket ediyordu. Muhtemelen Derya, beyaz falan kollarımla uğraşıyordu. Durmalarını söyledim. Cebimdeki fanusu çıkardım ve tekrar eski halime döndüm.

    Beyaz-"O söylediğin kelime de neydi?"

    Bir Bine(E)-"Bilmiyorum. Ne zaman ruhuma odaklansam bu kelime beni tutuyor. Onu söylemem için."

    Beyaz-"Bunu ilk kez duyuyorum. O lanetli kitapta bir bilgi var mı bununla ilgili?" Lanetli kitap dediği Ejderha'nın üzerinde yapılan deneyleri ve çıkarılan sonuçları konu alan kitabım.

    Bir Bine(E)-"Hayır. Hiçbir bilgi yok."

    Beyaz-"Atam burada olsa belki öğrenebilirdik."

    Bir Bine(E)-"Bunun anldıbını kendim çözmem gerekebilir." Derya bir adım geri çekildi.

    Derya-"Ko koluna bak." dedi. Siyah bir alev yanıyordu yaramın üzerinde ve yaram tamamen kapandı. Ti-an arkadan olanları izledi ve

    Ti-an-"Bana niye söylemedin baba?" dedi.

    Bir Bine(E)-"Sadece önemli bir şey olmadığını düşündüm. Önemli olduğunu düşünseydim söylerdim." Ti-an siyah ateşle kapanan yeri yaladı ve

    Ti-an-"Herhangi bir iz yok."

    Beyaz-"Niye direk yaladın ki? Ya sana da bir şey olsaydı."

    Ti-an-"Babama olacağına bana olsun." dedi ve konuyu kapattı.

    Derya-"Bir bine. Senin vücudunu ben tararım. Ruhunu nasıl tarayacağımı bilmiyorum. Onu da sen halledersin değil mi Beyaz?"

    Beyaz-"Evet. Bekle burada. Ben birkaç ot bulup geliyorum. Ruhunu taramam için lazım."

    Bir Bine(E)-"Tamam bekliyoruz." dedim ve Beyaz uçarak gitti.

    Edit: Beyler biraz ara vereceğim. Fazla sürmez. Geldiğimde birkaç part daha atar yatarım.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +4
    Bir Bine (Ejderhanın Mağarası) (Şimdiki zamana birkaç gün kala)

    Günüm kitabı okumak, antreman yapmak ve yatıp uyumakla geçiyordu. Ti-an yanıma geldi.

    Ti-an-"Baba. Baksana bana bir." dedi. Ben de izledim. Boyu bayağı büyümüştü. Hızlı uzuyordu. Havaya doğru üfledi ve ateşle kendi adını yazdı.

    Ti-an-"Nasıl. Güzel mi?"

    Bir Bine(E)-"Eh işte idare eder." dedim. Dalga geçmek istemiştim ama yanıma geldi ve normal çocukların diyeceği bir sözü dedi. Böyle davranması hoşuma gitmedi değil. Bir anlığına insan gibi hissettirmişti kendini.

    Ti-an-"O zaman sen daha iyisini yapsana baba."

    Bir Bine(E)-"Tamam ağzımda ateş oluşturuyorum. Ateş de değil kıvılcım. Ama atınca dudaklarım yanıyor hatırlarsan. Daha nasıl kullanacağımı bilmediğim için böyle şeyler yapmamam daha iyi olur."

    Ti-an-"Sen yap ben iyileştiririm." Off. Başımdan gitmeyecek değil mi?

    Bir Bine(E)-"Tamam tamam bir dakika odaklanayım." dedim ve sıcaklığa odaklandım. Ağzımda biriktiğine ve yoğunlaştığını odaklandım. Kıvılcımları hissedebiliyordum. Sadece püskürtmesi kaldı. O anda hapşurasım geldi ve Ti-an'ın yüzüde doğru hapşurdum. Hapşuruğum kıvılcımlar ile birleşince ormana da kıvılcım sıçradı. Ti-an'ın yüzü zaten hepten yanıyor.

    Ti-an-"Eğer insan olsaydım çoktan ölmüştüm." dedi ve yüzünü sildi. Ejderhaların derisine böyle küçük ateşler işlemiyordu. Kitap saolsun. Ama benim dudak ve çenemin bir kısmı yanmıştı. Ti-an ormana yayılmadan ateşi söndürdükten sonra yüzümü yalayarak yanıkları geçirmişti.

    Bir Bine(E)-"Tamam. Kabul ediyorum. Çok güzel olmuştu. Kıskandım o yüzden öyle dedim."

    Ti-an-"Baba. Sen de birgün yapacaksın. Hem de daha iyisini. Ben öyle hissediyorum." Bunu diyeceğimi tahmin etmiyordum ama

    Bir Bine(E)-"Daha senin önünde uzun binyıllar var. Benim ise en fazla 50-60 yıl. Sen daha iyi olacaksın. Eğer bana bir şey olursa bana söz ver. Üzülmek yok. Hayatına devam edeceksin."

    Ti-an-"Baba.Bu konuyu açma. O aşamaya gelince cevap vereceğim."

    Bir Bine(E)-"Tamam." dedim. Fazla uzatmak da istemedim. Derya'ların yanına gideyim bari dedim kendi kendime. Oraya doğru gittim.
    ···
  16. 16.
    +4
    ÜSTEDiT: ÜNiDEN BiR PART

    Derya, Beyaz ve Kübra hemen geri çekildiler. Arena'nın en arkasına. Üçü de hemen meditasyon tarzı bir pozisyon ve gözlerini kapatıp odaklanmaya başladılar. Hadi Derya ve Beyaz tamam da Kübra? O ne işe yarayacak ki? Normal insanın öğrenmesi 10 yıl alırdı hani? Birden etrafa karanlık çöktü. Göz gözü görmüyordu. Hasgibtir. Bu kesin Fatih'ti. Ama benim de bir kozum vardı. Eğer 5 duyumu da kapatırsam bir ihtimal Fatih'in alanından kurtulurum diye düşündüm. Oraya tekrar tekrar girmek hoşuma gitmiyordu ama yapmam lazımdı.

    Bir Bine(E)-"Raish nu ıng" dedim ve kendimi bir dairenin içinde buldum. Etrafımda ise ejderhalar oturuyordu. O kadar küçüktüm ki onların yanında. Ejderhalardan birisi bana doğru baktı.

    E1-"Hoşgeldin Re-kub Ta-ar"

    Bir Bine(E)-"Siz de kimsiniz?"

    E1-"Biz fanusun gücü tarafından öldürülen ejderhalarız. Ruhlarımız bu fanusta kilitli."

    E2-"Ama sen onlar gibi değilsin. Ti-an bize ihanet etti. insanlar ile ejderhalar arasında bir savaş çıkardı. Kazancı ise yalnızlık oldu."

    E1-"Bu yalnızlığı kullandı. Kendine yeni kelimeler üretmeye çalıştı. En sonunda üretemeyeceğini anlayınca bu fanusları oluşturdu. Bu fanuslar sayesinde her öldürdüğü ejderha ile onun bildiği kelimeleri kullanmayı öğreniyordu."

    E3-"Öğrenmekle kalmıyor insanlar üzerinde deniyordu da."

    Bir Bine(E)-"Peki nasıl insanlara kaybedebilirsiniz ki? Siz ki isterseniz binlerce insanı direk öldürebilecek güce sahipsiniz."

    E1-"Mustafa ile olan dövüşünü gördük. Mustafa senin kadar güçlü değildi ama seni yendi. Sen güce inanan birisin. La-Ateh de öyle. Eğer güce inanmaya devam edersen La-Ateh gibi olursun. Ve La-Ateh senden güçlü olduğu için seni yener."

    E2-"Biz insanlarla savaşmayı başından beri istemedik. Ti-an'nın ölümüne sinirlenen birkaç Ta-ar savaşı başlattı. Biz durdurmak için konuşmaya gittik fakat bizim de sonumuz aynı oldu."

    E3-"Bizi duyabilmen için sözcüklerin gücünü bilen bir insan lazımdı. Ama bu neredeyse imkansızdı. Hiçbir insan ejderha ile duygusal bağ kuramazdı. Taa ki bugüne kadar. Meditasyonlarına girdik ama biz seni görsek de sen bizi göremedin. Ruhun daha buna hazır değildi. Şimdi ise arafta olduğun için ruhun hazır oldu ve bizi görebildin."

    E1-"Sen ve Derya bir tek insan ruhu taşımıyorsunuz artık. Ejder atalarınızın da ruhunu taşıyorsunuz. Duygusal bağ kurduğunuz ilk günden beri böyleydi."

    E2-"Fanusu kullandığın zaman da bir tek atalarının fiziksel gücünü değil ejderhalardan gelen zihinsel gücü de alıyor olacaksın. Onun için fanustan korkma. Düşmanların korksun."

    Bir Bine(E)-"Sizi buradan özgür bırakamaz mıyım? Bu savaştan sonra artık burada hapis kalmanıza gerek kalmayacak. Sizi buradan çıkarmak ve ruhunuzu huzura kavuşturmak için elimden geleni yapacağım."

    ika-Nea-"Sana güveniyoruz."

    Bir Bine(E)-"Senin burada ne işin var? Bu ejderhalar senin yüzünden öldü çoğu."

    E1-"Biz onu affettik. O da bizi."

    Eb-"Ne demek bu?"

    ika-Nea-"Biz düşman değildik başından beri. Sadece yanlış yoldan gittik. Şimdi ise burada konuşacak çok zamanımız oldu. Her bir Ejderha ile. Biz öldüğümüzde de ruhumuz fanusa hapsoluyordu. Ataların olarak senden özür diliyoruz. Bir tek babanın ruhu fanusa hapsolmadı. Çünkü baban fanusu hiç kullanmadı. Doğru olanı yaptı da. Kullanırsan öldüğünde ruhun fanusa hapsolur. Seçim senin. Ama verdiğin her karara saygı göstereceğiz."

    E1-"Gitme zamanın geldi. Gitmeden önce yapmamız gereken birkaç şey var. Kaus de anu" dedi ve üfledi.

    E2-"Trıon na kı"

    E3-"Ko laussan jeua" Her ejderha ayrı ayrı sözcükler kullandı ve üzerime üfledi. Kendimi bayağı bir iyi hissediyordum. Etrafımdam siyah renkli bir aura bile çıkıyordu.

    Beyaz-"Mesh" Bu beyazın sesiydi. Arkamı döndüm. Ti-an , Beyaz ve Derya başından beri orada izliyorlarmış.

    Ti-an-"Ben de sana sözcük söylemek isterdim ama bildiğim sözcük yok."

    Bir Bine(E)-"Zaten senin sözcük söylemen gerek yok. Senin yanımda olduğun her zaman ben güç kazanıyorum." dedim ve Ti-an tebessüm etti. Ejderhalar gülümsüyordu. ika Nea ve diğer atalarım da. Onlar benden sanki ışık hızıyla uzaklaştılar. Daha sonra arenaya geri döndüm.

    Edit: Beyler ünide 1 part daha girdim ısrarlardan dolayı ama Finale çalışmam lazım saat 16.30 da sınavım var. Sınavdan çıkınca eve geçer devam ederim.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +4
    Herkes aşağı indi. Mustafa da oraya doğru gidecekken izleyici onu tuttu.

    izleyici-"Sen nereye gidiyorsun. istediğin zaman cennete girip çıkabiliyorsun zaten. istediğin zaman onlara havlayabilirsin." diyince Mustafa biraz hırladı ve kuyruğuyla hafifce yüzünü sürttü ve izleyici yere düştü.

    izleyici-"ismim izleyici değil. Baar de bana." izleyiciler aralarında kavga ede dursunlar Beyaz ağlamaya başladı. Derya yanına gitti.

    Derya-"Ağlamana gerek yok beyaz. Hem bak. Hala yanındayım. Vedalaşabiliyorum seninle. Baksana. Ölüyken bile ağladığında gözümden yaş geliyor. Demek ki hala duygusal bağımız var." dedi ve ağlamaya başladı. Babam yanıma geldi.

    (E)B-"Sen beni affettin ama ben yine de senden özür dilerim. Ejderha'yı öldürmek istememiştim. Ama yapmak zorundaydım. Yoksa arada siz de ölebilirdiniz." Annem de babamın yanında yerini aldı ve

    (E)A-"Sevgilin de güzelmiş. Ejderhan da senin kadar yakışıklı." Ti-an gözlerini kaçırdı utancından. Gözlerim yaşarmıştı. Üzerimdeki aurayı görünce aklıma geldi. Ruhları serbest bırakma vakti gelmişti. Odaklandım ve ruhlar içimden çıktı. Birden her tarafım acımaya başladı. Savaştan alığım yaralar acısını şimdi gösteriyordu.

    Ti-an-"Ktum" dedi ve acım bayağı azaldı.

    Bir Bine(E)-"Sen kullanmasını ne ara öğrendin?"

    Ti-an-"Bilmiyorum. Sadece şansımı denedim." dedi Ellerime baktım. işaret ve orta parmağım kopmuştu. Ne ara olduğunu hatırlamıyorum. Ama fazla da önemli değildi. Keşke kopan sadece 2 parmağım olsaydı.

    Bir Bine(E)-"Anne. Bak ben iyiyim. Okula biraz ara verdim evet ama tekrar başlayacağım. hayatımı yeniden toparlamaya çalışacağım. Güzel bir iş bulup çalışacağım. Belki de... "

    (E)A-"Kendini zorlamana gerek yok oğlum. Derya'nın ölümüne üzüldüğünü biliyorum. Ama ölüm her insanın kaderinde var. Seni bekleyeceğiz. Ve seninle gurur duyuyorum." dedi ve yokoldu.

    (E)B-"Anneni bilirsin. Hep utangaçtır. Kendi oğlundan bile utanıyor bir şey söylerken. Ben de seninle gurur duyuyorum oğlum. Her insan senin gibi bir evladı olsun ister. Ben ise yaşarken bunu değerlendiremedim. Ölünce değerini anladım."

    Bir Bine(E)-"O zaman beni bekle. Geleceğim yanına merak etme. Ömür dediğin ne kadardır ki? Erkeklerde 60 yaş."

    (E)B-"Hahahahaha. Bekleyeceğim." dedi ve kayboldu. Ejderha gülümsüyordu.

    Ejderha-"Ataların ve atalarım sana fanusta teşekkür etmişler muhtemlen ki hiçbirşey söylemeden gittiler. Ben de sana teşekkür ediyorum. Ta-ar'larıma çok iyi bakmışsınız. ikisi de gerçekten güçlü olmuş. Ayrıca çok da zekiler. Teşekkür ederim."

    Bir Bine(E)-"Asıl ben teşekkür ederim. Bana her şeyi sen öğrettin. Ben sadece kalbimi dinledim. O da bana doğru yolu gösterdi." Ejderha da böylece yok oldu. Geriye sadece Derya kaldı. Beyaz'ın yanına gittim.

    Derya-"Bu bir veda. Değil mi?" dedi. Gözyaşlarımı tutmaya çalışarak cevap verdim. Gülümsemeye çalışıyordum.

    Bir Bine(E)-"Saçmalama. Tabiki değil. Sadece biraz beni bekleyeceksin o kadar. Sakın benden başka bir adama bakayım deme haa."

    Derya-"Ama sen evlen orada. Çocukların olsun. Erkekse Murat, kızsa Yeşim koy adını."

    Bir Bine(E)-"Hahahaha. Senden başka birini sevebilir miyim ki?" gözyaşlarım akıyordu.

    Derya-"Kendini tutmana gerek yok. Araftayız kimse görmez. Ağla bence."

    Bir Bine(E)-"Ben ağlamıyorum ki" burnumu çektim. "Ti-an ağlıyor. Değil mi Ti-an?"

    Ti-an-"Derya gitme. Ben de kalmanı istiyorum." Derya ağlamaya başladı. izleyici geldi.

    izleyici-"O zaman size güzel ama babanıza kötü bir haberim var. Ejderhalar da cennete geliyor. Onların dünyada yeri yok."
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +4
    Gözlerimin önünde bu zamana kadar gelen atalarımın yaptığı şeyler geçiyordu. Ejderhaları kandırdırıp tuzağa düşürdüklerini gördüm, krallara suikast düzenlediklerini, ika Nea ve Kraliçe Fell'i gördüm. Fanusu Kraliçe Fell ona veriyordu. ika Nea fanusun içine kanını döktü ve birkaç sözcük mırıldadı. Daha sonra kan havalandı ve bu fanusun içinde parlayan halini aldı. Daha sonra olaylar döngüsü geldi geçti. Bütün atalarımın yaşadıkları savaşları, seviştikleri kadınları vs. hepsini görebiliyordum. Sıra babama geldi. Babamın yaşadıklarını gördüm. Annemi gördüm ve gözlerimin yaşardığını hissettim. Sanki bana bakıyordu ama babamın gözlerinden görebiliyordum. Babamın ölünce nasıl hissettiğini de gördüm. Benimle konuşmak istemesini ama konuşamamasını da gördüm. Daha sonra görmemem gereken bir şey gördüm. Babam beni izliyordu. Mağaraya girdiğimi gördü. Derya'dan kaçarken ki zamandı. Ağlayarak mağaraya girmiştim. Benim nerede olduğumu Derya'ya babam söylemişti. Ama kendini gizleyerek. Derya babam sayesinde mağarayı bulmuştu. ilerleyen zamanlarda Ejderha'nın ölmesinden 1 gün önce babam mağaraya girdi.

    Ejderha-"Sende kimsin? Kokun Bir bine ile neredeyse aynı. Ve Ejder Ateşi birliği ile."

    (E)B-"Oğlumun yanına çok sık gelmeye başladığını gördüm. Ve neden hala onlara zarar vermedin anlayamadım. Siz ejderhaları sadece kan isteyen yaratıklar diye bilirdim." dedi ve mağaranın içine girdi. Toprak zemine oturdu.

    Ejderha-"Hala yaşadığına göre öyle biri olmadığımızı biliyorsundur artık."

    (E)B-"Daha fazla şey biliyorum. Gözlerine bakarak 2 asırlık ömrün kaldığını biliyorum. Bir ejderha için fazla bir ömür değil."

    Ejderha-"Benden ne istiyorsun."

    (E)B-"Onlarla duygusal bağ kurduğunu biliyorum. Geldiğimden beridir kımıldamıyorsun. Yumurtaları arkanda sakladığı... " derken ejderha ağzında ateş biriktirmeye başladı. O kadar parlaktı ki babamın gözlerini kapattığını gördüm.

    (E)B-"Yumurtalarına dokunmayacağım. Oraya bunun için gelmedim. Zaten yumurtaların duygusal bağının birinin Derya'ya diğerinin Bir Bine'ye ait olduğunu biliyorum." Ejderha ateşi söndürdü.

    Ejderha-"Bu kadar şeyi biliyorsun. O zaman neden buradasın?"

    (E)B-"La-Ateh denen biri kendini tanrı ilan etti. Dünya için büyük bir tehdit olacak. Yumurtalarını erken vermen gerekebilir çocuklara."

    Ejderha-"Ben onları korurum."

    (E)B-"Koruyamazsın. Yakında senin yanına da geleceklerdir. Son ejderhanın planlarını bozmalarına izin vermez. Yakın zamanda Salih denen bir çocuk da Ejder Ateşi birliğinden ayrıldı. Seni bulacaklardır. Seni bulamadan önce ölmen lazım." dedi ve elini ejderhanın tenine değdirdi. Bir iğne batırdı. Küçücük bir iğneydi ama ejderhanın gözleri daha da siyahlaşmıştı ve acı çektiği her halinden belli oluyordu.

    (E)B-"Seninle farklı şartlarda tanışmak isterdim. Yumurtalarını korumak için taşlarla aynı renge boya. Yarın öleceksin. Vedalaşman için sana süre de verdim. Bir dahaki karşılaşmamız ölüler aleminde olacak." Ejderha ağlıyordu. Babam ise hiçbir şey hissetmeden geri döndü ve mağaradan çıktı. Daha sonra olanları falan gördüm ve gözlerimi açtım. Güç tekrar fanusa dönmüştü. Ağlıyordum.

    Derya-"Ne oldu?"

    Bir Bine(E)-"E E Ejderha'yı öldüren benim babammış."
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +4
    Saldırılarını zar zor savuşturuyordum.

    Bir Bine(E)-"Kübra dur. Savaş bitti." Çok yorgundum. O ise bütün savaş boyunca meditasyon yapmıştı. Tanrılardan biri minyatür boyuna geldi ve

    T-"Dur kızım. Savaş bitti. Yeteneğin kirlenmiş. Onu temizleyeyim." dedi ve alnına baş parmağıyla dokundu. Gözleri artık maviye dönmüştü.

    Kübra-"Görebiliyorum. Ne kadar güzel." dedi. "Kusura bakma içimdeki öldürme hissi çok güçlüydü."

    Bir Bine(E)-"Önemli değil. Geriye bir tek Ti-an kaldı. Onu da hallettikten sonra bitecek."

    Ti-an(B)-"Pes ediyorum. Artık savaşmayacağım." dedi. "Zaten sizi durduracak gücüm de kalmadı."

    Bir Bine(E)-" O zaman biz kazandık." dedim. Ama mutlu değildim. Birçok kişi kaybettik. Yerleri doldurulamayacak kadar iyi kişiler. Derya'nın gömebileceğim bir bedeni bile yoktu. Cam ise savaşın bittiğini duyunca kırıldı ve bölünerek yok oldu. izleyici Haylaus'un burnundan aşağıya atladı ve önüme düştü.

    izleyici-"Kazandınız. Ama büyük Ti-an cezadan kaçamazsın. Haberin olsun. Ölmeyeceksin merak etme. Sadece seni bir mağaraya hapsedeceğim. Ölene kadar o mağarada kalacaksın." Büyük Ti-an üzgün bir şekilde yere baktı.

    Ti-an(B)-"Nasıl istersen." dedi ve yok oldu. Yok olmadan önce gülümsüyordu. Bir terslik olduğunu anladım ama bu artık benimle alakalı değildi. Tanrıların problemiydi.

    izleyici-"La-Ateh'e gelirsek. Seni ise cehenneme gönderiyorum. Orada iyi bronzlaşmaya bak. Toprağın kat ve kat altında olacaksın. Nefes alırken iyi şanslar."

    La-Ateh-"Hayır. Gitmeyeceğim." dedi ve kaçmaya çalıştı. Tam o anda yerden el çıktı. Bunu tuttu ve bedenini dümdüz etti. Kanı her yere fışkırdı.Ruh olduğu için bizim içimizden geçti. Aşağıya doğru çekti.

    izleyici-"Aşağıya inince bedeni eski haline gelir sonra tekrar tekrar parçalanır artık. Salih ve Fatih. ikiniz de insan olduğunuza ve pek bir işleviniz olmadığına ikinize de hafif cezalar vereceğim. Bir karınca olarak ikiniz de yeniden doğacaksınız ve köle olarak çalışacaksınız. Ölünce tekrar buraya gelirsiniz zaten." Fatih gülmeye başladı.

    Fatih-"Gerçekten bu kız tam benim kafadanmış" dedi. Salih ise

    Salih-"Nesi komik bunun. Köle gibi çalışacağız. Hem de böceklerin yanında."

    Haylaus-"Benim himayemde mi olacaklar bunlar yani?"

    izleyici-"Haylaus lütfen susar mısın düşünmeye çalışıyorum. Başkaaa başkaaa. Hah. Bir de günde topladığınız şeyler sayılacak. Karınca yuvasında durayım çıkmayayım yok. Her gün belli bir limitiniz olacak."

    Fatih-"Tamam efendim anlaşıldı."

    izleyici-"Fatih. istersen sen biraz az taşıyabilirsin." dedi sırıtıp nazlı bir şekilde. izleyici bizim Fatih'e mi yavşıyordu?

    Fatih-"Yok gerek yok. Cezam neyse ona razıyım. Yine de teşekkürler. Ne zaman doğacağız?"

    izleyici-"Şimdi." dedi ve elini şaklattı. ikisi de kayboldu. Fatih gitmeden önce

    Fatih-"Görüşürüz abi. Karıncaları ezmemeye dikkat et hahahaha" dedi ve kayboldu.

    izleyici-"Karınca ezmemeye dikkat et anladın mı espiriyi hahahaha" dedi. "Peki verdiğim kararlarla ilgisi sorunu olan?"

    Haylaus-"Neden o iki insanı himayeme almak zorundaymışım?"

    izleyici-"Tamam. Sorun yoksa güzel."

    Haylaus-"Bu kız cidden sinirimi bozuyor. Mustafa yaklaş. Sözünü tuttun. Senin de içinde artık insanların pisliği değil hayvanların gururunun olduğunu bu savaşta gösterdin. Artık sadece bir hayvan değilsin. Aynı zamanda izleyicimsin. Arkadaşlarınla vedalaş. Her 100 yılda bir yeniden insan olacaksın." dedi

    Mustafa-"Çocuklar. Size bahsedemediğim anlaşma buydu. Artık bir insan olmayacağım. Bir hayvan olacağım. Kurt olmayı tercih ediyorum. Ama artık ne olursam önemli değil. Yeter ki sürümden ayrı kalmayayım. Size teşekkür ederim. Sayenizde buradayım. Ve elveda." dedi ve Haylaus'a doğru döndü.

    Mustafa-"Hazırım" dedi. Haylaus ona doğru eğildi ve ağzına attı.

    Bir Bine(E)-"Ne oluyor. Yedi çocuğu."

    izleyici-"Sabret. Onun elleri yok. Diğer tanrılar gibi elleriyle yapmıyor işlerini. Daha çok ağzıyla yapıyor." dedi ve Haylaus onu dilinin üzerinde yere bıraktı. Neredeyse tıpatıp Haylaus'a benziyordu. Tek bir şey dışında. Kürkü gümüş rengindeydi. Sanki Haylaus'un yansıması, minyatürü gibiydi. Rengi dışında tabiki.

    izleyici-"Sırtına bineceğim bir izleyici oldu sonunda. Haylaus bana hep kızıyordu." dedi ve Mustafa'nın sırtına atladı. Mustafa küçük değildi. 5 metre kadar boyu vardı. Ve kopan kolu da geri gelmişti. Tabiki ayak olarak. Ama hayvan bedenine daha alışamadı ki ayağa kalkamadı. Sadece biraz hırladı.

    izleyici-"Ne var yani yatsam. Çok yumuşacık." Biraz daha sesli hırladı.

    izleyici-"Hayır inmem. Ben senin üstünüm bir kere. Ben senden daha önce izleyici oldum."

    T-"Üst ast yok. ikiniz de eşitsiniz." Mustafa alaycı bir şekilde baktı ve yana doğru dönüp kızı düşürdü sırtından. Daha sonra doğruldu ve ilk kez ayağa kalktı.

    izleyici-"Hıh. iyi öyle olsun. Ben de sana dünyaya nasıl ışınlanacağını öğretmem." dedi ve Mustafa yanına gidip sanki yalvarırmış gibi burnunu dokundurdu.

    izleyici-"Tamam tamam acıdım." dedi ve sarıldı. "Siz de ailenizle vedalaşıyormusunuz ne yapıyorsanız yapın. Biraz sonra dünyaya geri döneceğiz." dedi. O zaman annemle, babamla ve Ejderha ile konuşmanın vakti gelmişti. Ve Derya ile de.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +4
    Ben yerde kıvranırken etraf ısınmaya başlamıştı. Güneşler arenanın dışından bile gözüküyordu. Ve yakıyordu. Bu tek kollularla ne alıp veremediğim var? Hep tek kollulardan dayak yiyorum. Koparmasaydım daha iyiydi. Tam bana vuracakken kolundan tuttum. iyi gibti beni. Neden mi? Çünkü kopardığım kolunu vuruyormuş gibi gösterip diğer koluyla yumruğu attı. Yere çakıldım resmen. Tuttuğum şey ise bir kumaş parçasıydı. Onu arena'ya geri sokmalıydım. Yoksa bu gidişle kaybedecektim. Yukarıya baktım ve

    Bir Bine(E)-"Oha. Bu ne?" dedim ve yine yumruğu yedim. izleyici gülmeye başladı. Kahkaha atıyordu.

    izleyici-"Cidden denedi inanamıyorum hahahahaha" diyip kollarını elleriyle yere vuruyordu. Yani Haylaus'un burnuna. Haylaus başını salladı biraz belki düşer diye ama tam yapışmıştı kız.

    T-"Kızı rahat bırak. Sana zararı yok."

    Haylaus-"Ama yararı da yok" diye cevap verdi ve sustu. La-Ateh beni boynumdan tuttu ve kaldırdı.

    La-Ateh-"Arenaya bak. Bu kadar ölüm olmasına gerek yoktu. Bunların olmasına gerek yoktu. Ama siz insanoğlunun bencilliği yüzünden bu hale geldi. Dünyayı yönetenler bile güçten habersiz insanlar."

    Bir Bine(E)-"Ne yani. Sen mi yöneteceksin dünyayı? Senden iyi politikacı olmaz." derken boğazımı biraz daha sıktı.

    La-Ateh-"Şu arkanda duran Tanrılar bile sadece izliyorlar. Neden? Çünkü onları eğlendiriyoruz. Ama sen bunu bile göremeyecek kadar... " derken tüm gücümle yumruğu vurdum ve arenaya doğru uçtu. Ben ise hızlıca arenanın içine doğru koştum. Arenanın içine vardığımda La-Ateh benim ejderham Ti-an'a doğru yönelmişti. Ben ise son anda La-Ateh'in koparılmış eline ayağım takıldı. Elini yerden aldım ve La-Ateh'e fırlattım. Güzel atmışım ki yüzüne gelince yere düştü.

    Beyaz-"Biraz daha zayıflat. Öldürmek için planım var." dedi.

    La-Ateh-"Ölümsüzler ölmezler. Daha anlayamadınız mı?" Yanına gittim ve bu sefer yumrukları saydırma sırası bendeydi. Yerdeyken vurmadığım yumruk kalmamıştı. Bana yumruk sallayacağını gördüm ve elini tuttum. Arenaya girmem işe yaramıştı. Bir Bine yine bana yardım ediyordu. Diğer kolunu da kopardım. Büyük Ti-an hala biriktiriyordu. Kopardığım kolu Ti-an'nın gözüne doğru fırlattım. Kafasını sağa doğru kaydırması ile Mustafa'ya fırsat doğmuştu. Hemen gözüne yumruğu vurdu ve odağı bozuldu. Ağzındaki güneş yere doğru düşerken Ti-an kendisininkini fırlattı. Tam alt tarafından vurması sayesinde büyük Ti-an'nın yaptığı güneş ona doğru döndü ve onu yaktı. Kalkacak gücü kalmadan yere düştü. Her tarafı yanıyordu. Acısı ateşten dolayı değildi. Ateş zaten onlara işlemiyor. Acısı onun güneşinin içine kattığı ejderhanın derisini kağıt gibi kesen mızrak yapımında kullanılan maddeler yüzündendi. Onu bile düşünmüştü ama işe yaramadı. Kendine tepti.

    Kübra-"Ben hazırım." dedi ve gözlerini açtı. "Baba. Senden intikamımı alacağımı söylemiştim." dedi Derya'nın kendini feda ettiği cam korumanın içinden çıkarken.

    La-Ateh-"Nasıl öldürmeyi planlıyorsun beni." dedi. Ağzından kanlar süzülüyordu ama ölümsüz ise eğer bu onu öldürmeye yetmezdi.

    Kübra-"Vahşet" dedi ve bir gözü korkunç bir hal aldı. Diğer gözü hala aynıydı.

    Bir Bine(V)-"Kız kardeşim de mi vahşet taşıyor?" dedi.

    Beyaz-"içinde her zaman vahşet vardı ama uyuyordu. Meditasyonla onu uyandırdık. Reyna sayesinde."

    Kübra-"içim kıpır kıpır. Her hücrem seni öldürmek istiyor. Sen ölünce bütün güçlerin de bana geçecek. Onun için abimin ölmesi gerekiyordu. Ama beni hesaba katmadın. Elveda baba." dedi ve

    La-Ateh-"Hayır" diyerek çenesiyle sürünmeye başladı. Hem ağlıyordu hem de sürünmeye çalışıyordu.

    La-Ateh-"Böyle bitmemeliydi. Ölümsüzlüğüm olmaz. Hayı... " derken Kübra'nın elini kalbine sokmasını izledim. La-Ateh ölmüştü. Ruhu ayağa kalktı. Ve bütün gücü Kübra'ya geçti. Kübra'nın gözleri de karanlığa yakın bir biçimde kırmızılıktaydı.

    Kübra-"Öldürmek istiyorum. Öl öl öl" diye bana saldırmaya başladı.
    Tümünü Göster
    ···