-
51.
0Rez moruk. 12. Partta kaldım devam edicem
-
52.
+2Edit: Geldim beyler ve bayanlar. Devammm
Kübra-"Ne dedi gelecek mi?"
Bir Bine(R)-"Babasını öldürmeye bu kadar istekli kızla ilk kez karşılaşıyorum."
Kübra-"O benim babam değil. Yani artık değil. Sadece onunla son bir kez daha konuşacağım ve eğer ki doğru şeyi yaparsa affedeceğim. Yapmazsa artık benim için ölür."
Bir Bine(R)-"Ya da biz ölürüz." dedim. Sessizlik hakim olmuştu ortalığa. Daha sonra saate baktım. Evrakları tamamen unutmuşum ve müdüre zütüreceğim evraklar 1 saati geçmiş bile. ilk kez 1 saat geç evrak zütürüyordum.
Bir Bine(R)-"Benim hemen çıkmam lazım. Şu evrakları verdikten sonra izin alacağım ve babanı arayacağız. Muhtemelen yaz iznimi kullanacağım."
Kübra-"Yazı görememe ihtimalimiz de var. Sizi yanına çekmeye çalışacaktır. Sakın kanmayın. Bende de denedi."
Bir Bine(R)-"Teklif etti ve red mi ettin yani? Kabul etseydin ya babanın yanında olur istediğin kadar ikna edebilirdin."
Kübra-"O abim ölmeden önce söylemişti. Şimdi ise istesem de almaz. Ve karşısına çıkmamamız konusunda kesin dille tehdit etti. Ne yapacağımı bilmiyorum artık."
Bir Bine(R)-" Evrakları verip izin aldıktan sonra Mustafa gelene kadar beklememiz lazım. Muhtemelen birkaç gün sürer."
Kübra-"O zaman buyurun telefon numaram. Gelince beni ararsınız. Benim de Reyna'yı almam lazım."
Bir Bine(R)-"Reyna ne alaka? O kız güçlü değil ki. En azından gördüğüm kadarıyla."
Kübra-"Benim de özel yeteneklerim yok ama ben de elimden geleni yapıyorum. Eğer bu işe gireceksek onun yardımı lazım."
Bir Bine(R)-"Arkadaşını böyle bir tehlikeye atmak istediğinden emin misin?"
Kübra-"O tehlikelerle başa çıkabilen birisidir. Gelince kesin beni arayın." Zaten başka şansım yok.
Bir Bine(R)-"Tamam arayacağım" dedim ve evrakları müdürün odasına doğru çıkardım. -
53.
+1Bir Bine (Ejderhanın Mağarası)Tümünü Göster
Ormanda yaşayalı 3 ay geçmişti bile. Artık daha alışmıştım babamın ölümüne ve diğer herşeye. Tabiki hayatımı ormanın ortasında geçirmiyordum. Ama neredeyse tamamı ormanda geçiyordu. Eve bile uyumaya ayda yılda bir gider olmuştum. Daha çok vaktim ormanda kendimi eğitmekle geçiyordu. O Fatih, Ejder Ateşi, Salih bir de sadece ismini duyduğum La-Ateh'e karşı kendimi hazırlamalıydım. Derya ise ilk 2 ay böcekler, yemeklerin kötülüğü ve saçını hergün yıkayamama ile derdi vardı. Ama artık o da alışmıştı ortama. Ti-an uçma antremanları yapıyordu. işin garip tarafı şu ki Beyaz uçmayı çok hızlı öğrenmişti. Ti-an ise yarım yamalak uçabiliyordu daha. Konuşması en azından düzelmişti.
Beyaz-"Anne. Dikkatini dağıtma."
Derya-"Deniyorum ama çok zor."
Beyaz-"Anne bak bir kere Ktum yaptın. Tekrar yapabilirsin. Ama ruhuna gelen enerjiye odaklanman lazım."
Derya-"Tamam tamam. Dikkatimi dağıtma." Evet. Evladı anasına bir şeyler öğretiyordu. Ejderhaların kendi kendine öğrenme becerileri sayesinde bizim bilgimizi bile geçmişlerdi. Ben Ti-an ile güç ağırlıklı antremanlar yaparken Beyaz ve Derya ise zihinsel antremanlar yapıyorlardı. Şu anlık her şey yolundaydı.
Beyaz-"Anne. Niye nefes alışverişini değiştiriyorsun?"
Derya-"Bilerek yapmıyorum. Ben ne yapayım ki? Deniyorum ama dikkatim dağılıyor."
Bir Bine(E)-"Beni mi düşünüyorsun yoksa?"
Derya-"He he ne demezsin."
Beyaz-"Annemin dikkatini dağıtma. Zaten zar zor odaklanıyor."
Bir Bine(E)-"Senin annen bir şey öğrenemez. Harcadığın vakite yazık." dedim ve güldüm. Derya ise
Derya-"Kai dauben ish" dedi ve sustum. Konuşamıyordum. Ha. Bu arada bu susturma. Bir canlıyı susturmak için kullanılan başlangıç bilgilerinden biriymiş. Ve tabiki konuşamıyorum.
Derya-"Şimdi odaklanabilirim." gözlerini kapattı ve odaklanmaya devam etti. Beyaz'a işaret yapıyordum ama görmemezlikten geliyordu. Hay ben sizin amk. Şimdi Ti-an'ı beklemem lazım. Birkaç tane kelime biliyor o da. Beyaz kadar geniş kelime daracığı yok. Ama susturmayı açmayı biliyor. Uçma antremanı yaptığı yere gittim ve orada yoktu.
Ti-an(k)-"Baba. Uçuyorum" diye bağırdı. Havaya baktım ve gerçekten uçuyordu. Ona susturulduğumu söylemek için işaret yaptım ama anlamadı.
Ti-an-"Sevinmedin mi yoksa?" Hala işaret yapıyorum ama anlamamakta ısrar ediyor.
Ti-an-"Baba. Cevap versene bir şey mi oldu yoksa?" Yere yazdım artık. Haa. Bu arada insan dilini bilseler bile okumayı bilmiyorlar. Ti-an biraz öğrendi, tahmin edersiniz ki Beyaz yaladı yuttu.
Ti-an-"Derya be ni sufturdu." Sufturdu mu? O kadar emeğimin boşa gitmesine yanmış bir halde yere yazı yazdım. "Boşver. Ne yaparsan yap." yazdım ve yazıyı
Ti-an-"Boş ver. Ne yalarsan yap. Baba ne demek istedin? Konuşarak söylesene." derken ben ise ormanın içine doğru girdim bile. Kendi kendime kelimeyi tekrar ediyordum. "Kai dauben ash, Kai dauben ash, Kai dauben ash, Kai dauben ash" işe yaramadı. Gözlerimi kapattım ve odaklanmaya başladım. Onları o kadar dinlemiştim. Belki işime yarardı. Ruhuma odaklanmaya çalıştım. Ama denildiği kadar zordu. Gerçekten bayağı problemdi. Ama daha sonra bir boşluk yakaladım. Bomboş hissettim. Hemen aklıma gelen sözcüğü söyledim. "Kai dauben ash" Ama içimden geçen "Raish nu ıng" di. Konuşabiliyordum. Ama bir sorun vardı. Göremiyordum. -
54.
0Rezervasyon
-
55.
0Kapkaranlıktı. Ne sesimi duyabiliyordum ne de herhangi bir şey hissedebiliyordum. Kapkaranlıktı. Çığlık atıyordum. Sesimin geldiğini boğazımın acısından anladım ama şu an ne duyabiliyorum, ne görebiliyorum ne de hissedebiliyorum. Çok korkuyordum. 5 duyu organım kilitlenmişti sanki.
Bir Bine(E)-"Beyaz. Ti-an. Derya." diye bağırıyordum ama onlardan uzaklaşmıştım. Beni duymuyorlardı. Ağlamak istiyordum ama ağlıyorsam bile ağladığımı hissetmiyordum. Duygularım bile yoktu sanki şu anda. Neredeydim ben. Daha sonra gözlerim açıldı. Karşımda Beyaz, Ti-an ve Derya duruyordu.
Ti-an-"Baba, iyi misin? Ne oldu sana?" kendime dokundum. Artık duyabiliyor ve hissedebiliyordum. Gözlerimden yaş akıyordu. Ti-an'nın da öyle. Duygusal bağdan dolayı. Ayakta duramadım ve yere düştüm. Bu yaşadığım en korkunç kabustu.
Beyaz-"Sen hangi kelimeleri kullandın? Seni bu halden kurtarabilmek için çok enerji harcadım. Ama kurtaramadım. Seni fanus kurtardı." Fanus cebimdeydi hala. Evet. Çıkardım ve baktım. Hala değişiklik yoktu sanki. Sinirli bir şekilde Beyaz'a ve Derya'ya döndüm ve
Bir Bine(E)-"Sizin yüzünüzden oldu. Beni susturduğunuz için kendimi çözmeye çalıştım. Ve şimdi bu haldeyim. Beni yalnız birakın." dedim ve arkamı dönüp ormanın derinliklerine doğru gittim. Ti-an da arkamdan gelecekti ama Derya onu tuttu.
Derya-"Bırak. Yalnız kalsın biraz. Çok korkmuş belli ki sinirleri bozuk." dedi ve Ti-an üzgün bir şekilde gitti. Beyaz ise
Beyaz-"Siz insanlar çok hızlı sinirleniyorsunuz." Derya güldü ve
Derya-"Gel biz devam edelim." dedi ve onlar da gittiler. Fazla tepki vermiştim. Biraz pişman olmaya başlamıştım ama o anki sahne çok korkunçtu. Hiçbir şey görememek, duyamamak, hissedememek falan. Eğer birine işkence yapılacaksa en iyi işkence aracı bu olsa gerek. Sözleri hala aklımda ama söylemekten korkuyordum. Aklıma gelmesi dahi korkmam için bir nedendi. Ama içten içe biraz rahat hissetmiştim. Hiçbir şey yoktu. Dert yok, tasa yok, duygular yok. Yani derdin tasanın olmaması iyi de nefes aldığını bile hissetmemek berbat bir şeydi. En iyisi ormandan geri dönüp özür dilemekti. Ti-an uçmaya alışmaya başlamıştı. Onu gördüm. O da beni görmüş olacak ki hemen görmemiş gibi yapıp arkasını döndü. -
56.
+3Benim yalnız kalmam gerektiğini biliyordu. Gelmesi için işaret yaptım. Görmedi. Islık çaldım. Bana doğru dönünce gelmesi için tekrar işaret yaptım ve birazcık tebessümle yanıma doğru uçtu. Yanıma kondu ve
Ti-an-"Baba iyi misin?"
Bir Bine(E)-"Evet iyiyim. Sadece çok fazla şey yaşadım. Kusura bakma sana da kızdım boş yere. Özür dilerim."
Ti-an-"Ben seni affettim. Sen de beni affet. Okumayı öğrenemedim bir türlü. Orada beni susturduyu okuyabilseydim hemen yanına gelir açardım. Zaten Beyaz her şeyi benden önce öğreniyor. Onun gibi bir Ta-ar'ın olmasını isterdin herhalde." Kıskandı mı yani şimdi onu? Gerçekten. Tam bir çocuk gibi. Ben de gülmeye başladım.
Ti-an-"Neden gülüyorsun?"
Bir Bine(E)-"Gerçekten senden daha iyi bir Ta-ar bulabileceğimi mi düşündün? O da senin kadar güçlü değil ne olmuş yani? Ben de zamanında senin gibi düşünüyordum. (Daha yalnızca 3 ay geçmişti amk.) Ben neden bu kadar kötüyüm, neden bu kadar yeteneksizim diye. Aslında yetenek hızlı gelişmekte değil. Denemekte. Çabalamakta. Emin ol ki vazgeçmez, deneyip durursan Beyaz'dan daha yetenekli bile olabilirsin." Ti-an'nın simsiyah gözlerinde (Beyaz bir taraf yok gerçekten simsiyah) parlamayı görmüştüm.
Ti-an-"Baba sırtıma bin. Seninle beraber uçacağız." dedi. Ahan şimdi sıçtım. Cesaret vereni gibeyim. Ama şimdi hevesini kırarsam karamsar haline geri döneceğini biliyordum. Biraz korkarak
Bir Bine(E)-"Ti-an, sence daha erken değil mi? Daha yeni yeni havada durmaya alıştın."
Ti-an-"Daha da gelişmem lazım. Baba sırtıma atla. Lütfen." Yapma şunu be yapma. Simsiyah gözleriyle bile anlaşılıyor yalvardığı amk.
Bir Bine(E)-"Offf. Tamam. Ama düşürme beni." Yüzümün boydan boya yaladıktan sonra
Ti-an-"Tamam baba. Göreceksin. En yükseğe uçacağız." Ben de bundan korkuyordum zaten. -
57.
0Reserved
-
58.
0Rez aldim geliom
-
59.
+2içimden bildiğim bütün duaları okuyarak sırtına bindim. Ben bindiğim anda daha dengemi sağlayamadan koşmaya başladı. Ha bu arada. Bilirsiniz çocuklarınızla atçılık oynamak diye birşey var. At olmayı tek seven çocuk oydu. (Ejderha da olabilir.)Tümünü Göster
Ti-an-"Baba hazırlan uçmaya başlıyoruz." dedi ve kanatları açtı. Ben ise ölmeden önce Kelime i Şahadet getirirsem kabul olur mu yoksa tam düştüğümde mi getirsem diye düşünüyordum. Daha sonra zıpladı kanatlarını biraz çırptı. Ama biraz uçtu sonra yere indi. Koşmasını hızlandırdı. Hayatım gözümün önünden geçiyordu. Hep bilgisayar, okul, ev. Mağarayı bulduktan sonra da mağara okul ev. Pek güzel bir hayatım olmamış derken bir daha zıpladı ve uçmaya başladık. Havada süzülüyorduk. Çok yüksekte değildik ama yine de korkuyordum. Biraz daha yükselmişti. Hasgibtir hasgibtir diye içimden geçirirken gördüğüm manzara konusunda dilim tutuldu. Çok güzeldi. Ve rüzgar serin serin tenimden geçiyordu. Her bir noktada bunu hissedebiliyordum. Bütün sıkıntım bir çırpıda yokolmuştu. Kendimi manzaranın güzelliğine bırakmıştım.
Ti-an-"Nasıl baba? Güzel uçuyor muyum?" Ona doğru eğildim ve
Bir Bine(E)-"Çok güzel uçuyorsun. Bunu daha sık yapmalıyız" dedim ve kafasına yaklaşıp öptüm. Kafasından öpünce bir anlığına dengesini kaybetti ve yere düşmeye başladık. Mallık bende. Uçmayı yeni öğreniyor ne mal mal gidip öpüyon. Ti-an'a sımsıkı tutundum.
Ti-an-"Tamam baba hallettim" dedi ve ani bir hareketle sert düşüşten sıyrılıp sert bir konuş gerçekleştirdi. Tabi ani konması benim Ti-an'nın sırtından uçup yere düşmeme neden oldu. Hemen yanıma koştu ve
Ti-an-"Baba iyi misin?" dedi ve birkaç sıyrığı yalamaya başladı. Ben de sakinleştirmek için
Bir Bine(E)-"Önemli değil birşey yok. Sadece ufak bir sıyırık hepsi bu. Zaten sen yalayınca da geçti." dedim. O ise yere kendini atmakla yetindi.
Ti-an-"Çok yoruldum. Uyuyacağım." dedi. Ben ise bugün bir değişiklik yapıp Ti-an'nın sırtına yattım.
Ti-an-"Baba. Ne yapıyorsun?"
Bir Bine(E)-"Yatıyorum. Ben de uyuyacağım."
Ti-an-"Baba üstümde uyuman güzel de ya yan döner seni ezersem?"
Bir Bine(E)-"Ben bu kadar ezilmeyle zarar görmem korkma. Sadece uyuyalım. Bugün ikimiz de güzel bir gün geçirmedik ne de olsa. Biraz Ta-ar'ım ile uyumak bana iyi gelecek. Hadi tatlı rüyalar." dedim ve kafasından öptüm.
Ti-an-"Sana da baba" dedi ve yüzümü yaladı. Sonra da uyuduk. -
60.
+2Fatih
Abimin arabasından indikten sonra bir kafede oturdum ve dediklerimi düşündüm. Yaşadıklarımı da. Haklıydım. O yeteneğiyle rahat yaşarken ben niye işten atılarak yaşıyordum ki? Ben de yeteneğimi kullanabilirdim istersem. Ama abime söz vermiştim. Çünkü o zamanlar gençtim. Gücüm olmadan da başarabileceğime inanıyordum. Ama bu güç bana aitti. Beni ben yapan şeylerden biriydi. Melike de yeteneğini kullandı ve şimdi CotAll firmasının yöneticisi. Ben ise yeteneğimi kullanmadığım için işsizim. Parayı ödeyip kafeden çıktım ve eve doğru yürümeye başladım. Kafam doluydu zaten. Daha sonra bir grup ayyaş karşımda belirdi. Bana doğru geliyorlardı. Sağ tarafa geçeyim dedim onlar da sağ tarafa geçiyorlardı ve bana bakıp gülüyorlardı. Karşımda durdular ve biri bıçak çekti.
Ay1-"Cebindeki bütün parayı ver yoksa şişlerim seni."
Fatih-"Param yok ben... "
Ay2-"Kapat çeneni ve paranı ver. Yoksa tutmam şişler seni. Zaten kenar mahalle burası. Cesedin çöp kamyonunda dolaşıp durur." Gözlerimi kendimi savunma amaçlı da kullanabilirim. Bunu için bir söz vermedim. Zaten versem de kullanırdım. Gözümü açtım ve
Fatih-"Hangi şiş?" dedim. Adam eline baktı ve şiş yoktu.
Fatih-"isterseniz arkanıza bakın. Daha büyük bir bela var başınızda." dedim. Arkalarına döndüler ve karşılarında kocaman bir böcek vardı. Sonra tekrar önlerine dönüp kaçmak istediklerinde ise beni kocaman görmüşlerdi. Evet. Onlar sanki küçülmüşler gibi görüyorlardı kendilerini. Böceklerini etrafını ve tam saldıracakken hayali bozdum. Amacım zarar vermek değildi zaten. Arkamdan bir ses geldi. Alkışlama sesiydi.
La-Ateh-"Çok güzel gidiyordun. Neden durdurdun?" -
61.
0Rezerve
-
62.
0Rez aldım
-
63.
+2Fatih-"Sen de kimsin?"
La-Ateh-"Bana La-Ateh de. Dünyanızda yeni tanrı olacak kişiyim. Peki o karşındaki kişilere niye acıdın?"
Ay1-"Pa paranızı verin dedim." dedi ve üzerime doğru şişle atladı. Tam o anda 5 metre arkamda olan adam önümde belirdi. Şiş kendisine saplanmıştı. Ya da ben öyle sanmıştım. Şişin kırılma sesi geldi. Şişin ucu yere düştü.
La-Ateh-"Tanrınıza saygısızlık etmenin cezasını çekeceksiniz" dedi ve adamlardan birini tuttu ve duvara fırlattı. Böcek gibi yapışmıştı duvara ve her yere iç organları savrulmuştu. Diğer ayyaşlar da aynı kaderi paylaşmıştı. Daha sonra bana döndü ve
La-Ateh-"Bana katılmak ister misin? Dünyadaki bütün adaletsizlikleri yok edeceğim. Bütün dünya sana ait olacak. Senin yeteneğin ve benim gücümle durdurulamaz oluruz. Ben zaten durdurulamazım ama senin vicdanın var. Seni kolayca avlayabilirler isteyen kişiler. Sana bu dünyanın kralı olmayı teklif ediyorum. Teklifime cevabın nedir?" Cevabım nedir mi? Tabiki hayır.
Fatih-"Neden kabul edeyim ki? Doğruyu söylediğini nereden bileceğim?"
La-Ateh-"Vahşet." O anda donakaldım. O gözler normal değildi. Bizim de gözlerimiz farklı renklerde yanıyordu ama bu öyle bir şey değildi. Gözlerine baktığım anda bütün vücudumda bir baskı oluşmuştu. Nefes alışverişim zorlaşmıştı.
La-Ateh-"Şimdi ne düşünyorsun. Kabul ediyor musun?" Konuşamıyordum. Ağzıma elimi getirene kadar salyamın aktığından haberim bile yoktu.
Fatih-"Ka kabul ediy ediyorum." dedim. Daha sonra gözlerini kapadı ve bana baktı. Benim vücudumun o dehşet verici ağırlığından kurtulduktan sonra yere düştüm. Dizlerimin üstündeydim.
La-Ateh-"Senin bana diz çöktüğün gibi onlar bütün insanlarda sana diz çökecek. Söz veriyorum. Şimdi git. Eşyaların falan varsa hazırlan. Gitmemiz gereken birkaç yer daha var." -
64.
0Ooo bır bine
-
65.
+2Eve doğru yürüyordum. Bütün olanlar neydi? Dünya'nın kralı olmak falan? Acaba o gözleri görerek fazla mı hızlı karar vermiştim? Neden böyle birşey yapmak istiyordum ki? Aklım çok karıştı. Abime söylemediğim kısımlar vardı. Günlerce sokakta yattığım, abimin yanına gelmek için nasıl yol parası bulduğum ve daha birçoğu. En azından her sorunda zihnimi okuyan biri değil. Evin kapısının önündeydim. Abimin arabasını gördüm. O da eve geliyordu. Çok erken değil miydi gelmesi için? Saat daha 4 tü. Abim arabadan indi ve beni görünceTümünü Göster
Bir Bine(R)-"Eve mi giriyordun?"
Fatih-"Evet. Senin işin bitti mi ki hemen eve geldin?"
Bir Bine(R)-"izin aldım. Sana anlatmam gereken bazı şeyler var." Yine nutuk mu çekecekti yoksa? Bir nutuğu daha kaldıracak takatim yoktu.
Fatih-"Abi ben gidiyorum. Eşyalarımı almaya geldim. Yeni bir iş fırsatı çıktı."
Bir Bine(R)-"Daha bugün geldin. Bir gece kal. Sonra gidersin. Hem işinden de bahsedersin. Hem sana daha anlatmam gereken bir olay var."
Fatih-"Tamam ama geceye kalmam. Akşama çıkmam lazım." Biraz homurdansa da teklifimi kabul etti. Eve girdik. Abim de eve girdi ve
Bir Bine(R)-"Biz yukarıdayız. Haberin olsun."
Merve-"Niye erken geldiniz birşey mi oldu?"
Bir Bine(R)-"Sana daha sonra anlatırım" dedim ve yukarı çıktık. Bana doğru döndü ve olanları anlatmaya başladı.
Bir Bine(R)-"Kübra diye bir kız geldi. Çok güçlü bir adam varmış. Tek başına Sri Lanka'yı yok etmiş. Önceden ben de yalan söyledi sandım. Zihnine bakınca gerçek olduğunu anladım."
Fatih-"L La-Ateh mi?" inanılmazdı. Gerçekten doğruydu. Sonunda. Bütün hayatımda çektiğim çileden kurtulmamın anahtarıydı. Abimin gözlerinde bir an korkuyu gördüm.
Bir Bine(R)-"Evet. Yoksa daha önceden tanışıyor musun?"
Fatih-"Tabiki hayır." diye kıvırdım. "Ben de çarşıda birileri konuşurken duymuştum bu ismi." Artık kesinlikle gidecektim. Başka bir yolu yoktu. Sadece tek gereken günü atlatmaktı. Akşama gidecektim. Akşam yemeğine oturduk ve yemeği de yedik. Yeğenlerim de okuldan geldi ve onlarla da oynadım. Beni çok seviyorlardı. Hatta Halil'e akşam gideceğimi söylediğimde Leyla
Leyla-"Yaa Fatih amca. Gitme." dedi Halil ise
Halil-"Babam gitsin sen kal" dedi. Ben ise güldüm. Abim biraz bozuldu ama o da güldü. Merve abla ise tahmin edersiniz ki başına vurdu ve Halil ağlamaya başladı hemen.
Fatih-"Abla vurmasaydın ya. Çocuktur. Konuşur öyle."
Merve-"Zamanında beni babam az mı döverdi. Bak. Şimdi adam akıllı bir kız oldum. Oğlumu şimdi dövüyorsam adam olsun diye."
Bir Bine(R)-"O zaman sen adam değilsin Fatih" dedi ve güldü.
Fatih-"Senden fazla dayak yemişliğim var benim bir kere. Adam olmayan sensin." dedim.
Fatih-"Abi sana bir şey soracağım. Eğer kız seni kandırıyorsa? La-Ateh Sri Lanka'yı yok etmesinde bir amaç varsa?" Abim bardağı yere düşürdü.
Merve-"Aman dikkat et. La-Ateh kim?"
Bir Bine(R)-"Önemli biri değil."
Merve-"Nasıl değil. Sri-Lanka'yı yoketmiş diyorsunuz. Bütün haberler bundan bahsediyor." Abim derin bir off çekerek anlattı olayı.
Merve-"Hayır bir bine oraya gitmiyorsun. Adam o kadar güçlüyse bacakların olmadan hiçbir şey yapamazsın. Gitmene izin veremem." -
66.
0Rezerve
-
67.
+5Bir Bine(R)-"Gitmem gerek Merve anlamıyor musun? Bu yetenekler bana verildiyse bir nedeni var. Belki bugün içindir."Tümünü Göster
Fatih-"Abi. Neden gidesin? Tekerlekli sandalyede ne işine yarayacak yeteneğin? Dediğin kadar varsa sana vurmasıyla ölmen bir olur." Abimin olaya girmesine izin veremezdim. Abimi karşıma alamazdım.
Bir Bine(R)-"FATiH. Sri Lanka'yı yoketmesinde bir neden varsa demiştin. Nasıl böyle düşünebilirsin? Sri Lanka yerine Türkiye de olabilirdi. O zaman ne yapacaktın?" Konuyu değiştirmeliydim.
Fatih-"Abi sorumu boşver de oraya gidemezsin. Gitmemelisin. Yeteneğini kullansan bile tepki süren yetmez kaçmaya. Bu intihar olur resmen."
Bir Bine(R)-"Eğer gitmezsem de dünyaya ne olacağını bilmiyoruz. Ben gideceğim ve kararım da kesin. ister gel ister gelme."
Fatih-"Abi. Senin bu huyundan nefret ediyorum. Kendini kahraman gibi görmeyi bırak artık. Bu dünyada KAHRAMANLARA YER YOK." Bunu söylememin nedeni bunu da yaşamış olmam. Bir çocuk vardı. Araba çarpmak üzereyken üzerine atladım ve kurtardım. Ama ailesi dükkandan çıkınca çocuğa sarılmış yere yatarken görünce polise şikayette bulundular. Neymiş tecavüz ediyormuşum. Milletin ortasında mı yani? 6 saat kadar hapiste durduktan sonra bir vatandaş olanları anlatmış da öyle çıkabildim hapisten. Taa 6 saat sonra. Ve hiçbiri manşetlerde yer almadı. Sadece 6 saat hapis sürem ve çocuk tacizcisi olduğum için yan hücredeki adamın tehditlerini yedim kaldım. Bunu söyledikten sonra zaten hışımla evden çıktım. Zaten küçük bir valizim vardı. Eşyalarımı da aldım çıktım gittim. Dediğimiz gibi buluşma yerine geldim. La-Ateh de oradaydı. Yanında da bir çocuk vardı.
Fatih-"Kim bu?" diye sordum. La-Ateh bana döndü ve
La-Ateh-"Artık bu senin koruman. Adı Salih. Şimdi size bir görev veriyorum. Salih, senin yaşadığın yerin orada bir mağara var. Orada son bir ejderha yatıyor. Onu öldüreceksin. Planlarımıza engel olmasıan izin veremem."
Fatih-"Ejderha mı? Onlar gerçek mi yoksa?"
Salih-"Şimdi bunu mu koruyacağım ben. Daha ejderhalardan haberi yo... "
Fatih-"Ne oldu? Bir şey mi diyordun?" Nefes alamıyordu. Yere düştü. Kıvranıyordu. Sadece pgibolojik bir saldırıydı. Daha sonra ölmeden bozdum ve tekrar nefes almaya başladı.
Fatih-"Bir daha benimle konuşurken dikkatli ol." Hemen toparlandı.
Salih-"Dediğin kadar güçlüymüş. Daha ona saldırma fırsatı bile bulamadım."
La-Ateh-"Seni uyarmıştım." dedi ve yolculuğumuz Salih ile başladı. Şimdi yapmamız gereken mağaraya gidip ejderha'yı öldürmekti. (Devam olaylar ejderhanın mağarsında yazıyor. Bir Bine ve Derya'nın Salih ve Fatih ile karşılaşmaları.) -
68.
+3Bir Bine (Rüyamdaki kız kim) (Şimdiki zamana 1 hafta kala)Tümünü Göster
Fatih'in zihinin gizliden gizliye okumuştum. Ama anlam verememiştim. Gittikten çok sonra anladım.Ne kadar da aptalmışım. Başına gelenlerden hiç haberim yoktu. Sadece salak gibi "Yeteneğini kullanma" demiştim ve o da kullanmamıştı. Şimdi ise kendi ellerimle bir canavar yarattım. La-Ateh'le çalıştığını öğrenmem uzun sürmedi. Telefonda konuşurken "Gidiyoruz" diye bir ses geldi. Ben de bu sesi tarattım ve eşleştiği kişi La-Ateh'di. Burada ismi farklıydı fakat onu daha önce Kübra'nın zihninde görmüştüm. Şimdi ise yaptığım hatayı telafi etmem gerekiyordu. Kapı çaldı. Çok sık misafirim olurdu ama yakın zamanda gideceğimi herkes biliyordu. Belki Merve'nin bir arkadaşıdır dedim ve eşyalarımı toplamaya devam ettim. Merve kapıyı açtı, çığlık attı. O anda sandalyeyi nasıl döndürüp gittiğimi ve sarı gözlerimi açtığımı hatırlamıyorum. Kapıya vardım ve insan demeye bin şahit ister bir yaratık vardı. Adı da Mustafa.
Mustafa-"Merve benim Mustafa tanımadın mı?"
Merve-"Hayvan çocuk. Bu ne hal? iğrenç gözüküyorsun." Gerçekten de öyleydi. Her tarafından kıllar fışkırıyordu. Bir kıyafet bulmuş bir de pantalon anca geliyordu.
Bir Bine(R)-"Gel gidiyoruz." dedim Mustafa'yı kolundan çektim. Bir kolu yoktu. Ama bunu soracak kadar mide kalmamıştı bende. ilk baş berbere zütürdüm. Berber Mustafa'ya uzun uzun baktı.
Berber-"Abi. Tamam beni kurtardın sayende suçsuz olduğum kanıtlandı ama bu... "
Bir Bine(R)-"Başka tanıdığım kişi yok. Tek elimde sen varsın berber tanıdık. Hadi bak şu ana kadar senden bir şey istemedim. Sadece bu seferlik şunu adam et."
Berber-"Tamam abi. Nasıl istersen." dedi ve operasyona (buna en uygun kelime bu olurdu) başladı. Sadece saçlarını kesmek için çırak 8 kere gelip yeri temizledi. Tamam hayvansın da bu kadar olma amk. işlem bittiğinde adam olmuştu sonunda. Adama 100 tl uzattım ve
Bir Bine(R)-"Kalanını daha sonra getiririm." dedim ve güldüm. Artan parayı verecekken
Bir Bine(R)-"Gerek yok." diyip tersledim parayı. Israr etse de kabul etmedim.
Mustafa-"Saolasın usta. Sayemde kedime geldim." dedi berbere.
Berber-"Rica ederim kardeşim. Bir bine abi benim öz abim gibi severim. Kıymetini bil onun. Kürkünü kesmeden öncede fark edemedim. Neden bir kolun yok. Koluna ne oldu?" dedi. Mustafa ise
Mustafa-"iş makinesine kaptırdım." Ciddi misin bakışı yaptım o da sonra anlatırım bakışı attı.
Bir Bine(R)-"Tamam kardeşim sağlıcakla kal" dedik ve sonunda berberden çıktık. -
69.
+3Bir Bine(R)-"Gerçekten koluna ne oldu?."Tümünü Göster
Mustafa-"Anlatmayı isterdim ama sana anlatamam. Zihnime de boşuna bakma göremezsin." Gerçekten de göremiyordum. Nasıl ama? ilk kez bir şeyi göremiyordum. Sadece kurtlarla dağa çıktığını görüyorum sonrası yok. Ondan sonra kolu yok.
Mustafa-"Bunu kimseye anlatmayacağım konusunda anlaşmam var diyim sen anla. Peki olay nedir bana bir işin detaylarını açıklasana." Bildiğim her şeyi anlattım. Fatih de dahil.
Mustafa-"Neden onu bu kadar sıkıştırdın ki zamanında? Bak hepimiz yeteneklerimizi kullanarak bir yerlere geldik. Hata etmişsin."
Bir Bine(R)-"Evet haklısın ama korktum en başta. Başka insanlara zarar verirse diye. Yanlış bir işe girerse diye. isterse olmayan parayı bile var gösterebilirdi."
Mustafa-"Bu onun seçimiydi. Senin değil. Her neyse. Şimdiki planımız nedir?"
Bir Bine(R)-"Kübra ile buluşup La-Ateh nerede onu bulmaya çalışacağız. Bulduktan sonra bir plan yapmaya başlarız."
Mustafa-"Eğer adam dediğin kadar güçlüyse bulsak da nasıl yeneceğiz. Adı üstünde ölümsüz. Silah bile işlemiyor."
Bir Bine(R)-"O konuda biraz sana güveniyoruz. Tek saldırı amaçlı yeteneği olan sensin. Hem dediğim gibi daha planım yok." Buluşacağımız yere geldik. Kızları beklemeye başladık. ikisi de uzaktan gözüktüler. Reyna'nın gözlerini görünce birine çok aşırı benzettim ama kime? Geldiler.
Reyna-"Mustafa bu mu?"
Mustafa-"Evet benim. Beğenemedin mi?"
Reyna-"Dili de bozukmuş bunun."
Kübra-"Daha yeni geldik Reyna. Hemen kavga etmeye adam arıyorsun." Biraz homurdandı.
Kübra-"Tanıştığıma memnun oldum Mustafa."
Mustafa-"Bende." dedi ve el sıkıştılar.
Reyna-"Bende memnun oldum." dedi ve sağ kolunu uzattı.
Kü-"Bilerek mi yapıyorsun?"
Reyna-"Aaa kolu yokmuş görmedim." dedi. Bu kız cidden hasta falan olmalı. Mustafayı sinirlendirmeye çalışıyor sanki. Mustafa da tepki vermedi fazla zaten.
Bir Bine(R)-"Kübra. Babanı nerede bulabiliriz hiçbir fikrin var mı?."
Kübra-"Malesef yok. Sadece yakın zamanda tüm dünyaya savaş açacak onu biliyorum. Yanına adam topluyordur muhtemelen. Çünkü bizi adadan yollarken ben sizi öldürmeyeceğim ama adamlarım sizi öldürürse karışmam demişti."
Bir Bine(R)-"Kardeşim Fatih de o zaman onun askeri oldu."
Reyna-"Ne? Onun gitmesine nasıl izin verirsin?"
Bir Bine(R)-"Elimde olan bir şey değildi. Bana söylemeden gitti. Ben çok sonra anladım. Onun yeteneği halisülasyon yaratıyor. Gerçek olmadıklarını bilseniz bile üzerinizde kullandığınızda işe yarıyor. Ona bakıp bakmamanız önemli değil."
Kübra-"Bizde olsaydı La-Ateh'i durdurabilirdik."
Reyna-"Peki şuradaki adamın yeteneği ne?"
Bir Bine(R)-"Hayvanlarla konuşabiliyor ve onların yeteneğini kullanabiliyor."
Reyna-"Haa. Yani hayvan taklidi yapabiliyor."
Mustafa-"Benimle bir sorunun mu var senin?"
Reyna-"Haylaus'un selamı var. Sözünü tutmaya bak." Bunu dedikten sonra birden bambeyaz oldu. Soğuk soğuk terler dökmeye başladı.
Bir Bine(R)-"Ne oldu Mustafa? Haylaus kim?"
Mustafa-"Boşverin. Nerede bulabiliriz bu La-Ateh midir nedir o adamı?"
Kübra-"Reyna. Haylaus kim? Neden sen onu söyleyince Mustafa korktu?"
Mustafa-"Kızı zorlamayın. Aramızda bir şey. Size söylemem. O da söyleyemez. Sadece plana odaklanın." Kübra ve ben şaşırdıktan sonra "Tamam" demekle yetindik ve Yola çıktık. Şimdilik bir ormanda eskiden gittikleri bir ev varmış. Ormanın ortasında bir kasaba varmış. O kasabaya doğru yola çıktık. -
70.
0Rez okuncak
başlık yok! burası bom boş!