hasta olduğumu söyleyince hemen eve gidelim dedi. sakin olmaya çalışarak cevaplar verdim. saatlerdir yattığımı biraz hava alsam bana iyi geleceğini söyledim. kabul etti... etmeseydi büyük kıyamet kopacaktı. saatlerdir "ne peline ne sana ulaşabiliyorum" dedi. o da hangi cehennemdeyse dedi. yüzüne bakamadım... boşalmadan sonraki pişmanlık yok mu beyler o adamı gerçkten öldürüyor, utandırıyor...

okuyan varsa devam yoksa çıkcam beyler

dj çıktı herkes coşmaya başladı. hareketli şarkılar, hava güzel, ortam güzel... etrafta at gibi kızlar var. at gibi bi kız da önümdeki pelin... ortam çok sıkışmaya başlayınca pelin önümde kaldı. aramızdaki mesafe azaldı ve artık beni tahrik eden o parfüm kokusu ciğerlerime dolmaya başlamıştı...

ktü'de bahar şenlikleri güzel olurdu. sonradan bozdular. bu bozulmaya başladığının ilk yılıydı ama yine de güzel şeyler oluyordu. klagib konserden önce dj performansları falan oluyor. şenlik alanındaydım. orada buluşacaktık. geldim diye aramak için elimi cebime atacaktım ki hoppala telefon evde kalmış, hayatta unutmam o gün unutmuşum çıkmadan az şarjda kalsın derken evde kalmıştı telefonum...

artık cesaretim de cüretim de tavandı... kalçalarının arasına yanaştım. dokunmam sürekliydi artık hiç kendimi çekmiyordum... tek elim de belindeydi arada bana bakıp o "yılan gülüşünü" gösteriyordu. konser başladı artık benim gibimde derman kalmamıştı. resmen belinden tutup kendime çekiyordum kalçasının arasına girmiştim...

kondomu taktım gibime ıslanmış dıbına girmem hiç zor olmadı. içi alev gibi yanıyordu. yavaştan başladım gidip gelmeye. inliyordu. pelin evimdeydi önümde domalmış beni içine alıyordu. bu manzara beni o kadar tahrik ediyordu ki boşalmaktan korktum hemen. iyice açılmıştı içi bacakları titriyordu ben gidip geliyordum. ilk defa konuşmaya başlamıştı. "evet becer beni erkeğim çıkma içimden hepsini hepsini" diyordu

dedim ki oğlum noluyor ne takılması aq? kız senin kız arkadaşının oda arkadaşı... galiba merve uyudu kaldı ya da benim telefonuma ulaşamayınca da kızdı telefonu kapattı dedim. pelin baktı gülümseyerek bilmem olabilir gidip bakalım mı dedi. ben de yok şimdi yürümek uzak oraya biraz müzik dinler eve giderim dedim. peki dedi, işine gelir gibi...

Herşeyi anlıyorum, hepsi olabilir. insan başına herşey gelir. Fakat bu gotten gibme işin içine girince bana inandırıcı gelmiyor. ferre hikayeler gibi, sahte hissediyorum. He yapmışsındır sana yalancisin diyemem. Sadece bu züt mevzuu benim çok kafami kurcaliyor. züt çok acaip bisey.

hızlı bir hamleyle tişörtünü çıkarıp attım hırkasını daha eve girince çıkarıp antreye atmıştım... dolgun göğüslerini zor zaptediyordu südyen. siyahtı tam ortasında kırmızı bir kurdelesi vardı. düz bi südyendi ama o an bana dünyanın en ciksi südyeni olarak görünüyordu. tek bir hamleyle kurtardım o muhteşem göğüsleri ve anında arasına kendimi bıraktım. öyle emiyor oyle sıkıyordum ki canını yakmaya başlamıştım...

sırılsıklam olmuştu gibimi üzerimi sıvısıyla ıslatmıştı. zevkten inliyordu bacaklarının o hafif titremesi beni iyice azdırıyordu. hele o kaltak ağız konuşmaları yok mu... zütüne şaplaklar atarak göğüslerini emiyordum.

bunlar ayaküstü konuşulacak şeyler değil dedim birden. mal gibi bi cevaptı. sanki gel bi yerde oturup sevgili olalım der gibiydi. kafamı gibeyim dedim içimden. yurtlarına yaklaşıyorduk ben dönüyüm bi gören olmadan dedim ana caddeye girmek üzereydik. tamam dedi. bi sevgili gibi uzanıp sol yanağıma tek küçük bi öpücük kondurdu. görüşürüz dedi ve yolda kayboldu. ben o an kendimi karadenize atıp gebermek istiyordum. ben nasıl böyle bi ilişki içine batabilirdim. kendimi o dönem popüler olan dizideki behlül gibi hissediyordum. "yenge giben şerefsiz" denilen dizi karakterinden farkım yoktu. göğsüm daraldı. çünkü bütün bunlar gerçek hayattaydı. gerçek olmamasını diledim. sonra kendi kendime az önce odada öyle düşünmüyordun deyip küfürler savurdum. giderken iki bira aldım... geceleri uykusuz kalıyordum artık. şimdi bi de evde benden cevap bekleyen bir çift kulak bekliyordu beni... ne anlatacaktım?

kalbim çarpıyordu. yine güzel kokuyordu. yine kumral düz saçlarını tek tarafa atmıştı. yine alev alev yanan gözleri gözlerime kilitlenmişti. yine göğüslerini zaptedemiyordu südyeni. ve yine o kocaman ciksi kalçaları taşacak gibi duruyordu pantolondan. hiç bi şey demedim. yaklaşıp dudaklarına yapıştım yine. bu sefer daha uzun zamanım olduğunu düşünüyordum... öpüşürken kucaklayıp yatağa oturdum o da bacaklarını açıp üzerimdeydi. daha birbirini "tanır" sevişme halimiz bende bi iğrenti yarattı ama göğüslerini tutunca bütün bu hisler yok oldu. şehvet ateşi odayı ve beni çoktan yakmıştı yine. kendimi tam bir şerefsiz gibi hissediyor ama buna devam etmekten vazgeçmiyordum...

konser başlayacaktı dj performansı vardı daha doğrusu başlamak üzereydi. bu pelinin takıldığı bi eleman vardı. sevgili misiniz daha diye sormayı gereksiz buldum, merveden duyduğum kadarıyla genelde kavgalılarmış. bana anlatırdı bazen ben de sıkılırdım içimden "eehh banane amk kızı" derdim, ama tabi içimden

hala bir kelime konuşmamıştık. heyecandan geberiyordum. keza o da öyle idi. çünkü ikimiz de titriyorduk. akşam odasına gidince yanında yatacağı arkadaşının sevgilisiyle sex yapmak için onun evindeydi çünkü

hızlı adımlarla yürüdük. bir kelime bile konuşmadık. hava biraz serinlemişti akşam olunca kollarını tutarak yürüyordu, üşüyordu ya da heyecandan titriyordu hissediyordum. hızlı adımlarla merdiveni çıktık evin kapısını açtım. ev arkadaşım evde yoktu. o muallak de bi kız bulmuştu yüzünü göremez olmuştuk.

telefonu unutmuşum derken... bir baktım ki oda arkadaşı pelini gördüm (temsili isim)...

merhaba nasılsın pelin deyip yanına gittim. iyiyim sen nasılsın napıyorsun diye muhabbete başladık..

mert hiç aramamış, belki duydu umursamadı belki hiç bir şeyden haberi yok. pelinle o günden sonra yatağa giremedik çok uzun bi süre. arada telefonda arada yüz yüze görüşüyorduk... benim artık okula gitmem gerekiyordu. devamsızlık son noktadaydı... ya devam edecektim ya donduracaktım. okula gittiğimde herkes benimle kaçamak konuşuyor bazısı yüzüme bakmıyor. en yakın olduklarım bile "iyi sen" diyip kafa çeviriyor...

vücudunu saran siyah tişörtü üzerinde de ince bir hırka vardı. tişörtünün altında göğüslerini südyenin zor zaptettğini farkediyordum. hafif dekoltesi üzerinden çatalı çok tahrik etmeye başladı beni. dolgun göğüsleri deli gibi avuçlamak istiyordum...

ortam iyice ısındı ve başta paylaştığım şarkıyı çaldı dj... çok hareketli bi şarkı olmadığı için yavaş yavaş sallanıyorduk. ben yaklaştım artık iyice peline beline ara ara elimi atmaya başladım, herhangi bir tepki vermeyince iyice cesaretlenip daha da yaklaştım. taş gibi kalçaları vardı. tam manasıyla yerine oturan bir tabir "taş"... iri kalçalarına giydiği taytını tişörtü kapatıyordu ama "ben burdayım" der gibi tişörtün altından belli oluyordu...

içindeydim... inledi acıyla karışık. ama soluk bir sesle "evet" dedi. başını yastığa yapıştrmış inliyordu. zütünün içinde yavaş yavaş gidip geliyordum ama çok fazla ilerleyemedim daha sonra hızlandım. hızlandım ama artık kendimi tutacak gibi değildim. pelin önümde yatmıştı ve ben zütünün içinde gidip geliyordum, şu anı daha önce hayal etsem bile boşalabilirdim ama bu an gerçekti... kendimi artık tutamadım...