kız arkadaş bulma handikaplılar gelin buraya bi

Size, penisi olan bir insanı “erkek” yapan şeyleri anlatmaya çalıştım. ceteris paribus. Şimdi diğer değişkenleri de hayatımıza dahil edelim. bütün bu acımasız kuralları aklımızda tutarak, hayatı güzel yapan şeylere de göz atıyoruz. Bir kadını sevmek... çok güzel şey. Ona karşı çok yoğun duygular beslemek... Ben şimdiye kadar gerçekten sevdiğim kadınlara hiç acı çektirmedim. Onların beni kıskandırma çabaları oldu. Üzüldüm. Ama ben yapmadım. Anlattıklarını, sanki ilgiliymişim gibi dinledim. Liseli gibi de davrandığım oldu. Ama onları önemsedim. Değer verdim. Yani demek istediğim şu ki, hayatın iğrenç ve acı ilkelerini aklımızda tutarken, bir insana yakışacak davranışları da yapmayı bilmemiz lazım.

Ben akşam yemeği yiyorum beyler, devam edeceğiz... ilerleyen saatlerde para, erdem gibi konulara değineceğiz.

beyler yazanlara şukuları dağıttım. Devam ediyoruz,
mümkün olduğunca konu başlığının dışına çıkmamaya gayret göstererek diğer önemli noktalara değineceğiz. Erdem, kültür, kişilik gibi konuları ele alacağız şimdi de. Şimdi şunun altını çizmek lazım: Bir kıza yakınlaşacaksınız ya da kızlarla haşır neşir olacaksınız diye kişiliğinizi değiştirecek değilsiniz. Karılı kızlı ortamda konuşmak için mitoloji öğrenecek değilsiniz.

Ama bir birikim sahibi olmak genellikle çok çaba ister. Yıllardan beri birikmiş ilkellik, bir yaz tatilinde okunacak kitaplarla giderilemez. Spor da öyle mesela. Yıllardan beri yatıp sonra iki ay fitness salonunda çalışarak fit olunmaz. Olunmamalı zaten. Eğer üç ay çalışarak bir tyler durden vücudu sahipi olabilirseniz, sonraki üç ay da muhtemelen bir saman çuvalına dönmeniz lazım. Yani bir alanda bir birikim ya da uzmanlık istiyorsanız, bunu bir rutine dönüştürmelisiniz. Bu ilk başlarda bir zorlama olabilir. Yapay olabilir. Bunun yürüyüp yürümeyeceğini anlarsınız zaten.

Genel bir girişten sonra şimdi biraz örneklere bakalım. Mesela beyler, yarak gibi filmlerle vakit kaybetmeyin. Yarak gibi filmlere örnekler: fast and furious, recep ivedik, kutsal damacana... kusura bakmayın, belki böyle konuştuğum için bana kızıyor olabilirsiniz ama bu filmler gerçekten yarak gibi. Hayatta gülecek, ironi yapılacak o kadar güzel şey varken siz gidip en taktanlarıyla uğraşıyorsunuz.

Kendinizi sıkın sanat filmi izleyin demiyorum. Ama izlediğiniz bir filmin hangi akıma vs ait olduğunu bilin (varsa tabi). Yönetmenini bilin mesela. Yönetmenin başka filmlerini izlemişseniz aradaki benzerlikleri bulmaya çalışın. Herkes bunu yapmalı mıdır? Hayır. Ama şunun altını çizelim. Bir filmi ya da başka bir sanat eserini, ancak o eserde sizden bir parça varsa seversiniz. Eğer hiç bir sanat eseri size bir anlam ifade etmiyorsa, hayatınızda o duygular ve o ritim yok demektir.

Peki kitaplar? Pek çok kitabı okumuş olmak, kültürlü olmak sizi sadece etrafınızda sözü geçer, fikirleri önemsenir bir insan yapmaz. Size çok daha fazla şey verir. Ama dediğim gibi, karıların yanında ağzınız daha fazla laf yapcak diye dünya klagiblerine başlayacak değilisiniz tabi.

Ve daha da önemlisi beyler! Elinizdeki malzemeyi nasıl kullanacaksınız? Gapçık ağızlı, am beyinli olmayın. Ben am beyinlileri çabuk tanırım. Aynı ortamda bulunduğumda muhabbeti kendi alanlarına çekmeye çalıştıklarını hemen farkederim. Bu adamlar sadece kendinden bahsedildiğinde sizi dinlerler. Onlardan olmayın.

beyler bu arada, bana karşı çıkın diye beylik laflar ediyorum; atlayın, başlığı uplatın diye hiç sesiniz çıkmıyor.

Samimi olun. En iyisi bu. Am beyinli olmaktansa pek konuşmayan samimi bir dinleyici olun. Bu daha erdemli bir davranış. Konuyu bildiğiniz dillere, fransızcanın kibarlığına felan getirecem diye zütünüzü yırtmayın. Herşeyin zamanı gelecektir.

Kendinizle de dalga geçmeyi bilin ama abartmayın dıbına koyim. kendinizi gibmeyin. Bu da bir zeka göstergesidir. Karamsar olmayın. Sol frame de, “beyler çok üzgünüm bi bakın” gibi sızlanmayın. Aklınızda bi charles chaplin i canlandırın bir de halil sezai yi. Hangisinin yüzü sizde bir tebessüm yaratıyor?

şukularınızı verdim bu arada beyler.

Efendi adam olmak... Bu nedir dıbına koyim? Biz efendiyiz, o yüzden kaybediyoruz bin olsaydık şimdi okulda gibmediğimiz kız kalmazdı diye sızlanmayın. O kadar da efendi olmayın. Hem bence, efendi olduğunuz için tercih edilen bir insan olmayı kabul etmeyin. Eğer bir kız, sırf siz efendi olduğunuz için sizinle birlikte olmak istiyorsa, o kız çıkarcıdır. Hayatındaki kısıtlamalar ve güvensizlikler olmasa, sizi tercih etmeyecektir. Yani o sırf çaresiz olduğu için sizi seçer. Çaresizlikten dolayı seçilen olmayın.

beyler şimdilik bu kadar... bi dahaki sefere para yı ele alcaz.

Şukularınızı dağıttım beyler. Şimdi bi özet geçelim. Daha önce ne gördük? Tip, vuruculuk, ciksapelite, karizma, yakışıklılık gibi konuları ele aldık. Sonrasında kişilik, karakter, erdem, zeka gibi konulara parmak bastık. Şimdi de karı kız bulmada paranın öneminden bahsedelim.

Ben bu konuya o kadar karamsar bakmıyorum. “Yani param olsa alayını giberdim. Benim tek eksiğim para” gibi bir serzeniş bana ters. Daha önce dediğimiz gibi, amcık bulma sürecinde, belli bir yerden sonra paranın pek önemi yok. Yani orta halli de olsa işi devam ettirebilirsiniz diye düşünüyorum.

Ben sizin orta halli bir ailenin çocuğu olduğunuzu varsayarak devam ediyorum yazıma. Memur çocuğu bir üniversite öğrencisi olduğunuzu farzediyorum. Çok zenginseniz ya da çulsuzun tekiyseniz, fakir binseniz bu söylediklerim tamamen işlemeyebilir.

Şimdi beyler, anne bababalarımızın bize gönderdiği aylık parayı karı kızla nasıl nasıl harcayacağımızı tartışıyoruz. Birinci hafta kral oluyoruz. Hesabı felan hep biz ödüyoruz ortamlarda. Sonraki üç haftada derslerimizi ve moral bozukluğumuzu bahane ederek dışarı çıkmıyoruz. Ya da bütçenin bir kısmını iddaya basarak bütçe arttırma yollarına gidiyoruz. gibtirin gidin lan. dıbına koduğumun tüketicileri sizi. Allah bilir sigara da içiyonuzdur.

Konumuza geri dönelim. Gerek am deryası içinde yüzmek isteyin, gerekse siz hastalandığınızda sizi merak edecek, size çorba pişirecek bir kız arkadaş bulmak isteyin; az ya da çok, para harcamak zorundasınız. Hele bazen, öyle çok para gider ki bi kız arkadaşınız varsa...

Cebinizden ne kadar para çıkacağı tamamen peşinden koştuğunuz amlıya bağlıdır. ilk başta ciddi bir yatırım gibi görebilirsiniz o harcadığınız paracıkları... neyse bunu gibtir edin. Beyler, önemli bir konunun altını çizmemiz lazım. Siz otobüs durağında gördüğünüz bir kıza bile aşık olabilirsiniz. ciksi, gibişi bi kenara bırakın. Sevgiden bahsediyorum. Siz öylesine emin olursunuz ki, yıllardır o kızı beklediğinizden, öylesine bağlanır, öylesine net görürsünüz ki onunla yaşayabileceğiniz onca güzel şeyi... ama bunu kızlar pek yapmazlar. Sizi makul görebilmek için başka amlılar tarafından da talep görmeniz lazımdır. Yani amlının etrafındaki diğer amlılar sizi beğeniyorsa şansınız artar. Yani demek istediğim, kadınlar salt kendi dimağları ile sizin ne kadar mükemmel bir erkek olduğunu sezemezler.

Dolayısıyla, paracıklarınızı savururken tek bir amlının gözünde değil, tüm amlılar gözünde ederiniz artabilir. Bunu yapmalı mısınız? Hayır. Deli misiniz amk!

Size 23 yıldan beri yaşamakta olduğum şu hayatımda edindiğim en önemli dördüncü tecrübeden bahsedeyim: “size yardım eden insanlar ve minnet duyduğunuz insanlar; sizin seçimlerinizde söz sahibi olurlar.” Özgür olmak istiyorsanız, kendi başınıza yaşamayı öğrenin. Anananız- babanızın parasıyla karı kız hava atmayın amk. Mesela ben bizim okulda renault clio su olan, ww polo su olan arkadaşlarımı bir nebze anlayabiliyorum. Fakat bir bmw, bir alfa romoe çok daha çakma duruyor bu öğrencilerin üstünde. Lan corsa ya binsen belki çalışmış almıştır diyecez ama bmw ne amk? Kimin parasıyla kime hava atıyonuz? Bu okuldaki kuzucuklar sizinle mi gibişcekler yoksa babanızın paracıklarıyla mı?

Ne diyorduk? Kendi başınıza yaşamayı öğrenin. Gerekmedikçe minnet duymayın. Minnet duymak, paylaşmakla ilgilidir. Siz paylaşın. Paylaşmayı övün ama her zaman alan taraf olmayın. Veren de olun. Bu yolla minnet borcunuzdan, sırtınızdaki o büyük yükten kurtulursunuz.