kıyıya vuruyordu cesetlerim

-Senin dıbına koyayım Todon , hep senin yüzünden
-…..
-Ben ne güzel gidecektim teravihe, ölecez burada ya
-……
-Puşt herif, dedeme söylemezsem fiksinler; dedi ve ağlaya ağlaya çıktı gitti

Ben ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde kalakaldım; ayda yılda bir ev boş kalmış, daha yeni yeni keşfetmeye başladığım erkekliğime ve elime ayırdığım böyle bir gecede olmamalıydı bu deprem.
Gerçekten bir işaret miydi acaba?
Telefon çaldı, annemlerdi arayan, meraklanacak bir şey olmadığını söyledim ve kapının kirişi altında, 15 saniyelik görüntüyü tekrar tekrar izleyerek çektim 31’imi.

(bkz: http://fizy.com/#s/3wf0jm)

=) parmaklarınla ittiğin 3 bozuk para oyunu

Tarık’la dostluğumuz kendisi Amerika’ya gidene kadar sürdü, fena halde fevri bir tipti.
Üniversite sınavını Mehmet ve ben ilk senemizde kazanmıştık. Arkadaş grubundan Ramço, Gürhan ve Tarık ilk sene babayı almışlardı.
ikinci denemelerinde, sınav günü Tarık’ların evde toplanmıştık; ailesi yurtdışındaydı.
Televizyonda soruları tek tek yanıtlayan bir tip vardı ve o dönemin favori içkisi olan şarap-gazoz eşliğinde çözümleri izlemeye koyulduk.

-Evet arkadaşlar, Matematik ilk soruyu çözmeye başlıyoruz.. Soru şöyle ‘bla bla bla bla’ şıklardan tek tek ilerleyelim..A şıkkını zaten direk eliyoruz

Tarık- ‘Evet dıbına koyayım evet B olacak B , ben B yaptım

-Evet arkadaşlar, denklem üzerinden gittiğimizde B şıkkını da elediğimizi görüyorsunuz…

Tarık- Senin hoca gibi dıbına koyayım, huur çocuğu!

-Evet arkadaşlar gördüğünüz gibi sorumuzun cevabı D

Gürhan- Hahahaha ben D yapmıştım, salladım amk

Ramço- Ben de D yaptım

Tarık- He amk he, yarakkafalılar Boğaziçini kazancaksınız amk denyoları!

O dönemde ÖSS ve ÖYS vardı, ÖSS ile oral yapıp ÖYS ile köklüyorlardı, şimdiki gibi değildi yani.
Sınav gününün akşamı da televizyon kanallarında rehber öğretmenler tahmini puanlarla öğrencilerin hangi üniversiteye girebileceğine dair canlı yayında yorumlarda bulunuyorlardı.
Tarık 400 puan hesaplamıştı, Ramço ve Gürhan kulağa hiç de inandırıcı gelmeyen 450-500 bandında dolaşıyorlardı, ancak ikisi de bir önceki sene 120 puanlık ÖSS yi bile geçmeyi başaramamıştı.
Büyük ihtimalle boş bıraktıkları soruları da doğru kabul ediyor ve buna kendilerini de inandırıyorlardı.

Tarık-Siz 450 puan alın, yemin ediyorum kucağıma tavşan alır yedinci kattan aşağı atlarım onu giberek..Öldüğümde de rezaletim dilden dile dolansın diye…

Ramço- Oğlum inanmazsan inanma amk görürsün sınav sonuçları açıklandığında

Gürhan- Zoruna gitmesin Tarık, çalışsaydın amk

Tarık- Ulan zütverenler! Aynı dershaneye gittik bir sene, siz sekizinci sınıftaydınız ben ikinci sınıftaydım; yavşaklara bak ya, ulan dersi ekip ekip bilardoya kaçıyordunuz

Ramço- Oğlum zekiyiz biz, tamam kes bak biri bağlanıyor eşit ağırlıklıymış..

Rehber Hoca- Evet, Ekrem’cim kaç puan bekliyorsun eşit ağırlıklıda?

Ekrem- 410 bekliyorum hocam..belki 420 ye çıkabilirim ama

Tarık- Vay amk, benim paralelde herif, girer lan bu Dokuz Eylül ikinci Öğretime falan

Rehber Hoca- Ekrem’cim bu puanla Kahramanmaraş Sütçü imam Üniversitesini tutturma şansın var ama 420 olursa ancak..

Ekrem- …… dııııııııııtt

Tarık- Ne!! Amk huursuna bak ya! Ulan taşak mı geçiyorlar lan ne Sütçü imamı!

Ramço- Oğlum ne bekliyorsun ki? Bu sene arttı puanlar üstdüzey öğrenciler girebiliyor sadece, iyi amk ben 450 ile girerim herhalde Celal Bayara falan

Tarık- Oğlum bana bakın! Sizi harbiden fikerim ha! Delirtmeyin lan beni..Arıcam amk huursunu! Numarayı söyleyin

Biz Mehmet’le bu sahneleri izledikçe krizlere giriyorduk.
Sınav sonuçları açıklandığında Tarık tam 400 puan alarak Adnan Menderes Üniversitesini , Gürhan 350 puan alarak babayı, Ramço da 380 puan alarak Çanakkale Turizmi kazanmışlardı…

(bkz: http://fizy.com/#s/1og34h)

Amerika’da ilk başlarda öğrenci olarak kalıyordu, sonra bir pizzacıya ortak oldu Tarık.
Orada Faslı bir hatunla tanışmış ve işi pişirmişti; arada internet üzerinden görüşüyorduk,

-Oğlum kızın adı Fatima, çok güzel bir şey lan
-Yok mu lan fotosu falan? Faslı biri nasıl olur amk? Hadji’ye mi benziyor?
-Oğlum fikerler seni ha! Hatun güzel diyorum , hem de çok kafa
-iyi amk iyi Allah gönlüne göre versin, mutluluklar dilerim..
-Sağol kardeşim, gelecez izmir’e tanıştıracam senle
-Olur..

Uzunca bir süre görüşmemiştik, ben askerliği falan bitirip işe girmiştim bile, o dönemler yani.
Msn’de denk geldi bir gün, hemen titreşimi yolladım

-Naber lan?
-Kötü bilader, kavga çıktı geçenlerde, dayak yedim fena..
-Hadi ya..Geçmiş olsun.. Sebep?
-Fatima ile italyanların takıldığı bir bara gittik
-Şu Faslı hatun..Eee?
-Evet, eski arkadaşı denk geldi amk barda
-italyan mıymış eski erkek arkadaşı?
-Yok Mekgibalıymış, gerginlik oldu fena fiktiler beni
-Tarık yanlış anladıysam düzelt kardeşim, Şimdi sen , yani çocukluk arkadaşım izmirli Tarık, Amerika’daki bir italyan Barında Faslı kız arkadaşı yüzünden Mekgibalılardan dayak mı yedi?
-Oha lan öyle söyleyince çok garip oldu
-Geçmiş olsun kardeşim
-Sağol adamım, dıbını gibeyim ben bu karı milletinin
-Kal sağlıcakla..
-Kalırım, hadi bye
-Bye

evet beyler bugünlük bu kadar, bu kez haftasonu da yazmaya çalışacağım.. bugün için özür dilerim

Part 19

Tarık birkaç hafta sonra Türkiye’ye geleceğini söylemişti, özlemiştim deliyi.
Ayten ile olan haftaiçi şenliklerimiz tüm hızıyla devam ediyordu ve Hande de aramalarından vazgeçmişti.
Haftasonları kankalarımla altılı ganyan, king, alkol ve sohbet zirvelerine ağırlık vermiştim toplantılardan fırsat bulduğumda.
Bir hayli eğlenceliydi onlarla takılmak, beni en iyi anlayan onlardı ve hiçbir beklentileri olmadan seviyorlardı beni; gerektiğinde küfürü canım anneme uzatacak kadar samimilerdi.
Geceleri de iş çevremle Alsancak veya Bornova’daki barlara takılmaya devam ediyorduk.
Bir gece Ooze’da sizin de hikayenin başından tanıyacağınız Aslı karşıma çıktı.
Sektörden ayrılmış, bir süre Fransa’daki abisinin yanında yaşamıştı.
Vücudunda göze çarpan bir değişiklik sözkonusuydu. Victoria’s Secret defilelerinde boy gösterebilecek seviyeye ulaşmıştı resmen.

-Todon, ne haber?
-Vay, vay, vay sağol Madam iyiyim sen nasılsın asıl?
-Döndüm artık buralardayım..
-Bir değişiklik var sende? Göğüslere bir şey mi yaptırdın?
-Evet, Fransa’da yaptırdım, slikon. Nasıl olmuşum?
-Görmeden yorum yapamam, bir test sürüşüne ne dersin?
-Hahahaha, sevgilim ön tarafta, artık test sürüşü falan yok
-Bari bir dokunsaydım
-Gel sarıl o zaman, arada elle , bak bakalım sertliği nasıl?

Sarıldım önce göğsüm değdi göğüslerine ve gerçekten taş gibi olmuştu Aslı.
Kollarımı çekerken omzundan aşağı sağ memesine dokundum ve onun göz kırpışıyla karşılaştım.
’Olmuş’ der gibi kafamı salladım..Kulağıma ‘bir ara görüşelim, numaran bende var’ dedi ve aracın sahibine doğru ilerledi.
Lisedeki mastürbasyon hayallerimi güncelleme vaktiydi, o dönemin tüm 31 leri Aslı ya ithafen gerçekleşmişti ve o hayallere slikon taktırmıştı kendisi.
Rüyalarımdaki halinden bile güzel olmuştu.
Haftaiçi sürekli Aslı’dan telefon bekledim, aklım o göğüslerde kalmıştı.
Geceleri spontan gelişecek bir fırsatı kaçırmamak için, yatmadan önce telefon sesini maximuma alıyordum.
Aslı uyumaz ve ne zaman ne yapacağı belli olmazdı.
O gecelerden birinde saat 2 gibi mesaj geldi.Çok yorgun olmama rağmen, gözlerim faltaşı gibi açıldı.
Kalkar kalkmaz biri ‘7 kere 9?’ diye sorsa hemen cevaplayabilecek kadar dinçtim.
Aslı’nın göğüslerini avuçlama hayaliyle uzandığım telefona gelen mesaj Fulya’dandı…
‘Kuzendeyim ama birazdan çıkacağım, görüşebilir miyiz?’
Elim ayağım birbirine karıştı.
Ne Aslı’nın füzeleri, ne Hande’nin uzun bacakları,ne Ayten’in saksoları, ne Serpil’in kalçaları ne de Aylin ve Buket’in grup maceraları…
Hepsi yok oldu gitti, kalp atışlarımı böbreklerimde hissediyordum sanki ve ne yapmam gerektiğiyle ilgili en ufak bir fikrim yoktu.
Mesajına cevap yazacak cesareti toplayamadım, en iyisi ‘görmemiş,duymamış’ ayağına yatmaktı ama çok pişman olacağımdan da emindim.

(bkz: http://fizy.com/#s/16mbys)

Paramparça etmişti beni mesaj, doktor ziyaretlerinde çok dalgın görünüyordum.
Bayan doktorlara ‘Doktor Bey’ diye hitap ettiğim oluyordu.
saat 12 ye yaklaştığında kendimi toplamak ve bir şeyler yemek için genelde bizim camianın takıldığı restoranta gittim.
Yemekten önce bir çay-sigara yaptım; bir an önce haftasonu gelsin istiyordum ve Fulya’yı arayıp aramama noktasında çok kararsızdım.
O kadar kadın geçmişti hayatımdan ve bunların hiçbiri iş hayatıma etki edecek kadar tesirli olmayı başaramamıştı, Fulya’nın da bunu yapmasına müsaade etmemeliydim.
Büyük ihtimalle beni yine büyüleyecek ve bırakıp gidecekti 3 sene önce bizim evde yaptığı gibi...
Aynı ortamda bulunduğumuzda ya kavga ediyor ya da deliler gibi sevişiyorduk o dönem; ilişki hep sallantıda gidiyordu.
Bizim eve gelmişti bir gün, uzun süredir görüşmüyorduk ve çok fena kalaylamıştım onu.
Gelmeden önce leziz bir meyve tabağı ve güzel bir şarap ayarlamıştım.
Süper bir gece geçirmeli, ayrı düştüğümüz haftaların acısını çıkarmalıydık tenlerimizde.
Aramızdaki tutku tarif edilemez boyutdaydı, 5 dk içinde yatakta bulduk kendimizi, gözlerimiz kapalı , ruhlarımızdı sevişen sanki.
Banyoda duş alırken kapıdan bir ses geldi ve sonra dış kapıdan…
Havluya sarılıp kapıyı zorladığımda gördüm ki beni oraya kilitlemişti, ben kapıyı kırmaya çalışıp ‘Fulya’ diye bağırırken arka arkaya mesajlar geliyordu yatak odasındaki telefonuma.
Kapıyı kırdım ve yarı çıplak koridorda kala kaldım.
Fulya yoktu ve kaçıp gittiği belliydi; telefonu aldım elime ve mesajları okumaya başladım:

‘’Elveda Todon, elveda imkansızım;
Yok bir çıkar yol, en ufak bir umut içimde.Sana dair ne varsa bunların yarısı çok derin tarif edilemez acılar, geri kalanı teninde bulduğum huzur…
Tutku üzerine kurulmuş bir ilişki bu, bir ‘yarını’ yok yaşadıklarımızın..
’Benimle ciddi düşünmüyorsun’ tripleri değil tüm bunlar, aksine benim de böyle bir niyetim yok zaten, çok canım yanıyor, umarım anlarsın beni.
Şu an yarım kalan şarabı içip mesajlarımı okuduğunu biliyorum ve muhtemelen benim kadehim ile içiyorsun o şarabı ama artık olmamalı bu…
Çok defa öldük imkansızım senin dediğin gibi…
Bu gece aslında ikimizi parçalara ayıracak ve şiirindeki gibi kalkmayacağız bu sefer ayağa, kaldırmayacağız birbirimizi yerden..
Biz birçok kez öldük zaten…
Kendine iyi bak
Elveda….’’

Aynen anlattığı gibi onun kadehinden içiyordum kalan şarabı ve ölümümü kutlar gibi bir halim vardı liğme liğme olan o gecede…

(bkz: http://fizy.com/#s/1aj34x)

vay dıbına koyayım kötü oldum lan.. pazartesi görüşürüz

reserved

=( biraz geçmişden bahsedebilirsin, fulya ve senden

bir solukta okudum bin devam et

döktürmüşsün panpa bi ara okurum.

rizövıd

günaydın, iyi haftalar beyler

anlat panpa