0
Peygamberler geleceği bilmezdiler...
/EN'ÂM-50: De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?
a9 tv yi çok izleme
Hıristiyanlıktaki Mesih-Deccal mücadelesi aynen Mehdi-Deccal mücadelesi şeklinde hadis formatıyla islamiyet’e geçivermiştir. Bu rivayetleri yapanlar; Ehl-i kitaptan olup daha sonra Müslüman olan Vehb b.Münebbih ve Ka’bû’l-Ahbâr’dır. Erbabınca çok iyi bilindiği üzere bu yeni islam’a giren kimseler eski dinlerine ait kadim kültürlerini de beraberlerinde getirmişlerdir.
Mehdi; ‘hidayete erdirilmiş, kendisine doğru yol gösterilmiş kişi’ demektir.
Mehdi inancı; Sümerlerde, Mısırlılarda, Hinduizm’de ve özellikle de Yahudilik ve Hıristiyanlıkta vardır. Bilhassa ezilen toplumlar böyle harika güçleri olan, Allah tarafından ilahi bir yardımla desteklenen, kendilerini maddi ve manevi sıkıntılardan kurtaracak, düşmanlarını yenecek, onlara ideal/müreffeh bir yaşam sunacak bir kurtarıcı beklemişlerdir. Bu bekleyiş daha sonra dini bir hüviyet kazanarak ‘Mehdi inancı’ şeklinde formüle edilmiştir.
Özellikle Yahudiler Babil esaretinde iken yüzlerce yıl bir Mesih beklemişlerdir. Mesihlerinin Davud’un neslinden/seçkin bir soydan geleceğine, günah işlemeyeceğine, Kudüs ve çevresini putperestlerden temizleyerek dağılmış israil oğullarına mülk olarak vereceğine, tüm insanları hâkimiyeti altına alıp, vergiye bağlayacağına ve tüm dini kuralları ekgibsiz uygulayacağına inandıkları bir Mesihi tarih boyunca hep beklemişlerdir.
Bu kadim inanç Ka’bû’l-Ahbâr, Vehb b.Münebbih gibi Yahudilikten islam’a geçen kişiler vasıtasıyla erken dönemde Şia taraftarlarına geçmiştir. Uzun yıllar iktidar yüzü göremeyen Şiiler böyle bir Mehdinin geleceği ümidiyle teselli bulmuşlardır. Ayrıca Hz.Ali ve evladının iktidar mücadelesindeki acı mağlubiyetleri böyle bir inancın gelişmesini kolaylaştırmıştır.
Mehdi ile ilgili Buharî, Müslim ve imam Malik’te hadis bile yoktur. imam-ı Azam, el-Eş’arî, el-Maturidi gibi erken dönem kelam âlimleri mehdiden hiç bahsetmez. Söz konusu rivayetlere gelince; dünyanın ömrüne bir gün bile kalsa Allah o günü uzatır, bir Mehdi gönderir, Hz.Hasan ve Hüseyin’in soyundan olan bu kurtarıcının adı ‘muhafazid b. Abdullah’ olacaktır. Sünnetleri ihya edecek, bidatleri kaldıracak, Cebrail ve Mikail başta olmak üzere meleklerden oluşan orduların da desteği ile dünyanın tamdıbına hâkim olacak, adaleti tesis edecek, herkes zenginleşecektir. Yedi yıllık iktidarından sonra isa gökten inecek, Deccal’ı birlikte öldürüp yönetimi ona bırakacaktır vs.
Mehdi kelimesi, Mesih kelimesinin Arapçaya tercümesinden başka bir şey değildir. Hatta “Mehdi, isa’dan başkası değildir” rivayeti bunu desteklemektedir.
Mehdi konusu tamamen siyaset ile iç içedir. Şiiler Mehdi düşüncesini ortaya atınca Abbasiler halifelerine ‘Mehdi’ ismini vermede gecikmediler. Hatta Emeviler bile mehdiye muadil ‘Süfyanî’ adını verdikleri kendi mehdilerini icad etmişlerdi. Yani; Şiiler iktidar mücadelesi için bunu bir manivela olarak kullanmışlardır. Onlara göre; Mehdi gelince ‘Ehl-i Beyt’ düşmanlarından intikam alacaktır. Dini, imanı siyaset üzerine kurulan Şia’da mehdi inancı çok merkezi bir yer işgal eder. imamiyye’ye göre M.874 yılından bu yana 1200 senedir gizlenen muhafazid b. Hasan el-Mehdi ölmemiş, ‘Mehdi el-Muntazar / Beklenen Mehdi’ olarak geleceğine inanılmakta ve hala dört gözle beklenmektedir. [15] Şiilerin bu gaybet ve ric’at inancı da tamamen ehl-i kitaptan bunlara geçmiştir. Hristiyanların “Kurtarıcı Mesih”i, Dünyayı ehli beyt düşmanlarından kurtaracak “Mehdi”ye dönüşmüştür.
Yahudilik ve Hristiyanluk’ta, gaybet (kaybolma), ric’at (geri dönme) ve kurtarıcı Mesih /mehdi inancı vardır. Tevrat’ta [Tekvin,5/24] idris’in Allah ile yürüdüğü ve Allah’ın onu yanına alması neticesinde kaybolduğu zikredilir. Yine ilyas Elişa ile yürüken ateşten atların çektiği ateşten bir arabanın gelip onları ayırdığı,[II.Krallar, 2;1-12] ilyas’ın kasırga ile göklere çıktığı ve kıyametten önce yeryüzüne tekrar geri gönderileceği belirtilir.[Malaki, 4/5-6] ilyas’ın bu gaybeti ve ric’ati incillerde de konu edilir. Yine isa öldükten sonra kabrinden kalkmış, semalara yükselmiş, daha sonra da Meryem’e ve havarilerine görünmüş, tekrar göğe alınmıştır.
Bu gaybet ve ric’at fikrini ilk defa Müslümanlar arasında dile getiren Yemenli bir Yahudi olan Abdullah b. Sebe’dir. Mehdi fikrinin kaynağı buralarda aranmalıdır.
Mehdi inancı ancak hadisçilerin eserlerine H.3. asırdan sonra almalarıyla Sünniler arasında görülmeye başlanmıştır. Gazali bile ihya’sında Mehdi konusunu kıyamet alametleri bölümüne almamıştır. ilk mutasavvıflarda da mehdi inancı görülmez. Mehdi inancı, hadisleri haber-i ahad’ta olsa itikatta hüccet kabul eden Selefiyye’ye sirayet etmiş ve özellikle teşeyyü /şiileşmiş mutasavvıflarca Müslümanların itikadına maalesef dâhil edilmiştir. Sufiler Ehl-i Sünnetin sınır taşlarını kaldırmışlardır. Sufiler, Şianın aşırı Ehl-i Beyt sevgisini aynen Ehl-i sünnete [16] ithal etmişlerdir. Mehdi de bunlardan sadece biridir. ibn Arabî’ye göre Rasûl-u Ekrem nübüvveti, Mehdi ise velayeti tamamlayan son tuğladır.
Özetlersek; Mehdi inancı gayri müslimlerden taşınmış, gayr-i islami bir düşüncedir. Hadisler mevzu /uydurma olup, islam’ın yasakladığı ırkçılık kokmaktadır. Yahudilikteki ‘Seçkin Kavim’; islamiyet’teki ‘Seçkin Aile/Ehl-i Beyt’ oluvermiştir. Bu tam olarak Allah’ın lanet ettiği Yahudileşme belasıdır. Cahiliye dönemine dönüştür. Hâlbuki bütün insanlar ‘Benî Âdem’ olması hasebiyle peygamber çocuğudur. Bu ırkçılara göre Peygamberimizin ‘Ezvâc-ı Mutahherat / tertemiz eşleri’ bile Ehl-i Beyt’ e dâhil olamazken, Fatma’nın anası Hz. Hatice annemiz bile Ehl-i Beyt olarak sayılmazken, Hz. Ali’yi destekleyen iranlı Selman-ı Farisi, Ehl-i Beyt’e dâhil edilmiştir. Hatta Hz. Fatma’nın soyundan gelen günümüzdeki tüm şeyhler, seyyitler, şerifler de Ehl-i Beyt’ e dâhildirler. Hatta ve hatta bu kişiler ‘Allah; Fatma ve nesline ateşi haram kılmıştır’ diyebilmişlerdir. insanları yönetecek halifelerin Kureyş’e mensup olması (!), Mehdi’nin Ehl-i Beyt’ten çıkması gibi düşünceler tipik bir ırkçılıktan başka bir şey değildir. Söz konusu Mehdi hadisleri cahiliye mantığının geri dönmesinden ve Yahudilikteki seçkin kabile anlayışının islami renge bürünmesinden ibarettir.
Mehdi beklentisi Müslümanlara atalet ve sefaletten başka bir şey de getirmemiştir. “Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın, Biz burada oturacağız/duracağız”. [Maide, 5/24] diyen Yahudileşmiş israiloğulları zihniyeti aynen bize de geçmiştir. Zavallı ümmet yüzyıllardır kendilerini karanlıklardan aydınlığa çıkaracak bir mehdi beklentisine sokulmuştur. ‘Allah Mehdisini gönderecek, düşmanlarımızı yenecek, bizde oturduğumuz yerden evrad-ı ezkarımıza, tesbihatımıza devam edeceğiz düşüncesinden’ başka nedir ki? Mehdi beklemek çalışmayı terk etmektir. Hâlbuki her Müslüman mehdidir. Tıpkı Kuran’a göre her Müslüman’ın ‘veli’ olması gibi. Her Müslüman Hâdi olan Allah tarafından hidayete erdirilmiş, doğru yol kendisine gösterilmiş kişidir. Yani; mehdi’dir.
Mehdi bir türlü gelmedi ama kendilerinden önce bol bol gözyaşı ve ızdırabı geldi. Tarihte yüzlerce kişi mehdiyim diye meydana çıktı. Yaktılar, yıktılar. Binlerce aldatılmış saf ve masumun kanına girdiler. Siyasi iktidara göz diken pek çok şarlatan Mehdilik davasında bulunmuş ve sosyal birlik parçalanmıştır.
Tümünü Göster