1. 26.
    0
    Dünya hayatında yapılan her amel, en küçük ayrıntılar bile ekgib kalmaksızın tartıya konulmuştu. Bu tartının ibresi sonsuz azaba veya sonsuz kurtuluş ve mutluluğa zütürecek kararı belirleyecekti. Eğer tartı ağır basarsa cennete, hafif kalırsa ateş çukuruna düşecektim. Hiçbir güç veya yardımcı o anda bana yardım edemeyeceğini de biliyordum..
    -
    günahımı ödemek için ne kadar yanmam gerekli.. cehennemden eninde sonunda çıkacaktım ama ne zaman, sonsuzluğa yakın mı acaba ?
    cehenneme gitmektense hiç olmamayı ,doğmamayı tercih eder, dünyadaki zevklerin hiçbirini tatmak istemedim. utancım beni kahrediyor, yerin dibine çekiyor. Ölümün beni ebediyen yok etmiş olmasını diliyorum.
    -
    o gün benden her isteneni yapmak istiyodum, ama başaramadım; gücüm, kuvvetim alınmıştı. Secdeye davet edildiğimde secde etmek ister, ancak bunu bile başaramaz hale gelmiştim. Tıpkı insanın kabus görürken bir şeyi yapmak isteyip de yapamaması, bağırmak isteyip de sesinin çıkmaması gibi. Elim ayağım tutmaz hale geldi. Korku, dehşet ve çaresizlikten adeta felç olmuştum..
    -
    secdeye davet edilmemin amacı benim, bunu dünyadayken yapmamamdan dolayı üzüntü ve pişmanlığımın artması, bir daha da sonsuza kadar, her ne kadar çok istersemse de bunu yapıp telafi etmemin imkansız olduğunu görmem, bunun keder ve ümitsizliğini ebediyen içimde taşımam içindi..
    -
    mahşer günü tüm insanlar cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş halde bekliyorduk. Tüm insanlar, mümin ya da kafir, cehennemin korkunç uğultusuna ve içindeki akıl durdurucu görüntülere şahit olacaklardı. Ancak sonra mü'minler kurtarıldı ve biz kafirler diz üstü çökmüş olarak bırakıldık. Daha sonra da cehennemin içine atılırlar bizi zebaniler..
    • **
    müminlerin de o topluluk içinde olmalarının hikmetlerinden birinin, Allah'ın azametini daha iyi kavramaları ve O'na şükretmeleri olduğu düşünülebilir. Cehennem ortdıbını yakından gören mümin, Allah'ın kendisine verdiği imanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu iyice kavrar. Çünkü şahit olduğu cehennem o kadar korkunçtur ki, yalnızca o azaptan kurtulmuş olmak bile, insan için büyük bir mutluluktur.
    • **
    yaratılmışların en aşağılığısı olmaktan nefret ettim o gün doyasıya. Zebaniler ellerini bana doğru uzatır, yüzüme ve sırtıma vurarak ruhumu en derinden acıyla sökerler ve beni alçaltıcı, yakıcı bir azaba gönderirler.
    -
    inkar edenlerin içinde sonsuza kadar kalacakları yer, bedenlerine ve ruhlarına acı tattırmak için özel olarak yaratılmış olan ey cehennem sonumun sen olacağını hiç düşünmemiştim.
    -
    cehennemin kapısına gelmiştik korkunç zebanilerle. kapıda duran görevli içimdeki korkuyu alevlendirdi. orada katlar vardı. sanırım bu katlar allahın derecelere göre sınıflandırması olabilir. ben en üst kattaydım, en alt katlarda ki çığlıklar ve havadaki koku ile azabım başlamıştı. bi kapıdan içeri girdiğimde kapıları üstüme kitlemişlerdi..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +1
    sonsuza kitlenen kapılar ardında vahşet vardı. cehennem insana delice susamıştı, bunu hissedebiliyordum.. cehennemi bir canlı olarak kabul etsek, inkarcılara karşı öfke, nefret, hınç ve istekle doludur. Yaratıldığı günden beri, sabırsızlıkla, allahı inkar eden kafirlerden intikam almayı beklemektedir.
    -
    beni gören cehennem, alevlerini fışkırtmaya başladı. resmen gövde gösterisi yapıyodu. ama beni korkutmayı başarıyordu.
    -
    boynum bükük, içinde bulunduğum utançlık ve pişmanlık duygusuyla beraber göz ucuyla ateşe bakıyorum her bakışımda kahroluyorum bir kez daha.
    -
    kapıların üzerime kapanmasının asıl sebebinin kaçışın olmadığını bana anlatmak için. bunu biliyorum.
    sigarasının ateşine dayanamayan bir adam daha kaç yıl kalacaktı cehennemde..
    -
    cehennemde aşağılanmanın, rezilliğin, sefilliğin doruklarındaydım. fiziksel ve pgibolojik eziyetlerin, işkencelerin çok şiddetli uygulamalarından oluşan azap türleri vardı. o ana kadar insanlığı izliyodum çaresizce.
    ···
  3. 28.
    0
    Cehennemde beş duyu organımla azap çekiyodum. Gözlerim dehşet verici ve iğrenç görüntüler görür; kulağım korkunç ve acı veren sesler, uğultular, gürültüler, çığlıklar, inlemeler, duyuyor. burnum ise olabilecek en pis ve tiksinti verici kokularla dolar; dilim en iğrenç tadları, en dayanılmaz acıları hisseder; derim ve tüm vücudum, tek bir hücresi ekgib kalmamak üzere yanıyodu, şiddetli acılar içinde kıvranıp duruyodum.
    bir türlü ölüp yok olup gitmedim diye bağırıyorum.
    -
    fiziksel acılar kadar şiddetli manevi azaplar da vardı. Aşağılanır, horlanır, rezil olur, pişman olur, çaresizliğimi ve ümitsizliğimi düşündükçe yüreğim yanar, kan ağlar. Sonsuzluk aklıma geldikçe mahvoluyorum. Öyle ki, azap bir milyon yıl sonra veya bir milyar yıl sonra ya da trilyonlarca yıl sonra sona erecek olsa bu benim için büyük bir umut ve sevinç kaynağı olurdu. Ama azabın bir daha hiç sonunun gelmeyeceğini, cehennemden hiçbir zaman çıkış olmayacağını düşünmenin verdiği ümitsizlik hissi dünyadaki herhangi bir ümitsizlik hissiyle kıyaslanamayacak bir duygudur.
    -
    cehennem; pis kokusu, dar, gürültülü, karanlık, isli, dumanlı, izbe ve tekin olmayan mekanları, hücreleri kavurucu sıcaklığı, en iğrenç yiyecek ve içecekleri, ateşten elbiseleri, kül rengi zeminiyle sonsuza kadar artan azabıyla azap sanatının en ince ayrıntılarına kadar sergilendiği bir mekandı burda yıllarımı nasıl geçirecektim ben.
    -
    susamıştım ve acıkmıştım deli gibi. yiyecek olarak yalnızca zakkum ağacı ve darı dikenini bulabildim.
    içecek olarak ise irin, kan ve kaynar sudan başka bir şey yoktu bu alemde.
    -
    Yanan derilerimin yerine yenileri yaratıldı hep. böylece ateşin verdiği acı, kesintisiz bir şekilde hiç hafiflemeden devam etti. derilerim dökülmüş, etlerim yanmış, bütün vücudum yanık, kan, irin içinde olduğu halde zincirlere vurulup ve kırbaçlandım dur durak bilmeden. tasmalandırıldım, ellerim boynuma bağlı olarak daracık yerlere atılırlar beni. zebaniler tarafından ateşten yataklara yatırıldım, üzerime örttükleri örtüler bile ateştendi. Bu azaptan kurtulabilmek için sürekli feryat ettim ,yalvardım, ama cevap bile vermediler. En azından, bir günlük de olsa azabın hafiflemesini istedim hep ama yine aşağılanma ve azapla karşılık verdiler.
    -
    tepede ateşten duvar vardı. zemin zaten ateştendi. zebaniler beni ortaya attı. yukarıda ki duvar yavaş yavaş üzerime kapandı.. arasında kaldım yüzüstü o acıyı dünyadaki namaz kılmak bahanelerimizden daha acıydı. ben hep sabah namazini bahane ederdim uykusuzluğu bahane ederdim şimdi bana çok komik geliyor bu karşılaştırma.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +1
    reserv alan saf kardeslerim yarın devam edecem.
    ···
  5. 30.
    0
    insan yüze gelecek darbelere karşı çok hassas bir canlıdır ya hani. en ufak bir harekete şiddetli bir refleksle cevap verir. Cehennemde yüzüm, ateşte kızartılır, kaynar sularla haşlanırdı her gün. Acının en yoğun olarak hissedildiği yere en ağır işkenceler yaptılar bana yıllarca. etlerim sıyrılmış olarak sırıtan bir biçimde dişlerimle kalıverirdim ortalıkta sersefil.
    -
    cehennemde bir odundum galiba çünkü; cehennemde ateşin kavurduğu herhangi bir nesne gibi yanmazdım. kendim ateşin özünü, yakıtını oluştururdum. Odunun kendisi, ateşinin yakacağı herhangi bir cisimden çok daha uzun, çok daha şiddetle, için için yanar. bu acıyı ikiye katlardı her zaman..
    -
    ateşte kızartılan metalimsi cisimlerle vücudumu dağlıyordu zebaniler.
    cehennemi ateşten fırın sanardım lan çok daha başka azap ve işkence türleri de vardı o alemde. Örneğin ateş ve kaynar suyun yanı sıra vahşi hayvanların saldırısı, akrepler, böcekler ve yılanlarla dolu bir çukura atılmak, farelerin saldırısına uğramak, canlı iken kurtlanmış yaralara sahip olmak ve bunların çok daha üstünde hayal gücünün bile alamayacağı bütün azap kaynakları, hem de hepsi aynı anda.
    -
    Cehennemde boğucu atmosfer çok yoğun bir biçimde hakimdir. Dünyada sıcağa karşı birçok önlem geliştirmiş olan insan cehennemde çaresizdir. Ortam en sıcak çölden daha sıcak, en karanlık, izbe hücrelerden daha sıkıntı verici ve pistir. Sıcak insanın en küçük parçası olan hücrelerine dek işler. Kafirler için kavurucu sıcağa karşı bir koruyucu, ferahlama veyaserinleme imkanı yoktur. devasa bir saunaya kilitlenmiştim sanki. nem oranı olabildigine yüksek.
    görünmeyen ama yoğun bir tabaka insanı çepeçevre kuşatır, nefes borusundan girip göğsünü tıkar..
    -
    Bu dünyada dar bir yerde kapalı kalmak, gerçekten de insanı çıldırtacak kadar bunaltıcı bir azaptır. Dar bir hücrede hapis, suçlulara verilen ağır cezaların başında gelir. Trafik kazalarında parçalanmış bir aracın içinde saatlerce sıkışıp canlı kalan, kazazadelerin durumu, bir deprem veya göçükte toprak altındakalan insanların çaresizliği olabilecek en büyük felaketlerden biri olarak nitelendirilir. Oysa bu gibi örnekler cehennemdeki ortama göre oldukça hafiftir. En önemlisi göçük altında veya benzer bir yerde sıkışan insan ya bir süre sonra şuurunu kaybedip ölür ya da bir süre sonra canlı olarak kurtarılır. Sonuç olarak acı çekilecek sürenin bir sonu, bitiş zamanı vardır. Oysa cehennemde ne bir son vardır ne de umut. Pis, yakıcı, havasız, karanlık, dumanlı bir atmosferde bir de elleri boynuna bağlanan ve daracık, sıkışık bir yere sokulan inkarcı, suda boğulan bir insan gibi, tarifsiz bir eziyet çeker. Debelenir, çırpınır, kurtulmaya çalışır, ama kımıldayamaz insan...
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    dinleyen yok mu ??
    ···
  7. 32.
    0
    up upp up
    ···
  8. 33.
    0
    beyler hikayenin gidişatı için sallamak zorundayim. bu arada bunu okumak için müslüman olmaniz gerekmiyor. zırvaladığım bi kac satır var onlari okuyun. bir de sadece senaryo yu salliyorum. diger anlattiklarim gercek. kuran mealleri var isteyene pm atabilirim.
    ···
  9. 34.
    0
    BOLUM 7- UMUT
    • **
    Bu şehrin ışıkları gün geçtikçe loşlaşmakta
    Erkekler hemcinsinden hoşlanmakta
    Yasaklar izdivaçta, örfe ters düşenler revaçta
    Tavşanların aklı havuçta, ne kaldı avuçta ?
    Ta derinlere kadar yolun var
    Ateşten terlikler giydirirler beynin fokurdar
    Zebaniler homurdar, et ile kemiğin sonu alevden murdar! - Sagopa Kajmer-Sonumuz Yakın Mesafe -
    -
    bu sözler benim için çok mana taşıyordu sizleri bilemem.
    • **
    kurtuluş için sonuçsuz yalvarmalar, ümitsiz yakarışlar ile yıllarca azap çektim.
    -
    bir gün zebaniler beni serbest bıraktı. ne olduğunu anlamadan yürüdüm cehhemde. karşıdan gelen cehennem görevlileri; günahını ateşte ödedin. şimdi cehennemden gidebilirsin. dedi. mutluluktan havalara uçmuştum sonunda kurtulumuştum lan ateşi görmeyecektim sonsuza kadar.
    -
    kapıdan çıkarken karşımda beyaz, büyük kapılı bir han vardı sanki. yanına varınca önümde ki büyük köprüyü gördüm. ardından aşağıda alevlerin yükseldigini görünce yine mi ateşe düşeceğim diye geri gidince arkamdaki zebaniye çarptım. beni köprüye doğru itti. ordan geçmem gerektiğini anlamıştım.
    -
    köprü kıldan ince, kılıçtan keskindi ama ben ne işkenceler gördüm bunlar bana kolay gelirdi. yalnız attan gelen alev tanecikleri yanımdan sıçrıyordu delicesine.
    -
    incecik ip üzerine koca ayaklar bindi, nefsim içine sindi.
    Kirpiklerim titremekte korkularımdan, düşersem yanarım.
    O kadar içime sindim ki, vinç getirsen kalkmaz başım,
    Gömün burada canlı naşım,
    iç çekmekten düşünmekten ağardı saçım,
    Düşersem yanarım.
    -
    bu dizede
    O kadar içime sindim ki, vinç getirsen kalkmaz başım (utanç)
    sözünü saçma bulanlar var.
    -
    yürüdüm acıların bitmesi umuduyla. cehennemde yanmamak bile bir ödül sayılabilirdi ama insanoglu işte hep en iyisini ister.
    -
    ilerledim. ayaklarım kan içinde alttan gelen ateşlerden korunmaya çalışıyorum. ne zaman bitecek bu eziyet derken yolun sonuna geldiğimi gördüm. kapıya yaklaştım. cennet görevlileri bana burayı hakediyor musun ? dediler. hayır diyebildim sadece.
    -
    melekler; hak ediyorsun. diyerek kapıyı açtı. şimdi kelime-i şehadet getir ve öyle içeri gir. gerekenleri yapıp elveda bile etmeden çekip çıktım cehennemden. cennete girdim.
    -
    kapıyı açar açmaz yüzüme çarpan o koku.. aynı cennet gibi kokuyodu. insanlar, saraylar, akan ırmaklar, büyük bir bahçedeydim sanki.. cennet bahçesi.
    -
    işte bu sefer kurtuldum dedim. evet kurtulmuştum ama çok uzun yollardan geçtim. evet hepsini unutmuştum. etraftaki güzellikler, bana o acıları unutturmuştu. kalbim hiç olmadığı kadar refah dolu. mutlu ve heyecanlıydım. öyle ki sonsuza kadar burada yaşayacaktım..
    -
    karşımda hz isa duruyodu. o nur saçan mübarek yüzüyle beni karşılamaya gelmişti.
    ey isa peygamberim neden beni kurtarmadan o cehennemden ?
    -
    hz isa; hatırlıyomusun sadece 1 milyar yıl kaldın cehennemde ve en üst katta günahlarını ödedin.
    -
    bu sayı çok degil mi efendim kimse dayanamaz benim gibi.. keşke allah biraz daha merhamet etseydi.
    -
    hz isa; allah merhamet etmeseydi. o çukurdan hiç çıkmayacaktın. buraya gelemeyecektin. en alt tabakada sonsuza dek yanacaktın.. hadi bunları boşver. meleklerle birlikte Allah' ın sana ayırdığı mekana git..
    -
    yeterince anlamıştım Allah'ın adaletini ve merhametini..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    0
    okuyan var mı ?
    ···
  11. 36.
    0
    soru soran panpam. şimdi hiçbir iyilik ve günah karşılıksız kalmaz. ve allah o kadar nimet vermiş bizlere. sağlıklıyız, akıllıyız, açlıktan ölmüyoruz. sırf bunun için iman etmemiz gerekirken. o kadar kolaylıklar tanınmış halde inkar ediyoruz. ortalama 60 sene yaşayip iman edeceksin ve sonsuza kadar cennette kalacaksin. dünyadaki zevkleri, cennetle değişenlerin vay haline. bizler yalnizca allaha kulluk etmek için yaratıldık. hikayede anlattigim gibi korkarak degil severek iman edip cehennem yüzü görmeden cennete gitsek olmaz mi ? orada sonsuza kadar çocuklarin ölmediği, güçlünün güçsüzü yenemedigi bir alemde yaşasak güzel olmaz mi ?

    sorularin varsa her türlü cevaplarim. mesaj atabilirsin.
    ···
  12. 37.
    0
    Birçok kimsenin hayalinde ki cennet, bulutların içinde, bir sis perdesinin ardında, beyaz rengin hakim olduğu, aydınlık, fakat puslu bir alemdir.. fakat öyle degil bambaşka bir alemdeydim.
    -
    Bazı kişilere göre ise yalnızca yeşilliğin, kırların ve çayırların bulunduğu, kuzuların otladığı, insanların ağaçların altında oturup önlerinden akan dereleri seyrettikleri yeşilliklerdir. Bu cahilce anlayışa göre cennet, her ne kadar huzurlu, sakin, güvenli de olsa, sonsuz bir hayat düşünüldüğünde monoton ve sıkıcı bir yer olarak düşünülmektedir.
    -
    Cennet dünyaya çeşitli yönlerden benzemekle birlikte dünyanın kat kat daha üstün kusursuz ve ekgibsiz olanıdır.
    -
    Bir çok insan, dünya üzerinde ekgibsiz ve mükemmel bir yaşamın kurulabileceğini sanır. Gerekli maddi imkanlar elde edildiğinde, bu dünyadaki yaşamın insanı tam olarak tatmin edebileceğini ve mutlu kılabileceğini düşünür. En yaygın kanaate göre insan, maddi bir zenginlik, bu düşünce doğrultusunda gerçekleştirilmiş bir evlilik, diğer insanların gözünde saygınlık ve toplum içinde güçlü bir kariyer elde ettiğinde, kusursuz bir hayat kurmuş olur.
    • **
    Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur, bir bilselerdi.
    • **
    orda hasta olmak, acı, sıkıntı, uyuma, yorulma, yiyecek içecek derdi, tuvalet ihtiyacı, terlemek.. vs dertleri yok. heşey güllük gülistanlık. peki bunlar neden dünyada yoktu..
    -
    Allah dileseydi insanı tüm bu ekgibliklerden ve kusurlardan arındırarak yaratabilirdi. Ancak Allah insanı bu şekilde yaratmakla, ona kendi acizliğini ve zayıflığını göstermektedir bunu orada anladim.
    -
    insan acizliği ve zaafiyetiyle, dünya hayatının her anında defalarca yüzleşmek zorunda kalır. Öncelikle çok değer verdiği bedeni ona bu durumu sürekli olarak hatırlatır. Her sabah uyandığında şişmiş ve şekli bozulmuş bir yüzle güne başlar. Ağzında hoş olmayan bir tat ve koku, cildinde, saçlarında ve bedeninde rahatsızlık verecek bir kirlilik vardır. Eğer ayrıntılı birtemizlik yapmazsa, insan içine çıkamayacak durumdadır. Üstelik bu temizliği gün içinde sık sık tekrarlaması gerekmektedir. Çünkü üzerinden birkaç saat geçmesi, sabah yapılan temizliği yok edecektir. Birkaç gün ayrıntılı temizlik yapmaması ise insanı çok aciz ve çevresindekileri dahi rahatsız edecek bir duruma sokmaktadır.
    -
    insan bedeni, taş ya da metal gibi sağlam ve dayanıklı bir maddeden değil, son derece çürük bir malzeme olan etten yapılmıştır. Bu etten oluşan beden, incecik bir deri ile kaplıdır; her an en ufak bir kazada bu deri yırtılabilir. Et de yapısı gereği son derece dayanıksızdır; basit darbelerden etkilenir, şekli bozulur, morarır ve yaralanır. Ve yaşlılıkla birlikte de eski canlılığını yitirmeye, buruşmaya ve pürüzsüz halini kaybetmeye başlar. Ölümle birlikte çürüme gerçekleşir. Toprağa konulduktan birkaç hafta sonra, beden parçalanmaya başlar, kurtlanır, bakteriler tarafından yenir ve yok olup toprağa karışır.
    -
    tüm bunlar insana aczini göstermek ve dünyanın ekgibliğini hatırlatmak için özel olarak yaratılmış kusurlardır. Oysa insan et yerine çok daha sağlam ve temiz bir malzemeden yaratılmış olabilirdi. Acıdan, hastalıktan ve pislikten tamamen uzak olabilirdi. Tüm bunlar aslında, insanın Allah'a ne kadar muhtaç olduğunu ve acizliğini hissettirmek ve dünyanın ne denli "ekgib ve kusurlu" bir yer olduğunu göstermek için var edilmektedir..
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    0
    her nefes alışımda ileride akan şelalenin kokusu burnuma geliyor. yeryüzü pamuksu bir nesneyle kaplanmış. her bastığımda, sonsuza kadar burada kalacagım aklıma geliyor mutlulugum artıyor. tüm insanlar, cinler ve melekler bana bakıyolardı hiçbir anlam veremiyordum. karşıdan akan şelaleden su içmek için egildim. suyun berraklığından dolayı yansımamı gördüm. alnımda hala kafir yazıyodu birden geri çekildim, su içmeden uzaklaştım oradan..
    -
    melekler yanıma gelip, beni mekanıma zütürmek için izin istiyorlar. ben ise etrafın büyüleyici atmosferine hayran kalmışım cevap bile vermiyorum. ardından onlara ben burada yaşamak istiyorum sonsuza kadar..
    -
    efendim siz nasıl isterseniz öyle olsun fakat size özel ayrılmış mekana gitmenizi öneririm.
    -
    size özel dedigi zaman içimde bi merak uyanıyor. beni zütürün dedim. gözümü kapatıp açınca karşımda duran büyük ihtişamlı bir saray belirdi. kuleleri gökyüzünü delip geçmişti. kapısı ise büyük bir han kapısını andırıyodu.. saray altın kaplamalı, kapı zümrütten, kuleler pırlantayı anımsatan parlak taşlardandı...
    -
    yanımdaki melek;
    begendiniz mi ?
    -
    hakediyor muyum ?
    -
    hakediyorsun...
    -
    ev benim boyutuma göre çok büyüktü nasıl burada yaşayacagım diye düşünürken boyum uzamaya başladı. kahkalar atıyodum kendimce ne istersem oluyodu. evin içerisine girdimgimde duvarda Allah yazısı dikkatimi çekmişti. o kadar süslü ve güzel yazılmıştı ki onu film seyredermişcesine izliyordum.
    -
    melekler yanıma gelip; yemeğe davet edildin. gitmek istermisin. dedi.
    -
    tamam ben kendim giderim. dedim.
    -
    yola koyuldum fakat yolu bilmiyorum yanımdan meleklerde ayrılmıyor. biraz yürüdüm fakat çok hızlı yürüdüğümü farkettim o anda yanımdaki melekler geldik dedi ve kayboluverdiler.
    -
    kafamı kaldırdığımda karşımda o mübarek yüz belirdi. yanıma gelip selam verdi.
    -
    hz isa: seni yemeğe ben davet ettim. gel seni birileriyle tanıştıracam. dedi.
    -
    mükellef bir sofra hazırlanmıştı.. orda oturan annemle babamı gördüm bana gülümsüyolardi. koştum onlara dogru içim içime sığmıyordu. sarıldım ellerinden öptüm onlarla konuştum doyasıya..
    -
    yanımdaki sofrada binlerce insan oturmuş sohbet ediyolardi. hz isa'ya onlar kim diye sordum.
    -
    hz isa; onlar senin kardeşin. savaşta kol kola savaştığın insanlar..
    -
    o büyük sofraya oturup selam verdim. herkes aynı anda selam verince saygın biri oldugumu düşündüm bir an..
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    okuyan varmı ??
    ···
  15. 40.
    0
    yazmayı durdurdum belki ileride başlarım.
    ···
  16. 41.
    0
    @244 olabilir panpa
    ···
  17. 42.
    0
    uplamak lazım
    ···
  18. 43.
    0
    islamı yaşamaya başlamak isteyen panpalarımın okuması için uplayacagım. ileride başka şeylerde yazabilirim.
    ···
  19. 44.
    0
    Schizophrenia grubuna selam olsun *
    ···