/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    0
    Rezzzzzzzzz 16
    ···
  2. 52.
    0
    Rezervasyon
    ···
  3. 53.
    0
    Rez devam
    ···
  4. 54.
    0
    Rezervasyon
    ···
  5. 55.
    0
    Reserve
    ···
  6. 56.
    0
    Hee tamam
    ···
  7. 57.
    0
    Bu nedir ya
    ···
  8. 58.
    0
    Rizörvid
    ···
  9. 59.
    0
    12 yi geçti oç hadi
    ···
  10. 60.
    0
    Rez rez
    ···
  11. 61.
    0
    Hadi kardeşim hızlı yaz 12 yi geçti
    ···
  12. 62.
    0
    46 geçiyor kardeş
    ···
  13. 63.
    0
    Rez qnq
    ···
  14. 64.
    0
    1 günde 3 4 part yaw seni varya bir güzel silkmek lazim
    ···
  15. 65.
    +5
    Kusura bakmayın beyle özür dilerim seri uzun partlar gelecek

    Daha ne olduğunu anlamadan otobüsün içine giren oklarla karşılaşmıştık. Bir araa Timuçin'in yere yatın dediğini duydum.

    Başımın üzerinden birbiri ardına tahta çubuklar geçiyor, korkuyordum. Ölmekten ya da bir isabet sonucu yaralanmaktan...

    Derken yattığım zemini kızıl kanların boyadığını gördüm. Telaşla etrafa bakarken yanımda yatan bir adamın cesetiyle gözgeze geldim. Donuk, ışığı sönmüş kahverengi gözler. Kim bilir, kaç operasyondan sağsalim çıkan bu adam şimdi göğsünde bir ok yarasıyla sereserpe yatıyordu.

    Karşılık verecek durumda değildik sadece metal gövdeye birbiri ardına saplanan okları izliyor, nefesimizi tutarak bu cendereden çıkmayı bekliyorduk. Yonca yanımda elleriyle başını koruyarak oturuyor, bense koltuğun altına grmiştim.

    Aracın arkasından gelen acı bir çığlıkla başımı çevirdim. Bir ateş topu içeriye dalmış, aracın kıç kısımını aleve vermişti. Yanan dört gencin çığlıkları kulaklarımı tırmalıyor, ççaresizlikle can veren insanları izliyordum.
    ···
  16. 66.
    +3
    Ahmet'iin sesiyle irkildim,

    "Bariyer!!!"

    Ve ardından sert bir çarpışma yaşadık, başımı ön koltuğa vuruştum. Kanıyor ve dayanılmaz bir acı veriyordu.

    Benim acizliğime karşı Timuçin oldukça soğukkanlıydı, oo gür sesiyle "Koşun!" diye bağırdı ve Ahmet'in açtığı kapıdan herkesi teker teker dışarı çıkardı. Yonca'nın koluna girerek, kendimi zorlukla dışarı atmıştım. Her ne kadar cinler biraz geride kalsa da bize yetişmeleri içten bile değildi.

    Otobüsün içerisinde 5 ceset bırakmıştık. Adını bilmediğim, yüzlerini aklıma getiremediğim 5 gencin cesedini.

    Topallayarak, Ehlibeyt'in o yüksek binalarından arta kalan yıkıntıların arasına dalmıştık...
    ···
  17. 67.
    0
    hadi hadi okuyoz devam et
    ···
  18. 68.
    +4
    Dar sokaklar ve olayın şokunda koşan 13 genç... Arkamıda kalanların yasını tutamadan sadece koşuyorduk...

    Solumda hala tek parça duran bir bina gördüm. Burası sanırım Meclis partilerinden birinin genel merkezi idi. Doğrusu şaşkındım yara almamasına fakat durup bunu düşünmek için vakit yoktu. Damarlarımıza dolan adrenalinin etkisiyle soluk almadan koşuyorduk. Dalağım şişmiş, nefesim kesilişti ama koşmayı bırakmıyordum.

    Başımdan akan kanlar, göz kapaklarımda süzüleren yanaklarıma iniyor, görüşümü kesiyordu fakat durmak daha büyük bir intihardı.

    En önde Timuçin gidiyor, onu Ahmet ve Emir, onları ise Yıldız, Eylül Hamza ve Zeynep izliyordu. Ben ve Yonca ise hemen peşlerindeyik diğerleri ise hemen arkamızda...

    Artık grileşen dökük, aslaftlarda bizden başka birinin kalmadığını fark edince durakladık. Herkes soluk soluğa idi... Lakin Timuçin geçmişinin antremanıyla hala ayakta etrafı gözlüyordu. Birden parmağını kaldırarak "Şurada saklanabiliriz" dedi...
    ···
    1. 1.
      0
      la hadi
      ···
  19. 69.
    0
    Rezervasyon
    ···
  20. 70.
    +3
    Gösterdiği yer bir Camii idi.

    işgaller başladığından beri hiç bir camiiye girmemiştim. Zaten gördüğümüz binada eskisi gibi bir yer olmadığını belli ediyordu. iki minaresinden biri yerle bir olmuş, kubbesinde küçük delikler meydana gelmişti.

    Grup hiç düşünmeden ayağa kalktı ve son güçleriyle kendilerini camiinin içine attı. Tozlu halılar ve yerle bir oluş bir minber. Mabetler ilk saldırdıkları yerlerdi bir de tabi ki kutsal kitaplar. Raflar yerdeydi lakin kitaplardan hiçbir iz yoktu... Zaten bende cumadan cumaya müslüman olan klagib biriydim. Fazla ırgamadan kendimi halının üzerine bırakıverdim.

    Başımdan akan kan şimdi yumuşak zemini boyuyor, kan kaybı ilginç bir hissizlik ve halsizlik yaratıyordu. Etrafta dönen diyaloğu, olayı anlayamıyor, duyamıyordum. Yonca'nın sesiyle kendime geldim... "Çantan bende"

    Düşünceli, mantıklı bir hareketti lakin şimdi sırası mıydı. Peşimizde bir müfreze vardı ve bu kızın derdi gibik çantamdı. Ellerimle gitmesini işaret ederek kanayan yaraya, çantadaki kirli kıyafetlerimden birini bastırdım. Kirden dolayı ölmezsem sanırım kafa yarığından nalları dikmezdim.

    Bir süre sonra kendimi iyi hissetmeye başladım. O vakit anladım ki bizim grup ölen arkadaşlarına ağlıyorlardı.

    Zeynep başını yasladığı mavi çinili duvara yaslamış, gözyaşlarının yanaklarından süzülüşüne izin vererek sabit bekliyordu. Emir ise Ahmet'in omzuna saplanan oku çıkarırken Hamza'yı teselli etmeye çalışıyordu. Fakat gözlerimi grubun üzerinde gezdirdiğimde anladım ki Zeynep'in ağlamasının sebebi Annesiymiş...

    Kadın arkada anarak can vermiş ve en kötüsü bunu kızı canlı şahit olmuştu.

    Ama o zaman anlamıştım. Herşey filmlerde ki gibi olmuyormuş, öz annesi dahi olsa kahramanlığa kalkışamıyormuş insan. O yüzden kendime daha fala dikkat etmeliydim. Bana benden başka yardım edecek kimse yoktu.
    ···