/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +22 -1
    Özür dilerim beyler. Aldığım onca mesaj ve küfürden sonra isteğiniz üzerine hikayeyi uzatarak farklı bir sonra bitireceğim. Kusura bakmayın. Hakkınızı helal edin. Affedin

    Yıl:2024
    Ay: Sanırım Mart
    Yer:Ankara da bir yer

    Beyler nasıl bu duruma geldiğimizi inanın be bile bilmiyorum. Kabuslarımızda ki dehşet ete kemiğe büründü, sokaklar, caddeler boyunca kanımızı döktü. O güvendiğimiz kalın duvarlar ve 11 mm mermi atan tüfeklerimiz bizi korumadı. Çok iyi hatırlıyorum 2024ün Eylül ayıydı. Gökten binlerce meteor caddelere bir bir çarptı. Kızarmış taşları içinden iblis ordusu tek tek çıktı ve bizi yaşlı geç kadın erkek demeden kesti. Ordu ve milis kuvvetler büyük darbeler vursalar da 2-3 ay sonra cephane yetersizliği ve yiyecek kıtlığından askerler ya savunmasızca sokaklarda ya da kışlalarda açlıktan öldü. iblisler kontrolü ele geçirmiş, sokaklarda insan avlıyorlar kahkaha atıyorlardı. Camileri kiliseleri sinagogları hepsini yıkıyorlardı.

    300 kişilik bir birlik bir kaç ay dayanmasına rağmen Anıtkabir'i de yerle bir etmişlerdi. 6 milyonluk şehirde ilk ay 1 milyon 4 yılda 50 bin kişi şimdi de direnmekten bıkmış benim gibi Mevlana islam Kuvvetlerine katılmaya giden sadece 4 bin kişi kalmıştı.

    Beyler bize en büyük darbeyi cinlerle lan savaş değil, Eylül ayından sonra gelen 8 aylık büyük kış oldu. Açlık kıtlık ve soğuk en önemlisi de salgın hastalıklar birkaç ayda Cinlerden kat ve kat daha çok insanı öldürmüştü.

    Birkaç yıl içinde dünya devletleri mermi ve yiyecek sıkıntısına düştü korku panik yarattı art arda nükleer füzeler başkentlerden havalandı tv yayını ve haberleşme bitti, elektrik rüyalarımıza karıştı. istanbul Diyarbakır izmir ve Ankara büyük nükleer darbeler aldı. Cinlerin gücü büyük ölçüde kırılsa da yiyecek sıkıntısı daha da büyüdü. Kılıçların altında değil yediğimiz kedi köpek cesetlerinden kaptığımız mikroplarla ölüyorduk.

    Tüfekler eritildi çeliğinden kılıçlar kalkanlar yapıldı. Mermisiz tüfekler neye yarardı ki.

    Neyse beyler birkaç ay önce öldürmek üzere olduğum bir cini konuşturmuştum ve verdiği bilgiler oldukça hoşuma gitmişti.
    Konya da kendine Mevlana islam Kuvvetleri diyen bir grup şehri temizlemeye başlamış temiz su ve yeterli gıdayı sağlamaya başlamışlar. Kudüs, Bakü ve Roma da da direniş birlikleri Cinlere karşı küçük olsa da zaferler kazanmaya başlamıştı. Bu bilgi yüzünde sakladığım yerden (Not: Ankara kalesi oldukça yararlı bir yer beyler saklamak ve savunmak için) çıkıp yollara düştüm. Sanırım şu an eskiden Gazi Üni. olan harabenin önünde geçiyordum. Hedef Konya.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +6 -1
    ilk entrye şukuyu basın rezleri alın.

    Çok özür diliyorum beyler hepinizden kısa kesmek istedim lakin beğenmediniz o yüzden sürpriz sonlu uzun bir hikaye yazacağım...
    ···
    1. 1.
      0
      Amk bari kısaca bitirseydin
      ···
    2. 2.
      0
      dıbına kodumun ahtapotu adam akıllı yazsana şu hikayeyi
      ···
  3. 3.
    +5
    Konya uzun bir yoldu sürekli yağmur yağan bu havada gitmek kolay olmayacaktı üstelik erzak sıkıntımda haddi aşmıştı. Bu yüzde birkaç ay beklemeye karar verdim. Ankara kalesinin duvarları arkasında güvendeydim ama acil olarak beni günlerce sürecek yolda açlıktan ölmemek için avlanmam gerekiyordu.

    Şehrin yarısı yok olmuştu kalenin burçlarına çıktığımda hep aynı görüntü gözlerimin önüne geliyor. Sincan, Eryaman, Etimesgut, Demetevler, MacunKöy ve çevresi artık dev bir kreterde ibaretti. Ankaranın kuzeyinde canlı bulmak imkansızdı anlaşılan ama Güneyi için aynı şeyi söyleyemem. Tabi bereket belayıda getiriyordu cinler Kuzeyde güneye ilerlemiş her mahalleye mevzilenmişti. Ara arar devriyeye çıkar yiyecek ne varsa yok ederlerdi.

    Çantamı hazırladım. içinde;
    2 Küçük şişe şampuan (Önemli)
    4 Konserve (3Patates 1i Bamya)
    3 Şişe Su
    Çakmak
    1 Karton Winston Box (En önemlisi) (Not: Yağmalanmayan tek şey sigaralardı. Bende onları yağmaladım.)

    Haritayı kuşağımın arasına koydum (Not iç Anadolunun ayrıntılı haritasıydı.) pusulamı boyuma astığım gibi Kaleden aşağıya inmeye başladım. Geçlik parkı iyi hedefti. (Tabi kuğulu parkı kuğularını yememiş olsaydım) Çünkü gençlik parkına bu saatlerde (not öğle saatlerindeyiz) çevreden çokça hayvan gelir. Çantayı taktım sırtıma omzumda arbeletim belimde kılıcımla düştüm yola. Ara sokaklarda geçiyordum. artık yıkılmış zütü başı dağıtmış evler ve kaldırımları arasında. Yıllar öce burada yaşarken bu yollar üniversite yollarımdı. Sahi ya o ortalaması 4 ola çalışkan kıza ne olmuştu ya da kevaşe Rüya hala hayattamıydı. Sorsan çok ta tın amık. Ben olabildiğince çok yaşamam gerekiyordu hiç yoktan Konyaya gidene kadar.
    ···
  4. 4.
    +5
    Az gittik uz gittik Gazi Mahallesinin dar bir sokağından ilerleyerek Gazi üniversitesinin içerisine sızdık. Hatırlıyorum 5 yıl önce buraya bir arkadaşımı ziyarate gelmiştim. Öğretmen olmak için yanıp tutuşan bir arkadaşımı. Rektörlük binasına imrenerek bakmıştım. Şimdi o gösterişli binadan geriye kalan sadece yıkık duvarlar ve etrafa saçtığı tuğla bloklar kalmıştı.

    Gecenin karanlığında etraftaki cinleri parıltımızla buraya çekmemek için ışıklarımızı söndürdük. Herkes susuyor kimsenin ağzından bir kelime çıkmıyordu.

    Son gördüğüme oranla çimleri orantısızca büyümüş, ağaçların dallarına asılan Türk Dünyası bayrakları etrafa savrulmuştu.

    Bu üniversitenin bile atfosveri tamamen bozulmuştu. Rengarenk dalların gölgesinde çay sigara yaptığım aklıma geliyordu. Ama bunları düşünme sırası değildi.

    Patron kalın sesiyle komutları vermişti. Dörder kişilik nöbetler halinde uyuyacak yarın sabah yapacaklarımız hakkında konuşacaktık.
    ···
  5. 5.
    +4
    Dakikalar sonra herkes uyanmış, dün kaybettiklerimizi anmadan işlerine koyulmuşlardı. Kimisi bir misina ile balık avlamaya çalışıyor kimisi bir çeşme bir su kalıntısı arıyordu. Doğrusu hayretler içerisindeydim. Çok tuhaf bir olay dönüyordu etrafımdan benim gibi hissiz bir adamın bile ruhu rahat değilken bu insanlar senelerce beraber yaşadıkları insanları hemen unutmuşlardı.

    içimden "Orduda bunun eğitimi veriyor olmalılar" diye geçirerek öylece kalakaldım. Şimdi anlıyordum ki insanın en çok değer verdiği şey canıymış daha 24 saat öncesinde canlı canlı yanan insanlar görmeme rağmen olayı akışına bırakmış, sadece sıranın bana gelmesini bekleyerek. Hazırlanan sofraya oturdum.

    13 kişi kalmıştık halbuki daha dün sabah ki kahvaltımız 18 kişiyleydi.

    Kılçıklı limonsuz az tuzlu iğrenç bir balığı mideye indirdikten sonra kalktık. Alnımın sol üstünde kızıl bir yara vardı. Pıırtılaşan kan zaman zaman sızdırıyor, başımı derin bir ağrı alıyordu.
    ···
    1. 1.
      0
      pampa balık avlıyo ama su kırıntısı mı yok xde
      ···
  6. 6.
    +3
    Grup cinleri deştikten sonra bir araya toplayıp yaktı. Bense oturduğum yerde çivilenmiş hareket etmiyordum. Görünmemem en iiyiysiydi beni öldürebilirler belki de tüp erzağımı alıp bir köşeye bırakırlardı. Aksi gibi grup yerlerinden kımıldamamdan cinleri kestikleri yerin üzerine kam kurmaya başladılar. Birşeyler konuşuyorlar ama sesleri bana gelene kadar tüm netliğini kaybediyolardı.
    Hemen ateş yakıldı. Sanırım yakınlardan bir yerde avladıkları 2 tavşanı temizleyip pişirmeye başladılar. Kokusu ta bunuma kadar geliyordu. O müthiş et kokusu birşeyler yapmalıydım hem göz hapsinden kaçmalı hemde karnımı en kazzançlı yönden doyurmalıydım. Ama bunu bu çalıların arasında yapamazdım. En ufak sesimle bir düzine ok vücuduma saplanabilirdi. En iyisi uyumalarını beklemek ve nöbetçilerini atlatmaya çalışmak daha kolay olacaktı. Zaman geçmek biilmiyordu hem de karnın açken karşında belki haftalarca göremeyeceğin bir şey yeniyorsa.

    Neyse beyler birkaç saat içinde ne varsa tüketti binler ve uyumaya geçtiler. Erkekler aralarından bir şeyler konuşup tulumlarına girdiler. Biri hariç. Kalan eleman ateşin başına geçmiş nöbet için kendini hazırlıyordu. Saçı sakalına karışmış uzun süredir banyo yapmamış bir elemandı bu.

    Birkaç dakika içinde grubun hepsi yatmış ayakta bir ben bir de nöbetçi kalmıştı. Zamanın geçmesini istiyordum her ihtimale karşı eğer biri dahi uyumazsa yağmadan kaçmam zor olabilirdi.

    Çantandam biraz su çıkardım oldukça sessiz davranıyorum. Winston kartonunu yırttım ve bir dal sigarayı dudaklarımın arasına aldım. Hafif bir çıtırtıyla sigaramı yaktım ve bir yaprakla ateşin ışığının gruba kadar gitmemesi için bir yaprakla ışığın önünü gerdim.

    Bir yudum su içiyor bir fırt sigara çekiyordum içime. Düşünüyordum, düşünüyorum.
    ···
  7. 7.
    +3
    Başımı uzun şimlere koyup uyumayı denedim. Ama aklım hala o gündeydi. Okların önümdeki korkun yaratığı delip geçtiği günde.

    "Arkamı döndüm karşımda orta yaşlarını çoktan geçmiş bir adam gördüm Burak yanımda neler olduğunu anlamaya çalışırken Ben adamla birkaç saniyeliğine de olsa göz göze gelebilmiştim. Elinde siyah bir arbelet vardı. Sağ elinde ise 6 tane ok tutuyordu."

    "Ama korku ete kemiğe bürünmüş ve hayatımızı kurtaran adamın sırtına bir kama sokmuştu. Bir mavi cin adamın boynuna çıkmış göğsünü dehşet verici bir nefretle bıçaklıyordu."

    "Adama doğru hızla koştum ardından g3 mermilerinin etrafa kara kanlar saçtığına şahit oldum. Bizim adamı öldüren mavi cin paranparça olarak yere serilmiş adamla beraber yere serilivermişti."

    "Adamın yanına vardığım da çoktan binanın zemininde kara ve kırmızı kan birbirine karışmıştı. Yapacak hiçbir şeyim yoktu adamın sıkı sıkıya tuttuğu okları ve arbeleti alıp arkamı döndüm."

    "Burak binanın çıkışına doğru koşuyordu. Korkmuştu haklıydı. Ayağa fırladım binayı ayakta tutan gri dikiklerin arsından geçerek Buraka yetişmeye çallıştım. Kalbim olağanca hızıyla atıyor adrenalini tüm hücrelerimde en şiddetli haliyle yaşıyordum."

    "Burakla beraber aynı anda binadan çıktık. Dışarıda Tankların üzerlerine çıkmaya çalışan mavi cinler yerde yatan adamlara bile acımayan muhafız cinler vardı. Ve bir de biz gibi tek tük direnen yerel halk"
    ···
  8. 8.
    +3
    Emir'in neden bu kadar neşeli bir adam olduğunu o zzaman anlamıştım. Kendini bastırma pgibolojisi. içi o kadar kan ağlıyordu ki kimse beni sıkıştırıp içimdeki dünyayı dışarı açmayayım diye çevresine bu lanet durumda bile ne neşeli görünmeye çalışıyordu..

    Beyaz yüzüne bakarak acır bir ifadeyle bakış attım. Gözlerimin anlattığını anlamış gibi "Neden öyle bakıyorsun. Bana acıyor musun yoksa? Merak etme hırsız ben en şefkatlı ailenin içinde büyüdüm "Türk Silahlı Kuvvetleri" " dedi.

    Doğruydu. 2019 da alınan bir kararla TSK aktif personellerinin yarısından çoğunu terhis ederek özel askerliğe doğru dönüş yapmıştı. Kimisi yıllarca eleştirdi kimisi mutluluktan kurban kesti ama şöyle bir şey vardı ki Millet olarak içimizde saklı kalan o isteği yeniden ve bir kez daha görmüş olduk. 20 Yaşında kendi iradesi dışında ezberletilmiş o sözü titreyerek söyleyen gençlerin yerine ölmeye öldürmeye gözlerini kırpmadan giden o delikanlılar almıştı. Şimdi dudaklar da bir cümleyle yankılanıyordu "Her Türk Asker doğar"...

    Bazısı aç adamın son durağı dedi kimisi parayla yapılan vatan savunmasından ne hayır gelir diye hayıflandı... Lakin Ordu ordu bir nefer nefer millileşen bir ordu görmüştük..

    Tabi ki bunların hiçbirisi şuan benim için bir anlam ifade etmiyordu fakat Emir o çelik kollarda büyümüştü. Ailesinin bile kabul etmediği bu zavallı çocuğu TSK hiç düşünmeden göğsüne basmıştı.

    iri adamın sözlerinden sonra başımı öne eğerek yürümeye devam ettim. Bir tepenin üzerine çıkmıştık. Çok yüksek olmasa da epey bir alanı görebiliyorduk.

    Dur o uzakta ki de ne?
    ···
  9. 9.
    +3
    Ulan şansa bak tam da süper güç olduktan 1 yıl sonra dünyanın sonu geliyor
    ···
  10. 10.
    +2
    Saatler ilerlemiş etraf iyice kararmıştı. Yerde can çekişen son cinleride öldürdükten sonra arkama düştüler. Haritayı yaktığım için bana ihtiyaçları olduğunu biliyordum. Tabi patronda bunun farkındaydı. Neyseki 1-2 ay sürekli baktığımdan haritada yer alan her yeri karış karış ezberlemiştim.

    Timuçin ve diğerleri bana güvenmiyorlar hatta benim gibi kan emicilerden nefret ediyorlardı. Gecenin kör karanlığından uzunca yürüdük. Elimizde önümüzzü zor aydınlatan yağ kandilleri ve sürtünme enerjisini elektiriğe çeviren güçsüz fenerlerle delik deşik olmuş asfalt yolları zor kestirebiliyorduk.

    Her an saldırıya uğrayabilirdik. Korku ve dehşet vardı kalbimde. Biliyordum ki en ufak aksilikte beni bırakıp kaçarlar hatta onlara ayak bağı olmamam için kalbime bir ok saplayabilirlerdi. Temkinim her zamankinin iki katıydı. Artık hem önümü hem arkamı kollamak zorundaydım.

    Grubun yarısının gözü etrafta yarısınnınki de benim üzerimdeydi. Rahatsız oluyor fakat onların bakışlarını hissetmiyor gibi davranıp karanlıkta en önden ilerliyordum.

    Önceden kat kat yükselen binalar artık 2 insan boyunu aşmıyor, kapital yapının mabetleri avmler yerle bir olduğunu görüyorduk. Ne hale gelmiştik ne zaman bu kadar güçsüz kalmıştık.
    ···
  11. 11.
    +2
    Çantalar sırtlara asılmıştı. Patrondan gidip kılıcımı istedim biraz kem küm etse de sonunda kılıcımı parmaklarımın arasına almıştım.

    Kılıç kında arbalet elimde çandam sırdımda sigaram dudağımda başım hala gövdemdeydi. Şaşılacak gibiydi doğrusu. Saat 6 gibiydi yola düştüğümüzde tulumum yoktu ama 44 numara postallarım vardı.

    Yola koyulduk Fevzi çakmak Caddesine giriş yapmıştık. Dev binalar törpülenmiş, çift şeritli yollar delik deşik olmuştu. Yılların intikdıbını alırcasına doğa aslaft levhaların arasında yeşil giysisini çıkarmaya başlamıştı. Petrol Ofisinin tüm benzini sokağa dökülmüş çukurların içine dolmuştu.
    ···
  12. 12.
    +2
    O sırada Timuçin geldi ve beni yakamdan tuttuğu gibi çimlerin üzerine devirdi. Palasını tam vuracaktı ki. Patron kan dolu ağzını tekrar açtı

    -Timuçin! ardından acı bir öksürük... Timuçin bir anda durdu ve Elindeki palayı bana nefretle bakarak yere fırlattı hiçbir şey söylemeden Patronun başına geçti ve

    -Dayan patron sseni kurtaracağız
    -Timu-çin...
    -Evet Patron
    -Bu hırsızı izle-yin siz-i Kon-ya ya zütür-sün.
    -Emredersin patron.

    Zelihada Zeynepte hala ağlıyordu. Birkaç saniye sonra derin bir nefes akciğerlerden çıkıp dünyanın atmosferine karıştı ve bir hayat daha söndü.

    Daha sonradan öğrendim ki Patron dedikleri 2019 de terörle mücadele için kurulan aşırı imtiyazlı bir askeri birimin komutanıymış bu yüzden ona patron diyorlarmış grupta Hamza ve Zeliha hariç herkes o birimin bir üyesiymiş. Zeynep bile terörle mücadele timinin bir parçasıymış.Çokta şaşırmamıştım doğrusu bu kadar organize bir grubu ancak askeriynin çıkaracağı çok barizdi.

    Her neyse beyler hıçkırıklar içinde cesetlerimizi gömdük onlardan ayrılmak o kadar da kolay olmadı tabi benim için değil ben hala artan erzak ve suyu düşünüyordum her neyse beyler parkın bir köşesine isteksizce mezarlar kazıldı. Yıkanmadan cnaze namazı kılınmadan ölülerimizi ağır ağır gömdük.
    ···
  13. 13.
    +2
    Biraz sonra yenide grubun en önünde ilerliyordum. Patronun ölümü fazla zaman kaybettirmişti. akşam olmak üzere, bizse hala korunaklı bir yer bulamamıştık. Caddeyi boydan boya katediyorduk, lakin insan yaşdıbına dair hiçbir veri yoktu.

    Daha birkaç yıl öncesine kadar Ankaranın siyasetinin ve eğlencesinin göbei olan bu caddeler şimdi paslı arabalar ve tanklarla dolmuştu. O korunaklı bahçeli apartmanlar, kafeler, işyerleri hepsi yerle birdi.

    Bu manzara tüylerimi diken diken ediyor, kalbime korku salıyordu.

    Önceleri hafif kilolu, beyaz bir çocuktum şimdi ise tenim güneşten kararmış, epeyde kilo ermişti. Saçlarım dökülmeye başlamış, hafiften de paranoya başlamıştı.

    Ne aman ani bir hareket olsa ürker ve istemsizce kendimi korumaya alır olmuştum. Bunca yıllık yalnızlık ve dehşet duygusu ister istemez insanın pgibolojisini de bozuyordu.

    "Offf" çektim içimden güneşin sema da başını görüyor birde ardımda bana bel bağlayan insanları. Açıkçası bu onlar içi çok acınası bir durumdu.
    ···
  14. 14.
    +2
    Caddenin sonuna vardığımızda eskiden Milli Kütüphane olarak bldiğim binayı gördüm. Şimdi o eski haşmetinen geriye sadece birkaç katı kalmıştı. Ek bölümler yıkılmış, beton bloklar sokaklara düşmüştü. Başımı arkaya doğru çevirerek gözlerimi grubub üerinde gezdirdim.

    Kadınlar ortda tek sıra halinde ilerliyor ve ellerindeki yaylarla her bastıkları adımda etrafı kolacan ediyorlar, erkekler ise kadınların sağve sollarına dizilmişler palalarıyla onları izliyorlardı.

    Nizam ve düzen tamam lakin kendilerinden ve ne yapacaklaından bir haberlerdi. Belki de bu lanet başladığından beri ilk defa kendi kaderlerini belirleyeceklerdi. Hemen ardımda ilerleyen Timuçine bakarak

    -Bu gece burada konaklayalım ertesi gün devam ederiz
    -Güzel olur, Ankara bu ayda geceleri soğuk terörü estirir
    -içerisi hem korunaklı olur hemde ateş yakabiliriz

    Konuşmamıza Zeynep katılarak.

    -Ya içeriye mevzi almışlarsa dedi. Çok haklı bir noktaydı doğrusu genelde bu tip yerleri karargah yapıyorlardı. Lakin dışarıda nöbet tutan birilerini görmemiş olsamda

    -Olabilir. Kontrol etmek gerek. iyerek karşılık verdim.

    Kız sözlerimden sonra kaşlarını çattı ve "Ben giderim" dedi. Onu Ahmet ve Hamza takip etti. Timuçin sırıtarak bana baktı ve "Sessiz adamsın sende onlara eşlik etsen iyi olur" diyerek beni ateşin içine attı.

    Mecburdum kabul etmeye. Güvenlerini sağlamalydım
    ···
  15. 15.
    +2
    Düşünceleri içerisindeyken uyuyakalmıştım. Ne kadar oldu bilmiyorum Emir'in koca ellerinin beni dürtüklediğini hissettim. Gözlerimi açıp ona doğru döndüm.

    -Kalk bakalım hırsız nöbet sırası sende bizimle yaşayacaksan bebek gibi uyumaktan dahha çok şey çok şey yapmalısın dedi.

    Gözüne girmek zorundaydım hemen ayağa kalktım ve nöbet yerimi tuttum Emir de benim yattığım yere uzanmı.ş uykuya dalmayı bekliyordu.

    Gece o kadar karanlıktı ki nöbet arkadaşlarımı bile göremiyordum. Gözlerimi bir noktaya kilitlemiş aklımla konuşuyordum. Nele olacağını nereye gideceğimizi herşeyin doğru olup olmadığını düşünüyordum.

    Bir el aniden omzuma dokunmuştu. Refleksif olarak arbeletimi bana dokunanın yüzünün ortasına nişanladım. Karşımda Zeynep vardı. Bu hareketim onun hoşuna gitmiş olacak ki alaycı bir gülümsemeyler ince sesini dudaklarının arasından serbest bıraktı

    -Ne oldu hırsız oturduğun yerde uyuya kaldın sanırım buna nöbet mi diyorsun. yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu ama bu öyle şirin bir tebessüm değildi dev bir alaylamaydı.

    Hem heyecanlanmış hem de aşağılanmıştım dişlerim bir türlü ayrılmıyor kelimelerime özgürlük vermiyordu.

    -Aslında konuşmayınca biraz daha çekilir bir insan oluyorsun hırsız. Önceden yanmış bir sigara ve yarım bardak su verdi.

    -Kusura bakma ne olur yemeğinizi gün doğunca gerireceğim ama açlığınızı bu bastırır sanırım. dedi alaycı sesiyle.

    Bu kızın bedeninin mesleğini bilemem ama ruha tam bir köle tüccarıydı.
    ···
  16. 16.
    +2
    Belimde bir oyana bir bu yana sallanan kılıcımın kılyla hafif adımlarla en önden kütüphanenin bahçesine daldım. Yer deir çubukları sarmalayan beton bloklarla ve dev bıinanın yüzlerce penceresindn yerlere serilen camlarıyla doluydu.

    Her adım camları kırıyor cıtırtısız yürünmüyordu. Ahet hemen arkamdaydı onu Zeynep ve Hamza takip ediyordu. Diğerleri ise girişte mevzi almış, bizim vereceğimiz haberi bekliyorlardı.

    Binanın göçmüş kaverengi kapısını aralayarak içeriyi adımlardım zemin katın tavanında herhangi bir yıkıntı yoktu. Yer toz ve kağıt parçalarıyla doluydu. Kitaplar devrilmiş, onlarca yılın birikimi oraya buraya savrulmuştu. Ders çalıştığım sıralar, sandalyeler devrilmiş,4 yıl önceki o malum günde burada kim varsa kanlarıyla yerleri boyamışlardı.

    Yer yer iskeletler ve kişisel malzemeler görüyorduk. Sırt çantaları, kalemlikler, yarısına kadar içilmiş, su şiseleri ve yağmaya maruz kalmış otomatlar.

    Daha binaın ortasına kadar yürümemiştik ki üst katta hareket eden bir şyin adım sesleriyle irkildik.
    ···
  17. 17.
    +2
    ilk entrye şukulamaya devam geldim.

    Kız arkasını dönerek birkaç adım attı ve omzunun üzerinden bakarak "Peki bizde gelebilir miyiz?" diye sordu. Bunu söyleyeceğini tahmin etmiştim. "Bu sadece benim vereceğim bir karar değil ama yemek yerken konuyu açacağım" dedim.

    Aslına bakarsanız bunca yolu bana güvenmeyen bir grupla geçirmek istemiyordum bu kızlar en azından hayatımın bir güvencesi olabilirlerdi fakat önce onların güvenini kazanmam gerekiyordu.

    Kız yavaş yavaş yanımdan uzaklaşırken Zeynep ve Timuçin yanıma dikilmişlerdi. Timuçin gözlerini üzerimde gezdirirken "Ne konuştun onunla" diye sert bir giriş yaptı. Kızıl saçlı kız yanımızda olmasa eminim küfür ederdi. Onun sert ifadelerine karşı gayet sakin bir şekilde "Hiiççç sadecee laflıyorduk" diyerek karşılık verdim.

    Timuçin derin bir nefes almıştı, kesinlikle beni paralamaya hazırlanıyordu lakin onun sözü daha başlamadan Zeynep konuşmaya başladı "Bak Ahtapot. Bu senin gerçek ismin mi onu bile bilmiyoruz bizim sabrımızı zorlama bu küçük kızlar çıplak ellerimizle bile boğarız" dedi. Her kelime dudaklarından çıkarken gözleri büyümüş, yüzü kızarmıştı.
    ···
  18. 18.
    +2
    Kusura bakmayın beyle özür dilerim seri uzun partlar gelecek

    Daha ne olduğunu anlamadan otobüsün içine giren oklarla karşılaşmıştık. Bir araa Timuçin'in yere yatın dediğini duydum.

    Başımın üzerinden birbiri ardına tahta çubuklar geçiyor, korkuyordum. Ölmekten ya da bir isabet sonucu yaralanmaktan...

    Derken yattığım zemini kızıl kanların boyadığını gördüm. Telaşla etrafa bakarken yanımda yatan bir adamın cesetiyle gözgeze geldim. Donuk, ışığı sönmüş kahverengi gözler. Kim bilir, kaç operasyondan sağsalim çıkan bu adam şimdi göğsünde bir ok yarasıyla sereserpe yatıyordu.

    Karşılık verecek durumda değildik sadece metal gövdeye birbiri ardına saplanan okları izliyor, nefesimizi tutarak bu cendereden çıkmayı bekliyorduk. Yonca yanımda elleriyle başını koruyarak oturuyor, bense koltuğun altına grmiştim.

    Aracın arkasından gelen acı bir çığlıkla başımı çevirdim. Bir ateş topu içeriye dalmış, aracın kıç kısımını aleve vermişti. Yanan dört gencin çığlıkları kulaklarımı tırmalıyor, ççaresizlikle can veren insanları izliyordum.
    ···
  19. 19.
    +2
    Duştan sonra birkaç dakika bir şeyler atıştırmıştık ki Yonca beni çatıya çıkardı. Çevre bakındıkça neler olduğunu daha rahat kestirebiliyordu insan. Yıkılan dev binaların bıraktığı beton yığınları ve gittikçe aşınan yollar sokakları kaplayan lambalar, direkler, arabalar...

    http://cf.kizlarsoruyor.c ... 392-bf4a-8b5f7226f880.jpg (Not bundan snraki partlar en az bir resimli olacak)

    Yıkılan hayallerim, ölen arkadaşlarıma, her şeye ama her şeye bir sigara yaktım Yonca'da benimle çekiyordu dumanı ciğerlerine. Kız kırmızı dudaklarının arasından çıkan dumana aldırış etmeden kegib kegib "Sen nasıl hayatta kaldın?" diye sordu. işte utanç verici bir noktadaydık kısık sesle "Başkalarının hayatlarını çalarak" dedim.

    Kız anlamamıştı kaşlarını çatarak "Hırsızlıkla. Ben başka insanlarını erzaklarını yağmalayarak bu kadar uzun süre yaşamayı başardım" dedim. Kızı yüzü buruşmuştu "Peki cinler" dedi yumuşak ir tonla "Dövüşmeyi öğrendim merak etme" dedim

    Sustuk ikimizde ve hayatlarımızı batıran bu kente bakınarak sigaralarımızı içmeyi sürdürdük.

    Bir süre sonra arkamda Yıldız denilen kızın sesini duydum "Yonca ortalık karıştı" Esmer kız arkasına dönerek "Ne oldu" dedi. Sarışın hatun gözlerini devirerek "Bir salak kapana kısılmış" dedi
    Kim acaba düşünerek koşarak aşağıya indik.

    Bizim gruptan kadınlardan biri ayı kapanına tutulmuştu. Eylül ile Timuçin ise kadının başında kavga ediyorlardı. Kumral kız bizim oğlana diklenerek

    "Size söylemiştik etrafta dolaşmayın diye"
    "Sizi kurtuluşa zütürenlere böyle mi teşekkür ediyorsun"
    "Evet, itirazın mı var?"
    "Kelimelerine dikkat et yoksa"
    "Yoksa ne döver misin? Maço bey"

    Neyse ki aralarına Zeynep girmiş "Bir dakika durun Meryem'e bakmamız lazım" demesiyle kavgalarına ara verdiler.
    Yalan söylememek gerekiyordu kadının bacağı artık iş görmezdi. Yol boyunca ancak bize yük olurdu. Başımı iki yana sallayarak Yonca'ya baktım durumu esmer kızla beraber kadında anlamıştı.

    Acıyla inlemelerinin arasında "Beni bırakın" dedi. Ortam bir an da buz kesmişti. Kimseden ses çıkmadan kadın bir kes daha konuştu "Hep burada kalacak değilim sadece iyileşene kadar buradayım sonra size yetişeceğim" dedi.

    Arkadaşları her ne kadar onu bırakmak istemese de kadın ciddiydi ve istekliydi. Mecburen onu orada bıraktık. Aslına bakarsanız Ela gözleriyle ve turuncu saçlarıyla oldukça güzle bir kadındı.

    Her neyse Timuçin'in homurtuları arasında yeniden yola düşmüştük çıkmadan önce planı tekrardan anlatmış ve Aşti'den bir otobüsle yola koyulacağımızı söylemiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +2
    Aklım başka bedenim başka alemdeydi. Her adımda hedefime bir adım yaklaşırken geçmişimi geçirdiğim bu şehirden bir adım daha uzaklaşıyordum.

    Ardımda sadece bir hikaye değil aynı zamanda hayat bırakacaktım.

    Aşti'nin mermer zemininde attığım her adım kalbimin orta yerinde titriyor, duygularımı depreştiriyordu. içine düştüğüm bu yoğunluk Timuçin'in sesiyle dağıldı.

    "Otobüs bulacağımızdan emin misin?" dedi.
    "Hayır" diyerek cevapladı. Sinirlenmişti. Dişlerini sıkarak
    "Peki bulduk diyelim. Çalışan bir tane bulmamız lazım biliyorsun değil mi?" diyerek sorularına devam etti.

    Tam o sırada aradığımız aracı gördüm...
    ···