-
101.
0adam seri seri yardırmış aq
-
102.
0Park amk
-
103.
0Buraya rezz
-
104.
+2Hafızamı zorlayarak nereden gideceğimizi ayarladım. Kimisi arkamda yolculuk yapmaktan çekinse de mecburlardı. Eldeki tek kaynak bendim özellikle yaşadığımız ve kaçtığımızı gören bir müfrezenin takibindeyken ne burada kalmak ne de geri dönmek akıllıca bir seçenekti.Tümünü Göster
Başımı kaldırdım ve güneşin konumundan saatin 12 civarı olduğunu sezinledim.. Tabi ki bunu Timuçin daha iyi yapardı nasıl olsa özel kuvvetlerde yıllarca görev yapmış bir askerdi. Ama ellerinde benden başka bir seçenek yoktu.
"Gidelim" dememle kimisinin homurtusu kimsinin güveniyle yola koyulduk. Onca yolu yürüyerek gitmek hiç akıllıca değildi. Üstelik tehlikeli ve riskli bir yoldu bu...
Uzunca düz lakin çorak bir arazi geçecektik... Mart'ın serinliğinin kuraklığa dönmeden varmak en hayırlısıydı. Hatta yolda bir araç bulmak bizi kurtarıcı bir etken olabilirdi. Yine en önde ben gidiyordum arkamda Eylül ve Emir onların arkasında ise Yıldız Yonca Hamza ve Ahmet vardı En arkadan ise Timuçin ve Zeynep geliyordu.
Ayaklarımın su toplayana kadar yürümüştük... Aklım, fikri ve duygularımda ise tek bir soru vardı. Bunca yıllık yalnızlık ve boşluk yoksa beni aşka mı sürüklemişti. Her ne kadar Timuçin'e karşı Zeynep meselesinde olmadığımı söylesem de sanki tüm vücudum onu sevdiğimi haykırıyordu.
Başımı iki yanna sallayarak "Hayır, Her ne kadar benden nefret etse de Timuçin'e bunu yapamam" dedim O sırada Yonca'nın tiz sesi kulağıma çalınmıştı "Ne o, neyi düşünüyordun".. Yarım ağız bir cevapla "Yok, yok birşey düşünmüyorum"
Yonca'nın bu sıcak tavırları içimi ısıtıyordu. istenmediğim bu yerde tek güvenebileceklerim bu üç kızdı. Lakin içten içe fark edebiliyordum ki Bu kızlarda bu grubun erkekleriyle kısa sürede kaynaşmıştı. Bu beni gereğinden daha çok korkutuyordu. Ya birlik olup beni işimi bitirmeye çalışırlarsa...
Paranoyam yine nüksetmişti. Bu huy bende çok çok önceden beri var olan bir pgibolojik rahatsızlıktı... Lise yıllarımdan kalan lanet bir davranıştı bu... Biliyordum bunun bir kuruntu olduğunu fakat düşünmekten de bir türlü kendimi alamıyordum.. Sanırım bir defa kazık yediğinde böyle oluyordu insan...
insan dost her önüne gelene dost dememeliydi. içten içe rekabete sürüklenen bu kapital dünya da hatta iletişimden arınmak en mantıklısıydı... Yarıştırılan, dövüştürülen, öldürülen bir dünya milleti olmuştuk.. Yıllar gösteriyor ki adım adım gittiğimiz son durak zaten bu kıyametti eğer işgal edilmeseydik sonumuzun yine de aynı olması çokta uzakta değildi.
Kapitalizm bir örümcek ağı gibi her yeri sarmıştı. Popüler kültür ilmek ilmek işliyordu, tüketim çılgınlığını... Kozmetik şirketleri en çok kar eden ilk 100 firmalara girmiş, internete bağlanayan insan kalmamıştı... Profil üstüne profil, ödün üstüne ödün... Aynı evde yaşayan ailenin birbirinden haberi kalmamıştı ki...
Ve en önemlisini artık konuşmanın, iletişim kurmak olmadığı sohbetler eder olmuştuk. Tanımıyorduk 10 senelik arkadaşımızı... Ailesinin ne iş yaptığını, sıkıntısı, kederini ve hatta doğum günlerini, notlarını, aşklarını, içinde kalmışlıkları...
Alkol tüketmeden sarhoş olan bir nesil yetiştirmiştik... -
105.
0R E Z E R V A S Y O N L A N D I N
-
106.
+2Sakın kapitalizmi eleştirdiğimi düşünmeyin seviyordu hepimiz özel olmayı... Tüketmeyi ilklere sahip olmayı... Ama öyle bir düzen oluşmuştu ki yemeden foto atar, giyinmek için soyunur olmuştuk...
Başımı kaldırarak düşücünce aleminden sıyrıldım.. ayaklarımı yeni yeni uzayan çimlere serdim ve kararan göğün üzerinde nokta nokta uzanan yıldızlara ve yavaş yavaş silinen aya bakakaldım... işgalden beri bu gök daha bir güzel daha bir parlaktı şehrin ışıkları arasında kala kala göğe bakmaz, bu müthiş manzaradan mağrum kalır olmuştuk.. Mataramda ki sudan bir yudum su alarak sigaramı yaktım...
Etrafa bakınıyor, sigaramdan dumanlar çekiyordum... bu insanlar bu kadar düşünüyorlarmıydı yoksa bende miydi tek sorun... Bildiğimiz dünya yıkılıp gitmiş, bu küçük grubun içinde rezillik içinde yaşarken bile eskiden yaptığımız hatalar üzerine düşünüyordum... Hep aynı şeyler sayıklıyor, kafamın içini kurcalayan aptalca bir filozof havasına giriyordum... Hep yapmıştım bu lakin kendimi hiç bir zaman zeki biri olarak göremedim... Bazen herkes en az benim kadar iç hesaplaşma çekiyordur diyerek kendimi rahatlatıyor bazense paranoyaya bağlayarak kendimi bir deli gibi görüyordum.
Zeynep'in yemek hazır demesiyle kendime geldim... Oysa ki gözlerimi diktiğim yıldızlar ne kadar da güzel gülümsüyorlardı... Bana hep bu saatlerde ilham gelirdi şiir yazarken...
Kelimeler bazen en iyi ifade biçimi olurken bazen de anlatamıyordu dertlerimizi. Bazı duyguların gerçekten karşılığı yoktu dilde...
içimi kemiren çaresizliğin son raddesine ne denirdi mesela. Ya da nefret etmenin bir karşılığı varken nefret ediliyor olmanın dildeki anlamı neydi. Delice bir tebessüm atarak "Sanırım bu kadar aforizma yeter" dedim kendi kendime..
Ayağa kaltkım ve yalın ayak sofraya oturdum sabahtan kalma kokuşmuş balığı ve azcık patates konservesi yedim. Lakin erzağımız tükenecekti bir süre sonra üstelik silahsız ve erzaksız 3 kişiyi yanımızda gezdiriyorduk. -
107.
+2Yemeği yedikten sonra nerede olduğumuzu bakmak için Emirle bakınmak için etrafı turlamaya başladık.Bu adam sanki her baktığımda daha da büyüyordu, merak ederek "Nerelisin" diye sordum.
Hafif bir tebessüm etmişti. Ağzını yayarak "Artık fark eder mi?" diye cevap verdi. Haklıkdı artık her yer aynıydı yani bir nevi yoktu ama merak etmiştim. Israrla "Sadece sordum" dedim.
Derinden bir of çekerek "Hem meraklısın hem de çok konuşuyorsun. Bu seni susturacak ise söylim bilmiyorum" bu dediği beni daha çok heyacanlandırmıştı. "Yani" diyerek direttim.
Emir kafasını iki yanı sallayarak "Bilmiyorum işte dostum. ne yapacaktın" dedi.
-Şey sadece bu iri görüntünün nereden geldiğini öğrenmek istemiştim. Aslında ortada bir esprinin olmamasına rağmen kahkaha atarak omzuma hafif bir yumruk attı. "Hafif dediğim baya sert aslında"
-Gerçekten bilmiyorum
-Ama anlamadım nasıl bilmiyorsun
-Ben Ankara yetiştirme yurdunda büyüdüm. Annemi babamı bilmiyorum. Sanırım Anggaralıyım dedi. Ggg leri vurgulayarak.
Bende Ankaralıydım. Seviyordum şehrimi birbir tonlu Angaram benim
Her semtinde farklı bir adap farklı bir koku vardı. Çankaya bir mekanda elit olurdun Mamak'ın Sincan'ın herhangi bir sokağında "Bebe"... ya da Köşe başlarında duran ağabeylerimizin dediği gibi "La bebe bi sigara kap gel hele"... Beypazarında soda içersin mesela Ayaşta domates yersin. Bir sıkıntın olduğu bağırırdı çocukluk arkadaşın "Başını yesin la gardaş" diye...
Üniversiye gelen arkadaşlarıma hep "Gazi şehir derdim burası, Milli mücadelenin karargahı. Meslisin doğumhanesi. vs vs" Belki topyekün bir elitizm yoktu ama Çukurambar da denk gelinmeyecek siyaside olmamıştı.
Her neyse uzatmak gereksiz şehir milliyetçiliğini ama şunu da eklemek şart 2021 1. lig kupasını Ankaragücü aldığında nasıl boyanmıştı kızılay sarı laciverte... -
108.
+3Emir'in neden bu kadar neşeli bir adam olduğunu o zzaman anlamıştım. Kendini bastırma pgibolojisi. içi o kadar kan ağlıyordu ki kimse beni sıkıştırıp içimdeki dünyayı dışarı açmayayım diye çevresine bu lanet durumda bile ne neşeli görünmeye çalışıyordu..
Beyaz yüzüne bakarak acır bir ifadeyle bakış attım. Gözlerimin anlattığını anlamış gibi "Neden öyle bakıyorsun. Bana acıyor musun yoksa? Merak etme hırsız ben en şefkatlı ailenin içinde büyüdüm "Türk Silahlı Kuvvetleri" " dedi.
Doğruydu. 2019 da alınan bir kararla TSK aktif personellerinin yarısından çoğunu terhis ederek özel askerliğe doğru dönüş yapmıştı. Kimisi yıllarca eleştirdi kimisi mutluluktan kurban kesti ama şöyle bir şey vardı ki Millet olarak içimizde saklı kalan o isteği yeniden ve bir kez daha görmüş olduk. 20 Yaşında kendi iradesi dışında ezberletilmiş o sözü titreyerek söyleyen gençlerin yerine ölmeye öldürmeye gözlerini kırpmadan giden o delikanlılar almıştı. Şimdi dudaklar da bir cümleyle yankılanıyordu "Her Türk Asker doğar"...
Bazısı aç adamın son durağı dedi kimisi parayla yapılan vatan savunmasından ne hayır gelir diye hayıflandı... Lakin Ordu ordu bir nefer nefer millileşen bir ordu görmüştük..
Tabi ki bunların hiçbirisi şuan benim için bir anlam ifade etmiyordu fakat Emir o çelik kollarda büyümüştü. Ailesinin bile kabul etmediği bu zavallı çocuğu TSK hiç düşünmeden göğsüne basmıştı.
iri adamın sözlerinden sonra başımı öne eğerek yürümeye devam ettim. Bir tepenin üzerine çıkmıştık. Çok yüksek olmasa da epey bir alanı görebiliyorduk.
Dur o uzakta ki de ne? -
109.
+6 -1ilk entrye şukuyu basın rezleri alın.
Çok özür diliyorum beyler hepinizden kısa kesmek istedim lakin beğenmediniz o yüzden sürpriz sonlu uzun bir hikaye yazacağım... -
-
1.
0Amk bari kısaca bitirseydin
-
2.
0dıbına kodumun ahtapotu adam akıllı yazsana şu hikayeyi
-
1.
-
110.
0Yaz amk okuduk o kadar
-
111.
0Rez okuyacam
-
112.
0Hadi rez
-
113.
0(bkz: mübarek kadın mia khalifa)
-
114.
+3Ulan şansa bak tam da süper güç olduktan 1 yıl sonra dünyanın sonu geliyor
-
115.
0Rezervasyon
-
116.
0Reserved
-
117.
0kardeş hadi uyan artik
-
118.
0Rez okurum bi ara len mq
-
119.
+1Helal kardesim bak kötü son olursa gibtim seni
-
120.
0Rezerve