1. 1.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=KtP1vwgp-eE <<z önce bunu açın sonra okumaya başlayın

    ilkokul 5. karne günü gelmiş, almışım karneyi eve gitmişim koşa koşa. hepsi 5 tabiki. heyecanlıyım, fakir ailenin okumaya yüz tutmuş evladıyım, "geleceğim" yani ben.
    neyse.. babam baktı karneye, afferim lan kerata dedi, gel senle şöyle çarşıya çıkalım bi.

    içim içimi gibiyor, hep aklımda bana bigiblet alacağı hayali var yolda giderken. bi adım arkasındayım fakir babamın, çarşıya kadar acaba hangi renk bigiblet aldırsam diye düşünüyorum..bmx mi aldırsam yoksa dağbigibleti mi...

    çarşıya geliyoruz. benim gözler bigiblet satan dükkanlarda ama işçi emeklisi fakir babamın umrunda değil sanki pek..

    elimden tutuyor kalabalıkta kaybolmayayım diye.. sürüklüyor beni. baba diyorum bigiblet, babam duymuyor.

    taktan bi kebapçının önünde duruyoruz. baba diyorum boşver dürüm falan istemiyor canım, bigiblet baba diyorum..

    babam duymuyor.

    dürümcüye giriyoruz. gözüm kapıda ama hep, çıkalım gidelim istiyorum.

    babam yarım ekmek tavuk, bide ayran söylüyor... hadi diyor, afiyet olsun, karne hediyesi bu sana.

    yiyorum boğazımda büyüyor lokmalar, yumruk yumruk yutuyorum.

    aklımda hep bigiblet.."baba" diyorum, ışıldayan gözlerle bakıyor..

    baba diyorum, "bi ayran daha içebilirmiyim?"

    tabi oğlum diyor.

    bir ayran daha içip kalkıyorum. o gece uyuyamıyorum ağlamaktan. ama ne kimse biliyor ağladığımı nede kimse duyuyor.

    dinleyen 2-3 kişi varsa devam etcem
    ···
  2. 2.
    0
    orta okul yine sefillik içinde geçiyor. tek ayakkabıyla yaz kış idare ediyorum. çantam falan yok.. dersane tespit sınavına girenlere hediye ettikleri klasörüm var sadece. şimdi ki binler bilmez nike çantadan başka bişi tabi.. neyse.

    lastiği kopuyor bir gün o klasörümün okuldan çıkıp eve giderken. yerler ıslak, çamurlu.. bütün kitap defter ne varsa olduğu gibi düşüp mahvoluyor. ağlıyorum sinirimden yanımda kimsecikler yok. artık o anki telaş mı desem, panik mi desem pantolonuma ceketime sürüp o defterleri kitapları temizlemeye çalışıyorum. bi yandan da iki göz iki çeşme tabi.

    "ağlama çocuğum" diyor bi ses. bakıyorum kim diye, okulda hep gördüğüm ama adını bilmediğim bi öğretmen.

    nasıl ağlamayayım öğretmenim diyorum, mahvoldu hepsi.

    alırsınız oğlum diyor, alamayız diyorum. alamayacağımız için ağlıyorum zaten diyorum, gözleri doluyor.

    elimden tutup, bırak onları gel benimle diyor.

    olmaz diyorum, alıyorum hepsini yerden. inat etme hadi gel diyor.

    yüzüm gözüm çamurlu elimde lastiği kopuk klasörüm, o ismini bilmediğim öğretmenin elini tutup gidiyorum
    ···
  3. 3.
    0
    hep önünden geçtiğim ve geçerkende içeride oturan "zengin" insanlara baktığım bi cafe ye gidiyoruz. yüzümü gözümü temizliyor "öğretmen"

    karnın aç mı diye soruyor. yok diyorum.

    yalan tabi amk. sabah evden çıkarken ağzım kokmasın diye bişiler atıştırmışım. bide bi çubuk kraker almışım son dersten önce, o kadar. it gibi açım yani.

    televizyonlarda falan gördüğüm şıklıkta bi tabak geliyor önüme. ömrümde yememişim öyle yemek, köri soslu tavuk.

    tavuğu bile ayda bir yiyen adamın neyine "köri sosu"

    yiyorum tabi büyük zevkle. bide bi parça ekmekle tabağı sıyırıyorum.. öğretmen gülüyor, "doymadın mı?" doydum öğretmenim ama israf olmasın hani diyorum.
    ···
  4. 4.
    0
    neyse yemek faslı falan bitiyor. "hadi" diyor o öğretmen" evine bırakayım seni. "

    "yok öğretmenim zahmet etmeyin" diyorum. zahmet etmesin ki görmesin fakirliğimizi, acımasın bize.

    çocuk aklı tabi amk, sanki ben yok dedim diye o da tamam diyecek. çıkıyoruz yola. ben hala kafalama derdindeyim, gelmeyin zahmet etmeyin diyorum sürekli.

    yok gelicem diyor illa.

    zaten sonra ben gelmeyin dedikçe o cevap vermiyor. yürüyoruz buram buram fakirlik kokan evimize..
    ···
  5. 5.
    0
    annem kapıda beni yanımda bi kadınla görünce telaşlanıyor, noldu diyor hemen.

    öğretmen tanıtıyor kendini

    "ben oğlunuzun okuduğu okulda öğretmenim. adım zeynep. müsaitseniz gelebilirmiyim içeri?"

    annem buyur ediyor hemen. ben bekliyorum kapıda. annem gel oğlum geç hadi diyor. aklımda topukları yırtık çoraplarım var. görmesin o öğretmen diye çabalıyorum.

    siz buyrun öğretmenim diyorum, geçiyor. oyalanıyorum kapıda mal mal ceplerimi karıştırıyorum bişi arar gibi.

    annem öğretmenle geçiyor içeri, bende hemen geçiyorum. kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde göz göze geliyoruz o öğretmenle, belli görmüş benim yırtık çorapları, saçma bir gülümsemeyle bakıyor bana.
    ···
  6. 6.
    0
    dinleyen yokmuuuuu ve
    ···
  7. 7.
    0
    neyse diyorum içimden, olan oldu amk. zaten sefilliğin kaynağına gelmiş, benim yırtık topukları, ıslak çorapları görse ne olur ki..

    ben gidip üstümü değiştiriyorum hemen. yırtık değil ama yırtılmaya yüz tutmuş, bi arkadaşın evine giderken giyerim diye ayırdığım çoraplardan giyiyorum ayağıma. geçiyorum annemlerin yanına.

    konuşuyorlar işte, oğlunuzun derslerine ben girmiyorum ama, biliyorum oğlunuzu. maşallah zeki, akıllı zehir gibi çocuk vs.

    gariban annem dinliyor, arada kaşlarını çatıp bana bakıyor. hani güya ben bi tak yedim okulda, şikayete geldiler sanıyor.
    ···
  8. 8.
    0
    neyse soruyor işte öğretmen iş güç durumlarını. annem diyor böle böle, işçi emeklisi bi baba, bide ben.

    baba nerde diye soruyor öğretmen.

    yük indirmeye gitti diyor annem.

    çalışıyor yani

    iş olursa çalışıyor, gündelikçi. çogu zaman soğukta bütün gün bekleyip kaldığıyla geliyor eve diye tamamlıyor annem.

    öğretmenin gözleri boncuk boncuk. ben zannediyorum ki evimizi sevmedi, beğenmedi.

    o kadar yoğrulmuşum ki fakirlik hamuruyla, fakir olduğumuzun bile farkında değilim. çoğunluk zaten bizim gibi, 3-5 tane zengin var diye biliyorum hep çocuk aklımla.
    ···
  9. 9.
    0
    bu arada annem benim üst baş çamurlu görmüş ya, kavga etti zannediyor okulda. biraz daha muhabbetten sonra soruyor annem,

    noldu, naptı bizim oğlan. kimle kavga etti?

    öğretmen kavga falan yok diyor, hiç bi şikayetim yok sizin oğlunuzla ilgili. ben sizinle tanışmaya ve bu cocuğun geleceğiyle ilgili konuşmaya geldim diyor.
    ···
  10. 10.
    0
    bu çocuğu askeri okula yazdırın diyor öğretmen. hem okul derdiyle uğraşmazsınız hemde devlette erkenden mesleğini eline almış olur diyor.

    benim gariban annem kapalı beyler. o zamanlar vardı öyle şimdi var mı bilmiyorum.

    yok diyor annem, kabul etmezler. benim başım kapalı, almazlar oğlumu oraya.

    canım ne var herkesin başı kapalı, bu türban değil ki diyor öğretmen.

    olsun diyor annem, almazlar.
    ···
  11. 11.
    0
    o sırada kapı çalıyor. koşup açıyorum hemen. babam.

    soğuktan kıpkırmızı olmuş yüzü, elleri dudakları çatlamış. gözünün içi gülüyor ama. elinde bi kaç bişi var, belli çalışmış bugün. alıyorum hemen elinde kileri mutfağa zütürüp bırakıyorum.

    nasılsın oğlum diyor.

    iyiyim baba, zeynep öğretmen bizde diyorum.

    hayırdır sıpa, naptın diyor.

    valla bişey yapmadım baba, askeri okula falan yazdırın diyor, ben gitmek istemiyorum ama baba diyorum.

    du bakalım bende bi konuşayım diyor babam, geçiyor odaya.
    ···
  12. 12.
    0
    beyler babamın öğretmene, doktora, polise, askere çok saygısı vardır. koskaca dağ gidi adam, babam, eğildi kendi yarı yaşında ki kadının elini saygıyla öpmek için.

    şaşırdı tabi öğretmen, aman estağfurullah falan deyip çekti elini. öğretmen bi anneme bi babama bi bana bakıyor.. yine boncuk boncuk gözler..

    babam saygısından ayakta, oturmuyor. öğretmende kalkıyor ayağa, annem kalkıyor sonra ben.

    mal gibi hepimiz ayakta kalıyoruz çok kısa bi süre ahaha

    sonra babam buyrun oturun lütfen diyor.

    öğretmende lütfen önce siz oturun diyor.

    böyle bi seromoniden sonra herkes yerli yerince oturuyor nihayet.
    ···
  13. 13.
    0
    klagib hal hatır sorulmasından sonra öğretmen babama da söyledi anneme söylediklerini.

    "bu çocuğu değerlendirin, imkansızlıkların içinde kaybolup gitmesin, sizin ve bu çocuğun geleceği kendisine bağlı"

    babam önce derin bir iç çekti;

    "ah hoca hanım bilmezmiyiz okumanın kıymetini. bak biz okumadıkta noldu, 40 sene çalıştık emekli olduk, hala daha çıkıp ekmek peşine düşüyoruz. kimseye muhtaç olmasak yeter, fazlasında hiçbirimizin gözü yok"

    doğru diyordu babam. annemin bir gün olsun halimizden şikayetçi olup babama söylendiğini duymamıştım.

    annem kanser hastalığına yakalanmadan önce apartmanlarda merdiven temizliğine gider, elinden geldiğinde yardımcı olmaya çalışırdı babama. hafta sonları bende giderdim annemle.. arap sabunu kokusu gelir burnuma o günleri hatırladığımda hep..

    kimseye muhtaç olmamıştık. hep kendi başımıza ve halimize şükrederek bunca zaman yaşamıştık.

    çok şükür derdi babam hep, "çok şükür bugün de doyduk, bugün de yatacak yerimiz var"
    ···
  14. 14.
    0
    ne annem ne babam ne de ben hiç isyan etmemiştik allah`a. hep elimizdekilerle yetinip şükretme derdindeydik. alışık değildik biri gelsin bize yardım etsin, akıl versin.

    çoğu zaman babamın sabah namazına kalkmasıyla uyanırdım.. kışın sobalı evde penceresi tam kapanmayan banyoda abdestini alır, namazını kılardı..

    uzun uzun duasını ettikten sonra sobanın üzerinde fırından ucuza aldığımız bayat ekmeklerden dilim dilim kızartıp kahvaltı hazırlardı bana annem hastayken.

    bazen omlet yapardı bana pazardan yarı fiyatına aldığımız "kırık yumurtalardan"

    ama dedim ya hep şükrettik, doyuyordu karnımız.

    ve kimseye muhtaç değildik.
    ···
  15. 15.
    0
    neyse. mevzuya geri döneyim beyler dağılmadan konu.

    zeynep öğretmen döndü bana, sen asker olmak istmezmisin diye sordu.

    olmam dedim. annemi babamı bırakmam ben, bırakamam.

    ama senin geleceğin aynı zamanda onların da geleceği dedi.

    hayır dedim, istemiyorum öğretmenim.

    askeri okulu sen yine düşün ama bari o zaman bari bu anadolu liseli sınavlarına hazırlayalım seni dedi

    ben zaten çalışıyorum öğretmenim, kazanacağım inşallah iyi bir okulu dedim.

    hazırlanıyorum dediğimde gazetelerin her pazar verdiği deneme sınavlarını gidip kahvelerden topluyorum akşam olduğunda.

    kimisi kahveden içeri girmeme bile izin vermeden basıyor küfürü, kimiside gibtir git lan senle mi uğraşıcam diyor gazetede ki deneme sınavlarını istediğimde.

    kimiside acıyor halime, hemen kesip veriyor gazeteden.
    ···
  16. 16.
    0
    zeynep öğretmen soruyor bana nasıl hazırlanıyorsun sınavlara diye.

    yan odaya gidip sedirin üstünden alıp geliyorum hemen gazete kağıtlarını. hepsini topluyorum ki çalışmıyor, hazırlanmıyor sanmasın beni..

    kucağımda gazete kağıtları, işte bunlarla çalışıyorum öğretmenim diyorum,

    annem başımı okşuyor, yapıyor kendince bişeyler keşke bizde yardımcı olabilsek diyor.

    babam kafasını çevirmiş, camdan dışarıya bakıyor.
    ···
  17. 17.
    0
    zeynep öğretmen tutamıyor kendini daha fazla. ağlamaya başlıyor. ben bi kabahat işledim sanıp babama bakıyorum hemen, babam ben ikindiyi kılayım deyip hızlıca gidiyor odadan yüzünü saklayıp. gariban annem de başlıyor ağlamaya.. ben mal mal bakıyorum bi elimde ki gazete kağıtlarına, bi anneme bide zeynep öğretmene.

    noldu diyorum.. zeynep öğretmen bana sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor bu defa.

    demiştim ama beyler, tekrar diyorum. fakirlikle öyle yoğrulmuş ki hamurum zenginlik diye bişeyin 1000 de 1 olduğunu sanıyorum. yani herkes default fakir doğuyor, sonra işte bakkalı, dükkanı vs. varsa adamın adam zengin oluyor.

    çocukken buydu kafamda ki zengin / fakir kavramı. olağan bişeydi yani benim için fakirlik. ne var yani ahmetin babası zenginse, benim de babam fakirdi.
    ···
  18. 18.
    0
    bu böyle olmaz diyor zeynep öğretmen, olamaz böyle.

    konuşacağım seni bi dersaneye yazdıralım. adam gibi çalış, hazırlan derslerine.

    bizim paramız yok öğretmenim dersaneye verecek.

    kızıyor bu defa zeynep öğretmen, sande para isteyen oldu mu diye azarlıyor beni tatlı sert.

    annem gerek yok hoca hanım, sağolun kapımıza kadar zahmet ettiniz geldiniz. hal hatır sordunuz ilgilendiniz. ama bu kadarına gerek yok gerçekten.

    ben halledeceğim diyor zeynep öğretmen.

    mart ayı falandı sanırım, öğretmenim diyorum zaten az zaman kaldı sınava, teşekkür ederim. ben çalışıyorum ki zaten diyorum.

    yok, en kısa sürede bu işi halledeceğiz diyor.

    annem bi çay ikram edelim, kusura bakmayın böyle oturduk kaldık falan diyor.

    gelecek defa içeriz çayınızı diyerek kalkıp gidiyor zeynep öğretmen.
    ···
  19. 19.
    0
    babam geliyor yan odadan zeynep öğretmen gittikten sonra namazını kılıp. annem yemenisiyle siliyor gözlerini, bi yandanda beni bağrına bastırıyor.

    o akşam konuşmuyoruz hiç sofrada falan. garip bi sessizlik var evde. kendimi suçluyorum, o lastiği kopan klasörüme kızıyorum...

    nerden çıktı şimdi bu olaylar, annem babam üzülüyor diye yiyip bitiriyorum kendimi.
    ···
  20. 20.
    0
    yemekten sonra annem tamir ediyor klasörümü. beyaz bi don lastiği geçiriveriyor sonra düğümlüyor uçlarını.

    yatıyorum sünger yatağıma. allahım diyorum nolur annem babam üzülmesin, yazık onlara.

    böyle düşüncelerle uyuyorum. sabah oluyor, babam yine hazırlamış kahvaltımı, güle oynaya bişiler yiyip çıkıyorum okula.

    2. derste kapı çalıyor. nöbetçi öğrenci beni müdürün çağırdığını söylüyor.

    inanırmısınız dizlerimin bağları çözülüyor zor gidiyorum. hep kafamda ne yaptım acaba diye düşünerek çalıyorum müdürün kapısını.
    ···