-
1.
+13 -333Kiz kardeşini yazarak gibtim ahhhhh
edit:hadi beyler cugunuza kuvvet -
-
1.
+7 -5Nadir görülen gecelerden biriydi.
Hayat artık komik gelmediği için yazmıyordu. Bazen de tam aksine olanlara kahkahalarla gülüyordu, yine eskisi gibi. Fakat bu sefer de paylaşmak istemiyordu. Yazmıyordu. Yazılarında büyük harf kullanmayı sevmiyordu. Kullanmadı. Küçük harflerle yazılanlarsa okunmadı.
Balığa gittiği bir gün oltasını atmış bekliyordu. Beklerken karnı acıktı. Herkes beklerken acıkır. O yüzden yemek yer. Hatta yemek bu sebepten icat edilmiştir. Beklemeyi mümkün kılabilmek için. Ve herkes bir şeyleri bekler. Kesinlikle bekler. Adına Hasan diyesim geliyor. Hasan oturduğu çivit mavisi katlanır koltuğundan kalktı, arkada bankın üzerine koyduğu balık çantasına doğru yönlendi. içini açtı. Ragbi topu büyüklüğündeki alüminyum paketi dışarıya çıkardı. Güneşin diklenmeye başladığını göz önüne alırsak, bahardayız, öğleye yakınız. Yok, yok öğle saatini biraz geçmişiz. Olmadı. Hasan beklerken acıktığına göre, demek ki olmaması gereken bir saat bu. Öğleden evvel olmalı. Belki de geç kalkmıştır. Belki de bu koca alüminyum top paket onun gecikmiş kahvaltısı. Hasan, hey Hasan!
Paketini açmakta olan Hasan’a gaipten adını sesleniyorlarmış gibi geldiyse de, gerçeklikten uzaklaşmamayı kendine ilke ettiğinden etrafına bakmaya başladı. Güneş tepesindeydi. Başında kasketi yoktu. Gözlükleriyse hiç olmamıştı. Haliyle gözlerini buruşturdu. Göz kenarlarındaki, burada pınarlarında diyesim var ama onlar tamamıyla ters taraftalar, çizgiler daha da belirginleşti. Kafasını sağa sola çevirip durdu. Bir iki dakikalık sessizlikten sonra, gerçi boğaz trafiği hiç kesilmemişti ama ona ses edeni göremeyince oluşan boşluğu sessizlik sandı, acıktığı aklına düştü. Kafasını oltasından yana çevirdi. O da bekliyordu. Beklemek acıktırıyordu.
O göz kenarı var ya o göz kenarı, bebeği tam ortadan denizin laciverdi üstünde karşı yakanın yakınsı uzaklığına dalmış bakarken oltanın kıpırdadığını fark etti. Böyledir işte… Hep bu kenarlar, köşeler ayırır insanı kendi yolundan. En azından Hasan için böyleydi. Sapakların, saplantıların adamıydı. Belki de o yüzden yazıyordu. Unutmadan bir gün sormalıyım neden yazdığını, neden küçük harf kullandığını… Nasıl olacaksa? -
-
1.
+20erkek. Kardeşim Reşat'ın günlüğünü okudum. Sevgili günlük anasınıfında dıbına boyama kalemi soktuğum sevgilimden ayrılmıştık üzerinden 1 sene geçti dün barıştık bu sefer cetvel soktum yine ayrıldık. acil yardım edin ne yapmalıyım
-
2.
+1 -1kabul edelim yaratıcı
-
3.
+1Özet geç pic kör oldum
diğerleri 1 -
1.
-
2.
-3Nadir görülen gecelerden biriydi.
Hayat artık komik gelmediği için yazmıyordu. Bazen de tam aksine olanlara kahkahalarla gülüyordu, yine eskisi gibi. Fakat bu sefer de paylaşmak istemiyordu. Yazmıyordu. Yazılarında büyük harf kullanmayı sevmiyordu. Kullanmadı. Küçük harflerle yazılanlarsa okunmadı.
Balığa gittiği bir gün oltasını atmış bekliyordu. Beklerken karnı acıktı. Herkes beklerken acıkır. O yüzden yemek yer. Hatta yemek bu sebepten icat edilmiştir. Beklemeyi mümkün kılabilmek için. Ve herkes bir şeyleri bekler. Kesinlikle bekler. Adına Hasan diyesim geliyor. Hasan oturduğu çivit mavisi katlanır koltuğundan kalktı, arkada bankın üzerine koyduğu balık çantasına doğru yönlendi. içini açtı. Ragbi topu büyüklüğündeki alüminyum paketi dışarıya çıkardı. Güneşin diklenmeye başladığını göz önüne alırsak, bahardayız, öğleye yakınız. Yok, yok öğle saatini biraz geçmişiz. Olmadı. Hasan beklerken acıktığına göre, demek ki olmaması gereken bir saat bu. Öğleden evvel olmalı. Belki de geç kalkmıştır. Belki de bu koca alüminyum top paket onun gecikmiş kahvaltısı. Hasan, hey Hasan!
Paketini açmakta olan Hasan’a gaipten adını sesleniyorlarmış gibi geldiyse de, gerçeklikten uzaklaşmamayı kendine ilke ettiğinden etrafına bakmaya başladı. Güneş tepesindeydi. Başında kasketi yoktu. Gözlükleriyse hiç olmamıştı. Haliyle gözlerini buruşturdu. Göz kenarlarındaki, burada pınarlarında diyesim var ama onlar tamamıyla ters taraftalar, çizgiler daha da belirginleşti. Kafasını sağa sola çevirip durdu. Bir iki dakikalık sessizlikten sonra, gerçi boğaz trafiği hiç kesilmemişti ama ona ses edeni göremeyince oluşan boşluğu sessizlik sandı, acıktığı aklına düştü. Kafasını oltasından yana çevirdi. O da bekliyordu. Beklemek acıktırıyordu.
O göz kenarı var ya o göz kenarı, bebeği tam ortadan denizin laciverdi üstünde karşı yakanın yakınsı uzaklığına dalmış bakarken oltanın kıpırdadığını fark etti. Böyledir işte… Hep bu kenarlar, köşeler ayırır insanı kendi yolundan. En azından Hasan için böyleydi. Sapakların, saplantıların adamıydı. Belki de o yüzden yazıyordu. Unutmadan bir gün sormalıyım neden yazdığını, neden küçük harf kullandığını… Nasıl olacaksa? -
3.
0Nadir görülen gecelerden biriydi.
Hayat artık komik gelmediği için yazmıyordu. Bazen de tam aksine olanlara kahkahalarla gülüyordu, yine eskisi gibi. Fakat bu sefer de paylaşmak istemiyordu. Yazmıyordu. Yazılarında büyük harf kullanmayı sevmiyordu. Kullanmadı. Küçük harflerle yazılanlarsa okunmadı.
Balığa gittiği bir gün oltasını atmış bekliyordu. Beklerken karnı acıktı. Herkes beklerken acıkır. O yüzden yemek yer. Hatta yemek bu sebepten icat edilmiştir. Beklemeyi mümkün kılabilmek için. Ve herkes bir şeyleri bekler. Kesinlikle bekler. Adına Hasan diyesim geliyor. Hasan oturduğu çivit mavisi katlanır koltuğundan kalktı, arkada bankın üzerine koyduğu balık çantasına doğru yönlendi. içini açtı. Ragbi topu büyüklüğündeki alüminyum paketi dışarıya çıkardı. Güneşin diklenmeye başladığını göz önüne alırsak, bahardayız, öğleye yakınız. Yok, yok öğle saatini biraz geçmişiz. Olmadı. Hasan beklerken acıktığına göre, demek ki olmaması gereken bir saat bu. Öğleden evvel olmalı. Belki de geç kalkmıştır. Belki de bu koca alüminyum top paket onun gecikmiş kahvaltısı. Hasan, hey Hasan!
Paketini açmakta olan Hasan’a gaipten adını sesleniyorlarmış gibi geldiyse de, gerçeklikten uzaklaşmamayı kendine ilke ettiğinden etrafına bakmaya başladı. Güneş tepesindeydi. Başında kasketi yoktu. Gözlükleriyse hiç olmamıştı. Haliyle gözlerini buruşturdu. Göz kenarlarındaki, burada pınarlarında diyesim var ama onlar tamamıyla ters taraftalar, çizgiler daha da belirginleşti. Kafasını sağa sola çevirip durdu. Bir iki dakikalık sessizlikten sonra, gerçi boğaz trafiği hiç kesilmemişti ama ona ses edeni göremeyince oluşan boşluğu sessizlik sandı, acıktığı aklına düştü. Kafasını oltasından yana çevirdi. O da bekliyordu. Beklemek acıktırıyordu.
______________________________________________________ _____________________________
Intel Core i5 4590 - MSI GTX 970 GAMING 4G - MSI Z97 PC Mate - GSKILL 2X4GB - Seagate Barracude 1 TB - Zalman 500LX - Zalman Z3 Plus - ASUS VN247H 1MS 23.6" Monitör - Creative X-FI Surround Pro 5.1 - Logitech G402
Samsung 850 EVO 250 GB SSD incelemesi ve Performans Testleri
Intel HD 4600 Oyun Testleri -
4.
0Nadir görülen gecelerden biriydi.
Hayat artık komik gelmediği için yazmıyordu. Bazen de tam aksine olanlara kahkahalarla gülüyordu, yine eskisi gibi. Fakat bu sefer de paylaşmak istemiyordu. Yazmıyordu. Yazılarında büyük harf kullanmayı sevmiyordu. Kullanmadı. Küçük harflerle yazılanlarsa okunmadı.
Balığa gittiği bir gün oltasını atmış bekliyordu. Beklerken karnı acıktı. Herkes beklerken acıkır. O yüzden yemek yer. Hatta yemek bu sebepten icat edilmiştir. Beklemeyi mümkün kılabilmek için. Ve herkes bir şeyleri bekler. Kesinlikle bekler. Adına Hasan diyesim geliyor. Hasan oturduğu çivit mavisi katlanır koltuğundan kalktı, arkada bankın üzerine koyduğu balık çantasına doğru yönlendi. içini açtı. Ragbi topu büyüklüğündeki alüminyum paketi dışarıya çıkardı. Güneşin diklenmeye başladığını göz önüne alırsak, bahardayız, öğleye yakınız. Yok, yok öğle saatini biraz geçmişiz. Olmadı. Hasan beklerken acıktığına göre, demek ki olmaması gereken bir saat bu. Öğleden evvel olmalı. Belki de geç kalkmıştır. Belki de bu koca alüminyum top paket onun gecikmiş kahvaltısı. Hasan, hey Hasan!
Paketini açmakta olan Hasan’a gaipten adını sesleniyorlarmış gibi geldiyse de, gerçeklikten uzaklaşmamayı kendine ilke ettiğinden etrafına bakmaya başladı. Güneş tepesindeydi. Başında kasketi yoktu. Gözlükleriyse hiç olmamıştı. Haliyle gözlerini buruşturdu. Göz kenarlarındaki, burada pınarlarında diyesim var ama onlar tamamıyla ters taraftalar, çizgiler daha da belirginleşti. Kafasını sağa sola çevirip durdu. Bir iki dakikalık sessizlikten sonra, gerçi boğaz trafiği hiç kesilmemişti ama ona ses edeni göremeyince oluşan boşluğu sessizlik sandı, acıktığı aklına düştü. Kafasını oltasından yana çevirdi. O da bekliyordu. Beklemek acıktırıyordu.
O göz kenarı var ya o göz kenarı, bebeği tam ortadan denizin laciverdi üstünde karşı yakanın yakınsı uzaklığına dalmış bakarken oltanın kıpırdadığını fark etti. Böyledir işte… Hep bu kenarlar, köşeler ayırır insanı kendi yolundan. En azından Hasan için böyleydi. Sapakların, saplantıların adamıydı. Belki de o yüzden yazıyordu. Unutmadan bir gün sormalıyım neden yazdığını, neden küçük harf kullandığını… Nasıl olacaksa? -
5.
0Nadir görülen gecelerden biriydi.
Hayat artık komik gelmediği için yazmıyordu. Bazen de tam aksine olanlara kahkahalarla gülüyordu, yine eskisi gibi. Fakat bu sefer de paylaşmak istemiyordu. Yazmıyordu. Yazılarında büyük harf kullanmayı sevmiyordu. Kullanmadı. Küçük harflerle yazılanlarsa okunmadı.
Balığa gittiği bir gün oltasını atmış bekliyordu. Beklerken karnı acıktı. Herkes beklerken acıkır. O yüzden yemek yer. Hatta yemek bu sebepten icat edilmiştir. Beklemeyi mümkün kılabilmek için. Ve herkes bir şeyleri bekler. Kesinlikle bekler. Adına Hasan diyesim geliyor. Hasan oturduğu çivit mavisi katlanır koltuğundan kalktı, arkada bankın üzerine koyduğu balık çantasına doğru yönlendi. içini açtı. Ragbi topu büyüklüğündeki alüminyum paketi dışarıya çıkardı. Güneşin diklenmeye başladığını göz önüne alırsak, bahardayız, öğleye yakınız. Yok, yok öğle saatini biraz geçmişiz. Olmadı. Hasan beklerken acıktığına göre, demek ki olmaması gereken bir saat bu. Öğleden evvel olmalı. Belki de geç kalkmıştır. Belki de bu koca alüminyum top paket onun gecikmiş kahvaltısı. Hasan, hey Hasan!
Paketini açmakta olan Hasan’a gaipten adını sesleniyorlarmış gibi geldiyse de, gerçeklikten uzaklaşmamayı kendine ilke ettiğinden etrafına bakmaya başladı. Güneş tepesindeydi. Başında kasketi yoktu. Gözlükleriyse hiç olmamıştı. Haliyle gözlerini buruşturdu. Göz kenarlarındaki, burada pınarlarında diyesim var ama onlar tamamıyla ters taraftalar, çizgiler daha da belirginleşti. Kafasını sağa sola çevirip durdu. Bir iki dakikalık sessizlikten sonra, gerçi boğaz trafiği hiç kesilmemişti ama ona ses edeni göremeyince oluşan boşluğu sessizlik sandı, acıktığı aklına düştü. Kafasını oltasından yana çevirdi. O da bekliyordu. Beklemek acıktırıyordu.
O göz kenarı var ya o göz kenarı, bebeği tam ortadan denizin laciverdi üstünde karşı yakanın yakınsı uzaklığına dalmış bakarken oltanın kıpırdadığını fark etti. Böyledir işte… Hep bu kenarlar, köşeler ayırır insanı kendi yolundan. En azından Hasan için böyleydi. Sapakların, saplantıların adamıydı. Belki de o yüzden yazıyordu. Unutmadan bir gün sormalıyım neden yazdığını, neden küçük harf kullandığını… Nasıl olacaksa?
Ohayodan geldim abiler
diğerleri 3 -
1.
-
2.
+238 -28Ulan 8 yaşında yazdığı şeylere bak aynen buraya yazıyorum aklımda kalan kısmıyla. Okuduğumu görünce ağladı resmini çekemedim:
-Sevgili günlük. Bugün sevgilimden ayrıldım.O aslında iyi biri ama ayrılmak zorundaydım. Sınıfımızdaki en iyi etiketler beslenme çantası ve suluğu ondaydı ama yinede ondan ayrılmak zorunda kaldım.Çünkü ana okulundan sevgilim Reşat ı görünce halan ona aşık olduğumu anladım.O da bana karşı boş değilmiş. Tekrar sevgili olduk. Bunu aldattığım sevgilime söyleyemedim. Yazdığım mektubu çantasın bıraktım. Kısaca mektupta Reşatı unutamadığımı,ona yüz yüze söylemek istediğimi ama yapamadığımı yazdım.ilk okuduğunda sinirlendi. Ağladı.Sana daha çikolata almicam dedi bağırarak. Görürsün sen sözlüğe yazıcam bunları dedi.Ne sözlüğü anlamadım ama Reşat la çok mutluyuz günlük. Senide seviyorum.
Aynen böyle yazmış napayım panpalar akıl verin dövsem mi el kadar çocuğu -
3.
+75Hepimizin bir reşatı var beyler...
-
-
1.
-1Dövme.
-
2.
+4 -1Reşat ne amk tecavüzcü ismi
-
3.
0Adam haklı
diğerleri 1 -
1.
-
4.
+42reşat artık sübyancılığada başlamış amk reşatı ırz düşmanı sözlüğün yüzdde doksanının sevgilisini gibti
-
5.
+12Reşat ne ana be bacı bıraktı amk
Hatta birinin de babasını ayarttı -
-
1.
0aynen onu da okudum nesilden nesile oç bu reşatlar
-
1.
-
6.
+12Reşaaatt ananı gibeyim reşat
-
7.
+7 -2Reşata 2 posta attım helal etsin
-
8.
+4Reşatı bulup sözlük olarak gibertme yapalım
-
9.
+3O Reşatun amuna goyum sıçtı sözlüğün ağzına pekekent şu ipneyi bulup gibelim yeter amk
-
10.
+2gizli mesaj; 8 yaşındaki bebeler sözlükte fink atıyor
-
-
1.
0Ahaha bi sen anladîn panpa onu da bilerek yazmistim
-
-
1.
0gizli mesajlık yanımı kalmış. Adam açık açık diyor.
-
1.
-
1.
-
11.
-2kanfi döv kızını dövemeyen kızının sevgilisini döver ilerde
-
12.
-2Tutar bu trend olur iki üç gün düşmez rez 😃😄😄😂😂😂😂😂
-
-
1.
+7Ciddi ciddi okuyordum reşadı görünce dayanamadım güldüm
- 2.
-
1.
-
13.
+1gönder de iki de ben gömeyim şıllığa
-
14.
+1Kardeşin ilerde master huur olur zumqi
-
15.
0Yinemi Reşat amk
-
16.
0staj yerinde gülüyom amk adamlar bana bakıp malmı bu dio qwewqe ~~
-
17.
0(bkz: sevgilim az önce bu mesajı gönderdi benden ayrıldı)
-
18.
0Ah Reşat ah...
-
19.
0Panpa bu boyleyse eger lise 1 de milli olur lise 4 te ortam huursu olur, unide rahat olun kendi gecimini kendi saglayabilecek kadar tecrube etmistir cunku 5 kurus para istemez hayırlı olsun
-
20.
0Pedofililer burdami xd
-
genç dostlarım içtiğiniz alkole enerji içeceği
-
kiz begenmeye begenmeye bekar kaldik
-
reflü gibi bi şey oldum
-
banka da hafif bir mevla param var
-
yılbaşına laf eden dedemi dövdüm
-
eşin dostun dugunune meclisine gidemez olduk
-
babam evi terk etti evet gitti
-
dün ve bugün fazla yedim
-
ilişkinizle alakalı utanç verici bir anınız 2024
-
allaha inanmıyorum diye cehenneme atıldım
-
kadın kurye çalışıyor diye bursa nın
-
para yedirdiğim kız bile bana vermedi
-
evimize eddie gluskin geldi
-
şu sözlüğe ne zaman samsung internetten girsem
-
kızla chatleşiyoduk
- / 1