Bunu kabullenmek ya da kabullenmemek elbette bireyin kendi, iç muhakemesine bağlı bir olay. Olaylara nereden bakıldığıyla ilgili her şey. Biliyorum; çoğunuzun yaşı genç. Ülkenin iç ve dış politikalarında böylesine yoğun krizler yaşanırken tüm bu olanları mantıklı bakış açısıyla yorumlamak bazen zor olabiliyor. Çoğunuzun abisi, bazılarınızın kardeşi olan biri olarak bu konuyla ilgili bir kaç duyumu netleştirmek, eğer mümkünse olayın nerelere varabileceğini basitçe anlatmaya çalışayım.

"Polis varsa, devlet varsa kürtlere de var. Onları da bizim gibi koruyor." Cümlesi var mesela.

Üniversite okuyanlar bilirler. Okullardaki sağ sol çatışmasında polisler, güvenlikler hep sağ görüşlü öğrencilerden yana olur. Bizim üniversitede ülkücüler her fakültenin önünde 40-50 kişilik gruplarla ülkücü yeminini polisin gözü önünde yüksek sesle dile getirebilirken benzeri bir toplanmanın, sol görüşlüler tarafından hiç bir müdahale olmadan gerçekleşebilmesi imkan dâhilinde değil. Yani polis, devlet, Kürtleri Türkler gibi korumuyor. Okul duvarlarında "ırkçılık kazanacak!" Yazıları, Kürt öğrencilere hakaret eden hocalar, halk ve öğrenciler, burası gibi sosyal medya platformlarında lürtlere rahatça küfürler edip, Kürt ırkıyla alay edenler vs.. Bunların benzerini hiç bir Kürt yapamaz. Yapan soluğu cezaevinde alır çünkü. Irkçılar gerine gerine kürtleri dışlarken, bununla övünürken (çünkü ırkçılık yapanlar ödüllendiriliyor bu ülkede) hukuk bunları görmezden geliyorsa; devlet Türk'ü ve Kürd'ü eşit derecede koruyor diyemeyiz. Dün mahkeme kararı olmadan kapatılan imc tv de bunun ispatıdır. Ha buna sevinenler sanmasınlar ki sıra onlara gelmeyecek. Böyle düşünenler varsa çok üzülürüm hâllerine. Onlar gibi düşünmeyen kim varsa sonu bu olacak emin olun. işin kötüsü henüz sırası gelmeyenler diğerlerine yapılanlara sessiz kaldığı için; sıra onlara geldiğinde onlar için ses çıkaracak kimsenin olmayışı daha bir derinden üzecek.

Geçen Başbakan bi yasa tasarısından söz etti. Terör örgütlerine sempati besleyenler görevden alınacak diye. Bunu izleyip "oh iyi oldu bu" diyenler de zannetmesin ki bu uygulama gerçekten terör destekçilerini görevden almak için ortaya konulacak. Demin bahsettiğim olayın zeminindeki şeylerden sadece biri bu olacak. Kendilerinden olmayanları alıp yerine kendi adamlarını yerleştirecekler.

Şunu asla unutmayın; hiç bir devlet, kamu desteği olmadan tek bir kurşun bile sıkamaz. Hatta bununla ilgili nazi almanya'sında, Almanların tükettiği gıdalara beynin sağlıklı düşünememesi için çeşitli kimyasallar katıldığı da rivayet edilir. Yani o kana susamış pgibopat lider bile kamu desteği olmadan yapamazdı yaptıklarını. Bu ne demek? Irkçılığın, faşizmin ekmeğine bal, yağ, reçel ne varsa sürmesi demek. Çünkü ırkçılık yapanlar, hem devletin silahındaki tetiği çekmiş oluyor, hem de karşı tarafın öfkesini körükleyerek yarattığı etkiye eşit ölçüde tepki alarak, onların da nefretle dolmasını, savaş istemesini sağlıyor. Böylece iki ordu savaş meydanlarında at koşturabiliyor. Pelo olan kime oluyor? Sana, bana. Halka. Baskılardan bunalıp özgürlüğü dağlarda arayan yoksul gençlere oluyor olan. Zorunlu bir vatandaşlık görevi olan askerliğini yaparken kör kurşuna hayatını kaybeden gariban askere oluyor olan.

Yani öyle burada, sokakta, okulda ettiğiniz küfürlerin kimseyi baglamaması gibi bir durum söz konusu değil. Savaş dediğimiz şey bu şekilde başlıyor. Ha bunları bilip, yine de bu hareketlere devam eden insanlar varsa, asıl eli kanlı olanlar onlar olur.

Bazı arkadaşlar görüyorum; ırkçılık yapıp buna tepki gösterilmesine şaşırıyor, daha çok sinirleniyor. Dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir ırk, toplum, hatta birey, bir tokat yiyince öteki yanağını uzatmaz, aksine karşılık verir. Rüzgar eken fırtına biçer demişler ya hani; hah işte o misal. O yüzden bundan sonra söylemlerimize, düşüncelerimize dikkat edip, bir fikri benimsemeden önce empati yapıp bu fikrin karşı tarafta ne gibi bir karşılık bulacağını düşünelim, ona göre savunalım bir şeyleri.