1. 26.
    0
    Facebook'ta "büyük kürt tarihi ve mitolojisi" isimli sayfaya bakın yarılın gençler
    ···
  2. 27.
    0
    Mirliva ibrahim Paşayê Millî, Şam Kentini Ele Geçirdi [6 Nisan 1909]
    Kürt Millî Aşiret Konfederasyonu lideri ve Hamidiye Alayları komutanı Mirliva ibrahim Paşayê Millî, Jön Türklerin (13 Temmuz 1908) istanbul’da gerçekleştirdikleri ihtilal sonrası devrik sultana (II. Abdülhamid) destek vermek için, emrindeki 1500 Kürt askeriyle Şam’a yürüdü ve 6 Nisan 1909′da sultan adına şehri işgal ettiğini açıkladı. Yerel yöneticileri ve devlet görevlilerini tutuklayarak kendi yardımcılarından biri olan Mehemed Bakurê Wêranşarî’yi vali ilan etti. 23 günlük işgalinden sonra çevre vilayetlerdeki ittihatçı askerlerce sıkıştırılmaya başlandı ve geri çekilmek zorunda kaldı.
    ibrahim-pasaye-milli-hamidiyeibrahim Paşa, ittihat ve Terakkiciler tarafından kendisini etkisiz hale getirmek için görevlendirilmiş olan 3000 atlıya sahip Arap Şammar aşireti ve Neşet Paşa komutasındaki 22 taburluk askerle Abdülaziz dağında girdiği çatışmada ağır kayıplar verdiyse de Viranşehir’deki karargahına döndü. Maraş, Diyarbekir, Urfa ve Halep’ten gelen askerler Viranşehir’i sardılar ve Edşan köyünün tepesine bir top konuldu. Yer yer yaşanan çarpışmalarda günlük 300 ölü olması, barış müzakerelerinde ittihatçıların, ibrahim Paşa’ya yaşam alanı bırakmaması, Millî Aşiret Konfederasyonu’nun bazı üyelerinin yılması ve devlet güçlerinin sayıca çokluğundan dolayı ibrahim Paşa ve ailesi önce Qesra Qenco’ya (Qenco Sarayı) giderek bir gece burada konakladılar ve Qenco Husên Beg ile görüştüler, ardından da yine gizli bir şekilde peşlerinde devlet güçleri olduğu halde Sincar’daki Çiyayê Şengal’e (Yezidilerin kutsal Şengal Dağı) yol aldılar.. Çarpışmalar esnasında yaralanan ibrahim Paşa dizanteriye yakalanmıştı ve çok geçmeden yolda öldü (18 Temmuz 1909). Nusaybin yakınlarında Kevkeb tepelerinde bir kayanın altına onu gömen kafilenin bir kısmı Nusaybin’de teslim olmak zorunda kaldı bir kısmıysa Sincar’a ulaştı. ibrahim Paşa’nın fedailerinden bazıları cenazeyi gömülü olduğu yerden alarak Suriye’nin Haseke vilayetinde Faya Mezarlığı’na gömdüler. ibrahim Paşa’nın ölümünün hileli olduğunu düşünen ittihatçiler, bir yıl sonra mezarını açıp muayene ederek ölenin ibrahim Paşa olduğuna karar kılmış ve mezarı kapattırmıştı ancak ibrahim Paşa’nın cesedi ortadan kaybedilmişti.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    0
    LOLO DEVLETi
    Lololar, eski tarihte Süleymaniye bölgesinde oturan büyük zagros halk topluluğundan biridir. Bu günkü Kürtlerin atalarından olan lololar, tarihin değişik dönemlerinde, devletler kurmuş, bağımsızlık ve özgürlüklerini sürdürmüş, ilim, sanat ve kültürde hayli ilerlemiş, vatanlarını korumak için komşuları olan Asur ve Akatlarla birçok savaşlara girmişlerdir. Zehave bölgesinde keşf edilen milattan önce 2800 yillarinda Lolo krallığı dönemine ait olan bir antik levhaya göre Halman (bu günkü Hilvan) bölgesiyle Zehave bölgesi o dönemlerde lollo krallığına bağlıydı. Lololarin devleti, Süleymaniye, Sêxan, Zehav, Sehrizor ve Kerkük’e kadar geniş bir sinir vardı. Devletin başkenti Zimri şehriydi.
    Lololarin kurdukları devlet, yaklaşık bin yıl devam ettikten sonra milattan 18.yüzyılda Akad kralı Naram-sin´in saldırısına uğrar ve Akatlarin yönetimine geçer. Gotilerin Akat topraklarını işgal hareketi sırasında, lololar, tekrar bağımsızlıklarına kavuşurlar ve Gotilerle iyi dostluk ilişkilerini kurarlar. Milattan önce 10. yüzyılda Asurlarin saldırılarına maruz kalan Lollo kralı (Amixa) Süleymaniye yakınında bulunan "Pirmigro" kalesine kaçmak zorunda kalır ve başkent Zimri kenti, Asurilerin denetimine girer. Sonra Asurlarin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarından ötürü Lollo bölgesi bir çok huzursuzluk, başkaldırı ve kavgalara sahne olur. Bu durum Asur hükümetin yıkılış ve Med imparatorluğunun kurulusuna kadar devam eder.
    ···
  4. 29.
    0
    Kimim Ben?
    Onurlu kürdüm,
    düşmanın düşmanı,
    barışseverin dostuyum.
    Uygar insanım,
    Ne ilkelim, ne de yabani
    Ne yapayım savaşsız olmuyor.
    Düşman ülkemden çıkmıyor.
    Benim atalarım
    Hep özgür yaşadılar
    Köle olmak istemiyorum
    Sonsuza deĝin
    Kimim ben?
    Cigerxwin
    ···
  5. 30.
    0
    Qazî Mihemed'in Kürd Ulusuna Vasiyeti
    Artık düşmanlarınıza aldanmayın, Kürdlerin düşmanları hangi ulustan ve guruptan olurlarsa olsunlar, düşmanlarımızdırlar, merhametsizdirler, vicdansızdırlar, size acımazlar. Sizi birbirinize kırdırırlar, yalan dolanlarla, para-pulla sizi karşı karşıya getirirler.
    Şehîd Pêşawa Qazî Mihemed'in Kürd Ulusuna Vasiyeti
    Şehîd Pêşawa Qazî Mihemed'in (muhafazid) idam sehpasında Kürd ulusuna yazdığı vasiyeti:
    Bağışlayan ve Yüce Allah'ın adıyla,
    Ey Kürd halkı!
    Değerli kardeşlerim!
    Zulüm ve baskı gören halkım!
    Ben ömrümün son saatlerini yaşıyorum. Allah aşkına artık birbirinize düşmanlık etmeyin, sırt sırta verin, zorba düşmana ve zalimlere karşı durun. Kendinizi düşmana bedava satmayın.
    Kürd halkının düşmanları çoktur, zorba ve acımasızdırlar. Her halkın, ulusun başarı sembolü, birliktir, işbirliği ve dayanışmadır. Birliğini sağlamayan, uyumu olmayan her halk, her zaman düşmanın baskısına maruz kalır, ezilir. Kürdlerin, yeryüzünde yaşayan öteki halklardan ekgib bir yanı yoktur. Hatta siz yiğitliğinizle, fedakârlığınızla, baskıdan kurtulan halklardan daha ileridesiniz. Düşman, işinin gerektiği kadarıyla sizi ister ve işi bittikten sonra size hiç acımaz, sizi hiç affetmez. Düşmanlarının baskısından kurtulan halklar da sizin gibiydiler, ama onlar kurtuluş için birliklerini sağlamışlardı. Yeryüzündeki tüm halklar gibi artık siz de ezilmeyin. Birlik olursanız, birbirinizi kıskanmazsanız, kendinizi düşmana satmazsanız, siz de kurtulursunuz.
    Kardeşlerim,
    Artık düşmanlarınıza aldanmayın, Kürdlerin düşmanları hangi ulustan ve guruptan olurlarsa olsunlar, düşmanlarımızdırlar, merhametsizdirler, vicdansızdırlar, size acımazlar. Sizi birbirinize kırdırırlar, yalan dolanlarla, para-pulla sizi karşı karşıya getirirler. Kürd halkının düşmanları içinde en zalimi, en mel'unu, en Tanrı tanımazı, en acımasızı Acem (iran)'dır. (iran) Kürdlere yönelik her türlü suçu işlemekten geri kalmaz, tüm tarihi boyunca Kürtlere düşman olmuş, kin gütmüştür, gütmektedir. ismail Ağa'yı (Simko), kardeşi Cevher Ağa'yı, Mengur'lu Hamza Ağa'yı ve daha nicelerini, Kuran'a yemin ederek kandırdılar, kalleşçe öldürdüler. Onlar, Acemlerin kendilerine iyi davranılacağına dair Kuran üzerine ettiği yemine safça inandılar. Bugüne kadar olan tarih boyunca hiç kimse, Acemlerin sözlerine sadık kaldıklarını, Kürdlere verdikleri sözü tutup vaatlerini yerine getirdiklerini görmemiştir. Küçük bir kardeşiniz olarak size diyorum ki, Allah aşkına, birbirinizi tutun, birbirinize destek olun. Emin olun ki, eğer Acem size bal veriyorsa mutlaka içine zehir katmıştır. Acemlerin yalan vaatlerine, sözlerine kanmayın, eğerKurana bin kez el basıp söz verse de amacı sizi kandırmaktır, hile yapmaktır.
    Ben ömrümün son saatlerini yaşıyorum. Diyorum ki size doğru yolu göstermek için elimden gelen her şeyi yaptım, canla başla mücadele ettim, bu uğurda gevşek davranmadım. Şimdi de size diyorum ki artık Acemlere inanmayın, onların Kuran'a el basarak verdikleri söze inanmayın. Size nasihat ediyorum ki yüce Allah aşkına vaatlere artık kanmayın. Çünkü onlar ne Allah'ı tanıyorlar, ne peygambere, ne kıyamet gününe, ne Allah huzurunda hesap vermeye inanıyorlar. Onların nezdinde, Müslüman da olsanız, Kürt olduğunuz için suçlusunuz, onların düşmanısınız, malınız onlara helaldir.
    Benim verdiğim söz "Sizi kötü kalpli düşmanın eline bırakıp gitme" değildi. Ben geçmişimizi ve Acemlerin söz vererek, hileyle kandırıp yakaladığı, öldürdüğü büyüklerimizi çok düşündüm. Onlar her zaman aklımdaydılar ve ben hiç bir zaman Acemlere güvenmedim. Ama onlar buraya (Mahabad) dönmeden önce, yolladıkları mektuplarla, elçi olarak gönderdiği ünlü Kürd ve Farslarla, Acem devletinin, Şah'ın kendisinin kötü amaçları olmadığına, Kürdistan'da bir tek damla kan akıtmayacaklarına dair söz verdiler. Onların verdikleri sözün neticesini şimdi siz kendi gözlerinizle görüyorsunuz. Eğer aşiret reislerinin ihaneti olmasaydı, onlar kendilerini Acem hükümetine satmasaydılar, bunlar da bizim ve Cumhuriyetimizin başına gelmezdi.
    Sizlere nasihatim, vasiyetim odur ki; çocuklarınızı okutun. Eğitim dışında, bizim diğer halklardan hiç bir eksiğimiz yoktur. Halklar kervanından kopmamak için okuyun, okumak düşmana karşı en etkili silahtır.
    Emin olun, bilin ki, eğer uyumunuz, birliğiniz, eğitiminiz iyiyse, düşmana karşı zafer kazanırsınız. Benim, kardeşimin ve amcaoğullarımın öldürülmesi, gözünüzü korkutmasın. Amaçlarımıza ulaşana kadar daha bizim gibi birçok kişi, bu yolda öleceklerdir.
    Eminim ki bizden sonra da başka kişiler riyakârca aldatılarak ortadan kaldırılacaktır.
    Eminim ki bizden sonra birçok kişi, bizden yetenekli ve bilinçli de olsalar, Acemlerin kurduğu tuzağa düşecekler. Ama umut ederim ki bizim ölmemiz, bağrı yanık Kürtlere, ibret olur, ders alırlar.
    Size bir diğer vasiyetim de şudur: Halkın mutluluğunu, iyiliğini isteyin. Halk sizin yardımcınız olursa, eminim ki siz de Allah'ın yardımıyla başarıya ulaşırsınız. "Sen niye başarıya ulaşamadın" diyebilirsiniz. Cevap olarak diyorum ki, "Vallahi ben başarılı oldum. Ben halkın ve vatanın uğruna malımı, canımı veriyorum. Bundan daha büyük bir başarı, nimet olur mu?" inanın ki ben her zaman Allah'ın, onun resulü, halkım ve vatanın huzuruna yüz akıyla çıkacak bir ölümü istedim. Bu, benim için bir zaferdir.
    Sevdiklerim,
    Kurdistan tüm Kürdlerin evidir. Her evde, ev sakinlerine bildikleri iş verilir. Artık ötekilerin kıskanma hakkı yoktur. Kurdistan da böylesi bir evdir. Eğer siz birisinin bu evde çalışabileceğini biliyorsanız, bırakın çalışsın.
    Onun işine taş koymak olmaz artık. Sizden birisinin omuzlarında büyük sorumluluklar olmasından, yerine getireceği, sorumluluk duyacağı bilinenlerin payına büyük işler düşmesinden ve onun da bu işleri yapmasından üzüntü duymak olmaz. Emin ol ki Kürd kardeşin kindar düşmandan daha iyidir. Eğer omuzlarımda büyük sorumluluk olmasaydı, ben bugün darağacı altında olmayacaktım. Birbirinize karşı tamahkar olmayın. Bizim emirlerimizi yerine getirmeyenler, sadece emirleri yerine getirmemekle kalmıyorlardı, bize tam bir düşman gibi davranıyorlardı. Şimdi onlar çocukları arasında ve derin uykudalar. Biz kendimizi halkın hizmetçisi olarak gördüğümüz için, halka hizmet ettiğimiz için darağacının altındayız ve ben son saatlerimi vasiyetimi yazarak geçiriyorum. Eğer omuzlarımda büyük bir sorumluluk olmasaydı, ben de çocuklarımın arasında, derin uykuda olurdum. Oysa ben şu anda ölümünden sonra yapmanız gerekenler konusunda nasihatlerimi yazıyorum. Ve eminim ki eğer sizden biri benim sorumluluğumu almış olsaydı, şimdi o darağacı altında olacaktı. Allah'ın rızasını almak için, halkının hizmetkârı olan bir Kürd olarak, omuzlarımdaki sorumluluk gereği aşağıdaki nasihatları ediyorum. Umud ederim ki, şu andan itibaren dersler çıkarır, nasihatlarıma uyarsınız, Allah'ın yardımıyla düşmana karşı zafer kazanırsınız.
    1- Allah'a, peygambere (Allah'ın selamı üstüne olsun) ve Allah'ın yanında olan her şeye inanın, iman edin, dini vecibeleri yerine getirmede güçlü olun.
    2- Aranızdaki birlik ve uyumu koruyun, birbirinize kötülük yapmayın, özellikle sorumluluk ve hizmet alanında tamahkâr olmayın.
    3- Düşmanın sizi aldatmaması için, eğitim seviyenizi yükseltin.
    4- Düşmana özellikle Aceme inanmayın. Çünkü Acem birkaç açıdan sizin düşmanınızdır. Dininizin, ülkenizin, halkınızın düşmanıdır. Tarih ispat etmiştir ki Kürdler aleyhine sürekli bahane aramıştır. En küçük suçlarda dahi Kürdleri öldürüyorlar, Kürdlere karşı her türlü suçu işlemekten geri kalmıyorlar.
    5- Bu dünyada, birkaç günlük ve önemsiz bir bir yaşam uğruna kendinizi düşmana satmayın, çünkü düşman düşmandır, düşmana güvenilmez.
    6- Birbirinize, siyasi, maddi, manevi ve namus alanlarında ihanet etmeyin. Çünkü hain, Allah'ın, insanların huzurunda suçludur, ihanet döner haini vurur.
    7- Eğer sizden birisi, ihanet etmeden işini yapıyorsa, kendisine yardımcı olun, kıskançlık ve tamah için kendisine karşı durmayın, ya da Allah göstermesin onun hakkında yabancıların ajanı olmayın.
    8- Bu vasiyetimde cami, hastane ve okullar hakkında yazdıklarımın yerine getirilmesini talep edin, bunlardan yararlanın.
    9- Diğer halklar gibi baskı ve zulümden kurtulmak için mücadele etmekten geri durmayın. Dünya malı önemli değildir. Eğer vatanınız varsa, özgür ve serbestseniz, o zaman her şeyiniz var demektir, malınız, mülkünüz, devletiniz, ülkeniz, saygınlığınız da olacaktır.
    10- Allah'a olan can borcu dışında, kimseye borcum olduğunu zannetmiyorum. Ama eğer az ya da çok, borçlu olduğum birisi çıkarsa, ben geriye çok mal-mülk bıraktım, gidip varislerimden borcunu istesin.
    Birbirinizi tutmadığınız müddetçe başarılı olamazsınız. Birbirinize zulüm etmeyin. Çünkü Allah zalimleri çok erken yok eder. Zulüm ortadan kalkacak, bu Allah'ın sözüdür, Allah zalimden intikam alır.
    Bu sözleri kulağınıza küpe edeceğinizi umud ediyorum. Allah sizi düşmanlarınız karşısında zafere ulaştırsın. Sadi'nin buyurduğu gibi:
    Amacımız nasihatti, yaptık.
    Sizi Allah'a havale ettik, gidiyoruz.
    Halkının ve vatanının hizmetçisi Qazî MIHEMED
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    Orta Asya’da yaşayan Belucilerin durumu, birçok yönden Ortadoğu’daki Kürtlere benzemektedir ve komşularımız aracılığı ile dolaylı da olsa ülkemizi ilgilendirmektedir. Kürt nüfusun iran, Irak, Suriye ve Türkiye gibi değişik ülkelere dağılması gibi, hem Pakistanlılardan hem de Farslardan farklı bir etnik kimliğe ve kültüre sahip olan Beluciler de iran, Pakistan ve Afganistan arasında dağılmıştır. PKK’nın bağımsız Kürdistan mücadelesi gibi, Belucistan Kurtuluş Ordusu ve Cundallah gibi örgütler de bağımsız bir Beluci devleti kurabilmek için mücadele etmektedirler. Ancak, iran’ın Beluciler üzerinde uyguladığı sıkı kontrol nedeniyle, Belucistan bağımsızlık mücadelesi daha çok Pakistan üzerinden yürütülmektedir.
    Belucilerin, etnik köken yönünden de Kürtlerle ortak noktaları olduğu ileri sürülmektedir. Harrison’a göre; Kürtler ve Beluciler, bugünkü Suriye toprakları içinde olan Halep’ten (Aleppo) taze besin ve su aramak üzere milattan çok kısa bir zaman önce birlikte göç ettiler. Kimi tarihçiler Belucileri semitik Keldani yöneticileri ile kimileri Araplarla, kimileri Kürtlerle, kimileri ise Asya azınlıklarından Aryanlarla ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Her ne kadar Belucilerin etnik kökeni hakkında tarihçiler arasında ihtilaf olsa da, tarihçiler, Kürtlerin Kuzey Irak, Türkiye ve Kuzeydoğu iran’ı içine alan bölgeye gittikleri; Belucilerin ise Hazar Denizi kıyılarına doğru yöneldikleri ve 14 yüzyılda bugün yaşadıkları bölgeye göç ettikleri konusunda hemfikirdirler.
    ···
  7. 32.
    0
    Mehabad Kürt Cumhuriyeti
    iran'ın kuzeybatısında , bugünkü Batı Azerbaycan eyaletindeki Mehabad şehristanında Sovyetler Birliği'ninde desteğiyle 22 Ocak 1946 tarihinde mahşer günü gibi bir kalabalıkta Mehabad Kürt Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Cumhuriyet Pîranşar , Naqada ve Ushnaviya şehirlerini kapsamaktaydı ve başkenti Mehabad şehriydi.
    Mehabad Kürt Cumhuriyeti ilanında 20 gün sonra , 11 Şubat 1946 tarihinde Kürdistan Milli Meclisi(KMM) toplantısında hükümet aşağıdaki gibi teşkil edilmiştir.
    Qazî muhafazid : Cumhurbaşkanı
    Hacı Baba : Başbakan
    Mustafa Barzani : Genelkurmay Başkanı
    Seyfi Qazî : Kolluk Kuvvetleri Komutanlığına
    Mehabad Kürt Cumhuriyeti 'nin askeri birliklerin temelini Herekî ve Şikak aşiretlerine mensup kişiler oluşturuyordu. Aynı gün Kürdistan Millet Meclisi(KMM) Kürtçe dilini devletin resmi dili olarak kabul etmiştir.
    Aynı zamanda cumhuriyetin millî marşı, Koye doğumlu şair Dildar (Yunus Rauf)'ın 1938'de hapisteyken Sorani lehçesiyle yazdığı "Ey Reqîb" seçilmiştir. Cumhuriyetin bayrağı ise üstte kırmızı, ortada beyaz, altta yeşil, ortalarında devlet arması şeklinde belirlenmiştir.
    Bir süre sonra basın yayın örgütlenmesi yapıldı ve 10 Ocak 1946'da yayın hayatına başlamış olan Kurdistan Dergisinin yayına devdıbına ve Kurdistan adlı resmî bir gazetenin çıkarılmasına karar verildi. Kürdistan Milli Meclisi, aldığı kararlar ile eğitim alanında iyileştirme kararı aldı ve genel ve zorunlu ilk öğretimi tesis eden yasalar çıkardı. Fakir ailelerin çocuklarına para yardımı, giyecek ve ders kitapları verildi. Kültürel çalışmaların önemini vurgulayan meclis, ilk olarak iki Kürt şairin, Hejar ile Hemen’in şiir kitaplarını devlet matbaasında bastırdı. Kısa bir süre içerisinde Kürt okulları kuruldu ve Kürtçe eğitime başlandı. Hawar ve Hilale adıyla iki yeni dergi yayınlandı. 10 Mart’ta ise Sovyetlerin göndermiş olduğu bir verici istasyonu ile Mehabad Radyosu yayın yapmaya başladı.
    Şah güçleri, 16 Aralık 1946'da Azerbaycan'ın başkenti Tebriz'i aldıktan bir gün sonra, Barzaniler'in şehirde bulunmadıklarına emin olduktan sonra, sonsuz bir gururla 17 Aralık 1946'da savunmasız Mehabad'a girdiler. Böylece kısa ve güzel bir rüya son bulmuş, Mehabad Kürt Cumhuriyeti sona ermişti. Mehabad Kürt Cumhuriyeti 11 ay ayakta kalabilmiştir.
    Çöküş nedenleriyle ilgili olarak Koohi-Kamali şunları söylemektedir
    "Öncelikle Kürt toplumunun ana özelliği olan aşiret bölünmüşlüğü, merkezi hükümete karşı direnişin sonucunda Kürt Cumhuriyetinin kurulmasında rol oynadığı gibi bu cumhuriyetin yıkılmasına da sebebiyet vermiştir. Değişik aşiretler, daha doğrusu bu aşiretlerin liderleri arasındaki çatışma ve çekişmeler ulusal hareketin önünde önemli bir engel olmuştur. Bir veya birden çok aşiretin kendi çıkarları uğruna dış güçlerle iş birliği yapması Kürt tarihinde olağan bir haldir. ikinci iç sebep cumhuriyetin iyi örgütlenmiş ve politik deneyimine sahip güçlü yönetimden yoksun olması olgusudur." demiştir.
    iran Şahı verdiği sözünde durmamış ve Qazi muhafazid, Savunma Bakanı Seyfi Qazi ve kardeşi Sadri Qazi ile birlikte, cumhuriyetin ilan edildiği Çarçıra meydanında, 31 Mart 1947 tarihinde idam edilmişlerdir.
    Not: Ekim 1958 yılında Mustafa Barzani , Mehabad kullanılan aynı bayrağı taşıyan, KDP adı altında parti kurup özerk bir Kürt bölgesi için mücadeleye başlamıştır.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    uyumadığı zaman ‘bak Eşo gelecek’ diyerek uyutuyordu. Eşo’nun adı yedi düvelde duyulmuştu. Ama Eşo’nun bağlı olduğu Mamedi aşireti dahi bu gelişmelerden ürküyor ve Eşo’yla baş edemedikleri için yeni yöntemler devreye sokuyorlardı. Yapılan tüm girişimler sonuç vermeyince çare, kurulacak tezgâh ve dümenlerde arandı. Yani ihanet silahı devreye sokuldu. Yani bir şekilde Eşo ortadan kaldırılacaktı, Mamedi aşiret büyükleri karar verdi. Senar’ın çocukları Cengiz, Cemal ve Kemal(bu üç kardeş hem Eşo’nun amcası çocukları ve hem de kayınbiraderleriydiler),Türkiye’de Van ili Başkale ilçesine bağlı Kurakpilan (Kuraxpila) köyüne geldiler. Eşo’da o aralar bu köyde saklanıyordu. Eşo’ya ‘seni alıp iran’a gideceğiz ve Evdoyi aşireti ile sulh yapacağız. iran devleti de ‘barış yaparsanız Eşo’yı af ederiz demiş’ diyerek, Eşo’ya tezgâh kurarak iran’daki Hacı Cefan köyüne zütürdüler. Eşo’yi yanlarında zütüren ekip, konakladıkları evde akşam yemeği sonrası ‘Senin Tay hastalanmış, huzursuz kalkıp bir baksana ‘ deyince, Tay’ını canından çok seven Eşo, hayvanların barındığı küme girer. Amcası oglu ve kaynı olan Cengiz ise, önceden hayvan yemliğine girerek, elindeki silahla saklanır. Eşo, Tay’ın başını tutup neden huzursuz olduğuna bakınca, Cengiz elindeki silahi Eşo’nun çenesinin altına dayar ve şarjorü boşaltır, Eşo orada can verir. Eşo’nun kardeşi olan Şemsettin ise olaylardan habersiz, başka bir köyde tandırın başında otururken, yine Cengiz’in kardeşi olan Cemal tarafından öldürülür. Ve iran ile Türkiye’de uzun süre adından söz ettiren Mamedi’lerin ‘asi Eşkiyası’ böylelikle bir efsane olup Mengene dağlarına veda eder.”
    Son cümleleri inci tanesi gibi dudakları arasında dökülen Xalé Mustafa, yıllardır ağızdan ağız’a söylenerek, dengebjlerin türkülerine konu olan ‘Eşo Hikâyesi’ne son noktayı koydu
    ···
  9. 34.
    0
    Elbak Coğrafyasında Bir Efsana ‘EŞO’YI MAMEDi’
    Bu gün sizlerle paylaşacağımız öykü, yaşadığımız coğrafyada, yarım asır öncesi yaşanmış bir ihanetin öyküsüdür.
    Heval no Paylaşalım Daha Çok Kitleye Ulaşması Adına ..!!
    Bu öykü; Mengene sıradağlarının öte yakasında yani, Acem eli sınırları dâhilinde bulunan Kürt köylerinde, iftiraya kurban giden ve amcası oğlu aynı zamanda öz kaynı tarafından, pusuya düşürülerek öldürülen Eşo’nun öyküsüdür.
    40 yılı aşkın zamandır yaşanan cinayetin öyküsü, yıllar boyu dilden dile anlatıldı.
    Birilerin ‘eşkıya’ dediği, birilerinin ise ‘ihanete başkaldıran ‘mit’’ olarak tanıdığı Eşo, nam ı değer Eşo’yé Mamedi’nin pusuya düşürülerek öldürülmesi 1971 yılında gerçekleşti.
    XALé MUSTAFA ANLATIYOR
    Uzun yıllar öncesinde yazmak istediğim bir öykünün detaylarını öğrenebilmek için; Son yılların en şiddetli kar yağışının olduğu bir gece vakti, Çaldım Xalé Mustafa’nın kapısını.
    Takvim yaprağı,2012 yılının 17 Aralık tarihini gösteriyordu…
    80’nine merdiven dayayan Xalé Mustafa, yüzünü kaplayan tarifsiz tebessümle karşıladı beni ve oturduğu kanepenin kıyısında bir yer açarak oraya oturmamı istedi.
    Kıramadım Xalé Mustafa’yı.
    Ne dediyse onu yaptım ve yıllardır bir kurt misali içimi kemiren ’Eşo efsanesi neydi?’ sorusunu yönelttim.
    Bu soru karşısında göz bebekleri nemlenen –asırlık çınar Xalé Mustafa ‘dur hele çaylarımız gelsin de, anlatayım sana olan bitenleri’ diyor ve önüne konulan çay’dan bir yudum aldıktan sonra, başlıyor yarım asır öncesinde yaşanmış ihanetin öyküsünü anlatmaya.
    “Eşo; iran’ın Kürt bölgesinde 24 köye yayılmış Mamedi aşiretinin bireyiydi. Selmas şehrine bağlı Heci Cefané köyünde oturuyordu. Türkiye sınırları dâhilinde bulunan Kürt köylerine de sık sık gelip gidiyordu. Çünkü her iki ülkenin sınırları içinde kalan Kürt köylüleri bir birlerine hısım ve akrabaydılar. Eşo, bizim köylere geldiğinde babamın evine sıkça misafir olurdu. Ben o sıralar kırk yaşlarında falandım. o da yaklaşık benim yaşlardaydı. Çok sohbet etmişliğimiz vardı’
    EŞO; BiR iNSAN AZMAN’YDI
    Xalé Mustafa, yarıladığı çaya ara verip, sözü Eşo’nun fiziksel yapısında yoğunlaştırarak şunları söylüyordu.
    ‘Esmer, uzun boylu, boyuna göre cüsseli ve yakışıklı biriydi. Bir o kadar da insancıl ve yapıcı biriydi. Evli ve Ferhat ile Ferhedün adında iki erkek çocuğu vardı. Babası Ahmet(Ehmedé Din) hastaydı ve evin bir bölümünde zincire bağlıydı. Çünkü salıverildiğinde çok saldırgan davranıyordu. Annesi, bölgede cömertliği ve milliyetçiliği ile nam salan Toso’nun kızı Nuriye’di.Eşo’nun üç de erkek kardeşi vardı. “
    Eşo’nun nam ı diğer Eşret’i Mamedi’nin kendi halinde, ticaretle uğraşan, beladan uzak, ağalık, beylik arayışı olmayan biri olduğunu söyleyen Xalé Mustafa,’Eşo’yu kalleşçe vurdular, hak etmemişti’ diyerek, efsanenin detayına temkinli sözcüklerle devam ediyordu.
    ‘az önce dediğim gibi, uzun boyu, cüsesi ve mertliği ile yörede nam salan Eşo, ticaretle uğraşıyordu. o Zamanlar Afyon adı verilen uyuşturucu, Türkiye üzerinden, Sınır köylerindeki tacirler tarafından iran’a zütürülüp satılıyordu. Yine böyle bir sevkiyat sırasında uyuşturucu madde yakalandı ve yüklü miktardaydı. Söz konusu uyuşturucunun Eşo’nun olduğu söylendi. Ancak sürekli evimizde kalan bu adamın böyle bir olayın içinde olmadığına tanıklık ederim. Geçmiş zamandır, Eşo hayatta değil. Ama vicdanen konuşmak lazım. Eşo bu olayda günahsızdı. Ne var ki günahsız olması onu iran devletinin nezdinde suçlu olmaktan kurtaramadı. Yakalan uyuşturucudan dolayı Eşo, iran devleti tarafından olayın faili olarak aranmaya başlandı ve gıyabında ağır cezalar verildi. Eşo artık bir firariydi.’
    EŞO’NUN YAKALANMASI iÇiN KÜRTLER SiLAHLANDIRILDI
    iran devleti tarafından ‘uyuşturucu ticareti yapmakla’ suçlanan Eşo’yé Mamedi, yakalanmamak için kaçmaya başladı. adı ‘firari’ye çıkan Eşo, Elbak (Başkale) köylerine daha sık gelmeye başlıyor ve Xalé Mustafa ve ailesinin yanına sığınarak gelişmeleri izliyor.
    Bundan sonraki süreci de evinde Eşo’yı barındıran Xalé Mustafa şöyle anlatıyor.
    “iran devleti uzun yıllar Eşo’nun peşine düştü ama bir türlü yakalayamadı. Eşo hakkında iran güvenlik güçlerine giden her ihbar sonrası iran güvenlik güçleri Eşo’nun geçebileceği güzergâhlara pusu attı ve her defasında Eşo, birçok iran Pastarını öldürerek çemberi yardı. Eşo’yla baş edemeyeceğini anlayan iran devleti, devreye yörede nüfuz sahibi olan Kürt aşiretlerini devreye soktu. Eşo’nun yakalanması için, sınırdaki Kürt köylülerini silahlandırdı ve maaş’a bağladı. Bu aşiretlerden biri de, Başını Heci Zébı denilen aşiret ağasının çektiği Evdoyi aşiretiydi. iran ve Türkiye sınırları dâhilinde bulunan Kürt coğrafyasında aşiret mensupları bulunan Evdoyi aşireti, Eşo’yu yakalayıp iran devletine teslim etmek için harekete geçti.”
    ANNESiNi, ELiNDE KURAN -I KERiM’LE HECi ZéBI’YE GÖNDERDi.
    Kutaz ağa’ya bağlı Evdo’yi aşireti, iran devletinin verdiği silah ve parayla Eşo’nun peşine düşünce, Eşo’nun mensubu bulunduğu ve Kürt mücadelesine sunduğu katkılarla adından söz ettiren aşiret ağası Senar Mamedi’nin liderliğini yaptığı Mamedi aşireti bu olaydan ciddi hoşnutsuzluk duyar.
    Aşiretler arasında Eşo olayından kaynaklı tatsızlıklar başlar, her geçen gün iki aşiret arasındaki gerginlik daha da artar.
    Bundan sonraki gelişmeleri yine Xalé Mustafa’nın anlatımlarıyla aktarıyorum.
    ‘Eşo’nun yakalanıp iran devletine verilmesi için, Evdoyi aşireti silahlandırılınca, bu gelişmelerden kaygı duyan Senar Mamedi (Ki Senar, Yüksel tahsil görmüş, çeşitlki Avrupa ülkelerinde okumuş ve iran Kürtleri ile Mella Mustafa Barzani hareketinde görev almış bir Kürt yurtseveridir.) aşiretler arasında tırmanan gerginliğe ‘dur’ diyebilmek için Evdoyi aşiret büyükleri nezdinde girişimlerde bulundu ama Evdoyi’leri takındıkları tutumdan vazgeçiremedi. Bunun üzerine Eşo tekrar devreye girdi ve olası aşiret kavgasının önüne geçebilmek için Annesi Nuriye’nin eline Kuraan ı Kerim vererek, Evdoyi aşiret reisi Heci Zébı’nın evine gönderir. Nuriye Hanım, Heci Zébı’nın evine giderek elindeki Kuran ı Kerim’i kaldırıp, Kutaz ve aşiretinin Eşo’nun peşini bırakmasını ister. Oysa Heci Zébı, Kürt kültüründe büyük bir önem atf eden Kadının rolünü görmezden gelir ve tüm değerleri çiğneyerek Eşo’nun annesine şu cevabı verir “Ben senin oğlunun kafasını koparıp iran şahına göndereceğim. Bunu yapmak için Şah’a verilmiş sözüm var’ der. Nuriye Xanım ,Zébı’nın bu tavrı karşısında evi terk eder’
    EŞO TEK TABANCA KÖYÜ BASAR
    Evdoyi aşiret reisi Heci Zébı’nın bu tavrını ‘Kabul edilemez’ Bulan Eşo, Annesi şahsında Kürt kadınına karşı sergilenen hakaret karşısında silahlanarak Heci Zébı’nın köyünü basar.
    Söz Yine Xalé Mustafa’da.
    “Eşo’nun annesi büyük bir hakarete uğramıştı ve bu hakarettin Kürt kültüründeki ifadesi ‘Ölümdü’…Eşo Boz tay’a atladı(Arap seglavisi olan Tay’ı çok seviyordu) ve yanına yirmi addıbını alarak, Heci Zébı’nın ’nın köyünü bastı. Günlerden Ramazan ayının son gecesiydi. Yıl 1971…Köylüler, Köyde camii olmadığı için, köydeki bir evde toplanmış ve orada Teravih namazı kılıyorlardı. Eşo, Evin kapısını araladı ve elindeki mavzerle teravih namazında olan Evdoyi aşiretine mensup insanları taradı, saldırı sırasında kırk kadar insan öldü.(kimi çevreler bu sayının daha da fazla olduğunu söylüyor).Daha sonrada köyden ayrılarak, Türkiye’de bulunan Saçan köyüne döndü. Eşo’nun köy basmasından sonra iki aşiret arasında büyük husumet başladı zira bu iki aşirete bağlı köylerde birbirlerine komşu köylerdi.”
    DEVLETiN, AŞiRETiN BAŞ EDEMEDiĞi EŞO, AiLE iHANETiNE KURBAN GiTTi
    Xalé Mustafa’nın anlattığı efsanede son sahneler oynanıyordu. iran devletinin yakalayamadığı, silahlandırılmış aşiretin, üstesinde gelemediği Eşo yani Eşo’yı Mamedi, aile bireylerinin kurduğu tezgâhla ölüme kucak açtı.
    Hikâyeyi uzun uzadıya anlatan Xalé Mustafa, öykünün sonuna geldiğinde hem duygulanmış hem de Kürtler arası ihanetin yarattığı tahribatla iyice kederlenmişti.
    Oysa yarım kalan bir öykü vardı.
    Direttik ve boğazında düğümlenen cümlelerle, ihanetle son bulan bir yaşama dair hikâyeye şu cümlelerle son noktayı koydu.
    “Eşo artık bir efsane olmuştu. Anneler, çocukları
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    0
    https://tr.wikipedia.org/wiki/Kürt_Mitolojisi
    ···
  11. 36.
    0
    Hersey bundan ibaret

    http://galeri.uludagsozlu...tolojisinde-eşek-685089/
    ···
  12. 37.
    0
    kaçakus electrikus - enerji tanrısı
    ···
  13. 38.
    0
    kürtlerin evrimi böyle oldu
    ···
  14. 39.
    0
    Gök Eşek, k.rdü yengesine yar etsin ve hainlik öğretsin adgfgjfdsdsfgsd
    ···
  15. 40.
    0
    çalıntı başlık: (bkz:antik kürt mitolojisi
    )
    http://www.incisozluk.com...tik-k%C3%BCrt-mitolojisi/
    ···
  16. 41.
    0
    Tevfik Mahmut Hamza (PiREMERD) ŞAiR YAZAR GAZETECi.
    1909-1923 Arasında da Türkiye ve Kürdistan'da Çeşitli Bölgelerinde Vali Olarak Görev Aldı. 1925 Yılında Süleymaniye'ye Döndü. 1926 Yılında, Kürt gazetesi Jîyan'ın Editörü, 1932 Yılında Derginin Müdürü Oldu. 1938 Yılında Gazetenin Adı Jin Olarak Değiştirildi ve Gazete 1950 Yılına Kadar Yayına Devam Etti. Ayrıca Kürdistan'da ilk Özel Kürtçe Okul Qutabxaney Zanistî (Bilim Okulu) Kurulması için Çalıştı.
    ···
  17. 42.
    0
    Asil ve Cesur Kürt kadınları

    Kürtlerin "AMOJiN"ları Dünyanın Amazonları oldu! Eski Greklerin Aryanîk mitoloji ve Kültür öğelerini çeşitli şekillerde boyutlandırarak kendilerininmiş gibi sunduklarını artık çok iyi biliyoruz. Bunlardan biri de AMAZONLAR BiRLiĞi dedikleri sadece kadınlardan oluşan topluluktur. Bunların merkez üslerini de bazen Karadeniz kıyıları, bazen Kuzey Afrika bazen de Yunanistan olarak göstermişler. Bunun ne olduğu, esas ana vatanların nerisi olduğu tarafımızdan detaylı olarak, tarihi, mitolojik, kültürel, coğrafi vs.açılardan ele alınarak ortaya çıkarıldı. Kürdistan'ın Anatanrıçalar Yurdu olduğunu herkes gibi bizde biliyoruz.

    Abovyan yazıtlarında Kürtler: "En sert ve acımasız mevsim kıştır. Ama Kürtler kışın 20-25 derece soğuğunda bile yalın ayakla çalışıyor ve geziyorlar. Hastalıklarını otlarla iyileştirmeye çalışıyorlar. Yaşlıları bile çok moralli ve genç gibi ayaktadırlar. Onlarda 120-130 yıl yaşayanları az değil. Kürtleri ilk bakışta tanıyabilirsiniz cesur bakışları ve korku salan bir duruşları vardır... Kürtler söz verdiğinde, emanet aldığında yâda, sır konusunda söz vermişse onu saklarlar. Bir Kürt hayatından vazgeçer ama bu sözünden vazgeçmez. Kadınları amazonlar gibidir. Çok cesur ve korkusuz erkekler gibi giyinip silah kuşanabiliyor, çatışmalara çekinmeden katılabiliyorlar. Özellikle bey kadınları bu konuda daha atılganlar." Bir Kızılbaş-Kürd Amazon: Fate Reş: Kürt Amazon istanbul'da' 'Kürt Aşiret Reisi Kadın 300 Amazonla istanbul'da' 'Kürt Prensesi Savaş'ta' ingiliz The Illustrated London News, 24 Haziran 1854 tarihli sayısında Kara Fatma'nın nerden geldiğini de yazıyordu: 'Kara Fatma'nın kendisi, bir Kürdistan şehri olan Maraş'tan. Gezgin bir irani kavim olan Kürtler'in yiğitlikleri düşmanlara büyük korku verir... '

    Soane, şöyle bir anısını aktarır: "Birçok kez evin hanımı kocası evde olmadığı halde, beni bir erkek gibi karşılamış, yanıma oturarak benimle konuşmuştur. Bu hareketleri yaparken de iranlı ve Osmanlı kadınlarında görülen garip bir bönlük ya da yapmacık namuskâr anne davranışlarında bulunmamıştır. Hatta kocası gelip, atını bağlayıp çadıra girinceye kadar da bana hizmetini sürdürmüştür."

    19. Yüzyılda Mirliklerin çözülmesinden ve Kürt halkının Osmanlıya başkaldırmasından sonra, kadının yeniden savaş ve politika sahnesine çıktığı görülüyor. "Kürt kadınlarının ustalıklı at biniciliğinden(süvarilik) övgüyle söz ediyorlar. Sözgelimi 19. yüzyılın ilkyarısında Kürdistan'ı gezen Fransız gezgin M. B. Poujoulat, Kürt kadınlarına ilişkin gözlemlerini şöyle yansıtıyor: "Kürt kadınları gerçek amazonlar; mükemmel ata biniyorlar ve kocaları gibi silahlılar. Zarif vücutlular, ama güneşten yanmış yüzleri hiç de sevimli değil. Kesinlikle peçe takmıyorlar; giysileri deri kemerle sıkılan, göğsü açık gri kumaştan oluşuyor. Küçük paralar bağladıkları uzun siyah saçları omuzlarında dalgalanıyor. Başlarına, geriye sarkıttıkları sarı veya mavi ince bir örtü takıyorlar, çıplak ayakla geziyorlar".

    Üç yıl boyunca iran ve Gülistan'ı gezen Alman Georg Fowler'in tesbitleri de aynı doğrultudadır: "Yedi yaşından itibaren erkek çocuklar silahla tanıştırılırlar. Kadınlar bile, bedenlerine büyük güç kazandıran silah kullanma alıştırmalarından nefret etmezler. Kürt kadınları, buğday tenli, pazılı; bazen örgülü, bazen sarkık, bazen de yabanice dağılmış uzun saçlıdırlar. Büyük siyah gözleri parlak ve hayat doludur. Fakat gözündeki bu hayatiyet ve canlılık, vahşi tabiat ortamından dolayı ele-avuca sığmayan karakterdedir."
    Kırsal kesimdeki Kürt kadınlarının, çoğu zamanlarını ev işlerinde ve kirmenle yün eğirmekle geçirdiklerini belirten yazar, bu kadınların takıyı çok sevdiklerini, alınlarında ve vücutlarının başka yerlerinde sıralamış oldukları metal takılan taşıdıklarını söyler.

    "Havva'nın güzel kızları ebeveynlerinin yanında o kadar değerlidirler ki, bu değerden dolayı, evlendiklerinde kendilerine para verecekleri yerde, başlık parası talep ederler. Evlenecek koca, evlilikten dolayı kızın anne ve babasının mahrum edildikleri hizmet yerine maddi bir bedel öderler. Eşiyle birlikte Kürtler arasında uzun çalışmalar yapmış Fransız gezgin ve antropolog Ernest Chantre, gözlemlerine dayanarak şu belirlemelerde bulunur: "Kürt kadınları, genellikle güzel ve iri yapılıdır. Özellikle dağlarda yaşayan Kürt kadınları, yabancı erkeklerin yanında yüzlerini gizlerler. Kadınlar, burunlarına hızma, kollarına metal bilezikler takarlar. Kürt kadınları, genellikle çadırların kurulmasında ve yerleştirilmesinde büyük hüner gösterirler. Kürt kızları çok güzel halı dokurlar."
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    0
    idam edilmeden önce annesiyle görüşme esnasında : ''Anne endişe etme , ben artık Kürdistan özgürlük mücadelesinin bir bireyiyim ve Kürdistan'ın kurtuluşu için mücadele ediyorum. Dün, Saddam Hüseyin cezaevine gelerek beni ziyaret etti. Amacı beni kandırmak ve ilkelerimden vazgeçirmekti ve mücadelemi terk etmem karşılığında maddi destekle bana makam teklifinde bulundu. Fakat ben asla Kürd halkını utandırmayacağımı, milletimi satmayacağımı söyledim. Kendimi Kürdistan'ın Bağımsızlık mücadalesine adadığımı ve idamı onurla karşıladığımı söylemem üzerine Saddam çıldırdı. Ben işte o zaman onun ne kadar aciz olduğunu gördüm. Biz Kürdistan'ı satmadığımız ve Kürdistan için öldüğümüzde binlerce Kürt uyanacak ve Kürdistan bayrağımız dağlarımızda özgürce dalgalanacak. Ben ölürsem üzülme güzel annem'' der
    LEYLA QASIM
    ···
  19. 44.
    0
    FATA REŞ XANIM
    Kürt kadın tarihinde önemli bir yer tutan Fata Reş Xanim’in (Bazı Kürt bölgelerinde Fata Nêr - Erkek Fatma olarak bilinir) hayatı ile ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Dönemin Avrupa gazeteleri onu “Kürt Prensesi”, “Kürdistanlı Kara Fatma” ve “Kürt Amazonu” olarak tanıtırlar.
    Osmanlı’da ise 1853-1856 yılları arasında katıldığı Osmanlı - Rus savaşlarından dolayı “Kürd Mücahidini” olarak bilinmesine rağmen ittihat ve Terakki yönetimiyle birlikte bir Türk kadın kahramanı olarak sunulmaya çalışılır. Çukurova bölgesinden olduğu ve savaş zamanı Mustafa Kemal ile görüştüğü söylenir.
    1956 yılında hayatı da filme çekilen ‘Kara Fatma’nın Türk milli mücadelesinin önemli bir yüzü olduğu savunulur. Oysa gerçekte o bir Kürt kadınıdır ve 1800′lü yılların sonunda ölmüştür.
    ···
  20. 45.
    0
    K*rtler size napti amk ashjdjshsg
    ···