/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 41.
    0
    Reserved 30
    ···
  2. 40.
    0
    https://s22.postimg.org/i...9d/IMG_1954_copy_copy.jpg

    Karacaköy'deki köşkü, arkasındaki havuzu ve ormanı en altta görebilirsiniz. Hemen önündeki köyler arası yol ve ilerisinde de köyün stadı. çimlerini düzeltip oynadığımız tarafı işaretledim. yanındaki küçük işaret, bekçi ile konuştuğumuz bekçinin odası, yukarıdaki küçük işaretli alan ise bekçi bedenindeki varlığı gördüğümüz yer.

    google maps'te arayan herkes bu alanı bulabilir. köy çıkışına bakmanız yeterli. ormanlı köyündeki mahzun'un evinin tam koordinatını vermeyeceğim. o mekanı haritadan bile görmek istemiyorum çünkü.
    ···
  3. 39.
    0
    muskamı boynuma takmış, kili de avcumun içinde sıkı sıkı tutuyordum. mahzun okumaya başladı. seslenişleri yükseldikçe eliyle bana pencereyi gösteriyordu. perdeyi araladım ve pencereyi açtım. gitmem gerekiyordu. mahzun, onlarla anlaşma yapmak için onları oyalayacak o arada ben de gidecektim. muskam ve elimdeki kil ile de beni takip edemeyeceklerdi. plan buydu.

    çürümüş tahta pencereden bacağımı çıkardığım an ferahlamış bir şekilde toprağa adımımı attım ve geldiğimiz yöne doğru baktım. iki araba gelmiştik ama şu anda arabaların olduğu yerde, gözü bağlı bir at duruyordu. hiç kıpırdamadan... sorgulamadım neler olup bittiğini. oyalanmadan yola koyuldum. ormanın içinden doğruca ana yola çıkıp otostop çekip bir an önce istanbul'a ailemin yanına gitmek ve bütün olanları unutmak, saklanmak istiyordum.

    mahzun'un tarif ettiği yoldan ana yola çıktım. araba bulmam zor olmadı. çekine çekine de olsa bir adam beni arabasına kabul etti. nereye gittiğimi sordu. istanbul'a dedim ama nereye bırakırsanız olur. oradan devam ederim. cebimde biraz param vardı. kestanelik köyüne kadar zütürdü beni. yol boyunca bir iki cümle soru-cevap konuşmamız oldu. indim. kestanelik'te mavi otobüslere binip çatalca'ya, oradan da beylikdüzü'ne gelmiştim bile. ailem beylikdüzü'nde oturuyordu. iyice rahatlıyordum. yoğun trafik, insanlar, belki bir kaç tanıdık yüz...

    telefonum şarjı çoktan bitmişti. 10 dakikalık yolu yürüdüm, özellikle çamlık bölgelerden kaçındım. insanların olduğu yerden doğruca eve geldim. her şey bitmişti. ya da ben öyle sanıyordum...
    ···
  4. 38.
    0
    Rez alayım okurum
    ···
  5. 37.
    0
    başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. bir gecede hayatım allak bullak olmuştu. ne yapacağımı bilemez bir halde mahzun'a döndüm:

    ne yapmalıyım?

    mahzun devam etti: sana verdiğim kili yanında taşı. o yanındayken senin bedenini ele geçiremeyecekler. ama kafanı karıştırmaya devam edeceklerdir. durumu iyi anlamalısın oğlum. bu işi yapacak çok kişi bulunur. kıtmir cemaati diye bilinen bir grup insanoğlu ve ateşten olanların ittifak kurduğu, kafir cemaatine bulaşmamalısın. seni bulmamalılar. şimdi yeni bir muska yazacağım. sana verdiğim kil ile birlikte yanında taşı, boynuna as. bu muska senin bu cemaat tarafından bulunmamanı sağlayacak. eğer iman eden ateşten olmaların ilgisini çektiysen, kafir olanlarının da peşine düşmesi geç olmayacaktır.

    mahzun bir yandan konuşuyor bir yandan da muskayı yazıyordu.

    ee dışarıdakileri ne yapıcam dedim sessizce. nasıl kurtulucam burdan? nereye gidicem? halamlara ne olacak? aileme nasıl anlatıcam bunu? tamamen kurtulmamın bir yolu yok mu?'' dedim.

    peşimden gelmelerini istemiyorum...
    ···
  6. 36.
    0
    Devam et okuyorum ben
    ···
  7. 35.
    +3
    gözümü kırpmadan dinliyordum mahzun'un sözlerini. devam etti:

    içerdekilerle ve hatice'nin bedenini kullananla konuştuğumda, benim bu işe karışmamamı söylediler. sürekli senden zaem alzzalam olarak bahsediyorlardı. bu kötü insanoğlu demektir. ve bu hitap 13 yüzyıldır kafir ateşten yaratılanları kontrol eden insanoğlu için kullanılmıştır.

    galinaan diye sayıkladı hatice.

    mahzun devam etti: evet aynı zamanda senin çocuk olduğunun farkındalar. onları caydıracak bir güce sahip olmadığını biliyorlar. bu yüzden seni bana getirdiler evladım. seni o karanlık boşluğa, hiçliğe, deliliğe sürükleyemiyorlar. çünkü bunu yaparlarsa kafir olan ateşten yaratılanlar ile inananlar arasında büyük bir husumet çıkacağına inanıyorlar. seni bana getirdiler.

    çünkü bir insanoğlu tarafından öldürülmeni istiyorlar!..
    ···
    1. 1.
      0
      Rezervasyon
      ···
  8. 34.
    0
    anahtarı elektrik panosunun zannettim, sonra olmadığını anlayınca masaya bıraktım dedim. ne önemi var ki? ne yapmam gerekiyordu?

    anlamıyorsun! dedi mahzun. seninle oyun oynamışlar. tıpkı senin onlarla oynadığın gibi. gerçek olmadıklarını düşündüğün için, telefonda üç harflilere seslendin. onlar halis ateşten yaratılmışlardır. elektriği ve ateşi kullanabilirler. seni duydular. zaman ve mekandan muaf tutulmuşlardır. sonra senin sesinle sana karşılık verdiler. insanoğlu, elektriği nasıl kullanmaya başladı sanıyorsun! bilime çok güveniyorsun çocuk! yüreğinden geçen elektriği görür ve hissederler. biz ademoğullarının gözlerinde bir perde, yüreğimizde ise mühür vardır. ateşten yaratılanlar, bizi hissederler, anlarlar. bilimin pgiboloji dediği şeyi gürültü gibi duyar, algılarlar. senin içindeki isyanı, kendini beğenmişliği, saldırganlığı görmüşler. ve anladığım kadarıyla seni olmadığın bir şey zannediyor, belki de bilerek onun yerine koyuyorlar. kafir üç harfliler, her insanoğlu döneminde, bu işlerle uğraşan bir insan tarafından yönetilirler. şu an peşindekiler iman edenler. seni, kafirlerin yeni lideri sanıyorlar. yokluğa sürüklemek istiyorlar sen henüz güçlenmeden. asıl korkman gereken ölüm değil oğlum! asıl korkman gereken, kafirlerin seni farketmeleri... işte o zaman kendini bu alemden soyutlayabilecek ne gücün ne de isteğin olacak!..
    ···
  9. 33.
    +1
    hatice, iblis! diye bağırarak uyandı.

    mahzun, sakinleştirmeye çalışıyordu. sessizce konuşuyorlardı divanda duymamı istemeyerek. hatice hala öfkeliydi.

    bu çocuk kafir! gitsin bu evden. herkesle uğraştık, senin yanında durdum hep, ne dersen yaptım mahzun. ama bu çocuk gitsin bu evden.

    olanları hala anlayamıyordum. ne yaptığımı bilmiyordum. telefonu açmamalı mıydım hiç?

    kafir bu! onları kontrol ediyor. kafir üç harflilerin komutanı bu çocuk! halaları da farketmiş demek ki teslim etmişler bunu üç harflilerin iman edenlerine. biz de bırakalım. belasını bulsun. onu korumak için kendimi riske atamam!

    mahzun ve hatice bana bakıyordu ve mahzun benden bir açıklama bekliyordu.

    hiçbir şeyden habersiz, ne dediklerini anlamadığımı, kimseyi kontrol etmediğimi, imansız olmadığımı söyledim. mahzun, eğer bir işe karışmışsam derhal anlatmam gerektiğini, aksi taktirde yardım edemeyeceğini söyledi.

    olanları tekrar tekrar düşünüyordum ama hiçbir şey yapmamıştım. gece olanları anlattım en baştan. telefon çaldı halam açtı, sesinin tekrarlandığını söyledi, korktu. sonra telefonları gezerek kuzenlerime şaka yaptım. tekrar gelen telefonu açtığımda kendi sesimi duydum. erman babasını gördüğünü söyledi. sonra stadta olanları anlattım, bekçiyi...

    dur! dedi mahzun. üç harflilerin gösterdiği anahtarı ne yaptın?!
    ···
  10. 32.
    0
    sene 2003. orta okulu yeni bitirmişim. halamların köşkünde geçirdiğim o geceden sonra neye nasıl inanacağımı bilemiyorum. ruhum kan içinde. ayağa kalkıp devam edecek gücüm yok. ölümü arzuluyorum ve belki de ilk defa hayatımda karanlık bir ölüme uyumak istiyorum:

    hava çok temiz. derinlerden kuş sesleri geliyor. güneşin yüreğime kadar damladığını ve beni endişelerden uyandırdığını hissediyorum. yemyeşil bir ağacın altındayım. yavaş yavaş yukarıya tırmanıyorum. hiç yorulmadan. ağacın en tepesine baktığımda bir ışık hüzmesi güneşten sekerek ağacın dallarını aralayarak gözlerime giriyor. dengemi kaybediyorum. düşmeye başlıyorum. ben düştükçe hava kararıyor, kuş sesleri diniyor, boğazımda aynı yanma, dilimde aynı acı tat, burnumdaki sızı... gözlerime asitler değiyor sanki, zehir soluyorum tekrardan. kollarıma bakıyorum, derin derin kegibler açılıyor yavaştan. dik dik kegibler yakıyor tenimi. o anda uyanıyorum. ölmemişim, ölememişim.

    mahzun tekrarlıyor: ne yaptın sen?! her şeyi anlat hemen.
    ···
  11. 31.
    0
    al laanet la ramy ve ennehu kane yekulu sefihuna alallahi şetata

    al laanet la ramy ve enna zanenna en len tekulelinsu velcinnu alallahi teziba

    al laanet la ramy vekem ehlekna kablehum min karnin hum eşeddu minhum keziban

    diye son kez bağırdı mahzun.
    derin bir sessizliğin ardından beni kaldırdı koltuğa oturttu. koltuğa oturunca hatice'nin yerde baygın olduğunu gördüm. mahzun benden sonra hatice'ye gitti. uyandırmaya çalıştı. fısıltıyla bir kaç cümle okudu, uyandıramayınca kaldırıp divana yatırdı ve dolabına gitti. şifa olsun diye bir muska yazdı hızlıca ve hatice'nin boynuna taktı. naneye benzeyen bir bitki koklatıyordu aynı zamanda.

    gittiler mi? diyebildim sadece.

    yavaşça haticeyi bıraktı ve bana döndü:

    seni almadan gitmeyecekler. ne yaptın sen?
    ···
  12. 30.
    0
    mahzun'un bağırışlarını duyarak gözlerimi hafif araladım. olanları görmek istemiyordum. ölmek istiyordum. bunları yaşamak çok ağır geliyordu.

    atiyhehun ghaabi atiyhehun laanat diye tekrarlıyordu.

    etrafımda olan biteni görmeye başladım. iki elimle sıkı sıkı mahzun'un elini tutuyordum. diz çökmüştüm, yerdeydim. dizlerimde soğuk bir yanma vardı. mahzunsa gözlerini hemen arkama dikmiş, kaşlarını çatmış, sözleri tekrarlıyordu. omzumun üstünden arkama bakmak istedim. göz ucuyla hatice'yi gördüm. tamamen ele geçirilmiş gibiydi ve bu kez yalnız değildi. hatice'nin arkasında boyları değişik gölgeler vardı, elleri bana doğru uzanmıştı. o anda mahzun'un sesiyle irkildim. buraya dön! dedi bir eliyle çenemden tutup çekerek...
    ···
  13. 29.
    +1
    haticenin bedenindeki, gözlerini bana dikip tiz bir çığlık attı. kulaklarımı kapatmaya çalışıyordum. işte o an aydınlık bir rüyaya uyandım.

    hava çok temiz. derinlerden kuş sesleri geliyor. güneşin yüreğime kadar damladığını ve beni endişelerden uyandırdığını hissediyorum. yemyeşil bir ağacın altındayım. yavaş yavaş yukarıya tırmanıyorum. hiç yorulmadan. ağacın en tepesine baktığımda bir ışık hüzmesi güneşten sekerek ağacın dallarını aralayarak gözlerime giriyor. dengemi kaybediyorum. düşmeye başlıyorum. ben düştükçe hava kararıyor, kuş sesleri diniyor, boğazımda aynı yanma, dilimde aynı acı tat, burnumdaki sızı... gözlerime asitler değiyor sanki, zehir soluyorum tekrardan. kollarıma bakıyorum, derin derin kegibler açılıyor yavaştan. dik dik kegibler yakıyor tenimi. o anda parlak bir el görüyorum. bana uzanıyor, düşmemi engellemek için. uzansam tutacağım ama dermanım yok. bir an tüm gücümü topluyorum uzanıyorum...
    ···
  14. 28.
    0
    hatice bir süre sonra geri geldi. ne olduğunu merak eder gözlerle ona baktım. gözleri kapalı bir şekilde konuşmuyor sadece bana doğru ayakta duruyordu. bir anda gözlerini açtı. gözlerindeki o derin boşluğu gördüm. sanki içi tamamen boşaltılmış, yerinde ise kara duman ve isten başka hiçbir şey yoktu. atmosfer bozuluyordu sanki. zehir soluyordum, gözlerime asitler değiyordu, boğazımda acı bir sıkışma. o anda zihniniz olanları açıklamaya çalışamıyor bile. sadece yaşananlara teslim oluyorsunuz. bir film izler gibi izliyordum olanları ve olacakları.
    ···
  15. 27.
    0
    Park ettim
    ···
  16. 26.
    0
    Rezervasyon
    ···
  17. 25.
    +1
    içeriden sesler geliyordu. mahzun'un sesiydi:

    akhbruna alan akhbruna allaanet aleyke ana saydak

    akhbruna ala

    hatice eliyle sus ve burada kal işareti yaparak kapıyı araladı ve mahzun'un yanına gitti. kapıyı arkasından sıkıca kapatmıştı. içeride yalnız kalmıştım. duyduğum hiçbir cümlenin anldıbını anlayamıyor. yaşadığım hiçbir şeyi gerçeklikle bağdaştıramıyordum. ve şimdi odada yalnızdım. içeride varlıklarını bilmediğim, anlayamadığım ama beni istedikleri söylenen akrabalarım vardı. en azından ben onları tanıdığımı zannetmiştim.
    ···
  18. 24.
    +1
    hatice yanıma geldi. kapıyı sıkıca kapattı. odada yalnızdık. camların perdesini çekti. dört duvar karanlık bir şekilde sadece içerideki 4 mumun aydınlığında oturuyorduk. neler olduğunu merak ediyordum. neden benim peşimdeler? neden halamları gördüm? arabaya binmiştim? onca yolu nasıl geldim yürüyerek mi? bütün düşünceler beynimi yorarken haticeden yardım almak istedim. tam ağzımı açmak üzereyken şşşşştt! sakın sesini çıkarma! dedi. sus ve düşünmemeye çalış. sana o kadar ilgililer ki, mahzun ilgilerini çekemiyor. bütün gözleri ve zihinleriyle seni arzuluyorlar.

    yutkundum, sesim soluğum çıkmadı o saniyeden sonra. sanki meditasyon yapar gibi düşünmemeye çalışıyordum hiçbir şeyi. ama çok zordu. bu denli bir durumda stressiz ve düşüncesiz kalamıyordum.
    ···
  19. 23.
    0
    hızlı hızlı işi gücü bıraktım seni bekliyorum.
    ···
  20. 22.
    +1
    ne demek tek başına geldin!? halamlar burda. 2 araba geldik buraya! dedim.

    mahzun, gücünü korumaya çalışıyordu. taviz vermiyordu. bak çocuğum, bana çok sık misafir gelir. ve bu misafirlerin hepsi senin anladığın şekilde misafirler değildir. seni buraya bir kafile getirdi. bana daha önce hiç gelmemiş bir kafileydi. aralarındaki tek çamurdan olma insanoğlu sendin. sakın korkma. kötü bir niyetleri olsaydı çoktan başına gelmiş olurdu. sana bir şey göstermeye çalışıyorlar belli ki. ne istediklerini öğreneceğim. ben onların yanındayken sana hatice yardımcı olacak. dedi.

    kalbim hızlı hızlı atıyor, midem bulanıyordu. dudaklarım ve boğazım kurumuştu bir anda. haticenin bizi karşılayan o güçlü kadın olduğunu düşündüm. ve sadece başımı onaylar anlamda sallayabildim...
    ···