-
7.
+4 -1Sonunda evin önündeydik. Evin önünde kocaman bir demir kapı vardı. kafamı kaldırdım, yukarı bakıp evi iyice süzmeye başladım ama kapıyı sarmaşıklar ve çürümüş bitkiler öyle bir kaplamıştı ki neredeyse evin çatısına geliceklerdi. Yavaşça gelen ama yüksek bir sesle gıcırtı işittim. dedem kapıyı açıyordu. evin içine girdik. babaannem bizi bekliyordu. yüzü çok soluk görünüyordu, sanki hasta gibiydi. elini öptüm. dedem buyrun salona geçin dedi. salona gitmek için attığım her adımda eskmiş tahtalardan gelen ses kulaklarımı cızırdatıyor,bu lanet olası sesi işitmememk için salona doğru hızlı adımlar atıyordum. babam ben banyoya gidicem siz geçin oturun dedi. salona geçtik oturduk. eski bir kanepeye oturdum etrafı gözlemliyordum. boyası eskimiş duvarlar, tozlu raflardaki kalın ciltli kitaplar,ve her duvarda asılı arapça yazılmış bir şeyler asılıydı, sanıyorum bunu dedem hacıya gittiğinde getirmişti.ama beni asıl korkutan şeyler bunlar değildi. duvarın her köşesine asılmış eski, siyah beyaz fotoraflar.her fotorafa tek tek baktım.her birinde ayri bir korku, ayrı bir telaş, ayrı bir ürperti hissediyordum. kafamı sola çevirdim asıl fotoraf oydu salonun en büyük duvarına asılmış, yapayalnız öylece duruyordu. siyah takkeli, gözlerini çatmış sanki bana bakıyordu yanında 2 tane kara çarşaflı kadın vardı önlerinde ise bir çocuk. çocuğun bakışlarındaki ifadeyi o korkuyı size anlatamazdım.tam dedeme bunların kimler olduklarını soracaktım ve kapıda birşey farkettim. kafamı sola çevirdim. kapıdan bir şeyin geçtiğini farkettim. anlık bir olaydı. geçmesi saniye bile sürmedi.bir gölge gibi kapkaranlıktı. çok korktum. içimdeki merakla kapıya doğru gitmeye başladım bir adım attım iki adım attım nihayet üçüncü adımımda onun gölgesini görebiliyordum. çok garipti... (rez alın devamı gelicek)
-
6.
+1iyi denk geldin panpa önlerden rezervasyon alayım
-
5.
0Rez panpa
-
4.
0Okumadım ama kalktı
-
3.
0Rez alak bakam
-
2.
0ben bu entry de bırakıyorum.
tutarsa beni de görürsünüz -
1.
+8 -6Uyarı! lütfen bu tür hikayelerden etkilenenler okumasın...
1992'nin yazıydı. ailemle birlikte dedemlerin köyüne gitmek için yola çıkmıştık.12 saatlik bir yolculuğun ardından köye vardık. köy küçük 110 nüfuslu bir köydü.pek gelişmemişti. hemen köyün girişinde bir cami ve kahve vardı. dedem kahvenin önünde oturmuş bizi bekliyordu. bizi görünce el salladı. arabadan indik görüştük filan oturduk bi çay içtik. dedem yol yorgunusunuzdur eve gidelim dedi. saat yaklaşık 10du.başladık eve doğru gitmeye. köyde hiç aydınlatma yoktu. kapkaranlıktı heryer.biz eve giderken yağmur yağmaya başladı. şimşekler çakıyor, gök gürlüyordu. daracık, karanlık sokaklarda 5 kişi ilerliyorduk. yaklaşık 10 dakikadır yürüyorduk. yağmur hiç azalmadan devam ediyordu.bir mezarlığın önünden geçtik. dikkatimi çeken şey ise köyün çok az nüfuslu olmasına rağmen ve küçük bir köy olmasına rağmen akıl almaz derecede çok mezar vardı. çoğunun mezartaşlaro ya kırık,ya da çatlamıştı.2-3 dk daha yürüdür. dedem en öndeydi bir anda durdu. işaret parmağıyla bir evi gösterdi. işte burası bizim evimiz, burada kalacağız dedi.ev iki katlı. eski.bir sürü çatlaktan oluşan, harap bir evdi.o eve doğru attığım her bir adımda biraz daha ürküyordum... (rez alın devamı gelicek)
başlık yok! burası bom boş!