/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 121.
    +5
    Teklifinin ne olacağını az çok tahmin ediyordum. Kendi kendime (taku yedin oğlum Harun!) dedim ve oturdum yerime...
    ···
    1. 1.
      0
      Devam panpa
      ···
    2. 2.
      0
      Panpa yemek yiyecektim ama senin icin bi 10 part atıcam yemekten sonra devam edicem
      ···
  2. 120.
    +5
    Hayretler içerisinde dinlemiştim olayı. "Peki abi, Şermin ne diyor bu işe?" diye sorduğumda, "Ahh, ah! Hiç sorma! Şermin işin iç yüzünü bilmediğinden çok kızıyor bana! Ayrıca Şermin'in kendi derdi, sıkıntısı ve sorunları da beni geriyor! Anası olacak huur boşandıktan sonra Şermin'i başıma bırakıp, geri memleketine, Almanya'ya döndü! huur orda onla bunla gibişmekten Şermin'le ilgilenmez oldu. O yüzden Şermin'le mecburen ben ilgileniyorum. Kız çocuğu işte, atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. ilerde Şermin Oteli ve dükkanları yönetecek diye çok umut bağlamıştım, ama Şermin'in hiç hevesi yok bu işlerde. Bir de geçen sene, Poyraz diye birine aşık oldu bizim salak kız. huur çocuğu Poyraz bizim kızı... tövbe tövbe, demeye dilim varmıyor, anla işte! Şerefsiz hevesini aldıktan sonra da ayrıldı bizim kızdan! Vuracaktım huur çocuğunu! Ama çok zengin ve nüfüzlu bir adamın oğluymuş, apar topar yurtdışına kaçırdılar iti! Bizim kız da kafayı yedi, Depresyona girdi, kendini Jiletledi falan. Hayata küsmüş gibiydi, aylardır ilk defa bugün yüzü gülüyordu, keyfi yerindeydi! Sana kanı kaynadı, senden hoşlandı galiba!" dedi. Son cümleyi söylerken elimi tutmuştu Muharrem.

    "Yok abi, benle alakasının olduğunu sanmıyorum hiç... " dedim. Muharrem de, "Senle alakası olmaz olur mu Haruncuğum, ben kızımı bilmezmiyim!" dedi. Sonra da Zümrüt'e seslendi, bize iki bira daha getirmesi için. Konunun dönüp dolaşıp bu noktaya gelmesi canımı sıkmıştı. "Abi biralarımızı alıp bizimkilerin yanına gidelim mi?" deyip kalktım. Elimi tutup çekerek, "Yok, otur biraz daha! Sana bir teklifim olacak... " dedi.
    ···
  3. 119.
    +4
    Benim Mustafa diye bir yiğenim var, şerefsizin teki! Bacımın oğlu olmasa, kendi ellerimle geberteceğim iti! Kamyonla köy köy dolaşıp halı kilim satar. Sizin köyde de hurdacı bir tanıdığı varmış, nezaman sizin köye gitse onun evinde misafir kalıyormuş. Zeynebi de orda görüyor ve (Biz aslında çok zenginiz, hatta benim Kuşadası'nda çok zengin bir dayım var. Oteli, Çiftliği, Disko'su, Kliniği, Butiği ve daha bir sürü dükkanları falan var. Bu malların hepsi bana kalacak!) deyip, evlenme vaadiyle kızın aklını çeliyor ve gibip bozuyor! Köye her gittiğinde de, yakında evleneceğiz diye oyalayıp, kızı gibmeye devam ediyor. Sonunda Zeynep evlenelim artık diye sıkıştırınca, bizim şerefsiz birdaha uğramıyor sizin köye! Zamanında kandırabilmek için Zeynebe benim kartvizitimi bile vermiş. Zeynebin umudu kesilince de beni arıyor, bana durumu anlatıyor, benden yardım istiyor...

    Yiğenim bekar olsaydı bunları zorla evlendirirdim de, şerefsiz zaten evli barklı, 2 tane de çocuğu var. Bunu Zeynebe söylediğimde, kızcağız haklı olarak, (Ben ne olacağım şimdi, beni bu halimle kim alır artık?) diye ağladı. Ben de düşündüm taşındım, sırf yiğenim olacak şerefsizin yediği taku temizlemek için, kendisiyle benim evleneceğimi söyledim. Zeynebe anlattım, bu evliliğin sadece kağıt üzerinde olacağını, onunla aramızda ciks olmayacağına dair söz bile verdim! Yani senin anlayacağın, Zeyneple nişanlanmamız ve yapılacak düğünümüz falan, sırf Zeynebin onurunu kurtarmak için! Ha, isterse benle evli kalır, isterse bir iki yıl sonra tazminatını veririm boşanırız, evlendi ayrıldı olur adı! Tamamen kendi bileceği iş!" dedi.
    ···
  4. 118.
    +4
    Demek ki Mürüvet veya Zeynep ağzından kaçırmıştı olayı. Yine de meselenin bu olduğunu öğrendiğimde müthiş rahatlamıştım. Bu arada yürümeye devam ediyorduk. "Tamam abi, Eşeklik ettim! Ne desen haklısın! Ama kızma bana, cahilliğime ver!" dedim. "Kızmıyorum Haruncuğum, zaten mesele de öyle büyütülecek bir mesele değil. gibtir et, unutalım gitsin!" dedi. Elini omzuma koydu ve "Şeyy, öğrendiğime göre Mürüvet'in gerçek kocası yıllardır Rusya'daymış! Gerçi sen iyi gibmişsindir, ona şüphem yok da, ama sanki ateşi sönmemiş gibi geldi bana! Eğer senin için mahsuru yoksa, Mürüvet'i bir de ben gibmek isterim!" dedi.

    Haydaaa! Buyur burdan yak! Ne diyecektim şimdi bu adama? Hadi ben tamam desem bile, Mürüvet bu adama gibtirecekmiydi, onu da bilmiyordum. Bir süre sessiz kaldım. Sonra, "Abi, bence hiç mahsuru yok, Mürüvet'i ikna edebiliyorsan gib! Ama Zeynep ne olacak? Hem Zeynep demişken, yakında evleneceksiniz, ama kızcağızla neden hiç ilgilenmiyorsun?" dedim. Muharrem de, "Madem açık açık konuşuyoruz, gel şuraya oturalım da adam gibi herşeyi konuşalım!" dedi, evin önündeki sandalyeleri işaret ederek. Zümrüt'e de seslendi, bize iki bira getirmesini istedi. Oturduk, biraları içerken Muharrem anlatmaya başladı:
    ···
  5. 117.
    +2
    Meşrubatlarımızı içerken Zeynep de geldi, oturdu yanımıza. Elbiselerini giymişti. Zeynebin yüzüne bakıyordum, neler olduğunu anlamak için. Fakat Zeynep de bakışlarını kaçırıyordu. Huzursuz olmuştum, bir gerginlik vardı ortamda. Sonunda Muharrem kalkıp, kolumdan tutarak, "Gelsene, senle biraz konuşalım!" dedi. Birlikte uzaklaştık onların yanından. Merakla bekliyordum ne konuşacağını...

    "Ulan Eşşek herif! Senin yaptığını Çorumlu yapmaz! Senden beklemezdim böyle bir şeyi!" dedi. "Abi ne oldu ki? Ne yapmışım?" dedim. "Hayır yani, delikanlı gibi gelip söyleseydin ya! O kadar mı anlayışsız birine benziyorum ben?" dedi. "Abi dur bir saniye, sen neden bahsediyorsun?" dedim. "Mürüvet'ten bahsediyorum! Bana niye karın olmadığını söylemedin kerata?" dedi. "Abi, sen en başından Mürüvet'i karım olarak algılayınca, ben de cesaret edip gerçeği söyleyemedim! Özür dilerim!" dedim. "Haruncuğum, bak sen beni daha tanımıyorsun! Ben çapkın bir erkeğim ve çapkın erkeği de severim! Çapkınlık erkekliğin şanındandır! Sen bana gelip deseydin, abi Mürüvet karım değil, ama ben Mürüvet'i gibmek istiyorum, yardım et diye, ben sizi saçlarımın arasında gizler yine gibiştirirdim!" dedi.
    ···
  6. 116.
    +1
    Öpüşmemiz bittikten sonra, bidonlardaki sularla temizlendik. Mayo ve bikinileri giydik. Şermin belime sarılarak, çıktık kulübeden. O anda sanki kaçıp gidecekmişim gibi korkuyordu. Geri dönüşte At'a ilk ben bindim, Şermin de arkama bindi, sarıldı bana. Okadar sıkı sarılıyordu ki, aklıma Muharrem geldi. Şimdi bu kız babasının yanında falan da bana sarılmaya kalkarsa, ayıkla pirincin taşını! Onu uyarmak zorunda kaldım, "Sakın babanın yanında falan birşey belli etme!" dedim. "Sen beni salak mı sanıyorsun? Merak etme, açık vermem aşkım!" dedi.

    Ahıra varıp, At'ın yularını ve battaniyesini çıkardıktan sonra, havuza gittik. Mürüvet çocuğu emzirip, uyutmuş ve elbiselerini giyinip gelmişti. Muharrem'le Pergolanın altında oturmuşlar, samimi şekilde birşeyler konuşuyorlardı. Zeynep ortalıkta yoktu. Biz selam vererek yanlarına yaklaştığımızda konuşmayı kestiler. Muharrem, "Gelin oturun!" deyip, Zümrüt'e seslendi bize soğuk meşrubat getirmesi için. Sonra da, "At gezintiniz nasıl geçti?" diye sordu. Şermin birşey demezken, ben, "Güzeldi de, Zeynep nerede?" dedim. Muharrem'den önce Mürüvet cevap verdi soruma, "Duş alıp üzerini değiştirmeye gitti!" dedi. Mürüvet gözlerime bakmamıştı bunu derken. O anda ne olduğunu bilmesem de, ortada birşeylerin döndüğünü hissediyordum.
    ···
  7. 115.
    0
    Şermin ikiletmeden dörtayak domaldı yatağın üzerinde. Arkasına geçtim. Bitiyordum bu görüntüye, amcığı yine Şeftali gibi arkaya çıkmıştı. zütünün yanaklarını iki elimde ayırıp yüzümü gömdüm arasına. Aşağıdan yukarıya birkaç kez yaladım, amcığından zütünün deliğine kadar. Krater çukuru gibi duran Kahverengi züt deliğinde daire çizerek gezdirdim dilimi. züt deliğine bolca tükürük bırakınca, Şermin anlamıştı zütünü gibmek istediğimi. Yüzünü yatağa gömerek, zütünü biraz daha yükseltti. Yarağımın başını tükürükle ıslatıp, dayadım züt deliğine. Bastırınca, "Ihhhh!" diye inledi. Durup, "Acıyor mu?" diye sorduğumda ise, "Hayır, durma, devam et!" dedi. Ben de bastırmaya devam ettim. zütü daha önceden gibilmişti, fakat epeydir gibilmediğinden olsa gerek, yarağımın hepsini sokana kadar biraz uğraştırmıştı beni.

    zütüne pompalamaya başladığımda, Şermin de elini dıbına atmış Klitorisini okşuyordu. Ben zütünden, o amından aldığı zevkle, ikimiz de inliyorduk. Olanca hızımla ve gücümle basıyordum zütüne. Bu 10-15 dakika devam etti böyle. Sonunda Şermin elini amından çekti ve "Ben bittim aşkım, hadi sen de gel!" dedi. O demese bile, zaten ben de boşalacaktım. Birkaç kez daha pompaladıktan sonra, zütüne kenetlenip, böğürerek fışkırttım döllerimi içine. ikimizin de nefes alış verişi normale dönene kadar, öyle kenetli kaldım. Yarağımı zütünden çıkardığımda, çevik bir hareketle döndü ve "Seni çok seviyorum aşkım!" deyip, dudaklarıma yapıştı.
    ···
  8. 114.
    0
    Beni asla terketmeyeceğine yemin et!" dedi. Sırf arıza çıkarmasın diye, "Yemin ederim!" demek zorunda kaldım. Şermin ise tehditkar bir bakışla, "Bak, eğer sen de beni o huur çocuğu gibi terk edersen, bu sefer valla da billa da öldürürüm kendimi!" dedi. Bunu dedikten sonra gözleri dolmuştu. Herhalde zütünün yanağındaki dövmedeki (P) harfiyle başlayan bin bunu terketmişti. Onu teselli etmek amacıyla, saçlarını okşayarak, "Korkma, ben seni asla terk etmem aşkım!" dedim. Anlık durumu kurtarmak için söylediğim her cümlede, kendimi biraz daha batağa çekiyordum. Evet, başıma belayı çoktan almıştım ve bu işten nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.

    Bu canımı sıkan konuşmadan sonra yarağımın da keyfi kaçmış ve sertliğini kaybetmiş, inmişti. Şermin ise mutluluktan rüya aleminde geziyordu. Sımsıkı sarılmıştı bana, nerdeyse nefes alamıyordum. Şermin'e, "Bizimkiler merak etmesinler, gidelim mi?" dediğimde kendine geldi. Kafasını göğsümden kaldırdı ve "Ben çok salağım yaa! Kusura bakma aşkım, sen daha boşalmadın!" dedi. "Boşver önemli değil, yarağım indi zaten!" dedim. "Yok yok, seni boşaltmadan bir yere gitmiyoruz aşkım!" dedi ve aşağı kayarak, inik yarağımı yalamaya, emmeye başladı. Taşaklarımı avuçlayıp, inik yarağımı komple ağzına alıyor, emiyor, somuruyordu. Yarağım yeniden kazık gibi olunca doğruldu ve "Nasıl istersin aşkım, sırtüstü mü yatayım, domalayım mı?" diye sordu. Tercihim belliydi, "Domal!" dedim.
    ···
  9. 113.
    +1
    Şermin'in dıbını iyice sulanmaya başladığında, yarağımı yalamayı bırakıp, üstümde ileri kaydı. Yarağımı eliyle dıbının deliğine yerleştirip, içine aldı. Sırtı bana dönüktü ve elleriyle ayak bileklerimden tutunup, belini yukarı aşağı oynatırkenki manzara müthiş azdırıcıydı. Ben de yarağımın dıbına giriş çıkışını daha net görebilmek için, iki elimle zütünün yanaklarını ayırıyordum. Bu kız Pgibopat falandı, ama gibişmeyi harbiden iyi biliyordu. Hiç acele etmeden, tadını çıkara çıkara, inleye inleye, kaldırıp indiriyordu amcığını yarağımın üzerine. Ve yarağımın gövdesi amcığından her göründüğünde, am sularından dolayı parıl parıl parlıyordu.

    Bir süre sonra hareketlerinden Şermin'in orgazm olmaya yaklaştığını hissettim. Yarağımı amından çıkarıp doğruldu ve yüzünü bana doğru dönerek, yarağımı tekrar soktu amcığına. Öne eğildi, dudaklarımı öperek oynatıyordu belini şimdi. Çok geçmeden de alt dudağımı koparırcasına orgazm oldu. Orgazm titremeleri devam ederken, göğüslerini vücuduma yapıştırıp, boynumu boğazımı öpüyordu şimdi de. Ben daha boşalmamıştım, yarağım aynı sertlikte duruyordu amında. Şermin'in nefes alıp vermesi normale döndüğünde, başını kaldırdı, gözlerini gözlerime odaklayıp, "Seni çok seviyorum aşkım! Beni asla terketme, tamam mı?" dedi. Benden de onu sevdiğimi söylememi bekliyordu. Söylemediğim taktirde arıza çıkaracağını biliyordum. "Ben de seni çok seviyorum aşkım!" dedim. Ama bu onun için yeterli olmadı...
    ···
  10. 112.
    +3
    Benim de mantığım 'Olmaz!' derken, gibim 'Olur!' diyordu. gibimin sözünü dinledim ve karşılık verdim. Ayakta sarılıp, çılgın gibi öpüşmeye başladık. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine öpüyorduk. Elim arkadan bikinisinin altına girmiş, zütünün yanağını yoğuruyordu. Şermin de elini mayomun içine sokmuş, yarağımı çekiştiriyordu. Biraz öpüştükten sonra, Şermin önümde çömelip mayomdan yarağımı çıkardı ve yalamaya başladı. Bu işi profesyonelce yapıyordu, bana gelesiye kadar kimbilir kaç kez yarak yalamıştı, kimbilir kaç kez gibişmişti.

    Ben de onun amcığını yalamak istiyordum. Bunu, Şermin şezlongtan domalarak kalktığı andan itibaren istiyordum. Ona, "Şu kulübede ne var, oraya girelim mi?" diye sordum. Şermin yarağımı yalamayı bırakıp, ayağa kalktı, "Tamam, girelim!" dedi. Girdik içeri. Demin burda Zümrüt'ü gibmiştim, ama burayı ilk defa görüyormuşum gibi davrandım. Ben mayomu, o da bikinisini çıkardı, uzandık yatağa. Biraz daha öpüştükten sonra, "69 olalım!" dedim. Sırtüstü yatıp, Şermini üstüme ters aldım. Ve Bursa Şeftalisi gibi dıbını yalamaya başladım. dıbının üzerinde Brezilya traşı dedikleri modelden, şerit halinde kıllar varken, dıbının geri kalan heryeri kaymak gibiydi. Şermin de benim yarağımı emiyordu. Böyle saatlerce yalaşabilirdik.
    ···
  11. 111.
    +1
    Şermin bozulmuştu bu dediğime, "huur çocuğu!" diyerek suratıma tokadı yapıştırdı. Bunu hiç beklemiyordum. Şermin ağzına gelen küferleri sıralayarak, "Sen kendini bir tak mu sanıyorsun lan? Seni adam yerine koyduk diye zütün mü kalktı, ha? Hata bende ki, senin gibi bir köylü parçasına yüz verdim! Sen git kendi ayarındaki o köylü karılarını gib!" deyip, bir yandan ağlıyor, biryandan da halen bana tokat atmaya çalışıyordu. Tam bir Pgibopat gibiydi hareketleri. iki elini de bileğinden yakalamıştım, bana vurmasın diye. Şermin dişlerini sıkmış, gözlerinde öfke, burnundan soluyordu.

    Kızı nasıl sakinleştireceğimi bilemiyordum. "Şermin, dinle beni bir dakika! Seni üzmek istemedim! Sen her erkeğin rüyalarını süsleyen, çok sexy ve çok güzel bir kızsın! Benim için de öylesin, inan şu anda seni gibmek için can atıyorum, ama mesele başka!" dedim. Şermin o anda debelenmeyi bırakıp, "Nedir mesele?" diye sordu. "Ben sözlüyüm! Daha doğrusu imam nikahlı bir karım var Almanya'da! Ama asıl mesele başka: Sana aşık olmaktan korkuyorum!" dedim. Söylediğimin son kısmı yalandı tabii. Şermin'in yüz hatları yumuşamıştı, gülümseyerek, "Salak! Salaksın sen oğlum, resmen salak! Korktuğun şeye bak! Ben sana çoktan aşık oldum bile!" dedi ve dudaklarıma yapıştı. Şermin, sözlümün veya imam nikahlı karımın olmasını giblememişti bile.
    ···
  12. 110.
    +3
    Ahırdan epey bir uzaklaşınca, Şermin, "Nasıl, hoşuna gitti mi At'a binmek?" diye sordu. "Evet, çok güzel!" dedim. Bu arada da mayomun içinde sertleşmiş yarağım da Şermin'in zütüne iyice yaslanıyordu. At'ın her attığı adımda, Şermin'in zütü de ritmik şekilde yarağıma sürtünerek, bir yükselip bir iniyordu. At'la geze geze, arazinin en sonuna, dolayısıyla Zümrüt'le gibiştiğimiz kulübenin yakınına geldik. Şermin, "Ben susadım, şurda bir çeşme var, hadi inelim!" dedi. indik, ama ben mayomun önündeki kabarıklığı gizleyemiyordum. Bu Şermin'in de gözünden kaçmadı, önüme bakarak gülümsedi. At'ın yularını ağacın dalına bağladı ve çeşmenin önünde domalarak su içmeye başladı. Yine amcığı arkadan Şeftali gibi çıkmıştı. Manzarayı görünce mayomun içinde yarağım Kalp gibi atmaya başladı. Şermin suyunu içip döndüğünde, yine önüme bakarak, "Beni gibmek istiyorsun, öyle değil mi?" diye sordu.

    Hem de çok istiyordum onu gibmeyi, ama Pgibopat olduğunu düşündüğümden, başıma iş almaktan da çekiniyordum. Onun için, "Yok hayır, istemiyorum!" dedim. Şermin, "Yalan söylüyorsun! istemiyorsan gibin niye kalktı ozaman? Babamdan çekiniyorsun, öyle değil mi?" dedi ve yanıma gelip mayomun üstünden yarağımı avuçladı. Dediği doğruydu, meselenin bir de Muharrem boyutu vardı. Muharrem her önüne gelen karıya kıza sarkan bir adamdı, ama bana karşı çok samimi, içten ve babacan davranıyordu, bana güveniyordu. Bunu suistimal etmem doğru olmazdı. Üstelik Zeynebin evlenme durumunu da tehlikeye sokabilirdim. Şermin'in yarağımı avuçlayan elini tutup, nazikçe çekerek, "Sen gibimin kalktığına bakma, o her gördüğüne kalkar böyle!" dedim.
    ···
  13. 109.
    0
    Reserved
    ···
  14. 108.
    +3
    Sizin için devam ediyorum panpalarım
    ···
    1. 1.
      +1
      Adamsın lan
      ···
  15. 107.
    0
    Rezervuar
    ···
  16. 106.
    0
    rezerbaasssyonnn
    ···
  17. 105.
    +5
    Beyler o kadar uğraşıyorum sukuyu ekgib etmeyin okuduğunuzu bilelim sigara molasi veriyorum istek olursa aksama kadar aynı hızda devam ederim
    ···
    1. 1.
      0
      Pampa acil devam et
      ···
  18. 104.
    +6
    Ahırda, Safkan olduğunu öğrendiğim 4 tane At vardı. Şermin, Kahverengi bir At'a yular taktı. Atın sırtına da eyer koymadan sadece battaniye gibi bir örtü serdi, "Eyerlersem ikimiz rahat oturamayız!" diyerek. Güzel bir hayvandı, alnında ve ayaklarında Beyaz lekeleri vardı. Şermin'in gözdesiymiş bu At. Hazır olunca da, "Şimdilik sen arkama bin. Dönüşte ben senin arkana binerim, sen sürersin!" dedi. "Tamam!" dedim. Şermin'in At'a binerkenki hareketi çıldırtıcı derecede sexy idi. Eski tabure gibi birşeyin üstüne basarak çıkmıştı. O bindikten sonra da ben bindim, arkasına. "Bana sarıl, ya değilse düşersin!" dedi. "Tamam!" dedim ve iki elimi de öne atarak, göbeğinin üstünde birleştirdim ve sarıldım. Sarılınca, yarağım da ister istemez tam zütüne dayanmıştı. At'ı aheste aheste sürerek ahırdan çıkardı Şermin. Sonra, hafif bir tempoda gidecek şekilde hızlandırdı hayvanı...
    ···
  19. 103.
    +4
    Eve vardığımızda, Zümrüt etleri mutfağa zütürürken, ben de üstümdekileri çıkarıp, mayomla havuz başına gittim. Mürüvet haricinde herkes havuzdaydı. Zeynep şimdi havuzun ortalarına kadar gitmişti. Yanında Muharrem vardı. Zeynep yüzme bilmese de, yüzüyormuş gibi hareketler yapıyordu. Şermin ise havuzu boydan boya yüzüyordu. Muharrem beni görünce, "Gel gel, atla suya hemen! Aldınız mı etleri?" dedi. Muharrem bu soruyla Zümrüt'ü gibip gibmediğimi öğrenmek istiyordu. Gülerek, "Aldık, aldık!" dedim ve balıklama atladım havuza. Yüzerek yanlarına gidip, Mürüvet'i sorduğumda, Zeynep, "Sen gelmeden 2 dakika önce çocuğu emzirmeye gitti!" dedi. Biz konuşurken Şermin de yüzerek yanımıza geldi, havuzun ortasında hep birlikte, sohbet etmeye başladık.

    Daha sonra Şermin, "At'a binmeyi biliyorsanız, hadi size çiftliği gezdireyim!" dedi. Zeynep hemen, "Yok, ben çok korkarım! Çocukken babam bir kere bindirmişti, onda da düşmüştüm!" dedi. Şermin bu sefer bana teklif etti, "Ozaman sen gel! Yoksa sen de mi korkuyorsun?" dedi. "Yok ben korkmuyorum da, At'a binmesini bilmiyorum!" dedim. Şermin, "Olmazsa benim At'a birlikte bineriz! Hadi gel!" dedi. Muharrem de, "Tabii tabii, gidin gezin çiftliği!" deyip kafasıyla Zeynebi işaret edercesine bir hareket yaptı. Anlamıştım, Muharrem Zeyneple başbaşa kalmak istiyordu. "Tamam!" dedim ve Şermin'le çıktık havuzdan. Havluyla kurulanıp, mayo ve bikiniyle ahıra gittik.
    ···
  20. 102.
    +2
    Muharrem nasıl, iyi gibiyor mu bari?" dedim. "Amaan, Muharrem'in gibtiğinden ne olacak ki, ahı gitmiş, vahı kalmış adamın! Ben hadi patronumuz diye, iyi gibtiğini söyleyip idare ediyorum onu da, Zeynep midir nedir nişanlısının adı, ben o kızcağıza üzülüyorum! Sanki gibebilecekmiş gibi, kızı yaşında biriyle evlenecek kart horoz! Evlendikten sonra Zeynep Muharrem'e boynuz takarsa hiç şaşmam! Sen Muharrem'in öyle hava attığına bakma, çapkınlık onun sadece dilinde... gibmeye geldi mi beceremiyor! Ne demişler, Horoz ölür, gözü çöplükte kalır!" dedi.

    Kalktık, bidonları alıp, ben ayakta gibimi yıkadım, Zümrüt de taharet alır gibi yere çöküp, dıbını zütünü yıkadı. Sonra külodunu verdi bana, gibimi kurulamam için. Ben de mayomu, şortumu ve tişörtümü giyerken, kendisi de dıbını zütünü kuruladı aynı külotla. Külodunu giymeden şalvarını giydi, ıslak külodunu cebine koydu, sütyenini ve tişörtünü giyip, tülbentini bağladı başına. Etrafı bulduğumuz gibi düzeltip, çıktık, kapıları kapattık. Atladık arabaya, kasabın yolunu tuttuk. Kasaptan etleri alıp eve dönerken Zümrüt, "Benden söylemesi Harun, karını başıboş bırakma, Muharrem karına da sarkabilir!" dedi. Zümrüt de Mürüvet'i karım sanıyordu. "Uyardığın için sağol!" dedim.
    ···