/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +3
    Otelin önüne geldiğimizde, şaşırmışlardı. Böylesine lüks bir oteli ilk defa görüyorlardı. Çantaları ve benim Laptopu aldık, resepsiyona gittik. Bu arada çocuk uyanmış, Mürüvet'in kucağında ağlıyordu. Kimliğimi verip, birkaç saat dinlenebileceğimiz, içerisinde bir çift kişilik ve bir tek kişilik yatak olan bir oda istedim. Resepsiyondaki kız nasıl ödeyeceğimi sorduğunda, "Nakit, Euro olarak!" dedim. Ramazan çavuşun ilk gün cebime koyduğu Euro'ları harcamamıştım daha. Ayrıca kredi kartıyla ödersem, kartın Extresi babama gidecekti. Kız formu doldurup, 450 Euroluk faturayı önüme uzattığında biraz bozulmuştum. Geçen sefer Nurcan'ın ne kadar ödediğini görmemiştim çünkü. "Hanımefendi bu çok değil mi? Biz gecelemeyeceğiz, sadece 1-2 saat istirahat edip, duşumuzu alıp, yola devam edeceğiz!" dedim. Kız da müdürüne telefon açtı sordu. Sonra da, "Eğer saat 12:00'den önce çıkış yaparsanız, yarı yarıya indirim yapabilirmişiz!" dedi. "Tamam!" dedim ve faturayı indirimli ödedim. Bellboy bizi odaya kadar zütürdü, kapıyı açtı, anahtarı verdi. 20 Lira bahşiş verdim. içeri girdik, kapıyı kilitledim...
    ···
  2. 52.
    +3
    15-20 dakika sürmüştü Mürüvet'in çocuğu emzirmesi ve uyutması. Bizim yanımızda geldiğinde ise, heyecandan alt dudağını emiyordu. Mürüvet'e, "Gel aşkım!" diyerek ayağa kalktım. Mürüveti'n gözleri önümde kurduğum çadırda idi. Ayakta Mürüvet'e sarılıp, dudaklarına yumuldum. Öpüşürken kalkık yarağım Mürüvet'in göbeğine değiyordu. Aynı Zeyenebe yaptığım gibi, Mürüveti de sütyen külotla bırakana kadar soydum. Sonra elinden tutup yatağa, Zeynebin yanına uzandık. Ben ortalarındaydım. Biraz birini öpüyordum, biraz diğerini. Biriyle öpüşürken, öbürünün vücudunu okşuyordum. Mürüvetin de külodu ıslanmıştı. Merak ediyordum, acaba ben demeden hangisi sütyenini ve külodunu ilk çıkaracak diye.

    Mürüvet çıkardı ilk, önce sütyenini, sonra da külodunu. Ben de, demin çocuğunu emzirdiği göğüslerini tek tek ağzıma alıp emmeye başladım. Mürüvet de bu sırada hafiften inleyerek, dıbını dizime sürtüyor, bir elini de boxerimin için sokmuş, yarağımı sıvazlıyordu. Zeynep ise (Mürüvet'in varlığından dolayı) utangaçlığını atamamış, sadece bakıyordu bize. Mürüvet'in göğüslerini emmeyi bırakıp, boxerimi çıkardım ve Zeynebe, "Sen de çıkar şunları!" dedim, küloduyla sütyenini işaret ederek. Şimdi Zeynep de bizim gibi çırılçıplak kalmıştı. Ama Zeynep nedense halen biraz tutuk davranıyordu. Bu sefer Zeynebin dıbını elleyerek göğüslerine yumuldum. Zeynep saçlarımla oyunuyordu ben göğüslerini emerken. Mürüvet'in de eli vücudumda gezinirken, biryandan da omuzlarımı, sırtımı ve belimi öpüyordu
    ···
  3. 53.
    +3
    Saat 11:40 gibi odadan çıktık, aşağıya indik. Resepsiyona doğru yürürken, deminki kızın yanında başka bir kız daha vardı, bizi görünce birşeyler fısıldaştılar. Hatırlamıştım o ikinci kızı, Nurcan'la geldiğimizde görmüştüm. Muhtemelen o da beni hatırlamış olmalıydı ve şimdi Nurcan'a hiç benzemeyen iki kadınla otelde ne işimin olduğunu düşünüyordu. Üstelik yanımdaki kadının birinin kucağında bir çocuk vardı. Anahtarı teslim ettikten sonra, 50 Euro çıkardım ve kızlara gülümseyerek, "Bu sizin için!" deyip, Tip Box'a attım. Kızlar da bana gülümseyerek teşekkür edip, "Yine bekleriz efendim!" dediler.

    Otelden çıkıp arabaya yürürken, Mürüvet, "Oha! Lan oğlum manyakmısın, niye okadar bahşiş verdin huurlara? Onları da mı gibeceksin yoksa?" dedi. Mürüvet'e cevap olarak sadece gülümsedim, içimden de (Ramazan çavuş sağ olsun!) dedim. Bindik arabaya ve tekrar izmir otoyoluna çıktık. Kuşadası'na, Zeynebin nişanlısının yanına uğrayacaktık ilk önce.
    ···
  4. 54.
    +3
    Kahya'nın altında eski bir kot pantolon vardı, üst kısmı çıplaktı. Karısı ise altına şalvar, üstüne de, sütyenini ve iri göğüslerini belli eden beyaz bir tişört giymişti, başı da ince bir tülbentle örtülüydü.

    Çiftliğın arazisi oldukça büyüktü, yaklaşık 20 dönüm arazi üzerine kurulmuştu çiftlik. Öyle ticari anlamda üretim yapılan bir yer değildi burası. Tamamen zevk için kurulmuş, arazisinde genelde zeytin ve meyve ağaçlarının olduğu bir yerdi. Büyük, 2 katlı taştan evin civarında ise süs bitkileri çoğunluktaydı. Evin yan tarafında, Kahya ve karısının kaldığı tek katlı bir müştemilat ve onun az ilerisinde de büyükçe bir ahır vardı. Havuzu ise henüz görememiştim.

    Kahya (Remzi efendi) ve karısı (Zümrüt) ile hoşgeldiniz ve tanışma muhabbetinden sonra, Muharrem Zümrüt'e, "Şermin nerede? At'la mı geziyor?" diye sordu. Zümrüt de, "Hayır, havuzda!" dedi. Anlayamadım ama, Zümrüt'ün Muharrem'e bakışı biraz değişik geldi bana. Havuz arka taraftaymış, evin içinden geçerek havuzun olduğu yere gittik. Evet, havuzun kenarında bikinisiyle şezlonga yüzüstü uzanmış, kulaklıkla müzik dinleyerek, önündeki magazin dergisinin sayfalarını karıştıran bu 18 - 19 yaşındaki sexy yaratık, bizim Muharrem'in kızı Şermin olmalıydı. Bikinisinin arkası zütünün yanakları arasına sıkışmıştı, veya kendisi özellikle sıkıştırmıştı bilemiyorum. zütünün sol yanağında bir Kalp dövmesi vardı. Şermin'in yanına yaklaştığımızda, kalbin içerisinde (Ş + P) harfleri okunuyordu.
    ···
  5. 55.
    +3
    Rakının da etkisiyle karılar bize resmen sarkmaya başladılar. Muharrem, "Hadi kalkın, Disco'ya gidiyoruz!" dedi. Muharrem sarışın olanı (Manuela'yı) gibmeyi kafaya koymuştu, zaten Manuela da ona sarkıyordu. Bana da Sabine kalmıştı. Karılarla çıktık otelden, yürüyerek gittik, Disco fazla uzakta değildi. Muharrem Disco'nun sahibini tanıyormuş, özel köşe masaya aldılar bizi. Masayı donattılar, masada bir tek 'Kuş sütü' ekgibti. içkiler su gibi akıyordu. Müziğin gürültüsünden rahat rahat sohbet edilmiyordu, ama bu kimsenin umurunda değildi. Sonra bizimkiler dansa kalktılar. iki kadın masanın önünde bize şov yapar gibi sexy sexy dans ederken, Muharrem kulağıma yanaştı ve "Haruncuğum sen delikanlı adamsın, halden anlarsın... Zeynebin kulağına gitmesin, ama Manuela bana asılıyor... Diyorum ki, sen de Sabine'yi al, bunlara bu gece Türk misafirperverliğini yatakta da gösterelim! Ne dersin?" dedi. "Bana uyar abi!" deyince, elini dizime koyup, "Koçum benim!" dedi.

    Disco'da bir iki saat falan kaldık, içtik, eğlendik, sonra kalktık. Bize hesap gelmemesi dikkatimi çekmişti. Ayrıca Disco'nun sahibi bizi bizzat kendisi kapıya kadar uğurladı. Karılarla sarmaş dolaş otele döndük. Muharrem resepsiyonun arkasına geçti ve çekmeceden bir anahtar çıkardı, sonra arkadaki Panoda asılı duran anahtarlardan bir anahtar daha alıp, bana verdi. Dördümüz giriş kattaki odaların olduğu koridora geçtik. Tahmin ettiğim gibi çekmeceden aldığı anahtar kendi odasınındı, odanın kapısında 'Privat' yazıyordu. Bana verdiği anahtar da hemen yanındaki odanındı. Muharrem Manuela ile kendi odasına girdi, ben de Sabine ile diğer odaya girdim. Kapıyı kapatınca biraz öpüştük. Sonra Sabine, "Ben çok terledim, önce bir duş almak istiyorum!" deyip soyunmaya başladı. Karı kafayı bulmuş, soyunurken dengede zor duruyordu. Çırılçıplak kalıp banyoya girerken, benim yatağa oturduğumu görünce, "Sen duş almayacakmısın?" diye sordu. Aslında niyetim yoktu, ama, "Geliyorum!" deyip, ben de soyundum ve banyoya girdim.
    ···
  6. 56.
    +3
    Mürüvet elini yarağıma atıp okşamaya başladığında, "Ağzına alsana!" dedim. Mürüvet suratıma garip garip bakarak, "Anlamadım?" dedi. "Yarağımı ağzına al, yala!" dediğimde, suratını buruşturup, "iğhhhh, yarak ağza alınır mı be?" dedi. "Kızım kocanla hiç mi yalamadınız birbirinizin dıbını gibini?" dedim. Mürüvet yeniden, "iğhhhh! Saçmalama be, çok iğrenç!" dedi. Ben de, "Kusura bakma Mürüvet ama, kocan malın tekiymiş! Bak ne göstereceğim!" dedim ve yataktan kalktım. Gittim Laptopu açtım, Nurcan'la çektiğimiz videoda 69 yaptığımız kısmı buldum. O videoyu okadar çok seyretmiştim ki, nerdeyse her saniyesini, her karesini ezberlemiştim. Yatağa getirip, sesini açarak, tam ekran oynattım.

    ikisi de şaşkınlıkla ve ağzıları açık seyrediyordu ben Nurcan'ın dıbını yalarken, Nurcan'ın da yarağımı somuruşunu ve zevkten çılgın gibi inleyişlerini. Nurcan'ın yalanarak orgazm oluşunu, benim Nurcan'ın ağzına boşalışımı, Nurcan'ın döllerimi yutuşunu da seyrettirdikten sonra videoyu kapattım. Kapattığıma üzülmüşlerdi, "Yaa kapatma, gibiştiğinizi de seyredelim!" dedi Mürüvet. Ben de, "Hepsini seyretmek saatler sürer, odayı saat 12:00'den önce terketmemiz gerekiyor! Ama size başka birşeyler göstereyim!" dedim. Şifreli isimler vererek dosyaladığım (ve Zeynebin olmadığı) fotoğraflardan açtım, köyde gibtiğim kızları gösterdim. Resimlere bakarken Zeynep kendi resimlerinin de geleceğini zannederek telaşlanmış ve kıpkırmızı olmuştu. Mürüvet ise tanıdığı kızları gördükçe, "Vayy huur, vayy!" diye hayretini gizleyemiyordu. Belli ki hiç ummadığı kızlar vardı gibtiklerim arasında.
    ···
  7. 57.
    +3
    Zeynep orgazm olmadan dıbını yalamayı bıraktım ve "Yarağımı ağzına al!" dedim. Zeynep yarağımı ağzına alınca, ben de dıbını yalamaya devam ettim. Şimdi Zeynep de yarağımı acemice, ama iştahlı bir şekilde yalıyordu. Birkaç dakika bu böyle devam etti, ama birden yarağımı ağzından çıkardı ve inleyerek, çığlıklar atarak orgazm oldu. dıbının suları ağzıma yüzüme akarken, ben de dıbını şapur şupur yalamaya devam ediyordum. Zeynep, "Yeter, yeter!" diye inleyerek üstümden kalkmaya çalışınca bıraktım. Zeynep terden sırıl sıklam olmuş bir halde kendini yatağa attığında, halen burnundan soluyordu. Mürüvet'in ise alt dudağı, bizi izlerken sürekli ısırdığından nerdeyse morarmıştı.

    Dizlerimin üstüne doğrularak Zeynebin başucuna yanaştım ve yarağımı ağzına verdim. Mürüvet de iyi görebilmek için bizim yanımıza yaklaşmıştı. Zeynep yarağımı yalarken saçlarını elime dolayıp, kafasını yarağıma bastırdım. Şimdi yarağım yarısına kadar ağzına girip çıkıyordu. Fazla dayanamadım ve "Hazır ol, geliyorum!" diyerek Zeynebin ağzına fışkırttım döllerimi. Döllerim birden gırtlağına çarpınca Zeynep irkildi ve kafasını geri çekmek istedi. "Yut hepsini aşkım!" diyerek saçlarını bırakmadım. Zeynebin gözlerinden birkaç damla yaş geldiyse de, öğüre öğüre yuttu döllerimi. Boşalmam bitince saçlarını bıraktım ve "Harikasın aşkım!" diyerek alnına bir öpücük kondurdum. Döller akmasın diye, Zeynep elini çenesine tutarak, ben de elimi yarağımın başının altına tutarak kalktık, temizlenmeye banyoya gittik.
    ···
  8. 58.
    +3
    Çabucak bir duş alıp odaya geri geldiğimizde, Mürüvet halen alt dudağını ısırarark yatağın kenarında oturuyordu. dıbının kıllarını gizlemek istercesine bacak bacak üstüne atmıştı. Sıranın kendisine geldiğini bildiğinden Mürüvet şimdi daha bir heyecanlıydı. Onunla da 69 yapmak istiyordum, ama yarağım inmişti. Ben de dudaklarına yapıştım önce, bir süre ateşlice öpüştük. Sonra süt dolu memelerini yoğurup, öpüp, yalayıp, emerek, Mürüvet'i sırt üstü yatırdım. Daha memeleriyle ilgilenirken kısık kısık inlemeye başlamıştı Mürüvet. Memelerinden göbeğine, ordan da yavaş yavaş öpüp yalayarak kıllı dıbına indim. Zeynep gibişeceğimizi umduğundan hazırlıklıydı, dıbını kaymak gibi yapmıştı. Mürüvet'in ise gibişeceği hiç aklından geçmediğinden olsa gerek, dıbının kıllarını kesmemişti. Dilimi ve dudağımı direkt dıbına değdirmiyordum, dıbına yakın yerleri, baldırlarının iç kısımlarını öpüp yalıyordum. dıbının kıllarını dişlerimimin arasına sıkıştırıp hafif hafif çekiştiriyordum. Dilim dıbına yaklaştıkça Mürüvet belini yükseltiyor, adeta dıbını ağzıma vermeye çalışıyordu. istemiyormuş gibi görünse de, dıbının yalanmasının nasıl birşey olduğunu merak ediyordu.

    Mürüvet'e daha fazla işkence çektirmeden, dudaklarımı dıbına yapıştırdım. O anda Mürüvet resmen elektriğe çarpılmış gibi irkildi. Dilimi dıbının dudakları arasından kaydırıp, dıbının deliğine sokup çıkarmaya başladığımda ise, ufaktan inlemeye başladı. Daha yarım saat önce am yalama konusunda, "iğhhh... " diyen Mürüvet, şimdi aldığı zevkten çığlık atarak, kafamı dıbına bastırıyor, yatakta resmen kıvranıyor, yavaşladığım zaman da, "Durma kurban olurum, devam et!" diye yalvarıyordu.
    ···
  9. 59.
    +3
    Bu arada benim yarak da yeniden kalkmış, eski sertliğine ulaşmıştı. Aynen Zeynebe yaptığım gibi, Mürüvet de orgazm olmadan dıbını yalamayı bıraktım ve Mürüvet'i 69 olacak şekilde üstüme aldım. Mürüvet demin Zeynepten gördüğü için, ben daha birşey demeden dıbını suratıma bastırarak, yarağımı yalamaya başladı. Ama yarağımın sadece kafasını yalıyordu, onu da ürkekçe yapıyordu. Ben onun dıbını yalamaya başlayınca, o da yarağımı emmeye, somurmaya başladı. Çok acemiceydi ve bazen dişleri değiyor, yarağımın başını acıtıyordu, ama olsun, başlangıç için fena sayılmazdı. Parmağımı zütünün deliğine sokmaya çalıştığımda, yarağımı ağzından çıkarıp, "Yapma!" diye uyardı. Bunu bir kez daha denediğimde, yine aynı şekilde uyarınca, parmağımı zütünden çektim, ama Mürüvet'i de üstümden kaldırdım.

    Mürüvet zütüne parmak sokturmadığından dolayı kendisine kızdığımı sanmıştı. "Yaa niye hemen kızdın canım? Kızma lütfen, ordan çok acıyormuş!" dedi. Oysa kızmamıştım, dıbını giberek orgazm edecektim onu, onun için kaldırmıştım üstümden. "Saçmalama, gördün işte, Zeynebin zütüne de parmağımı soktum! Parmak sokunca acımaz, fakat giberken biraz acıyacak, hadi domal!" dedim. Mürüvet telaşla, "zütten mi gibeceksin? Yaa, ordan hiç yapmadım!" diyerek domalmak istemedi. "zütünü şimdi gibmeyeceğim, hadi domal aşkım, dıbını gibeceğim!" dediğimde, yüzünde inanmamış gibi bir ifadeyle domaldı.
    ···
  10. 60.
    +3
    Domalınca, zütünün yanaklarını iki elimle ayırıp, dıbını biraz daha yaladım. Arada bir de dilimi züt deliğine de değdirip, ilerde zütten de zevk alacağının avansını veriyordum. Sonra yarağımı elime alıp, am dudakları arasından kaydırarak, dıbına kökledim. dıbına ilk girerken Mürüvet önce biraz ıhıladı, kimbilir ne zamandan beri gibilmediği için amı bakire kız amcığı gibi daracaktı. Hepsi girdikten sonra derin bir, "Ohhhh!" çekti. Biraz içinde bekleyip, dıbına pompalamaya başladım. 4-5 dakika geçmeden Mürüvet çarşafı tırmalıyordu. inlemeleri de yükselmişti. En sonunda Mürüvet, "Ohhh, Harunn! Harunnn!" diye ismimi sayıklayarak orgazm oldu. Orgazm olduğundan dolayı enerjisini kaybetmiş dizleri ve kolları titriyordu domalmış haldeyken.

    Ben birkaç giriş çıkış daha yaptım dıbına, sonra çektim çıkardım yarağımı. Mürüvet de hemen yüzüstü yatağa yapıştı. Halen kısık kısık inlemeye devam ediyordu. Mürüvet orgazm olup rahatlamıştı, ama benim boşalmama daha vardı. Zeynebi gibecektim. Fakat Mürüvet bakire olmadığını anlamasın diye Zeynebin zütünü gibecektim. Kazık gibi yarağımı sıvazlayarak kalktım, yatağın öbür tarafına, Zeynebin yanına geçtim. Mürüvet'in duyması için, Zeynebe, "Hadi aşkım yarağımı ıslat ta, zütünün bekaretini alayım!" diyerek yarağımı ağzına verdim. Zeynep biraz yalayıp ıslattıktan sonra, "Yeter bu kadar, hadi domal aşkım!" dedim.
    ···
  11. 61.
    +3
    Biz daha kapısını çalmadan, doktor Lütfü kapıyı açtı ve "Hoşgeldiniz, geçin, buyrun!" diyerek içeri aldı bizi. Muharrem'le biraz havadan sudan muhabbet ettiler, Muharrem derdimiz anlattı. Doktor Lütfü de, "Tamam, merak etmeyin, ne gerekiyorsa yaparız!" dedi. Dahili telefondan bir iki görüşme yaptı. Az sonra doktor bir kadın geldi, Mürüvet'i ve çocuğu alıp, çıktılar. Biz sohbet ederken, onlar yukarıda bütün Ceck-Up'ları yaptılar. Sonuçlarla birlikte yanımıza geldiler, doktor hanım çocuğun birşeyinin olmadığını söyledi. En son doktor Lütfü de inceledi sonuçları. Sonra da çocuğu paravanın arkasına alıp, bir de kendisi muayene etti. "Endişelenecek hiç bir şey yok! Çocuk çok sağlıklı!" dedi. Bu benim de ilk gördüğümdeki teşhisimdi, ama Mürüvet bunu kasabadaki doktordan sonra, bir de şimdi burda yapılan Ceck-Up'tan sonra, hem doktor hanımdan, hem de doktor Lütfü'den duyunca rahatladı.

    Doktorlara teşekkür edip klinikten çıktığımızda, Muharrem bize, "Bakın gördünüz işte, hem izmir'de hastanede sıra bekleme çilesinden kurtuldunuz, hem paranız da cebinizde kaldı!" dedi. Muharrem'e teşekkür ettik ve tekrar otele döndük. Lobi'de birer çaylarımızı içerken, Muharrem bize bugün ne yapmak istediğimizi sordu. Aslında herhangi bir planımız yoktu. Benim tek amacım, köyden izmir'e geliş gidişte Zeyneple biraz başbaşa vakit geçirmek ve çıkacak fırsatta da Zeynebi gibmekti. Gerçi Zeynebin yanında Mürüvet de piyangodan çıkmıştı, ama ben bundan şikayetçi değildim.
    ···
  12. 62.
    +3
    Üçümüz de mümkün olduğu kadar az konuşarak yolculuk ediyorduk. Ortamda hafif bir gerginlik vardı. Zeynep benimle muhabbet etmek için Mürüvet'ten çekinirken, belli ki Mürüvet de Zeynepten çekiniyordu. Üstelik Zeynebin suratı, Mürüvet'in de gelmesinden dolayı halen asıktı. Ben de yanlış bir hareket yapıp veya yanlış bir şey söyleyip, bir çuval inciri berbat etmekten çekiniyordum. Ama arabadaki bu sessizlik fazla sürmedi. Mürüvet Zeynebi dürterek, "Kızım, hadi benimki Rusya'da, Harun'unki de Almanya'da. Diyelim bizim neşemiz o yüzden yok! Ama sen bugün nişanlını göreceksin, senin suratın niye asık?" diyerek takıldı. Zeynep ise, "Suratım asık falan değil abla, sadece biraz uykusuzum!" dedi. Mürüvet de Zeynebe, "Haa, ben de birşey var sandım!" dedikten sonra, bana da, "Harun, müzik yok mu arabada? Güzel birşeyler aç neşelenelim!" dedi.

    Torpidodaki CD'lerin hepsini arkaya uzattım. Mürüvet birini seçti, onu koydum. Müzikle birlikte arabaya biraz neşe gelmişti ve cenaze arabası gibi yolculuk etmekten kurtulmuştuk. Müzik açmamla birlikte sohbet eder de olmuştuk. Hatta ilerleyen dakikalarda, özel konulardan bile konuşuyorduk. Mürüvet kocasını epeydir görmediğini ve evli bir kadın için kocasızlığın zorluğunu anlatıyor, ben de dikiz aynasından ona bakıyordum. Kısa kısa da olsa aynadan göz göze geliyorduk. O an Mürüvet'in kafasından neler geçiyordu bilemiyordum, ama benim yarağım çoktan hareketlenmeye başlamıştı bile. Mürüvet Zeynebi dürtüp, "Tabii senin öyle bir derdin yok!" deyince, Zeynebin beti benzi soldu birden. Zeynep telaşla, "Ne demek istiyorsun abla?" diye sordu. Mürüvet, "Kızım şimdi Harun'un yanında konuşturma beni! Sen ne demek istediğimi bal gibi de anladın!" dedi
    ···
  13. 63.
    +3
    Sonra Zümrüt müştemilatta kaldı, Şermin, Zeynep ve ben eve gittik. Şermin'in kendi odası vardı, onu yatağına yatırıp çıktık, kapısını kapattık. Zümrüt'ün dediğine göre bana da bir oda hazırlanmıştı. Zeynep ise Mürüvet'le aynı odada yatacaktı. Ama Mürüvet'in kapısı kilitliydi, muhtemelen Muharrem de yanında yatıyordu. Onun için Zeynep de benimle yatmak zorundaydı ve Zeynep buna çok sevinmişti. Zaten benim de taa köyden yola çıkmadan önceki asıl amacım buydu, Zeyneple kısa süreliğine de olsa başbaşa kalıp, birbirimize sarılmak, öpüşüp koklaşmak ve birlikte uyumak. Geç te olsa bunu yapıyorduk şimdi. Tabii diğerleri hemen uyudu mu bilmiyorum, ama biz birkaç saat daha uyumadık. Tüm yorgunluğumuza rağmen...
    ···
  14. 64.
    +3
    Ertesi gün ve sonraki günler evde ağırlıklı konuşulan konu Ramazan çavuşun yaptıracağı apartman ve bize verceği kat oldu. Bunları dinlemekten bıkmıştım, Ramazan çavuş bana apartmanla ilgili birşey söylediğinde, "He, evet!" deyip geçiyordum. Tamam yaptırsın apartmanı, versin katın birinin tapusunu, fazla mal göz çıkarmaz. Ama Nurcan'la evlenince daha nerede oturacağıma karar verememiştim. Nurcan bana, resmi nikahtan sonra beni Almanya'ya zütürmekten ve orda yaşayacağımızdan bahsederken, Ramazan çavuş da köyde aynı çatı altında yaşayacağımızı varsayıyordu. Bir hafta öncesine kadar izmir dışında başka bir yerde yaşayamam diye düşünen ben ise, köydeki gibilecek amcıkları gördükten sonra, artık köyden de tamamen kopmak istemiyordum.

    Günler çabucak geçmiş, Nurcan'ların Almanya'ya dönme günü gelip çatmıştı. Yarın sabah erkenden döneceklerdi. Ve Nurcan'la birbirimize doyamamıştık. Akşam yemeğinden sonra Nurcan'ın annesi ne hikmetse bize, "Hadi gidin, başbaşa bir iki saat gezin dolaşın gelin! Belki uzun süre birbirinizi göremeyeceksiniz!" dedi. Kadının yaptığı bu kıyağa şaşırmıştım, ama sonra Jeton düştü bende. Nurcan bana bir iki gün önce adet günün yaklaştığını söylemişti. Ama Nurcan'ın adet görmesi umurumda değildi, azgınlıktan kuduruyordum, en azından zütünden gibebilirdim. Nurcan'la atladık arabaya, Aşıklar tepesine sürdüm arabayı. Akşam akşam zaten 'in Cin Top Oynuyordu' tepede.
    ···
  15. 65.
    +3
    Önce Nurcan'ı yatağımda yatarken doğal halinde çektim, sonra komutlar vererek nasıl pozisyon alması gerektiğini söyledim. Ben bu işi sevmiştim, Video çekmek Fotoğraf çekmekten daha zevkliydi. Nurcan'ın dıbına zütüne Zoom yapıyordum, ama aklıma sürekli kızkardeşi geliyordu. Nurcan'a, "Şimdi yatakta otur ve Pink göster!" dediğimde, "Pink ne be aşkım?" diye sordu. Demek ki kızkardeşinin 'Modellik hünerlerinden' Nurcan'ın gerçekten haberi yoktu. "Aşkım parmaklarınla dıbının dudaklarını ayır, dıbının içini göster!" dedim. "Haa, tamam, anladım!" deyip dediğimi yaptı, ama kamera bizim konuşmaları da kaydediyordu tabii. Kızkardeşinin sitedeki pozlarının aynısını Nurcan'a da verdirmeye çalışıyordum. Bunda başarılı da oluyordum, birbirilerine fizik olarak çok benziyorlardı zaten. Sadece Bambi'nin saçları kumraldı, Nurcan ise çakma sarışındı.

    Yarağım kazık gibi olmuş, kasıklarım ağrımaya başlamıştı. Kamerayı çalışır vaziyette, yatağı görecek şekilde masama koydum. Ve gibimi sallaya sallaya Nurcan'ın yanına gittim. ilk önce ağzına verdim, yarağımı bir süre yalattırdım. Sonra 69 olduk, yalaşmaya devam ettik. Kameranın kayıt ettiğini düşünerek sevişmek çok daha heycanlıydı, ama poz vererek sevişince birazcık dikkatimiz dağılıyordu. O anda kendimi ferre film çeviriyormuş gibi hissediyordum ve elimde olmadan, bu işi profesyonel yapanların benim gibi zorlanıp zorlanmadığını düşünüyordum. Sonra kameraya göre sevişmeyi bırakıp, kendi bildiğimiz ve istediğimiz gibi devam ettik. Nasılsa kamera kayıt etmeye devam ediyordu, sonra seyredip bakabilirdik, güzel kaydetmiş mi etmemiş mi diye.
    ···
  16. 66.
    +3
    Gülbeyaz halam, ziyaretime çok sevinmişti. Çocuklar da öyle. Ama Durdane telaşlanmış, biraz da heyecanlanmış, eli ayağına dolaşmıştı. Yarım saat falan oturup, çay içip, sohbet ettikten sonra kalkmak için müsaade istedim. Giderken Durdane'ye, "Ben burdan Şehriban halamlara gidiyorum, gel istersen seni de zütüreyim, Zeynep'le görüşürsün! Merak etme, dönüşte geri eve kadar getiririm!" dedim. Durdane, "Bilmem ki... " diyerek halama izin ister gibi baktı. Halam da, "Git kızım işte, Harun abin geri eve kadar getirecekmiş nasıl olsa!" dedi. Durdane evde giydiği hırkasını ve başörtüsünü değiştirdi ve çıktık. Hiç konuşmadan arabaya bindik ve Şehriban halamların istikametine doğru sürdüm.

    Evden görünmeyecek kadar uzaklaşınca, sağa çektim arabayı. Durdane başını öne eğmiş, gözlerini arabanın paspasına dikmiş, hiç konuşmuyor, sadece yutkunuyordu. Elini tuttum ve "Durdane, bana bakarmısın bir saniye?" dedim. Durdane ürkekçe başını kaldırdı ve bana baktı. Bilmiyorum artık, korkudan mı, heycandan mı, ama kızcağız titriyordu. Onu sakinleştirmek için, gülümseyerek, "Seni çok özledim!" deyip, eğildim ve dudaklarına yumuldum. Durdane de anında karşılık verdi ve birkaç dakika ateşli bir şekilde öpüştük. Arabayla durduğumuz yerin pek uygun olmamasından dolayı hemen toparlandık. Aradan yıllar geçmesine rağmen, ikimiz de müthiş heyecanlanmıştık. Yarağım kazık gibi olmuş ve pantolonumu zorlamaya başlamıştı. Evet, Durdaneyi gibmek istiyordum.
    ···
  17. 67.
    +3
    Beyler http://koyumuzun-amciklar...yumuzun-amciklari-18.html
    ···
    1. 1.
      0
      Panpa 50 den gerisi yok mu
      ···
    2. 2.
      0
      50 de bitiyo panpa
      ···
  18. 68.
    +3
    Zeynep halen kızgın bakıyor ve burnundan soluyordu. Ona, "Seni çok seviyorum aşkım!" deyip dudaklarına yumuldum. Önce isteksiz durdu, sonra dayanamadı ve karşılık verdi. Biraz öpüştük. Dudaklarımız ayrılınca, Zeynep, "Ben de seni çok seviyorum, ama sen çok üçkağıtçısın! Hep başkalarını gibeceğinde aklına geliyorum! Başka zaman beni hiç arayıp sormuyorsun!" dedi. "Ne desen haklısın aşkım! ilk fırsatta seninle başbaşa güzel vakit geçireceğiz! Hadi şimdi arabaya gidelim!" dedim. "Söz mü?" dedi. "Söz aşkım!" dedim. Zeynep biraz yumuşamış, yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Ele ele tutuşarak arabaya gittik.

    Arka kapıyı açtım ve Zeynebe, "Geç aşkım!" dedim. Zeynep gülümseyerek Durdane'nin yanına bindi. Durdane o ana kadar öteki tarafa bakıyordu, ama benim Zeynebe kullandığım 'Aşkım' kelimesini duyduktan sonra başını çevirdi ve bana baktı. Durdane, demek ki ben Zeynebi giberken bakmamıştı ve sadece konuştuk sanıyordu. Ben de birşey demeden direksiyona geçtim ve arabayı çalıştırdım. Yola çıkmadan, elimi arkaya atıp Durdane'nin dizini okşayarak, "Durdane aşkım, merak etme, Zeynep gördüklerini kimseye söylemeyecek!" dedim. Sonra da elimi Zeynebin dizine kaydırıp okşayarak, "Öyle değil mi aşkım?" dedim. Zeynep de, "Evet, benden sır çıkmaz!" diye onayladı. Durdane bizim bu sözlerimizden sonra nisbeten rahatlamıştı, ama bir okadar da kafası karışmıştı.
    ···
  19. 69.
    +3
    Benim de mantığım 'Olmaz!' derken, gibim 'Olur!' diyordu. gibimin sözünü dinledim ve karşılık verdim. Ayakta sarılıp, çılgın gibi öpüşmeye başladık. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine öpüyorduk. Elim arkadan bikinisinin altına girmiş, zütünün yanağını yoğuruyordu. Şermin de elini mayomun içine sokmuş, yarağımı çekiştiriyordu. Biraz öpüştükten sonra, Şermin önümde çömelip mayomdan yarağımı çıkardı ve yalamaya başladı. Bu işi profesyonelce yapıyordu, bana gelesiye kadar kimbilir kaç kez yarak yalamıştı, kimbilir kaç kez gibişmişti.

    Ben de onun amcığını yalamak istiyordum. Bunu, Şermin şezlongtan domalarak kalktığı andan itibaren istiyordum. Ona, "Şu kulübede ne var, oraya girelim mi?" diye sordum. Şermin yarağımı yalamayı bırakıp, ayağa kalktı, "Tamam, girelim!" dedi. Girdik içeri. Demin burda Zümrüt'ü gibmiştim, ama burayı ilk defa görüyormuşum gibi davrandım. Ben mayomu, o da bikinisini çıkardı, uzandık yatağa. Biraz daha öpüştükten sonra, "69 olalım!" dedim. Sırtüstü yatıp, Şermini üstüme ters aldım. Ve Bursa Şeftalisi gibi dıbını yalamaya başladım. dıbının üzerinde Brezilya traşı dedikleri modelden, şerit halinde kıllar varken, dıbının geri kalan heryeri kaymak gibiydi. Şermin de benim yarağımı emiyordu. Böyle saatlerce yalaşabilirdik.
    ···
  20. 70.
    +3
    Ahırdan epey bir uzaklaşınca, Şermin, "Nasıl, hoşuna gitti mi At'a binmek?" diye sordu. "Evet, çok güzel!" dedim. Bu arada da mayomun içinde sertleşmiş yarağım da Şermin'in zütüne iyice yaslanıyordu. At'ın her attığı adımda, Şermin'in zütü de ritmik şekilde yarağıma sürtünerek, bir yükselip bir iniyordu. At'la geze geze, arazinin en sonuna, dolayısıyla Zümrüt'le gibiştiğimiz kulübenin yakınına geldik. Şermin, "Ben susadım, şurda bir çeşme var, hadi inelim!" dedi. indik, ama ben mayomun önündeki kabarıklığı gizleyemiyordum. Bu Şermin'in de gözünden kaçmadı, önüme bakarak gülümsedi. At'ın yularını ağacın dalına bağladı ve çeşmenin önünde domalarak su içmeye başladı. Yine amcığı arkadan Şeftali gibi çıkmıştı. Manzarayı görünce mayomun içinde yarağım Kalp gibi atmaya başladı. Şermin suyunu içip döndüğünde, yine önüme bakarak, "Beni gibmek istiyorsun, öyle değil mi?" diye sordu.

    Hem de çok istiyordum onu gibmeyi, ama Pgibopat olduğunu düşündüğümden, başıma iş almaktan da çekiniyordum. Onun için, "Yok hayır, istemiyorum!" dedim. Şermin, "Yalan söylüyorsun! istemiyorsan gibin niye kalktı ozaman? Babamdan çekiniyorsun, öyle değil mi?" dedi ve yanıma gelip mayomun üstünden yarağımı avuçladı. Dediği doğruydu, meselenin bir de Muharrem boyutu vardı. Muharrem her önüne gelen karıya kıza sarkan bir adamdı, ama bana karşı çok samimi, içten ve babacan davranıyordu, bana güveniyordu. Bunu suistimal etmem doğru olmazdı. Üstelik Zeynebin evlenme durumunu da tehlikeye sokabilirdim. Şermin'in yarağımı avuçlayan elini tutup, nazikçe çekerek, "Sen gibimin kalktığına bakma, o her gördüğüne kalkar böyle!" dedim.
    ···