0
mesela çocukken, diğer mahallelere kavga yapmaya zütürürdü bizi abilerimiz. zevkine hem de haa... öyle durup dururken. korkak yetişmeyelim diyeymiş. işin içine cesaret girdi mi, erkeksen, yaşın kaç olursa olsun geri vites yapamıyorsun. haliyle kabulleniyorsun hatta birilerini dövmeyi marifet sayıyorsun. kimse konuşarak anlaşın demedi bize. yumruk atın dendi hep. büyüdükçe yumruk taşa, taş sopaya, sopa bıçağa ve bıçak silaha dönüştü. eskiden suratımız morarırken, bedenimizde onulmaz bıçak yaraları olmaya başladı. çok ah aldım mesela ben. hepsi de kafamızın güzelliğine oldu ha! kafamızın güzeliğine evet. küçüktük ama kafamız bir milyondu. kimse demedi ki "abicim onlar zararlı uzak dur. yazık etme kendine sakın" diye. "al abim bira iç. al abim esrar iç. al abim ex at" özenti de var tabi. yok demek ne mümkün? namümkün. küçük yaşlarda zehirlenmeye başladık. mutluyduk ilk başlarda. eee, küçük yaşta esrar içiyoruz lan boru mu? forsa bak! kaldı ki daha 7 yaşındayken ortaklaşa para toplayıp bir paket maltepe alır, onu uzak bir yere içmeye gider, bitirmeden de dönmezdik. yaşıtlarıma şeker desen akıllarına bakkal gelirdi. bizimse torbacı. öyle bir ortamdı burası. apartmanda büyümedim ben. eve girdiğim de yoktu zaten. sokak çocuğu yetiştirdi kader ki bu günlere geldik işte hasbelkader. haa, acayip yaramazdık lan bir de. hırsızlık yapardık mesela. arkadaşlarım sulugöz çalardı ben tombi. arkadaşlarım gofret çalardı ben kola. gözüm hep yükseklerdeydi işte. yetinmek kelimesiyle henüz tanışmamıştım. hala da tanışık değilim ya...
karakollara düştük. çocuğunu sokaktan çağıran anne babalara acayip özenirdim. bizimkiler beni karakoldan topluyordu. eve gelen şikayetin haddi ve hesabı yok zaten. bir gün ellerimiz ters kelepçe yatırıp dövdüler ki bizi of of... hakimi ilk gördüğümde çok korkmuştum. azarlamıştı beni. "senin yerin okul oğlum ne işin var karşımda?" demişti hiç unutmam. ama ben okulu hiç sevemedim ki. eğitim hayatım hep çalkantılarla doluydu. firar mı etmemiştim yoksa atılmamış mıydım? sırf sevdiğim kızın yanında müdür yardımcısı gururumu kırdığı için okulu yakmıştım. bir insan başka ne için yaşar ki? gurur, onur ve şeref! iyice soğudum okuldan, okumaktan ama başarız da değildim hani. türkçe'ye aşıktım. sayılarla oynamak da acayip ilgimi çekerdi. hatta bir gün matematik hocam beni bir köşeye çekip "bak oğlum. senin adın da orhan benimki de. bizi karıştırıyorlar. gel bundan sonra senin adın orhan kemal" olsun dedi. o günden sonra edebiyata bambaşka bağlandım. ilkokulda başlamıştı hikaye denemelerim. sınıfa da okumuş, herkesi gülmekten kırıp geçirmiştim. seviliyordum herkes tarafından. tertemizdi bakışlarım. taa ki bir fahişenin gözleri gözlerime değene kadar... ilk hoşlandığım kızdan yüz bulamamış, sonrasında kadınlara karşı bir savunma mekanızması geliştirmiştim nedense. üzülmekten korkmaya başlamıştım belki de. küçücük bedenimde kocaman bir yürek taşıyordum daha o vakitler. içimdeki çocuk ölmüştü ama küçücük bir delikanlı vardı artık hayatta, hayata karşı.
ailem mutlu etmedi beni. zaten 18'imde iyice koptum evden. kızmıyorum onlara. istedikleri evlat olamadım. dik kafalıydım. gözü karaydım. senden bin kere özür diliyorum canım annem...
babacığım, fener-beşiktaş maçının ardından sokak ortasında yumruk yumruğa kavga etmiştik hani, hatırlarsın. o zaman hiç acımamıştı içim sana el kaldırdığım için. sonra sigara içtiğimi öğrendiğin ilk gün oturtmuştun beni karşına "bak oğlum" demiştin. "ben de senin yaşında sigara içmeye başladım. dolayısıyla sana kızmaya hakkım yok!"
ne büyük adamsın sen be baba. adamsın! bu geldi aklıma askerde. ağladım. size yaptığım her kötülük için ağladım. iyi niyetinizi suistimal ettiğim için kızdım kendime. olgunlaştırdı beni askerlik en azından. bak bu da iyi bir gelişme!
ha unutmadım sanma sakın. dün "tekele gidiyorum, şu söz verdiğim rakıyı alıyım da içelim" dedin. ohooo, söz verdiğin rakının son kullanma tarihi geçti bile. sakata gelmeyelim?
canım kardeşim. sana değinmiyorum bile. pırlantasın sen. dünya bir kuruyemiş tabağıysa eğer sen şam fıstığın. şam fıstığın diyorum çünkü seni sarmalayan kabuk da ailemiz. fıstığım benim. maşallah, nazar değmesin bir taneme. rahatsız edemezler de zaten seni. olur ya hani kendini bilmezin biri sıkar canını, ben de ona sıkarım, bilirsin sen abini.
seviyorum sizleri.