-
1.
+2olan bitene koyana kadar giblenmemiş.
-
2.
+2bu yazıyı kim okuyacak huur çocuğu
-
3.
+1Bilgeliğin son kalıntıları artık bu kör dervişlerin ellerinde. Uzun yıllar önce hapsedildiler buraya, yerin kat ve kat altına. Onlar kitapların olmadığı dünyada lisanı anlayabilen son insanlar. Karanlığın yükselmesinden sonra yokedilen kitaplar ve yazıtların bir kısmı bu dervişlerin zihinlerinde. Onları hapseden karanlığın gücü değildi. Onları sahip oldukları bilgilerhapsetti buraya. Zihinlerinde saklı olan bilgileri gün ışığının büyüseyle ve yaşamın heyacanıyla zedelemek istemediler. Onlar kendi gözlerini kendileri yok ettiler. Yaşayan yedi derviş vardı, sadece yedi tanesi hayattaydı artık. Celal Efendinin kütaphanesinden ezberledikleri onca yazıttan sonra buraya inmişlerdi. Yıllarca bilgilerini birbirlerine aktardılar, onları bulup bütün hepsini tek bir yerde toplayacak kişiyi bekliyorlardı. Yazmaları imkansızdı, karanlık; insanların yazma yeteneklerini mühürlemişti. Bütün kitaplar, karanlık efendiler ve beyzadeler tarafından toplatılmış ve yakılmıştı.
-
4.
+1insanlığa lanette buna yazı yazdırmadılar ya bu da burayı gibiyo
- 5.
-
6.
+1Çocuk artık elleri titreyerek yazıyordu, bir dervişin ölümüne daha sebep olmak istemiyordu. Bir kaç gün böyle geçti ve derviş ona hiçbir suçunun olmadığını, aksine yaptıklarından dolayı ona ne kadar teşükkür etmeleri gerektiğinden bahsetti. “ Yıllarca taşıdığımız bu yükün ızdırabırnı anlamak için henüz gençsin. Bu işi tamamlamamıza yardım et ve bu yaşlı bedenlerin huzura kavuşmasını sağla. Çocuk artık yazmak istemiyordu, sanki yazdıkları karşısındaki dervişin ölüm fermanıydı. Bu yaşlı adamın ölüm emrini kendi elleriyle veriyordu. Çocuğun durumu dervişlerin en yaşlısını tedirgin etmeye başlamıştı. Çocuk yatağında uyurken kapısı açıldı, bu sefer yılan değildi. ilk defa bir derviş odasına onu ziyaret etmeye geliyordu.
-
7.
+1içlerinden en yaşlıları “ Seni unutmuşuz çocuk” dedi ve asasını yere vurarak ışıkların açılmasını sağladı. Aydınlığın gelmesiyle çocuk nereye kaçcağını bilemedi. Burası mezarlıktı, daha önceden bahsettikleri dervişler burada yatıyordu. Biraz ileride boş bir mezar vardı, Halil Efendi mezara doğru yöneldi ve yılan yanına gelerek ona zehrini boşalttı. Halil Efendi çok geçmeden ölmüştü. Dervişler Halil Efendi’nin mezarına sırasıyla toprak atmaya başlamışlardı. Sıra çocuğa geldiğinde, çocuk anlam veremediği bu ölüm için üzerine düşeni zorda olsa yaptı.
-
8.
+1O gece gözüne uyku uyku girmedi. Sabah namazı okunacağa doğru yılan çocuğu uynadırmak için odaya girdiğinde, çocuk direk kalktı. Halil Efendi’nin gitme vaktinin geldiğini anladı. Hızlıca hazırlanarak dergaha doğru koşmaya başladı. Bütün dervişlerden toplanmışlardı, Halil Efendi hepsinden helallik alıyordu. Çocuk Halil Efendi’yi ilk defa beyazlar içinde görüyordu. Koşarak Halil Efendi’ye sarıldı ve helalliğini istedi. Dervişler bir süre sonra yürümeye başladılar ama çıkışa doğru değil yerin daha altına doğru iniyorlardı. Bir süre yürüdüler ve sonunda loş bir havası olan mekana ulaştılar. Dervişler karanlık içinde yürürlerken çocuk korkmaya başlamıştı.
-
9.
+1Çocuk Halil Efendi’nin söylediklerine pek bir anlam veremedi ve yazmaya devam etti. Çocuk
çok hızlı öğreniyordu, Halil Efendi’nin ona anlattıklarını artık çok daha hızlı kitaba döküyordu. Çok zaman geçemden Halil Efendi’nin söyleyecekleri bitmişti. Halil Efendi son cümlelerini söylerken gözlerinden bir kaç damla süzüldü. Çocuğun başını sıvazladı ve onun artık yatağa gitmesini söyledi. “ Yarın beni yolcu etmek için biraz erken kalkman gerekebilir” dedi. Çocuk yatarken bunca yıldır bu sıkıntıları çeken dervişin ızdırabının sona ermesine seviniyordu. Bir yandanda Halil Efendi’den ayrı düşeceği için üzülüyordu. -
10.
+1Aradan yaklaşık üç ay gibi bir zaman geçmesine karşın çocuk okuma ve yazmayı öğrenmişti. ilk kitabı defterine işlemeye çoktan başlamş olan çocuk, Halil Efendi’nin söylediklerini bir bir deftere geçiyordu. Halil Efendi ona tarihin derinlerinde yaşanan olayları naklediyordu. Yıllar önce ezberlediklerinden birer birer kurtuluyordu. Günden güne daha dinç görünen Halil Efendi artık görevinin biteceğini biliyordu. Bunca yıldır çektiği ızdıraplar artık sona ermek üzereydi. Halil Efendi’nin söylediklerini kitaba nakleden çocuk; “ Peki bu yazdıklarımız sonra ne olacak? Buralardan gidecek misiniz? Dostlarınızı görmek için memleketinize, köyünüze dönecek misiniz? “ dedi. Halil efendinin gözleri dolmuştu, “ Dostlarımın yanına gideceğim ama köyüme gitmek için çok yaşlı ve yorgunum zaten dostlarım sandığından çok yakında. “
-
11.
+1Çocuk ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, oysa insanların artık düşündüklerini kaleme alamayacaklarını herkes biliyordu . Derviş ısrarla “Yaz” diyordu. Çocuk eline kalemi aldı ve bir şeyler karalamaya çalıştı ama işe yarayacak gibi görünmüyordu. Tam karşısında duran ihtiyar “Yeteer” diye bağırdı. “Bugünlük bu kadar yeter, senin için hazırlanmış odana geç ve dinlen yarın daha zor bir gün olacak” Yılan tekrardan belirdi ve çocuğa kendisini takip etmesini söyledi. Çocuk itiraz etme gibi bir şansının olmadığını anlayarak çaresizce yılanı takip etti ve kendisi için hazırlanmış odaya doğru gitti. Yatağına yattı ve bütün bunların hayal olabileceğini uyandığında her şeyin geçeceğini düşünerek kafasını yastığa koydu.
-
12.
+1Çocuk sabah kalktığında etrafına bakındı. Dün gece gördükleri rüya değildi, hala o garip ihtiyarların yaşadığı yerdeydi. Etrafına bakındı ve bir meyve tabağı gördü. Belli ki kendisi için hazırlanmıştı. Yemeğini afiyetle yedi. Bir süre etrafına boş boş bakındı. Birden kapıda yine aynı yılan belirdi. Kendisini takip etmesini söylüyordu. Yılan onu dervişlerin arasına zütürdü. içlerinden birisi “Otur” dedi. Çocuk çaresizce söyleneni yaptı. Dervişler sanki hiç yerlerinden kıpırdamamışlar, bütün gece aynı vaziyette oturmuşlardı. Çocuğa bir defter ve kalem uzattılar. Çocuk dünkü olayın aynısını yaşayacağını düşünüdü ve “Ben yazamam anlamıyor musunuz? Bu yılan benimle konuştu ve benim özel olduğumu söyledi beni buraya gelmem için ikna etti. Ama yazamam ben özel değilim” dedi. Dervişler hiçbir şey söylemediler. Yılan garip bir şekile girdi ve derviş “Çiz” dedi. Çocuk yılanın aldığı şekili çizdi. Bunun gibi bir kaç şekil daha çizdikten sonra elinden defteri aldılar ve ellerini sayfaların üzerinde gezindirdiler. Suratlarındaki o garip ifade gülümsemeye dönüşüyordu. Sakalları en uzun olan ve o ana dek hiç konuşmamış olan derviş, çocuğun kendisine doğru dönmesini istedi.
-
13.
+1“ Sen doğmadan yıllar önce senin kaderin belirlenmişti. Güç dengeleri bozulduğu zaman insanoğluna son bir şans verileceği söylendi. Karanlığa karşı savaşacak güçlerle donatılmış bir çocuk. Karanlık yıllar önce bir Frenk’in dünyaya serpiştirdiği tohumlarla yükselişe geçti. Bu Frenk insanlara aklının alamayacağı şeyler vaadediyordu. Ölümsüzlük, güç, iktidar bunlardan bazılarıydı. Bizim topraklarımızda etkisini göstermesi uzun sürmedi, halkımızın çoğunluğu Frenk’in sözüne itamat etmesede beyzadeler, paşazadeler hepsi Frenk’in yalanlarına kanmıştı. Frenk vaadettiği her şeyi veriyiyordu ama verdikleri karşılığında senin ruhun artık onun uşağı olmaktan başka bir işe yaramıyordu. Frenk yıllarca planlarını sinsice uyguladı, gücünün zirveye çıktığı zaman insanlar ne olduğunu anladılar, artık her şey için çok geçti. Frenk insanoğlunun kölesi olmasını istiyordu. Önünde tek bir engel vardı, insanoğlunun aklını kullanarak geliştirdiği bilime dair her şey. Kitapları ve ilim sahiplerini yok etmeden istediğine ulaşması çok zordu.
-
14.
+1Frenk bu dünyanın gördüğü en iyi büyücüydü, yapacaklarının sınırı yoktu. Ona karşı onun silahıyla savaşmak isteyen bütün ilim sahipleri öldürüldü. ilim sahiplerine ait tüm kitaplar yakıldı. Bunlar Frenk için yeterli değildi, sınırı olmayan kudretiyle bütün kitapların yerlerini bir bir tespit etti. Lisanı yazıya dökmek isteyenlerin elleri mühürlendi. Celal Efendi döneminin ilim irfan sahiplerinden biri olarak biz öğrencilerine bir kahanet bıraktı. Bir çocuk gelecek ve ona Frenk’in hiç bir büyüsü işlemyecekti. inci Minareli Medrese’de yirmi dokuz talebe Celal Efendi’nin emriyle kütüphanedeki kitapları ezberlemeye koyuldu. Günlerce uyumadan kitapların satırlarını tek tek aklımıza kazıdık. Bir gece Frenk’in uşakları tarafından saldıraya uğradık, Frenk yapıtıklarımızı öğrenmişti. Celal Efendi bizleri korumak için Frenk’in uşaklarıyla tek başına savaştı. Celal Efendi’nin yirmi dokuz öğrencisi bu bölgeye geldik, kendimize kazabildiğimiz kadar derinlerde bu sığınağı yapmayı başardık, sonra ortaya çıkacak olan büyü tutmayan çocuğun gelişini bekledik. Yıllar geçtikçe aramızdan göçüp gidenler oldu, onlar için bir mukafattı bu. Göçüp gidenlerin yüklerini aramızda paylaşıyordu. Ani bir şekilde ölenler için ise yapacak pek bir şey yoktu, onların koruduğu ilemler artık kaybolacaktı.
-
15.
+1Gün ışığının ve hayattan beklentilerimizin bizim görevimizi engellediğini farkettik, gözlerimizi kapadık ve bir daha hiç dışarı çıkmadık. Celal Efendi bizlere hayvanları eğitmenin yolları göstermişti. Bir yılan ya da bir şahin en büyük dostumuz oldu. Biz burada oturmuş seni beklerken onların getirdikleriyle beslendik. Celal Efendi büyü tutmayan çocuğun Dünya’ya geldiği vakit göğün kızıla boyanacağını söyledi. O kızıl gecenin ardından şahinler, yılanlar hepsi seni aradı. On üç yıl geçti, artık seni bulduk. Bu ihtiyarların sana anlatacaklarını iyi dinlemelisin, çok fazla vaktimiz kalmamış olabilir. “
-
16.
+1Söyleyecek pek fazla sözü yoktu, Dervişlerin bunca yıldır çektikleri eziyete karşı onları yüzüstü bırakamazdı. Yerde duran Defteri ve kalemi eline aldı, ihtiyarın gözlerinin içine bakmaya başladı. ihtiyarın suratında bir gülümseme peydah oldu. Artık okuma ve yazma dersleri başlıyordu. Ancak okuması önce kendisinin bir şeyler yazması gerekiyordu.
-
17.
+1Çocuk dervişlerin yanına giderken yolun ne kadar uzun olduğunu düşünuyordu. içinden geçtikleri bu kocaman tünel hiç bitmeyecek gibi geliyordu. Çocuk onu dervişlerin yanına zütüren yılanı inceliyordu. Nasıl konuşabilmişti yılanla ve nasıl olurda bir yılanın sözlerine inanmıştı. Şimdi buradaydı ve başına neler geleceğini bilmeden yürüyordu. Çocuk temiz havayı ciğerlerinde hissetti ve artık tünelin bittiğini düşündü. Ama her yer karanlıktı tünellerin duvaları yoktu, yılan kendisini takip etmesini söyledi. Bir anda ışıklar açıldı ve ortada yedi ihtiyarın hiç konuşmadan öylece oturduklarını gördü. Çocuğa otur dediler ve yılana gitmesi gerektiğini belirten garip işaretler yaptılar. Dervişlerden birisi çocuğun önüne bir kağıt ve kalem uzattı ona “Yaz” dedi.
-
18.
0reserved
-
19.
0rezerved
-
20.
0dıbına koyim okumadığım fantastik eser kalmadı yazan bu olunca 1 satır okumaya üşendim
-
14 şubata özel panpalar şuku şelalesi
-
eee bu site artık bi yere yıkladığımızda
-
sözlük yönetimine açık tehditimdir
-
14 02 25 sözlükteki huzur
-
soğan ekmek yeriz erdoğanı yedirmeyiz
-
bu akşam spor salonuna gitsem
-
14 şubatta sevgili buldum ag
-
gwynplaine seni tornavidalamak istiyorum
-
herkes çocukken ne olmak istedigini yazıyor
-
biz niye burdayız
-
neden rüyama girdin
-
facia28 nikli yazar allahın laneti üzerine olsun
-
eski sevgilimin anne ve babasını ifşa ediyorum
-
türkiye yüzyılı bebek bezi tane ile satılıyor
- / 1