-
239.
096-el-ALAK
Alak, insanın yaratılış safhalarından olan aşılanmış yumurtayı ifade eder. Bu sûreye "ikra' sûresi" de denir. Mekke'de inmiştir; 19 âyettir. ilk 5 âyeti, Kur'an'ın ilk inen âyetleridir. Bu sûrede okumanın, öğrenmenin üstünlüğü, insanın yaratılışı, kalemin özelliği, bunların insana Allah'ın ihsanı olduğu, insanın bunları düşünmesi, Rabbine itaat etmesi gerektiği, aksi halde azaba dûçar olacağı anlatılır.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!
2. O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.
3. Oku! Rabbin, en büyük kerem sahibidir.
4. O Rab ki kalemle (yazmayı) öğretti.
5. insana bilmedikleri şeyi öğretti.
6. Gerçek şu ki, insan azar.
7. Kendini kendine yeterli gördüğü için.
8. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.
9. Gördün mü şu men edeni,
10. Namaz kılarken bir kulu (Peygamber'i namazdan)?
11. Gördün mü, ya o (Peygamber) doğru yolda olur,
12. Yahut takvâyı emrediyorsa?
13. Ne dersin o (meneden, Peygamber'i) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa!
14. (Bu adam) Allah'ın, (yaptıklarını) gördüğünü bilmez mi!
15. Hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse, derhal onu alnından (perçeminden), yakalarız (cehenneme atarız).
16. O yalancı, günahkâr alından (perçemden),
17. O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarını) çağırsın.
18. Biz de zebânîleri çağıracağız.
19. Hayır! Ona uyma! Allah'a secde et ve (yalnızca O'na) yaklaş! -
238.
095-et-TÎN
"Tîn", dağ adı veya incir demektir. Bürûc sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 8 (sekiz) âyettir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. incire, zeytine,
2. Sina dağına ,
3. Ve şu emîn beldeye yemin ederim ki,
4. Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
5 .Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.
6. Fakat iman edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.
7. Artık bundan sonra, ceza günü konusunda seni kim yalanlayabilir?
8. Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir? -
237.
094-el-iNŞiRÂH
"inşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir. Duhâ sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Bu sûrede Peygamberimizin, çocukluğunda risalete hazırlamak üzere kalbinnin açılıp arıtılmasından söz edilmektedir. Ayrıca, onun getirdiği dindeki kolaylıklara dikkat çekilerek Allah'a şükretmeye teşvik edilmektedir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
2. Yükünü senden alıp atmadık mı?
3. O senin belini büken yükü .
4. Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?
5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.
6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.
7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul,
8. Yalnız Rabbine yönel. -
236.
093-ed-DUHÂ
Duhâ, kuşluk vakti demektir. Sûre, adını ilk ayette geçen bu kelimeden alır. Fecr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 11 (onbir) âyettir. Sûrede âhir zaman Peygamberinin hususiyetlerinden biri yani yetim oluşu ele alınır ve kendisi teselli edilir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Andolsun kuşluk vaktine
2. Ve sükûna erdiğinde geceye ki,
3. Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
4. Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.
5. Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.
6. O, seni yetim bulup barındırmadı mı?
7. Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?
8. Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
9. Öyleyse yetimi sakın ezme.
10. El açıp isteyeni de sakın azarlama.
11. Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an. -
235.
092-el-LEYL
Geceye yeminle başladığı için "Leyl" denilmiştir. Mekke'de inmiştir, 21 (yirmibir) âyettir. Bu sûrede insanoğlunun iki zıt davranışından, cömertlik ve cimrilikten bahsedilir. imanlı olmakla cömertlik, imansızlıkla cimrilik arasındaki ilişkiye dikkat çekilir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. (Karanlığı ile etrafı) bürüyüp örttüğü zaman geceye,
2. Açılıp ağardığı vakit gündüze,
3. Erkeği ve dişiyi yaratana yemin ederim ki,
4. Sizin işleriniz başka başkadır.
5. Artık kim verir ve sakınırsa,
6. Ve en güzeli de tasdik ederse,
7. Biz de onu en kolaya hazırlarız (onda başarılı kılarız).
8. Kim cimrilik eder, kendini müstağni sayar,
9. Ve en güzeli de yalanlarsa,
10. Biz de onu en zora hazırlarız.
11. Düştüğü zaman da malı kendisine hiç fayda vermez.
12. Doğru yolu göstermek bize aittir.
13. Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.
14. (Ey insanlar! ) Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım.
15. O ateşe, ancak kötü olan girer.
16. Öyle kötü ki, yalanlayıp ve yüz çevirmiştir.
17. En çok korunan ise ondan (ateşten) uzak tutulur.
18. O ki ,Allah yolunda malını verir, temizlenir.
19. Onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur.
20. O ancak Yüce Rabbinin rızasını aramak için verir.
21. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacaktır. -
234.
091-eş-ŞEMS
Kadir sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 15 (onbeş) âyettir. Adını, sûrenin ilk kelimesi olan ve "güneş" anldıbına gelen "şems"ten alır. Bu sûrede insanın yaratılışında var olan iki özellik ele alınır: iyilik ve kötülük. insanın yaratılışında, iyi olmak da kötü olmak da kabiliyet olarak vardır.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına
2. Güneşi takip ettiğinde Ay'a,
3. Onu açığa çıkarttığında gündüze,
4. Onu örttüğünde geceye,
5. Gökyüzüne ve onu bina edene,
6. Yere ve onu yapıp döşeyene,
7. Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene,
8. Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki,
9. Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir,
10. Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
11. Semud kavmi azgınlığı yüzünden (Allah'ın elçisini) yalanladı.
12. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında,
13. Allah'ın Resûlü onlara: "Allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi.
14. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti.
15. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya! -
233.
090-el-BELED
Mekke'de Kaf sûresinden sonra inmiştir. 20 (yirmi) âyettir. Adını, ilk âyette geçen, Mekke'yi anlatan ve "şehir" anldıbına gelen "beled" kelimesinden almaktadır. Bu sûrede insanın yaratılışından, onun bazı davranışlarından, insana verilen üstün vasıflardan, o vasıfları iyiye kullanmayanın kötü âkıbetinden, iyiye kullananların da mutlu geleceklerinden söz edilir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Andolsun bu beldeye ,
2. Ki sen bu beldedesin ,
3. Ve andolsun babaya ve ondan meydana gelen çocuğa,
4. Biz, insanı ( yüzyüze geleceği nice ) zorluklar içinde yarattık.
5. insan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6. " Pek çok mal harcadım " diyor.
7. Kimse onu görmedi mi sanıyor?
8. Biz ona iki göz vermedik mi?
9. Bir dil ve iki dudak ,
10. Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik .
11. Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.
12. O sarp yokuş nedir bilir misin?
13. Köle azat etmek,
14. Veya açlık gününde yemek yedirmektir,
15. Yakınlığı olan bir yetime.
16. Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.
17. Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.
18. işte bunlar sağdakilerdir.
19. Ayetlerimizi inkâr edenler ise işte onlar soldakilerdir,
20. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. -
232.
089-el-FECR
Fecr, tan yerinin ağarması ve şafak manasına gelir. Fecr sûresi, Leyl sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 30 (otuz) âyettir. Bu sûrede eski kavimlere ait kıssalar hatırlatılır. insanoğlunun kötülüğe yönelmekte olduğu belirtilerek bunun kötü sonucu, dünya hayatından sonraki hayat ve oradaki durumlar kısaca anlatılır.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Andolsun Fecre ,
2. On geceye ,
3. Çifte ve teke,
4. (her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye
5. Bunlarda akıl sahibi için elbette birer yemin (değeri) vardır.
6. Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine?
7. Direkleri (yüksek binaları) olan, irem şehrine?
8. Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı ,
9. O vadide kayaları yontan Semûd kavmine?
10. Kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a?
11. Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler.
12. Oralarda kötülüğü çoğalttılar.
13. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.
14. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.
15. insan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der.
16. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der.
17. Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz,
18. Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,
19. Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz.
20. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.
21. Ama yeryüzü parça parça döküldüğü,
22. Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır).
23. O gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!
24. (işte o zaman insan:) "Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!" der.
25. Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.
26. 0'nun vuracağı bağı kimse vuramaz.
27. Ey huzura kavuşmuş insan!
28. Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.
29. (Seçkin) kullarım arasına katıl,
30. Ve cennetim gir. -
231.
088-el-ĞÂŞiYE
Adını, ilk âyette geçen ve her şeyi saran, kaplayan, dehşeti her şeye ulaşan kıyamet günü anldıbına gelen "ğâşiye" kelimesinden alır. ilk gelen sûrelerden olup, Zâriyât sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. Bu sûrede kıyamet ve ahirete ait haberler vardır. ayrıca Allah'ın varlığını anlamaya yardım edecek bazı kevnî deliller serdedilmiştir. Hayatın bir plan ve program içinde akıp gittiği, bu akışın sonunda Allah'a varılacağı ve O'nun katında hesap verileceği anlatılır. 26 (yirmialtı) âyettir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. (Resûlüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?
2. O gün bir takım yüzler zelildir,
3. Durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur,
4. Kızgın ateşe girer.
5. Onlara kaynar su pınarından içirilir.
6. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur,
7. O ise ne besler ne de açlığı giderir.
8. O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar,
9. (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır,
10.Yüce bir cennettedirler.
11.Orada boş bir söz işitmezler.
12. Orada (cennette) devamlı akan bir pınar,
13. Yükseltilmiş tahtlar,
14. Konulmuş kadehler,
15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar,
16. Serilmiş halılar vardır.
17. (insanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?
18. Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiş?
19. Dağların nasıl dikildiğine, bakmazlar mı?
20. Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
21. O halde (Resûlüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin.
22. Onların üzerinde bir zorba değilsin.
23. Ancak yüz çevirir inkâr ederse,
24. işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.
25. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir.
26. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir. -
230.
087-el-A'LÂ
Allah'ın "Yüce" anlamındaki adıyla başladığı için "el-A'lâ" denilen bu sûre 19 (ondokuz) âyet olup, Mekke'de inen ilk sûrelerdendir. Cenab-ı Allah bu sûrede kâinatın esrarını, oluşunu, işleyişini özlü bir anlatımla ifade etmiştir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Yüce Rabbinin adını,
2. Yaratıp düzene koyan,
3. Takdir edip yol gösteren,
4. (Topraktan) yeşil otu çıkaran,
5. Sonra da onu kapkara bir sel artığına çeviren yüce Rabbinin adını tesbih (ve takdis) et.
6. Sana (Kur an'ı) okutacağız; sen hiç unutmayacaksın.
7. Artık Allah'ın dilediği hariç, Şüphesiz Allah, açığı ve gizleneni bilir.
8. Seni en kolaya muvaffak kılacağız.
9. O halde eğer öğüt fayda verirse öğüt ver.
10. (Allah'tan) korkan öğütten yararlanacak.
11. Kötü kimse ise öğütten kaçınacaktır.
12. O ki,en büyük ateşe girecektir.
13. Sonra o, ateşte ne ölür ne de yaşar.
14. Doğrusu feraha ermiştir temizlenen,
15. Rabbinin adını anıp O'na kulluk eden.
16. Fakat siz (ey insanlar! ) dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
17. Oysa ahiret daha hayırlı daha devamlıdır.
18. Şüphesiz bu (anlatılanlar), önceki kitaplarda, vardır.
19. ibrahim ve Musa'nın kitaplarında. -
229.
086-et-TÂRIK
Beled sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 17 (onyedi) âyettir. Adını, 1. âyette geçen "târık" kelimesinden alır. Târık, geceleyin gelen, şiddetlice vuran, kapı çalan demektir. Sûrede geçen târık ise gece fazla ışık saçan yıldıza denir ki, bu, sabah yıldızıdır. Mecâzî olarak da ünlü kişiye denir. Bir edebî sanat olarak cahiliye devri geceye, o devirde gelen Hz. Peygamber de geceyi aydınlatan ve sabahı müjdeleyen sabah yıldızına benzetilmiş olabilir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim.
2. Târıkın ne olduğunu nereden bileceksin?
3. (O, karanlığı) delen yıldızdır.
4. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın.
5. insan neden yaratıldığına bir baksın!
6. Atılan bir sudan yaratıldı.
7. (O su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar.
8. işte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir.
9. Gizlenenlerin ortaya döküldüğü gün
10. O gün insan için ne bir güç ne de bir yardımcı vardır.
11. Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, yemin ederim ki,
12. (Nebat ile) yarılan yere ,
13. Şüphesiz Kur'an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür.
14. O, asla bir şaka değildir.
15. Onlar bir tuzak kurarlar,
16. Ben de bir tuzak kurarım.
17. Onun için Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). -
228.
085-el-BÜRÛC
Şems sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 22 (yirmiiki) âyettir. "Bürûc", burc kelimesinin çoğuludur. Sûrede burçları olan gökyüzüne, kıyamet gününe ve o güne tanıklık edecek olanlarla, yine o gün müşahede edilecek olaylara yemin edildikten sonra Yemen'de geçmiş bir olaya temas edilir: Yahudi Zûnuvas ve adamları, yahudiliği kabul etmeyen Necran hıristiyanlarını, Hendek içinde yakılmış bir ateşe atarak yakarlar ve yanmakta olan insanları seyrederler. Bu şekilde işkence ile yakılıp öldürülen kimseler inançları uğrunda ölmüşlerdir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Burçlara sahip gökyüzüne,
2. Geleceği bildirilmiş olan güne,
3. (O günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki,
4. Kahroldu o hendeğin sahipleri,
5. O çıralı ateşin ,
6. Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,
7. Müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.
8. Onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.
9. O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisine aittir, ve Allah her şeye şahittir .
10. Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır.
11. iman edip sâlih ameller işleyenlere ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. işte büyük kurtuluş budur.
12. Şüphesiz Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir.
13. Bilin ki O, (kâinat yokken) ilk olarak yaratan, (ölümden sonra tekrar hayatı) geri getirendir.
14. O, çok bağışlayan ve çok sevendir.
15. Şerefli Arş'ın sahibidir.
16. Dilediği şeyleri mutlaka yapandır.
17. Orduların, haberi sana geldi mi?
18. Yani Firavun ve Semûd'un
19. Doğrusu inkârcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar.
20. Allah onları arkalarından kuşatmıştır.
21. Hayır o şerefli bir Kur'an'dır.
22. Levh-i Mahfuz'dadır. -
227.
084-el-iNŞiKAK
infitâr sûresinden sonra Mekke'de inmiştir, 25 (yirmibeş) âyettir. Göğün yarılmasından söz ettiği için bu adı almıştır.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Gök yarıldığı,
2. Rabbine kulak verip boyun eğecek hale getirildiği zaman,
3. Yer dümdüz edildiği,
4. içinde bulunanları atıp boşaldığı ,
5. Ve Rabb'ini dinleyip O'na hakkıyla itaata mecbur kılındığı vakit (insanoğlu yaptıkları ile karşılaşır).
6. Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda O'na varacaksın.
7. Kimin kitabı sağından verilirse,
8. Kolay bir hesapla hesaba çekilecek;
9. Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.
10. Kimin de kitabı arkasından verilirse,
11. Derhal yok olmayı isteyecek,
12. Ve alevli ateşe girecektir.
13. Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı.
14. O hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı.
15. Oysa gerçekten Rabbi onu görüyordu.
16. Hayır! Şafağa, yemin ederim ki ,
17. Geceye ve onda basan karanlığa,
18. Dolunay olmuş aya ,
19. Ki,siz elbette halden hale geçeceksiniz.
20. Böyleyken onlar acaba neden iman etmezler?
21. Onlar kendilerine Kur'an okununca secde de etmezler.
22. Aksine, kâfirler yalanlıyorlar.
23. Halbuki Allah onların gizlediği şeyleri çok iyi bilir.
24. (Resûlüm!) Onlara acı azabı müjdele!
25. iman edip sâlih amel işleyenler başkadır; onlar için arkası kesilmeyen bir mükâfat vardır. -
226.
083-el-MUTAFFiFÎNTümünü Göster
Mekke'de inmiştir, 36 (otuzaltı) âyettir. Ölçü ve tartılarında hile yapanları kötüleyerek başladığı için bu adı almıştır.
Rahmân veRahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Ekgib ölçüp noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!
2. Onlar insanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam,
3. Onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise ekgib ölçer ve tartarlar.
4. Onlar düşünmezler mi ki, tekrar diriltilecekler!
5. Büyük bir günde
6. Öyle bir gün ki, insanlar o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır.
7. Doğrusu günahkârların yazısı, muhakkak Siccîn'de olmaktır.
8. Siccîn nedir, bilir misin?
9. (O günahkârların yazısı) Amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.
10. O gün vay haline yalancıların!
11. Ki onlar, ceza gününü yalan sayarlar.
12. Onu ancak hükümleri çiğneyen ve günaha dalan kimseler yalanlar.
13. Böyle birine âyetlerimiz okununca "Eskilerin masalları" derdi.
14. Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir.
15. Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır.
16. Sonra onlar cehenneme girerler.
17. Sonra onlara: "işte yalanlamış olduğunuz (cehennem) budur" denilir.
18. Hayır! Andolsun iyilerin kitabı illiyyûn'dadır.
19. illiyyûn nedir, bilir misin?
20. (O illiyyûn'daki kitap) içinde ameller kaydedilmiş bir kitaptır.
21. O kitabı, Allah'a yakın olanlar görür.
22. iyiler kesinkes cennettedir.
23. Onlar orada koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.
24. Onların yüzünde nimetlerin sevincini görürsün.
25. Kendilerine mühürlü hâlis bir içki sunulur.
26. Onun içiminin sonunda misk kokusu vardır. işte yarışanlar ancak onda yarışsınlar.
27. Karışımı Tesnîm'dendir.
28. (O Tesnîm Allah'a) Yakın olanların içecekleri bir kaynaktır.
29. Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi.
30. Onlarla karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi.
31. Ailelerine döndüklerinde, (alaylarından dolayı) keyiflenerek dönerlerdi.
32. Müminleri gördüklerinde: "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi.
33. Halbuki onlar, müminleri denetleyici olarak gönderilmediler.
34. işte o gün (ahirette) de iman edenler kâfirlere gülerler.
35. Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.
36. Kâfirler yaptıklarının cezasını bulduar mı! (Elbette buldular.) -
225.
082-el-iNFiTÂR
Nâziât sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 19 (ondokuz) âyettir. Manası "yarılmaktır"tır. Göğün yarılmasından söz ederek başladığı için bu adı almıştır. Konusu ahiret âlemidir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Gökyüzü yarıldığı zaman,
2. Yıldızlar döküldüğü zaman,
3. Denizler birbirine katıldığı zaman,
4. Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman,
5. insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar.
6. Ey insan! ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?
7. O Allah ki seni yarattı, seni düzgün ve dengeli kılıp, ölçülü bir biçim verdi.
8. Seni istediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.
9. Hayır! Siz yine de dini yalanlıyorsunuz.
10. Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var,
11. Değerli yazıcılar var,
12. Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.
13. iyiler muhakkak cennettedirler,
14. Kötüler de cehennemdedirler.
15. Ceza gününde oraya girerler.
16. Onlar (kâfirler) oradan bir daha da ayrılmazlar.
17. Ceza günü nedir bilir misin?
18. Evet, bilir misin? Nedir acaba o ceza günü?
19. O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah'a kalmıştır. -
224.
081-et-TEKVÎR
Mekke'de inmiştir, 29 (yirmidokuz) âyettir. Sûrenin başında güneşin dürülmesinden söz edilmiş ve adını da buradan almıştır. Sûrenin söz dizisinde, ihtiva ettiği konuya ilişkin anlamları yankılandıran ve güçlendiren mükemmel bir mugibî taklit edilemez bir âhenk vardır.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Güneş katlanıp dürüldüğünde,
2. Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,
3. Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,
4. Gebe develer salıverildiğinde,
5. Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,
6. Denizler kaynatıldığında,
7. Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,
8. Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda,
9. "Hangi günah sebebiyle öldürüldü? diye.
10. (Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,
11. Gökyüzü sıyrılıp alındığında,
12. Cehennem tutuşturulduğunda,
13. Ve cennet yaklaştırıldığında,
14. Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.
15. Şimdi yemin ederim o sinenlere ,
16. O akıp akıp yuvasına gidenlere,
17. Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun,
18. Ağarmaya başladığında sabaha andolsun ki,
19. O (Kur'an), şüphesiz değerli,bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür.
20. O elçi güçlü, Arş'ın sahibi (Allah'ın) katında çok itibarlıdır.
21. O orada sayılan, güvenilen (bir elçi) dir.
22. Arkadaşınız (muhafazid) de mecnun değildir.
23. Andolsun ki, onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür.
24. O, gaybın bilgilerini (sizden) esirgemez.
25. O lânetlenmiş şeytanın sözü de değildir.
26. Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?
27. O, herkes için, bir öğüttür,
28. Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için de.
29. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. -
223.
080-ABESETümünü Göster
Mekke'de inmiştir, 42 (kırkiki) âyettir. Adını, "yüzünü ekşitti, buruşturdu" anldıbına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bu sûrenin iniş sebebiyle ilgili olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rabîa gibi Kureyş'in ileri gelenlerine islâm'ı anlattığı bir sırada âmâ olan Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve "Yâ Resûlallah! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret" der. O esnada Resûlullah (a. s.) cevap vermez. Çünkü Kureyş'in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra bu âyetler geldi. Resûlullah'ın bazı davranışlarını tenkit ve onu ikaz mahiyetinde gelen bu ve benzeri âyetler, onun hak peygamber olduğuna en büyük delildir. Zira hiç kimse kendisini bu şekilde tenkit etmez.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. (Peygamber), yüzünü ekşitti ve geri döndü.
2. Âmânın kendisine gelmesinden ötürü
3. Belki o temizlenecek,
4. Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
5. Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince,
6. Sen ona yöneliyorsun,
7. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.
8. Fakat koşarak sana gelen ,
9. Ve (Allah'tan) korkarak gelenle ,
10. Sen onunla ilgilenmiyorsun.
11. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
12. Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,
13. O, değerli sahifelerdir,
14. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,
15. Kâtiplerin ellerindedir ,
16. Değerli ve güvenilir katiplerin.
17. Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!
18. Allah onu neden yarattı?
19. Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona şekil verdi.
20. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
21. Sonra onun canını aldı ve kabre soktu.
22. Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.
23. Hayır! (insan) Allah'ın emrettiğini yapmadı.
24. insan, yediğine bir baksın!
25. Yağmurlar yağdırdık,
26. Sonra toprağı göz göz yardık,
27. Bu suretle orada ekinler bitirdik,
28. Üzümler ,yoncalar ,
29. Zeytinlikler, hurmalıklar ,
30. iri ve sık ağaçlı bahçeler,
31. Meyveler ve çayırlar bitirdik.
32. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.
33. Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,
34. işte o gün kişi kardeşinden, kaçar.
35 . Annesinden, babasından,
36. Eşinden ve çocuklarından .
37. O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.
38. O gün bir takım yüzler parıl parıl,
39. Güler ve sevinir.
40. Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş,
41. Hüzünden kapkara kesilmiştir.
42. işte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır. -
222.
079-en-NÂZi'ÂTTümünü Göster
Nebe' sûresinden sonra Mekke'de inmiştir; 46 (kırkaltı) âyettir. Adını, "söküp çıkaranlar" manasına gelen "nâziât" kelimesinden alır. Ana fikir olarak kıyameti konu edinir. Cenab-ı Allah, sûrenin başında, kendilerini, ilk beş âyette belirtilen güç ve melekelerle donattığı varlıklara yemin etmektedir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Söküp çıkaranlara, andolsun;
2. Yavaşça çekenlere,
3. Yüzdükçe yüzenlere,
4. Yarıştıkça yarışanlara,
5. Derken iş düzenleyenlere .
6. Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı,
7. Onu ikinci üflemenin takip ettiği gün,
8. işte o gün yürekler kaygıdan oynar,
9. Gözler yorgun düşer.
10. Diyorlar ki, "Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz,
11. (Hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"
12. "O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur" dediler.
13. Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar.
14. Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.
15. (Habibim!) Sana Musa'nın haberi geldi mi?
16. Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti:
17. Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.
18. De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı?
19. Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.
20. Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.
21. (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti.
22. Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü.
23. Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı:
24. Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi.
25. Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
26. Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.
27. Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti,
28. Onu yükseltti, düzene koydu ,
29. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
30. Ondan sonra da yerküreyi döşedi,
31. Yerden suyunu ve otlağını çıkardı,
32. Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
33. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere.
34. Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit,
35. insanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün,
36. Ve görene cehennem açık bir şekilde gösterilmiştir.
37. Artık kim azmışsa ,
38. Ve dünya hayatını ahirete tercih etmişse,
39. Şüphesiz cehennem(onun için) tek barınaktır.
40. Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için,
41.Şüphesiz cennet(onun) yegâne barınağıdır.
42. Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.)
43. Sen onu nereden bilip bildireceksin!
44. Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir.
45. Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.
46. Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar. -
221.
078-en-NEBETümünü Göster
Meâric'den sonra inmiştir; ilk Mekkî sûrelerden olup 40 (kırk) âyettir. "Nebe' " haber demektir. Kıyamet haberlerini ihtiva ettiği için bu ad verilmiştir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Birbirlerine neyi soruyorlar?
2. O büyük haberden mi?
3. (inanıp inanmamakta) ayrılığa düşmektedirler.
4. Hayır! Anlayacaklar!
5. Yine hayır! Onlar anlayacaklar!
6. Biz yeryüzünü bir döşek, yapmadık mı?
7. Dağları da birer kazık .
8. Sizi çifter çifter yarattık.
9. Uykunuzu bir dinlenme kıldık.
10. Geceyi bir örtü yaptık.
11. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık.
12. Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik.
13. (Orada) alev alev yanan bir kandil yarattık.
14. Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik.
15. Size tohumlar, bitkiler, yetiştirmek için
16. Ve ağaçları(birbirine) sarmaş dolaş bahçeler.
17. Şüphesiz hüküm günü vakit olarak belirlenmiştir.
18. Sûr'a üflendiği gün, bölük bölük Allah'a gelirsiniz.
19. Gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur;
20. Dağlar yürütülür, serap haline gelir.
21. Şüphesiz, cehennem pusuda beklemektedir.
22. Azgınların barınacağı yerdir (cehennem).
23. (Azgınlar) orada çağlar boyu kalacaklar ,
24. Orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar,
25. Kaynar su ve irin (tadarlar).
26. Ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak.
27. Çünkü onlar hesap gününü (geleceğini) ummazlardı.
28. Bizim âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı.
29. Biz ise her şeyi bir kitapta sayıp yazmışızdır.
30. Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı arttıracağız.
31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.
32. Bahçeler, bağlar,
33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,
34. Ve içki dolu kâse(ler) .
35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.
36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.
37. O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O, rahmândır. O gün insanlar O'na karşı konuşmaya yetkili değillerdir.
38. Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahmân'ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler.
39. işte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun.
40. Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir. -
220.
077-el-MÜRSELÂTTümünü Göster
Mekke'de inmiştir. 50 (elli) âyettir. "Gönderilenler" anldıbına gelen "el-mürselât" kelimesi ile başladığı için sûre bu adı almıştır. Müfessirler, "gönderilenler"den maksadın, âlemin idaresi ile görevli bir kısım melekler veya rüzgârlar, yahut peygamberler, yahut da Kur'an âyetleri olabileceğini belirtmişlerdir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere;
2. Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara;
3. (Hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;
4. (Hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;
5. Öğüt telkin edenlere;
6. (Allah'a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için.
7. Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!
8. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,
9. Gökkubbe yarıldığı zaman,
10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman ,
11. Peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).
12. (Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir?
13. Ayırım gününe.
14. (Resûlüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin!
15. O gün (Peygamber'i ve ahireti) yalan sayanların vay haline!
16. Biz, (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi?
17. Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız.
18. işte biz suçlulara böyle yaparız!
19. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
20. (Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?
21. işte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik.
22. Belli bir süreye kadar.
23. Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!
24. O gün (hakikatleri) yalan sayanların vayhaline!
25. Biz, yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?
26. Dirilere ve ölülere .
27. Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik..
28. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
29. (inkârcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!
30. Üç kola ayrılmış,bir gölgeğe gidin.
31. Ki ne gölgelendiren ne de alevden koruyandır.
32. O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.
33. Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.
34. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
35. Bu, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür.
36. Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.
37. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
38. (O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.
39. (Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!
40. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
41. Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında,
42. Canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler arasındadırlar.
43. (Kendilerine:) "işlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için" (denir).
44. işte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
45. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
46. (Ey inkârcılar!) Yeyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz!
47. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
48. Onlar, kendilerine: "Allah'ın huzurunda eğilin!" denildiği vakit eğilmezler:
49. O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!
50. Onlar artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar.