1. 26.
    0
    rezerve kuran meali alip soledigin yerlerin altini cizicem
    ···
  2. 27.
    0
    bu kadar yazacağına link verseydin ya
    http://allaelle.wordpress.../03/28/kuran-celiskileri/
    ···
  3. 28.
    +1 -1
    Allah hem adalet bakımından hem de hüküm bakımından verdiği sözleri zaman içerisinde değiştirebilir mi?
    Allah verdiği sözleri hiçbir zaman değiştirmez. Daha önceden bir vaadi değiştirip daha sonra başka bir şey vaad etmez. Benzer şekilde Kuran’da Allah söylediği bir şeyi daha sonradan başka bir ayetle değiştirmemiştir. Nesh konusu son derece yanlış anlaşılan ve bu yönde kullanılan bir konudur. Bu konuya delil olarak kullanılan Nahl suresinin 101. ayetindeki bir kelime yanlışmeallendirilip bu yöndeki yorumlarda kullanılmaktadır.
    Bu ayetteki manayı daha iyi anlayabilmek için “ayet” (اية) kelimesinin karşılığını tam olarak vermemiz gerekir. Ayet kelime anlamı olarak “ delil, mucize” anldıbına gelir Kuran ayetleri de Allah’ın delilleri olduğu için bu kelimeyle ifade edilir. Kuran’da ayet ve bunun çoğulu olan ayetler (ayat) (اياة) kelimesinin farklı kullanımları vardır. Tekil ayet kelimesi Kuran boyunca mucize, delil anlamlarında kullanılır. Örneğin:
    Andolsun, biz Musa'ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte israiloğullarına sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti (17 isra Suresi, 101)
    "Elini koltuğuna sok, bir hastalık olmadan, başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın." (20 Taha Suresi,22)
    (Musa) Ona büyük mucizeyi (ayeti) gösterdi. Fakat o, yalanladı ve isyan etti.(79 Naziat Suresi, 20- 21)
    Bu şekilde Kuran’da geçen tüm tekil ayet kelimesi mucize delil anlamında olup, hiç birisi Kuran ayetleri anlamında kullanılmaz.Çoğul ayetler ( ayat) kelimesi ise Kuran’da Kuran ayetleri anlamında kullanılır.
    "inkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır." (2 Bakara Suresi, 39)
    Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun. (2 Bakara Suresi, 41)
    Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Geçmişlerin masallarıdır" dedi. (83 Mutafiffin Suresi, 41)
    Bu örnekleri de çoğaltabiliriz. Bu ayetlerden de görülebileceği gibi çoğul ayetler kelimesi Kuran ayetleri olarak kullanılmaktadır.Şimdi ayet ve ayetler ( ayat) kelimelerinin bu anlamlarıyla nahl suresinin 101. ayetine bakarsak, konu daha iyi anlaşılacaktır.Biz bir delili (ayeti), bir (başka) delilin (ayetin) yeriyle değiştirdiğimiz zaman, -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- “Sen yalnızca iftira edicisin" dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler. (16 Nahl Suresi, 101)
    Bu ayette Allah kendi varlığının gösteren bir delil verdiğini daha sonra gönderdiği başka bir delille yada mucize ile bunu değiştirdiğini söylemektedir. 102 ayet okunduğunda ise bu delilin yada mucizenin ne olduğu anlaşılacaktır.
    De ki: "iman edenleri sağlamlaştırmak, müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur'an'ı) hak olarak RabbindenRuhu'l-Kudüs indirmiştir." (16 Nahl Suresi, 102)
    Burada verilen delil Kuran’dır. Allah geçmiş kitapların yerine Kuran’ı vermiştir. Yani ayetler arasında bir değişiklik değil, aksine Kuran’ın önceki kitapların yerine gönderilmesinden söz edilmektedir. Dolayısıyla Kuran’da ne birbirinin hükmünü kaldıran bir ayet vardır, nede böyle bir durumun olduğunu söyleyen bir Kuran ayeti bulunmaktadır.
    içki konusu:
    Nesih konusuna delil olarak gösterilmeye çalışılan iddialardan birisi içki hakkındadır. içki hakkındaki bazı ayetlerden yola çıkarak bazı ayetlerin diğer ayetlerin hükmünü kaldırdığı iddia edilir oysa durum böyle değildir. Şimdi bu konudaki ayetlere bakalım:
    Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızıkedinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır. (16 Nahl Suresi, 67)
    Nahl suresindeki bu ayette bir durum tespiti vardır. Meyvelerden hem sarhoşluk veren şeyler üretildiğinden hem de güzel rızk üretildiğinden söz edilmektedir. içki içmek helaldir diye bir ifade yoktur. Sadece bir durum tespiti söz konusudur.
    Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür."
    Bakara suresindeki bu ayette de içkinin ( Şarap ve sarhoşluk) bazı faydaları olabileceğini fakat günahının yararından daha fazla olduğu bildirilmektedir Yani kısmen kısıtlama söz konusu değildir. Tümüyle yasak olduğu bu ayette açıkça ifade edilmektedir.
    Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (4 Nisa Suresi, 43)
    Nisa suresindeki bu ayette ise içkili durumda olan bir insanın nasıl namaz kılabileceği anlatılmaktadır. Bir insan içki içebilir, sarhoş olabilir bu haramdır fakat böyle olması onun namaz kılmayacağı anldıbına gelmez. Bir insan bu haramı işlese de, ibadetlerini nasıl yapacağı anlatılmaktadır. Bu ayette sarhoş olan bir kişinin eğer namaz kılmak isterse kendini bilene kadar namaza yaklaşmamasını emreder. Yoksa içkinin helal kılınması diye bir şey söz konusu değildir.
    Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.(5 Maide Suresi,90)
    Bu ayette de açıkça içkinin haram olduğu ifade edilir.
    Sonuç olarak bu ayetlerin hiçbiri diğeriyle çelişmediği gibi, hiç biri diğerinin hükmünü ortadan kaldırmaz. Aksine birbirini tamamlayan ayetlerdir.
    Nesh olayını tedricilik olarak ele alıp " Toplumun zihnen ve ruhen altyapısı aşama aşama içkinin yasak olmasına alıştırılmış ve içki haram kılınmıştır ... " sonucuna varmakta mümkündür !
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +2 -2
    3- Müslüman olmayanlar cennete gidebilir mi?

    Gidebilir/ Bakara-62. Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku ve üzüntü yoktur. (Ayrıca Maide/ 69 )

    Gidemez/ Ali imran-85. Kim islam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ayrıca tevbe-30)
    ···
  5. 30.
    0
    reserved
    ···
  6. 31.
    +1 -1
    @1 bu kadar yeter şimdlik cevaplar. gördüğün gibi hepsinin cevabı mevcut. tabi sen ikna olmayacaksın. neden mi.aklını kullanıp sorgulamadığın ,ordan burdan duyduğun,iki satır okuyunca aha lan çelişki var kuranda dediğin için buraya bu entryleri girdin.tek tek araştırıp sorgulayıp ateist olsan seninle şu copy pasteler dışında tartışırım dini.sen soruyu baz alıp kuran çelişkisi dersen problemi yarıda bırakıp bunun sonucu çıkmıyor diyen öğrenciyle aynı kafadasın demektir.

    bak hepsinin cevabı var. istesem bütün sorularının, hatta senin o sitede bulamadığın daha kazık gibi görülen ama aslında çook basit cevapları olan ateistlerin gazını kaçıran soruları sorabilirim :D hadi iyi geceler. yoruldum
    ···
  7. 32.
    +2 -2
    4- Cennetin genişliği ne kadardır?

    Göklerle yer kadar/ Ali imran -133. Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.

    Gökle yer kadar/ Hadid-21. Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah'a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. işte bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
    ···
  8. 33.
    +1 -1
    Şüphesi, çelişkisi olanın soru sorması yasak!
    Maide-101. Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
    Maide-102. Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu.
    Allah'ın soru sorma yasağı koyması çok anlamsızdır, acayiptir.
    Cevap: Bu ayetteki soru sormadan maksat, bireyin yalnız başına peygamberden öğrenmek istediği değil toplum içinde sorulan ve genele hitap eden sorulardır.
    Soru sormanın yasaklığı da kulun kendi iyiliği içindir. Bireysel olarak kula Allah'ın ve peygamberin vermiş olduğu lütuf, müsamaha toplum içinde açıklandığında, adalet yerine getirileceğinden, kul kendine verilen o lütuftan, o ayrıcalıktan da olur. Zaten bu ayet de sahabenin hac seferinde inzal olmuştur. Sahabe Peygambere Haccın her sene olup olmayacağını sormuştur. Ömürde bir defa olması daha uygun olan haccın sürekli her sene mi her sene mi diye soru sorma sonucu, evet her sene dense ayette belirtildiği gibi Allah'ın lütfü olan o kolay hac yapma şekli zorlaşırdı
    ···
  9. 34.
    +1 -1
    10- edison, einstein, ebu talip ebedi cehennemlik mi?

    al-i imran/ 115. onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.

    bakara/ 217. sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

    tevbe-17. allah'a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. onların bütün amelleri boşa gitmiştir. onlar ateşte ebedi kalacaklardır.

    müslümanların yaptığı zerre kadar işler karşılıksız kalmayacakken, inanmayanların bütün amelleri boşa gidecek ve sonsuza kadar cehennemde işkence görecekmiş. tanrı böyle haksızlık yapmaz.
    Cevap: Yapmaz. Yalnız bu bir haksızlık değil bilakis adalettir. Beşeri bir sistemde bile Devlet kendi kural ve kaidelerini yerine getirmeyen isyankâr P.K.K.'lıları ne kadar müsamaha gösteriyorsa, Allah da o kadar gösterir. Onların Devlete karşı isyankâr, fakat insanlara karşı son derece insancıl davranışlarda bulunmaları, iyi insan olmaları, devlet açısından bir anlam ifade eder mi? Etmez. Ama buna rağmen devletin bütün emir ve yasaklarını harfiyen yerine getiren, insanlara ve devlete hiç faydası olmayan fakat bu vatandaşlar insanlara karşı son derece sert ve haşin olduğu halde, devlet böyle bir vatandaşına ceza verir mi? Elbette vermez. Çünkü devletin yanında iyi bir vatandaştır. iyi insan olması devleti ilgilendirmez. Devletin aradığı tebaasının iyi vatandaş olmasıdır. Aynen bunun gibi. Önemli olan kulun önce Allah'ın var ve tek olduğunu tanımasıdır. Aynen devlete vatandaş olabilmek için önce “Devletin varlığını, birliğini ve bölünmez bütünlüğünü tanımak” da olduğu gibi.
    ···
  10. 35.
    +1 -1
    Müslüman olmayanların cennete gidip gitmemesi

    ilgili ayetin meali şöyledir “Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri/mükâfatları Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de." (Bakara, 2/62)

    Tefsirlerde bu ayet hakkında çok değişik görüşler ortaya konmuştur. Özet ve tercihli olarak şu açıklamaları uygun görmekteyiz:

    Bu ayette, bütün ümmetlerin, milletlerin kurtuluş reçetesi ve asgari müşterekleri olan, Allah’a ve ahirete iman noktasına dikkat çekilmiştir. Buna göre, her hangi bir ümmet, kendi devrinde -kendi peygamberinin öğretileri istikametinde- Allah’a ve ahirete iman edip ona göre bir yaşantıyı sergilemişse onlar kurtulurlar. ister adı Müslüman, ister Yahudi, isterse Hristiyan olsun fark etmez.

    Önemli bir noktada şudur: Ümmetlerin doğru bir çizgiyi takip etmelerinin bir diğer adı olan iyi işleri -düzgün ve Allah’ın rızasına uygun olarak- yapmaları, ancak kendi peygamberlerinin öğretilerine bağlı kalmakla mümkündür.

    Buna göre, ayette yer alan Müminler/Müslümanlar, Hz. muhafazid (a.s.m)’in tebliğ ettiği vahye bağlı kaldıkları takdirde kurtulurlar. -Cennet yalnız Müslümanların değil-. Sözgelimi, bir kısım Yahudiler kendi devirlerindeki Hz. Musa’ya bağlı kalmakla kurtulmuşlardır. Hz. isa devrinde ona bağlı olan Hristiyanlar da kurtulmuşlardır. Yine Sabiler de öyledir.

    Kur’an’da bu isimlerin zikredilmesinin bir hikmeti şudur ki; Allah, hepsi de kendi mahluku olan insanların/ümmetlerin isimlerine bakarak hüküm vermez. Bilakis, onların gönderilen elçilerine ve ilahî mesaja iman edip etmemelerine göre leh veya aleyhlerinde hükmünün verir.

    Buda al-i imran suresindeki mevzu :

    Al-i imran Sûresinde geçen şu ayetler de, islamiyetten haberi olduğu halde Ona ve Onu getiren Elçisine iman etmeyenler kurtuluşa eremeyeceğini açıkça göstermektedir:

    84. De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, ibrahim'e, ismail'e, ishak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, isa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız".

    85. Kim islâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.

    86. inandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.

    87. işte onların cezaları, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onların üzerlerindedir.

    88. Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.

    89. Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler başka. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.

    90. Şüphesiz imanlarının arkasından küfreden, sonra da küfrünü artırmış olanların tevbeleri asla kabul olunmaz. işte onlar sapıkların ta kendileridir.

    91. Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu altın fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. işte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

    işte ilâhî tevhidin zorunlu bir sonucu olmak üzere bütün peygamberler ve ilâhî kitaplar Allah'a karşı değil, Allah'ın olmaları ve ancak Allah'a kulluk etmeleri yönünden iman edilmedikçe islâm'ın ve tevhidin mânâsı tahakkuk etmez. Allah'a değil, kendine kul olmaya davet edenler Allah'ın peygamberi olamaz. Elçi ancak kendisini gönderene davet eder. Ve elçiyi inkâr etmek de göndereni inkâr olur. Hak din olan islâm'ın esası, bu tevhid imanı ile Allah'a teslim olmaktır. Bundan çıkmak küfürdür. isterse bir peygamberi olsun diğerlerinden ayırıp inkâr etmek, peygamberliğin esasını inkâr etmektir. Peygamberliğin esasını inkâr etmek, bütün peygamberleriyle beraber Allah Teâlâyı inkâr etmektir.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +1 -1
    iblis melek midir, cin midir?
    'Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik. iblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.(bakara 34)

    Bu ayetin arapçasında kesinlikle iblisin bir melek olduğu anlaşılmıyor ! Bakara suresinin 34. ayeti türkçe mealde yanlış anlaşıldığı için ayetlerde çelişki olduğu sanılıyor. Bu ayette Arapçada
    tağlib sanatı'' diye bilinen bir gramer kuralı mevcuttur. Tağlib sanatına göre çoğunluğa hitap edilir. Mesela bir sınıfta yüz öğrenci var ise ve bu yüz öğrencinin arasında yalnızca bir tane kız var ise... ve öğretmen bütün erkekler ayağa kalsın derse arapçadaki bu kurala göre o tek kızı ayrı belirtmeye gerek kalmıyor. yani bütün erkekler dediğin zaman otamatikmen o bir kızı da kapsıyor. (Tabi bu tersi için de geçerlidir. Bir tane erkek olsaydı da durum aynı olurdu)

    Aynı şekil ayette iblisi ayrı belirtmeye gerek kalmıyor. Dolayısıyla bu ayette iblisin melek olduğu anlaşılmıyor. Kehf suresinin 50. ayetinde iblisin açıkça cin olduğu yazıyor.
    ···
  12. 37.
    +1 -1
    9- Allah, gönderdiği kanunları, hükümleri değiştirir mi?

    Bakara/106. "Herhangi bir Ayet'in hukmunu yururlukten kaldirir veya unutturursak, onun yerine daha hayirlisini veya benzerini getiririz. Allah'in herseye gucunun yettigini bilmezmisin? "

    Bakara-106 da böyle söylenirken, aşağıdaki Ayet'lerde farklı söylenir;

    Fatır/ 43. "... Hayır! sen Allah'ın kanununda değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın kanununda asla bir döneklik bulamazsın. "

    Feth/ 23. "... Allah kanununda hicbir degişiklik bulamazsınız. "
    ···
  13. 38.
    +1 -1
    1- hesap gününde allah'tan başkası şefaat edebilir mi?
    “Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse başkasının yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz, hem onlara yardım da edilmez”(Bakara, 2/48) mealindeki ayette, inkârcıların kendilerine şefaat edeceklerini düşündükleri put ve benzeri gayr-ı islamî yakınlık bağlarının hiçbir faydasının olamayacağına işaret edilmiştir. Allah’ın kızları deyip meleklere tapanlar, Allah’ın oğlu deyip Hz. isa (as) ve Hz. Uzeyr (as)’i putlaştıranlar, biz Allah’ın sevgili kullarıyız, onun çocukları gibiyiz diyenlerin hepsine bir nevi cevap verilmiş ve onlara ciddi bir uyarı yapılmıştır.

    “Rahman’ın huzurunda, söz almış olanlar dışında hiç kimse şefaat edemeyecek.”(Meryem, 19/87) mealindeki ayette ise, Allah’ın inayetiyle şefaat etmelerine izin verilenlerden hiç kimse, Rahman olan Allah’ın iznini almadan hiç kimseye şefaat edemeyeceklerine işaret edilmiştir. Böylece, yakın akrabalık münasebetiyle veya yakın dostluk münasebetiyle bazı peygamberlerin, şehitlerin, büyük velilerin kendilerine öncelik vereceğini düşünenlere yönelik verilen bir ders söz konusudur.

    Özetlersek, Bakara Suresi'nde, iman, itaat, kulluk ile Allah’ın rızasını elde etmeyenlere bütün peygamberler şefaatçi olsa, bütün dünya fidye olsa kabul edilmeyeceğine işaret edilmiştir. Meryem Suresi'nde ise, Allah’ın izni olmadan şefaat konusunun gündeme bile gelemeyeciğine dikkat çekilmiştir.

    Demek ki şefaatin gerçekleşmesi Allah’ın iznine ve rızasına bağlıdır. Rızası ise, kişinin Allah ile kurduğu manevî yakınlık ilişkisine bağlıdır. Bir insan günah işlemiş olabilir, fakat sonradan tevbe edip Allah katından bir değer kazanmış olabilir. işte böyle kimselere şefaat yapılabilir ve onlar hakkında yapılan şefaat kabul edilebilir.
    ···
  14. 39.
    0
    15- Cehennemde kapışma?!

    Alak/ 15-18." And olsun ki onu perçeminden, yalancı ve günahkar perçeminden cehenneme sürükleriz. O zaman taraftarlarını çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız" ayeti Ebu Cehil için söylenmiş. Güçsüz bir insanın" Allah benden yana " demesine benziyor. Yani insan sözü.
    ···
  15. 40.
    +3 -3
    1- Hesap gününde Allah'tan başkası şefaat edebilir mi?

    Edemez / Bakara-48: Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.

    Edebilir/ Meryem-87: Rahman'ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.

    Edebilir diyen diğer Ayetler: Bakara-123, Enam-51, infitar/ 18-19
    Edemez diyen diğer ayetler: Zuhruf-86, Secde-4

    2- Kötülük Allah'tan mı gelir?

    Nisa -78. Nerede olursaniz olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: "Bu Allah'tandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa "Bu, senin tarafındandır" derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır". Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?

    Nisa-79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahid olarak Allah yeter.
    ···
  16. 41.
    +1 -1
    cennetin genişliği ne kadardır?
    Bu iddiaya delil olarak kullanılan ayetlere ilk başta bakalım:
    Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (3 Ali imran Suresi, 133)
    Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) 'çaba gösterip-yarışın,' ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. işte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyükfazl sahibidir. (57 Hadid Suresi, 21)
    Cennet mekan olarak tek bir yer değildir. Kuran’da birden fazla cennet olduğundan söz edilir:
    Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır. (55 Rahman Suresi, 46)
    Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var. (55 Rahman Suresi, 62)
    Görüldüğü gibi bir den farklı cennetlerden söz edilir. Bu cennetlerin farklı özelliklerinden rahman suresinde de söz edilir. Aliimran ve Hadid suresinde geçen cennet kelimelerinin bir özelliği vardır. Bu özellik Arapça dilinin bir özelliğidir. Bu ayetlerde geçen cennet kelimesi “Cennetin” ikisinde de aynıdır. Bu kelime belirli bir cenneti ifade etmez. Böyle olması için “El cennet” kelimesi kullanılması gerekir. Burada kullanılan kelimenin karşılığı herhangi bir cennet demektir. - Arapça'daki " El " kelimesinin ingilizcedeki karşılığı " The " - Yani yukarıdaki ayetlerde anlatılan bu cennetlerden herhangi birisinin özellikleridir. Birisinde farklı özellik varken, diğerinde farklı bir özellik vardır.
    ···
  17. 42.
    +1 -1
    5- ilk müslüman kimdir?

    enam-163'e göre muhafazid.
    araf-143'e göre musa.
    ali imran-67'ye göre ibrahim.

    Cevap : peygamberler gönderildikleri dönemin ilk müslümanalrıdır.he peygamber kendi zamanının ilk müslümanı olmasıyla emrolunmuştur.
    ···
  18. 43.
    -1
    bu başlığı uplamak hepimizin üzerine farz.
    ···
  19. 44.
    -1
    @56 nasıl bi yaratıcı tüm kullarına ona inanmalarını emreden ama aynı zamanda sadece birkaçı tarafından anlamı açıklanabilen bi kitap gönderir peki
    ···
  20. 45.
    -1
    allah'ın katına olan mesafe çelişkisi:

    Herhalde ayetler okunurken sadece rakamlara odaklanıldığından ve rakamlar arasında bir fark bulunduğundan bir çelişki varmış gibi gözüküyor. Oysa ayetler dikkatli okunursa ortada bir çelişki yoktur. Çünkü ayetlerde anlatılan zamanların dışında olaylarda farklıdır. Olaylar farklı olduğu için, zamanların farklı olması son derece doğaldır. Şimdi bu ayetleri bir daha dikkatli bir şekilde okuyalım:

    Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (22 Hac, 47)Burada Allah katında bir gün insanların saymakta olduğu bin yıl gibi olduğu bildiriliyor. ikinci ayet şöyle:
    Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.(32 Secde Suresi , 5)

    Burada bildirilen ise işlerin bizim saymakta olduğumuz bin yıl süreli bir günde Allah’a yükseleceğidir. Burada dikkat edilecek nokta olaya konu olan şey “iş”lerdir. Yani yükseldiği söylenen “iş”lerdir.Üçüncü ayet ise şöyle:

    Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (70 Mearic Suresi,4)

    Burada ise “meleklerin ve ruhun” ona elli bin yıl süreli bir günde çıkabildiği bildirilmektedir. Şimdi önceki ayette dikkat ederseniz yükselen “iş”lerdir. Bunlar bin yıl olan bir günde çıkarlar. Son ayette olan ise yükselen “melekler ve ruhtur”. Yani iki farklı sürenin söz konusu olması iki farklı nesneden kaynaklanır. Birincisinde “iş” lerdir. ikincisinde ise “Melekler” ve “ruh”tur.

    Burada şunu sorabilirsiniz, bizim için bir gün nasıl işler için bin yıl ve melekler için 50 bin yıl sürer? Burada da zamanın izafi olmasıyla ilgili bir gerçek saklıdır.
    izafiyet teorisi bize zamanın da izafi olduğunu söyler. Bir cismin hızı arttıkça onun için zaman yavaşlar. Bu teorik ve deneysel olarak ta ispatlanmış bir gerçektir. Yapılan bir deney var. iki tane çok hassas atom saati alınıyor. Birisi yüksek hızlı bir uçağa konuyor diğer ise yerde tutuyor. Uçak bir süre uçup döndüğünde uçaktaki saat yerdekine göre biraz daha yavaş ilerlemiş olduğu görülüyor. Hızlar arttıkça zaman daha da yavaşlar. Örneğin 30 yaşında iki ikiz kardeş düşünelim. Birisini bir uzay gemisine koyalım. Işık hızında yada buna yakın bir hızla bu uzay gemisinin bir saat gittiğini düşünelim. Bu gemi dünyaya geri döndüğünde gemideki kişi için zaman sadece bir saat olsa da, yeryüzünde geçen zaman 30-40 yıl boyutunda bir zaman olacaktır. Uzay gemisindeki ikiz kardeş hala 30 yaşında iken, yeryüzünde yaşayan ikiz kardeş 60 yaşına gelmiş olacaktır. Yani bu durumu ifade edersek, geçen süre yeryüzündekine göre 30 yıl süren bir saatlik bir gemi yolculuğu söz konusudur.

    işte buradaki ayetlerde sizin için 50 bin yıl olan bir gün de çıkar ifadesi bunu anlatmaktadır. insanlar için geçen süre 50 bin yıl iken son derece yüksek hızda hareket eden birisi için bu sadece bir gün olacaktır. Melekler 50 bin yıl olan bir günde çıkarlarken, işler ise bin yıl süreli bir günde çıktığı ayetlerden bildirilmektedir. Örneğin hızların değişik olduğu iki cisim düşünün. ikisi de kendileri açısından aynı süre hareket etseler de hızları farklı olduğu için onlara göre yeryüzünde geçen süre daha yavaş olacaktır
    Tümünü Göster
    ···