1. 1.
    +3
    Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

    yasin - 40

    beyler burda ne de gece gündüzü geçebilir diyorya hani.

    ve de her biri bir yörüngede yüzer diyor.

    dünya bence gece ve gündüz'dür çünki her zaman bir tarafı aydınlık bir tarafı karanlıktır.

    ve burda dünyanın bir yörüngesi olduğundan bahsetmiş kuran-ı kerimde

    her biri bir yörüngede yüzer.
    ···
  2. 2.
    +2
    kuranda dexer bile yazıyor olum
    (bkz: deccal)
    ···
  3. 3.
    +1
    şundan 40 yıl sonra evrime inanmayan kalmayacak ve o zaman da "kuran'da zaten yazıyordu; allah bunu yapabilecek kadar güçlüydü" diyeceksiniz de mi lan
    ···
  4. 4.
    +1
    @17 nuh tufanı belli bir bölgede olduysa bütün maddeler çöpe gidiyor

    http://www.fetva.net/yazi...ur-yoksa-evrensel-mi.html
    http://www.sorularlaislam...an-mi-devam-etmistir.html
    ···
  5. 5.
    +1
    (bkz: nuh tufanı yalanı)

    kısacası, herkesin az cok bildiği bu hikayeye göre nuh, tüm canlıların boğulacağı bir tufan öncesinde tanrıdan bir gemi yapma ve kendi yakınlarını ve tüm canlılardan birer çifti gemisine alıp kurtarma görevi alır. böylece tufan sona erdikten sonra canlılığın devamı sağlanacaktır. ayrıntıları çok net olmayan bu hikayenin net olan kısmı bu kadarı ve de sonucun başarılı olduğu, geminin tufandan sonra ağrı dağının (veya belki baska bir dağın) eteklerinde karaya vurduğu ve böylece görevin başarıyla sonuçlandırıldığıdır. şimdi bu hikayeyi, bir de modern bilimin çerçevesinden inceleyelim:

    1) bilim adamlarının yaptığı hesaba göre tüm dünya yüzeyini kaplaycak miktarda su yeryüzünde bulunmamaktadır. kutuplardaki tüm buzlar erise ve atmosfer ve bulutlardaki tüm su yoğunlaşıp yeryüzüne dökülse bile, böyle bir facianın gerektirdiği miktarda suya yaklaşılamamaktadır. peki bunca su nereden gelmiş ve nereye gitmiştir?

    2) bilindiği gibi pek çok canlı türü yalnızca kendi doğal habitatında yaşayabilir. o zaman, tazmanya’da, galapagos’larda, antarktika sahillerinde, patagonya’da güneybatı amerika sahilinde yaşayan türler 1) gemiye nasıl getirilmiş, 2) gemide nasıl yaşatılmıştır?

    3) sadece insanlarda görülen bazı hastalıkları (örneğin gonorea) nuh’un gemisine kim taşımıştır? (hatta daha öncesinde, bu hastalıları zamanında allah adem ve havva’ya vermiş olmalıdır ki, bu hastalıklar bu zamana dek gelebilsin). ayrıca allah ve nuh böyle hastalıkların etkenlerini niye kurtarmak ihtiyacı hissetmişlerdir?

    4) tenyalar ve diğer parazitler nuh’un gemisine nasıl taşınmıştır?

    5) simbiotik (yaşamak icin birbirine ihtiyaç duyan) canlılar ve parazitler tufandan hemen sonra yaşamlarini nasıl sürdürdüler?

    6) canlı türlerine ait genetik varyasyonlar, tufandan sonra yalnızca birer çift halinde bulunan canlılardan nasıl meydana gelmiştir? (bu soruya vereceğiniz cevap, tutarlı olmak istiyorsaniz evrime inanmanınızı zorunlu kılar).

    7) nuh’un gemisinin büyüklüğü ve yapısı nasıldır?

    8) 2.5 milyon canlı türü bu gemiye nasıl taşınmış, gemi içinde nasıl barındırılmış ve nasıl beslenmiştir?

    9) yalnızca başka bir canlı türüyle baslenen canlılar (örneğin kaolalar yalnızca belli bir tür ağacın yaprağıyla beslenir) tufan sırasında ve tufandan sonra nasıl hayatta kalmıştır?

    10) pek çok canlı türü, örneğin meyve sinekleri, çok kısa ömre sahiptir. bunlar tüm tufan dönemini nasıl atlatmıştır?

    11) acikseul üreyen canlılar (yani üremek için karşı cinse ihtiyacı olmayan canlılar)’dan nasıl birer çift alılanbilmiştir? (tüm canlılardan birer çift alındığına göre).

    12) parthenogenic (yalnızca dişi) ve hermafrodit (iki cinsiyet de tek canlıda) canlılardan birer çift nasıl alınmıştır?

    13) eğer tufan 6500 yıl önce olduysa, o sıralarda mevcut olan mısır uygarlığı o piramitleri nasıl dikebilmiştir?

    14) sadece özel bir coğrafyada yaşayan (örneğin güney amerika’da amazon ormanlarında, ya da kuzey kutbunda) bir canlı türü, tufan bittikten sonra yasadığı yere nasıl gitmiştir?

    15) dinozorlar nuh’un gemisine alınmış mıdır? (verecekleri her cevap başka açıdan çelişkiye düşürür teistleri).

    16) mikroorganizmalar gemiye alınmış mıdır? alınmamışlarsa nasıl?

    17) bitki türleri gemiye alınmış mıdır? alındılarsa dünya üzerindeki tüm bitki türleri gemiye nasıl sığdırılmıştır? alınmadılarsa, tufan sırasında bitkiler nasıl canlı kalmıştır? eğer kalmadılarsa, sadece bitkilerle beslenen canlılar tufandan sonra nasıl hayatlarını sürdürebilmişlerdir?

    daha düşünülürse bu liste uzatılabilir. ama herhalde gerek yok.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +1
    "Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler O'nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir." (Zümer suresi 67. ayet)

    O gün göğü kitap dürer gibi düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. Bu üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, vâdettiğimizi yaparız. (Enbiya suresi 104. ayet)

    1. Bu ayetlerin sadece dünyanın üzerindeki gökten değil de tüm kainat'tan (evrenden) bahsettiği gayet açıktır. Çünkü Zümer suresinin 67. ayetinde gökLER (semavatu) kelimesi kullanılmıştır ve Enbiya suresinin 104. ayetinde ise ilk yaratılışa vurgu yapılmıştır. Ayette ilk başladığımız gibi diyor. (ilk başlangıç her şeyin başlangıcıdır). Başlangıç ile kıyaslama olduğu için ayetler HER şeyin sonundan, yani tüm kainatın sonundan bahsediyor.

    2. Ayetlerden kıyamet günü tüm evrenin dürüleceği anlaşılıyor.

    3. Tüm evrenin dürülebilmesi için evrenin düz bir yapıya sahip olması gerekiyor.

    4. Peki evren düz müdür ? (dikkat dünya demiyorum !!)

    5. evet NASA evrenin düz olduğunu doğruluyor. inanmayanlara kaynak: http://map.gsfc.nasa.gov/universe/uni_shape.html

    Görmüş olduğunuz gibi bu ayetlerde hata filan yoktur.
    ···
  7. 7.
    +1
    daha güneşin de bir yörüngesi olduğunu bilmeyenler var
    edit kurandada yazıyor
    ···
  8. 8.
    +1
    Yüzmek de doğru uzay - zaman'da yüzüyor tüm cisimler
    ···
  9. 9.
    0
    yazdım çok uzun olduğu için giremedim ayrı ayrı parçalar halinde atıyorum

    öncelikle ayetler

    Rab baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. insanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım" dedi, "Çünkü onları yarattığıma pişman oldum." Ama Nuh Rab’in gözünde lütuf buldu. (Yaradılış 6: 5-8)
    Ancak Nuh inanmış biridir ve bu durum Tanrı’nın ona bir şans vermesine sebep olur. Tanrı, Nuh'a bir gemi yapmasını, yaşayan bütün hayvanlardan birer (ve bazılarından yedişer) çift almasını emreder.
    Kendine gofer ağacından bir gemi yap. içini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap. Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak. Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap. Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek. Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin. Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler. Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola." (Yaradılış 6: 14-21)
    Adige dilinde, adını muhtemelen "Gofer" ağacından alan "Khuafe", suda yüzen araçlara verilen isimdir.
    Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al. (Yaradılış 7: 2)
    Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı. (Yaradılış 7: 11-12)
    Büyük Tufan'dan sonra, geminin Ağrı Dağı'na oturduğuna dair Tevrat'ta geçen bölüm şudur:
    Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ağrı dağına oturdu. (Yaradılış 8: 4)

    Kuran’da ise geminin Cudi dağına oturduğu söylenmektedir. Hud suresi'nde "Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu" denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cudi'ye oturdu” şeklinde anlatılır.

    Doktor Henry Morris'in verdiği bilgilerin ışığında tam donanımlı küçük bir

    Nuh'un gemisi maketi yapıldı. Maket gemi bir deney tankına konuldu.

    Okyanusta görülen türden yapay dalgalar verildi ve bu deney sonunda geminin yalnızca suya dayanıklı olmayıp son derece dengeli olduğu da saptandı.

    Deney tankındaki yapay dalgaların gücü, giderek 200 fit yüksekliğinde deprem dalgalarının eşit gücüne çıkarıldı. Bu dalgalar, geminin tufan sırasında karşılaştığı ya da karşılaşabileceği dalgalardan kat kat güçlüydü.

    Sonuç değişmedi: Gemi, hem dayanıklılık, hem de denge açısından tartışma kabul etmez dayanma ve direnç gücüne sahipti.

    Günümüzün modern yapılı gemileri gibi Nuh'un gemisinin boyutlarının

    oranı, ona olağanüstü bir denge sağlıyordu. içinde ağır yük ve yüzdüğü (ya da yüzeceği) sular da derin olunca, kuşkusuz, bu, daha bir artacaktı. Yelkeni ve dolaylı titreşimi yoktu.

    Unutmamak gerek: Nuh'un gemisi herhangi bir yere ulaşmak

    gibi bir amaç peşinde koşmuyordu. Nuh'un (ve tabi geminin)

    bir tek amacı vardı: Yüzmesi...

    Suyun üstünde batmadan kalabilmesi...

    Gemi bu görevi ya da işlevi yerine getirdi ve üstelik, Ağrı dağına kadar

    900 millik bir yolu 150 günde yüzdü. (Burada şunu vurgulamakta yarar var: Bilim adamlarının büyük çoğunluğu, Nuh'un gemisini, Mezopotamya'da Dicle-Fırat kıyılarında inşa ettiğine inanmaktadırlar).

    Geminin güverteleri üç taneydi ve kat kat yapılmıştı. Genel kanıya bakılırsa, en üst (yani üçüncü) katta Nuh ve ailesi yaşamışlardı, güverte ona göre

    düzenlenmişti. Yiyecek-içecek de burada depo ediliyordu.

    ikinci, Nuh ve ailesine ayrılmış olanın altındaki kat, yer bölmeli ve kafesliydi.

    Bu, aslında bir önlemdi ve hayvanları birbirinden ayrı tutmaya yarıyordu.

    Birinci kat, safra ve çöplerin toplandığı kat olarak yapılmıştı.

    Peki, geminin kapasitesi ne idi, ne olabilirdi acaba?

    Bir uzman bunu şöyle tanımlamıştır: "569 marşandiz (yük) vagonu

    taşıyabilir ya da 30 binden fazla çeşitli hayvan ve kuş taşır. Bununla

    da kalmaz, geriye bol bol boş yer bile kalır."

    Nuh'un gemisi konusunda en çok merak uyandıran nokta, gemiye bindirilen hayvanlarla ilgilidir. Nuh, her türün biri dişi, diğeri erkek temsilcilerini nasıl bulmuştur, nasıl bulabilmiştir? Gemiye kaç hayvan bindirilmiştir ve bunlar

    hangi türlerdendir ve bu kadar çok sayıda ve türdeki hayvanlara nasıl

    bakabilmiştir?
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    0
    Bu soruların karşılıklarını bize yine işinin uzmanı bilim adamlarıyla kutsal

    kitaplar araştırmacıları verecektir elbette.

    Onlara göre, bu öyle gözlerde büyütüldüğü kadar zor bir olgu değildir.

    Kutsal kitaplar ve Kur'an-ı Kerim, bize Tanrı'nın Nuh kuluna "Her tür hayvandan biri erkek, öbürü dişi birer çift almasını" buyurduğunu

    açıklar. Tanrı, Nuh kulunun işini kolaylaştırmak için tıpkı Nuh'a seslendiği

    (ve buyurduğu) gibi onlara da seslenmiş, yol yordam göstermiştir.

    ...

    Ayrıca, hayvanlardaki doğal önsezi, yaklaşmakta olan büyük tufanı onlara duyurmuştur da. Böylece Nuh'a ve gemisine kendi ayaklarıyla gelmişlerdir.

    Nuh, kişisel yapısı gereği, büyük bir hayvan dostu olarak biliniyordu. Bu

    durumda, Nuh, gemisine kaç baş hayvan almış olabilir dersiniz?

    Sorunun karşılığı yoktur, kimse de bilememektedir bunu. O dönemlerde dünyamızda kaç tür hayvan yaşıyordu? Bu da saptanmış değildir. Bilim adamları bu sayının (tür sayısının) 1544 ile 2392 arasında olabileceği

    kanısındadırlar.

    Yine bilim adamlarının hesaplarını değerlendirdiğimizde ortaya şu

    çıkmaktadır. Yaklaşık 2000 hayvanı doğru dürüst besleyebilmek için Nuh ve

    ailesinin her bireyi, her üç dakikada bir, bir hayvanı besleyip su vermek

    zorundaydı. Bu hesaplama bir günü 12 saat (uyku dışında) olarak

    kabullenip yapılmıştır.

    "Yaradılış ve Tufan" adlı kitabında Doktor Morris bu beslenme sorununa

    titizlikle eğiliyordu.

    "Doktor Morris, bu ileri sürülenlere göre, nasıl oluyor da 8 insan,

    2000 hayvana tam 13 ay süreyle bakabiliyor?

    "işin bu noktası, Nuh ve Tufan olayına karşı çıkışların en başında

    gelmektedir. Kimilerine göre, bu olanak dışıdır. Ama şu da

    düşünülmelidir; hayvanların bir çoğu kış uykusuna yatmış olabilir

    ya da kötü hava nedeniyle böyle bir zorunluğu duymuş olabilir.

    Bu durumda solumaları bile hafifler. Şunu demek istiyorum: Hava

    bozmaya, bulutlar kararıp çoğalmaya ve fırtına çıkıp azmaya

    başladığında kafeslerine konmuş hayvanlar tufan boyunca,

    sürekli uyumuşlardır."

    Eldeki şimdiye kadar olan verileri topladığımızda, anlatılanlardan teknik

    ve bilimsel verilere uygunluk gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Gemi ve canlı

    yükü, büyük tufanı atlatabilecek bir güce sahipti.

    Fakat insanlar yine de kuşku içindedir: "Kanıt nerede, peki?" diye

    sormaktadırlar. Gemi, buzlar altında ve Ağrı dağında mı? Tufan sonrasında

    gidip o Ağrı dağının tepesine mi oturdu? Peki, nerede onun kanıtı da?

    Nuh'un gemisi gerçekten var oldu ve başından kutsal kitapların hepsinde

    yer alacak nitelikte bir serüven geçti ise, bunun elle tutulur, gözle görülür

    somut kanıtı mutlaka olmalıydı. Bu, ne idi, ne olmalıydı; varsa nasıl ve

    hangi yoldan ele geçirilmeliydi? Haklı sorulara bir karşılık arayıp bulmak

    amacıyla yeni keşif seferleri başlatıldı ve sürdü gitti.

    "ister inan, ister inanma" nın ünlü yazar ve çizeri Robert Ripley'i

    tanımayan yoktur. 1938 yılındaki Nuh'un gemisi keşif seferine Ripley'de

    katıldı. Ripley hemen hemen dünyanın bütün ülkelerinde sayısız okura

    sahiptir ve çizip yazdığı şaşırtıcı olguların yanlış ya da uydurma olduğu

    bugüne dek kanıtlanmamıştır.

    Ripley bir süre önce Irak'a gitmiş, ünlü Babil Kulesi'ni görmüş ve iran'da

    iken ülkenin toprağının dörtte birinin boş çöl olduğunu, garip köşeli

    biçimler halinde çatlayan toprağı tufan sularının yeniden biçimlendirdiğini

    ileri sürmüştü. Ripley, Şam'da Nuh'un mezarı diye kabul ettiği bir mezar da

    bulmuştur ayrıca.

    Yeni seferin amacı, Ferdinand Parrot'nun Ağrı dolaylarındaki küçük

    Ermeni manastırında gördüğünü ileri sürdüğü, Nuh'un gemisinin

    tahtasından yapılan haç gerçeğini öğrenmekti. Bu seferden nice sonra,

    1950'de haçın gerçekten görüldüğü savı ortaya atıldı. Evet, böyle bir haç

    vardı; boyutları 12 inç uzunluğundaydı ve kızılımsı bir tahtadan yapılmıştı.

    O seferin ardından da yıllar geçti. ikinci Dünya Savaşı'nda Amerikan pilotları

    Ağrı Dağı üstünden sayısız uçuşlar yaptılar. Müttefikleri olan Rus Kızıl

    Ordusu'na malzeme ve yiyecek taşıdılar. Yine o yıllarda pek çok raporda

    Nuh'un gemisinin görüldüğü bildirildi.

    Bu raporlardan biri, 1943 yılında ABD ordusunun yayın organı "Stars and

    Strips" adlı dergide yayınlandı. Arada Rus pilotları da gemiyi karlar

    buzlar arasında gördüklerini belirtiyorlardı.

    Savaş sona erdi, barış yapıldı ve Rus pilotları tekrar tekrar Ağrı üzerinden

    uçtular.

    Nuh'un gemisiyle ilgili çalışmalarını bugün de sürdüren Errol Cummings,

    bu konuda Doktor Donald Liedmann'la konuştu. Doktor Liedmann'ın

    önde gelen özelliği, Rusların bu uçuşları üzerinde ilk elden bilgi sahibi

    olması idi.

    "Rus birliğinden bir subay, 1937 yıllarıyla 1947 arasında her yıl Ağrı

    ve yöresine sefer yapıyordu. 1948'de de böyle bir sefer yapılmıştı

    ayrıca. Bilindiği gibi, Ruslar, 1915-16'da ve 1918 yılında da birer sefer

    daha düzenlemişlerdi. Toplam, 13 seferdi hepsi. Benim tanışım olan

    o Rus subayı, 1937 ile 1947 arasındaki keşiflere katılmıştı. 1947

    seferinde çekilen fotoğrafları bana da gösterdi. Bu fotoğraflarda,

    çok iyi anımsıyorum, gemi yaklaşık 1400 fit yüksekliğindeydi ve 80

    fitlik bir bölümü buzlar arasından çıkmış, görünüyordu bayağı."

    1952'de, Ortaduğu'da çalışan Amerikalı bir pipe-line mühendisi de Ağrı

    Dağı'nda Nuh'un gemisini gördü. George Jefferson Green adlı bu

    mühendis, helikopterle keşif uçuşu yaptığı bir sırada gemiye rastlamıştı.

    Koca gemi kayalar arasında sıkışmış bir durumdaydı, tek bir yanı ortalık

    yerde duruyordu.

    Green, helikopterin pilotuna biraz daha yaklaşmasını söyledi. Pilot denileni

    yerine getirdiğinde ikisi de çok heyecanlandılar. Green görülenleri

    fotoğrafla saptadı. O sırada güneş de yavaş yavaş batıyordu. Green, altı

    tane birbirinden güzel fotoğraf çekti. Fotoğraflar her cepheden gemiyi

    gösteriyorlardı.

    Green çok geçmeden Ortadoğu'daki görevinden alınıp ingiliz Guyanası'na

    yeni bir görevle atandı. Maden işinde çalışırken bilinmeyen kişilerce

    öldürüldü sonra. Bu arada tüm eşyaları; içlerinde Nuh'un gemisinin

    fotoğrafları dahil, çalındı, yok oldu hepsi.

    Hikaye, şaşırtıcıdır, bir türlü bütünlenemiyordu. Yeni buluşlar, yeni bulgularla

    gün geliyordu, bir heyecan dalgası yaratıyor, bilim adamları, uzmanlar ve

    kutsal kitaplar araştırıcıları bir araya toplanıp önlerine konulanları enine

    boyuna tartışıyorlardı.

    Kimilerince yeni bulgular bir çok gizli kalmış olguyu gün ışığına

    kavuşturuyordu. Olay, bilinmezlikten neredeyse çıkmak üzereydi. Biraz daha

    çaba ve yeni seferler aracılığında yeni bulgular işin sonunu getirebilirdi

    pekala.

    Kimileri de temelden karşı çıkıyordu: Bu bulguların konuyla uzaktan yakından

    bir ilişkisi yoktu, olamazdı. Kanıtların daha somut, daha elle tutulur, gözle

    görülür olması zorunluydu. Kanıt sahiplerinin bir çoğu erişilmez bir düş

    gücünün sahipleri olabilirdi. Bu, kuşkusuz, konunun aydınlığa çıkması için

    yeterli olmaktan çok, daha karmaşık, daha bir bilinmezlik içine sürüklerdi.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    allahu akbar
    ···
  12. 12.
    0
    1)Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı. (Yaradılış 7: 11-12) sular şiddetli yağmurlar ile gökten yağrıldı ayrıca yukarıda da anlatıldığı gibi nuh aylarca geminin içinde suların çekilmesini buharlaşmasını emilmesini beklemiştir.

    2)bunun için 2 varsayım üzerinde duruyorum; ya bu felaket bölgesel olarak yaşanmıştır yada islam'a göre her şeyin yaratıcısı olan bir tanrının akıl yoluyla kabullenilemeyecek kadar mümkünatı olmayan şeyleri varedenin "yoktan var eden" bir yaratıcının bu olayda da doğa üstü denebilecek bir yolla bunu yaptığıdır.

    3)bu tip hastalıklar insan benliğinde taşınabilir. hastalıkların var olma nedeni basittir. sınama yöntemi. sonuçta hiç bir şey tam anlamıyla düzen ve tertip içerisinde değil. hastalık zorluk ve müsibetlerin insanları sınama yöntemi olduğu açıktır ve devamı uygun görülmüştür

    4)taşınmış olma ihtimali yüksek, zaten göremediğimiz her yerde insan hayatını etkileyecek parazitler bulunduğundan alınmaları yada oralara yerleştirilmeleri olanak dahilindedir.

    5)tufan sonrası dünya düzeni aynen devam etmiştir, herhangi bir sorun çıkamaz

    6)zorunlu kılmaz, tüm çeşitlerin bu gemiye alındığı düşünülürse aynı türler azalarak fakat artmayarak! günümüze kadar gelmiştir

    7)yukarıda yazılmıştır ve bilim adamları tarafından her şeyiyle doğru ve tutarlı bulunmuştur.

    8)yukarıda bilgi verilmiştir

    9)her canlının beslenmesi için gerekli besinler depolanmış ve hayvanların o felaketin şartlarına uyum sağlayarak hayatta kaldığı yukarıda detaylı bir şekilde anlatılmıştır.

    10)üreyerek türlerinin devamlılığını sağlamışlardır, gayet basit

    11) 12) genel bir tanım yapılmıştır, hayvanların üreme, çoğalma yada istisnai durumlarına göre durumlar değişiklik göstermiştir.

    13)bunlar tahmini zaman değerleridir. tufandan daha sonra yada daha önce yapılma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. yada diğer bir ihtimal olarak daha önce bahsettiğim gibi bölgesel olma ihtimali de vardır.

    14)bunun cevabı 2 numaralı maddeden çıkarılabilir.

    15)bu soru ne kadar bilgisiz olduğunu açıkça kanıtlar aslında sadece bu soruyu görerek sana cevap dahi vermezdim fakat neyse. dinozorlar insanlık öncesi yaşamış ve dünyaya hakim olmuşlardır.230-225 milyon yıl önce göründüler. 65 milyon yıl önce ise, çok sayıda dinozor türünün nesli tükenmişti. bahsettiğimiz olay 6500 yıl önce meydana geldi.

    16)alınmışlardır.var olduğumuz her yerde bu mikroorganizmalar bulunur ve orada da istemli yada zayıf bir ihtimal olsada istemsiz olarak bulunmaları gayet muhtemeldir.

    17)yukarıda açıklandı. bitki türleri devamlılığını sağladı ve dünya düzeni devam etti
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    0
    http://www.mucizeyalanlari.com/
    ···
  14. 14.
    0
    eşhedü enla ilasfdsagfafh
    ···
  15. 15.
    0
    hay amk ne kadar ezik şakirt varsa toplanmış.
    bilimsel islamcı geçinirler bunlar birde
    yok nuh tufanı aslında şeyin bölgesel şeyindedir falan.. ulan ne komiksiniz huur çocukları, kurana inanmayan adama kurandan ayet göstererek kanıtlamaya çalışıyorlar bir de A:SD.asd
    ···
  16. 16.
    0
    (bkz: cahil bir çöl bedevisinin zırvaları)
    ···
  17. 17.
    0
    @22 başlangıçtaki mantık hatası tanrı her şeyi bilmez mi insan yarattığına pişman oldu ne demek önceden insanların b öyle bir kötülük yapacağını bilebilirdi
    ···
  18. 18.
    0
    @19 en yüksek dağları geçtiği söyleniyor
    ···
  19. 19.
    0
    yukarı
    ···
  20. 20.
    0
    imana geldim oha ibretlik
    ···