küçüktüm.
bütün arkadaşlar kuran kursuna gidiyor. kızlar sarıp sarmalıyorlar başlarını beyaz tüllerle. ince bir elifba kitabı var herkesin koynunda. abdest alıyorlar falan. güle oynaya gidiyorlar camiye.
akşama benim daha önce hiç duymadığım kelimelerle dönüyorlar. değişik tekerlemeler falan. eliiif , baaa , taaa,, saaa , cimmm ,haaa, hııı , dalll...
heveslendim ben de. anneme söyledim. babana sorarsın dedi.
babam bağlama çalardı bazı akşamlar. duvara astıktan sonra bahçede oturur kısa maltepe içerdi.
"baba ben kuran kursuna gidecem" dedim.
"naapıcan orda" dedi
"bütün arkadaşlarım gidiyor yalnız kalıyorum sokakta" dedim.
"gibtiret boşver , evde otur daha iyi" dedi.
"ama merak ediyorum " dedim.
"neyini merak ediyon oğlum. hoca dövüyor ordakileri" dedi.
"yok illa da gidecem" dedim.
"git de dayağı ye , sonra ben de gidip o pezevngin anasını bi gibeyim" dedi.
bi şekilde ikna oldu. herkes gibi elimi kolumu ayağımı yıkayıp , kafamı ıslatıp koyuldum caminin yoluna. gidene kadar iyiydi. yaz tatilinde okul haricinde bişeyin parçası olmak hoşuma gitti.
caminin bahçesinde koşturan çocuklar vardı. arada camiinin içine giriyorlar halılarda birbirlerini kovalıyorlardı.
sonra hadi herkes sınıfa dedi biri.
ben de sınıftaki yerimi aldım. yeniler arka sıralara oturuyormuş. geçtik yerimize. kitabım olmadığı için yanımdaki arkadaştan bakıyordum. değişik ve ilginç harflerden birinin ne olduğunu sordum fısıltıyla.
kafamın üstünde patlayan bir şimşekle irkildim.
anasını bacısını gibtimin oğlu iki sıra öteden uzun , ince bir sopayla kafama vurdu. daha tek kelime öğretmeden , tahtaya tek şekil çizmeden , ağzını açıp tek kelam etmeden islamın önemli öğretilerinden birini belletti bana.
""" dayak cennetten çıkmadır """
burası sokak değil , burası okul değil , burası allahın evi , bik bik bik bik bik... anlattı durdu mezebini gibtimin evladı.
teneffüs olana kadar ellerimi dizimden gözlerimi de önümdeki sıradan hiç ayırmadım.
allahın evindeki ilk günümde onun cezalandırmasını ve adaletini tatmıştım. ve bu pek hoşuma gitmemişti.
o bir saat boyunca annemin hamur kokulu eteklerini , babamın sigara kokulu yakalarını , kızkardeşimin sarı saçlarını düşündüm. gerçek dünya neresiydi. ve onu kimler nasıl şekillendirmeye çalışıyordu. ben ıslah edilmesi gereken zararlı bir karakter değildim ki. hazreti bilal'in karnına taş bağlayan sürmeli adamlardan değildim ki ben. (bkz:
çağrı filmi)
ben istanbulun orta halli semtlerinde büyümeye çalışan mutlu bir çocuktum.
tenefüste caminin bahçesinden çıktım. yokuşları tırmanırken hala hocaya sövüyordum.
eve geldiğimde ağladım. annem güldü. baban sana söylemişti dedi. ben daha çok ağladım. evinden mutlu olmayıp mutluluğu başka yerde aradığım için pişmanlık duyuyordum. babamın bir an önce eve gelmesini istiyor ama karşısına çıkacak yüzü de bulamıyordum.
akşam oldu. ben hamur yedim , çay içtim.
babam geldi , işini yapıp ekmeğini kazanmış olmanın gururu içinde.
annem patlattı mevzuyu hemen.
"oğlun bugün kuran kursuna gitti"dedi.
"dayak yemiş mi onu söyle" dedi babam.
"uzun beyaz bir sopayla başıma vurdu" dedim.
"anasının dıbına girsin o sopa" dedi babam ve nadiren verdiği hayat derslerinin ilkine başladı.
sigarasını yakıp ayaklarını sandalyeden indirdi. doğrulup parmaklarıyla sayarak anlatmaya başladı.
"günde 10 saat çalışıyorum. gemiler geliyor. boşaltıyorum. kamyonlar geliyor yüklüyorum. denizden 20 metre yukarda zütüm donuyor. 10 metre derinliğindeki çelik ambarlarda zütüm terliyor kimi gün. iki çocuğumu okutuyor ,kira veriyorum. belki 5 -10 sene sonra araba alırım. emekli olunca da ev. o da bir ihtimal. iş kazasından gebermezsem eğer.
ama senin kafana vuran o cemal pekekenti mercedeslerle geziyor. sıcacık camiide insanlara yalan söyleyip çocuklarına yalanlar öğretiyor. kendi okudu tarikat evlerindeki gibi sanıyor. çocukları dövüyor. iş kazası riski yok , devletten tıkır tıkır maaşını da alıyor , cenazeydi mevlüttü ekstraları da affetmez. para vermezsen namazını bile kıldırmaz seni gömmez. üstüne üstlük ibadetini de ekgibsiz yapıyor. ölünce cennet de cabası. tüm bu saydığım imkanlar sadece din adamlarına sağlanır dünyada. onun için bu sana güzel bir ders olsun. ben yarın sana kitap getiririm. onları okursun bütün yaz. "
şimdi sorarım size genç incici kardeşler.
ben dini eğitim yerine hayatla ilgili şeylerin eğitimini aldım.
ben ateist olmayım da kimler olsun.
özet : kurana gidecem dedim. babam git de ananınkini gör dedi. gittim. anamınkini tersten gördüm. sonuçta ateist oldum. mutluyum