/i/İnanç

İnanç
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1 -1
    arap alfabesinde "sin" diye geçen bir ay tanrısına tapar her bir müslüman. sümer'deki nanna; aydınlatıcı, nurlu tanımına sahip kutsal ama evrenden tam aşkın olmayan tanrı iken allah, babil'e "sin" adı ve içeriğiyle, o toplumun kültürel açıdan evrilmesiyle geçip, buradan da arap coğrafyasına, mekke civarında el-lah, lah adıyla evrilmiştir. el-menat, el-uzza, el-lat gibi putların başındaki baş puttu. bir taştı. muhafazid kendi dinini yaratırken bu tanrıyı daha evirmiş, yeniden yorumlamıştır ve evrenden soyutlamıştır. allah, dişi bir tanrı iken erkil olmuştur. maddelikten; içkinlikten çıkarmıştır; ama kabe gösteriyor ki tamamen değil. kabe, allah'ın evi, onun maddesel varlığını temsil ediyor. gökten düşen bir meteor olan hacerül esved denen kara taş muhafazid'den evvel el-lah'ın ta kendisi idi aslında. muhtemelen gökten düşen bir meteor olan hacerül esved denen taş muhafazid tarafından yeniden yorumlanıp, evrilip şimdi cennetten inme diye anılır. ve evet, o kara taş allah'tı. bir tanrı olarak bu tanrının çocukluk dönemi içkin, dişi temsili bir taş parçası olarak geçti. ay'dan bir parça zannedildi bence bu tanrı, ayetlerdeki ay'a saygı ta buraya kadar dayanır. oradaki insanlar böyle bir olay karşısında ay tanrısını elbette kabul eder. kabe'de bu tanrının eviydi. kabe'nin tepesinde hala hacerül esved vardır.

    tanrılar böyle gelişir ve evrilir, insanların bilgisi arttıkça anlaşılmaz hale sokulmuştur tanrılar. sonsuz, evren ötesi türleri gibi; brahma misali... allah'ın ayetlerde(nuh suresi/ 15-16.ayet) ay'ı nur kaynağı diye kabul etme sebebini biraz sorgularsak anlayabiliriz. güneş'de bir kandil, ay'a muhtaç. ışık kaynağı olarak ay, ışık kaynağından yararlanan olarak güneş gösteriliyor. hem bu 7.yy'da sadece aristoteles kozmolojisi( http://2.bp.blogspot.com/...0/universoaristoteles.gif ) ve onun 7 göklü(müslümanların 7 katlı gök modeli günümüzde bilimsel bilgilere entegre edilmeye çalışılır, bu safsatayı anlamak için not 2'yi okuyun) ve dünya merkezli evren modelinin bilinmesiyle alakalı. bu arapların bizim bildiğimiz modern evren modelini bilmiyor oluşundandır(islam'a göre hz. isa göğün 4.katındadır, ve burası aristoteles kozmolojisinde güneş'tir, hristiyanlar da güneş isa'yı sembolize eder); muhafazid'de dahil. bu yüzden muhafazid için dünyadan 7.yy'daki bir nitel gözlemci insan olarak şu kavramlar vardı: gece ve gündüz, ışık ve karanlık, güneş ve ay. güneş gündüz yeryüzünü aydınlatıyordu. buna göre güneş'ten daha üstündü; çünkü güneş gündüz, ay ise gece aydınlatıyordu. hem güneş iyice bakınca küçücük, ay ise kocaman görünüyordu; yeryüzünden bakan biri için olduğu gibi, muhafazid'in nitel olarak gördüğü ay'ın güneş'ten daha büyük olduğuydu.(7.yy'da) ayrıca güneş ile yıldızlar aynı şey değildi., güneş yıldızlardan daha büyük ışık dolu iken, yıldızlar daha küçük az ışıklı idi, hepsi de dünyanın etrafında idi; ama gezegenlerde yıldızlarla aynı(bunun için not 1'i okuyun ve videoyu seyredin) idi. gezegenler gezegen(kur'an'da gezegenlere de yıldız denir) değil, yıldızdı. çünkü yeryüzünden 7.yy'da gökyüzüne bakan bir insanın bilebileceği ve görebileceği tek şey, gökyüzünde parlayan ufacık noktadaki yıldızlardır. yıldızların bizimki benzeri birer güneş olduğu bilgisi modern bilimin ürünüdür. 7.yy'da bakan muhafazid'de bu bilgiden çok uzaktı, o gökyüzünde gördüğü güneş ve yıldızların ayrı şeyleri olduğunu. yıldızların güneş'e göre ufacık şeyler olduğuna ve dünyaya az biraz uzak olduğuna inanıyordu. kur'an bunu gösteriyor. dünya düzdü, tepsi gibi, içine yerüyüzünün yayıldığı bir şey idi. dünya düz olduğu için namazı nereden kılarsanız kılın kabe taşına direkt denk gelir oradan da göğe yükselirdi. çatı, tavandı, dünyanın gökyüzü; boşukta tutan da allah... dağlarda bu tepsi yeryüzünü sarsılmaktan koruyan birer çakılmış kazık. evren dünya merkezliydi, ve evren şimdiki evren modeli gibi büyük değildi; zira bu 7.yy'da hiçbir şekilde bilinmiyordu. evren dünyadan başlayarak yaratılmıştı. "dünya yeryüzü" ve "dünya gökyüzü" iç içe iken(ilk yeryüzünü, ardından gökyüzünü yaratıyor allah. bu bizim için saçma, ama 7.yy'da yaşayan insan için en anlamlı ifadelerden biridir. kur'an'da buna yönelik tonlarca ifade zaten geçer. http://www.kuranmeali.org...urani_kerim_mealleri.aspx ) fizik kanunları değil; "allahın gücü" ile(fizik kanunları, fiziksel gerçekler 7.yy'da günümüzdeki gibi bilinmiyordu. insanlar doğa kanunlarının değil, mistik güçlerin ürünü olarak bakıyordu doğa olaylarına) ayrılıp genişlemesiyle. bu genişleme sonucu yıldızlarla, ay ve güneş bezenmişti dünya'nın etrafı. (yıldızlar ay gibi dünya'dan az biraz uzak küçük ışık saçan nesneler zannediliyordu 7.yy'da)

    güneş, ay, gezegenler(7.yy'da muhafazid tarafınca gezegenler yıldız zannediliyordu. ve gezegen adı yoktu. gezegen diye bir kavram da. gezegen adı, tefsirci ve yorumların diğer ayetlerde olduğu gibi kur'an'ı gelişmelere göre modifiye edip şarlatanlık yapmasından ibarettir. ) yine ay mesafesindeydi dünya'ya. ayetlerde geçen ifadeler yanlış değildir. aynen böyledir. muhafazid'in kendi zamanı, toplumu, kültürü, bilgisiyle dine, evrene, dünyaya, tanrıya ve allah denen karakter üzerinden zalim; ama tapanlara acayip merhametli bir kral gibi bakışı. ve tamamen muhafazid denen adamın bildiklerini din için yorumlamasından ibarettir. tamamen öznel gözlemine dayalı, subjektif bilgiler. 7.yy arap ahlak doktrinleri ve edebiyatı üzerine kurulu. muhafazid'in bu bakıma da şairleri öldürtmesi manidardır gerçekten, hem de çok. hem bu kur'an'ın bir benzerini getirin der, hem de getirme ihtimali olanları kendi bilgi sınırları içinde öldürmeyi seçer. yine günümüzdeki şarlatanlar da bu ayetleri birer dogmatik olarak bilime bakıp reddetme yerine, ayetlere göre bilimsel sonuçları yorumlaması; yorum uydurması, yalanları tesadüf değildir. islam'ın selefilikten emevi iktidarının fetih, savaş ve emperyalizmi sonucu sünni islam'a evrilmesi islam'ın 7.yy'daki olduğu haliyle olan paradigmasının vasat olmasındandır. sırasıyla mutezile, eşari ekolü savaşlarla müslümanların helenistik kültürle etkileşime geçip felsefik bakış açısıyla kur'an'ı tahrif etmelerinden ibarettir. sonradan savaşlarda iktidar peşine düşen muaviye gibi vahiy katipleri, muhafazid'in böyle bir isteği olmamasına rağmen kur'an'ın epey sonra kitaplaştırılması; hem de geliştirilen hint rakamları ve antik yunan'a ait yöntemlerle tasnif edilmesi; muhafazid'e ait olduğu iddia edilen sözlerin 300 yıl sonra hadis rivayetçisi ve bir o kadar da en deli saçması hadisleri(sinek ve deve sidiği, muhafazid'in idrarını içen insanlarla ilgili övücü hadisler v.s. ) toplayıp bunları sahih diyen insanlarca toplanması ve bu insanların dediklerinin bir kısmını kabul edip(kur'an'da var diye cinlere, meleklere inanmak mantıklı mı? dinde mantık arayan insanlar bunlar... ) bir kısmını keyfi olarak reddedenlerin olması... (bkz: müslümanlara iman dersi) bir kitabı anlamak için onca mezhep, reform inşa edilmesi kur'an'ın müslümanlarca sürekli tahrif edildiğinin delilidir zaten. ayeti keçi yedi, şeytan ayetleri olayına hiç girmiyorum. bir müslüman olarak şu an inandığınız dinin bağlı olduğunuz peygamber denen kişiye, ardından gelen yine başka müslümanlara(mezhep kuranlar, yorumcular, tarikat liderleri, tefsirciler, reformistler ki edip, taslaman v.s. insanlar) ait islami öznel paradigma(allah ve ahirete bakış, cennet ve cehenneme bakış, kadın ve erkeğe bakış, allah'ın, kur'an'ın yorumu v.s. toplamı) üzerine ve kendi görüşleriniz temelinde kurulu. hiçbir güvenilirliği olmayan, milyonlarca farklı paradigmaya sahip müslüman. * inanırsan, akıl ve mantık dini...
    ···
  1. 2.
    -1
    not 1:
    --spoiler--
    1. Mucize iddiası
    Halk arasında yaygın olarak bilinen bu mucize yalanını önce orijinal haliyle okuyalım:
    x y (x y)’a ait sitelerden:
    Kuran ayetlerinde evren hakkında verilen bilgilerden biri gökyüzünün ‘yedi kat’ olarak düzenlendiğidir..
    “Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O’dur. Sonra göğe istiva edip de onları yedi gök olarak düzenleyen O’dur. Ve O, herşeyi bilendir.” (Bakara Suresi, 29)
    “Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi…” (Fussilet Suresi, 11)
    “Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti…” (Fussilet Suresi,12)
    Kuran’da pek çok ayette kullanılan gök kelimesi tüm evreni ifade etmek için kullanıldığı gibi Dünya’nın göğü de bununla ifade edilir. Sözcüğün bu anlamı düşünüldüğünde Dünya göğünün -bir başka deyişle- atmosferin 7 katmandan oluştuğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
    (…)
    1- Troposfer
    2- Stratosfer
    3- Mezosfer
    4- Termosfer
    5- Ekzosfer
    6- iyonosfer
    7- Manyetosfer
    (…)
    Aşağıdaki ayetler ise bize atmosferin 7 katmanının görünümü ile ilgili bilgi vermektedir.
    “Görmüyor musunuz; Allah yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?” (Nuh Suresi, 15)
    “O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır…” (Mülk Suresi, 3)
    Bu ayetlerde Türkçe’ye “uyum” şeklinde çevrilen Arapça “tibakan” sözcüğü aynı zamanda “tabaka, bir şeyin uygun olan kapağı ve örtüsü” anlamlarına da gelir ki üst katın alt kata uygunluğunu vurgular. Kelimenin çoğul kullanımında ise “tabaka tabaka” anlamı mevcuttur. Ayette tarif edilen tabaka tabaka halindeki gök kuşkusuz atmosferi en mükemmel şekilde ifade eden açıklamalardır.
    20. Yüzyıl teknolojisi olmadan tespit edilmesi hiçbir şekilde mümkün olmayan bu bilgilerin 1400 yıl önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim’de açıkça bildirilmesi de elbette çok büyük bir mucizedir.

    2. Ayet Yorumundaki Keyfilik ve Çarpıklık
    ”Yedi Gök” (seb’a semâvât) tabiri yukardaki mucize yalanı metninde verilen Bakara/29, Fussilet/12, Nuh/15, Mülk 3 ayetlerinin yanısıra Talak/12, isra/44, Müminun/86 ve farklı biçimleriyle Nebe/12, Müminun/17 ayetlerinde de yer almaktadır.
    Önce ”yedi gök” tabirinin yorumunu bir de Elmalılı’dan okuyalım:
    “Bu “yedi sema”nın tefsir ve yorumunda başlıca iki düşünce vardır:
    Birisi yerden Venüs’e kadar bir; Venüs’ten Merkür’e kadar iki; Merkür’den Güneş’e üç; Güneş’ten Merih’e yahut yine yerden Merih’e dört; Merih’ten Jüpiter’e beş; Jüpiter’den Satürn’e altı; Satürn’den daha ilerisine kadar yedidir ki sonradan keşfedilmiş olan Üranüs ve Neptün gezegenleri ve daha keşfedilmesi mümkün olanlar hep bu yedinci hudud içinde demektir. Çünkü bu takdirde bu “yedi sema” özellikle yerin yaratılması üzerine tesviyeye dahil olanlardır. Bugün bu tesviyenin daha ileri gittiği ispat edilemez. Bu düşünce çoğunlukla astronomi ilmi görüşünü takip edenlerindir (…).
    Yedi semâ’daki diğer düşünceye gelince: Dünyanın üstünde bütün yıldızların süslediği maddî âlemin hepsi bir semadır. Yedi semanın birincisidir. (…) Ve islâm’da tefsir âlimlerinin en büyüklerinin kanââtleri budur. Sonra mi’rac hadiselerinde de semaların böyle ruhanî mânâlarına işaret vardır. Cenab-ı Hak her an bunların çeşitli durumlarını tesviye etmektedir. Ve bu tesviye maddî şeylere bağlı değildir ve hiç şüphesiz yeri yaratması üzerine de bunlara bir özel tesviye vermiş ve arz üzerinde yaratacağı insanların yaratılması ve sonra onların faydalanmaları için meleklerine emirler vermiş, tesirler yaptırmış, alemin fezasında cereyan eden yeni bir sünnet açmıştır.” (…)
    Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Bakara/29
    Görüldüğü gibi Elmalılı ”yedi gök” ifadesinin iki farklı yorumundan bahsetmektedir ve burada mucize yalancılarının ayetleri ilişkilendirmeye çalıştıkları ”Dünya’nın göğü/atmosfer” geçmemektedir! Birinci görüş, göklerin her birinin Güneş Sistemi’ndeki gezegenler arasındaki mesafe olduğu; -Elmalılı’ya göre daha muteber olan- ikinci görüş ise bu göklerden birincisinin -zaten- tüm evreni/kâinatı oluşturduğu, diğer altısının da ”manevi alem”e ait bulunduğu yorumunu savunlamaktadır.
    Fakat biz yine de mucize yalancılarının yorumuna göre 7 gökten atmosferin kastedilmiş olması ihtimali üzerine duralım.
    ilk dikkat çeken husus mucize iddiacılarının ayet yorumunda sergiledikleri pervasızlıktır. Kuran’da geçen ”gök” sözcüğünü işlerine geldiği zaman evren/kainat, işlerine geldiği zaman Dünya’nın göğü/atmosfer anlamında yorumluyor oldukları yukarıya alıntılanan metinde açıkça görülüyor. Üstelik bunu yaparken ne zaman ”evren”, ne zaman ”atmosfer” anlamı kastedilmiş olduğuna dair herhangi bir objektif-hermenötik kriter sunmaya da gerek duymuyorlar. Adeta ”Hangisi işimize gelirse onu kullanırız” demekteler…
    Hadi bunu da kabul edelim! Yani diyelim ki, tefsir alimlerinin yazdıkları yanlış ve Kuran’da ”gök”ten bahseden ayetlerin -aynen mucize yalancılarının iddia ettikleri gibi- bazılarında ”evren/kainat” ve bazılarında da ”Dünya’nın göğü/atmosfer” kastedilmekte.
    Bu durumda şunu da unutmamalıyız ki hangi anlam yüklenirse yüklensin ”7 gök” denince her halükarda Dünya’nın göğü (yani atmosfer) kastedilmiş oluyor. O halde mucize iddiacılarının savunuları olan Mülk/3 ayeti ile devamındaki ayetlere bir göz atalım:
    Mülk/3
    “O ki, birbiri ile ahenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahman olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak; bir bozukluk görebiliyor musun?”
    Yukarda alıntıladığımız metinde görüldüğü üzere bu ayette geçen ”yedi gök” mucizeciler tarafından atmosfer olarak yorumlanmaktadır. Şimdi devamındaki ayetleri okuyalım:
    Mülk/4
    Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) aciz ve bitkin halde sana dönecektir.
    Mülk/5
    Andolsun ki biz (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
    Mucizecilerin genel yorumunu (bazan ”evren” bazan ”atmosfer” şeklini) kabul etsek bile bu bağlamda -yorumlar açısından bakıldığında- belli ki evrenden değil atmosferden bahsedilmekte. Ayetin devamında bahsi geçen tanıma birden bire ”en yakın gök” ifadesi giydiriliyor. Dolayısıyla mucize iddiacılarına göre en yakın gök olan atmosferin ilk tabakasının kandillerle (yani yıldızlarla) dolu olması gerekir. Yıldızlar bu kadar yakın yer almadığına göre bu iddia zaten bu ayetle kendiliğinden çürümüş olmaktadır. Yıldızlar en yakın gök olan troposferde bulunamayacağına göre, gök kelimesinden kastedilenin atmosferin katmanı olamayacağı son derece açıktır.
    Bu, mucize iddiacılarının her zamanki çarpıtmaları için güzel bir örnektir. Onlar öncelikle Kuran ayetlerini istedikleri gibi eğip bükmekte, daha sonra da bazı bilimsel gerçeklerle diledikleri gibi uyumlayarak ortaya tezler koymaya çalışmaktadırlar.

    3. Atmosferin Katmanları
    Atmosferin 7 katmanı olduğu iddiası tamamen iradi bir tasniftir. Yani mesele, dünyada kaç kıta olduğu ya da Güneş Sistemi’nde kaç gezegen bulunduğu gibi objektif kriterlere dayalı olarak tespit edilemez. Konu, hangi kıstası/kriteri esas aldığımıza göre şekillenebileceği gibi ne kadar detaylı anlatmak istediğimize göre de değişecektir. Başka bir deyişle bu sınıflandırmalar tamamen insan ürünüdür.
    Atmosfer katmanlarının belirlenmesinde havanın yoğunluğu, nem oranı, gazların çeşitliliği ve oranları, güneş ışınlarının kırılması-dağılması ve havanın sıcaklığı gibi kriterler birer ayrım unsuru olarak kabul edilir; bunlara göre bir sınıflandırma-ayrım yapma yoluna gidilir. Bu sınıflandırmalar da farklı her parametrik tespite göre farklılıklar gösterecektir.
    Örnegin Ana Brittanica Angiblopedisi, “atmosfer” maddesini el aldığı bölümde onu şu bölümlere ayırır :
    1. Troposfer
    2. Tropopoz
    3. Stratosfer
    4. Stratopoz
    5. Mezosfer
    6. Mezopoz
    7. Termosfer
    8. iyonosfer
    9. Homosfer
    10. Heterosfer
    11. Egzosfer
    Gene nefes almamız için gereken katmanları ayıracak olursak atmosfer şu bölümlerden meydana gelir :
    1 – Troposfer
    2 – Stratosfer
    3 – Mesosfer
    4 – Thermosfer
    5 – Exospfer
    6 – Tropopause
    7 – Stratopause
    8 – Mesopause
    9 – Exobase
    10 – Ionospfer
    11 – Exosfer
    12 – Magnetosfer
    13 – Ozon tabakası
    14 – Üst Atmosfer
    15 – Van Allen radyasyon kemeri
    Günümüz bilm dünyasında genellikle 5 katman modeli kabul edilir. Örneğin Amerikan NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi Kuruluşu) atmosferi 5 katmana ayırır.
    bkz. http://www.nasa.gov/audie.../forstud…ftoff_atm.html
    ve
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    0
    http://www.centennialoffl...t.gov/es…re/DI139G1.htm
    Batı üniversiteleri de genellikle 5 katmanı kabul eder. Örn: Michigan Üniversitesi Atmosfer araştırma web sitesi (The University of Michigan UCAR, University Corporation for Atmospheric Research):
    http://www.windows.ucar.e...tour/lin…re/layers.html
    Devlet Meteoroloji işleri Genel Müdürlüğü‘nün sitesinde de 5 katmanlı model yer almaktadır:
    http://www.meteor.gov.tr/...6/arasti…rinyapisi.aspx
    Ayrıca bkz.
    => Berkeley Üniversitesi
    => ABD Ulusal Hava Servisi
    => ingilizce Wiki
    => Türkçe Wiki
    => Almanca Wiki
    4 Ve 6 katmanlı modeller de oldukça yaygındır. Bunlar dışında da farklı kullanım amaçlarına yönelik çok sayıda sınıflama bulunur. Örneğin bir meteorolog 0.1 derecelik sıcaklık farkını ve gaz oranlarındaki %1′lik oynamayı -ve başka çok detaylı farklılıkları- birer ayırt edici unsur olarak kabul ederek atmosferi 120 katmana ayırmayı da başarabilir.
    Dolayısıyla elbette ki bu kıstaslarda amaca yönelik olarak istikrarlı bir şekilde oynayınca 7 katmanlı bir atmosfer modeli de bir şekilde bilime uygun olarak oluşturulabilir. Fakat bu, ne tek mümkün olan sınıflandırmadır ne de bilim dünyasında veya meteoroloji gibi pragmatik disiplinlerde yayıngın olan sınıflandırmadır. Atmosferin mutlak anlamda 7 katmanlı olduğu sadece Müslüman çevrelerce -o da Kuran’da yazıyor diye- dile getirilmektedir.

    4. Kuran Öncesi Atmosfer Modelleri
    Tüm bu savunmalar Kuran’dan ve muhafazid’den çok önceki medeniyetler tarafından da araştırılmaya, irdelenmeye çalışılmıştır. Sümerlerde ve eski Mısır’da da bu konuda başarılı araştırmalar olmasına rağmen günümüz bilminin kabul ettiğine en yakın araştırmayı eski Hindistan’da yaşamış bilimci Vimana Shastra yapmıştır.
    Hem de Kuran’dan yaklaşık 1100 yıl kadar önce.
    bkz. http://www.bibliotecapley...net/vimanas/vimanas09.htm
    Vimana Shastra çeşitli unsurları dikkate alarak farklı farklı sınıflandırmalar yapmıştır. Ancak bunlar arasında en göze çarpanı Avarthascha olarak adlandırdığı 5 katmanlı olandır. Kuran’dan yaklaşık 1100 yıl önce yapılan bu katmanlama sistemi hava yoğunluğunu esas belirleyici kabul etmesi bakımından günümüz havacılığında da aynen kabul edilen (her pilotun bilmesi gereken) sistemdir ve katmanları şöyledir:
    1. Rekha patha – Shaktyavarta
    2. Mandal – Vatavarta
    3. Kaksha – Kiranavarta
    4. Shaktipatha –Shaityavarta
    5. Kendramandal – Gharshanavarta

    5. ”Yedi Gök” Efsanesinin Kaynakları
    Kuran’da ”yedi gök” ifadesinin yer almış olmasının o dönemin efsaneleri, bilgileri ve inançları bağlamında anlaşılabilir, makûl ve tarihi sebepleri vardır.
    Nitekim eski ibrani geleneğindeki efsanelere göre göğün 7 kat olduğu, altıncı katta meleklerin, yedinci katta ise Tanrı’nın bulunduğu bilinmektedir.
    bkz: GÖK KATLARI

    6. Sonuç
    Müslümanlar arasında çok yaygın olan bu mucize iddiasının savunulabilir hiçbir yanı yoktur.
    Evvela ayetlerde geçen ”Yedi Gök” tanımını atmosfer olarak yorumlamak tefsir ilmine aykırıdır ve benzer ifadeleri kullanan diğer ayetlerle uyuşmamaktadır.
    Hepsinden önemlisi atmosfer zaten 7 katmanlı değildir. Tamamen keyfi iradeyle oluşturulmuş bu sınıflama günümüzün teorik bilimlerinde, havacılık-meteoroloji gibi pragmatik disiplinlerinde, üniversitelerde, ders kitaplarında, angiblopedilerde yer alan bir tasnif değildir.
    Ayrıca Kuran ve muhafazid’den çok önceki medeniyetlerin atmosfer hakkındaki araştırmaları ve modellemeleri günümüzün bilimine Kuran’daki ifadelere nazaran çok daha uygun ve gerçekçidir.
    Bu konudaki çok önemli ayrıntı da Kuran’daki ”7 Gök” ifadesi ibrani gelenekten devralınmış bir efsanenin kutsal kitapta devam ettirilmesinden ibarettir.
    --spoiler--
    Tümünü Göster
    ···
  3. 4.
    -2
    not 2:
    --spoiler--
    Kuran'ın gök cisimleri ve hareketleri konusunda,evrenin yapısı ve işleyişi konusunda oldukça yanlış fikirlere sahip olduğu göze çarpmaktadır.
    -Dünyayı düz sanmaktadır
    -Göğü/uzayı düz sanmaktadır
    -Yeryüzünü evrenin en aşağı kısmı sanmaktadır
    -Dünyanın kendi çevresinde döndüğünü bilmemektedir
    -Kütleçekimi hakkında yanlış bilgilere sahiptir
    Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN
    Kuran işte bu göğün yerden yükseltildiğini düşünüyor ki bu çok yanlışlıştır.Çünkü yıldızlı gök dünyadan daha önce vardı.Hatta dünya bu yıldızlı uzay boşluğundan çekilen parçalardan oluştu.Bunu bilmediği için,kütle çekimini bilmediği için yıldızlı göğün yeryüzünden yükseltildiğini sanıyor Kuran.
    Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN
    Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (RAD 2 KURAN)
    Ve yükseltilmiş tavana and olsun-TUR 5 KURAN
    Ve göğü nasılda yükseltmişiz-GAŞiYE 18 KURAN
    Onu yükseltti ve bir tavan gibi yaptı-NAZiAT 28 KURAN
    Gökleri yarattı direkler olmaksızın... LOKMAN 10 KURAN
    Tavan düz yada kubbemsi olur.Yuvarlak değildir.Oysa dünya yuvarlak olduğu için gök/uzay dünyanın tavanı olamaz.Olsa olsa dünyayı her bir tarafından sarmalayan bir şey olur.Yani dünyayı düz sanan birinin ifadesidir göğü düz bir tavan olarak sunan ifade.
    Yıldızlarla dolu bu gök yerden yükseltildiği için,gökyüzünün yere düşmesi tehlikesi vardır Kuranda.
    Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN
    Göğü nesnel bir tavan olarak düşündüğü için,yeryüzüne düşecek bir şey sanma cehaletine düşüyor Kuran.Tıpkı bir evin tavanının çökmesi gibi.
    Onlardan öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü.-NAHL 26 KURAN
    Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.ENBiYA 32 KURAN
    Evreni bir ev gibi düşünen,dünyayı evin düz zemini göğü de evin tavanı zanneden bir yanılgının içindedir Kuran.Gök yazılı bir kağıt gibi düz sanılıyor.O yazılı düz kağıt gibi dürüleceği söyleniyor.
    Gök o gün yazılı bir kağıt gibi,kitap sayfası gibi dürülecek(enbiya 104 kuran)
    Dünyayı evrenin en alt kısmı sanarsanız,göğü de dünyadan yükseltilmiş bir yer sanarsanız;göğün yere düşme tehlikesinin olduğu yanılgısına da düşersiniz böylelikle.
    Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN
    ... Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN
    Görünen o ki düz bir dünyanın üzerinde direksiz yükseltilmiş düz bir gök hayali var kuranda.Ve bu göğün yer üzerine düşme tehlikesi var.Tabi burada gök yukarısı dünyada aşğısı konumunda sanılmaktadır.
    Oysa uzay bilgisi olan herkes bilir ki;
    Yukarısı ve aşağısı gibi kavramlar söz konusu değildir uzayda.
    Dünyayı evrenin en aşağısı zanneden biri için söz konusudur göğün düşme hareketi.
    (Zaten Arapça Dünya/deni kelimesi edna/en aşağı olan kelimesinden türetilmiştir.Ve en aşağıda olan anldıbına gelir.Yani Kuran gök yukarda dünya aşağıdadır diyerek,kendinden öncekilerin dünyayı evrenin en alt zemini sanma yanılgısını sürdürüyor.)
    Dünyayı evrenin en aşağısı zannettiği için;var olan her şeyin gök ve yer/dünya arasında olduğunu sanıyor.
    Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri, oyun olsun diye yaratmadık. -ENBiYA 16 KURAN
    Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennet için yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Âli imran Suresi-133 kuran)
    Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre, dünya da uzayda diğer gök cisimlerinden bir olduğuna göre “gök ile yer kadar” demek anlamsız bir ifadedir. Hatta bu ifadeden yerin en altta, uzayın ise üstte algılandığı anlaşılmaktadır.

    Ve Kuran Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü bilmediği için,Güneşin doğup batması olayını Güneşin hareketine yoruyor.Oysa olay sadece dünyanın kendi etrafında dönmesi olayıdır.Bunu bilmeyen Kuran yazarı olayı Güneşin bir yere gidip gelmesi olarak sunuyor.
    Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında ibrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! işte o zaman ibrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. ibrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı.(BAKARA 258 KURAN)
    Görüldüğü gibi Güneş bir yere gidip geliyor sanmaktadır kuran.Oysa olay sadece Dünyanın kendi etrafında dönmesidir.Güneşin bir yere gidip geldiği yoktur.Yani Kuran kendi çağının astronomi cehaletini aynen paylaşmaktadır.

    Aslında dünyanın düz olduğunu direk söyleyen ayetlerde vardır Kuran da:
    Ve yeryüzünü düz yaptı(sutıhat-düz olan)-GAŞiYE 20 KURAN
    Yeri bir döşek kıldık-NEBE 6 KURAN
    Döşek te 'yuvarlak değil düz bir şey'dir.Üzerine uzanacağınız düz bir zemini ifade eder.
    Ve yeryüzünü yayıp döşedi-NAZiAT 50 KURAN
    Ve yeri döşeyip yaydık(medednâ-hâ)-KAF 7 KURAN
    Yeryüzünü uzunlamasına yaydık(medednâ-hâ-;)-HiCR 19 KURAN
    Ve yere ve onu düzleyene(tahaha)ŞEMS 6 KURAN
    (ayette geçen tahaha açıkça düzleştirmek,düz kılmak anlamlarına geldiği halde modern çevirilerde farklı anlamlar verilmeye çalışılıyor.Böylece olayın üstü örtülmeye çalışılıyor.)
    ibni Abbas,ibni Kesir ve Celaleyn tefsiri,bu ayetler dünyanın düz oluşunu çok iyi anlatır demişlerdir.

    O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay ise bir nûrdur, ona birtakım konaklar da tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz-YUNUS 5 KURAN
    Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.
    --spoiler--

    video: http://www.youtube.com/watch?v=pI0PuUbLY9I KURANA GÖRE DÜNYA DÜZDÜR

    not 3: kur'an tarihsel bir metindir. ona inançsal anlamlar yükleyerek paranoyak, şizofrenik ve hayali bir bakış açısını yöneltecek bir mantığa sahip değilim. deneysel mantıkçıyım. kur'an'da ait olduğu döneme ait dini bir metindir. kendi şartları içinde. tarih bilimine deli saçması gözle bakmazsak, tarih bir bilimdir. tarihin yöntemleri ygs'ye hazırlanan çocuklara bile öğretilmektedir. dinler tarihi açısından bakarsak da kur'an tamamen insan ürünü bir metin. aksini iddia eden biri ancak ve ancak bir müslüman olabilir. acaba neden? * neden hiç aksini iddia edecek biri yok...
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    0
    allahu ekber
    ···
  5. 6.
    0
    rezzzzafer
    ···
  6. 7.
    0
    bu aq delisi ne diyor ya
    ···
  7. 8.
    0
    inanılmaz.. ateist oldum
    ···
  8. 9.
    0
    http://inciswf.com/1306014808.swf
    ···
  9. 10.
    0
    Yobazlar gitsin, okumadan yorum yapmayin, Dediklerim Tevrat ve incil için de geçerli:

    Burada bahsettiğim Kuran i Hz muhafazid in yazdigi falan değil. Vahiy,Kutsal kitap,din gibi olgularin dünyasal olarak insan ürünü olması aslında.

    Hz muhafazid in vahiy alırken Tanri ile kendisi arasında neler yasadigini bilmiyoruz, vahiy sözlü olarak mi işleniyor yoksa Hz muhafazid ilham olunani kendisi mi sözlü olarak işliyordu? Belli değil. Vahiy aldıktan sonra bunu sozlu olarak Arapça ile hitap ettiği kitleye soyluyordu, burası net ama bu süreçte vahiyler bir insan diliyle aciklandigindan, insana indirgendiginden insan ürünü oluyor. Burada sorulması gereken Tanri-peygamber arası iletişimin nasıl oldugu sorusudur, vahiy fenomenolojisidir.

    Vahiylerin kendi başına mi bir anlamı var midir, onlara anlam veren biz miyiz?

    Vahiylerin yazıya geçirilmesi sonucu Kuran oluşmuştur. Kuran adi verilen kitap iki kapak arası Arapça harflerden, cümlelerden oluşur.Bu aslında Kuran in bir kitap olarak insan ürünü olduğunu belirtir,ben burada vahiylerin insan ürünü olduğunu belirtmiyorum yanlış anlaşılmasın, benim vurguladigim insan üretimi harflerle, insan üretimi kâğıtla Kuran in insan ürünü olması. Vahiy Tanrı ürünü olabilir ama vahiylerin yazıya geçirilmesi, yorumlanması(tefsir edilmesi) insan surecleridir, bunun Tanrı ile alakası yoktur.

    Kuran tabirinden Müslümanlar genelde cismi bir kitabi anlarlar, Kuran a baktığımızda aslında Kuran in zikir olduğunu anlarız, Kuranda "Bu zikri biz indirdik,biz koruyacagiz" denilir mesela. Sonradan zikir kelimesinin yanina parantez açılarak Kuran eklenmiştir.Bu Kuran i tahrif etmektir.

    Bana gore yorumlanilan bir şey tahrif olur. Hatta yorumlanilan şeyin belli bir anlamsal sabitliligi de yoktur o zaman. Anlam insan zihninin içindedir. Ornegin su cümleler ayni kelimeleri harfleri içerse de anlattığı şey ayni değildir:

    Ali eve gitti.
    Ali gitti eve.
    Eve Ali gitti.
    Gitti Ali eve.

    Kuran in bir ayetinin herkeste ayni anlamı sagladigini nasıl iddia edebiliriz?
    ···