+31
-6
HATA iDDiASININ GEÇERSiZLiĞi VE KANITLARI
Yukarıda bahsedilen iddianın temel noktası, ayetlerde sözü geçen oranların her halükarda ve hangi mirasçılarla beraber olurlarsa olsunlar mirasçılara verilmesi gereken minimum miras payları olarak kabul edilmesidir. Peki, Kuran-ı Kerim’in lafzından ve biraz derinlemesine incelemeyle çıkarılan anlamından bu kabulü destekleyen veriler çıkarılabilir mi? Yoksa tam tersi bir durum mu söz konusudur?
Ayetlerde geçen bir oranın, o mirasçıya verilmesi gereken minimum miktar olarak kabul edilebilmesi için, sadece, o oranın geçtiği ifadedeki mirasçıların bulunması ve bunlar dışında başka bir mirasçının bulunmaması gerekir. Örneğin; Nisa:12 deki sağ kalan hanım eşin mirasçılığıyla ilgili olarak, “Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır” ifadesinde belirtilen mirasçılar, miras bırakan erkek eşin çocukları ve hanım eştir. Bunlar dışında başka bir mirasçı ya da mirasçıların da bunlarla birlikte bulunması halinde, verilen oranlar artık o mirasçılara verilmesi gereken minimum miktar olmayacaktır ve doğal olarak mirastan daha düşük bir oranın sahibi olabileceklerdir. Dolayısıyla da örnekte verilen 1/8 den daha düşük bir oranın hanım eşin payı olması mümkündür. Diğer, anne- baba ve kız çocuklar gibi mirasçılarla birlikte mirasçı olunan durumlarda her birinin miras payı oranı, oranlama hesabıyla hisseleri oranında azaltılacaktır.
Peki , iddia ettiğimiz bu kriterin Kuran-ı Kerim’deki dayanağı nedir?
Nisa 176:
Diyanet işleri Meali : Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Bu konuda gösterilebilecek en önemli delil Nisa:176 ayetindeki “Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur (yani mirasın tamamı ona kalır)” ifadesidir. Bu ayette “kelale” olanların mirasçılarının alacakları paylar açıklanmaktadır. Kelale kelimesi “anne-babası ve çocukları olmayan” ya da “babası ve çocukları olmayan” şeklinde açıklanmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz ifade de sadece ölen kız kardeşin “erkek kardeşi” mirasçı olarak sayılmıştır. Hem de mirasın tamdıbına yani 1/1 ine sahip olacağı bildirilmiştir. Kelale kavramı ana-baba ve çocukların bulunmadığı bir durumu kapsar. Ancak, ölen kız kardeşin “eşinin” mirasçı olarak bulunamayacağı anldıbına gelmez. Eşinin ya da başka herhangi bir mirasçının bulunmadığı da ayrıca belirtilmez. Burada eğer ki, erkek kardeşin mirasçılığıyla ilgili ifadeden, sadece erkek kardeşin mirasçılığından bahsedildiği için, “bir tek, erkek kardeşin bulunduğu durumda” mirasın tamdıbını alabileceğini kabul etmezsek, sağ kalan erkek eşin (kocanın)de miras hakkının bulunduğu bir durumda mirasın tamdıbının erkek kardeşe verileceğini kabul etmek zorunda kalırız. Oysa ki Nisa:12 ayetindeki “Eğer çocukları yoksa , karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir” hükmü gereği, bulunması olası bir mirasçı olan kocanın da mirastan ½ oranında pay alma hakkı olabilecektir. . Yani, 176.ayetteki ilgili hükümden, “sadece erkek kardeşin bulunduğu ve başka mirasçının bulunmadığı bir durumda” mirastan 1/1 pay alacağını kabul etmez isek, açık bir şekilde kendi içerisinde çelişen bir durumun ifade edilmiş olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Kız kardeşin miras bırakan olduğu ve erkek kardeşin mirasçı olduğu “her durumda”, erkek kardeşin mirasın tamdıbını alacağını kabullenirsek, sağ kalan kocasının miras hakkını çok açık bir şekilde ihlal eden bir hükmün varlığını kabul etmemiz gerekir. Bu da mantıklı düşünceye uygun değildir. Kuran’a inananların bakış açısından bakarsak da, Kuran-ı Kerim’in böyle çelişkili bir düzenleme getirdiği sonucuna gideriz, bu da inanan kişiler için kabul edilebilir değildir…
Aynı şekilde yine 176.ayette geçen “Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır.” ifadesinden anlaşılacağı üzere erkek ve kız kardeşlerin bir arada mirasçı oldukları bir durumda, “mirasın tamdıbını”, erkeklere kızların iki katı pay verilmesi suretiyle dağıtmak gerekecektir. Burada da bulunması mümkün olan (kelale kavrdıbına dahil olmadığı için) bir mirasçı yani sağ kalan eş söz konusudur. Ölen kardeşin cinsiyetine göre bu mirasçı koca veya hanım eş olacak ,bu duruma göre de ½ ya da ¼ pay hakkı olabilecektir. Ancak yukarıda da açıkladığımız gibi sadece ilgili hükümde ifade edilen mirasçıları var olduğu bir durumda geçerli olan oranlar olduğunu kabul edersek böyle bir sorun da kalmayacaktır.
internet üzerinden ulaşabileceğimiz bazı kaynaklarda yukarıda savunduğumuz görüşün aksi fikirler savunulmaktadır. Ancak bu fikirlerin yanlışlığı ayetlerin ve ayetlerde geçen kelimelerin biraz detaylı incelemesinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu fikirlerin önemli noktaları aşağıda aynen alıntılanmıştır
[“Meselâ bir ayetin bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa annesine şu kadar” diye geçer, diğer ayetin başka bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa kocasına şu kadar” diye geçer. Pratikte eğer ölen bir kadının çocuğu yok, fakat annesi ve kocası var ise, bu somut durum için her iki cümle de aynı derecede ve doğrudan geçerli olur. Yani “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi bir tek ölenin sadece annesinin olduğu, başka kimsesinin (örneğin eşinin) olmadığı durumu düzenlemekle kalmıyor. Zaten bu mantıksız olurdu, cümle sadece ve sadece bu durumu (ölenin varis olarak yalnızca annesinin kaldığı durumu) düzenlemiş olsaydı, neden anneye sadece üçte bir versin? “Eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi, ölenin çocuğunun olmadığı, fakat annesinin olduğu her durum için doğrudan geçerli (ölenin eşi olsa da, olmasa da).
Başka bir deyişle, pratikte çıkabilecek olan durumlar (varis tabloları) tek tek bir bütün olarak tek bir ayet veya tek bir cümle bütünlüğü içerisinde ele alınmamış. Dolayısıyla ayetleri herhangi bir somut durum (varis tablosu) üzerinde uygulamak istediğimizde, üç ayeti de cümle cümle okuyacağız ve işlemekte olduğumuz somut durum (varis tablosu) için geçerli olan cümleleri tespit edeceğiz”]
Yukarıda alıntıladığımız görüşün içerisinde koyu renkle vurgulanan kısımda “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” şeklinde bahsedilen hüküm Nisa 11 dedir ve ayetteki kullanılışı burada bahsedilen şekle hiç uymaz. Ayette aslında “çocuğu yoksa ve ebeveyni =anne-babası ona varis olmuşsa” ifadesi geçer. Yani sadece annenin mirasçı olacağı bir durum değildir. Sadece annenin payı 1/3 olarak belirtilir ancak, babanın da anne yanında mirasçı olabileceği, geri kalan 2/3 ün ise babaya kalacağı dolaylı olarak anlaşılmaktadır.
Nisa 11 deki , “Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır.” ifadesi de bu konu için diğer bir yönden kanıt oluşturur. Dikkat edilirse, çocukların bulunması halinde ayetlerde geçen ve bu çocukların alacağı belirtilen en yüksek oran,iki ve daha fazla kız çocuk bulunması halinde almaları gereken 2/3 lük paydır. Yukarıdaki Nisa 11 hükmünden de anne için 1/6 ve baba için 1/6 lık paylar ortaya çıkmaktadır. Burada, tek bir cümlede ifade edilen en yüksek paylar 2/3 + 1/6 + 1/6 = 3/3 etmekte ve miras ekgibsiz olarak tam olarak dağıtılabilmektedir. Sonuçta, tek bir ifade de ortaya çıkan ve sadece o ifadede bahsedilen mirasçıların miras payları toplamı 1/1 i hiçbir zaman geçmemektedir. Eğer aksi olsaydı, yukarıda savunduğumuz görüşlerimizin de geçerliliği kalmayacaktı. Zira, sadece o ifadede bahsi geçen mirasçıların miras payları toplamı da 1/1 in üstünde olacaktı.
Nisa : 12 ve Nisa: 176’ daki “Kelale” Durumunda Kardeşlerin Mirasçılığı
Eşler arasındaki mirasçılıkta miras bırakanın “kelale” olduğu durumdaki miras hakları Nisa 12. ayette açıklanmıştır. Kardeşlerin yanında sağ kalan eşin bulunduğu “kelale” durumlarında kardeşlerin mirasçılığı bu ayette belirlenmiştir. Ayette “Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun” şeklindeki ifadesinde “bir erkek veya hanımı kelale olarak miras bırakırsa” denmektedir. Yani zaten eşlerin var olduğu bir durum söz konusudur ve bilindiği üzere Nisa 12.ayette aslen eşlerin mirasçılığı düzenlenmektedir. Bu ayetteki oranlar sağ kalan eşin de bulunduğu ve kardeşlerle birlikte mirasçı oldukları durumu kapsar. Bu yönüyle Nisa 12. Ve Nisa 176’daki “kelale” hükümleri arasında bir çelişki ve bir uyumsuzluk söz konusu değildir.
özet: özet yok lan okuyun zındıklar
Tümünü Göster