0
bû Katâde radıyallahü anhü diyor ki:
Sahabelerden biri 'Ya Resûlallah! Eğer ben Allah yolunda öldürülür
(şehit olur) sam, bu benim günahlarıma kefâret olur mu?' diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
'Evet, eğer sen (düşman karşısında) sabrederek, mükâfatını sadece Allah'tan bekleyerek ve arkanı dönüp kaçmadan Allah yolunda
öldürülür (şehit olur) san, 'kul hakkı hâriç' bütün günahlarına kefâret
olur. (Müslim)
Allah'ın dinini egemen kılmak için din düşmanları ile savaşırken ölen şehitlerin bütün günahları bağışlandığı halde kul haklarının bağışlanmaması,
kul hakkından arınmadan hiç kimsenin cennete giremeyeceğinin açık kanıtıdır. Kul hakkından arınmadan cennete girilemeyeceğine göre, her çeşit kul hakkından titizlikle kaçınalım
ve bunları âhiret âlemine taşımamak için dünyada
helâllik almaya çalışalım.
Yüce Allah af etmeyi sevdiği ve çok af edici olduğu halde, bu konuda af etme yetkisini sadece hak sahiplerine vermiş ve onların dışında hiç kimseye
af ya da şefaat etme yetkisini vermemiştir.
Ebû Hureyre radıyallahü anhü diyor ki:
Resûlullah (s.a.v.): 'Müflis kimdir, biliyor musunuz?' diye sordu.
Sahabeler: 'Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kişidir'
dediler. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu:
'Kuşkusuz ümmetimden müflis olan şu kimsedir ki, kıyâmet günü
(mahşere) namaz, oruç ve zekât sevapları ile gelir. (Ancak) şuna hakaret etmiş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını
dökmüş (öldürmüş, yaralamış) ve şunu dövmüş. Bu nedenle şuna, buna sevaplarından verilirken üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse,
hak sahiplerinin günahlarından ona yüklenir, sonra cehenneme
atılır. (Müslim - Tirmizî)
işte gerçek müflis, varlıktan bir anda yoksulluğa düşüş! Mahşer yerine namaz, oruç ve zekât gibi sevaplarla geldiği halde, yaşam boyu elde ettiği bu sevapları bir anda yitiren ve üstelik eğer yetmezse başkalarının günahlarını
da yüklenip cehenneme giden kimse! ..
Yüce Allah buyuruyor:
Zâlimlerin yaptıklarından (baskı ve zulümlerinden) sakın Allah'ı
habersiz sanma! Onları (cezalarını) ancak gözlerin (korkudan) dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. (ibrahim - 42)
Sonsuz ve sınırsız merhamet sahibi olan Yüce Allah, tevbe etmeleri ve hak sahipleri ile helâlleşmeleri için zâlimlere bile zaman tanıyor ve onları bu
dünyada hemen cezalandırmıyor.
Ancak! Mahşer günü sevaplar, günahlar tartılınca ve sıra kul haklarına gelince;
Dünyada haksızlığa uğrayanlar, dövülüp, sövülüp aşağılananlar ve malları, mülkleri ellerinden alınanlar, haklarını almak için sevinip koşuşurken, Üzerinde kul hakları olanlar da pişmanlıktan çılgına dönecek ve korkudan
gözleri yuvalarından fırlar gibi korkunç bir şekil alacak.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kuşkusuz Allah zâlime mühlet verir ama tuttuğu (hesaba çektiği)
zaman da kaçmasına (kurtulmasına)
fırsat vermez. (Buhârî - Müslim)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kıyâmet (mahşer) günü insanlar arasında görülecek olan ilk hesaplaşma, kan davaları olacaktır. (Buhârî - Müslim - Tirmizî)
Haksız yere bir kimseyi öldürmek, Allah'a şirk koşmaktan sonra en korkunç zulüm olduğundan, kul haklarına kan davaları ile başlanacak ve öncelikle
Hâbil, Kâbil'den hakkını alacak. Sonra bütün fâili meçhul cinayetler
ortaya çıkacak ve akan bir damla kanın bile hesabı sorulacak.
Bir zerrecik sevabın milyarlarca ton altından çok daha değerli olduğu mahşer gününde, hiç kimse
annesine, babasına, yavrusuna ve kardeşine
bile hakkını bağışlamayacak ve tüm haklarını en küçük
zerresine kadar sevab olarak alacak.
Şehitler, sâlihler gibi mahşer zenginleri (sevabı çok olanlar), hak sahiplerine haklarını verdikten sonra kalan sevapları kendilerine bol bol yeteceğinden,
hiç sıkıntı çekmeden cennete giderken,
Mahşer fakirleri (sevabı az olanlar) ise, hak sahiplerine yetecek kadar bile sevapları olmadığından, hem kendi günahlarını hem de hak sahiplerinin
günahlarını yüklenip cehenneme gidecekler.
Değerli okurlarım!
Kul haklarından arınmak için, iki seçeneğimiz var.
Dünyada hak sahipleri ile anlaşıp, helâlleşip bunları âhiret âlemine taşımamak. Mahşer yerinde hak sahiplerine haklarını verdikten sonra, kendimize
de yetecek kadar sevabımızın
kalması için, öncelikle her çeşit günahlardan
kaçınalım, ibâdetlerimizi çoğaltalım ve her çeşit
hayırları bol bol yapalım.
Yani âhirete az günah ve çok sevapla gidelim!..
Tümünü Göster