-
1.
+1Emma, arkasını döndüğünde sıçradı. "Aman Tanrım, beni
korkuttunuz," dedi. "Kimsiniz kuzum?" Romanın çevirisindeki
özenli dille konuşuyordu.
Dehşetengiz bir şey, diye düşündü. Derken, kadının onunla
konuştuğunu fark edince, "Affedersiniz," dedi, "Ben Sidney Ku-
gelmass. City College'da öğretim üyesiyim. Beşeri bilimler dalın-
da. CCNY neresi derseniz, şehrin yukarısında kalıyor. Of be!"
Emma Bovary cilveli bir gülücük attı ve, "Bir içki ister misi-
niz?" dedi. "Bir kadeh şarap mesela?"
işte bu güzel, diye düşündü Kugelmass. Yatağını paylaştığı
mağara cücesinden ne kadar da farklıydı! Karşısındaki görüntü
yü kollarına almak ve ona hayatının kadını olduğunu söylemek
istedi.
"Şarap içerim," dedi çatlak bir sesle. "Beyaz olsun. Yok, kır-
mızı. Yok yok, beyaz. Beyaz olsun."
"Charles bütün gün gelmez," dedi Emma, niyetini sezdiren
işveli bir sesle.
Şaraptan sonra Fransa'nın muhteşem doğasında bir yürü
yüşe çıktılar. "Hep esrarengiz bir yabancının çıkagelip beni bu
bayağı kırsal hayatın tekdüzeliğinden kurtaracağını hayal et-
miştim," dedi Emma, adamın elini tutarak. Küçük bir kilisenin
yanından geçtiler. "Giysilerinizi çok beğendim," diye mırıldandı.
"Buralarda hiç böylesini görmemiştim. Çok. .. Çok modern."
"Spor ceket diyorlar," dedi romantikçe. "indiri! Ildeydi."
Aniden kadını öptü. Sonraki bir saat boyunca, bir ağacın altına
uzanıp birbirlerine güzel sözler fısıldadılar ve sözle ifade edeme-
diklerini, çok derin, anlamlı bakışlarla anlattılar. Derken Kugel-
mass dikildi. Bloomingdale'de Daphne ile buluşacağını hatırla-
mıştı. "Şimdi gitmem gerek," dedi kadına. "Ama merak etme,
tekrar geleceğim."
"Umarım," dedi Emma. -
2.
+1C
ity College'da beşeri bilimler profesörü olan Kugelmass,
ikinci mutsuz evliliğini yaşamaktaydı. Daphne Kugelmass,
bir eblehti. ilk karısı Flo'dan da iki durgun zekalı oğlu olan pro-
fesör, boğazına kadar nafaka borcuna batmış durumdaydı.
"Nereden bilecektim bu duruma düşeceğimi," diye ya-
kınmıştı Kugelmass terapistine bir gün. "Daphne gelecek vaat
ediyordu. ipin ucunu kaçırıp deniz topu gibi şişebileceği kimin
aklına gelirdi? Üstelik üç beş kuruşu da vardı; belki biriyle ev-
lenmek için tek başına sağlıklı bir neden değildir bu, ama benim
durumumdayken de zararı dokunmaz. Bilmem anlatabiliyor
muyum?"
Kugelmass keldi ve bir ayı kadar kıllıydı, ama hiç değilse
ince bir ruhu vardı adamın.
"Başka bir kadınla tanışmam lazım," diye devam etmişti.
"Bir kaçamak yaşamam lazım. Böyle göründüğüme bakma, ben
aslında aşk adamıyım. Yumuşaklığa ihtiyacım var, flörte ihtiya-
cım var. Yaşım ilerliyor artık. Çok geç kalmadan Venedik'te se-
vişmeli, Kulüp 2ı'de kulaklara hoş sözler fısıldamalı, mum ışığı
ve kırmızı şarap eşliğinde delici bakışlar atmalıyım. Anlıyor mu-
sun beni?"
Dr. Mandel sandalyesinde şöyle bir hareket ettikten sonra
konuştu: "Kaçamak yaşamak hiçbir şeyi çözmez. Hiç gerçekçi
davranmıyorsunuz. Sorunlarınız bundan çok daha derinde."
"Söz konusu kaçamağın çok gizli olması gerek," diye devam
etti Kugelmass. "ikinci bir boşanmayı kaldıramam. Daphne ça-
mına ot tıkar." -
3.
+1"Bay Kugelmass ... "
"City College'dan kimse olamaz çünkü Daphne de burada
çalışıyor. Zaten öğretim üyeleri arasında öyle ahım şahım kimse
yok da, bazı öğrenciler var gerçi ... "
"Bay Kugelmass ... "
"Yardım edin bana. Dün gece bir rüya gördüm. Bir kırda
seke seke dolaşıyordum, kolumda da bir piknik sepeti... Sepetin
üzerinde 'Seçenekler' yazıyordu. Sonra bir baktım ki dibi delik-
miş."
"Yapabileceğiniz en kötü şey, duygularınızı dışa vurmak.
Hissettiklerinizi burada bana anlatın, birlikte analiz edelim. Bir
gecede iyileşme yaşanamayacağını bilecek kadar uzun süredir
hastamsınız benim. Ayrıca ben terapistim, büyücü değil."
"O zaman benim bir büyücüye ihtiyacım var," diye koltuktan
kalkan Kugelmass, bir daha terapiye gitmedi.
iki hafta sonra, Kugelmass ve Daphne evlerinde iki köhne
mobilya gibi somurturlarken telefon çaldı.
"Ben bakarım," dedi Kugelmass. "Efendim?"
"Kugelmass?" dedi bir ses. "Kugelmass, ben Persky."
"Kim?"
"Persky. Muhteşem Persky desem tanırsın belki."
"Pardon? "
"Hayatına biraz heyecan katsın diye yana yakıla büyücü arı
yormuşsun diye duydum. Doğru mu, değil mi?"
"Şşşt!" diye fısıldadı Kugelmass. "Kapatma sakın. Nereden
arıyorsun, Persky?"
Kugelmass ertesi gün öğleden sonra, Brooklyn'in Bushwick
semtindeki bakımsız bir apartmanın üçüncü katına çıktı. Kori-
dorun karanlığına gözü alıştıktan sonra, aradığı kapıyı buldu ve
zile bastı. Pişman olacağım, dedi kendi kendine. -
4.
+1Birkaç saniye sonra, karşısında kısa boylu, cılız, soluk be-
nizli bir adam duruyordu.
"Büyük Persky dedikleri sen misin?" diye sordu.
"Muhteşem Persky. Çay ister misin?"
"Hayır, romans istiyorum. Müzik istiyorum. Aşk ve güzellik
istiyorum ."
"Ama çay istemiyorsun ha? inanılmaz. Otur bakalım."
Persky arka tarafa geçti ve Kugelmass'ın kulağına birta-
kım kolilerin, mobilyaların yer değiştirme sesi geldi. Ardından
Persky, küçük rulmanlar üzerine oturtulmuş büyük bir kutuyu
iterek ortaya çıktı. Kutunun tepesindeki birkaç eski ipek mendili
kaldırdı ve üfleyerek tozları dağıttı. Ucuz görünümlü, kötü cila-
lanmış, Çin işi bir dolaptı bu.
"Persky," dedi Kugelmass, "nasıl bir dolandırıcısın sen?"
"Dikkat et şimdi," dedi Persky. "Çok güzel bir nane bu. Ge
çen yıl Pythias Şövalyeleri toplantısı için yaptırmıştım ama son-
ra iş yattı. Dolaba gir."
"Niye, sonra içine kılıç filan sokasın diye mi?"
"Ortada kılıç görüyor musun?"
Kugelmass suratını buruşturdu ve homurdanarak dolaba
girdi. Tam yüzüne denk gelen yerde, kontrplağa yapıştırılmış
iki çirkin yapay elmas dikkatini çekti. "Eğer dalga geçiyorsan ... "
dedi.
"Yok öyle bir şey. Olay şu: Bu dolapta senin yanına bir roman
bırakıp dolabın kapağını kapatır, tepesine de üç kez vurursam, o
kitabın içine girersin."
Kugelmass, inanmadığını göstermek için sırıttı.
"Tanrı bana el verdi sanki," dedi Persky. "Sadece roman da
değil. Öykü olur, oyun olur, şiir olur. Dünyanın en iyi edebiyat
çılarının yarattığı en şahane kadınlarla tanışabilirsin. içinden
kim geçiyorsa. Gücünün yettiği kadar takılırsın artık. Yeter de -
5.
+1diğinde de bana sesleniver, göz açıp kapayıncaya kadar çıkar-
tırım seni."
"Persky, yakın zamanda akıl hastanesinde bulundun mu?"
"Ciddiyim diyorum sana," dedi Persky.
Kugelmass hala kuşkuluydu. "Yani evde yaptığın şu uydur-
ma dolap bana böyle maceralar mı yaşatacak?"
"iki onluğa patlar."
Kugelmass cüzdanını çıkardı. "Görmeden inanmayacağım
ya, neyse," dedi.
Persky paraları cebine tıkıştırdıktan sonra kitaplığına dön-
dü. "Kiminle tanışmak istersin bakalım? Rahibe Carrie? Hester
Prynne? Ophelia? Saul Bellow'un yazdığı biri de olabilir. Temple
Drake'e ne dersin? Gerçi senin yaşında adamı biraz zorlar."
"Fransız olsun. Bir Fransız kadınla aşk yaşamak istiyo-
rum. "
"Savaş ve Barış'taki Nataşa'ya ne dersin?"
"Fransız dedim. Buldum! Emma Bovary olur mu? Tam bana
göre biri."
"Nasıl istersen Kugelmass. işini bitirdiğinde sesleniver."
Persky, Flaubert'in romanını dolaba koydu.
"Güvenli bir numara mı bu?" diye sordu Kugelmass, Persky
kapakları kapatırken.
"Şu çılgın dünyada güvenli bir şey kaldı mı?" Persky, dolabın
tepesine üç kez vurdu ve kapakları tekrar ardına kadar açtı.
Kugelmass kaybolmuştu. Aynı anda, Charles ve Emma
Bovary'nin Yonville'deki evlerinin yatak odasında buldu kendi-
sini. Karşısında, ona arkasını dönmüş, yatak toplayan güzel bir
kadın vardı. inanamıyorum, diye düşündü Kugelmass, doktorun
yanıp tutuşan karısı karşımda. Tekinsiz bir durum. Ben burada-
yım. Kadın da o. -
6.
+1Kadına tutkuyla sarıldı, ardından birlikte eve yürüdüler.
Emma'nın yüzünü avuçladı, dudaklarını tekrar öptü ve seslendi,
"Tamamdır Persky, al beni! Üç buçukta Bloomingdale'de olmam
gerek."
Hafifbir küt sesinin ardından Kugelmass gözünü Brooklyn'de
açtı.
"Dolandırmış mıyım seni?" diye sordu Persky muzafferce.
"Lexington Caddesi'nde prangamla buluşmam lazım, geç
kaldım. Tekrar ne zaman gelebilirim? Yarın olur mu?"
"Zevkle. Bir yirmilik getir ve bundan kimseye söz etme ye-
ter."
"Yok canım. Bir Rupert Murdoch'u arayacağım, o kadar."
Kugelmass bir taksi çevirdi ve hızla şehir merkezine doğru
yol almaya başladı. Kalbi yerinden fırlayacaktı. Aşık oldum, diye
geçiyordu içinden, üstelik muhteşem bir sırrım var artık. Bilme-
diği şeyse, o anda ülkenin yüzlerce okulunda binlerce öğrencinin
öğretmenlerine, "Yüzüncü sayfada Madam Bovary ile öpüşen bu
kel Yahudi kim?" diye sorduklarıydı. Güney Dakota'nın Sioux
Falls kentindeki bir öğretmen içini çekti ve zıkkımın kökünü iç
sin bu çocuklar, dedi kendi kendine. Akılları başka şeye çalış
mıyor.
Kugelmass nefes nefese yetiştiğinde, Daphne Kugelmass,
Bloomingdale'in banyo aksesuarları bölümündeydi. "Nerede
kaldın?" diye terslendi. "Saat dört buçuk oldu."
"Trafiğe takıldım."
Kugelmass ertesi gün de Persky'ye gitti ve birkaç dakika
içinde sihir yoluyla Yonville'e ulaştı. Emma, onu gördüğünde
heyecanını saklayamadı. Birlikte saatler geçirdiler; birbirinden
çok farklı geçmişlerinden konuşarak, gülüşerek. Kugelmass ay-
rılmadan önce de seviştiler. "Şuna bak yahu, Madam Bovary'le -
7.
+1"Evet Kugelmass," dedi büyücü, "Bu sefer nereye?"
"Tek seferlik bir şey," dedi Kugelmass. "Hava çok güzel, eh,
benim de yaşım ilerliyor ... Portnoy
'un Feryadz'nı okumuş muy-
dun? Oradaki Maymun'u hatırlıyor musun?"
"Enflasyon dolayısıyla fiyat ayarlaması yaptık, yirmi beş do-
lar oldu, ama geçen seferki talihsizliklerden ötürü sana bir kere-
lik ücretsiz."
"Delikanlı adamsın," dedi Kugelmass, dolaba girerken kalan
birkaç tel saçını tarayarak. "Çalışacak mı peki?"
"Umarım. Ama o tatsız olaydan sonra pek denemedim."
"Aşk ve ciks," dedi Kugelmass dolabın' içinden. "Bir gül yüz-
lü uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!"
Persky içeri Portnoy
'un Feryadz'nı attı ve dolabın üstüne üç
kez vurdu. Ancak bu sefer, alışılmış pat sesi yerine, kof bir pat-
lama duyuldu ve ardından çatırtılar, uçuşan kıvılcımlar ortaya
saçıldı. Persky bir adım geri sıçradı, o anda kalbi sıkıştı. Adam
yere yığılıp can verdi. Dolap alev aldı ve sonunda bütün ev yanıp
kül oldu.
Bu felaketten habersiz olan Kugelmass'ın başı büyük dert-
teydi. Ne Portnoy'un Feryadz'na, ne de başka bir romana girebil-
mişti. Yabancılar için ispanyolca adlı eski bir ders kitabının içi-
ne sıkışıp kalmıştı ve çorak, taşlı bir arazide, canını kurtarmak
için koşuyordu. Peşinde, tüylü ve büyük bir kuralsız eylem olan
tener (sahip olmak) vardı. -
-
1.
0Bu hikaye bu sözlüğe fazla kaçar.
-
1.
-
8.
0"Ne diyeyim sana? Sabah akşam uğraşıyorum işte. Ayrıca
kişisel dertlerine ben derman olamam. Sihirbazım ben, terapist
değilim ki!"
Pazar akşamüstü, Emma kendisini banyoya kilitlemişti ve
Kugelmass'ın seslenmelerine cevap vermiyordu. Kugelmass cam-
dan buz pateni pistine baktı ve intiharı düşündü. Bu kadar alçak
bir katta olmasaydık çoktan atlamıştım, dedi kendi kendine.
Avrupa'ya kaçsam, hayata baştan başlasam ... Belki o genç kızlar
gibi lnternational Herald Iribune satarak para kazanabilirim.
Telefon çaldı. Kugelmass, ruhsuz bir hareketle aldı ahizeyi.
"Getir kızı," dedi Persky. "ifadesini aldım sonunda."
Kugelmass'ın kalbi durayazdı. "Ciddi misin?" dedi. "Hallet-
tin mi?"
"Şanzımanında pislik varmış. Nerden bileceksin karde
şım. ?"
.
"Sen var ya, dahisin Persky. Bir dakika sonra ordayım . O
kadar sürmez bile."
Aşıklar tekrar aceleyle Persky'nin evine gittiler ve Emma
Bovary dolaba kutularıyla birlikte bir kez daha girdi. Bu kez
öpüşmediler. Persky kapakları kapattı ve dolabın tepesine üç kez
vurdu. içlerini ferahlatan pat sesi geldi ve Persky dolaba bak-
tığında kadının ortadan kaybolduğunu gördü. Madam Bovary,
romanına dönmüştü. Kugelmass ciğerlerini patlatırcasına iç ge
çirdi ve sihirbazın elini büyük bir şevkle sıktı.
"Bitti bu iş," dedi. "Dersimi aldım. Bir daha karımı asla al-
datmayacağım. Yemin ederim." Persky'nin elini tekrar sıktı ve
adama bir kravat armağan etmesi gerektiğini aklının bir köşe-
sine yazdı.
Persky bu olaydan üç hafta sonra, güzel bir ilkbahar günü
nün akşamında, zilin çalması üzerine kapıyı açtığında, karşısın-
da mahcup mahcup sırıtan bir Kugelmass buldu. -
9.
0sevişiyorum," dedi Kugelmass kendi kendine, "Birinci sınıfta
edebiyat dersinden çakmıştım oysa ben!"
Geçen aylar içinde, Kugelmass Persky ile defalarca görüştü
ve Emma Bovary ile çok yakın, tutkulu bir ilişki yaşamaya baş
ladı. "Beni mutlaka yüz yirminci sayfadan önce sok kitaba," dedi
bir gün Kugelmass. "Rodolphe denen o herife takılmadan önce
buluşmam şart kadınla."
"Niye?" dedi Persky, "hızına yetişemiyor musun?"
"Ne hızı? Herif toprak sahibi asillerden. Bu adamların tek
bildiği kur yapıp at binmek . Benim için, uyduruk kadın dergi-
lerinde gördüğün kasıntı heriflerden farkı yok. Ama onun için,
ilah, ilah!"
"Kocası hiçbir şeyden kuşkulanmıyor mu?"
"Ruhu duymuyor. Geberesiye çalışan bir sağlık teknisyeni
adam. Saat on oldu mu, kütük gibi devrilip uyuyor. Ama bizimki
için gece yeni başlıyor. Neyse, hadi görüşürüz."
Kugelmass bir kez daha dolaba girdi ve Bovary'lerin
Yonville'deki evine geçti. "Nasılsın yavrucuğum?" diye sordu
Emma'ya.
"Ah, Kugelmass," diye iç geçirdi Emma, "nelere katlandığı
mı bilmiyorsun. Dün akşam yemek yiyorduk, Bay Salon Erkeği
tam tatlı esnasında sızıverdi. Maxim'den, baleden konuşuyorum
bir heyecanla, bir de ne duyayım, horultu!"
"Üzülme canım, bak yanındayım artık," dedi Kugelmass,
sarılarak. Bunu hak ettim, diye düşündü, Emma'nın Fransız
parfümünü içine çekip yüzünü saçlarına gömerken. Yeterince
çile çektim. Yeterince terapisti zengin ettim . Bitap düşene ka-
dar aradım. Genç ve tavında bir kadın ... Ben de Leon'dan sonra,
Rodolphe'tan önceyim. Doğru bölümlerde çıkagelirsem, durum
kontrol altında kalır. -
10.
0"Dün Central Park'ta Broadway dışında çalışan bir yapım-
cıyla tanıştım, bana aklındaki bir proje için çok uygun olduğumu
söyledi," dedi Emma.
"Kimmiş bu şaklaban?" diye sordu Kugelmass.
"Şaklaban değil. Hassas, ince ve şirin bir adam. Adı Jeff Bil-
memne, ayrıca Tony Ödülü'ne aday gösterilmiş."
Kugelmass o akşamüstü Persky'ye gittiğinde sarhoştu.
"Rahat ol biraz," dedi Persky. "Kalp krizi geçireceksin."
"Ha, rahat. Rahat diyor herif. Bir roman karakterini otel
odasına kapatmış haldeyim ve karımın peşime özel dedektif tak-
tığından şüpheleniyorum."
"Tamam, anladık, bir sorun olduğunun farkındayız." Persky
dolabın altına girdi ve bir şeylere büyük bir ingiliz anahtarıyla
vurmaya başladı.
"Vahşi hayvanlara döndüm," diye devam etti Kugelmass.
"Kentte oradan oraya gizlice seğirtiyorum ve Emma ile birbiri-
mizi parçalamak üzereyiz. Otel faturası da faturadan çok askeri
bütçeyi andırmaya başladı."
"Elimden ne gelir ki? Sihir dünyası bu," dedi Persky. "Her
şey nüanslardan ibaret."
"Yemişim nüansını. Karıya içirmediğim Dom Perignon, ye-
dirmediğim siyah havyar kalmadı. Yediği bitti kıyafetleri başladı.
Derken dallamanın biri kafaya almış bunu, oyuncu ajansına yaz-
dırmış, bir de profesyonel fotoğraf çekimi derdi çıktı. Bitmiyor ki
Persky. Bir de beni hep kıskanmış bir adam var, karşılaştırmalı
edebiyatçı, Fivish Kopkind diye. Flaubert'in romanında ara sıra
ortaya çıkan karakterin ben olduğumu tespit etmiş. Daphne'ye
söylemekle tehdit ediyor beni. Yıkım ve nafaka var önümde, bel-
ki hapis. Madam Bovary ile zina yüzünden Daphne beni sokak-
larda dilenecek hale düşürür." -
11.
0Ama hiçbir şey yapamadı. "Biraz zaman alacaktır," dedi
Kugelmass'a. "Söküp bakmam lazım. Ben ararım seni."
Kugelmass, Emma'yı apar topar bir taksiye bindirip Plaza
Oteli'ne geri zütürdü. Dersine zor yetişti. Bütün gün Persky'le ve
metresiyle telefonda konuştu. Büyücü, sorunun kökenine inme-
sinin birkaç gün sürebileceğini söyledi.
"Sempozyum nasıldı?" diye sordu Daphne o gece.
"iyiydi, iyi," dedi sigarasını tersten yakarken.
"Neyin var? Barut gibisin."
"Ben mi? Güldürme adamı. Bir yaz gecesi kadar sakinim.
Bir yürüyüş yapıp geleceğim." Kapıdan usulca çıktı, bir taksi çe-
virdi ve Plaza'ya uçtu.
"Durum kötü," dedi Emma. "Charles yokluğumu fark ede-
cek."
"Dayan biraz şekerim," dedi Kugelmass. Solgun ve terliydi.
Kadını tekrar öptü, koşarak asansöre bindi ve lobideki bir tele-
fondan bağıra çağıra Persky ile konuştuktan sonra gece yarısı
olmadan evine döndü.
"Popkin'e göre Krakova'da arpa fiyatları 1971'den beri bu ka-
dar istikrarlı olmamış," dedi Daphne'ye ve yatağa girerken boş
bir gülücük attı.
Bütün hafta böyle geçti.
Cuma akşamı Daphne'ye, bu sefer Syracuse'daki bir sem-
pozyuma katılması gerektiğini söyledi. Tekrar Plaza Oteli'ne
geçti ama bu hafta sonu, öncekine hiç benzemiyordu. "Ya beni
kitaba gönder, ya da evlen benimle," dedi Emma. "Bu arada ben
de bir iş bulmak veya derse gitmek istiyorum. Bütün gün televiz-
yon izlemekten fenalık geldi."
"Para kazanmana hayır demem," dedi Kugelmass. "Oda ser-
visi faturaları senin boyunu aştı." -
12.
0iki aşık, muhteşem bir hafta sonu geçirdiler. Kugelmass
Daphne'ye, bir sempozyum için Boston'a gideceğini ve pazarte-
si döneceğini söylemişti. Her anın tadını çıkarmak için, Emma
ile sinemaya gittiler, Çin Mahallesi'nde yemek yediler, bir dis-
kotekte iki saat dans ettiler ve televizyonda film izleyerek uyu-
yakaldılar. Pazar günü öğlene kadar uyudular, Soho'ya gittiler
ve Elaines'de takılan ünlülere baktılar. Pazar gecesi süitlerinde
şampanya eşliğinde havyar yiyip gün ağarana kadar konuştular.
O sabah takside Persky'nin evine giderlerken, Kugelmass ken-
disine, çok yorucu oldu ama değdi, dedi. Onu buraya sık getire-
mem ama arada bir gelmesi Yonville'deki hayata kıyasla çok hoş
bir değişiklik olur.
Persky'nin evinde Emma dolaba girdi, yeni elbiselerinin ku-
tularını çevresine dizdi ve Kugelmass'a tutkulu bir öpücük verdi.
"Bunu saymam, bize beklerim," dedi gözünü kırparak. Persky
dolaba üç kez vurdu. Hiçbir şey olmadı.
"Hmm," dedi Persky, kafasını kaşıyarak. Tekrar vurdu ama
yine büyü tutmadı. "Bir yanlışlık olacak," diye homurdandı.
"Dalga mı geçiyorsun Persky?" diye bağırdı Kugelmass. "Na-
sıl çalışmaz?"
"Dur iki dakika. Hala içeride misin Emma?"
"Evet."
Persky bu kez daha da sert vurdu.
"Hala buradayım Persky."
"Biliyorum güzelim. Sıkı dur."
"Persky, kadını göndermek zorundayız," diye fısıldadı Ku-
gelmass. "Ben evli barklı bir adamım ve üç saat sonra dersim
var. Şu aşamada ihtiyatlı bir kaçamaktan başka bir şeye hazır
değilim."
"Anlamıyorum ki," dedi Persky. "Çok da güvenilir bir numa-
radır halbuki." -
13.
0"Bütün ailem orada olacak. ikizleri de görürüz. Kuzenim
Hamish'i de. Hamish'e biraz daha iyi davransana. Seni sever o."
"Tabii, ikizler," dedi Kugelmass banyo kapısını kapatıp ka-
rısının sesini dışarıda bırakırken. Kapıya sırtını yasladı ve derin
bir nefes aldı. Birkaç saat sonra yine Yonville'de olacağını, sev-
gilisine kavuşacağını telkin etti kendine. Üstelik bu kez her şey
yolunda giderse Emma'yı yanında geri getirecekti.
Ertesi akşamüstü üçü çeyrek geçe, Persky büyücülüğünü
yine konuşturdu. Kugelmass, istekle gülümseyerek Emma'nın
karşısına çıktı. Yonville'de Binet ile birkaç saat geçirdikten sonra
Bovary ailesinin at arabasına bindiler. Persky'nin talimatlarına
uyarak birbirlerine sımsıkı sarıldılar, gözlerini kapadılar ve ona
kadar saydılar. Gözlerini açtıklarında, Kugelmass'ın bir gün ön-
ceden büyük bir iyimserlikle bir süit oda ayırttığı Plaza Oteli'nin
önündeydi faytonları.
Odada dans edercesine dolaşıp pencereden şehri seyreden
Emma, "inanamıyorum! Tam hayal ettiğim gibi her şey!" dedi.
"F.A.O. Schwarz şurası. Central Park ileride. Sherry hangisiydi?
Hah, gördüm. ilahi bir güzellik bu."
Yatağın üzerinde Halston ve Saint Laurent kutuları vardı.
Emma bir kutuyu açtı ve içinden çıkan siyah kadife pantolonu
mükemmel vücuduna tuttu.
"Pantolon takım, Ralph Lauren'den," dedi Kugelmass. "için-
de baş döndüreceksin. Gel bakalım şekerim, bir öpücük ver."
"Hiç bu kadar mutlu olmamıştım!" dedi Emma, aynada
kendisine bakarken. "Dışarı çıkalım, ne olur. Chorus Line'ı,
Guggenheim'ı, hep sözünü ettiğin şu Jack Nicholson'ı görmek is-
tiyorum. Filmi oynuyor mu bu aralar?"
"Kafam almadı bir türlü," dedi Stanford Üniversitesi'nde bir
profesör. "Önce Kugelmass denen bir karakter çıktı, şimdi kadın
kitaptan silindi. işte bir klasiği klagib yapan, bin kez okusan da
hep yeni bir şeyler bulabilmen." -
14.
0Şüphe yok ki Emma da Kugelmass kadar mutluydu. Heye-
can için yanıp tutuşan kadının aklı, Broadway'deki gece hayatı,
hızlı otomobiller, Hollywood ve televizyon yıldızlarının hikaye-
leriyle uçup gitmişti.
O gece Kugelmass ile Abbe Bournisien kilisesinin yanından
geçerlerken, "Bana 0.J. Simpson'ı tekrar anlatır mısın?" dedi.
"Ne diyebilirim ki? Muhteşem bir adam. Kırmadığı hız ve
sayı rekoru yok gibi. Nasıl hareketler, görsen. Dokunamıyorlar
bile."
"Ya Akademi Ödülleri?" dedi Emma hasretle. "Kazanmak
için her şeyimi verirdim."
"Önce aday gösterilmen gerek."
"Biliyorum, anlattın. Ama bence oyunculuk yapabilirim. Ta-
bii bir iki ders almam gerekecektir. Belki Strasberg'den. Sonra,
doğru menajeri bulursam ... "
"Bakarız, bakarız. Persky ile konuşurum."
O gece Persky'nin evine dönen Kugelmass, Emma'yı büyük
şehre yanına aldırma düşüncesini adama açtı.
"Bir düşüneyim," dedi Persky. "Yapabilirim belki. Daha tu-
haf şeylerin gerçekleştiği görülmüştür." Tabii iki adamın da aklı
na daha tuhaf bir olay gelmiyordu.
"Sen zırt pırt ne cehenneme kayboluyorsun?" diye çemkirdi
Daphne Kugelmass, akşam eve dönen kocasına. "Bana bak, bir
yerlerde dost mu tuttun yoksa?"
"Tam addıbını buldun," dedi Kugelmass bitkince. "Leonard
Popkin ile birlikteydim. Polonya'daki sosyalist tarım politikala-
rından söz ettik. Popkin'i tanıyorsun. Konunun delisi adam."
"Son zamanlarda bir tuhaflık var sende," dedi Daphne. "Çok
dalgınsın. Babamın doğum gününü unutma da. Bu cumartesi."
"Tabii, tabii," dedi Kugelmass banyoya giderken. -
15.
0Çok iyidi ama sen mi yazdın emin değilim
-
-
1.
0Çalıntı imil hemde woddy alen dan
-
1.