-
26.
0verildi bu gibtir git
-
27.
0günleri geceleri korku ile geçiyordu, bizzat ben şahidim oğlum dedi, geceleri kalkıp kimi zaman ahıra gidiyordu kimi zaman ormana, oralarda yatmak istiyordu ama bunu istemsizce yapıyordu dedi, babası annesi perişan bir halde neredeyse her gece kapımı çalıyordu ve kızlarını eve zütürmemi rica ediyorlardı bana dedi, çaktırmadan kızın yüzüne baktım o ise yere bakıyordu, çok saf bir güzelliği vardı, başörtüsü takmıyordu kız, ancak son derece kapalı ve hanımefendice bir giyimi vardı, siyah saçları büyük gözleri vardı, küçük bir burnu bebek gibi cildi vardı, babası söze girdi, sağolun hocam sizin yardımlarınız sayesinde diyordu, ama ben sadece kıza odaklanmıştım, tuhaf bir çekiciliği vardı, bir an kız kafasını kaldırıp bana baktı, hemen gözlerimi diğer tarafa çevirdim utanmıştım çünkü, o günlerde ilk defa bir umut ışığı doğmuştu içimde bu kızı görünce, hocam bana doğru baktı, oğlum dedi tuğba kızımı kurtarmaktan çok daha zor mühür bozmak ancak sağolsun kendisi bize yardım edecek, bozmak için gerçekten çok ama çok kötü şeyler gerekiyor dedi, nasıl yani hocam dedim, tam bu sırada kızın babası konuşmanın kalanını dinlemek istemiyormuş gibi müsaade isteyip aniden kalktı gitti, ancak kız hala duruyordu
-
28.
0hocamın yanına yaklaştım hiç ormanda gördüğüm sınır mevzusunu açmadım baskaları da var diye, kulağına eğilip bu adam ve kız kim hocam dedim, otur oğlum yabancı değiller onlar da senin ve arkadaşının derdine benzer bir dertten muzdariptiler lakin dermanlarını buldular dedi, sessizce oturdum mindere, birkaç dakika kimseden ses çıkmadı herkes yerdeki desenlere bakıyordu, bu sessizliği hocam bozdu, yüzünü bana çevirdi, oğlum dedi tuğba kızıma zamanında aşık olmuş bir tanesi, tuğba dediği adamın yanındaki yani evdeki kızdı, çok güçlüydü ona bulaşan mahluk, lakin ar ve namus sahibi olan aynı zamanda iffetini koruyan bu kızımın azmi ve bir takım şeyler sayesinde uzaklaştırdık dedi, şaşırmıştım hocamı dinliyordum dikkatlice, bundan 2 sene evveldi oğlum tuğba kızım banyo yapıyormuş, lakin banyoda avret yerlerini örtmemiş, bu tehlikeli bir durumdur oğlum dedi, dikkatimi iyice çekmişti anlattıkları, sadece dinliyordum, bu hatası yüzünden bunu görmüşler, bir tanesi buna aşk-ı musallat olmuş dedi,
-
29.
0bunu mühürlü kitapta görmüştüm dedi, hiçbirşey demeden yüzüne bakıyordum sadece ve dinliyordum, kardeşim dedi bu bir çeşit sınır dedi, nasıl yani dedim, onlarla ademoğulları arasında yapılmış bir anlaşma dedi, sessizce dinliyordum, bir taraftan hızlı bir sekilde yürümeye devam ediyorduk, iyi ki güneş ışığı altındayız dedi, niye dedim, emin ol dedi o kitapta bu sınırlar hakkında yazılanları duysan geceleri bu ormana girmek değil, yanından dahi geçemezsin dedi, ne olur peki diyelim ki gece geldik o yazılı ağaçların ortasına durduk dedim, ihlal etmiş olursun dedi, bu durumda senin vebalini onlar almaz, her türlü işkenceye ve ızdıraba kendin davetiye çıkarmış olursun dedi, bu laflardan sonra sustum sadece ilerliyorduk, nihayet ormandan çıktık hocanın evine vardık tekrardan, kapıyı açınca hayli şaşırdım, evde genç bir kız ve babası olduğunu tahmin ettiğim orta yaşlarda kasketli bir adam oturuyordu selam verip girdik içeri, hoca bizim sağ sağlim döndüğümüzü görünce sevindi, hiç oturmadan direk lafa girdim, hocam simdi ne yapacagız dedim, şu an hiçbirşey yapmayacağız, güneşin batmasını bekleyeceğiz daha sonra mührü bozmak için elimizden geleni yapacağız oğlum dedi
-
30.
0yüzüne baktım, hiçbir gariplik yoktu, ne oluyor bilader nereye bakıyorsun dedim, işte çiçekler orada dedi, gösterdiği tarafa baktım, gerçekten hocanın tarif ettiği diğer çiçekler vardı, yazıları falan unuttum sevindim bir an, hadi hemen toplayıp gidelim dedim, topladık beraber, lakin son çiçekleri de toplayıp hocanın evine dönecekken dikkatimi bir şey çekti, tam karşı tarafımda duran ağaçta da bir takım yazılar vardı, sanki bir sınırdaydık, kalkıp o ağaca doğru yürüdüm, baktım diğerinin aynısı yazıyordu, bir hayli şaşırdım, ama artık alısmıstım böyle tuhaf seylere, atakan’ı cagırdım yanıma birader gel bi saniye buraya dedim, geldi, suna bak dedim biraz önce de surdaki agacta gördüm aynısı ne yazıyor dedim, dikkatlice baktı, yüzü sarardı birden, hemen gidelim buradan dedi, niye dedim, giderken acıklayacagım dedi, hızlı adımlarla geldigimiz yoldan tekrar geri gidiyorduk artık, birader konussana neydi anlamları bu ağaclarda yazan seylerin dedim, anlatmaya basladı
-
31.
0beynimi gibtin lan bi bitiremedin şu hikayeyi
-
32.
0biraz daha yürüdükten sonra hocanın tarif ettiği bölgeye geldiğimizi anladım zira yerde içi sarı *** adındaki çiçekler vardı, bu çiçeklerin ortasındaki kısmı istemişti hoca onlardan topladık, ancak işimiz henüz bitmemişti, hocanın dediğine göre bu çiçeklerin yakınında bu çiçeğe benzeyen mor renkli çiçekler olacaktı, biraz daha ileri gidip bu çiçekleri aramaya koyulduk, etrafa bakarak ağır ağır yürürken birden gözüm bir ağaca çarptı, diğerlerinden çok farklıydı, çok kalın bir gövdesi vardı, ama dikkatimi çeken bu değildi, üzerinde bir şekil vardı sanki yaklaştım ağacın yanına arapça’ya benzer bir şeyler kazınmıştı üzerine, ancak bıcakla değil sanki o ağaçta her zaman olan birşeydi ya da biri ağacın içinden kazımıştı, çok ilginçti, direk aklıma hocanın nasihati geldi, hemen geri dönecektim ancak arkama baktım atakan yoktu, sonra tekrar yazılı ağaç tarafında dönünce atakan’ın ağacın diğer tarafına geçtigini gördüm, atakan hadi gidelim buradan diğer çiçeği bulamadıgımızı söyleriz dedim, atakan ayakta ağacın diğer tarafında bir şeye bakıyordu, tekrar seslendim atakan sana diyorum hadi birader dedim, duymuyordu sanki beni, hocanın söylediklerini bir an boşverip ben de yanına doğru gittim
-
33.
0son entrilere bakılırsa kimse kalmamış buralarda o kadar korkunç amk
-
34.
0hocaya baktım kaşları çatık düşünceli düşünceli yere bakıyordu, oturdum mindere, kısa bir müddet yere bakarak sustu sonra anlatmaya başladı, başından beri tahmin ediyordum lakin olmamasını temenni ediyordum bunun oğlum dedi, hiçbirşey anlamadım aynı zamanda hiçbirşey de demedim sözünü tamamlamasını bekliyordum, anlaşma yapmış oğlum dedi, gözünü nasıl bir hırs, nasıl bir şer bürüdüyse, kendini onlara mühürlemiş dedi, sadece anlamsızca bakıyordum yüzüne, bu kitap dedi çok uzaklardan gelmiş, kitaba sahip olan kişi aynı zamanda onun verdiği bilgilerin yanında şerrine de ortak olur dedi, güce kavuştugunu zannedersin ama bu sahte bir güçtür bu kitabın yazarı da ademoğlu olarak doğan lakin onlara mühürlenmiş biridir dedi, kitap sana hayırlı birşey öğretmez oğlum dedi, eğer farkettiysen kitabı açmadım dedi bunu açmak dahi çok büyük belalara sürükleyebilir insanı dedi, bu çocuğa bu kitabı veren adam neden verdi bilmiyorum lakin arkadaşın mühürlemeyi bu kitaptan öğrenmiş olmalı dedi, bu kitaptan yaptığınız şey nasıl bir şeydi neler kullandınız oğlum dedi, kullandıklarımızı, kitaptan alıp söylediklerimizi tek tek aktardım, hocanın zaten düşünceli olan yüzü iyice karışık bir ifade aldı, sen hiç konuştun mu ateşten gelenle dedi, kısa bir müddet hocaya baktım sonra konuştum hocam dedim, gözlerini bana dikti baktı, hala bakıyordu
-
35.
0atakan'a iyice yaklaştı yüzüne karşı bağırdı birden, kapıda mı dedi, atakan eğdi boynunu ağlıyordu, sanki çok üzgündü, hoca bağırmaya devam etti, atakan hala ağlıyordu susmadan, sonra hoca atakan'ı omuzlarından tutup sarstı, bağırıyordu hoca, 'eyne' dedi, nerede o, atakan artık yere dizlerinin üzerine çömelmiş hıckıra hıckıra aglıyordu, hoca bıraktı onu kapıya yöneldi, atakan hocanın koluna yapıştı 'ene' yani ben dedi, hoca gözlerine baktı atakan'ın, 'eyne beytüke' dedi, nerden geldin diyordu, ağlayan üzülen atakan, birden sırıtmaya başladı, gülüyordu hocaya bakıp boynunu tuhaf tuhaf sallıyordu, hoca git buradan şerli dedi, sesli şekilde gülüyordu artık atakan gitmiyordu sadece gülüyordu zevk alıyordu sanki bu durumdan, hoca bana baktı, tut kollarını şunun dedi, hemen tuttum kollarını, hoca ağzını açtı bir eliyle çenesini aşağı doğru çekiyor, diğer elinin baş parmağını alnına bastırıyordu, birşeyler okumaya başladı, gülmesi durdu atakan'ın, hoca 'eyne beytüke' dedi tekrardan, atakan gözlerine nefretle baktı hocanın, sonra bağırdı yüzüne karşı 'nabat' dedi, o anki görüntüyü hiç unutamam, hoca alnına daha sıkı bastırıyor, konuşmasını engellemek için çenesini iyice sıkı tutuyordu artık, birden atakan'ın alnında siyah sanki kül gibi ke-fe-re yazısı çıktı, gözlerim faltaşı gibi açıldı sadece izliyordum, hoca git dedi tekrardan bana, kapıyı aç dedi, koşup açtım kapıyı, atakan kapıdan hışımla çıktı, kendisi çıkmıştı bu sefer gecenin karanlığında, hoca kan ter içinde kalmıştı, tuttum kolundan oturun hocam dedim, oturdu köşesine, betim benzim atmıştı benim zaten hiçbirşey anlamadım kitabı veren adamla aynı yazı çıkmıştı çünkü, hocaya bakıyordum ayakta dikilip, otur oğlum anlatacağım dedi
-
36.
0biraz uplayalım.
-
37.
0prim vermeyin beyler sonra film cekiyorlar
-
38.
0biraz uplayalım.
-
39.
0biraz uplayalım.
-
40.
0biraz uplayalım.
-
41.
0dedemin tavırları, söylediği sözler babamın da ağırına gitmişti besbelliydi adamın halinden, o yaşına kadar saygısızlık yapmadığı babasına o an da ses etmedi, sadece, baba çocuk arkadaşıyla gelmiş biz eve gidelim sığmayız şimdi buraya yarın yine geliriz dedi, bunun bahane olduğu belliydi, yoksa koca eve 1 yatak fazla sersekte sığardık, annem, babam,ben ve atakan eve vardık, annem sağolsun ben atakanla üniversite okudugum şehirdeyken onla beraberken odamı temizlemiş, ancak yangının izleri yine belliydi boyanması lazımdı odanın, atakanla ben bizim odaya geçtik, annem yatmadan yanımıza geldi elinde o baş belası kitap vardı, kitabı verdi, oğlum odanda bulduk dışındaki sayfası kararmış ama kitap sağlam odanın köşesindeydi dedi, ama içi sağlam garip şekiller arapça yazılar var ne kitabı bu dedi, atakan da ben de şok olduk o yangından çıkması imkansızdı kitabın, hemen kitabı annemin elinden aldım, diyecek hiçbirşey bulamadım, kitap elimde anneme bakarken bir taraftan ne söylesem diye düsünüyordum, o sırada atakan imdadıma yetişti, benim büyük dedemden kalma bir günlük dedi, incelemesi için verdim dedi, ilk defa işe yaradı şerefsiz, nedense kitabı görünce atakan'ın gözleri iyice parlamıştı, zaten olmayan güvenim onun gözlerindeki kitaba karşı olan hayranlığı gördükçe daha da azaldı, yüzüğüne hayran gollumdan farkı yoktu adamın, belki kitap işimize yarardı, onları yok etmek, daha doğrusu öldürmek için daha kuvvetli şeyler olabilirdi içinde, annem iyi geceler diledikten sonra çıktı odadan, biz hemen kitabın içini açıp sayfalarını incelemeye başladık, gayet sağlamdı, bu da onların işimiydi hiçbir zaman öğrenemedim zaten bu kadar eski bir kitabın bu zamana kadar gelmesi de zor birşeydi demek ki birileri kitaba birşey olmasını istemiyordu, dikkatimi çeken şey atakan'ın direk bana bahsettiği sayfayı açmasıydı, kitaba elimi koydum, bilader dedim aklından ne geçiyorsa sonra yap, buraya beni bunlardan kurtarmaya geldik, benim işimi hallet sonra kitabını da al ne yapıcaksan yap, onlara mı katılırsın, namaza mı başlarsın bilmem, ama bu kez beni karıştırma dedim, direk bul şu sayfayı cagırıp öldürelim dedim, şu an korkunc geliyor, ancak zaten hergünü korkunc ve onlarla gecen biri onlardan kurtulmak için her türlü şeyi yapardı zaten, bir taraftan izliyordum atakan'ı kitabı incelerken, 28. sayfayı açtı, şekiller vardı yine büyük bir boy aynası, mumlar, fakat bu sefer hepsinden farklı olarak hepimizin günlük hayatta kullandıgı *** da vardı, atakan kagıtlara sayfadakileri yazmaya başlamıştı, artık onlardan kurtulmayı normal hayatıma, 3 ay önceki mutluluguma dönmeyi dört gözle bekliyorudumTümünü Göster
-
42.
0bize söylediği şekilde sandalyelere oturduk, sandalyenin biri boş kalmıştı, masada duran mumları yaktı, aynayı masanın üzerine *** şeklinde koydu, mumları tek tek *** şeklini elde edene kadar özenle aynanın üzerine yerleştirdi ve hepsini yaktı, biraz evvel birşeyler yazmış olduğu kagıdı ikiye böldü ve birini bana, birini atakana verdi, bunları o bize dediğinde aynı anda okumamızı söyledi, atakan'ın benden cok sey bilmesine, bu islerle cok daha alakalı olmasına rağmen yüzündeki korku ile karışık tedirginlikten, bu ritüelden ne kadar çekindiği belli oluyordu, onun bu tedirginlik dolu yüz ifadesine baktıkca icimde türlü korkular filizleniyordu, ancak burada bırakıp gitsem bu kabuslar devam edecekti, hiçbirşeyi halledememiş olacaktım, ne olursa olsun burada kalıp bunu yapacaktım, o adama ve bunların sebebi olan atakan'a güvenmekten başka elimden gelen birşey yoktu, adam ayağa kalktı, ışığı söndürdü, mumlardan biraz olsun aydınlanıyordu içerisi ancak yine o zifiri karanlık etkisini tamamen kaybetmemişti, geldi oturdu, tabaktaki malzemelere de bir kibrit çaktı, bize başlayın dedi, başladık okumaya, adam da gözlerini kapatıp ezberinden birşeyler okuyordu, lakin atakan ile adamın okuduklarını dinleyince üçümüzün okudugu seylerin farklı oldugunu duydum, bunu o zaman bilmiyordum üzerinde de fazla durmamıştım ancak şimdi çok iyi biliyorum ki, ücümüz de ayrı ayrı ritüel yapıyormuşuz, bunun nedeni ise uğraştıgımız şeylerin son derece güclü olmasından kaynaklanıyordu
-
43.
0evin üst katında pek zarar yoktu ancak alt kat ve hemen bitişikteki ağıl bayağı yanmış harabe olmuş, vardığımızda üst katta dedem, babannem, annem ve babam oturuyorlardı, içeri girince dedem yüzüme dahi bakmadı, hoşgeldin bile demedi, babannem de gözlerini yere dikmiş halının desenini süzüyordu, kısacası benim orda olmamın ve yaşadıklarımın dedemin de babannemin de umrunda olduğu söylenemezdi, yanan evlerine acıyorlar suçlu olarak beni görüyorlardı, dedem yüzüme baktı, sadece bize zarar veriyorsun dedi, başkalarının yaptıkları neyse de öz dedemin böyle demesi fena koydu, ne yaptım dedim, bilerek isteyerek sana ne zararım oldu şu yaşıma kadar dedim, ev senin yüzünden yandı dedi, onları başımıza topladın, uğursuzluk getirdin dedi, kurban oluyum dede ben senin evine çakmak mı çaktım ateş mi attım, sen böyle yapma bari, bunları diyemedim içime attım, yangın da şöyle çıkmış, dedem inekleri yemlemeye gitmiş babannem o sırada mutfakta kahvaltılık hazırlıyormuş mutfağın kapısında dedemi görmüş, dedem gözlerini yere dikmiş ayakta duruyor öylece, babannem bakmış dedeme ne istiyorsun demiş, dedem hiç konuşmamış, konuşsana efendi niye tuhaf tuhaf dikiliyorsun orda demiş, dedemin babanneme bakmasıyla babannemin çıglıgı köyü kaplamış, gözlerinin ici alev doluymuş, bunu görünce babannem direk ayaklarına bakmış tersmiş o görüntüyle korkusu katlanmış dili durmuş, çığlığı duyan dedem ağıldan koşmuş gelmiş babannem kekeliyormuş ne olduğunu anlamaya çalışırken tam bu sırada ağıl alev almış ordan eve sıçramış 2. kata sıçramadan söndürmüşler, bunun suclusu olarak beni görüyorlardı bana destek vereceklerine zaten pgibolojisi altüst olmuş birine iyice ağır bir yük yüklüyorlardı
-
44.
0ambulansı aradık, kriz geçirmiş adam, ilk müdaheleyi yaparken hemşire bu yazı nedir dedi, bilmiyoruz tanıdığımız olur, ziyarete geldiğimizde böyleydi dedik, ıslak mendil ile sildi adamın alnını, bildiğin kül idi, hastaneye zütürdüler ordan, yaşıyordu ancak o günden sonra düzelemedi, *** ruh ve sinir hastalıkları hastanesindeydi en son hala orda mı bilmiyorum, belki de yaptıklarının cezasını çekiyordu, bu karmaşanın ardından çağırdığımızın hala gidip gitmediğini bile bilmiyorduk, ne kadar nefret etsem de atakan'a ihtiyacım vardı, oturduk konuştuk, son çare kalmıştı, her ne kadar bir insan öldürmek kadar günahsa da, öldürecektik, ama bu sefer direk atakan'ın lafıyla hareket etmiyordum, çocuğu ne zaman öldürdüğünü sordum, kitapta bir ayin varmış, *** çocuğu öldürürsen onları kendine köle yaparsın diye, bu hırsla onlardan birinin cocugunu cagırmıs sonra öldürmüş, ama ters tepmiş, ters tepmemesi imkansızdı zaten, o zamanda düsünüyordum hala düsünüyorum bunlar tuzak bence, hırs ugruna insanın hayatını zehir eden şeyler , onlarla baş etmek zordu çünkü, atakan hırsları uğruna bunca belaya sebep olmuştu, içten içe ona olan nefretim yüzüne her bakmamda katlanarak artıyordu, ilk yaptıgı ayini tekrar yapacak onları cagıracak ve öldürecektik, isimlerini biliyorduk, bütün bunları konusurken telefonum çaldı, babamın sesiydi, dedemgilin köydeki evin alt katı ve ahırı yanmış, ölen yoktu ama evin çoğu harap olmuş, istersen köye bir gel oğlum dedi, atakan'ı buldum bu sefer kacırmazdım onu da yanıma alıp köye gittim, hic hoş karşılamadılar beni
-
45.
0şu anda çok iyi arapça biliyorum şimdi düşününce çok iyi hatırlıyorum çağırdıgımızın neler söylediğini, sebebini bende bilmiyorum ama çağırdıklarımızın ya da biz istemeden gelenlerin hepsi arapça konuşuyorlar, arapça bilmeyen adamla da konuşabilirler siz onu anlarsınız, cevapta verebilirsiniz ancak bunu fiziksel bir olay olarak düşünmeyeceksiniz ben rüyamda konuşurken de babam yemin ediyordu arapça bağırdığıma, lakin o zamanlar tek kelime dahi arapça bilmiyordum, buna benzer şeyleri yaşamış olanlar bu durumu anlayacaklardır, adam sordu kimin katili diye, *** oğlu *** nın dedi, heryeri kapalı odanın içinde bir rüzgar geziyordu sanki, belki sadece bana öyle geliyor diye düsünürdüm bunu son zamanlarda gördüklerimden sonra ama mumların ateşinin bir o tarafa bir bu tarafa sallanması bunu kanıtlar nitelikteydi, uğultular geliyordu, duvarlarda zaten gölgeler hareket ediyordu, kanıtla dedi adam, kolye dedi çağırdığımız, çocuğumuzu öldüren, kolye takan ademoğlu dedi, atakan’ın bana verdiği kolyeden bahsediyormuş meğer, atakan denen şerefsizin kolyeyi bana vermesinin içine benim resmimi koydurmasının sebebi buymuş, adam bana baktı sen mi öldürdün dedi, hayır dedim bilerek ve isteyerek öldürmediğime yemin ederim dedim, adam gözlerini tekrar aynaya çevirirken ağzımdan o kelime pek istemeyerekte olsa çıktı, atakan dedim, o yaptı bunu dedim, atakan bana baktı gözleri kocaman olmuştu ama nefretle bakmıyordu bana, sadece korkuyordu, korktuğu ben değildim, çağırdığımızdı, adam atakan’a döndü, doğru mu bu dedi, atakan hiçbirşey demedi, yalan da demedi, ben öldürdüm de demedi, adam hemen size verdiğim kağıtları okuyun tekrar dedi, kendi de okuyordu ezbere, okumaya başlayınca yalancı dedi çağırdığımız, adam aynanın üzerine iyice eğildi, yüzü aynaya değiyordu, bağıra bağıra okuyordu, sadece yalancı diyordu çağırdığımız, o gün yaptığımız şey ve okuduklarımız ona cocuğun katilini verecegimize dair bir çağırma şekliymiş, yoksa gelmezlermiş, ondan dolayı adama yalancı diyordu, cünkü katili vermeyi sözlerle taahhüt ediyor ancak cagırdıgını geri yollamaya calısıyordu, bize de bu yüzden kagıtları okuyun demiş, adam okuyordu biz okuyorduk lakin sadece yalancı diyordu, gitmiyordu, birden adam sustu, birdenbire çenesi kilitlendi sanki, aynaya yüzünü dayamış bağıra bağıra okurken sadece aynaya bakıp susmuştu, biz çağırdığını tekrardan gönderdiğini düşündük sadece adamın yüzüne baktık, o sırada ayna ince bir şerit halinde çatladı, adamın elleri istemsizce hareket ediyor gibiydi sanki içinde biri vardı ve kollarını omuzlarının arkasına zütürüyordu, oturdugu yerden yere düştü, kaskatı kesilmiş gibiydi sadece kolları omuzlarının arkasına gidiyor içinden biri ızdırap veriyordu sanki, çenesi kitli gibiydi dişlerinin gıcırtısı duyuluyordu çünkü, adam birden çığlık atmaya başladı, alnında görünmez bir el küllerle bir şey yazıyordu ağır ağır ve derinden yazıyordu çünkü çığlıklar bunu gösteriyordu, ama o kadar derinden bir çığlıktı ki, bu derece pislik bir adama dahi acıyorsunuz o anda, biz çoktan okumayı kestik olanları izliyoruz, alnına yazdıgı şey bitince gölgeler kayboldu rüzgar yok oldu sanki, kalkıp hemen ışığı açtım, adam yerde hareketsiz yatıyordu, atakan benden daha çok korkmuştu zira alnında yazan şeyi okuyordu, biliyordu arapça, yazdığı şey de arapçaydı, atakana baktım okuyordu ağzından çıkan kelime ke-fe-re idiTümünü Göster
-
kadının ne hakkı olabilir
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 02 01 2025
-
560binlik yazarın başlıklarını gizleyen eklenti
-
kadın hakları savunan erkek
-
bugun bi tene bile kupon tutmadi
-
karıların internette özgürce fikirlerini yazması
-
memati bukadar sure girmemesi anormal
-
titö koy grubin ismini
-
bu karı 55 yaşındaymış lan
-
milli fiyasko
-
560 bin yaş 30 ama zekası
-
592tlyle the shining filmiyle nasil baglanti
-
video tmp name yok
-
yillar sonra yemiden giris yaptim
-
mümtaz reis
-
memati kayrayla bulustuktan sonra kayip
-
inci sözluk haber sitesi yapmislarr
-
gibi denilen diziyi izleyen en hafif tabirle
-
fatihler devri bitti
-
yıl 2025 oldu ama sözlük her 12 geldiğinde çöküyor
-
yıllık izin ve rapor yenilendi
-
ben canım çekmesin diye karılara bakmıyorum
-
böyle yaşamanın gerçekten hiçbir manası yok
-
on saniyeden fazla erkekle göz teması kuran kadın
-
kurt kardeslerimin
-
vermeyeceksen açma kızım
-
selam ben homelander izlyien bir yikik
-
560bin tl olan adam en azindan kulturlu
-
intihar önleme timi
-
şu videodan sonra hala açık kadın sevdası olanın
- / 2