/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +75 -7
    1. Bölüm
    Günlükleri Bulmamız
    2009 Haziran

    Ben Necmi A. sizlere ülkemizde bulunan bir mağaradaki paranormal olayları aktaracağım.

    O dönem o mağaraya giren askerlerin başına gelen, ben ve araştırma ekibimin gördüklerini anlatacağım.

    2009 Haziran ayındaydık okullar kapanmış. Ben ve araştırma ekibim de birkaç ay önce halk arasında tuhaf olaylarla anılan bir köyün mağarasının gizemini çözmek için olayın yaşandığı yere gitme kararı aldık.

    Toplam 5 kişi idik Ben Kubilay Duha Ahmet ve Yunus. Biz böyle beş arkadaş paranormal olaylara oldukça ilginç buluyor. Bunları araştırmak istiyorduk.

    Duha'nın getirdiği intihar eden askerler öyküsü hepimizi derinden etkilemiş fakat konuyla ilgili yeteri kadar kaynak bulamayınca bizi tatmin edemeyen hikayeyi araştırmaya kadar vermiştik.

    Günler öncesinden dağcı çantaları ekipmanlar alınmış herşey düşünülmüştü. Yazın girmesiyle de beraber Kubi'nin babasının cipine atlayıp Anadolu'nun o sessiz sakin köyüne doğru yola koyulmuştuk

    Rez alın beyler devam edecek... Tarih, Gerilim ve Pgiboloji konularını kapsayan bir film tadında güzel bir hikaye olacak beyler şukularınızı rezlerinizi alın yer kapın
    ···
  2. 2.
    +11
    "Dayı sen anlat hele bakalım" diye ısrar ettim. Adamcağız istemeye istemeye anlatmaya kadar verdi.

    "Evladım orada ki köy önce nüfusu fazla olan bir köyü siyasi olaylar çokça gerçekleşirdi. Askerlerden kaçan anarşistler o köyde saklanırdı. Gel zaman git zaman darbe oldu. Askerler o köye baskın yapıp kim var kim yok herkesi topladı. Birkaç siyasi gençte askerden kaçarken o mağaraya saklanmış."

    Duha da bende biraz korkmuştuk bu kısımda. Duhanın yüzünde sanki bir hevessizlik belirmişti.

    "Evladım işte askerlerde bunların izini bulup girmiş mağara." Dayı sustu yüzü asıldı.
    "Eeee dayı sonra ne olmuş"
    "O mağaraya giren gençlerde askerlerde teker teker intihar ettiler. Kimisine eğitim zaiyatı dediler, kimisine pgibolojisi kaldırmadı. Gençlerde ya hapishanede kendini asmış ya da giden arabadan atlamış"

    Epey bir salaklaşmıştık. Biz daha tutarsız bir hikaye bekliyorduk daha doğrusu. Hani anlarsını biz gitti hiçbir şey olmadı demeyi bekliyorduk ama dayının anlattıklarından sonra epey bi korkmuştuk
    ···
  3. 3.
    +11
    Yemeğimizi yedik ve ilçe kahvehanesine doğru yola koyulduk.
    Küçük bir Anadolu ilçesi olduğundan bizim gibi gençleri yadırgıyorlar gibi gelmişti. Ama bizim gezgin görüntümüz onları öyle aman aman etkilemiyor gibiydi.

    Her neyse beyler.
    Kahveye oturduk. Çayları söyledik. Gelen çırağada böyle bir yer varmış nerede diye sorduk. Bize sağımızda oturan yaşlıca bir amcayı gösterdi ve "Benim pek bir bilgim yok bu dayıya sorun" dedik.

    Ben ve Duha dayının masasına birer sandalye çekip oturduk.
    ···
    1. 1.
      +7
      Aha dayıya sor
      ···
  4. 4.
    +11
    Kusura bakmayın beyler bu kadar rağbet olacağını düşünmemiştim. iftara kadar seri pratlıcam inşallah.

    Her neyse beyler biz kendi masamıza geçtik hikayeyi baştan anlattık bizim bebelere. Ahmet biraz korkak adamdır ne yalan söyleyeyim. Ya işte gitmeyelim ne dye gidiyoruz şuraya hep senin aklınla geldik buralara Ahtapot felan benim beynimi gibti anlıcanız.

    Akşam saatlerine kadar şehri gezdik ve kampımız için gerekli yiyecek içeceği edindik.
    Haziran olduğu için güneş bir hayli kararmıştı. Saat sanırım 9 du düştük yollara.
    ···
  5. 5.
    +10 -1
    Dayının ak sakalı göğsüne kadar iniyordu. Üzerinde beyaz bir gömlek ve gri bir ceket vrdı. Elleriyle kahverengi bastonunu sıkı sıkı tutmuş bize bakıyordu.

    "Salemün ALEYKÜM DAYI sana birşey soracaktık"
    "Sorun evladım" dedi yüzündeki ifadesizlikle.
    "Dayı biz xx köyünde bir mağara varmış orayı araştırmak için geldik nerededir bu köy bu mağara"

    Dayı bir an böyle afalladı. Yüzü düştü. Titrek bir sesle konuşmaya başladı.

    "Evladım orada önceden bir kışla vardı. Köye 20 kilometre felan kadar uzaktı. Ne olduysa darbe yıllarında oldu."

    "Ne oldu dayı anlat bakalım"

    "Bakın evladım tehlikeli yerler oraları. intihar eden askerler oldu. Kışla kapatıldı felan sizde kurcalamayın."
    ···
    1. 1.
      +1
      Oraya en son giden...

      Oraya en son gidenleri...

      Oraya en son gidenlerrr...
      ···
    2. 2.
      +1
      Dayiyi bulduk beyler

      https://youtu.be/_x-cPkwBGV4
      ···
    3. 3.
      0
      Kezban ile Mahmuttan kesit şuku
      ···
    4. 4.
      0
      dayının niye dıbına koyuyon ak
      ···
    5. diğerleri 2
  6. 6.
    +8 -1
    6 saatlik yolun sonunda köyün bağlı olduğu küçük ilçe varmıştık. Çantalarla şehrin meydanında dolaşmamız şihir halkı tarafından biraz tuhaf karşılanmıştı.

    Gps cihazları o zaman o kadar iyi olmadığından hani köyün yolunu bulamamıştık. Sırtta çantalar, gözlerde gözlükler tam turist dağcı havasındaydık anlayacağınız. Şehrin işlek olan kısa ve dar caddesinde dolandı bir süre sonra yemek yemek için salaş bir mekana oturduk. Yemeklerimizi söyledik ardından. Patrona köyün yolunu tarif etmesini istesekte "Ben oraları bilmem siz şu kahvedekilere sorun onlar buraların yaşlılarıdır daha iyi bilir" dedi.

    Ama yüzünde daha köyün ismini duyduğu ilk andan itibaren bir keyifsizlik oluşmuştu.
    ···
  7. 7.
    +7
    Bu bebe zamandan beri yalnız. Yalnızlıkta buna hiç koymamış.

    Annesinin ölümünden hep kendini sorumlu tutuyor. Hiçbir zamanda kendini asla ve asla affetmemiş.

    O zamandan beri de dev gibi olmasına rağmen kimseye haksız yere bir fiske vurmuyor. Hayvanların canını yakmıyor.
    ···
  8. 8.
    +7
    Kubi bize doğanın içerisinde kapital markaların esiri olarak ta olsa çok güzel bir et sote yedirmişti.

    Bu Kubi arada sırada vvakit buldukça kampa çıkardı kendi başına. Profesyonel fotoğraflar çekerdi. Seviyordu bin bu zart zurt doğa maceralarını.

    Bana ve Duhaya klagib bir kaç numarasını göstermişti. yemeğimizi yerken Kubi çoktan. Bizim çayı koymuş demlemişti.

    Gelirken bize ahşap bardaklar getirmiş onlarında çaylarımız koyduktan sonra oturmaya geçmiştik.

    Duha hemen cebinde tanıdığımdan beri taşıdığı Winston softunu çıkardı.
    Hatırlarsınız belki beyler kapaksız soft leş gibi kokardı ya ha ondan
    ···
  9. 9.
    +7
    Her neyse beyle tozlu yolda giderken Kubi bir anda durdu. Yolun bir tarafı uçurum ve uçurum boyunca uzanan dev çamlar vardı. Diğer tarafı ise dik bir şekilde yukarıya doğru çıkıyor, çıktıkça da çamların uzunluğu artıyordu.

    Çok virajlı, tehlike barındıran bir yolu vardı köyün.

    Kubi freni kökledikten sonra. Arkasını döndü ve tebessümle bana
    "Ahtapot bu gece burada kamp yapalım dedi." Parmağı hemen solumuzda kalan düz ve ormana giriş sağlayan alanı gösteriyordu.

    Solumuz tepe yukarı çıkarken eğimin azaldığı sanırım tek yer bizim kamp yapacağımız yerdi.

    Çam ağaçları bana çok ilginç gelmişti. Daha önce hayatım boyunca gördüğüm çam ağaçların gövdeleri kahverenginin tonlarındayken burada gördüğüm ağamlar simsiyah uzanıyordu.
    ···
  10. 10.
    +8 -1
    Korkmamıştım. Sadece neler olduğunu anlamaya çalışıyordum ama gördüğüm rüyadan herhangi bir anlam çıkaramamıştım.

    iç çamaşırlarımı değiştirdim. Malum terden sırılsıklam etmiştim.
    Aklımı bu konuyla daha fazla meşgul etmeden direk kahvaltı sofrasına geçtim.

    Doğal ortamda pişirilmiş her türlü şey vardı.

    Beyler malumunuz ramazandayız. iftardan sonra devam edelim.
    ···
    1. 1.
      0
      Devam etsene aq
      ···
  11. 11.
    +6
    Kubi ayağa fırladı.

    "Bir tek sen mi acı çekiyorsun lan unut artık"
    "Unuttum abi" dedi gözlerini yere çevirerek.

    Kubi ellerini havaya kaldırarak offfladı ve

    Biz öylece bakıyorduk. Çünkü hiçbirimiz onların çektiği acının onda birini bile daha önce çekmemişti.

    Kubi birden sertçe yere oturdu. Bir sigara yaktı, bir bardak çay koydu.

    https://www.youtube.com/watch?v=FhyCXUT_5as
    ···
  12. 12.
    +6
    Köy şehre 24-25 kilometre uzakta böyle nasıl desem kasaba gibi bir yermiş. Hani nüfusu 2 bine yakın olan büyük köyler olur ya ha aynı öyle bir yer. Çevre köyler felan şehre gideceğine buraya gelir pazar kurarlarmış.

    Tabi darbe yıllarından sonra köyde yaşayan tek hane bile kalmamış alayı göç edip gitmiş. Tabi insanın kalmaması hizmetide bitirmiş. 40 yıldır kullanılmayan onarılmayan köy yolu bizim cipi bile zorluyordu.

    Kısaca anlatmak gerekirse. Şehrin rakımı 1900 küsürdür, köyün ise 2500 kadar çıkıyordur.
    Yolun rengi turuncu sarı arası bir renkti. Sürekli toz kalkıyordu.

    Hava karardıkça gece hayvanlarının ürkütücü sesleri kulaklarımıza çalınıyor. Sesler arttıkçada bizim Ahmet altına kaçırıyordu.

    Kubi böyle hayal edin işte 190lık dev gibi bir adamdır. Kilosu yerinde atletik doğa sporlarını seven sert bir adamdır. Babası her oturduğumuzda Kubinin Kara Harp okulunu kazanamadığını öğrenince günlerce ağladığını anlatır. Tam ona göre bir meslekti. Ama olmamış.

    Ahmet. 180lik zayıf ve biraz içine kapanık, korkak bir tiptir. Hiçbir şeye bulaşmadan, sesizce yaşamak isteyen tiplerden olur ya. Aynen öyle
    ···
  13. 13.
    +5
    Taşlara çarpa çarpa koşuyor sendelesem de umursamıyor tüm güçümle zirveye doğru koşuyordum.

    Tepede bir hareketlilik oluyordu.

    Komutanları olduğunu düşündüğüm hatta içimde hissettiğim adam askerleri sıraya dizdi ve yüksek sesle

    "Ateş!" diye bağırdı.
    Askerler tüm mermilerini mağaranın içerisine boşalttılar.

    O an öylece kalmıştım daha önce hissetmediğim bir çaresizlik ve utanma hissediyordum. Nasıl söylesem şok olmuş öylece kalmıştım.

    Mermi kovanlarının yere düşüşünü, komutanın yüzündeki nefret ifadesine bakıyordum.

    Birden tanıdık bir ses dağlarda çarpa çarpa geliyordu.

    "Ahtapot Ahtapot"
    ···
  14. 14.
    +5
    Yunus manevi birr kardeşimizdir. Senelerce bir cemaatin yurtlarında kalmış ehli sünnet mümin bir kişidir. Hani öyle sıradan bir cemaat abisi gibide görünmez. Kafa sıfır değildir yani. Yakışıklıdır muallak kendine bakar. Sırf heyecan olsun diye bize katıldı.

    Duha bu tam bir bintir. Öyle grubun fırlama bebesi vardır ya o muallak işte budur. Kumral teni açık kahverengi gözleri vardır. Zekidir muallak Ankarada bir üniversitete diş hekimliği okuyordu. Yakışıklı sosyal atletik yani bir erkekte olması gereken tüm şeyler vardı. Şanslıydı muallak tek olumsuz yanı böyle paranormal şeylere o kadar çok kafayı takıyordu ki sonunda bizzi bu maceraya attı şerefsiz.
    ···
  15. 15.
    +6 -1
    Bunlar ikisi yan yana oturdu.

    Yunus gidip çantadan gelirken aldığmız biraları getirdi.

    Kendi içmezdi ama bizim içmemize zerre bir şey demezdi.

    Biralarımızı içiyor muhabbet ediyorduk. Dertleşiyorduk ama bizim bu bebeler kadar hiçbir zaman derdimiz olmamıştı.

    Ağlamak geliyordu içimden ama ben dinlerken bu haldeysem kim bilir bu iki muallak içlerinde neler yaşıyordu.

    Biralar peşi sıra yuvarlanıyor, uyku iyice bastırıyordu.

    Çok geçmeden herkes cadırına geçmişti. Tulumun içine girdim. Çadırı son ke kontrol ettim. Börtü böcek var mı diye.
    ···
  16. 16.
    +7 -2
    Arabadan indik. Çadırlar malzemelere alana zütürüldü. Çam yaprakları (dikenlerinin) kurumuş kurudukça da yeri turuncu bir renge dönüştürmüştü. Çok geçmeden Kubi çadırlarımızı kurdu.

    Duha ve ben ormanın içerisinde bulabildiğimiz kuru odunları alıp kampa getirdik. Kubi palasıyla çevremizdeki ağaçların dallarını keserek bize doğada nasıl yemek pişirileceğini gösteriyor.

    Ahmette Yunustan cinlerden nasıl korunabileceğini soruyordu.

    Kubi 2 sapan gibi duran ağacı ateşin etrafına dikti daha sonra uzun bir sopayı sapan kısımlarının ortasına koydu ardından sa çengelli bir sopayla tenceremizin kulpunu ve uzun sopayı tutturdu. Bu şekilde tenceremiz ateşin içine düşmeden ocak misali kaynıyordu
    ···
  17. 17.
    +5
    Şarkı bitene kadar çaylar yudumlandı sigaralar içildi. Kısaca anlatmak gerekirse bizim Duha her ne kadar elini sallasa ellisi olan bir tip olsa da geçen sene hayatı değişti.

    Bunun bir sevgilisi vardı. Adı Gül. Saf temiz güzel bir kızdı. Bunun alt devresiydi. Tanışmışlar kaynaşmışlar.

    Anlayın işte beyler bunlar sevgili olurlar. Bu kıza kadarda Duhanın ağzından bir kere bile ben şunu seviyorum aşığım dediğini duymuşluğum yoktu. Kimi denk getirse giber geçerdi.

    Her neyse beyler sevgili olduktan 4 ay sonra bu kız intihar ediyor. Odasında asmış kendini. Ev arkadaşı buluyor bunu 2 mektup bırakmış.

    Biri ailesine biri Duha'ya

    Duha o mektupta yazanları asla bize söylemedi.
    Ağladı ağladı. Aylarca odasından çıkmadı sene uzattı ama bize bir şey anlatmadı.
    Kimi kız tecavüze uğramış ondan diyordu kimisi ailesinin baskısına dayanamadı.

    Ben onu bunu bilmem ama Duha o kızdan daha çok ölmüştü.
    ···
  18. 18.
    +4
    Öyle tiryaki bir adam değildi. Duha hiç yoktan Yunus ve ben kadar değil.
    Biz deli içerdik o sıralar bu meledi. Dudaktan düşmezdi.

    Duha hemen sofrada gezdirdi paketi herkes aldı birer tane. Ahmetle Kubi oldukça nadir olsa da arada birer tane yakarlardı.

    Sigaralar peşi sıra yandı
    Ahmet'in sevdiği fakat Kubi'nin ne zaman duysa terörist dediği bir şarkıcıdan bir parça çalmaya başladı.

    https://www.youtube.com/watch?v=34IHUxfzP_Q

    Kubi sevmese de Ahmet'in hatırına bir şey demez ama hiçbir zaman da şarkıya eşlik etmezdi.

    Şark çalıyor biz yemeğinde verdiği gafletle oturduğumuz yerde ayaklarımızı uzatıyor geçmişe yolculuk yapıyorduk.
    ···
  19. 19.
    +4
    Bu Kubi

    O zamanlar 9 yaşında. Yne böyle gürbüz bir çocuk. Yaşıtlarına göre dev gibi bin. Her neyse
    Bu muallaknin ailesi çok zengin. Para tak.

    Bir gün bu annesiyle alışverişe gider. Yolda yürür koşar, her istediği olduğu için şımarıktır. Hayvanlara işkence eder böyle pislik bir çocuk anlayacağınız zerre insanlıktan nasibini almamış biri.

    Bu annesiyle birlikte yürüyor kaldırımda.

    Ama birden yoldan geçen bir kediyi görüyor. Bu hayvan kediden daha hayvan olduğu için yola fırlıyor kediyi yakalayıp dövecek aklı sıra.

    Annesi de bunun arkasından yola fırlıyor. Araba buna çarpacakken annesi bunu itip kurtarıyor. Ama kendisi oracıkta ölüyor.
    ···
  20. 20.
    +3
    Ardından uykuya daldım.

    ilk defa hiçbir şey düşünmeden rahatça uyuyordum. Aklım oldukça durağandı.

    Birden hava aydınlandı.
    Elimde otomatik bir tüfekle taşlı bir yolda koşuyordum. Ne yaptığımı anlayamamıştım. Ama yapmaya devam ediyordum. Sanki çok önemli bir olayın içerisindeydim.

    Koşuyor koşuyordum. Terlemiştim. Sanırım bir dağın zirvesine doğru koşuyordum. Çevremde kimse yoktu.

    Siyah postallarıma taşlar takılsa da koşuyordum
    Kollarım tefeği tutmakta zorlansa da koşuyorum.

    Dağın Zirvesine doğru tırmandıkça Tepede birilerini gördüm askeri üniformaları vardı. Askerler sıraya girmiş, bir mağaraya doğru namlularını doğrultmuşlardı.

    Ben oları 100 metre kadar aşağıdan görüyordum. Ve sanki o askerlerin yanına yetişmeye çalışıyor gibi koşuyordum.
    ···