-
1.
+4 -1gece gece iyi gider diye düşündüm panpalar, vaktim de var epey yazarım talep olursa
edit: sadece benim yazdığım kısımlar burada ama arada güzel yorumlar var onları da okuyun derim, hikayemiz finaline erdi. artık başka satırlarda buluşmak üzere..
not: bu arada "baykuş ara" ya göre hikayemiz sözlük tarihinde en çok okunan ve yazılan 4. korkunç hikaye olmuş daha şimdiden, arada çok fazla saçma sapan up ların da olmadığını düşünürsek, epey bir panpamızla beraber korkabildik demektir.
sizlere son bir tavsiye benden;korku duygusunu hafife almayın binler, ona dostuna verdiğiniz gibi önem verin, düşmanınıza duyduğunuz öfke gibi öfke duyun, ama sakın unutayım demeyin,zira o zaman kendini en amansız yerlerde hatırlatmasını da bilir, ayık olmak iyidir.
http://inci.sozlukspot.co...4%b1n/@tsigalko+okoronkwo
edit: kapıdaki sembolü çizip ekledim panpalar, yalnız tabi kurşun kalemi kalınlığında değil, tahta kalemi yazısı kalınlığında filan düşünün, çizgiler bu kadar ince değildi.
bu arada bayramda eve dönünce o apartmanı da ziyaret etmeyi düşünüyorum, apartman içi caps alıcam, hatta bakarsınız sembolün orjinalini bile çekebilirim kapı değişmediyse ;) -
2.
+5bu arada arkadaşlar ilginiz için teşekkür ederim, demin dediğim gibi, öyle çok mistik sonlar beklemeyin, zira bu bizzat başımdan geçen gerçek bir hikaye ve finali hakkını verecek diye düşünüyorum,
takip eden arkadaşlarımız bir up layabilir mi? daha fazla insan faydalansın -
3.
+5..sokak boşalıp havanın aydınlığı da hafiften kaybolmaya başlayınca apartmanın karşı kaldırımından kalkıp parka geçmeye ve bu konuyu tartışmaya karar verdik, ezana daha 1-2 saat vardı.
parktaki sütunların üzerine oturduk,
iğde ağaçlarının hışırtısı ve o mayhoş kokusu, hafif rüzgar, havanın koyu maviliği..her şey sanki bir film karesi gibiydi,
"macera için iyi bir gün ha?"
-peki hacılar, napıcaz?
- abi sizin gördükleriniz doğruysa garip bir şey var demektir, bence biraz araştıralım macera olur
- olum adam sedyede çıktı lan, ne macerası, bembeyazdı..
-harbi bak sanki ölü gibiydi, hasta da olsa biraz fazla soluk değil miydi lan? casper gibi aq
o gergin hava bir an olsun yumuşayıp gülüşmeler başlamıştı ki (gülüşmeler) ben ve gibik hayal gücüm o neşeye limon sıkmak zorunda hissetti kendini,
-abi sanki, sanki zehirlenmiş gibiydi, böyle bembeyaz filan..
-zehirlenince yeşil renk olmuyor mu olm? (gülüşmeler)
evet, ama burak pek gülüyor gibi gözükmüyordu, bizim çocuklar da sustu onun yüzünün halini görünce,
-gençlerr, anormal beyazlık, sanki zehirlenmiş gibi, zehir.. ve bizim kapının üzerinde gördüğümüz..
-""örümcek simgesii..""
hep bir ağızdan, ama sandığınız gibi öyle bağırarak değil, hayret dolu, gittikçe azalan bir sesle söylemiştik bunu.. şimdi bu taktiği dizilerde kullanıyorlar, bağırmalı versiyonunu, ama düşünüyorum da, asıl dizi biz sıradan insanların yaşadığı sıradışı hikayelerdir..
evet panpalar, saatler ilerliyor, esinti artıyor, hava kararırken bizim hayal gücümüz de son hızla işliyordu:
"kapısında örümceğimsi bir simge bulunan kapıya sahip bir evden çıkan, zehirlenmiş görünümlü yaşlı adam"
-ya o alt katta ki demir parmaklıklara ne demeli? diye fısıldadı berkay, aramızda en ufağımız oydu 7-8 yaşlarında olsa gerek, geçen gün gördüm, boyu beni geçmiş amın oğlunun..
bu fikir alışverişlerinin ardından, saatinde iyice ilerlediğini hatırlayınca, bu günlük burada bitirmeye karar verdik, ama son bir kez daha apartmana göz atmak istiyorduk, evlere dağılmadan evvel, son bir kez daha bakmak.. -
4.
+4 -1panpalar, şunu tekrar belirteyim, söylenen sözleri ve hikayenin ambiansını o an yaşadığımız gibi aktarmam mümkün değil, ben şimdiki halimle kuruyorum bu cümleleri, evet bazıları ufak çocukların ağzına göre biraz edebi olabilir ama eğer öyle anlatmazsam kreşe döner bu yazı,
... o sırada bizi dışardan izleyen ya da tesadüfen gören olduysa muhtemelen "bu amk veletleri ne tak yemeye tren yapıyor o kapının önünde" demiş olabilir.
içeri girdik, kapıyı yavaşça bıraktık. merdivenlere doğru hareketlendik, o yaştaki 5 çocuk ne kadar sessiz ilerleyebilirse, biz de o kadar sessiz ilerlemeye çalışarak ilk kata geldik,
harbiden de inanılır gibi değildi, kapı üzerinde demir parmaklık..lan şu yaşıma geldim hala daha bir örneği tekrar görmedim..
diğer çocuklar yine geri dönecekmiş gibi huzursuzlanınca bu sefer burak abi bunlara doğru dönüp sinirli sinirli bakındı, buraya kadar gelmişken dönmek ne ola?
ikinci kata doğru ilerlemeye başladık, bu tarz apartmanlarda birbirine zıt yönlü kedi merdiveni tipinde uzanıyordu merdivenler, bugün günümüzde hala en çok kullanılan merdiven tipi,
2. katın 1. merdiveninde (aq günlüğe de böyle yazmıştım, tüylerim diken diken oldu bu tabiri kullanınca yine) yukarıdan hafif tıkırtılar duyduk, bu merdiven artık iyice karanlıklaşmış olan iki kat arasındaki duvara bakıyordu, 2. katın 2. merdivenine adımlarımızı attık,
amacımız diğer çocuklara da o çiziktiriği göstermek, dolayısıyla zütümüzden atmadığımıza tam manasıyla inandırmaktı, böylece olaya daha da sıkı sarılabilirlerdi.. ancak gelin görün ki apartman için iyice karanlıklaşmıştı, e tabi ışığa basacak züt de yok kimsede..
ikinci katın 2. merdiveninin ortalarına geldiğimizde artık neredeyse kapıyı görebiliyorduk aradan, ilk girişimizde burakla da buradan öteye gidememiştik, bir tak göremeyen bizler amacımıza ulaşamamakla beraber, az önceki hafif tıkırtı da bir anda gümbürtü halini alınca, işte o an, tam da o an sanki 1-2 saniyeliğine zaman durur gibi oldu,
her şey,
aklımız
dizlerimiz
omur ilik soğanımız
aldığımız nefes
gördüğümüz(göremediğimiz) karanlık
hepsi dondu.. -
5.
+4hadisene dıbına tıktığım kahpesi saat 2 oldu it müşteri toplamayı bırak neyse şukusu biz veririz
-
6.
+4bu bölüme başlamadan önce sizlere not almanız için bir cümle daha hediye edeceğim, hikayemizin gidişatında kilit rol oynayacak bir cümle,
küçük çocukları bazen ciddiye almak gerekir panpalar, malum, onlar gözümüzde bizi paçamızdan çekiştirerek bir şeyler anlatmaya çalışan , konuşma yetisi olmayan köpek yavruları gibi gelirler gözümüze, hatta bazıları bizim için insan dilini konuşamadan bir şeyler anlatmaya çalışan pikaçu gibidir,
ama size şunu söyleyeyim, bazen işte bu küçük gördüğümüz "küçük çocukları" cidden dinlemek gerekir... bu olaylar benim çocukluğumda başıma geldiği için ben bu düşünce ve hırs ile büyüdüm ve inanın bugün hala, ufak bir velet yanıma gelip sıçtığı taku bile atlatmaya kalksa dinlemeye çalışıyorum.. -
7.
+4--spoiler--
panpalar bu arada sizinle paylaşmayı planladığım bir sonraki korku hikayesi hakında da bilgi vermek istiyorum, bu hikaye, sizin de desteğinizle ona referans olabilir,
• bu hikayede biraz dram ve trajik unsurlar da vardı, nihayetinde bu benim başımdan geçmiş gerçek bir anı ve gerçek deneyimlerde de fazla mistik öğeler beklemek doğru olmaz, yani öyle sağdan soldan canavar fırlayacak değildi.
• ancak bir sonraki hikayemde tamamen karanlık unsurları işleyeceğim ve işin özü, hiç böyle edebiyat yapıp, sizi korkutmak için lafı uzatmaya gerek duymayacağım. zira hikayelerin her satırından kan ve korku fışkıracak desem yeridir.
• hikayemin bir entrysinde daha önce pgibolojik tedavi gördüğümü yazmıştım (tedavi demeyelim de, yardım) dejavu vb. problemlerden dolayı. bu olay benim bu alana olan ilgimi arttırdı ve mühendislik okuyup özel bir sektörde, mesleğimi icra etmeme rağmen hobi olarak pgibolojiyle ilgileniyorum,
dışardan okumaya çalıştım ama malesef açık öğretimde pgiboloji bölümü yok, bu nedenle ben de kendi çabamla, kitaplar alarak evde kendi kendimi yetiştirdim 6 yıl boyunca.
üniversite yaşamım boyunca okuduğum bu kitapların gerçek yaşamda da çok faydasını gördüm, laf aramızda 3-5 karı zütürmüşlüğüm de var bu sayede.
• bir sonraki hikayem tamamen pgiboz temalara dayalı olan, büyük bölümü hayal ürünü (tabi okuduğum kaynaklarla destekli bir hayal ürünü, tamamen zütten sallama değil) içinde tıbbi bilgiler de barındıran ***oldukça karanlık*** hikayeler olacak.
• dediğim gibi vakit bulur bulmaz yazacağım onları da, şimdiden progrdıbınızda yer açmaya bakın, daha yeterince korkamadık sizlerle ;)
--spoiler-- -
8.
+3daha önce duymadığım kadar yakından gelen bu acı ses bizim parkın hemen iki bina ötesindeki bir apartmanın önünde son buldu,
tabi biz meraklı binler hemen koşturduk sokağa ne oluyor ne bitiyor filan gibisinden, hayatımda ilk defa bir ambulansın içini görüyorum, ve birazdan yine hayatımda ilk kez oraya sedyede bir hastanın getirileceğini görmenin nasip olacağını anlıyorum konuşmalardan.. -
9.
+1 -2@156 hahaha huur cocugu sana şuku vermek için kullanıcı girişi yaptım hahaha amın oglu
-
10.
+3ufaktan yazmaya başlayayım, gelen gelir zaten ne diyelim *
panpalar öncelikle şunu belirteyim bu olaylar başımdan geçeli yaklaşık 15 yıl oluyor o nedenle detayları tam hatırlayamayabilirim. gibiş hikayesi de değil, hava atılacak bir tarafı yok o yüzden züt etmeye çalışmanız boşuna.. -
11.
+3@88 valla panpa bu konular hala muamma, kimi tamamen paranolmal şeylere bağlıyor, kimisi de tıbben açıklamaya çalışıyor, allah sonumuzu hayretsin,
bu gecenin son bir kaç bölümüne başlıyorum panpalar, yetişsin isterdim ama aceleye getirip zaten zar zor bir araya getirdiğim hikayeyi bozmak istemem, sonra yalanına sokuyumcular sokup sokup çıkarıyorlar.. okuyanlar varsa uplarlarsa sevinirim, bismillah -
12.
+3..apartman önüne gelene kadar cengaver modunda olan ekibimiz, kapı önünde tom ve jerry ye dönüşmüştü sanki, berkay
-"aga ben girmiyim be aga, siz söylersiniz aga" gibi cümleler kurmaya
teo
-"olm o gördüğünüz adam filan denk gelir, zaten sinirliymiş" gibi caydırıcı laflar söylemeye başlamıştı.
ama ben yeniden girmeye, dahası, hepsini de yanımda zütürmeye kararlıydım. cesurluğumdan değil ha, aptallığımdan..o yaşta ne cesareti aq.
neyse öyle böyle, ikna ettik hepsini. tam kapının önüne geldik ki bu sefer benim çenem açıldı,
"ee ama ya apartman kapısı kitliyse?"
o zaman otomatikli kapılar her apartmanda yoktu sanırım, bu otomatikli olanlardan dı,
biraz zorladık, açıldı,
en önce burak abi, arkasında biz, daltonlar gibi apartmanın içine süzülmeye başladık, ve içerde ilk farkettiğim, hafiften midemi karıncalandıran şey ise apartmanın içinin, dışarısı kadar aydınlık olmadığıydı.. kaldı ki dışarda da havanın artık akşamüstü olduğunu düşünürsek, neredeyse yarı karanlık bir zemin kata doğru ilerlemekteydik.. -
13.
+2 -1panpalar bu partı da girip mola vereceğim, dondurma yicem * sonra da 2-3 bölüm daha yazıp bırakmam lazım,
eğer istek olursa önümüzdeki gece yine aynı saatlerde paylaşıma devam edebilirim, hikayeyi bitirerek burada anımı yaşatmak isterim elbette.
... dediğim gibi, benden önceki deneme boşa gitmiş, kapı kilitliymiş ki bu çok doğal. bizimse buna bir çözüm üretmemiz gerekiyordu.
ufaklardan bazılarını zorla ikna edip parkta bıraktık, amk çocukları illa gelecez diyorlar, sonra yarı yolda bırakıp gidecekler. neyse, 7-8 kişi vardık yine sanırım, yol kenarlarına park edilmiş arabaları siper ederek, sanki operasyondaki bir tim gibi (tabi dışardan bakınca yine gib gibi komiğizdir muhtemelen) yavaş yavaş ilerlemeye başladık,
bu aparmanın yanında, tam kavşak köşesinde, park tarafına doğru bir komşu apartmanı vardı, onun altında da baharatçı vardı, z harfi ile başlayan bir şey diyorlar bu dükkanlara, züccaciye diyecem ama değil, baharatçı diyelim biz her neyse, burayı unutmayın.
kapının önüne geldik, tabi bu sefer daltonlar gibi dizilmek yok, son derece organizeyiz güya.
amacımızsa, aparmana giren ya da apartmandan çıkan birini görüp kapı açılınca kapanmadan tutarak içeri girmek, ben yine de önce bir deneyeyim dedim,
hafiften yusuflayarak gittim kapıyı iteledim, şaka gibi, açıldı... -
14.
+310 yaşlarındayım,
sıradan bir akşam üstü, yaz aylarındayız..
her zamanki gibi gene sarı park dediğimiz yerde bir kaç arkadaş toplanmış bilyedir, futbolcu kartıdır filan takılıyoruz,
olağan dışı hiç bir şey yok görünürde, yine aynı yüzler, aynı ılık esinti, "köktüm olm seni, yuttum seni" bağrış çığrışları, saat 5-6 suları olmalı, işte hikayemizin ve her şeyin başladığı o fırtına öncesi dinginlik halinin tam da kıyısındayız,
ve ansızın gittikçe artan bir ambulans sesi ile kulaklarımız çınlamaya başlar.. -
15.
+3hastayı içeri almalarına rağmen ambulans hareket etmemişti, birini bekler gibi bir hali vardı,
tabi meraklı olanlar sadece biz küçük çocuklar değildik aq, sokak bir anda kalabalıklaşmış, apartman kapısının önü dolmuştu,
fırsattan istifade bizim çocuklara "içeri girip bir bakalım mı lan?" diye sordum,
onlar da dünden razıymış zaten,
ben, burak abi, berkay, teoman ve şu an adını hatırlayamadığım bir bin daha, kalabalığın arasında sıvışıp apartmana giriverdik,
klagib, dairesiz bir zemin katının ardından ilk kata ulaştık, merdivenlerde üç beş insan çene çalıyordu,
daha ilk kata adım atar atmaz bir kez daha görmeye pek alışkın olmadığımız cinsten bir manzarayla karşılaşmıştık.. -
16.
+3biz 3-5 bin merak içinde bekleşirken apartmanın dar kapısının ucundan sedye görünüyor,
aq üzerinde yatanı gördüğüm ilk an zaten küçük beynim ve bedenim şoka uğruyor adeta, onca zaman geçti ama hala unutamadığım ayrıntılara sahip bu yaşlı adamı hala hatırlarım,
eğer bu adamı herhangi bir şekilde bir yerde yatarken filan görseniz ölü sanmanız işten bile değildi,
inanılmaz derecede solgun, beyaz diyebileceğimiz renkteki teni, sanki bir şeyler anlatmaya çalışır gibi, dirseği üzerinden desten alarak yukarı kalkmış kolu, burnundaki nefes alma cihazları..
kirli sakallı ince yüzü ve inanılmaz uzunluktaki ayak tırnakları..
bu görüntüleri aklınızda kombine edip 10 yaşında bir çocuğun duygularıyla hissederseniz ne demek istediğimi anlayabilirsiniz diye düşünüyorum,
neyse adamı sedyeyle beraber ambulansa aldılar, bizi burak abi dediğimiz, bizden 2-3 yaş daha büyük eleman da ayak tırnaklarına takılmış kalmıştı, "oha aq adamın ayaklarını gördünüz mü, yüzü müzü de bembeyazdı" gibisinden şimdiden geyik dönmeye başlamıştı beyler.. -
17.
+2 -1... ikinci katın, çıkış yönüne göre sağımızda kalan kapısı, o malum kapı bir kez daha açılmıştı, aniden, resmen çat diye.. içinizden aq dediğinizi biliyorum, emin olun ben de o sırada, yine o 1-2 saniyelik kilitlenme anında eğer o küfrü bilseydim kesin derdim ( o yaşlarda sadece nah yapmayı ve giberim demeyi biliyordum, amma temiz adammışım lan..)Tümünü Göster
kapı açılınca biz yine cümbür cemaat, paldır küldür, merdivenlerden yuvarlanırcasına apartmanın kapısına varmıştık, ama o çıkan gürültüyü size tarif edemem, o topuğa çarpan terliklerin çatırtısı, o aaa uuu bağırışları, salağın biri düştü..
nihayetinde biz yine neden kaçtığımızı bile bilmeden kendimizi dışarıya atmıştık, bir de ne görelim sözde parkta bıraktığımız grup da kapı önünde, biz öyle yangından mal kaçırır gibi fırlayınca bunlar da bi kaçıştılar,
biz kendimizi dışarı atıp karşı sitenin çiçek bloklarının ve park halindeki arabalarının arasına attıktan sonra, malum binanın 1. kat balkonundan orta yaşlı, klagib gibik teyzelerden biri çıkıp;
"utanmazlar, rahatsız ediyorsunuz, ayıp, anneniz terbiye vermemiş" minvalinden sözler yağdırmaya başladı, biz tabi hem tırsıyoruz hem de manyak manyak gülüyoruz amk çaçaroz karısına, bu konuştu da konuştu ama bir andan sonra artık ne gözlerimiz onu görüyor ne de kulaklarımız duyuyordu, en azından benim için geçerliydi bu durum zira az önce açılan apartman kapısından o güne kadar görüp görebileceğimiz en tuhaf adamlardan biri çıkmıştı,
aynen tarif ediyorum,
30-35 yaşlarında
uzun bir boy, 180-185 olabilir, bize sırık gibi geliyor tabi o zamanlar
ince bir vücut, adeta hastalık derecesinde,
elde bir sigara, çökmüş yanaklar, dışarı fırlamış bir adem elması ve kambur bir omuz,
kirli sakallar, yanlardan hafifçe açılmış saçlar..
ve en çarpıcı olanıysa, adamın bariz şekilde topallıyor olmasıydı, bir ayağını resmen sürüyor gibiydi ama değneye ihtiyacı yok gibiydi.
beyler bu şekilde tarif edince aklınıza the walking dead gelmiş olabilir, doğaldır, siz bir de bizi düşünün o arabaların arkasına sinmiş titrerken.
balkondaki karı da nedense bunu görünce sustu, içeri girdi.. adamsa bir kaç saniyeliğine sinirli sinirli etrafa bakındıktan sonra ayağını sürüye sürüye parkın ters tarafındaki sokağa doğru gitti..
tuhaf bir sedye olayı,
tuhaf bir apartman, onun tuhaf kapılı dairesi
ve şimdi de sadece çizgi filmlerde görebileceğiniz tarzda tuhaf mı tuhaf bir adam.. üstelik hiç de tekin göründüğünü söyleyemeceğim.
az önceki adrenalin patlamasının ardından parka dönüp konuşmaya karar verdik, bu giriş denemesindeki rezaletten sonra bazı radikal kararları almamız gerekiyordu.. -
18.
+2 -1..züt korkusu nedir yeni yeni anlamaya başlamıştım, zira o güne kadar en büyük korkum yaptığım yaramazlıklar sebebiyle yiyeceği azarlar ya da düşük gelecek notlardı,
ilk defa, farklı bir şeyden korkmaya başladığımı hissettim, ne olduğunu bile anlamadığım şekilde, ne olduğunu bile bilmediğim bir şeyden, nasıl olduğunu bilmeksizin.. evet işte buydu, korku, ""bilinmezlik"". aslında en büyük korkumuz, sadece benim değil, tüm insanlığın.
bundandır karanlıktan korkmamızı, bundandır aklımızdan doğa üstü varlıklar uydurmamız ve yine bundandır insanlarla olan çatışmalarımız;
bilinmezlik.
o gece yatan yatan bir tsigalko vardı evet, ama uyuyabildiği pek söylenemez..ne sıcaktan ne de sivrisineklerdendi sebep..o gece 5 çocuğu uyutmayan * başka bir şey vardı.. -
19.
+1 -1okuduğuma pişman olmadım şukuladım ama apartmanı kafamda canlandıramadım amk bide o kapının sırrını gibiyim.
-
20.
+2... arkadaşlarımı arkada bırakıp bütün kararlılığımla kapıya dokundum, tahmin edeceğiniz üzere açıldı uğursuz şey..Tümünü Göster
tam içeri girerken bizimkiler, "aga buradayız bak bir şey olursa tamam mı?" gibisinden içimi ferahlatmaya çalıştılar.
..içeri ilk adımımı atar atmaz pişman olmuştum, bu yer, bu lanet yer her ayrıntısıyla beni iğrendirmeyi başarıyordu;
kapaklarının bazıları menteşelerinden sökük posta kutuları, merdiven altında bağlı duran paslı bigiblet, içeriye tamamen hakim olan tozlu hava, duvarların rengi, merdivenlerin trabzanı.. hepsi ama hepsi, sanki biraz zorlayan bir insanı karanlık korkularının içinde boğmak için hazır bekliyor gibiydi..
kapıyı yavaşça bıraktım, sanki, lütfen kapanma dercesine.. merdivenlere doğru ilerlemeye başladım, daha ilk katın ilk merdiveninde, ilk basamakta, dizlerim titremeye başlamıştı.. hayır, bu şekilde geri dönemezdim, korkak derlerdi, alay ederlerdi.. madem bu taka bir kere bastın, o zaman ayağını da çekmeyeceksin onun üzerinden..
zorlukla, kendimle mücadele içinde tırmandım ilk merdiveni, ne vardıysa sanki, alt tarafı bir apartman işte, yapma tsigalko, korktuğun şeye bak..bir hiç ten korkuyorsun, "bir hiç"..ilk katın ilk merdivenini çıkınca aradaki duvara dayanıp adeta ondan güç aldım, yardım ister gibi ellerimi sürüdüm üzerinde, birinci katın 2. merdivenini çıkmaya başlamıştım,
kalp atışlarım hızlanmaya, ensemden aşağıya ter damlaları süzülmeye başlamıştı, bin bir mücadele ile, beynime itaat etmek istemeyen ayaklarımı 1. kata taşımayı başardım, şimdi ise, karanlığın başladığı, hikayenin başladığı, "2. katın 1. merdiveni"nin önünde duruyordum, yukarıya baktığımda bir an içimde bir öğürtü, tarif edilemez bir his oluştu, hani gece, evinizde, odanızda, yalnız başına uyumaya çalışırken, nereden geldiğini bilmeden aklınıza gelip saplanan ve sizi, çarşafı boynunuza kadar çekmek zorunda bırakan saçma sapan imgeler gibi.. geldi saplandı aklıma,
hayır, bu merdivenlerden çıkmayacaktım, yeterince çıkmış, burada da fazlasıyla kalmıştım, çıkmalıydım derhal, hemen!
koşar adımlarla merdivenlerden indim, arkamdan havayı yuta yuta gelen korkunç düşünce ve saplantılarım da bana eşlik ettiler, gü. bele kapıya ulaştığımda artık dudaklarımda terin tuzlu tadını hissediyordum, ama işte, gelmiştim, birazdan ılık esintili havaya çıkacak, belki de arkadaşlarıma bir hikaye daha uyduracaktım, kapının kilidine parmağımı geçirip asıldım.."açılmadı"..bir daha denedim, daha güçlü daha sert, hayır, açılmıyordu, yo, bu mümkün değil, saçmalık! asıldım, var gücümle, kapı yerinden bile kımıldamadı, kalp atışlarımı beynimin içinde hissetmeye başlamıştım, vücudum zonkluyordu, olduğum yerde sarsılıyordum, iyice panik olmuş bir haldeyken kapıya yumruklar savurmaya başladım,
bunu gören çocuklar hemen kapının önüne toplandılar, yüzleri bembeyaz halde benim çırpınışımı izliyorlardı, kim bilir benim yüzüm ne halde o sırada?
panpalar şunu diyebilirim ki, eğer bende doğuştan var olan kronik bir kalp hastalığı olsaydı ben, mutlak surette o gün orada ölmüştüm, bundan emin olabilirsiniz. kapının önüne yığılacak gibi oldum, çocukların bağırış çığırışları camın ardından uğultu halinde ulaşıyordu kulaklarımda, kafamı arkaya çevirdim, merdivenlere baktım, beni yutmak üzere ağzını açmış, bir canavar gibi bekleyen yarı karanlık merdivenlere.. kapıyı açamıyordum, açamayacaktım.. nefes alamaz hale gelmiştim, gözlerim kararıyor, zemin etrafımda dönüyordu, kusmak üzereydim, beni esir alan, sandığınız gibi o kilitli kapı değildi.. korkuydu, kendi korkularım, saf, katıksız bir "korku",
insan oğlunun en ilkel ve en güçlü duygusu, korku..10 yaşında bir çocuğun zihninde, henüz hiç bir mitten, hiç bir filmden, hiç bir efsaneden etkilenmemiş, yontulmamış, çarpıtılmamış, değiştirilmemiş, saf, iç güdüsel bir "korku"
bizler, öfkenin kuvvetli bir duygu olduğunu düşünürüz, sinirlilik hali, yeri yerinden oynatır gidibir..ya da kaygı, o da gözümüzde çok büyük ve etkili ve kuvvetli bir duygudur,
ve tabi aşk, nefret..şüphesiz ki bunlar bizim en kuvvetli duygularımız olmalıydı değil mi? ama hayır.. hayır..insanın oğlunun en kuvvetli ve ilk duygusu, ne nefret, ne sevgiydi,
ilk iç güdüsü, ne avlanma ne de ciksti,
havyanlar gibi insan da, önce kaçmayı, korkmayı öğrendi, bundandır daha doğar doğmaz ağlayışımız, bundandır yaşlanınca paranoyaklaşmalarımız, ölüm-doğum-bilinmezlik=korku..
tüm diğer duygular ve temel ihtiyaçlar, korkunun ardından geldi, bizler, bugün bile hala, onu, o ilk ve en ilkel duygumuz ola korkuyu yenebildiğimiz ölçüde özgürüz..
size bir korku tarifi yapayım mı arkadaşlar? evde yalnız olduğunuz, yalnız uyuduğunuz bir gece, yatağınızdayken ve hiç bir sebep yokken aklınıza "acaba kapıyı kilitledim mi? hırsız girmesin?" düşüncesi, korku zannedilir ya, hayır, hayır, o sadece bir tedirginliktir,
ama bir de, tıpkı beni dün gece salonda yatıran durumda olduğu gibi, bırakın sizi o yataktan çıkıp kapıyı kilitlemeyi, daha da beter yatağınıza gömülüp bilinç altınıza lanetler yağdırmanıza neden olacak bir başka duygudur korku, aniden aklınıza gelen tasvirler, imgeler, eski korkular, travmalar, sizi esir alır..ve inanın, dünyanın hiç bir hırsızı, bu lanet duygunun geçtiği duvarlardan geçemez, açtığı kapıları açamaz..
..artık bayılmak üzere olduğumu hissediyordum..son bir umutla daha zorladım kapıyı, arkadaşlarım da dışardan var güçleriyle ittirmeye devam ediyorlardı..son bir umut..
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 14 11 2024
-
memati ne haberr dostumm
-
boyum 150 kilom 50 kollarım bacaklarım ipince
-
kadınların huur olmak gibi kötü bir huyu var
-
1999 da akp sempatizanlığı
-
zizi top ve kargamciklar
-
mc dandik filmini hiç izlemedim
-
pussi erection
-
ben bir kemalikim ben tak kokan
-
29 11 2024 cumaya gelmiyen müşrikler
-
5 tane maç var ama tvde bir tane
-
klonlama sayesinde her erkek
-
kayra vs 560 bin lirasi olan adam
-
eski sevgilime bakarak 31 çekmenizi istiyorum
-
iste bu ellerle nasıl taharet alıyor
-
kılıçaslan filminde dagda yaşayan hanzoyu
-
bana dolandırıcılar hiç mesaj atmıyor
-
bu ellerle cüneyt arkın nasıl taharet
-
memati16 annesinin amında kamp kurdum
-
kayra yarak mı attı kaçırdım
-
size gematria öğreteyimde biraz aydınlanın
-
tıslama osuruğu
-
şimdi bu başlıkta allah diyorum
-
gitmem lazım annelerinizle çok iyi ilişkilerim var
-
sözlük böyle çökcekse ooo
-
bir sürü takip edip yazmayan yazar var
-
herkes gavat dediği izmirlilerin yaşdıbına özeniyor
-
memati16 annen bir akreple çiftleşti
-
bu stres ve anksiyetenib
-
aslında memati16 seviyorum iyi çocuk ama
- / 2