1. 1.
    +5
    ..sokak boşalıp havanın aydınlığı da hafiften kaybolmaya başlayınca apartmanın karşı kaldırımından kalkıp parka geçmeye ve bu konuyu tartışmaya karar verdik, ezana daha 1-2 saat vardı.

    parktaki sütunların üzerine oturduk,

    iğde ağaçlarının hışırtısı ve o mayhoş kokusu, hafif rüzgar, havanın koyu maviliği..her şey sanki bir film karesi gibiydi,
    "macera için iyi bir gün ha?"

    -peki hacılar, napıcaz?
    - abi sizin gördükleriniz doğruysa garip bir şey var demektir, bence biraz araştıralım macera olur
    - olum adam sedyede çıktı lan, ne macerası, bembeyazdı..
    -harbi bak sanki ölü gibiydi, hasta da olsa biraz fazla soluk değil miydi lan? casper gibi aq

    o gergin hava bir an olsun yumuşayıp gülüşmeler başlamıştı ki (gülüşmeler) ben ve gibik hayal gücüm o neşeye limon sıkmak zorunda hissetti kendini,

    -abi sanki, sanki zehirlenmiş gibiydi, böyle bembeyaz filan..
    -zehirlenince yeşil renk olmuyor mu olm? (gülüşmeler)

    evet, ama burak pek gülüyor gibi gözükmüyordu, bizim çocuklar da sustu onun yüzünün halini görünce,

    -gençlerr, anormal beyazlık, sanki zehirlenmiş gibi, zehir.. ve bizim kapının üzerinde gördüğümüz..

    -""örümcek simgesii..""

    hep bir ağızdan, ama sandığınız gibi öyle bağırarak değil, hayret dolu, gittikçe azalan bir sesle söylemiştik bunu.. şimdi bu taktiği dizilerde kullanıyorlar, bağırmalı versiyonunu, ama düşünüyorum da, asıl dizi biz sıradan insanların yaşadığı sıradışı hikayelerdir..

    evet panpalar, saatler ilerliyor, esinti artıyor, hava kararırken bizim hayal gücümüz de son hızla işliyordu:

    "kapısında örümceğimsi bir simge bulunan kapıya sahip bir evden çıkan, zehirlenmiş görünümlü yaşlı adam"

    -ya o alt katta ki demir parmaklıklara ne demeli? diye fısıldadı berkay, aramızda en ufağımız oydu 7-8 yaşlarında olsa gerek, geçen gün gördüm, boyu beni geçmiş amın oğlunun..

    bu fikir alışverişlerinin ardından, saatinde iyice ilerlediğini hatırlayınca, bu günlük burada bitirmeye karar verdik, ama son bir kez daha apartmana göz atmak istiyorduk, evlere dağılmadan evvel, son bir kez daha bakmak..
    ···
  2. 2.
    +5
    bu arada arkadaşlar ilginiz için teşekkür ederim, demin dediğim gibi, öyle çok mistik sonlar beklemeyin, zira bu bizzat başımdan geçen gerçek bir hikaye ve finali hakkını verecek diye düşünüyorum,

    takip eden arkadaşlarımız bir up layabilir mi? daha fazla insan faydalansın
    ···
  3. 3.
    +4
    bu bölüme başlamadan önce sizlere not almanız için bir cümle daha hediye edeceğim, hikayemizin gidişatında kilit rol oynayacak bir cümle,

    küçük çocukları bazen ciddiye almak gerekir panpalar, malum, onlar gözümüzde bizi paçamızdan çekiştirerek bir şeyler anlatmaya çalışan , konuşma yetisi olmayan köpek yavruları gibi gelirler gözümüze, hatta bazıları bizim için insan dilini konuşamadan bir şeyler anlatmaya çalışan pikaçu gibidir,

    ama size şunu söyleyeyim, bazen işte bu küçük gördüğümüz "küçük çocukları" cidden dinlemek gerekir... bu olaylar benim çocukluğumda başıma geldiği için ben bu düşünce ve hırs ile büyüdüm ve inanın bugün hala, ufak bir velet yanıma gelip sıçtığı taku bile atlatmaya kalksa dinlemeye çalışıyorum..
    ···
  4. 4.
    +4
    --spoiler--
    panpalar bu arada sizinle paylaşmayı planladığım bir sonraki korku hikayesi hakında da bilgi vermek istiyorum, bu hikaye, sizin de desteğinizle ona referans olabilir,

    • bu hikayede biraz dram ve trajik unsurlar da vardı, nihayetinde bu benim başımdan geçmiş gerçek bir anı ve gerçek deneyimlerde de fazla mistik öğeler beklemek doğru olmaz, yani öyle sağdan soldan canavar fırlayacak değildi.

    • ancak bir sonraki hikayemde tamamen karanlık unsurları işleyeceğim ve işin özü, hiç böyle edebiyat yapıp, sizi korkutmak için lafı uzatmaya gerek duymayacağım. zira hikayelerin her satırından kan ve korku fışkıracak desem yeridir.

    • hikayemin bir entrysinde daha önce pgibolojik tedavi gördüğümü yazmıştım (tedavi demeyelim de, yardım) dejavu vb. problemlerden dolayı. bu olay benim bu alana olan ilgimi arttırdı ve mühendislik okuyup özel bir sektörde, mesleğimi icra etmeme rağmen hobi olarak pgibolojiyle ilgileniyorum,

    dışardan okumaya çalıştım ama malesef açık öğretimde pgiboloji bölümü yok, bu nedenle ben de kendi çabamla, kitaplar alarak evde kendi kendimi yetiştirdim 6 yıl boyunca.

    üniversite yaşamım boyunca okuduğum bu kitapların gerçek yaşamda da çok faydasını gördüm, laf aramızda 3-5 karı zütürmüşlüğüm de var bu sayede.

    • bir sonraki hikayem tamamen pgiboz temalara dayalı olan, büyük bölümü hayal ürünü (tabi okuduğum kaynaklarla destekli bir hayal ürünü, tamamen zütten sallama değil) içinde tıbbi bilgiler de barındıran ***oldukça karanlık*** hikayeler olacak.

    • dediğim gibi vakit bulur bulmaz yazacağım onları da, şimdiden progrdıbınızda yer açmaya bakın, daha yeterince korkamadık sizlerle ;)

    --spoiler--
    ···
  5. 5.
    +4
    hadisene dıbına tıktığım kahpesi saat 2 oldu it müşteri toplamayı bırak neyse şukusu biz veririz
    ···
  6. 6.
    +3
    biz 3-5 bin merak içinde bekleşirken apartmanın dar kapısının ucundan sedye görünüyor,

    aq üzerinde yatanı gördüğüm ilk an zaten küçük beynim ve bedenim şoka uğruyor adeta, onca zaman geçti ama hala unutamadığım ayrıntılara sahip bu yaşlı adamı hala hatırlarım,

    eğer bu adamı herhangi bir şekilde bir yerde yatarken filan görseniz ölü sanmanız işten bile değildi,

    inanılmaz derecede solgun, beyaz diyebileceğimiz renkteki teni, sanki bir şeyler anlatmaya çalışır gibi, dirseği üzerinden desten alarak yukarı kalkmış kolu, burnundaki nefes alma cihazları..

    kirli sakallı ince yüzü ve inanılmaz uzunluktaki ayak tırnakları..

    bu görüntüleri aklınızda kombine edip 10 yaşında bir çocuğun duygularıyla hissederseniz ne demek istediğimi anlayabilirsiniz diye düşünüyorum,

    neyse adamı sedyeyle beraber ambulansa aldılar, bizi burak abi dediğimiz, bizden 2-3 yaş daha büyük eleman da ayak tırnaklarına takılmış kalmıştı, "oha aq adamın ayaklarını gördünüz mü, yüzü müzü de bembeyazdı" gibisinden şimdiden geyik dönmeye başlamıştı beyler..
    ···
  7. 7.
    +3
    10 yaşlarındayım,

    sıradan bir akşam üstü, yaz aylarındayız..

    her zamanki gibi gene sarı park dediğimiz yerde bir kaç arkadaş toplanmış bilyedir, futbolcu kartıdır filan takılıyoruz,

    olağan dışı hiç bir şey yok görünürde, yine aynı yüzler, aynı ılık esinti, "köktüm olm seni, yuttum seni" bağrış çığrışları, saat 5-6 suları olmalı, işte hikayemizin ve her şeyin başladığı o fırtına öncesi dinginlik halinin tam da kıyısındayız,

    ve ansızın gittikçe artan bir ambulans sesi ile kulaklarımız çınlamaya başlar..
    ···
  8. 8.
    +3
    @88 valla panpa bu konular hala muamma, kimi tamamen paranolmal şeylere bağlıyor, kimisi de tıbben açıklamaya çalışıyor, allah sonumuzu hayretsin,

    bu gecenin son bir kaç bölümüne başlıyorum panpalar, yetişsin isterdim ama aceleye getirip zaten zar zor bir araya getirdiğim hikayeyi bozmak istemem, sonra yalanına sokuyumcular sokup sokup çıkarıyorlar.. okuyanlar varsa uplarlarsa sevinirim, bismillah
    ···
  9. 9.
    +3
    ufaktan yazmaya başlayayım, gelen gelir zaten ne diyelim *

    panpalar öncelikle şunu belirteyim bu olaylar başımdan geçeli yaklaşık 15 yıl oluyor o nedenle detayları tam hatırlayamayabilirim. gibiş hikayesi de değil, hava atılacak bir tarafı yok o yüzden züt etmeye çalışmanız boşuna..
    ···
  10. 10.
    +3
    hastayı içeri almalarına rağmen ambulans hareket etmemişti, birini bekler gibi bir hali vardı,

    tabi meraklı olanlar sadece biz küçük çocuklar değildik aq, sokak bir anda kalabalıklaşmış, apartman kapısının önü dolmuştu,

    fırsattan istifade bizim çocuklara "içeri girip bir bakalım mı lan?" diye sordum,

    onlar da dünden razıymış zaten,
    ben, burak abi, berkay, teoman ve şu an adını hatırlayamadığım bir bin daha, kalabalığın arasında sıvışıp apartmana giriverdik,

    klagib, dairesiz bir zemin katının ardından ilk kata ulaştık, merdivenlerde üç beş insan çene çalıyordu,

    daha ilk kata adım atar atmaz bir kez daha görmeye pek alışkın olmadığımız cinsten bir manzarayla karşılaşmıştık..
    ···
  11. 11.
    +4 -1
    panpalar, şunu tekrar belirteyim, söylenen sözleri ve hikayenin ambiansını o an yaşadığımız gibi aktarmam mümkün değil, ben şimdiki halimle kuruyorum bu cümleleri, evet bazıları ufak çocukların ağzına göre biraz edebi olabilir ama eğer öyle anlatmazsam kreşe döner bu yazı,

    ... o sırada bizi dışardan izleyen ya da tesadüfen gören olduysa muhtemelen "bu amk veletleri ne tak yemeye tren yapıyor o kapının önünde" demiş olabilir.

    içeri girdik, kapıyı yavaşça bıraktık. merdivenlere doğru hareketlendik, o yaştaki 5 çocuk ne kadar sessiz ilerleyebilirse, biz de o kadar sessiz ilerlemeye çalışarak ilk kata geldik,

    harbiden de inanılır gibi değildi, kapı üzerinde demir parmaklık..lan şu yaşıma geldim hala daha bir örneği tekrar görmedim..

    diğer çocuklar yine geri dönecekmiş gibi huzursuzlanınca bu sefer burak abi bunlara doğru dönüp sinirli sinirli bakındı, buraya kadar gelmişken dönmek ne ola?

    ikinci kata doğru ilerlemeye başladık, bu tarz apartmanlarda birbirine zıt yönlü kedi merdiveni tipinde uzanıyordu merdivenler, bugün günümüzde hala en çok kullanılan merdiven tipi,

    2. katın 1. merdiveninde (aq günlüğe de böyle yazmıştım, tüylerim diken diken oldu bu tabiri kullanınca yine) yukarıdan hafif tıkırtılar duyduk, bu merdiven artık iyice karanlıklaşmış olan iki kat arasındaki duvara bakıyordu, 2. katın 2. merdivenine adımlarımızı attık,

    amacımız diğer çocuklara da o çiziktiriği göstermek, dolayısıyla zütümüzden atmadığımıza tam manasıyla inandırmaktı, böylece olaya daha da sıkı sarılabilirlerdi.. ancak gelin görün ki apartman için iyice karanlıklaşmıştı, e tabi ışığa basacak züt de yok kimsede..

    ikinci katın 2. merdiveninin ortalarına geldiğimizde artık neredeyse kapıyı görebiliyorduk aradan, ilk girişimizde burakla da buradan öteye gidememiştik, bir tak göremeyen bizler amacımıza ulaşamamakla beraber, az önceki hafif tıkırtı da bir anda gümbürtü halini alınca, işte o an, tam da o an sanki 1-2 saniyeliğine zaman durur gibi oldu,

    her şey,

    aklımız

    dizlerimiz

    omur ilik soğanımız

    aldığımız nefes

    gördüğümüz(göremediğimiz) karanlık

    hepsi dondu..
    ···
  12. 12.
    +4 -1
    gece gece iyi gider diye düşündüm panpalar, vaktim de var epey yazarım talep olursa

    edit: sadece benim yazdığım kısımlar burada ama arada güzel yorumlar var onları da okuyun derim, hikayemiz finaline erdi. artık başka satırlarda buluşmak üzere..

    not: bu arada "baykuş ara" ya göre hikayemiz sözlük tarihinde en çok okunan ve yazılan 4. korkunç hikaye olmuş daha şimdiden, arada çok fazla saçma sapan up ların da olmadığını düşünürsek, epey bir panpamızla beraber korkabildik demektir.

    sizlere son bir tavsiye benden;korku duygusunu hafife almayın binler, ona dostuna verdiğiniz gibi önem verin, düşmanınıza duyduğunuz öfke gibi öfke duyun, ama sakın unutayım demeyin,zira o zaman kendini en amansız yerlerde hatırlatmasını da bilir, ayık olmak iyidir.

    http://inci.sozlukspot.co...4%b1n/@tsigalko+okoronkwo

    edit: kapıdaki sembolü çizip ekledim panpalar, yalnız tabi kurşun kalemi kalınlığında değil, tahta kalemi yazısı kalınlığında filan düşünün, çizgiler bu kadar ince değildi.

    bu arada bayramda eve dönünce o apartmanı da ziyaret etmeyi düşünüyorum, apartman içi caps alıcam, hatta bakarsınız sembolün orjinalini bile çekebilirim kapı değişmediyse ;)
    ···
  13. 13.
    +3
    daha önce duymadığım kadar yakından gelen bu acı ses bizim parkın hemen iki bina ötesindeki bir apartmanın önünde son buldu,

    tabi biz meraklı binler hemen koşturduk sokağa ne oluyor ne bitiyor filan gibisinden, hayatımda ilk defa bir ambulansın içini görüyorum, ve birazdan yine hayatımda ilk kez oraya sedyede bir hastanın getirileceğini görmenin nasip olacağını anlıyorum konuşmalardan..
    ···
  14. 14.
    +3
    ..apartman önüne gelene kadar cengaver modunda olan ekibimiz, kapı önünde tom ve jerry ye dönüşmüştü sanki, berkay

    -"aga ben girmiyim be aga, siz söylersiniz aga" gibi cümleler kurmaya

    teo
    -"olm o gördüğünüz adam filan denk gelir, zaten sinirliymiş" gibi caydırıcı laflar söylemeye başlamıştı.

    ama ben yeniden girmeye, dahası, hepsini de yanımda zütürmeye kararlıydım. cesurluğumdan değil ha, aptallığımdan..o yaşta ne cesareti aq.

    neyse öyle böyle, ikna ettik hepsini. tam kapının önüne geldik ki bu sefer benim çenem açıldı,

    "ee ama ya apartman kapısı kitliyse?"

    o zaman otomatikli kapılar her apartmanda yoktu sanırım, bu otomatikli olanlardan dı,

    biraz zorladık, açıldı,

    en önce burak abi, arkasında biz, daltonlar gibi apartmanın içine süzülmeye başladık, ve içerde ilk farkettiğim, hafiften midemi karıncalandıran şey ise apartmanın içinin, dışarısı kadar aydınlık olmadığıydı.. kaldı ki dışarda da havanın artık akşamüstü olduğunu düşünürsek, neredeyse yarı karanlık bir zemin kata doğru ilerlemekteydik..
    ···
  15. 15.
    +2
    4 kafadarlar terk amk
    ···
  16. 16.
    +2
    o akşamın ardından 3-4 gün boyunca sokağa çıkmadım, bizimkiler durumdan biraz kıllandılar ama kendimi başka işlere verip meşgul gözükünce fazla üzerime gelmediler,

    sonradan aldığım duyumları aktarıyorum,

    o gece deli, ercan ı evinin önüne kadar kovalamış, ercanın babasıyla filan birbirlerine girmişler, epey büyük kargaşa çıkmış.

    ve içime doğduğu gibi adamın bıçağı varmış arkadaşlar, neyse ki büyük bir yaralanma olmadan ortalık yatıştırılmış, polis deliyi alıp merkeze zütürmüş, ama bir kaç saat boyunca olayın sokaktaki etkisi sürmüş diyorlar.

    bu arada hikayenin başında ercan ın adını hatırlayamamıştım, sonra size nereden aklıma geldiğini söyleyeceğim demiştim:

    bana olayı anlatan çocuklardan berkay, "agaaa adam ercan ın babasına küüüfürrr ettmişşşşş" diye ağzını yaya yaya söylemişti, zira o zamanlar bizim gözümüzde iki büyüğün birbirine küfretmesi çok ağır bir şeydi, küfür, sanki sadece çocuklar için yaratılmış gibiydi.

    olaylardan 1 hafta sonra işler yoluna döndüğünde, ben de her zamanki halimi bulup dışarıya çıkmalara yine başladıktan sonra,bir akşam yemek sofrasının kaldırılması sırasında annem ile anneannemin konuşmasına kulak misafiri oldum;

    -"yaa sorma, en sonunda kendi başını da yemiş, yazık valla.."

    -"hiç bişeyciği yokken, önce garısı, gızı.. yazık adamcağıza ya, allah neler veriyor insana"

    muhabbet içindeki öğeler bana fena halde tanıdık gelince heyecanla sordum:

    -"anne, anne, ne olmuş??"

    -"bir şey yok oğlum"

    -"ya söyle, kim başını yemiş??"

    -"yok be oğlum kimse değil, sen tanımazsın, bir tane biraz rahatsız bir adam vardı şu karşı mahallede"

    -"ee söyle?"

    "ölmüş evinde, ölü bulmuşlar, kimsesi de yokmuş, insanlar hiç evden çıkmayınca merak edip bir bakmışlar ki ölmüş adamcağız"

    evet, adamımız ölmüştü, ama canım annem bana her zaman ki gibi olayı yumuşatarak anlatmıştı, oysa ben bildiğim gerçeklere dayanarak adamın evden çıkmamasının merak sebebi olamayacağını biliyordum, zaten ender çıkarmış dışarı.

    sonradan sonraya aradan yıllar geçince öğrendiğim ilmi bilgiler sayesinde, adamın cesedinin kokması sonucu bulunduğunu varsaymıştım, muhtemelen de öyleydi zaten.

    ayrıca zavallı kimyagerimiz, muhtemelen intihar etmiş olmalıydı, durup dururken ölmemişti yani.

    babasına gelince, adam da 1 ay yoğun bakımda kaldıktan sonra vefat etmiş, yani bizim henüz operasyonlarımız sürmekteyken. o gün onu ilk kez dışarıda gördüğümüz gün, (hani şu karının da bizi ilk kalayladığı) muhtemelen babasının cenazesi için morga gidiyordu.

    işte dostlar, neyle başlayıp, nasıl gelişip, ne şekilde sonuçlandı hikaye görüyorsunuz, oyun olsun diye girdiğimiz bu işin ardından gerçek bir insanlık dramı çıktı.

    haa bu arada, o kapının üzerindeki, her şeyi başlatan uğursuz işaretin sırrı hala çözülemedi.. ;)
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +2
    panpalar bundan sonraki bölümde içeriye tek girdiğim bir denemeyi anlatıyorum,

    …günler geçiyor, biz de denemelerimize devam ediyorduk, o sokak, o uğursuz apartmanın önü, artık bizim için dünyanın bütün oyun ve eğlence alanlarından daha cazibeli bir hal almıştı, arada komşulardan yediğimiz zılgıtlar, çevreden yadırgayan bakışlar, hiç biri umurumuzda değildi, ve şaşılacak şey, neredeyse 15 kişiye ulaşan bir tayfamız ve bu konuda inanılmaz şekilde istekli yeni binler vardı artık,

    kolundan tutup zorla içeri soktuğumuz berkay bile artık “aga ben bugün bir daha girmek istiyorum” demeye başlamıştı, aq tamam anladık heyecanlı bir taklar çeviriyoruz kendi çapımızda ama, bu kadar ilgi de biraz fazla değil miydi? dedim lan acaba bu gibikler içerde karanlıktan da faydalanıp birbirine bir takım uygunsuz.. neyse, gülmeyin aq.

    ben kendi sıralarımda duyduğum heyecana yakın bir heyecanı, artık içeri gidenlerin dönünce anlattıklarını dinlerken hissetmeye başlamıştım, çocuklar, içerde yaşadıkları deneyimleri, karanlıkla olan imtihanlarını, hayal güçleriyle de birleştirerek inanılmaz şeyler anlatıyordu bize, tabi yüzde 90 ı sallıyordu diye düşünüyorum zira normal şartlarda karanlığın içinde renk dalgalanmaları ve anaforlar oluşmazdı.. sanırım.

    denemelerimizin tam olarak 3. haftasına gelmiştik, biz rutinden kaçarken, git gide burasının da rutine bağladığını hissediyordum, hep aynı hikayeler, aynı şeyler, ortada bir sonuç yok, canıma tak etmişti ve hayatım boyunca verdiğim en aptalca kararlar listesinde zirveyi zorlayabilecek bir karara imza atıp içeriye “tek başıma” girmeye karar verdim..

    bunu başta burak abi olmak üzere diğer çocuklarla paylaştım, önce karşı çıktılar, kimisi “olm bak içerde giberleri, karışmayız, yardım da edemeyiz gibisinden” sulu şekilde yaklaştı, caydırmaya çalıştı, ama kararımı vermiştim panpalar, bu kez, sadece bir kez, tek başıma gidecektim..

    ön bilgi: panpalar, bir sonraki partı, yazmaya başlayacağım şimdi, ama kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum, hatırlamak bile istemediğim bu deneyimi sizlerle paylaşmadan önce bir konuda uyarmak zorundayım, mesuliyet almak istemem,

    • *eğer panik atak, klostrofobi, karanlık korkusu gibi rahatsızlıklarınız varsa lütfen ama lütfen hikayenin bu kısmını atlayın, beni dinlemeyeceğiniz, hatta bil hassa burayı daha dikkatli okuyacağınızı bilsem de ben üzerime düşeni yapmak istedim, sizi uyarmak boynumun borcu.

    ve hala, ne zaman bu hikaye aklıma gelse, onu bana hatırlatan şeyden hemen sonra düşündüğüm şey hikayenin bu kısmı olur..

    not: bu arada 25 yaşında, yakında askere gidecek eşek kadar herif olarak dün gece korkudan yatağa gidemeyip salonda yattım, bu hikayeyi paylaşan, hatıladıkça hatırlayan aklımı da izninizle gibmek istiyorum..
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +2
    ufaktan bir ups
    ···
  19. 19.
    +2
    dıbına koduğumun apartmanında ilk kattaki dairelerin ikisinin de kapısının önünde çelikten bir kafes tarzı ekstra kapıları vardı,

    böyle bir şeyin varlığından bile haberimiz yok lan bizim.. kapıları tam olarak tasvir etmek gerekirse, bildiğiniz pencere demirinin kapı versiyonunu düşünün..

    neyse, tabi o ara bizim elemanlar da epey bir dumur halinde olsa gerek, o ara yukardan ambulansın beklediği bir doktor daha yanında bir-iki kişiyle konuşa konuşa inmekte, bu adamın da yüz ifadesi hala aklımdan çıkmaz..

    hani uzun süre nefesiniz tuttuktan sonra, artık çılgınca nefes almak istersiniz ya, suratınızda adeta beyniniz ile reflekslerinizin yaşadığı bir savaşın izleri okunur olur, işte bu adamın da yüzünde o aynı kaçma, kurtulma, nefes alma mücadelesi ve isteğini gördüğüme yemin edebilirim,

    "hacılar bir kat daha çıkalım mı?" dedim, cesur burak abimiz haricinde kabul eden olmadı,

    "aga yeter ya, olum kapılara tel mel takmışlar kıllandım ben"

    burak abiyle 2. kata çıkarken orada bizi bir şokun daha beklediğini bilemezdik tabi..
    ···
  20. 20.
    +2
    dondurmana attırıyım töbe töbe ya
    ···