1. 201.
    0
    o gece babam ve abimlere anormal bir durum olduğunu çaktırmadan bu ani bulgaristan gezisini açıklayacaktık. ananemin bir akrabasının ağır hasta olduğunu ve ananemden başka kimsesi olmadığı için kadının tanıdıklarının falan haber verdiğini söyledik. teyzem de ananemle gidecekti. annem de değişiklik olur diye beni de alıp onlara eşlik edecekti. biraz garipsedilerse de çok şaşırmadılar. ertesi gün ekspres vize başvurusu yaptık ve 4 gün sonra vizeler çıktı. istanbul'a geldiğimizin 6. gününe uçak biletlerini sabah saatlerine almıştık. aynı gün öğle vakti olmadan sofya'ya varmış olacaktık.

    ki öyle de oldu. elena'nın yaşadığı köy şehir merkezinin 45 dakika uzaklığında ufak bir köydü. sofya'dan otobüsle oraya doğru yola çıktık. hiçbi anormallik olmamıştı. kitabı bırakıp kısa süre içerisinde de döneceğimizi düşünüyordum. bitecekti sanırım bu kabus.
    ···
  2. 202.
    0
    devam panpa
    ···
  3. 203.
    0
    gideceğimiz yerde gerçekten bizi bekleyen bir akraba varmış. otobüste köye doğru giderken söyledi annem. bu akrabanın adı irena idi. o zamanlar 26 yaşlarında sarışın mavi gözlü hafif balık etli bir bulgar kızıydı. hiç evlenmemişti. yaşlı babaannesiyle beraber o köyde yaşıyordu. elena'nın soyundan geliyormuş irena'nın annesi. ben acaba o da bizim gibi mi? diye düşünürken köye vardık. her yer tek katlı evlerle doluydu. kerbintendi sanırım. çatıları falan bi garipti. burası bulgaristan'ın gelişmemiş köylerindenmiş meğer. zaten yalnızca 20 ev vardı köyde. evlerin arasında en az 15-20 metre mesafe vardı. ben bana anlatılan hikayedeki dereyi ve bataklığı merak ediyordum. irena bizi karşıladı. türkçe'yi çat pat konuşabiliyordu. irena küçükken köyde türk bir aile yaşarmış, komşuları. onlardan öğrenmiş. "ojgeldinis" dedi. dili trakya şivesine kayıyo böyle. eve girdiğim ilk an yabancılık çekmiştim, ama irena konuştukça kendimi kendi köyümde hissetmeye başladım. "size yan odayı hazırladım. iki yer yatağı var iki kişilik. evimiz pek güzel değil. ufak ama sevimlidir yine de. babaannemle bana yetiyor işte." dedi. babaannesi pek konuşmuyordu. kadın 80'inde vardı zaten. bir köşede sabahtan akşama kadar dua ediyordu. hristiyandı.
    ···
  4. 204.
    0
    irena şu anda yaşamıyor. rahmetli oldu. yavşak yavşak entry girmeyin. giberim.
    ···
  5. 205.
    0
    okuyanlar uplasın. görmeyenler de görüp okusunlar beyler. bencillik yapmayın. çatır çatır yazıyorum 3 gündür. hala 7 sayfada lan başlık. ayıptır günahtır.
    ···
  6. 206.
    0
    muallakler.
    ···
  7. 207.
    0
    lan kızım yaz sen biz okuyoruzzz
    ···
  8. 208.
    0
    of amk anlat
    ···
  9. 209.
    0
    gibtir zütveren. verdiğin resme bak.
    ···
  10. 210.
    0
    biz odaya yerleştikten sonra irena bizi bahsi geçen dereye zütürmek üzere çıkardı evden. 200 metre kadar ilerde olduğunu söyledi. etraftaki evlere bakarak yürüyordum. çok garip bir ev gözüme çarptı. epey uzaktaydı. tarlaların ortasında tarlaya gidenlerin barınması için yapılan bir kulübe gibi görünüyordu daha çok. evi süzerken farkına varmadan dereye gelmişiz. "işte burda." dedi irena. çok feci bir koku ile birlikte iğrenç bir bataklıktı bu. öyle bildiğiniz şırıl şırıl akan bir dere değildi. ben köprüyü görünce "bu köprü o köprü mü acaba?" dedim. ananem o tahta köprü çoktan yıkılmıştır. bu onun yerine sonradan yapılmış bir köprüdür herhalde." dedi. akşam üzeriydi, ama hava henüz kararmamıştı. bir ürperti geldi bana köprünün üstündeyken. bataklığa bakarak yürüyordum. eylül başı yani sonbahardı, bir rüzgar çıktı benim ürpermemin hemen ardından. sonbaharda burası çıkan rüzgarlarıyla bilinirmiş irena'nın söylediğine göre. o an bataklıktan çıkan bir el görür gibi oldum, ama bildiğin gördüm yani. resmen bir el uzanmıştı dışarıya doğru. işaret parmağı kegib bir eldi. bu tür olaylara biraz da olsa alışmaya başlamıştım. annem yerine teyzeme gösteriyordum artık. "görüyor musun?" dedim. "neyi?" dedi. "işte orda, dışarı doğru çıkmış eli görmüyor musun?" dedim. döndü, baktı. "evet." dedi. sonra bişeyler okumaya başladı içinden. gözlerini elin olduğu noktaya dikmişti. ananem de teyzeme katılmıştı. el ele tutuşmuş bişeyler söylüyorlardı. el çırpınıyor, yardım istiyor gibiydi adeta. kulaklarımda bir çınlama başladı onlar okumaya devam ederken. iki elimle kulaklarımı kapatıyordum, ama kafamın içinden geliyordu bu. kulaklarıma pamuk da tıkasam nafileydi. teyzem bağırarak "¡vete al diablo-cehenneme git." dedi. ve el birden kayboldu. onun kaybolmasıyla kulaklarımdaki çınlama da geçti.
    ···
  11. 211.
    0
    seri ol entel bak yemek yemedim dinliyorum seni.
    ···
  12. 212.
    0
    angels in heaven demons in hell panpa. Papa MidNight ne zaman gircek hikayeye.
    ···
  13. 213.
    0
    sana malzemeler getirdim panpa. Ateş böcekleri, ganj nehrinden kutsal su ampülleri ve öksürük şurubu. Müesseseden.
    ···
  14. 214.
    0
    kader mızrağının demonun eline geçmesine izin verme panpa. aman diyim.
    ···
  15. 215.
    0
    cehennemdeki incil lazımsa bizde var panpa. ara kaplosu falan lazımsa bizde hep var.
    ···
  16. 216.
    0
    beyler okumayın bunu okuyan 15 yaşındaki kardeşim kör oldu
    ···
  17. 217.
    0
    prime time'da entry girme panpa. ortalık liseli kaynıo amk. sol framein hızına yetişilmio. gece 1 den sonra gir. hem herkes moda girio.
    ···
  18. 218.
    0
    reserved yarram
    ···
  19. 219.
    0
    bu neydi şimdi? ben sormadan teyzem "önemli bişey değil. yalnızca seni korkutmaya çalışan fazla güçlü olmayan bir cin." dedi. kadın ne kadar rahat konuşuyordu arkadaş. "he öyleyse tamam." dedim. demedim tabi. "niye korkutuyo ki beni durduk yere?" falan diyerek salak salak konuştum o anki mal olma hadisesiyle. "onlar görebilenleri bilirler. seninle eğlenmek istemiştir. büyütülecek bişey değil. sana da bunları nasıl yok edebileceğini öğreticez." dedi. kitabı yanımıza almamıştık. evde, ananemiin bavulunun içindeydi. bu bataklığın ne kadar iğrenç ve uzak durulması gereken bi yer olduğunu o zaman anlamıştım. "gidelim şurdan artık. yarın da kitabı atalım, cinler ne yaparlarsa yapsınlar." dedim. sonra dönüp irena'nın yüzüne baktım, bembeyaz olmuştu. "sen de görüyosun." dedim. "hayır, hayır. görmem ben." dedi. hali çok garip geldi bana. olaya tanıklık ettiği için şaşırdığını düşündüm. neyse döndük, eve doğru gidiyoruz. benim gelirken gördüğüm ev yine gözüme çarptı. irena evi dikkatle süzdüğümü görünce "orası ben kendimi bildim bileli boştur, içinde kimse yaşamaz." dedi. "neden peki?" dedim. "söylenilenlere göre bundan 40-50 yıl kadar önce orda bir çoban kalırmış. köydeki hayvancıların hayvanlarını otlatırmış, kendi hayvanı yokmuş. kimsesi olmadığını söylerler. bu şekilde karnını doyuruyormuş. o evi de köylüler onun için yapmışlar. bu çoban için "hiçten gelen" derlermiş. (burada "hiçten gelen"in bulgarcasını söyledi, ananem çevirdi türkçeye) çobanın nereden geldiğini, daha önce nerede yaşadığını, naptığını kimse bilmezmiş çünkü. bir gün köye gelip yerleşmiş. yatacak yeri yok, işi gücü yok diye köylüler de ona kol kanat germişler."dedi. "sonra ne olmuş?" dedim. kesin bunun altında bir gariplik yatıyordu. biz bunu konuşurken evin önüne çoktan gelmiştik. irena tam soruma cevap verecekken içerden babaannenin sesi geldi. bulgarca "git burdan, git." diye bağırıyomuş. telaşlandık, hemen eve girdik.
    ···
  20. 220.
    0
    okumadım direk buraya geldim
    ···