-
1.
+19 -1Arkadaşlar kısa kısa yazdığım hikayeleri paylaşıcam. Güzelleri sona sakladığım için ortalama olanları ilk önce yazdım. Ben sıkılırım okuyamam derseniz ilerki sayfalardakileri gördükten sonra yorum yapmanızı öneririm. Her hikaye farklı entryde olduğu için "sahibi" butonuna tıklayıp okursanız kolaylık olur.
Edit: Bi arkadaşın isteğı üzerine düzenledim burayı -
2.
+15Bugün Bill'in doğum günüydü. Doğum günleri onun için bir şey ifade etmezdi. Sadece hayatından eksilmis bir yıl daha. Fakat o doğum günü diğerlerinden farklıydı her ne kadar korkunç olsa da insana güven veren bir siması vardı karşısındaki yaratığın. Mumları üfledikten hemen sonra görmüştü onu. Ona bir tarih verdi yaratık. "işte yaşamak için tam bu kadar vaktin kaldı evlat, iyi kullan" ve Bill de öyle yaptı. Dopdolu bir hayat yaşadı. Dağlara tırmandı. Okyanusları dolaştı. Her maceraya balıklama atladı. Hiç bir şeyden korkmadı. Ve o gün geldiğinde bu korkusuzluk devam etti. Huzurluydu. işyerinde arkadaşlarıyla tokalaştı. Ona hayatta eşlik ettiği için köpeğine teşekkür etti. Karısını alnından öptü. Oğluna sarıldı. Onun için yeterliydi. Yaşlı Bill yatağa uzandı. Gülümsedi ve gözleri kapattı.
Fakat sonra, hiç bir şey olmadı. Alarmın sesiyle ertesi sabah uyandı. Bill yatağında donakaldı. Kanlı canlı orda duruyordu. Size göre bundan mutluluk duyup zevk alması gerekirdi öyle değil mi?
Tam aksine Bill ömründe ilk defa korktuğunu hissetti. -
-
1.
0Çok derinmiş yönetici kardeş
-
1.
-
3.
+15"Yalvarırım bunu yapmayın" Anlatmaya çalışıyordum. Fakat aldığım karşılık infaz memurunun hüzünlü bakışlarından başka bir şey değildi. Onlara söylemeye çalışıyordum, tekrar tekrar. Fakat karar belliydi. Karşımdaki papaz işini bitirip görevliye başıyla işaret verdi. Görevlinin kederi yüzünden belliydi "Son sözlerin?"
"Tekrar söylüyorum yalvarırım bunu yapmayın" fakat bu hiç bir şeyi değiştirmedi. Zaten sorun da buydu hiç bir zaman bana inanmadılar. Koluma aşılanan zehir ilerlerken gözümü kapattım. Buna şahit olmak istemiyordum. Daha önce olanları bile atlatamamışken şimdi ne yapıcam bilmiyordum. Eskiden beri hep kendime dikkat ederdim. Elimde makasla koşmazdım kaygan zeminde oyun oynamazdım. Çünkü ne zaman bana bir şey olsa etrafımdakiler etkileniyordu. ilk önce ilkokulda sınıftayken elimi kağıt kestiğinde diğer herkesin eli kanamıştı. Daha sonra bi trafik kazasında arabayla düz duvara çarpmama rağmen yanımdaki yayaların ayakları kırılmıştı. Geçen haftaysa bir çete tarafından kıstırıldım beni başımdan vurdular. Polisler geldiğinde diz çökmüş şekilde kafası uçmuş 4 cesedin arasında bekliyordum. Şimdi idamımı izleyen 40 kişinin karşısında yalvarıyorum "lütfen bunu yapmayın" -
-
1.
+6papaz mapaz ne şekilsin lan sen?
-
-
1.
+2Kardeşim yazı yazıyorum basımdan geçeni anlatmıyorum.
-
2.
+3yanlış anlamışım bağışla
-
1.
-
1.
-
4.
+13"Evlat, internetin tehlikeleri hakkında konuşmalıyız"Tümünü Göster
Yavaşça oğlumun yanına yaklaştım. Bilgisayarın ekranına kilitlenmişti. Çevrimiçi bir serverda Minecraft oynuyordu. Aksiyona dalmıştı.
"Öhm, oyunu bir dakikalığına durdurabilir misin?"
Serverdan ayrıldı. Oyunu kapatıp. Leptopun ekranını indirdi.
"Baba, yine uyduruk korku hikayelerinden anlatmayacaksın öyle değil mi?"
"Neeee!" üzülmüş gibi yaptım. "Hikayelerimi beğendiğini sanıyordum"
Oğlum benim korku hikayelerimi dinleyerek büyümüştü. Küçüklüğünden beri bi konu hakkında onu bilinçlendirmek için cadılar, kurtadamlar hayaletler ve vampirler hakkında hikayeler anlatırdım.
Benim gibi yalnız bir ebeveynin elindeki her fırsatı kullanması gerekiyor. Bu yüzden ne zaman onu uyarmak istesem yeni bir korku hikayesi anlatırdım.
Yüzünü biraz ekşitti "Hikayeler fena değil ama artık büyüdüm. Eskisi gibi etkili olmuyorlar. Eğer internet hakkında bir hikaye anlatacaksan gerçekten korkunç olsa olur mu?"
küçümser bir bakış attım,
"Baba, 11 yaşındayım, kaldırabilirim"
"Tamam o zaman, elimden geleni yaparım"
"Bir zamanlar Colby adında bir çocuk varmıs"
Yüz ifadesine bakılırsa hikayemizin kahramanı onu pek korkutmamıştı. Derin bir iç çekti ve babasının çocukça hikayesini dinlemeye hazırlandı.
Ben devam ettim.
"Colby diğer çocukların takıldığı sitelerde takılıyormuş. Ve zamanla ordaki diğer çocuklarla konuşmaya başlamış. Bazen oyun içi mesajlarda bazen sohbet odalarında. Kendisine Healer10 adında bir arkadaş bulmuş. Onunla aynı oyunları aynı filmleri seviyorlarmış. Birbirlerinin esprilerine gülüp, yeni oyunlar keşfediyorlarmış."
"Bir kaç aylık arkadaşlıktan sonra çok yakın arkadaşlar olmuşlar, hatta oyunda Healer10, Colby'e 6 elmas hediye göndermiş. Bu gerçekten cömert bir hediyeymiş. Colby'nin doğum günü yaklaşıyormuş ve Healer10 O'na gerçek hayatta
bir hediye göndermek istiyormuş. Colby de ona adresini vermesinin bir sorun yaratmayacağını düşünmüş, tabi kimseye söylemeyeceğine söz verirse. Healer10 adresi hiç bir arkadaşına hatta ailesine bile söylememeye yemin etmiş. Colby ona güvenmiş."
Hikayeyi duraklattım ve oğluma sordum.
"Sence bu iyi bir fikir miydi?"
"Hayır!!" dedi kafasını kararlı şekilde iki yana sallarken...
Görünüşe göre hikayenin içine çekiliyordu.
Devam ettim.
"Colby de daha sonra senin gibi düşündü. Adresini tanımadığı birine verdiği için kötü hissediyordu. Gece yatmadan önce pijamalarını giyerken suçluluğu gittikçe büyüdü büyüdü ve büyüdü. En son dayanamadı ve ailesine durumu anlatmaya karar verdi. Belki cezalandırılacaktı fakat en azından vicdanı rahatlayacaktı. Yatağına girdi ve ailesinin ona iyi geceler demek için gelmesini bekledi."
Oğlum hikayenin korkunç kısmının geldiğini anlamaya başladı ben sesimi kısıp yavaşladıkça yorganına daha fazla sarılıyordu.
"Colby evdeki sesleri duyabiliyordu... Çamaşır makinesinin zıplama sesi. Çocuk odasında ağlayan küçük kardeşini, ve tam olarak anlayamadığı bir ses daha var vardı.
Sonunda babası yukarı geliyordu. Ayak seslerini duyunca seslendi.
"Baba, sana soylemem gereken bir şey var"
Babası garip bir açıyla kafasını odanın kapısından uzattı.
"Evet evlat?"
Sesi garipti. Daha da garip olan, konuşurken ağzı hareket etmiyor gibiydi. Karanlıktan dolayı olsa gerek. Colby tereddütle sordu
"Baba, iyi misin?"
Sesi iyice garip ve tiz bir hal aldı. Palyaçolarınki gibi bir ses tonuyla cevap verdi.
"Hayıııırr, hayır hayır, hayır, korkarim ki babacık iyi değil Colby"
Colby tek savunması olan yorganını üzerine doğru çekti.
"Aa... annem orda mı?"
"Burdayım tatlım" Babasının kafasının hemen altından Annesi de kafasını uzattı. Annesinin sesi çok daha korkunçtu. Hiç ona benzemiyordu.
Çirkin sesiyle devam etti..
"Yoksa bize internette tanıştığın çocuğa adresimizi verdiğini mi söyleyecektin?"
"Bunu yapmamalıydın, bunu yapmaman gerektiğini sana SÖYLEMiŞTiK"
ikisinin de kafası oyuncak bebekler gibi sağa sola sallanmaya başladı.
"O gerçek bir çocuk bile değildi, sadece öyleymiş gibi davranıyordu. Bize ne yaptı biliyor musun? Evimize zorla girdi ve bizi öldürdü. Hem de... hem de sadece seninle daha fazla vakit geçirmek için"
Sesi gittikçe kalınlaşıp erkek sesine dönen annenin cümlesi bittiğinde odaya yağmurluk giymiş şisko bir adam girdi. Annesi ve babasının kafalarını odanın diğer köşesine attı. Bıçağını çıkarttı ve üzerinde kullanmak için yanına doğru yavaşça yaklaşırken Colby'e gülümsedi.
"iYi Ki DOĞDUN COLBY"
Colby derin bir çığlık attı."
Ve tabiki oğlum da öyle. Yorganını üstüne çekmiş dikkatle beni dinliyordu. Ben de tempomu düşürüp sesimin tonunu azaltarak anlatmaya devam etttim. Henüz hikaye yeni başlıyordu.
"Saatler sonra Colby neredeyse ölmüştü, artık çığlıkların yerini inlemeler almıştı. O sırada katil yan odadaki bebeğin sesini duydu. Bıçağını Colby'nin vucüdundan çıkartıp onu ölüme terk etti ve bebeğe doğru yöneldi. Bu onun için bir ilk olacaktı. Daha önce hiç bebek öldürmemişti. Odaya girdi beşiğe yöneldi. Daha iyi bir açı ayarlamak için bebeği kaldırdı. Gözleri ağlamaktan morarmış bebek tavana doğru baktı ve gülmeye başladı. Healer10 daha önce hiç bebek sevmemişti. Fakat bir profesyonel gibi onu kucaklayıp sallamaya başladı. Elindeki bıçağı bırakmıştı artık. Bebeğin yanağını okşayabilmek için kanlı ellerini beşik örtüsüne sildi.
"Merhaba, ufaklık"
Onca öfke ve sadizm eriyip daha sıcak ve yumuşak duygulara dönüşmüştü.
Şişman adam bebeği alıp evine zütürdü.
Bebeğe "William" adını verdi ve onu kendi çoçuğuymuş gibi büyüttü."
Hikayeyi bitirdiğimde oğlum görülür şekilde korkudan titriyordu. Düzensiz soluklarının arasında kekeleyerek konuştu.
"Aa... ama b..b..baba, benim adım William"
Elimi kafasına atıp saçını okşadım.
Ona klagib bakışımı attım göz kırptım ve gülümsedim.
"Elbette öyle evlat, elbette"
William yatağından fırladı ve yatak odasına koşup kapıyı içerden kitledi. Ağlamasını burdan duyabiliyordum.
Ama bence...
derinlerde bir yerde..
Hikayemi beğendi. -
-
1.
+1Hacı naptın sen ya. Of of of
-
2.
+1Kesinlikle favorim
-
3.
0Hocam kötü olarak algılama ama bunun üzerine yazmayı bıraksan yeridir daha iyisi olmaz
-
4.
0Kardeş bu nedir sen naptın ya
diğerleri 2 -
1.
-
5.
+11Max uyandığında devasa böcekler vücudunu parçalıyordu. Acıdan çığlık bile atamıyordu. Sonra birden durdu. Örümceğe benzeyen şeyler yokolmuştu. Max yatağındaydı. O gece pek iyi uyuyamadı rüya mıydı gerçek miydi bilmiyordu.
Ertesi sabah Max odasının kapısının tıklandığını duydu. Kapıyı açtığında karşısında o örümceklerden biri vardı. Kapının önüne içinde kızarmış tost ve meyve suyu olan bir kahvaltı tepsisi bıraktı. Ve heyecanla geri çekildi. Max bu hediyeyi kabul etti. Yaratığın bundan memnun olduğu belliydi. Daha sonra uzaklaşıp gözden kayboldu.
Max ilk başlarda onu yiyebilmek için şişmanlattırdıklarını düşünüyordu. Fakat bir gün tosttaki tuz yüzünden içi yandığında yaratıklar ona taze meyve getirdiler. Onu sağlıklı tutmaya çalıştıklarını anladı Max. Başka bir gün ise Max silah ve çığlık sesleriyle uyandı. Odasindan çıkıp salona koştuğunda yerde yatan bir hırsız gördü. Hırsızın etrafında da arkadaşları bekliyordu.
Max kendisini koruduklarını biliyordu. Bundan memnundu.
Sonra bir gün Yaratıklar Max'in odasından çıkmasını istemedi. Sebebini anlamasa da kabul etti. Onu yine bir şeyden koruyor olmalılardı. Onlara güveniyordu.
Bir kaç saat sonra Max göğsunde keskin bir acı hissetti. Sanki bir kova dolusu jilet yutmuştu. Bu sırada yaratıklar odaya doluşup onu heyecanla izliyordu.
Derisi parçalanırken Max, Örümceklerin, kendisini değil; yavrularını koruduklarını anladı. -
-
1.
+5Max yarra yedi
-
-
1.
0Simdi algida düşünsün
-
2.
+2ahaaam kardeş senin varya ben ta amuna goyum
-
1.
-
1.
-
6.
+10Ölmek oldukça garipti uzağa fırlayan cansız bedenimi bulabilmem için bir süre geçmesi gerekti. Trafik kazası, gerçekten en hoş ölüm sayılmaz. Ne yapacağımı anlamaya çalışırken birinin sesini duydum:
"Ee, nasıldı iyi miydi?"
Döndüğümde benim gibi bir ruh gördüğüme eminim. Bana bakıp gülümsüyordu. Kıkırdayarak sordu:
"Baya sakin karşıladın, ben Cindy bu arada"
Heyecanla sordum,
"Peki şimdi ne olacak? Cennet? Cehennem?"
Cindy kahkaha ile cevap verdi.
Ben bir şey diyemeden biraz uzaktan bir gürültü duyuldu.
Cindy sese doğru koşarken bana bağırdı. "Çabuk gel"
Koşarken sordu,"Yaşarken iyi miydin?"
"Nasıl yani?"
"Diyorum ki yaşarken iyi bir insan mıydın?"
"Sanırım... Bir keresinde kan bağışlamıştım"
Durduğumuzda korkunç bir görüntü ile karşılaştım. En yakındaki hastane binasının önündeydik. Yüzlerce ruh birbirlerini parçalıyordu.
Dehşet içinde bağırdım,
-Burda ne oluyor!?
+Birisi burda doğum yapıyor.bu ruhlar da bebeğin içine girebilmek için yarışıyorlar
-Peki ya bebek... ?"
+iyi dinle, eğer hiç bir ruh bebeğin vücudunu ele geçiremezse bebek ölü doğar.
Ben korkunç görüntüyü idrak etmeye çalışırken Cindy konuşmaya devam etti:
+"Burdaki savaşta gücünün miktarını önceki hayatın belirler. Eğer tecavüzcü ya da seri katil felansan. Oldukça güçsüzsün. Ve burdaki çocuk ruhlarından uzak dur. Onlar en saf ruhlar. Burda bir canavar gücündeler. Onlardan uzak dur."
Kendime geldikten sonra ancak sorabildim,
-"Peki cennet ve cehennem nerede?"
+"ANLAMIYOR MUSUN BURASI CEHENNEM! Ve arkanda bıraktığın hayat... işte orası cennetti." -
7.
-7Begenilcek bisey yok suan o yuzden çüqü
-
-
1.
0Sen ne diyon gibik
-
2.
0Sen tam bir orul orul huur cocugusun diyorum
-
1.
-
8.
+7Zombi Salgınında ne yapacagımızı hepimiz mutlaka düşünmüşüzdür. Kimisi kendine sonsuza kadar kalabileceği bir sığınak düşünür. Kimisi eline bir silah alıp bulduğu her yeri yağmalar.
Kimisi her şeyin filmlerdeki gibi olduğunu düşünür. Bir kürekle zombi avlayabileceğini. Baseball sopasıyla havalı havalı dolaşacağını sanır.
Fakat hepimizin ortak bir korkusu vardır. Dünyanın zombilerle dolmasından daha çok korkutucu olan bir şey, o da sevdiklerimizi, ailemizi öldürmek zorunda kalmak.
istediğin kadar güçlü ol, istediğin kadar iyi bir nişancı ol. Fakat annenin cansız bedeni seni köşeye kıstırdığında tetiğe basmak hiç de kolay olmayacaktır. Bazıları cesaret gösteremezler ve bedelini hayatlarıyla öderler.
Fakat ben o insanlardan değilim, şahsen kendi korkularımla yüzleştim ve onları yendim.
ilk başta babamdı. Sonra annem. Ardından zavallı küçük kardeşim. Hala onu vurduğum an gözümün önünden gitmiyor. Sadece 8 yaşındaydı. Ama bunu yapmam gerekiyordu.
Duygularımın beni öldürmesine izin veremezdim.
Hayatta kalmam gerekiyordu. Zombi salgınında ölen zavallı insanlardan biri olmayacaktım.
Ve rahatlıkla söyleyebilirim ki salgın başladığı zaman oldukça hazır olacağım. -
9.
+6Akşamüzeri eşim Emily ile film seyrediyorduk ve kapı çaldı. Bakmaga gittim kapıyı açtığımda kapkara saçları olan ama çok yaşlı bir adam vardı. Kendisinin ölüm olduğunu söyledi.
Benimle bir anlaşma yapmaya gelmiş. Bir ruha ihtiyacı varmış. Anlaşmaya göre bana 1 milyon dolar para ve genç güzel bir eş vericekmiş. Tek yapmam gerekense eşim Emilyi canlı canlı gömmek.
Başta çok cazip gelmişti. Fakat para sıkıntısı çekmiyordum ve karımı da çok seviyordum. Ölüm'ün teklifini reddettim ve kapıyı kapattım. O anda doğru şeyi yaptığımı düşünüyordum fakat şimdi bakınca keşke teklifi kabul etseydim diyorum.
Çünkü şuanda lanet olası evin arkabahçesinde bir tabuttayım ve birisi üzerime toprak atıyor.
AMINAKOYAYIM EMiLY -
10.
+6Siz hiç bir odaya girdiğinizde bir vampirle karşılaştınız mı?
Hayır filmlerdeki gibi pelerin giyen tiplerden değil. Sivri tırnakları , çirkin suratı, külü andıran beyaz derisi ve kambur vucüduyla avını kıstırmış bir vampirden bahsediyorum.
Göz bebekleri olmamasına rağmen size doğru baktığını hissettiniz mi hiç? Sadece bir göz kırpma sırasında bile zamanın yavaşladığını, yaratığın odayı turlayıp ensenizde belirdiğini hissettiniz mi?
Bazı efsaneler vampirlerin kan yanında insanların hafızalarının da bir bölümünü emdiğini söyler bilirsiniz. Zihnin ordan kaçmanı söylerken ayakların seni reddetti mi hiç? Söyle bana gözün kapalıyken bile hipnotize oldun mu daha önce?
Peki siz hiç ensenizde onun soğuk nefesini hissettiniz mi? Bi eliyle saçınızdan tutup kafanızı eğerken diğer eliyle kaçmanı engelledi mi?
Sivri dişlerini boynunuza saplarken damarınızdaki kanın çekildiğini, zihninizde oluşan anlamsız boşluğu, hatıralarınızın kaybolduğunu hissettiniz mi ?
Hayır mı?
Peki sizin için soruyu tekrar düzenleyeyim.
Siz hiç bir odaya girdiğinizde neden o odada olduğunuzu unuttunuz mu? -
-
1.
+1Senin hayal gücünün taşşanı emeyim.
-
-
1.
0Yohdıbına aq
-
1.
-
1.
-
11.
+6Herkes okulun ilk gününü sever öyle değil mi? Yerini umutsuzluk ve depresyon almadan önce umudun ve hevesin barındığı tek gün belki de. Yılın geri kalanı mahvolmadan önce insanların kaygısızca dolaştiği bir gün.
Fakat ben okulun ilk gününü tamamen farklı bi sebepten dolayı seviyorum. Bilmek istersiniz diye söylüyorum benim bir yeteneğim var. insanların çevresindeki enerjiyi görebiliyorum. Onların hayatlarının nasıl sonlanacağını gösteren enerjiyi.
Genellikle yaşıtlarımın enerjileri parlak bir şekilde yeşil gözükür. Bu daha yaşayacakları çok zaman var demektir.
Bazılarınınsa sarı olur. Bunlar daha az olurlar yeşillere göre. Trafik kazası ya da kanser olan kişiler. Hani deriz ya. Vaktinden önce öldü diye.
Fakat asıl eğlence kırmızı renkli olanlardadır. Etrafta yürüyen Dur Lambalarına benzerler. Bunlar genelde ölümleri korkunç olan kişiler olur öldürülen ya da intihar eden kişiler. Fakat gün içinde çok az görürüm onlardan.
Her neyse bu sabah okula geldim. Kimlerle arkadaş olacağımı seçmek için . Ve sınıfa ilk giren kişi kırmızıydı. Onun adına üzüldüm. Fakat önemli değil kendi işime bakacaktım, nasılsa birileri yeşil olucaktı. Sınıfa giren diğer 3 kişinin de kırmızı olduğunu görene kadar rahattım. Ama daha sonra kapıdan içeri giren herkesin kırmızı olduğunu gördüm. Gerildim. Kendi enerjime bakmak için ayna bulmaya kalkmıştım ki içeri öğretmenimiz girdi. Kapıyı içerden kitledikten sonra başının üzerindeki yeşil enerjiyle bize dönüp gülümsedi. -
-
1.
0Ahanda ruh hastası hoca
-
2.
0anlamadım :D
-
-
1.
0Kardeşim bi oda var odadaki herkesin ömrü tükenmek üzere bir kişininse daha çok ömrü var. Burdan ne anlarız?
-
1.
-
1.
-
12.
+6Evim ormanın ortasındaki bir kulübe. Yine içkiden sızmış şekilde koltuğumdaydım. Karım beni sarsarak uyandırdı.
"Birisi verandamıza vuruyor"
Kontrol etmek için yerimden kalktım. Dış kapıyı açtığımda 10-11 yaşlarında bir erkek çocuğu gördüm. işini çok ciddiye almış gibi görünüyordu. Dikkatle tahtaya tıklayıp ses cıkartıyordu. Beni gördüğünde irkilde ve kaçmaya başladı.
Arkasından koştum. Ormanın derinlerine kadar koştum. Çocuğu yakalayamacağımı anlayınca pes ettim. Benden 20 metre ilerde bana sırıtan çocuğa bağırdım.
"Niye beni rahatsız ediyorsun!"
Uzaktan bağırarak cevap verdi.
"Amcalarım öyle yapmamı söyledi!"
Artık kızgın değildim, daha çok şaşkındım.
"Ama neden?"
Çocuk tekrar koşmaya başlarken bağırdı.
"Seni evinden uzaklaştırmak için" -
13.
+6Silahımı az önce karımı öldüren hasta pisliğe doğrulttum. Yaptığından hiç pişman gözükmüyordu. Fakat onu bekleyen şeyin ne olduğunu biliyordu. Hala inanamıyordum. Yaptığı şey umrunda bile değildi. Hatta neredeyse karımı öldürdüğünün farkında bile değildi. Bu öfkemi daha da artırmıştı. Onun yaşamaya hakkı yoktu. Bunu yapmam gerekiyordu. Gözlerinden korktuğu anlaşılıyordu. Fakat o benim karıma acımamıştı ben de ona acıyamazdım gözlerimi kapattım ve silahı ateşledim. Olması gereken oldu. Bunu haketmişti.
Belki bana bir neden verseydi. Kendini açıklasaydı. En azından konuşsaydı. Yaşamasına izin verebilirdim. Fakat o konuşmadı.
Fakat konuşmaması normaldi.
Ne de olsa karımı öldüren o acımasız kişi az önce doğmuştu. -
-
1.
+3Ebenin amı aq
-
1.
-
14.
+64 veya 5. Sınıftayken neredeyse haftasonlarımın tamdıbını arkadaşım Tom'un evinde geçirirdim. Tom kasabanın aşağısındaki çiftlik evinde kardeşi Walter ile kalıyordu. Ailelerimiz başka bir şehirde çalışıyordu. Ailelelerimiz eskiden beri dost olduğu için, Tomlar'la birlikte kalmama izin veriyorlardı. Kasabada yaşıt olduğum fazla kız olmadığı için en iyi arkadaşlarım Tom ve Walter'dı.Tümünü Göster
Geceleri uyumayıp birbirimize korkunç hikayeler anlatırdık.
Bunların en korkunç olanı gerçek bir hikayeydi. Tom'un anlattığına göre hikaye şu şekildeydi.
---
Eskilerde, 1920 li yıllarda bulunduğumuz çiftlik evinin sahibi başka bir aileydi. Evin en yakın komşusu küçüklükten beri aile mesleğini sürdüren Stan adında bir içki kaçakçısıydı. Stan ormanın içinde, kulübede yaşayan belalı bir tipti. Bu evde yaşayan aile küçük kızını ve oğlunu asla Stan'in kulübesine yaklaşmamaları konusunda uyarırdı.
Erkek çocuk bu odada kalırdı. Bir gece çocuk, cam kırılma sesiyle uyandı. Stan'e çok yakın yaşadıkları için çocuk tedbirliydi. Odasının kapısını açmak yerine kilitledi. Kulağını kapıya dayayıp sesleri dinledi.
Zeminde yankılanan bot seslerini duydu. Adımlar babasının olması için fazla ağırdı. Neredeyse kapının arkasından alkol kokusunu alabiliyordu.
"Evlat, girmeme izin ver"
Bu Stan'di. Fakat küçük çocuk kapıyı açmayacaktı. Korkusunu bastırıp bağırdı.
"Hayır!"
Bir kaç dakika sonra bot sesleri evin diğer ucuna doğru uzaklaştı.
Ufaklık, ilerideki odadan babasının Stan'a bağırma sesini duyabiliyordu.
Bağırma sesleri dakikalar sonra çığlıklara dönüştü. Bir kaç saat içinde babasının sesi detone olmuştu. Bağırma seslerini duyarken küçük çocuğun bile boğazı kurudu. Ufaklık, babasının çığlıklarının ömrü boyunca şahit olduğu en korkunç şey olduğunu düşünüyordu, ta ki çığlıkların yerine daha korkunç bir şey gelene kadar.
Sessizlik.
Stan'in ağır botlarının sesi tekrar çocuğun odasına doğru yaklaştı.
"Evlat, kapıyı aç yoksa pişman olursun" Stan tahta kapıyı tıklattı.
Çocuk etrafa yayılan ağır içki kokusunu alabiliyordu. Tekrar bağırdı.
"Hayır"
Ve sıra annesindeydi. Bağırma sesleri yaklaşık iki saat sürdü. Nihayet çığlıklar durduğunda. Gürültülü adımlar tekrar kapıya yaklaştı. Stan kapıyı zorlamaya başladı.
"Evlat, bu senin son şansın"
Keskin alkol kokusu çocuğun genzini yakıyordu. Çocuk çok korkmuştu.
"Lütfen kız kardeşime zarar verme"
Stan sarhoştu ve halinden memnundu.
Güldü. "Öyleyse kapıyı aç"
Fakat çocuk neyin doğru olduğunu biliyordu. Böylece sonraki 3 saati kız kardeşinin çığlıklarını dinleyerek geçirdi.
2 gün sonra polis evi araştırmak için geldiğinde. Baba, anne ve küçük kızı yatağa bağlanmış halde buldular. Stan karınlarında ufak bir delik açıp bütün vücutları açılana kadar deliği santim santim çekiştirmişti.
Çocuğu bulduklarında susuz kalmıştı. Fakat yaşıyordu. Hala BU odada kilitliydi. Kapıya dayanmış vaziyette bekliyordu. Tamamen katatonik haldeydi. Ömrünün kalanını deli hastanesinde suçluluk duygusu içinde geçirdi. "Kapıyı açmalı mıydım?" "Kapıyı açsam kurtulabilirler miydi?"
Stan anında yakalandı ve idam edildi. Kulübesi ise yakıldı. Fakat hayaletinin hala bu evde dolaştığı söylenir. Hatta bazen sabahları keskin içki kokusu ve karnında ağrı hissedebilirsin. Stan'in gece burada olduğunu ve senin karnını yarmaya çalıştığını anlarsın.
---
Bu hikaye beni gerçekten ürpertmişti. Resmen 10 üzerinden 10 luk bir hikayeydi. Sırf bu yüzden 3 ümüzün aynı odada yatması , kapıyı kilitlememiz ve ışığın yanık kalması için ısrar ederdim.
O yaşta insanın hayal gücü gerçekten çok güçlü. Duyduğum her ses beni dehşete düşürürdü. Hatta sabahları sert bir içki kokusu alırdım. Dürüst olmak gerekirse, bazen karnımda ağrı bile hissederdim.
Bunu dayanamayıp Tom ve kardeşine söylediğimde kıkırdadılar ve korkmuş numarası yaptılar.
"Evet evet biz de aldık o kokuyu"
Bu durum hergün devam ettikten sonra benimle dalga geçtiler küçük bi kız olduğum için her şeyden korktuğumu söylediler. Gerçekten utanmıştım. Bu yüzden bir daha şikayet etmedim. Daha sonra Tom'un ailesi başka bir şehre taşındı. Onları bir daha görmedim
...
Bugün ise kampüsün kimya laboratuvarında oturuyordum. Derste işlediğimiz birkaç yeni madde hakkında deney yapıyorduk. Ve yıllar önceden hatırladığım Stan'in kaçak içki kokusunu aldım.
Burnumu yakan bu sert koku kesinlikle oydu. Ne saf alkola benziyordu, ne de içki kokusuna fakat onlara yakındı.
Tomlar ile beraber kaldığım zamandan beri bu kokuyu almamıştım.
Şişeyi elime alıp ismini okudum.
"Dietil Eter"
Koku eter kokusuydu.
O an şaşkınlıkla şişeye baktım. Donakalmıştım. Hatırladım.
Her gece kapıyı kilitlediğimi hatırladım. Ağzımdaki sert eter kokusunu hatırladım. Her sabah alt karnımda oluşan acıyı hatırladım.
...
Ve sonunda farkına vardım.
...
Kaçakçı Stan diye biri yoktu.
...
Bana tecavüz ediyorlardı. -
-
1.
0Kardeşim sağlam dönmüşsün bakıyorum. Devdıbını bekleriz
-
1.
-
15.
+5Yeni taşındığim apartmanda bir şikayet kutusu olduğunu farkettim. Bulunduğum kattaki ampul bozulmuştu ve ben de bir şikayet mektubu yazdım. 3 gün sonra ampul yenilenmişti. Bu durum çok hoşuma gitti. Başka bir zaman kapının önündeki çöplerin kokusu beni rahatsız etmişti. Bir mektup daha attım. 3 gün sonra çöpler yokoldu. Apartman yöneticimiz oldukça duyarlıydı bu konuda.
Eve yeni taşınmıştım. Henüz interkom yoktu dairemde. Ben de pazartesi günü bir tamirci çağırdım. Bu hafta içi geleceğini söyledi.
Ertesi gün akşam daireme girmeye çalışırken. Üst kattaki kadının köpeği havlamaya başladı. Bu duruma sinir olup şikayet kutusuna bunun hakkında bir mektup attım. Elim deymişken alt komşunun da fazla gürültülü müzik dinlediğinden bahsettim. 3 gün sonra ne köpek sesi vardı ne de müzik. Gerçekten çok mutluydum. Sonunda ağız tadıyla kafamı dinleyip sigaramı içebilecektim. Günlerim mükemmel geçiyordu. Fakat perşembe akşamı dışarı çıktığımda apartmanın girişindeki çöpte kan izleri olduğunu gördüm. Yaklaşıp çöpe bakınca üst kattaki komşumun köpeğinin cesedi olduğunu farkettim. Gelen polisler apartman sakinleriyle sırayla konuşurken alt komşumun cesedini buldular. Aynı gün öldürülmüştü. Benim için fazla korkunç bir gündü. Ertesi gün ister istemez yaşamaya devam ettim. Yine işe gidip geliyordum. Pazar günü dairemdeki interkom tamir edildi. Akşam üzeri televizyon izlerken kapı çaldı. interkomdaki konuşma tuşuna bastım.
-"Kim o?"
+"2. Katta oturan bayan, apartman içinde tütün içmeniz hakkında bu size 3. Uyarımızdı. iyi günler."
Yaşadığım şoku ancak atlatmıştım ki kapı kolunun zorlandığını farkettim. -
16.
+5Merhaba Küçüğüm, sen benim kim olduğumu bilmiyorsun. Fakat ben seni çok iyi tanıyorum. Ben doğumundan beri senin için görevlendirilen 3 şeytandan birisiyim. Bilirsin bu dünyada bazı insanlar efsaneleşmek için doğmuştur, kaderlerinde harika olmak yazılıdır, her şeyde başarılıdırlar ve hayatları dopdoludur. Korkarım ki sen bu insanlardan biri değilsin. Ve bizim işimiz bunun böyle kalmasını sağlamak.
Biz kim miyiz? Ha, evet tabiki. Ne kadar kabayım. izin ver kendimizi tanıtayım.
Utanç, benim küçük kardeşim. Sol omzunda durur. O sana sürekli bir ucube bir ezik olduğunu hatırlatır. Aklından geçen hiç bir düşüncenin normal olmadığını düşünmeni sağlar. Utanç, sen yatağında masturbasyon yaparken annene yakalandığında kulağına fısıldar. Aramızda kendinden nefret etmeni sağlayan kişi odur.
Korku benim büyük kardeşimdir. Yaşamın kendisi kadar yaşlıdır. Hayat olduğu sürece korku da varolmuştur hep. Korku, senin sağ omzundaki şeytandlr. O, çevrendeki her karanlık köşeyi her gölgeyi canavarlar ve cinlerle doldurur. Sokakta arkandan yürüyen her adamı bir seri katile, bir sadiste dönüştürür aklında. Korku, senin sevdiğin insana açılmanı engeller. Bir şeyi hiç denememek insanların senin başarısız olduğunu görmelerinden iyidir, der sana. Sana Kendi hapishaneni inşa ettirir korku.
Ben mi? Ben senin en kötü şeytanınım canım. Ancak sen beni hep bir arkadaş olarak görürsün. Ne zaman elinde hiç bir şey kalmadığında bana dönersin. Sabretmeni ve katlanmanı sağlayan kişi benim, işkenceni sonsuz şekilde uzatıp devam ettiren kişi. Ve merak etme diğer kardeşlerimin etkileri sen büyüdükçe geçse de ben seni hiç bir zaman yalnız bırakmıycam.
Sevgiler, UMUT -
-
1.
0Bu efsane olmuş. Bunu başka biyerde paylaşsam sorun olur mu panpa
-
-
1.
0Yok bro istediğin gibi takıl
-
1.
-
2.
0Umut'un Galatasaray icin verdigi röportaj beyler
-
1.
-
17.
+5Halüsinasyonların ne zaman başladığı hatırlamıyorum fakat ilk büyük etkiyi yaratanı hatırlıyorum. Yerde yatmış şekilde çığlık atarken etrafımdaki alevlerden korunmaya çalışıyordum. Ve babam gelip beni kurtardı. Bunların gerçek olmadığını söyledi. iyi olacağımı söyledi.
ilerleyen zamanlarda halüsinasyonlar arttı. Babam beni kriz halindeyken arka bahçeden bodrumdan toplamaya başladı.
Sürekli bana bir doktora görünmemi söylüyordu babam. Doktora görünürsem problemin çözüleceğini söylüyordu. Kendimi hasta hissetmiyordum fakat halüsinasyonlar asırı fazlalaşınca bir doktora göründüm.
Bir saat kadar konuştuktan sonra doktor teşhis koydu.
"Küçükken geçirdiğin trafik kazasinda aileni kaybettiğin için sende post travmatik stress bozukluğu oluşmuş"
Bana bir kaç ilaç verdi. Zamanla halüsinasyonlar kayboldu... Babam da öyle. -
18.
+5[Birini öldürebilmek için ne gerekir]
Bu düşünce korkunç bir çığlık şeklinde kafatasımın duvarlarında yankılanıyordu.
[Birini öldürebilmek için ne gerekir]
Üzerine derin bir şekilde düşündüm.
Bazıları için kolaydır. Elinde bir bıçak ve öfke dolu bir kalp yeterlidir onlar için. Bazıları için yutulmuş yanlış tansiyon hapıdır. Bazıları profesyoneldir. Onlar için gereken bir çanta dolu paradır. Ancak bazıları içinse sadece bir bozuk para yeterlidir. Ya da bir sarım uyuşturucu.
Bir yanım neden kendine işkence ediyorsun diye soruyordu.
[Birini öldürebilmek için ne gerekir]
[Birini öldürebilmek için ne gerekir]
Durdum.
[Peki benim birini öldürebilmem için ne gerekir]
Masum bir çocuk, iyi bir anne, sorumlu bir baba, koca bir aile... Hepsi gitti. Ve arkadaşlarım... vucutları ezilerek öldüler.
Bazılarına bir çok şey gerekebilir öldürmek için...
Bana mı?
Sadece 3 şişe bira ve araba anahtarları yeterli oldu. -
19.
+4Genel olarak bi astrofizikçinin hayatı sıkıcıdır. Verileri katalogla. Eski teorileri tartış. Diğer insanların umrunda olmayan şeyleri ezberle. Ve bunları her gün tekrar et.
3 ay önce Dünyadan 42 ışıkyılı uzakta olan SB1074 yıldızıyla ilgili bir şey gözlemledik. Yıldız bi anda yokoldu. Ne bir karadelik ne de bir süpernova. Sadece... Öylece gökyüzünden silindi. Nasa ile iletişimi geçildi universitede profesörlerle teoriler üretilmeye hipotezler hazırlanmaya başladı. Benim için gerçekten heyecan verici bir haftaydı.
Bir hafta boyunca yapılan toplantılar ve tartışmalardan sonra, hiç bir şey bulunamadı. Kimse mantıklı bir açıklama bulamadı. Ve daha sonra başka bir yıldız da aynı davranışı gösterdi. Gerçekten kimse ne olduğunu bilmiyordu. 3 hafta sonra toplamda 398 yıldız kaybolmuştu. Kaybolan yıldız sayısı 2000 i geçtikten sonra japonya rusya ve amerika kafa kafa vermeye karar verdi. Dün sabah plan yapıldı ve bugün 10:45 de, uluslararası bir toplantı yapılacaktı. Şuanda saat 10:30 hala yatağımdayım. Toplantı konusunda ise.. Onlara yardımcı olmak isterdim. Fakat bir önemi olduğunu sanmıyorum. Çünkü şuan saat sabahın 10 buçuğu... Ve dışarısı kapkaranlık. -
20.
+4Buldu.
Hastasının durmadan çığlık atma nedenini buldu.
Suratındaki kocaman yarıktı bu. Yüzünü buruşturarak yarayı inceledi. Yüzündeki etler ayrılmıştı ve baktığın zaman iç taraftaki beyaz renkli yeri görebiliyordun. Neydi o .. Kemik mi? Berbat gözüküyordu. Fakat yaranın hemen kapatılması gerekiyordu. Önce dezenfekte edilmeliydi. Eline spreyi alıp yarın etrafına sıktı.
Oldukça acıtmış olmalıydı dezenfektan, hastanın çığlıkları yükselmişti.
iğnesini aldı ve ayrılmış et parçalarını dikmeye başladı. Hasta başta bağırsa işini bitirdiğinde rahatlamış gözüküyordu. Açıklık kapatılmıştı.
iyi bir şey yaptığını biliyordu. Ona yardım etmişti.
Masada yatan adamsa korkuyordu. Uzandığı yerin yanında duran uzun boylu ve suratı olmayan yaratığı gördü. Yaratık, onun suratında bir yara daha farketmişti. Onu dikmek için hazırlanıyordu. iğneyi gözüne doğru zütürürken adam çığlık atmak istedi.
Fakat atamadı.
Çünkü ağzı dikilmişti. -
-
1.
0Kemik dediği dişleri miymiş aq oha
-
1.
başlık yok! burası bom boş!