komutanla acemi asker diyalogları

kısa dönem erlerinin zorlu geçen birkaç hafta acemi eğitiminden sonra, ertesi gün alay komutanının taburu ziyaret edeceği söylenir. yusuf yusuf atan yusuf uzman bi sakatlık çıkmasın diye akşam içtimasında askerlere ne yapmaları gerektiğini uzun uzun anlatır, uyarır. derken el kaldırıp söz isteyen, günlerdir su yüzü görmemiş askerin biri ile şu diyalog yaşanır:

asker:komutanım yarın bizim banyo günümüzdü, o nooolucak?
yusuf uzman: amunagoyim burda bizim zütümüze kobra kaçmış, sen otzbirin derdindesin! la biz iki saattir ne anlatıyoz, adamın ziki daşşağına denk zütü trampet çalıyor yaa...
(bölük yerlerde)

askerlerin danışmanlık kartı diye bi dalgaları var. bu kartta herhangi bir sağlık problemi , pgibolojik problemi olup olmadığı , daha önceden bir ameliyat veya kaza geçirip geçirmediği soruluyor. ben de takımımdaki askerlerin kartlarını doldururken bir askerle aramda geçen diyalog:

+nerelisin?
-gonyalıyım komutanım.
+ adın soyadın?
-enver kariyer
+ ev adresi?
- bıdı bıdı bıdı kariyer sokak no 4
+ vay demek sizin sokağınız var ha.
- evet gomtanım.
+daha önce geçirdiğin bir kaza var mı ?
- askere gelmeden önce gözüme çimento kaçtı komutanım.
+ hahaha enver nasıl oluyo çimento? peki ağlayınca da gözün beton mu oluyor?

herifin gözüne çimento kaçmış yahu. gece gece hiç güleceğim yoktu.

olay 2009 da hakkari'de yaşanmıştır.
mağara timinde görevli olan dört çavuş sürekli teröristlerle sıcak çatışmada olduklarından kafayı hafiften oynatmıştır. bu mağara timine yeni katılan ve orada burada sürekli benim yedi tane atış birinciliğim var, bilmem neyim var diye havalanan 22 yaşında bir astsubay arkadaş da o dört çavuşu çekirdek kabuklarını yere atıyorlar diye bir masaya oturmuş. emirle çekirdek yediriyor. 'al bir tane, çıtlak, ye, kabuğu kese kağıdına koy' şeklinde. çavuşlar seslerini çıkartmıyorlar bu olaya, şahit olan tim yüzbaşısı da öyle tabi. dört gün sonra operasyona çıkılıyor. operasyon başarılı geçiyor geçmesine ama o astsubay arkadaş silahını bırakıp korkudan kusmaya başlayalı 35 dakika geçmiş. o sırada çavuşlardan biri süper bir cümle kuruyor.
- çok fazla mermi çekirdeği var beyler. bu adam yerde çekirdek gördümü dayanamıyor.

kıdemli kademeli başçavuş aynı zamanda karakol komutanı olan dündar başçavuşla ile er arasında geçen dialog;

-mustafa çay getir oğlum
-emredersiniz komutanım !!!
-emredecem tabi, ricamı edecem lan...

uzman çavuş ile er arasında geçen dialog;

-asker git bahçeyi sula!
-komutanım dışarıda yağmur yagiyo.
-bana karşı mi geliyorsun mk (çat, pat, küt, kafa göz girer.)neymiş asker???
-emredersiniz komutanım!!
-duymadım?
-emredersiniz komutanım!!!
...

boşuna dememişler emir demiri keser diye

alay komutanı karakolu teftişe gelecek, gunler öncesinden her yer pırıl pırıl edilmiş, etraf bal dök yala kıvamında. ben de kantin görevlisiyim. ilaçlamışım kantini, dolapların camları ayna gibi kolaların yazıları bile milimetrik düzgün, her şey mükemmel hatta oda spreyi bile sıkmışım komutanı bekliyorum. o sırada alay komutanı albay gelir, arkasında birlik komutanı binbaşı ve kantinden sorumlu benim komutanım başçavuş.

alay komutanı: nasılsın asker?
ben: hamdolsun komutanım.

o sırada birlik komutanı bıyık altında bana gülümserken, benim başçavuş renkten renge giriyordu. alay komutanı tekrar bana dönerek;

alay komutanı: kısa dönem misin sen?
ben: evet komutanım
alay komutanı: iyi yere vermişler seni bak.
ben: saolun komutanım!

o sırada benim başçavuş yerle yeksan! alay komutanı birliğimizi terkeder ve başçavuşla başbaşa kalırız...

bçvş: olm, koskoca alay komutanına "hamdolsun denir mi lan?" adam ne derse "sol" diceksin, öğretmediler mi lan size acemilikte.

ben: ya komutanım boşluğuma geldi, ne bileyim. ilk kantine girdi adam, heyecanlandım. (bahaneye gel)

netekim güldük geçtik komutanla. bir tak da olmadı açıkcası. ama işin garip yanı, aynı olayı bir uzun dönem er yapaydı yiyeceği köteği aklımdan bile geçirmek istemiyorum.

yaklaşık 30 yıldır astsubay olan komutanımın oğlu üniversite öğrencisi idi ve hiç anlaşamazdı oğlu ile. bir gün komutanıma:
-komutanım şimdi sizin oğlan okulu bitirip asteğmen rütbesini takıp bu odaya gelse ve "odaya bir subay girdi ayağa kalkın" dese ne dersiniz? dedim
-40 yıldır anasını gibiyorum kalkar birdaha giberim bu yaştan sonra dedi.

-oğlum asker, git kantinden bana eti burçak al gel!
-emredersiniz komutanım!
beş dak. sonra asker gelir, komutan;
-nerde kaldın lan?
-komutanım, birlikteki bütün kantinlere baktım. eğitim bıçağı satmıyorlarmış... aynı askere yine komutanı der ki;
asker,git resepsiyona sor bakalım benim için not bırakan olmuş mu?asker geri gelir,
-komutanım sordum rüstem asteğmenim sizin için ot bırakmamış...

yıl 2002. izmir narlıdere istihkam kışlasında bir bölüğe ait garajdaki araçlardan sorumlu başçavuş, 1962 model, man marka bir personel nakil aracını bir askere zimmetlerken yaşanan bir diyalogdur.

-olum bak, bu arabaya iyi bakacaksın.
-emredersiniz komutanım.
-her gün yağını, suyunu kontrol edeceksin.
-emredersiniz komutanım.
-bak, bu arabaya bir şey olursa, seni yağsız s*kerim haberin olsun.
-emredersiniz komutanım.

her ne olursa olsun kimse mayın tarlasına girmeyecek. kaçakçıları görseniz bile... onlar ceylan gibi seke seke geçer karşıya siz ise üçüncü adımınızda havaya uçarsınız. ben malımı bilirim!

+ emredersiniz komutanım

ulan adamlarda babadan oğula geçiyor kaçakçılık. haritaları bile vardır muhtemelen, nerede mayın var neresi temiz bilirler. sanki her gün o arazide koşturuyormuşuz gibi "ben malımı bilirim" diyor adam. şimdi bu insana "tamam sensin" denmez de ne denir? ben söyleyim;

emredersiniz komutanım!

dahili hattan gelen, öğlen yemeğinde (mönüde balık var) ne var sorusu yüzünden yarmış askerin, bir sonraki telefon çalışında ahizenin karşı tarafındaki kişinin bayan astsubay olduğunu kavrayamadan telefonu açar açamaz hışımla 'pantolon balığı var a.q' demesi, bayan astsubayın ise cevaben 'sana o dediğini yedirmeye geliyorum' ültimatomunu vermesi.

not. evet tırstım

kısa dönem subay orduevi çavuşuyum, teğmen benden küçük aynı zamanda kuzenimin alt devresi, feci kanka muhabbetimiz var. subay orduevi olduğu için mutfakta yok yok. gece saat 02.00-03.00 civarı, rutin kontrol yapıyorum. hazır mutfağa girmişken zeytin, peynir, ekmek birşeyler atıştırıyorum, o anda nöbetçi teğmen gelir karnı aç.

+lan olm karnım aç bişiler ayarlasana
-ne hazırlıyım bu saatte ya git yat uyu, vukuat olursa kaldırırım seni
+kanka çok açım ya dayanamıyorum
-hay.. töbe töbe. iyi ne istiyosun?
+köfte atsana ızgaraya.
-lan oha saat 3 olmuş ne köftesi, yapamam köfte möfte, tost yapayım.
+emrediyorum lan köfte yap!

iki günlük kıçı kıytırık bir asker diyoloğudur. şöyle ki;

başıboş dolaşılırken bir komtana yakalanılmış ve amelelik dolu bir sürü fotokopi çekme işi verilmiştir. öyle bir fotokopi silsilesidir ki, safyalar neyim bir karışsa akşama kadar düzelmeyecek bir haldedir. o yüzden çektiğim fotokopileri makinanın çıktı alınan yerinde bırakıyorum sonra düzeltmek üzere. "neyse en azından dersten yırtmışım" diye fotokopi makinasının "çek" tuşuna basarken kendimden geçtiğim bir anda makina durdu. kısa bir "gibtir çekme" telaşından sonra kağıt bittiği anlaşılır ve koşa koşa kağıt almaya gidilir. dönüşte bir bakılır ki bir adet binbaşı fotokopi makinasının başındadır. üzere bir "çeki düzen" verilir, ve komtana "komtanım aman dikkat edin, evraklar karışırsa üsteğmen beni hoplatır" içerikli bir konuşma yapmak üzere kapıyı tıklatılır ve içeri dalınır. olay da şöyle devam eder;

• **(tekmil verdim, sicil numaramı napacaksın it), komtanım benim çektiğim evrakl...
+(sert bir bakış) ne diyon lan, gibtir git
-emredersiniz komutanım (koşarak uzaklaşırken neyi yanlış yaptım diye düşünmedim de değil)

yeni gelen acemi askerlere künyeleri dağıtılmıştır ama bir arkadaşın künyesine bir harf yanlış basılmıştır bu arkadaş komutanın yanına gider

+:acemi asker

-:komutan

+komutanım benim künyeme bir harf yanlış basılmış

-savaşamı gidiyoz pekekent

orduevine giriş yapacak pgibopat, aşırı pinti havacı yarbay hakkında kısım amirinden 'oğlum bak bu adam nefes alsa adisyona yaz, parasını da noksansız çıkış yaparken tahsil et' emrini aldıktan sonra dick tracy misali yarbayı 2 gün boyunca elimde adisyonla takipteyim. çıkış yapacağı saat gelmeden adisyonlarını excelde saat saat detayını da belirterek rapor halinde hazırladım ve yarbay geldiğinde hesabını çıkarttım, miktarı kendisine ilettim(bütün faturalar ile rapor da plastik dosyada elimin altında, arıza çıkarırsa suratına fırlatıcam*). yarbay bir özenle hazırlanmış adisyonları bir beni kesiyor..

+kimsin lan sen
-kusursuz bir tekmil verilir
+çok lan bu para
-komutanım adisyonları kontrol edin isterseniz
+(kısa bir inceleme) ben bunları yemedim, içmedim zart zurt. beni mi gibmeye çalışıyorsun lan sen
-estağfurullah komutanım buyrun ayrıntıları inceleyin(rapor verilir)
+olm kimsin lan sen, ajan mısın, beni mi takip ediyorsun, seni kim koydu buraya
-xxx başçavuşum komutanım
+onun da senin de amk bak davinci
-emredersiniz komutanım
+al şu paraşütü jipe zütür, parayı da al üstünü getir, aferin!

yarbay beni fena sevmiş, kısım amiri ile konuşmuş 250-300 km uzakta diğer bir şehirdeki kendi garnizonuna almak istemiş, lakin askerliğin bitmesine 1 ay falan kalmıştı ve bu sayede yırtmıştım.

şehir dışından orduevine bir tümgeneral gelir, bulunduğumuz şehirde bir tanıdığının oğlunun sünnetine katılacak. salon da dinlenirken emir astsubayına kredi kartını verdi, çocuklardan birini gönder yarım altın alsın gelsin diye talimat verdi. kısım amiri de gözüyle astsubaya hemen beni işaret etti. astsubay çekti beni kenara. kısa bir tekmil-tanışma merasiminden sonra 'davinci bak kart bu şifresi de bu, bu kartın başına herhangi bir talihsizlik gelirse seni anca genelkurmay başkanı kurtarabilir haberin olsun' dedikten sonra kartı verdi.

hemen en yakın kuyumcuya istikamete geçtim. kuyumcu kapatıyordu yalvar yakar açtırdım. işte muhabbet falan askeriz tabi 10 kmden anlaşılıyor, yarım altının fiyatını sordum, pazarlık yaptım(çok pis pazarlık yaparım), kuyumcu çay falan ısmarladı, alelacele içtim. kuyumcuya komutanın çocuğu olduğunu, askerlerin parasıyla ona takmak için yarım altın alacağımızı ama kredi kartından çektireceğimi söyledim(anında yazdım, tabi büyük yalan). kuyumcu asker parası lafını duyunca milli duyguları galeyana geldi ve olmayacak bir indirim yaptı. neyse teşekkür falan girdim nizamiyeden emir astsubayına kartı, altını ve slibi verdim. 15 dakka sonra arkadaş geldi, paşa beni çağırıyor..

(tırsacak bir durum yok ama askeriye belli olmaz bir de paşa yani, yusuf modundayım)
+olm sen bu paraya nasıl aldın bu altını?
-komutanım pazarlık yaptım
+yavrum ben kayseriliyim böyle alışveriş yapamam. tanıdık mı kuyumcu, nasıl aldın söyle bana
durumu izah ettim, yalan söylediğimi tırsa tırsa anlattım, paşa zevkten 444 köşe oldu.
-olm senin gibi bir tabur askerimiz olsun, topa tüfeğe gerek kalmaz. adamın üzerinden donunu alırsın sen

yeter mk isteyen olursa atarım

edit : hikayeleri çalıp buraya yapıştırıyorum 16. kez söyliyişim

@547 düşünüyorum öyle bişi kitap tutarsa parayı kendıme almıyıcam

van'a bağışlıyıcam amk

@548 hepsini okudunmu ki amk ?

@555 knk 8 veya 9 da 3 sayfa daha atarım