1. 76.
    +4
    komutan : evladım sen sivilde ne iş yaparsın ?
    asker : tiyatrocuyum komutanım
    komutan : al şu kazma küreği de bir iş öğren
    asker : emredersiniz komutanım !
    ···
  2. 77.
    +4
    yer - acemi er egitim alayi manisa
    otcu piyadeler koca bir dagi yolmus olmanin verdigi yorgunlukla cimenlere yayilmistirlar, o esnada ordan gecmekte olan acemi astegmen (aa) ve yayilan erler (ye)
    aa- napiyorsunuz ulan orda
    ye- istirahat ediyoruz gomutanim
    aa- kalkin lan ayaga, ayakta istirahat edin,
    yayilan erlerden firlama olani - beygirmiyiz komutanim biz nasil ayakta dinlenelim,
    ye- hahahah
    aa- ?//%&%&
    ···
  3. 78.
    +3
    cemilik bitmiş kısa dönemler olarak yeni bölüğümüzde bölük komutanının karşısına geçilmiş tekmiller verilmiştir.. yan yana sıraya dizilinir. ve komutan tek kişilik şovuna başlar.

    bölük komutanı: (asker 1'e bakarak) imama benziyo lan bu. nereyi bitirdin sen?
    kısa dönem 1: erciyes üniversitesi.
    bk: nurcu musun? süleymancı mı?
    kd 1: süleymancıyım komutanım.
    bk: bak görüyon mu, ulan ben sizi var ya.. neyse sen nereyi bitirdin?
    kd 2: açıköğretim.
    bk: ismini bi daha söyle bakayım.
    kd 2: hasari komutanım.
    bk: o ne demek?
    kd 2: bizim orda bir türbenin ismi komutanım.
    bk: (bana döner) sen nereyi bitirdin?
    kd 3: istanbul üniversitesi iktisat komutanım.
    bk: hah iki imamın yanına bi komünist lazımdı zaten.

    bu laftan sonra askerler ciğerini okuyan komutanın karşısında daha fazla dayanamayıp yarılır.
    ···
  4. 79.
    +4 -1
    askerliğin ilk haftası kamuflajlar biz kısa dönem acemilere daha yeni teslim edilmiştir. herkes beş dakika sonraki içtimaya yetişmek adına zütünü başına geçirirken mutlu adındaki aslen mesleği bilgisayar öğretmenliği olan evli ve bir çocuklu organizmamız can tertibimiz, gömleğin düğmeleri açık botların ipleri yanlardan sarkık pantolonun içine iki tane daha mutlu girebilecek bir pozisyonda başımızda bekleyen halil üsteğmenin yanına yaklaşır o enfes sorusunu havayla temas ettirir:

    -nası komutanım? yakıştı mı?

    hayat durur. sesler kesilir. kafalar o yöne döner. zaman durur adeta.ben o esnada bildiğim tüm arapça duaları latin alfabesi şeklinde zihnimde tercüme ederken halil babanın iç ferahlatan sesi duyulur:

    -eheh yakışmış yakışmış...
    ···
  5. 80.
    +3
    onya personel okulu 321. dönem celebrity'si süleyman gene hikayemizin baş kahramanı. okul komutanımız akşam 5'te sonra 4'erli 5'erli gruplar halinde personel okulu öğrencilerini yanına çağırmakta ve ufak ufak muhabbet etmektedir. burdaki amaç tabiki hem sorunların dinlenmesi, hem de öğrencilere okul komutanımızın bizimle ilgili olduğunu, sorunlarımızı paylaşmaktan sıkıntı çekmememiz gerektiğini hatırlatmaktır.
    tabiki hayatında en üst rütbeli olarak okul komutanını gören çiçeği burnunda asteğmen adayları da çağırıldıkları zaman postallarını boyar, kıyafetine çeki düzen verir, gerekiyrsa ütüler ve jilet gibi kendisi huzuruna çıkıp bir çay içer ve geri dönerlerdi.
    birgün süleyman'ın da dahil olduğu bir grubu yanına çağırıp belki de hayatının hatalarından birini yapmıştı okul komutanımız. komutanın makdıbına çıkarken süleyman arkadaşımızın hali içler acısı: palaska yamuk ve göbek altında çok afedersiniz tam pipinin sağına kaymış, kamuflajında göbek kısmında 2 düğme açık ve içinden beyaz atleti gözükmekte, postallar leş ve kamuflaj üst düğme kopmuş ve ütüsüz. yani içler acısı bir durum.
    komutanın makdıbına çıkma anı:
    hepsi teker teker tekmillerini verirler, komutan yaka numarasına bakar süleymanın, önündeki kağıttan ismini bulup çocukları oturttuktan sonra,
    -çocuklar kusura bakmayın ama, bu ne hal süleyman? amı zütü dağıtmışsın?
    -komutanım işte şimdi biraz kilo var ya biraz ondan, bla bla bla. birkaç bahane daha

    muhabbet başlar, komutan çocuklara gaz vermektedir:
    -hepiniz belli kesimden gelme özenle seçilmiş asteğmen adaylarımızsınız, belli okulda okumuş, iyi aile terbiyesi görmüş.
    süleymanı eliyle göstererek
    -tabi bazi istisnalar olabilir.
    -ama komutanım?!
    ···
  6. 81.
    +3
    usta birliğinde yeni gelmiş kısa dönemlerden bir tanesi vişne likörü yapmak için yemekhaneden periyodik olarak vişneleri toplar. kendi geliştirdiği bir mekanizma ile pet şişeleri ortalarından keserek, pipetler ve biraz iple minik bir uzay mekiği maketi gibi bir mekanizma oluşturur. bir süre fermentasyona bırakır ve bunu bölük kantininin hiç açılmayan dolabına saklar. 7 günde bir tadına bakmak için dolabı açar ve deneriz. günlerden bir gün denetleme amacıyla komutanlar hiç açılmayan dolabı açar.

    o güne kadar hiç öyle bir mekanizma görmeyen tim komutanlarından biri korkuyla nereye kaçacağını şaşırarak şöyle tepki verir :

    - ammuğaaa goyyiim adam bomba yapmış anamızı gibecek ulan, gaççın !

    (ben buna çok güldüm amk :D )
    ···
  7. 82.
    +3
    öz yodanın dairedeki ikinci günü başlamıştır, hanüz katılım işlemleri resmen tamamlanamadığından bilgisayar açamamakta, dünya tatlısı bir hava yüzbaşının odasında çük ebat bir büro-sit koltukta yeni gelin postüründe, boş oturarak vakit öldürmekte yada geçmek bilmeyen vakit onu öldürmektedir.

    -oğlum ne olacak senin bu durum, bir netlik kazansa da rahat etsek, vallahi benim içime dert oldu ha burda. günde 10 saat o koltukta oturuyorsun, bari çık gez, hava al, restoranlarımız güzeldir git birşeyler ye, sigara iç ha?

    -sağolun komutanım da şimdi bu daire başkanının "selaaameet!! asteğmeni getir buanaaaa!" diyesi tutar, burda olmadığımı öğrenince de beni öldürür. böyle beklerim ben.

    yüzbaşı birden yerinden fırlayarak "dikkaaatttt"!!! diye bağırır. öz yoda ne olduğunu anlamadan yerinden fırlar, esas duruşa geçer ve "haymınıjetskim, iti an çomağı hazırla, kesin lavuk girdi odaya" diye düşünür ama kapıya doğru bakmaya korkmaktadır ki o tanıdık ses hönkürer öz yodayı hedef alır.

    -la asteğmen!!! niye boş boş oturuyon sen laaaa!!! iki gündür izliyom bi gibe derman olduğun yok, çalışmayacaksan ne diye geldin olum buraya lan sen!!!

    -(muallaktor ben evde resident evil 4 oynuyodum, kolumdan tutup zorla getirdiniz, yoksa ben ne gelicem lan!!) ehm.. öhm.. ko.. ko.. komutanım malumunuz benim katılım işlemlerim henüz tamamlanmadığından bilgi işlem bana bir kullanıcı ismi ve şifresi tanımlamadı, dolayısıyla çok istememe rağmen iş yapamıyorum.

    - hakan yüzbaşım bu asteğmene no sorsan hep bir bahanesi var, şak diye yapıştırıveriyor, dili uzun!!! ama benim bunları yemediğimi bi anladıver buğa!! neyse bunun gibi kaç tane kazma işe yaramaz herifi adam ettik, bunu da edecez elbet.
    iş yapamıyorsan kitap ta mı okuyamıyon laaaaa!!! niye kitap okumuyon olum sen la heaaa!!!

    -komutanım daireye getirilen kitap, mecmua ve benzeri matbuatın önce sizin incelemenize ve onayınıza tabi olduğunu bildiğimden, değerli vaktinizi benim edebi değer arz etmeyen kitabımı incelemeye ayıramayacağınızı düşündüğümden getiremedim(artık kesin yırttım bugün de:)

    -yalakalık istemez la, sağa mı soracaz vaktimizi işimizi. git hemen bi kitap bul gel la buraya, öğleden sonra çağırıp soru soracam! 2 dakakn var bekliyom... koş laaaa!!!

    can havli ile koşup koridordaki önüme gelen ilk odaya dalarak içerideki iki elemana "abi gözünüzü seviim bana bi kitap bulun, yoksa benim askerliğimi yakacak daire başkanı ya" derim. eleman dediklerim kurmay binbaşı çıkar iyimi!!!

    -mert, yeni asteğmen bize "abi" dediğine göre durum ciddi, belliki bizimki çocuğun aklını almış. hemen yardım edelim diycem de burda kitap ne arasın be oğlum, il halk kütüphanesi değil ki askeri daire.

    -komutanım çok özür dilerim, ben.. ben..

    -şşş taam len sakin ol, anladık, olur öyle. sen bu adamın kurbanı ilk asteğmen değilsin, daha nicelerini söndürdü bu, sadece sana değil bize de 4 senedir neler yaptığını zaten yakında göreceksin. şu olurmu "a.g.i.t. 1997-2007 toplantılarında alınan kararlar, kırmızı ciltli, kitap diye yutturursun.

    -olur olur komutanım, deniyicez artık.

    odaya dönüldüğünde golem gitmiştir..

    -gel oğlum len, gitti o, asayiş berkemal, öğlene kadar rahatsın.

    -işallah komtanım.

    öğleden sonra saat 14:30...

    -sonra şöyle oldu böyle oldu bıy bıy bıy dikkaaaattt!!

    -(yinemi lan yinemi sennnn!!)

    -okudunmu la kitabı!!!

    -okuyorum komutanım, çok değerli bi eser.

    -aferin la!! bak görüyormusun hakan, bu çocuklar sivilde niteliksiz, yavan bir eğitim alıp elimize geliyorlar, 0 dünya görüşü, sıfır kültür. bizim görevimiz bunları sadece asker yapmak değilki, bunları aynı zamanda topluma daha da donanım sahibi, gelişmiş bireyler olarak geri kazandırmak. şimdi misal bu delikanlı, bizim duygularımıza, hasletlerimize sahip olabilir mi? olamaz. e bundan bir subay çıkarmamız dolayısıyla imkansız. e belliki bugüne kadar eline bir tek kitap alıp okumuşluğu da yok belli. baksana eline a.g.i.t. cildi vermişler kitap sanıyor(ay bayılıcam, ay kalbim sıkıştı sen ne pis bir herifmişsin yaaa) niyee?? e kitap görmemişki hayatında. e şimdi buna kitap okumasını tavsiye etsen tutar mı?? tutmaz. e mecbur kalıp emrediyoruz. şimdi bu çocuğa ilk tohumları attık, burdan çıkınca belki bir denere'ye gidecek(d&r diyor) ve bir kitap satın alıp okumaya başlayacak. öyle değil mi laa!!!

    -(ayyy ayyyyy anam bana bir şeyler oluyor, ya ben bu dünyada kime ne kötülük ettimki bu başıma geliyor ühühühühühühü) evet komutanım, ilk işim denereden bir kitap almak olacak.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 83.
    +3
    acemi birliğinde yat içtiması koğuşta alınacak.

    yatakta gazete okuyan er ve sayım yapan nöbetçi subay.

    +oğluuuuummm napıyosun lannn yatakta yarrrrrrrak adam.
    -gazeteye dalmışım komutanım.
    +seni bi giberim yarın o gazeteye manşet olursun, beni okursun erini giben komutan diye, zütttttttttt!!!
    ···
  9. 84.
    +4 -1
    okuyucak varsa yazarım komik lan
    ···
  10. 85.
    +3
    acemilik döneminde, komutanlık saatindeyiz. 5 kademeli bir uzman jandarma bize "ast-üst" hakkında eğitiyor!! bu uzman amca ise askerlikten umudunu kesmiş, tonton bir amca kıvamındadır.

    5kad. uzm.j.çvş : olm sen kalk ast-üst ilişkisini anlat bakalım.
    kısa dönem : şimdi gomutanım bik bik bik bök bök bök... ( gayet güzel anlatır )
    5kad. uzm.j.çvş : siiiiktir len top ( küfürleri hep böyle uzatarak söyler ) o kadar uzatmanın anlamı yok.
    bakın arkadaşlar şimdi size ast-üst ilişkisini tek cümle ile özetliycem. üst asta gibecekmiş gibi, ast üste verecekmiş gibi bakar...
    biz : mavi ekran
    ···
  11. 86.
    +3
    nizamiye uzman çavuşu kısa dönem erlere mesleklerini sorar:

    - sen?
    -müzik öğretmeniyim
    -bi taka yaramaz. sen?
    -polisim.
    -seni yanıma alıcam aynasız. sen?
    -matematik öğretmeniyim.
    -iyi, bizim çocuklara ders veririsin. sen?
    -gayrisabit fikir: avrupa birliği uzmanıyım.
    - wwuaaaayyyy ammına goyayım, o ne lan!!!
    ···
  12. 87.
    +3
    kısa dönem askerler birliklerine yeni teslim olmuşlar, aralarından makine mühendisleri çağırtılmış ve bir seminer mi ne öyle birşeye zorla zütürülmek üzere, levazım takım komutanını beklemeye başlamışlardır.

    bu arada bu makine mühendislerinden bir tanesi de çift anadalla fizik bölümünü de yemiş bitirmiş hatta doktorasını dondurarak askere gelmiş, 30 yaşında, geleceğin bilim adamı adayı, dini bütün de bir arkadaştır. levazım takım komutanı da sonradan daha da detaylı öğrenildiği üzere, bölükteki en taşaklı iki üç komutandan biri olup, uzmanlıktan geçme kıdemli başçavuştur.

    komutan - makine mühendisleri siz misiniz?
    askerler - evet gomutanım biziz.
    k- askerden önce çalıştınız mı? nerelerde çalıştınız?

    askerler sıradan söylemeye başlar...

    a1- işte ben cnc tezgahı satışında çalıştım
    a2- ben yapı denetimde çalıştım

    bu sırada sıra kendisine gelen hocamız ise, piyasada çalışmadığını, almanya'da doktora yaptığını, sadece ders verdiğini asistanlık yaptığını söyler.

    başçavuşumuzun tepkisi gecikmez:

    k- he.. demek bunların hepsi piyasa huursu, sen kerane huursu.
    ···
  13. 88.
    +3
    biz burda canı sıkılan arkadaşlarımız için bişi yapıyoruz adam diyoki neden çalıyon amk benım kendı aklımda hıkaye vardıda benmı yazmadım nankör
    ···
  14. 89.
    +3
    gece 3-5 koğuş nöbetine kalkılmıştır. nöbetin ilk dakkalarıdır, aşağıdan birisi:

    -hamza nerede?
    ben: bilmiyom
    -devriye şoforu hamza nerede?
    ben: bilmiyom abi
    -abi mi?*
    -ne abisi lan deyip kolunu gösterir*
    -*
    uzman: sen kısa dönemmisin
    ben: evet komtanım
    uzman: ehhhh*
    ···
  15. 90.
    +3
    bir hafta falan olmuştu herhalde acemi birliğinde... yokuştan aşağı yürüyordum bölüğe ince ince, baktım arkamdan patır patır birileri koşuyor. iki tane asker. bir de bunların elinde birer elma karavanası var. neyse, durdular yanımda.

    -: kardeş bölüğe mi gidiyorsun?
    madboy: evet.
    -: bizi komutan çağırdı da. şunları sana versek yemekhaneye zütürür müsün?
    madboy: olur.
    -: saol kardeş.
    madboy: rica.

    iki elimde elma karavanası iniyorum yukardan aşağı... biraz yürüdüm öyle, sonra bir ara karavanadan bir elma düştü yere. yuvarlanıyor ince ince yokuş aşağı. ulan dedim, alsam mı almasam mı geri. sonra dedim ulan askeriye burası belli olmaz belki saymışlardır, alayım... bıraktım karavanaları yere gittim elmayı almaya. neyse aldım geri dönüyorum o sıra baktım komutan aracı geliyor, durdum mecburen selam verdim. bir elimde de elma. komutan aracı durdu az ötemde. camdan bir el çıktı bana gel gel yapıyo. gittim. elini uzattı ver o elmayı işareti yaptı. verdim. yaklaştır kafanı işareti yaptı, yaklaştırdım. bir tokat çaktı. sonra dedi ki:

    -: elmanın iyisini kendine mi ayırıyon lan it.

    gittiler sonra.
    ···
  16. 91.
    +5 -2
    tk: tabur komutanı
    p: poseidonv

    tk: sen tarih okumuştun değil mi?
    p: hayır komutanım sanat tarihi okudum. sanat tarihi farklı bir disiplin biz tarihi siyasi değil, sanatsal açıdan bla bla bla.
    tk: aynı şey oğlum işte. benim oğlanın yarın tarih sınavı var. git şimdi iyice öğret dersten geçemezse yarın ben sana öğretirim.
    p: ne kadar çalışacağız komutanım?
    tk: öğrenene kadar.

    içeri girilir komutanın oğluna konular sorulur ve konunun günde 50 savaş 150 anlaşmanın yapıldığı osmanlı'nın çöküş döneminden cumhuriyete kadar olduğu görülünce ömrünüzden 5 yıl silinir. anlatılacak konular bilinmediği için konular çaktırmadan çocuktan önce okunur ve biliyormuş edalarıyla çocuğa anlatılır. çalışmaya başladıktan 20 dk. sonra komutanın kapı arasından (nuri alco'nun temizlik yaparken eteği toplanıp donu gözüken temizlikçiyi izlediği gibi) sizi izlediği fark edilir. komutan görüldüğünü anlayınca içeri girer ve

    tk: oğlum nasıl öğreniyor musun?
    oğlu: öğreniyorum baba.
    tk: iyi öğren oğlum akşam eve gelince ben de soru soracam sana cevaplayamazsan asker abine yarın ben öğreteceğim tarihi (gitti 5 yıl daha)

    bundan sonra geçen 3 - 4 saat içinde konular anlatılır. sorular sorulur çocuk hiçbir soruya doğru düzgün cevap veremedikçe ömür sayacı geri işlemeye devam eder. ertesi gün komutan ha çağırdı ha çağıracak diye 3.5 ata ata kabir azabı gibi geçer. çağırmayınca herhalde çocuk sınavım iyi geçti dedi ondan yırttık ama asıl notlar verilince sıçtık diye takip eden haftalar daha da bir kabir azabıyla geçer. sonunda kimse çağırmaz zaten çağırsa da dövse de haftalardır yaşanan züt korkusundan dayağı hissedecek bir his kalmamıştır artık gariban kısa dönem askerde.
    ···
  17. 92.
    +3
    yerde bir adet faks makinesi ve parçalara ayrılmış bir bilgisayar durmaktadır. komutan oradaki başçavuşa telefon ederek bilgisayarın odasına taşınmasını istemiştir. oradaki başçavuş da kasayı alır ve askere der:

    - oğlum sen de monitorü alıver hadi.
    + emredersiniz komutanım. (asker yerdeki faks makinasını kucaklar)
    - oğlum monitor dedim.
    + (asker tekrar yere bakar karar veremez)
    - oğlum yerde bi televizyon var bak onu al.
    + emredersiniz komutanım. (oh, sonunda der gibi ifadayle)
    ···
  18. 93.
    +3
    hiçbir anlamda büyük beklentileri karşılayamaz bu diyaloglar...

    -senin bölüm ney?
    -işletme komutanım!
    -kimi işletiyon lan?

    -sen ne iş yapıyon?
    -mimarım komutanım...
    -en büyük mimar kim?
    -hmmm...
    -en büyük mimar, mimar sinan...

    -sen necisin?
    -jeoloji mühendisiyim...
    -ne oluyo yani o?
    -işte deprem falan...
    -hııı... bu adam tehlikeli...

    -sen?
    -orman mühendisiyim...
    -ahahahaha! lan ormanın da mühendisi mi olur?
    ···
  19. 94.
    +3
    kısa dönem yazıcı yazıhanede oturuken içeri bir yüzbaşı ve bir albay girer. tabi kısa dönem asker hemen durumu kavrar: denetleme için gelen albaydan başkası değildir bu...

    kısa dönem yazıcımız albaya güzelce selam verir tabii. ama tekmil falan kısa dönemler için şart olmadığından (!) doğrudan sorulara cevap vermeye başlar.

    albay babacan adamdır. denetlemeye değil de muhabbete gelmiştir sanki, geçerken uğradım modundadır. denetçi albay önce 'kısa dönem misin?', 'sen sivilde ne iş yapıyordun?', 'oo ne öğretmenisin?' falan gibi kas gevşetici sorularla ortamı tamamen kulak memesi kıvdıbına getirir. ve arkasından, beyni tamamen uyuşturulmuş olan kısa devre yazıcımıza yazıhanedeki işleyişle ilgili çok kolay sorular sorar:

    albay: yazıhaneye kaçta geliyorsunuz?
    k.d. yazıcı: saat 8de komtanım.
    albay: peki bilgisayardan iyi anlıyor musun?
    k.d. yazıcı: anlarım komtanım.
    albay: görelim bakalım. kapatıp açabilir misin mesela bilgisayarı?
    k.d. yazıcı: (içinden 'lan dalga mı geçiyor' derken) tabi komtanım.
    albay: bi kapat aç öyleyse görelim.
    k.d. yazıcı: emredesiniz komtanım. (bilgisayarı güzelce kapatır, şifreyi girip tekrar açar)
    albay: hmm iyi, tamam.

    albay çıkar, denetlemeden geçilmiştir, oh ne rahattır. ama saniyeler sonra kısa dönem yazıcımızın beyni normal işleyişine dönünce şimşekler de çakmaya başlar. albay bilgisayarı kapatıp açmak gibi basit bir iş sormuş ve o da bir güzel şifreyi yazıp göğsünü gere gere emredilen işi yapmıştır. ama aslında kurallar gereği bilgisayar şifrelerini sadece o yazıhanenin sorumlusu olan komutan (binbaşı) bilmelidir ve doğal olarak denetleme için olumsuz bir durumdur bu (bkz: ne yaptım lan ben). tabii arkasından o sırada fark etmediği albayın yüzündeki alaycı gülümsemeyi bir de arkadaki yüzbaşının yüzünde beliren 'hssktr!' ifadesini hatırlar ve feci aşağılanmışlık hissi bünyeyi kaplar.
    ···
  20. 95.
    +4 -1
    19 mayıs töreni hazırlıkları için bölükte ne kadar asker varsa ankara'ya gitmiş, kalan garibanlarsa nöbet manyağı olmuştur. benim dışımda nöbet tutmayan kimse kalmamıştır binada. görev, akşam yemeğinden sonra "geçmiş olsun, bu adiliği sana nasıl yaptılar" lafları eşliğinde tebliğ edilir: 02.00-03.00 karargah nöbeti!

    söylene söylene, uyuyanları gürültü yaparak taciz ederek 100 metre ötedeki karargahın kapısına ulaşılır. elde, amerikalıların 2. dünya savaşı'nda kullandığı m1 piyade tüfeği vardır. merak edenler er ryan i kurtarmak filminde görebilirler. dön dolaş vakit bir türlü geçmez. karanlıkta birisi yaklaşır, yaklaşır:
    -askeer
    -efendim?
    -kısa dönem misin sen?
    -ehue, evet komutanım!
    -neyse, gel yardım et de şu bahçeyi sulayalım.

    konuştuğum astsubay, o geceki muhabbetin hatırına ileride 3 günlük bir izin kıyağı yapacaktır, ekgib olmasındır.
    ···