/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 13.
    +12 -1
    Saatlerdir bütün enerji ve tabii kaynaklarımı bu işe vermiştim. Artık bilgisayara bakmaktan gözlerim Samsung’un sahibi gibi olmuştu. Samo, Emo ve Big Setenay bütün bildiklerini anlattı. Ayakta yuva kalmıycaktı bu gidişle. Bütün sorunları aştık, artık işin kıçı gözüktü. Gazetemizin her yeri okey, bi tek manşeti ekgibti. Manşet manşet… Belki yarım saat düşündüm. Beynim hiç bu kadar çalışmamıştı. Saçlarım trafik canavarının saçlarına döndü. Ama birkaç kapak Prozac tükettikten sonra buldum! Aha diyerek buldum! Bulur bulmaz kıpkırmızı oldu yüzüm zaten, yangın çıkıcaktı suratımdan. Yarın, “Şeref Mahallesi” diye bi mahalle kalmıycaktı iyi ihtimal. Bu gazete dağıtıldığı an, her evden silah sesi duyucaktık!
    Manşeti açıklamak için Emo’yu bizlere içki sıçkı getirme bahanesiyle atmosferin dışına ittim. Çünkü önüm arkam sobeyken bu haberi açıklayamazdım. Haber Emo’nun annesiyle ilgiliydi! Samo ve Big Setenay’a haberi açtım, ikisinin de kulakları oynadı! Samo, “Senin bu söylediğin abeylegesse ile iştigal” dedi. Bak bak. Kimlerle gazete çıkarıyoruz ya. Bunu mu demek istedi: Abesle iştigal. Big Setenay ise nefesi tükenene kadar hiiiiii çekti, “Bizi vuru…..” dedi.
    Bizim ortamdan uzaklaştırdığımız Emo geri geldi. Annesinin yaptıklarını manşette görmesin, kalp ve damar tıkanıklığı yaşamasın diye Samo’ya hareket çektim, onu tekrar atmosfer dışına itmesi için. Samo beni kastederek “Bu osurdu oğlum, gelin beyler dışarı çıkalım” dedi. Hepsi çıktılar. Beni ve Word 2016’yı yalnız bıraktılar… Bir osuruğun oksijene yedirilmesi süresince yazdım manşeti… Çıktıları alırken kapı baktım oynuyo, “Gelmeyin gelmeyin, bi daha osurdum” dedim. iki osuruğun oksijene yedirilmesi zaman zarfınca çıktıları aldım. inandırıcı olsun diye sahiden bi kere bombaladım. Sonra “Bilgisayarı kapat” dedim. Bitti bu iş. Windows’un “Dın dın duuunnnn” kapanma piyanosuyla birlikte kutlama partimiz de başlamış oldu! Onlar halay çekerken ben gidip taze çıktılarımızın mürekkepleri kendine gelsin diye mandalla balkona astım. Sonuçta korsan mürekkep. içeri bir girdim bunlar kurbane olmuş. Uyumuşlar! Valla benim de canım çekti. Samo ile Big Setenay’ın çaprazına şöyle bi beş dakkalığına uzandım. Öf leş! Kalktım. Cebimden ağız spreyimi çıkarıp bu nefes borusu delinmişlerin ağzına sıktım. Sonra yine uzandım.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 12.
    +13
    Speed takıldım ve bir oturuşta 4 haber çıkardım. Kim kimi aldatıyo olayları, hangisinin karısı hangi tesisatçıyla, hangi tüpçü in, hangi marangoz out filan kendiliğinden geldi. Ne doluymuşum. Emo, “Biz bu gasteyi hangi manyak matbaada bastırıcaz, pardon ama” dedi. işte sana kocaman bi soru işareti! Bunu hiç düşünmemiştim ya. Gece uzun olucaktı. Hiçbirimizin sahte para basan, kaçak kuçuk işler yayınlayan .rospu çocuğu bi matbaacı tanıdığı yoktu. Ani bi kararla gazeteyi minimize edip “A4 boyutunda” basmaya karar verdik. Yazıcıdan! Bildiğin kağıda yani canım. ittifakla kabul edildi. Tekrar bilgisayar başına geçtik.
    ···
    1. 1.
      0
      Devam amk manyağı
      ···
  3. 11.
    +11 -1
    Hayatımıza yeni bir sekme açıyorduk. içimde kelebekler. Yanımdakinin, biz ona “Big Setenay” deriz, çünkü hem şişman hem de adı lanet olsun ki Setenay. Kaynağı “Big City Life” şarkısından geliyo. Neyse işte yanımdaki Big Setenay’ın dizleri akıma kapılmış gibi titriyor, ben bunu fark ettikçe “Titremiyo oğlum ben sallıyom” havası yaratıyordu. P.ç Setenay! Onun yanındaki Emrah da üşüdüğünü bahane edip içerden astronot giysilerini kapıp geleceğini söyledi, daha hala yok. Korku yaptı herhal. Elde kalan öteki eleman Samet de mutsuzluk yapıyodu. Bu şoparlarla “Erotik şerefsiz mahalle gazetesi” çıkarılmazdı. Evet çılgın projem buydu. Bir mahalle gazetesi. Mahallede olan biten aldatmaları, kim kimeyi yazıcaktık. Kıyameti koparmaca. Gömleğimin kollarını sıvayıp üçe katladım. Bunlara fasulye görevler verdim. Bunlardan sadece şerefsiz mahallemizin karılarını aldatan kocaların, kocalarını aldatan karıların vegibalıklarını toplayıp gelmelerini istedim. Samo, “Olduuuu. Soğan halkası da ister misin” dedi. “Bak bu sözünü ‘okunmadı’ olarak işaretliyorum bak” dedim. Ama haklıydı Samo. Vegibalık toplamak, havai fişekler kadar dikkat çekeceğinden küçük bi yazı işleri toplantısı düzenledim ve ani bir kararla “şerefsiz erotik mahalle gazetemizi” fotoğrafsız yapmayı uygun gördük.
    ···
  4. 10.
    0
    Kafam biraz karıştı ama rez
    ···
  5. 9.
    +19 -1
    Teker teker kulaklarına eğilip çılgın projemi aktardım. Fısı fısı fısı. Aktarım tamamlandığında suratlar şok. Yanakları çıkmaz boyayla kırmızıya boyandı! Tükürüğün az geldiği Samet, “Burda mı yapıcaz” dedi etrafın uygunsuzluğunu gözleriyle anlatarak. Bu kez tükürüğüm gerekli birikimi salgılamıştı: “Tühf! Ulan Osmanlı da bi çadırda kuruldu ama şimdi bakın nerde! Şimdi bi yerde değil ama geçmişte bi yerdeydi” diye boşalttım tarih bilgimi. Nasıl olsa depresyon dokunulmazlığım var diye hepsine tükürüp vuruyordum. “Ulan şu dokunulmazlığın bi kalksın ebenin çalıştığı hastaneyi bulmazsak biz” der gibi bakıyolardı. Diğer eleman Emrah, “Vururlar bizi” dedi! “Sadece benim adımı yazıcaz. Size bi şey olmıycak. Ben zaten intiharlıkım” dedim. Emrah, “Ben varım” diye şımardı. Yüzüm ötekilere döndü. Bunlar da zaten ellerindekiler sağ olsun olumsuz bi şey söyleme yetenekleri ortadan kalkmıştı. Ben de elimdeki Prozak’tan bir kapak daha aldım. Kiralık katil gibi bakarak tekrardan “Ben zaten intaar edicem, no problem” dedim ve çılgın proje için evimizin bilgisayarlı odasına geçtik. Ayak baş parmağımla bilgisayarın kasayı açtım. Vuuuuuvvv.
    ···
  6. 8.
    0
    bu ne lan
    ···
  7. 7.
    -2
    Tutarsa çugulayın
    ···
  8. 6.
    0
    Rezerved
    ···
  9. 5.
    0
    Rezerve
    ···
  10. 4.
    0
    Rizört
    ···
  11. 3.
    0
    ne diyib la
    ···
  12. 2.
    -2
    (bkz: eski kalem kanalı uzaylılar hakkında heni video)
    (bkz: ispanyolca çalışıyordum aklıma geldi)
    ···
  13. 1.
    +39 -8
    Arkadaşlar kafadan numara sallama partisi veriyodu. Ben de bu sıralar “Bi kaç yerden alıcaam var, onları da alıyım, intihar edicem” modunda olduğum için beni de çağırdılar.
    Ortam çomolokko. Ev, tabelası olmayan tekel bayi gibi. Ben hayatımda, rüyamda bile içki içmem. Sigara? Allah belasını versin. Nargile? Lan git. Puro? Ejdadını… Purozak? işte orda dur. Bana hemen kıstaslarıma uygun bi şişe Prozak sakinleştiricisi yarattılar. Çember yapıp oturduk. Ne istesem yapıyolar, sağ olsun 2016-2017 depresyon dönemi! Samet önce oyunu anlattı: Ortada bedava dakkası olan bi telefon var, 180 derece döndürülür ve kime geliyosa o kafadan numara sallayıp hoparlörü kökler.
    Başladık. Samet tam çevirdi, daha telefon kendi etrafındaki turunu tamamlamamıştı ki “Kapatın bu oyunu” dedim! Prozak etkisi başlamıştı. Üçüne birer tokat attım! Önümüzde dönüp duran telefona parmağımı bastırdım, kafasından durdurdum.
    “Bi elinizdeki içtiğiniz çılgınlık materyallerine bakın, bi de şu yaptığınıza?” deyip üçünün de suratına birer kez tükürdüm. Sonuncuya pek tükürük kalmadığından ona üflemek gibi bi şey yaptım. Bağırdım: “Var mısınız daha tehlikeli bi oyuna? Bu akşam burda büyük bi prodüksiyon patlatalım mı? Devrim yapalım mı?”...
    ···