1. 1.
    -1
    bence elini ayagini sivazliyordur.. bildigim kadariyla kizlarin bulugu yok..
    ···
  1. 2.
    0
    bin yem atıyo kendince
    ···
  2. 3.
    0
    tavlamak için türlü taklalar attığın... uğrunda eş dost sattığın... saniye aklından çıkarmadığın o ikiyüzelli gram sahibi var ya sevgili kardeşim, sıçıyor biliyor musun? hem de ne sıçmak... evet, benden duymuş gibi olma ama sevgili kardeşim, acı gerçek bu. o da sıçıyor... bu gerçekle yaşamaya ne kadar hazırsın? ya da sevdiğin o kızın tuvaletteki küçük dünyasında neler yaşadığını bilemeden paylaşımınızın gerçeği yansıtacağına, hastalıkta ve sağlıkta, barışta ve savaşta sana evet diyeceği esnada ucu baş vermiş olabilme ihtimalini de göz önünde bulundurarak, bir ömür boyu mutlu olup mutlu edebileceğine inancın tam mı gerçekten? sana kalsa sıçtığı taku yersin biliyorum, neden sana bunları soruyorum ki... sen de haklısın tabi... senin de kendine göre bir dünyan var. sen de ben de çok iyi biliyoruz ki tabiatın gerçeklerinden biri de bu elbette. düşünsene dünyanın süper gücü hilari bile sıçıyor lan, senin kaşarsu'n neden ekgib kalsın. norveçli balıkçılar bile yaptıkları araştırmalarda hep seni haklı çıkartmadılar mı zaten? o yüzden sevgili kardeşim, seçim senin seçimin, doğrular senin doğruların... ben senin gibi bakamadım ama olaya bunu bilesin, yani bu gerçeği kabullenemedim bir türlü! kızların sıçıp sıçmaması konusunda çükümser kaldım tecrübemle sabit olarak... hani tamam sıçsınlar diyorum, onlar da insan netice itibariyle ama sıçmak var, sıçmak var... mizaçlarına uygun bir tavırla halletsinler şu meseleyi istiyorum. benim yaşadığım feraye sendromunu sen de yaşamayasın diye farkındalık yaratmaya çalışıyorum sende. ha, feraye mi? tanımıyorsun değil mi sen onu, doğru sana hiç anlatmaya fırsatım olmadı ki... feraye... feraye'm! dünyalar güzeli, mankenler mankeni, bir içim suyum, ilk görüşte çarpıldığım, çaksam sezonu kapatırım dediğim feraye'm... barda tanıdım ben feraye'yi. öyle güzel, öyle verimkar bi elektrik alıyordum ki, gözlerimi alamıyordum bir an olsun üzerinden... bar ortdıbının pervasızlığını, flaşörün deli gibi çakmasını ve adamdaki yan etkilerini sen de bilirsin. alemin cezalandırıcısı zannedersin bir anda kendini... ve bir prensesin olur, onun içindir o bütün bir uçtan diğer uca deli böbrek misali attığın voltaların. velhasıl kelam, gözümü kararttığım bir anda 69 model şevrole impala bakışlarımla kitlendim hedefime, voltamı sonlandırdım o narin bileklerinin başladığı yerde. artık feraye'm ve ben dünya evine girebilecek kadar yakındık birbirimize. geriye bir tek takılardan ne kadar yolumuzu buluruzu konuşmak kalıyordu ki, o saniyeden sonra artık kaçırır mı babasayfa çocuğu¦ tabi ki hayır. gerekeni yaptım. elim belinde tuttum yolu... kapıdan girer girmez ürkütmek istemedim nazlı ceylanımı, kendi ellerimle yaptım kahvesini, oturduk diz dize, çekirdek bir ailenin rahatça hayatını idame ettirebileceği büyüklükteki odanın orta yerinde, öylece gözlerimizi ayırmadan, sanki yıllardır aradığımız aşkı bulmuşçasına birbirimize şuursuzca bakarak... gecenin ilerleyen dakikalarında ise göz temasını kaybedecek kadar yakındım artık ferayem'in anjelina dudaklarına ve dayanamadım, ateşledim tam üç gün sürecek olan bafili yalnızlıkların fitilini! dakikalar saatleri, saatler günleri kovalıyor, ben ve en güzelim yataktan neredeyse hiç çıkmıyor, deliler gibi sevişiyorduk. çalışılacak olan derslere çalışmayacak kadar cesur, ama odada istatistikleri alt üst edecek kadar aşk çocuğuydum. her şey iyi güzeldi ama yolunda gitmeyen, kafamı kurcalayan bir şeyler vardı sanki ikinci günün sonunda. feraye'm tuvaletin yolunu bile sormuyor, kısmi temizliğini kolonyağlı mendille yapıyordu her defasında umarsız bir şekilde. bu durum da doğal olarak bende belirsizliğe sebebiyet vermeye başlıyordu yavaş yavaş ama büyü bozulmasın diye de sesli düşünmekten korkuyordum. sonunda beklediğim hamle üçüncü günün ilk ışıklarında geldi feraye'mden. ''lavabo nerede bi'tanem?dedi. gösterdim çiçeğime yerini, mutlu oldu. uzun zaman oldu gibi der gibiydi gözleri, daldı banyonun kapısından içeri o çıplak bedenindeki lila sütyeni ile... ben ise hayatının kadınını bulmuşluğumun zafer sarhoşluğu ile uzanıyorum yatakta öylece, içim geçmiş bir şekilde, ta ki yarım saat sonra gelenhayatııım... sesiyle irkilene kadar. sese doğru fırladım oktan çıkmış yay gibiefendim bitanem?dedim.şey yadedi.poşet gibi bi'şey verir misin canım?dedi. tamam. dedim. gittim getirdim fikrimin ince gülünün poşetini. meraklı bakışlarım karşısında kayıtsız kalamadı. saçlarımı lavaboya atmak istemedim de, tıkanır belki dedim. dedi. i̇şkilim tavan yaptı bu cümleden sonra. yarım saattir banyodasın, ne bir damla su sesi gelmiş, ne içeride bir damla buhar? neyin saçı bu şimdi dedim içimden kendi kendime... ayrılmadım kapının önünden, gider gibi yaptım, gitmedim. feraye'm poşeti alır almaz geri döndü kapıyı çarparak. ama hesap edemediği bir şey vardı. banyonun kapısı hızlı kapatılınca dili yuvasından fırlıyor ve tekrar açılıyordu. ferayem işte bu noktada kapının azizliğine uğruyordu. meraklı ve hayran sağ gözüm dalıveriyordu ardından feraye'min, kapının aralık kalan ince çizgisinden içeriye doğru. aceleyle geçirdi koluna verdiğim tansaş poşetini... bir hışımla çamaşır makinesinin üzerinde kalan tornavidayı aldı vee; o da ne?! sıçmış benim feraye'm! sıçsa gene iyi. tıkamış tuvaleti! kol gibi bırakmış yavruyu alafrangaya, görünen kısmı görünmeyenin teminatı. namluda sıkışmış torpidodan beter... başladı tornavida darbeleriyle iceberg'in görünen kısmını yıpratmaya... kurcaladıkça kurcalıyor, ımph ımph diye nefeslenerek kolunu giderin derinliklerine doğru sokuyordu. sanki yüreğime sokuyordu o tornavidalı kolunu hunharca... n'oluyo lan bile diyemedim. o gücü bulamadım kendimde... banyonun duvarına sırtımı dayadım, yığıldım yere oturur vaziyette... kolay değildi bu benim için az önce tanıklık ettiğim sahne. ömrümün sahibi feraye'm! hani sıçsa bile ne bileyim, balık yemi gibi renkli renkli ufak tanecikler bırakıyordur belki diye düşündüğüm kız! içerde sıçmış, tıkamış tuvaleti bir güzel, takuyla oynuyor üstüne bir de! yıkıldım... yarım kaldım... açeydim kollarımı, geçeydim karşısına, duteydim kolundan feraye sıçma! diyeydim, sıçmaa!. aklımda gülüşün, gözlerimde hayalin... neden sıçtın ki feraye? öylece kalbimin orta yerine...
    Tümünü Göster
    ···