1. 1.
    +20
    kuran-ı kerim
    allah var
    ···
  2. 2.
    +14 -1
    incil
    yine allah var
    ···
  3. 3.
    +12
    @7 o nasıl özet lan bin ? ben okudum kitap daha kısa
    ···
  4. 4.
    +6 -4
    elif şafak - iskender

    ingiltere'de yaşayan kürt ailesinin mensubu olan iskender, annesini başka bir ecnebi adamla görür. gel zaman git zaman annesi yerine ona ikizi gibi benzeyen cemile teyzesini bıçaklayıp, öldürdüğünü hapisten çıktıktan sonra öğrenecektir.
    ···
  5. 5.
    +6 -2
    khaled hosseini - uçurtma avcısı

    afganistan'da zengin bini olan emir'in, evde çalışan hizmetlinin oğlu hasanla birlikte uçurtma yarışlarına girerler. son uçurtmayı da düşürdükten sonra hasan uçurtmanın peşine takılır. ücra bir köşede hasımları tarafından arkadan çatır çatır tecavüze uğrar hasan (emir korkusundan müdahale edememiştir. tırsak bin!). zengin bini olan emir, bu utançla kafayı sıyırmak üzereyken bu durumdan kurtulmanın yolu olarak hasan ve hizmetli babasını kovdurmak olduğuna karar verir. hasan'ın yatagına saatini saklar ve babasına saatim çalındı diye isyan eder emir. saati çalmadığı halde suçu kabul eden hasan ve topal babası gururlarından evi terkeder. emir ve babası da işgal dolayısıyla amerika'ya gider. emir evlenir, babası ölür. babasının en yakın arkadaşı onu afganistan'a hasta olduğunu söyleyerek çağırır.
    emir tekrar afganistan'a gider ve hasan'ın aslında kardeşi olduğunu ve öldüğünü öğrenir. hasan'ın oğlunu bulmak üzere taliban'la temasa geçer ve kardeşinin oğlunu kurtarıp, amerika'ya dönerler.
    ···
  6. 6.
    +5
    okumadım
    ···
  7. 7.
    +3 -1
    insanlığa lanet

    serkan bini yakınıyor birşeylerden işte okumayın bile
    şaka lan okuyun iyi yazmışlar amk
    ···
  8. 8.
    +3 -1
    gösteri peygamberi
    deneme deneme bir,iki, üç.
    ···
  9. 9.
    +2
    hakan günday - kinyas ve kayra

    bu adamlar evlerinden ergen bahaneleriyle kaçmışlar afrikaya. her karıyla yatıyolar, uyuşturucu taşıyolar, silah kaçırıyolar, domuz gibi içiyolar, amaçları zihinlerini öldürmek. zihinleri ölünce bedenleri yaşayacak ama hiç bişey hatırlamayacaklar. kinyas reyiz kayraya gibtir çekip gidiyo. kayra zihnini öldürmekte kararlı. bu yüzden kendi bedenine zihni öldükten sonra bakacak birini buluyo. bulduğu 17 yaşında bi fahişe(afrikadalar amk ne olacak tabii). bu kız aşık oluyo kayraya ama söz veriyo bedenine bakmaya. sonunda kayra zihnini öldürüyo. kinyas ise bu yolun tam tersine gidiyo terk ettiği ailesine geri dönüyo. manita yapıyo kendine işinin, eşinin, aşının adamı oluyo. sonra kitap bitiyo.

    ---ÖZETiN DE ÖZETi---
    zihnini öldürmek insana belki güzel bi düşünce gelebilir ama kayranın zihni öldükten sonra kinyas bu hayatta olabilecek bütün güzellikleri sizin yüzünüze vuruyo. ne zihin ölümü diyo hakan reyiz.
    ···
  10. 10.
    +1 -1
    empati
    valentinus jill aqm cinsiyet deiştirmiş
    ···
  11. 11.
    +2
    aylak adam-yusuf atılgan
    gerçek aşkın peşinde, zamanının çoğunu sokakta geçiren, paltosunun yakaları kalkık, elinde sigarasıyla dolaşan 'o' nu bulmaya çalışan bir adam.

    --spoiler--
    Bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. Kadınlar da böyleydi. Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu.
    --spoiler--

    --spoiler--
    kitabın son cümlesi ağır spoiler
    Sustu. Konuşmak lüzumsuzdu. Bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. Biliyordu;​ anlamazlardı
    --spoiler--
    ···
  12. 12.
    +2
    sabahattin ali-kürk mantolu madonna

    adam içine kapanık, almanyada bi kadına çok feci aşık oluyo sonra babası ölüyo memlekete dönüyo kadınla haberleşemiyo türkiyede evleniyo 10-15 sene ot gibi yaşıyo sonra bi gün almanyada bıraktığı kadının akrabasını görüyo yanındada kendi kızı var anasıda ölmüş bu ağır yük altında zatüre oluyo ölüyo ... kitap ağlatır bilginize
    ···
  13. 13.
    +1 -1
    delikanlılık- aynalı tahir i izleyin beyler
    ···
  14. 14.
    +2
    cin ali

    --spoiler--

    ali topu at!

    --spoiler--
    ···
  15. 15.
    +1 -1
    da vinci nin şifresi : 1 2 3 4
    ···
  16. 16.
    +2
    oblomov

    adam uyuyor aq
    ···
  17. 17.
    +1
    incil

    başrol sonunda ölüyo
    ···
  18. 18.
    -1
    kavgam - yahudilerin amk
    ···
  19. 19.
    -1
    ömer seyfettin - kaşağı

    Annesi, istanbul'a gittiği için kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi Hasan'la artık Dadaruh'un yanından hiç ayrılmaz. Bu, babasının seyisi, yaşlı bir adamdır. En sevdikleri şey atlardır. Dadaruh'la birlikte onları suya zütürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok zevklidir. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eğlenceli bir oyundan daha çok hoşlarına gider. Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı... tık... tıkı... tık... tıpkı bir saat gibi... yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacağım! diye tutturur.
    O vakit Dadaruh, onu Tosun'un sırtına koyar, eline kaşağıyı verir,
    - Hadi yap! Der.
    Bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı.
    Her sabah ahıra gelir gelmez,
    - Dadaruh, tımarı ben yapacağım, der.Ama adam izin vermez ancak boyu at kadar olunca yapabileceğini söyler. Boyu atın karnına bile varmıyordu. Oysa en keyifli, en eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının düzenli tıkırtısı Tosun'un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh, "Höyt.." diye sağrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara başlardı.Bir gün yalnız başına kalır. Hasan'la Dadaruh dere kenarına inmişlerdi. içimde bir tımar etmek hırsı uyanır. Kaşağıyı arar, bulamaz. Annesinin bir hafta önce istanbul'dan gönderdiği armağanlar içinden çıkan fakfon kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen alıp, Tosun'un yanına koşar, karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz.
    - Sanırım acıtıyor? Diye düşünür.
    Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister. On adım ilerdeki çeşmeye koşar. Kaşağıyı yalağın taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar. istanbul'dan gelen, üstelik Dadaruh'un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar. Sonra yalağın içine atar. Babası çeşmeye bakarken, yalağın içinde kırılmış kaşağıyı görür; Dadaruh'a yanına çağırınca çok korkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorar. Dadaruh,
    - Bilmiyorum, der.
    Babasının gözleri ona döner, daha bir şey sormadan, çocuk kaşağıyı kardeşi Hasan’ın kırdığını söyler. “Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalağın taşında ezdi” der.
    Babası Hasan’I çağırır.
    -Bu kaşağıyı niye kırdın? diye sorar.
    Hasan, Dadaruh'un elinde duran alete şaşkın şaşkın baktıp, sarı saçlı başını sarsarak,
    - Ben kırmadım, der.
    - Doğru söyle, darılmayacağım. Yalan çok kötüdür, der babası. Hasan inkârda direnir. Baba öfkelenir. Üzerine yürür "Utanmaz yalancı" diye yüzüne bir tokat indirir.
    - zütür bunu eve; sakın bunu bir daha buraya sokma. Hep Pervin'le otursun! diye haykırır.
    Artık ahırda hep yalnız oynar. Hasan eve hapsedilir. Annesi geldikten sonra da bağışlanmaz. Annesi onun iftira atabileceğine hiç ihtimal vermez.
    Ertesi yıl anne, yazın gene istanbul'a gider. Hasan'a ahır hâlâ yasaktır. Bir gün birdenbire hastalandı. Doktor "Kuşpalazı" der. Babası yatağın başucundan hiç ayrılmaz. Hizmetçi kardeşinin öleceğini söyler ve çocuk ağlamaya başlar. Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz Hasan'ın hayali gözünün önüne gelir "iftiracı! iftiracı!" diye karşısında ağlar. Pervin'i uyandırır. Hasan'ın yanına gitmek istediğini ve babasına bir şey söylemek istediğini söyler. Yarın söylersin, der. Sabaha kadar gene gözlerini kapayamaz. Hava henüz ağarırken Pervin'i uyandırır.Ama zavallı suçsuz kardeşi, o gece ölmüştürAnnesi, istanbul'a gittiği için kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi Hasan'la artık Dadaruh'un yanından hiç ayrılmaz. Bu, babasının seyisi, yaşlı bir adamdır. En sevdikleri şey atlardır. Dadaruh'la birlikte onları suya zütürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok zevklidir. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eğlenceli bir oyundan daha çok hoşlarına gider. Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı... tık... tıkı... tık... tıpkı bir saat gibi... yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacağım! diye tutturur.
    O vakit Dadaruh, onu Tosun'un sırtına koyar, eline kaşağıyı verir,
    - Hadi yap! Der.
    Bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı.
    Her sabah ahıra gelir gelmez,
    - Dadaruh, tımarı ben yapacağım, der.Ama adam izin vermez ancak boyu at kadar olunca yapabileceğini söyler. Boyu atın karnına bile varmıyordu. Oysa en keyifli, en eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının düzenli tıkırtısı Tosun'un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh, "Höyt.." diye sağrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara başlardı.Bir gün yalnız başına kalır. Hasan'la Dadaruh dere kenarına inmişlerdi. içimde bir tımar etmek hırsı uyanır. Kaşağıyı arar, bulamaz. Annesinin bir hafta önce istanbul'dan gönderdiği armağanlar içinden çıkan fakfon kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen alıp, Tosun'un yanına koşar, karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz.
    - Sanırım acıtıyor? Diye düşünür.
    Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister. On adım ilerdeki çeşmeye koşar. Kaşağıyı yalağın taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar. istanbul'dan gelen, üstelik Dadaruh'un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar. Sonra yalağın içine atar. Babası çeşmeye bakarken, yalağın içinde kırılmış kaşağıyı görür; Dadaruh'a yanına çağırınca çok korkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorar. Dadaruh,
    - Bilmiyorum, der.
    Babasının gözleri ona döner, daha bir şey sormadan, çocuk kaşağıyı kardeşi Hasan’ın kırdığını söyler. “Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalağın taşında ezdi” der.
    Babası Hasan’I çağırır.
    -Bu kaşağıyı niye kırdın? diye sorar.
    Hasan, Dadaruh'un elinde duran alete şaşkın şaşkın baktıp, sarı saçlı başını sarsarak,
    - Ben kırmadım, der.
    - Doğru söyle, darılmayacağım. Yalan çok kötüdür, der babası. Hasan inkârda direnir. Baba öfkelenir. Üzerine yürür "Utanmaz yalancı" diye yüzüne bir tokat indirir.
    - zütür bunu eve; sakın bunu bir daha buraya sokma. Hep Pervin'le otursun! diye haykırır.
    Artık ahırda hep yalnız oynar. Hasan eve hapsedilir. Annesi geldikten sonra da bağışlanmaz. Annesi onun iftira atabileceğine hiç ihtimal vermez.
    Ertesi yıl anne, yazın gene istanbul'a gider. Hasan'a ahır hâlâ yasaktır. Bir gün birdenbire hastalandı. Doktor "Kuşpalazı" der. Babası yatağın başucundan hiç ayrılmaz. Hizmetçi kardeşinin öleceğini söyler ve çocuk ağlamaya başlar. Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz Hasan'ın hayali gözünün önüne gelir "iftiracı! iftiracı!" diye karşısında ağlar. Pervin'i uyandırır. Hasan'ın yanına gitmek istediğini ve babasına bir şey söylemek istediğini söyler. Yarın söylersin, der. Sabaha kadar gene gözlerini kapayamaz. Hava henüz ağarırken Pervin'i uyandırır.Ama zavallı suçsuz kardeşi, o gece ölmüştür

    özet:Kardeşine iftira atıp, onun ölümünden sonra vicdan acabıyla yanıp tutuşan bir çocuğun dramı anlatılmaktadır
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +1
    orhan pamuk-masumiyet müzesi
    bi tane liseliyi gibiyo kız bunu terkedince o amın hasretiyle yanıyo
    ···