kibritçi kızın asıl hikayesi

beyoğlu sokaklarında noel'in ilk karlarının yağmasıyla kibritçi kız eline aldığı karton kutuda birinci ve samsun sigaralarını adeta kabız olmuş gibi satamamanın acısını yaşıyordu. başına taktığı, üstünde peace işaretleri olan tülbentini daha da sıktı, zütünü donmak üzereyken soğuk kaldırım taşından kaldırdı.
saatler saatleri kovaladı, eli yüzü morarmaya başlayan kibritçi büyük bir azimle sigaralarını satmaya çalışıyordu. kaçak sigara satmak gibi karlı bir yol varken, malak gibi yerli kok kömürü sigaralarından satması onun suçu muydu? rakı, şarap içmekten erkekn yaşlanıp, züt kılları kadayıf olmuş şerefsiz bir babası, gündelikçi ve ortam huursu olmuş bir anası vardı. e haliyle sigaralarını da en ucuz ve dandiğinden alıp, sürümden kazanmaya çalışıyordu kibritçi...

bu gece de az biraz kazanamazsa geceyi bulduğu herhangi bir murat 131'inaltında geçirecekti.

her zamanki gibi güzergahını gül pavyona ayarladı.

girişteki izbandut gibi iki herif tarafından gibilmenin ona neler kazandıracağını düşündü. nasıl olsa anası da huurydu. huurnun doğuracağı huur değil miydi zaten?

onlara doğru yaklaştı, sigara paketlerinin birini mikrofon gibi tuttu, eteğinin uçlarını kıvırdı.
uzaklarda aramaaağ
çünkü seğn içimdesssiğn
taht kurmuşsun kalbimeğğ
en güzel yerimdesiğnn

o sırada oradan geçmekte olan pavyon sahibi alparslan a.k.a apo, kibritçinin sesine hayran kaldı.

-bak kızım, seni ilk önce pavyonlar ceylanı, sonra da adım adım pavyonlar kraliçesi yapıcam. paraya para demeyeceksin. ananı babanı unut. bundan sonra benim yatağımda uyanacaksın.

kibritçi:
-şu iki izbanduttan daha bi uzun boylu olanını da alsak?

patron da durur mu:
- o benim müdavimimdir zaten. ama gibmez. sana strafordan bi alet kestiririz. olmadı patlıcan, hıyar falan kullanırız..

pavyoncular kralı apo, kibritçiyi ilk önce elden geçirmeliydi. ona pavyonlar aleminin en büyük şan hocası bayramiye'yi tuttu.
bayramiye'yle olan ilk dersinde sahnede nasıl kıvırtacağını, seyirciyle gerektiğinde nasıl laf dalaşına gireceğini, hatta saç yolmanın inceliklerini öğrendi. ses bakımından hiç bir sorun yoktu.
en önemlisi de, ona bir sahne ismi bulmaktı...

gecede 50 marka kesen okşan, ona yeni ismini buldu.

gülşase, gülşase turunçkapı!

(hikayenin bundan sonrası, gülşase turunçkapı'nın tuhaf hikayesini anlatmaktadır)

gülşase, ilk gibiş törenine yetişmek için aponun hediyesi olan tutku ipli'sini giydi. üstüne naylon geceliğini attı. belirtilen otel odasından girdi.

izbandut bodyguard ve apo fütursuzca gibişiyorlardı. apo arkasındaydı izbandutun. gülşaseyi farkeden apo, onu karşılamak için elinde kolonyayla kapıya doğru koşmaya başladı.

gülşase apo'nun şen şakrak çocuklar gibi seken yannanından gözlerini alamadı. en azından annesinin ona huur olmadan önce pamukla doldurarak diktiği zürafa kadar vardı.

izbandut'un ise aksine, pilma kumanda pillerinden biraz daha hacimli bir yannanı vardı.

gülşase, apo'nun emin önünden yaptırttığı strafordan yapılma yannanı am deliğinden içeri soktu. öyle bir yapıda yapılmıştı ki ,girdikten sonra çıkması için amı aralamak ve öyle çıkartmak gerekiyordu.

izbandut'u gibmeye başladı.bu teknoloji harikası sayesinde, kendisi de biraz olsun zevk alabiliyordu.

birden, apo onu kendisine doğru çekti ve devasa yannanını gülşasenin pembe amından içeri soktu.

gülşase birden gözlerini açtı, bir hastane odasında, diyaliz makinesine bağlı olarak yaşıyordu.
apo'nun soktuğu yannan önce bağırsaklarını delmiş, sonra da bgöbreklerinden ikisinin de sürtünme sonucu parçalanmasını sağlamıştı.

gülşase ilk olarak kendi, rezil ismini sildirtti.

(hikayenin bu kısmı, kibritçi kızın ibretlik hikayesine geri dönüş yapmaktadır)

hastane masraflarını ödeyemediği için zütüne bir tekme atılarak yollandı kibritçi. büyük bir şans eseri sigaraları hala yanındaydı.

giberim böyle hayatı diyerek, bir çöp konteynrına yaslandı. ilk paketi açıp kibritiyle bir sigara yaktı. ohh, keyfine diyecek yoktu huurnun.

aralıksız, 12 paket sigaranın tamdıbını, arka arkaya içti. gözünün önünden onu kucağında hoplatan, zıplatan babası geçti. böyle bir şeyin ancak filmlerde olmasını dileyerek gibtiri çekti ona.
öbür hayalinde anası ona noel günü yılbaşı ağacının kenarında, ona aldığı ankaralı turgut kasetini büyük bir minnetle gösteriyordu.

bu hayalde bir yanlışlık var deyip movie maker'dan ankaralı turgut kısmını silip araya, paskalya tavşanlı bir kısım ekledi. avrupalısınız ya, hıadıbınaa..

sonra üniversiteden mezun olduğu geceyi gördü. gibiş mikiş partileri, ona zorla bira içirmeye çalışan kaslı herifler falan.

bunların hepsini ileri sardı. aray cem karaca'nın tamirci çırağı'nı koydu. son sigarasını da tek nefeste bitirdi.

o gece gökten bir yıldız kaydı. mekgiba semalarına düşüp amerika kıtasını yoketti. ertesi sabah polisler bunun hararetiyle falan kibritçiyi buldular. üstünde sadece hastane önlüğü olan ,sigara izmaritlerinden kendine kilim örmüş kibritçiydi bu. bir eliyli nah çekerken ,diğer eliyle kaderim yazdığı bir kağıt parçasını sımsıkı tutuyordu.

ölüm sebebini bulmak için ceset patolojist jan garavaglia'ya zütürüldü.

akciğer kömürleşmesi ve betonarmeleşmesi yüzünden 6 günde öldüğü anlaşıldı.

6 gün boyunca farkedilmemiş olması, huur çocukluğunun tam adıydı.

saat başı huurlar gördüm sayın okuyucu. amı zütü dağılmış, kangren olmuş huurlar... tehlikeli huurlar değildi bunlar. tehlikeli huurlar kravat takıyordu, pahalı arabalara biniyorlardı, saçları biryantinliydi, fönlüydü... en büyük huurların onlar olduğunu işte o an anladım...

o gece bir yıldız kaydı...

-fin-

fikir belirtirseniz sevinirim binler. doğaçlama çıktı maalesef.