-
101.
+5Deniz Baykal ve Fetullah Gülen akraba olsalar ve herhangi bir bayramda denk gelseler,
Fetullah gülen Deniz Baykalın elini öpmek durumunda kalırdı.
inanması zor ama Deniz Baykal fetullah gülenden 3 yaş büyük -
102.
+3hepinizi kucaklıyorum
-
103.
+5kim la bunlar
-
104.
+1burdakilerin hepsi bin miş doğrumu binler ?
-
105.
+1@25 iyi dinle panpa
1986 yılında repuclic of turkey'de ilk susam sokağının yayınlandığı sırada osmanlıcayı yaşatma ve koruma derneği'nin tüm dünyadan sonra türkiye'de de bir kermit furyasından korkmuş ve 1988 resmi gazetesinde osman fikri cemil bey tarafından yayınlanan gelişen popüler kültür ve vaka i kermit adlı makalesinde sistemin ve düzenin bir oyuncağı olan televizyonun gelecek nesilleri köleleştireceğini ve cahil bir nesil oluşacağını belirtmiştir. makalenin yayınlandığı dönemde osman fikri cemil bey büyük eleştiriler almış ve osmanlıcayı yaşatma ve koruma derneği anayasanın 1345. maddesinin b bendinde belirtilen sistemi eleştri yasağı fıkrası gereğince kapatılmış ve yöneticileri ev hapsine mahkum edilmiştir.
bu yapılan ağır müdahale sonucunda yeraltına inen osmanlıcayı yaşatma ve koruma derneği illegal bir örgüt olarak işlevini ve amacını yaşatmaya çalışmıştır. 2010 büyük ankara su buhranın da yaşanan susuzluk ve giderlerin bozuk çalışması sebebi ile örgüt kendini feshetmiştir...
özet geçicek olur isek osman fikri cemil beye saygımdan bu nicki aldım...
not: ilginiz ve alakanıza özelliklede sabrınıza teşekkür eder bu açıklamanın yeterli olacağına inanıyorum
sevgiler vakaikermit -
106.
+3
-
107.
+3Barbar akınlarıTümünü Göster
Vikipedi, özgür angiblopedi
Barbar akınları, "Barbarlar" toplulukların, devletlere ya da şehir devletlerine düzenledikleri saldırılara verilen addır. Burada barbar kavramı, günlük kullanımdaki anlamından farklı bir bağlamda kullanılır.
Yunanca barbaros sözcüğünden gelen bu kavramı ilk kullananlar Eski Yunanlılardı. Barbar, Romalıları da içine alan bütün Helen olmayanlara verdikleri addı. Daha sonra Romalılar da kavramı, "uygar" olarak tanımladıkları, kültürel ve ekonomik olarak Roma ve Yunan etkisi dışında kalan topluluklar için kullandılar.
Zamanla bu toplumlara yükledikleri yıkıcı, vahşi tutumlar nedeniyle barbar kavramı olumsuz bir anlam alarak pek çok dile yerleşmiştir.
Bugün kullanıldığı şekliyle barbar topluluklar, çoğunlukla göçebe-sürücü topluluklardır. Kabile düzeninin hakim olduğu, toplumsal tabakalaşmanın, sınıfların olmadığı toplumlardır. Toplum içi ve başka topluluklarla olan ticari ilişkiler kurumsallaşmamıştır, geçimini ticaretle sağlayan bir zümre yoktur ve ticaret, ağırlıkla takas yöntemiyle sürdürülür. Yine bugün kullanıldığı şekliyle "Uygar" toplumlar ise, Eski Yunan, Roma imparatorluğu, Miken, Minos gibi toplumlardır. Gelişmiş bir işbölümünün ve toplumsal tabakalaşmanın -zanaatkarlar, tüccarlar, köleler, büyük toprak sahibi anlamında soylular- şekillendiği toplumlardır.
Tarihsel Süreçlerin Dinamiği Olarak Barbar Akınları [değiştir]
Belirli bir gelişmişlik düzeyindeki bir devlet ya da kent devleti, "barbar" akınları sonucunda yıkıldığında tarihsel süreç üç farklı şekilde gelişir.
Yıkılan uygarlığın kültürel, sanatsal, bilimsel ve teknik düzeyi, yeni toplumda artık gözlenmez. Uygarlık, tam anlamıyla sönmüştür. Genellikle yüzyıllar süren, tarihçilerin Karanlık Çağ olarak tanımladıkları bir dönem yaşanır.
Yıkılan uygarlığın yerine daha gelişkin ve gelişmeye eğilimli bir uygarlık ortaya çıkar ve gelişmesini sürdürür.
Yıkılan uygarlığın yerine yepyeni, orijinal bir uygarlık gelişmeye başlar.
Bir uygarlığın "barbar" akınları sonucunda yıkılmasıyla tarihsel sürecin ne yönde süreceği, bu yıkılışta birincil rol oynayan "barbar" topluluğun gelişmişlik düzeyi tarafından belirlenir. istilacı topluluğun gelişmişlik düzeyi göçebe-sürücü bir toplum düzeyinde ise bir karanlık çağ yaşanır. Dor istilası sonrasında Antik Yunanistan'da olduğu gibi. istilacı topluluğun gelişmişlik düzeyi, göçebe-sürücü durumunu aşmış, yerleşik ve tarım tekniklerini geliştirmiş bir topluluksa, yıkılan orijinal uygarlığın yerine daha gelişkin bir uygarlığın temelleri atılır. istilacı topluluğun gelişmişlik düzeyi gelişkin bir yerleşik düzen ve tarımsal teknoloji ise yıkılan orijinal uygarlığın yerinde gelişme eğilimi çok daha ileri dönük, kendine özgü bir uygarlık ortaya çıkar. Mezopotamya uygarlıkları, islam uygarlığı ve Osmanlı uygarlığı gibi.
Kuramsal Yapı [değiştir]
Antik Yunan ve Roma kaynaklı barbar-uygar toplumlar ayrımı, daha sonra pek çok düşünür ve tarihçi tarafından benimsenmiş ve toplumların geçirdikleri tarihsel süreçlerin incelenmesinde kullanılmışlardır.
ibn Haldun'da (1332-1406), bu ayırım bedevilik-hazerilik olarak adlandırılır ve ibn Haldun, insanlık tarihinin bedevilik-hazerilik arasında döngüsel bir gelgit olduğunu belirtir. ibn Haldun'a göre bedevilik durumundaki göçebe-sürücü toplumlar yerleşik düzene, hazerilik durumuna geçtikten bir süre sonra "bozulmaya" başlar ve başka bir göçebe-sürücü topluluk tarafından tarih sahnesinden silinir.
Amerikalı etnolog Lewis Henry Morgan da, (1818-1881) 1877 yılında yayımladığı Ancient Society or Researches in the Lines of Human Progres from Savagery throught Barbarism to Civilization adlı çalışmasında (Eski Toplum), "kültürel evrim" kurdıbını ortaya atmış ve insanlığın gelişiminin yabanıllık, barbarlık ve uygarlık olmak üzere üç evrede açıklamıştır.
Alman Marksist teorisyen Friedrich Engels de, Devletin, Ailenin ve Özel Mülkiyetin Kökeni adlı çalışmasında, Morgan'ın Eski Toplum adlı çalışmasından hareketle "barbar" toplumları irdelemiştir.
"Barbar" toplumlar üzerine çalışmalar yapan tüm araştırmacıların çalışmalarında ortak yan, bu topluluklarda gözlemlenen birbirine bağlılık, toplumsal dayanışma, dürüstlük gibi, "uygar" toplumlara artık yabancılaşmış kavramlar konusundaki derin saygı ve hayranlıktır.
Tüm bu çalışmalarda, "barbar" topluluklarla "uygar" topluluklar arasındaki farklar açısından en çok üzerinde durulan farklılık ise, "barbar" toplulukların saldırdıkları toplulukları kılıçtan geçirdikleri ama asla köleleştirmedikleridir. Oysa "uygar" topluluklarda üretimin temeli köle emeğine dayanmaktadır.
Roma imparatorluğunun Çöküşü [değiştir]
Barbar akınlarının tarihte önem kazanması iÖ 4. yüzyıldan başlayarak Roma topraklarına düzenledikleri saldırılarladır.
Roma imparatorluğu iS 364'te Doğu ve Batı olarak ikiye bölününce gücünü önemli ölçüde yitirdi. Bu bölünmenin ardından Batı Roma imparatorluğu’nun başkenti Milano oldu. Bizans imparatorluğu olarak da bilinen Doğu Roma imparatorluğu'nun başkenti ise Konstantinopolis’ti (istanbul). imparatorluk sınırları dışında yaşayan Gotlar, Vandallar, Lombardlar, Franklar, Jütler ve Saksonlar gibi "barbar" kavimler, güçsüzlük belirtisi gördükleri anda Roma imparatorluğu’na saldırmaya her zaman hazırdılar. Bu kavimlerin kendi yurtları dışındaki topraklara yönelmelerinin önemli nedenlerinden biri, Asya'dan batıya doğru göç eden kavimlerin sürekli tehdit oluşturmalarıydı. "Barbar" kavimler bu göçler yüzünden zaten Roma topraklarına gitgide daha çok yaklaşmışlardı.
Nitekim Roma’ya karşı ilk harekete geçenler, Hunların saldırısına uğrayan Vizigotlar (Batı Gotlar) oldu. Hun saldırıları karşısında Tuna Irmağı’nın güneyine inen Vizigotlar, Roma'ya akınlar düzenlemeye başladılar. iS 410'da Alarik'in önderliğinde Roma'yı ele geçirdiler. Gotların batı kolu olan Vizigotlar, daha sonra ispanya'ya yerleşerek burada güçlü bir krallık kurdular.
Başka bir Germen halkı olan Vandallar da yurtlarından ayrılıp Fransa ve ispanya üzerinden Afrika'nın kuzeyine geçtiler ve burada bir krallık kurdular. Bu sırada komutanları Genserik'in önderliğinde, iS 455'te Roma'yı ele geçirip yağmaladılar. Bugün pek çok dilde her şeyi yakıp yıkan kişi anlamında kullanılan vandal sözcüğü, istilacı Vandallardan gelir. "Barbar" halklardan sayılan Franklar da batıya doğru ilerleyerek, Fransa'nın içlerine kadar girdiler. Jütler ve Saksonlar ise, o dönemde Roma’nın eyaleti olan ingiltere'ye akınlar düzenlediler.
"Barbar" kavimlerden Ostrogotlar (Doğu Gotlar) da Roma topraklarını istila ettiler ve italya'da bir krallık kurdular. Ancak bu krallığın ömrü uzun olmadı ve 60 yıl sonra ortadan kalktı. "Barbar" akınları sırasında italya’da kalıcı bir yönetim oluşamadı. Bizans imparatoru Jüstinyen, bu siyasal boşluktan yararlanarak italya'yı da imparatorluk topraklarına kattı. iustinianos'un iS 565'te ölümünden sonra, bu kez Lombardlar italya'yı istila ettiler.
Eski tarihi bilgilere göre "barbar" nitelemesi, ilk olarak Çinlilerce kullanılmıştır[kaynak belirtilmeli]. Bu sözün kaynağı, " hayvan postu giyenler" için söylendiğini göstermektedir[kaynak belirtilmeli]. Hatta; Avar (Juan juan) kavmine bağlı bir kolunun adının Barbarianlar olduğu da bilinmektedir[kaynak belirtilmeli]. Barbaros sözcüğünden doğduğu düşüncesi tamamen yanlıştır[kaynak belirtilmeli]. -
108.
+1@85 bunu kim okuyacak amk ?
@87 bin olduğumuzun kanıtı. -
109.
+3`a
c
o
g
r
e
n
c
i` -
110.
+3@87 oha!
-
111.
+2@89 sen bana yılan mı demek istiyorsun bin ?
-
112.
+3@87 okuyanı gibsinler
-
113.
+4tazz09 hemşo adamsın.
- 114.
-
115.
+3nihalian ya ben ?
-
116.
+2kespic yani ben binmiyim ?
-
117.
+2Girne Kapısı, Lefkoşa surlarında yer alan bir kapı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan kapı; şehrin kuzeye, dolayısıyla Girne'ye ulaşımını sağlamaktaydı.[1] 1567 yılında inşa edilmiş olup, Venediklilerin yaptığı üç kapıdan biridir.[2] 1821 yılında Osmanlılar tarafından tadilattan geçirilmiştir. 1931 yılında her iki yanındaki surlar yıkılarak motorlu araçlar için yol açılmıştır. Günümüzde Lefkoşa Turizm Enformasyon Ofisi'ne ev sahipliği yapmaktadır.Tümünü Göster
Konu başlıkları [gizle]
1 Konumu ve çevresi
2 Etimoloji
3 Tarihçe ve kullanım
4 Ayrıca bakınız
5 Kaynakça
Konumu ve çevresi [değiştir]
Girne Kapısı'nın Lefkoşa surlarındaki konumu
Kapının batısında Cephane Burcu, doğusunda ise Musalla Burcu bulunmaktadır.[3][4] Kapının önünde ise Mustafa Kemal Atatürk'ün bir heykeli bulunur. Bu heykel 29 Ekim 1963 tarihinde açılmıştır.[5] Bu ikisinin arasına iki büyük top yerleştirilmiştir. Bu toplar 1790 yılında, Büyük Britanya kralı III. George tarafından Napolyon Savaşları sırasında kullanılmak üzere yapılmış, sonradan Osmanlılar tarafından satın alınmıştır.[2]
Girne Kapısı'ndan surların içine girildiği yerde inönü Meydanı yer alır.[6] Kapıdan Atatürk Meydanı'na doğru Girne Caddesi uzanır.[7] Surların dışında, kapının önündeki yolun adı ise Cemal Gürsel Caddesi'dir.[7]
Etimoloji [değiştir]
Kapıya, ilk inşa edildiği dönemde Venedikliler tarafından "Porta del Proveditore" veya "Porta del Provveditore"[3] adı verilmişti. Kevork K. Keshishian, "Provveditore" sözcüğünün italyanca'da "askeri vali" anlamında kullanıldığını ve kapının adında Kıbrıs valisine atıfta bulunulduğunu söylemektedir.[3] Kapıya askeri bir mimar olan Proveditore Fransesca Barbaro'nun adının verildiğini belirtmektedir.[8][9] Keshishian ise Barbaro'nun "provveditore" olduğunu söylemektedir.[3] Daha sonra, kapıya adanın valisi olan Laurenco Bembo'nun adına atfen, "Porta Bembo" adı da verildi.[3] Kapı Osmanlı döneminde "Edirne Kapı" olarak adlandırılmaktaydı.[1] Kapı, batısında bulunan Cephane Burcu'nda cephane bulunması nedeniyle "Hisar'ın Kapısı" olarak da anılmaktaydı.[3]
Tarihçe ve kullanım [değiştir]
Venedikliler, Lefkoşa surlarını 1566 ile 1568 yılları arasında yeniden inşa ettiler. Girne Kapısı ise 1567 yılında inşa edildi.[3] Kapı gün doğumunda açılıp gün batımında kapanırdı.[10]
1821 yılında, kapı Osmanlılar tarafından büyük bir tamirattan geçirildi. Bu sırada, kapıya bekçi kulübesi olarak kullanılan bir ikinci kat inşa ettiler. Bu katın inşa amacı, olası bir Rum isyanına karşı şehri korumaktı.[3] Tamirat sırasında Venediklilerden kalma, kapının inşasını anlatan taş bir tablet bulundu.[11] Bu tablet kapının kemerinin üzerine yerleştirilmiştir. Şehrin dışına bakan tarafta bulunan[12] tabletin üzerinde Kur'an'dan bir sureden oluşan bir kitabe, yanında ise kapının her iki tarafındaki surların yıkıldığı tarih olan 1931 yazısı bulunur.[2] Sure Hattat Şeyh Feyzi Dede tarafından işlenmiştir.[1] Şehre bakan tarafta ise yine bu tamirat sırasında yerleştirilmiş II. Mahmud'un tuğrası bulunmaktadır.[12]
1878'de tüm adayla birlikte Birleşik Krallık egemenliğine geçen kapı, Britanyalıların şehre girdiği ilk yerdir.[1][3] Tüm bunlara rağmen, kapının eski bekçisi Horoz Ali kapıdan ayrılmadı ve 1946'da, 121 yaşında burada öldü.[3] 1929 yılında, Lefkoşa'dan ilk otobüs seferleri iki otobüsle başladı. Bu otobüsler, kapı fazla alçak olduğundan Girne Kapısı'ndan geçemedi. Bu nedenle geri dönüp otobüslerin üst kısmını sökmek zorunda kaldılar.[3] ingilizler, 1931 yılında kapının her iki tarafındaki duvarları yıkarak araç trafiğinin akabilmesi için bir boşluk yarattılar.[3]
Bir dönem şehirdeki bayram pazarları kapının yanına kuruldu.[13] Adada 1963-74 yılları arasında meydana gelen çatışmalardan sonra, Rumların esir aldığı Türklerin getirilip serbest bırakıldığı yerlerden biri Girne Kapısı'ydı.[14]
Kapının içindeki odalar, günümüzde Lefkoşa Turizm Enformayon Ofisi[15] olarak kullanılmaktadır.[16] Ofiste Horoz Ali'nin kapının önünde çekilmiş fotoğrafları da sergilenmektedir.[17] -
118.
+2nihalian beni giblemediğine göre gitmek zorundayım hoşça kalın zamqiler
-
119.
+3Kavimler Göçü, 4. yüzyılın ortalarında Hunlar Aral Gölü ile Hazar Denizi arasındaki bölgeden Don ve Volga nehirleri arasındaki bölgeye kaymışlardır.
Orta Asya'daki Çin Devleti'nin egemenliğinden kurtulmak için MS 350 yıllarında batıya hareket eden Hun grubu, Volga-Don nehirleri arasında yaşayan Hunların daha batıya göçmelerine neden oldu. O tarihlerde Karadeniz'in kuzeyindeki düzlüklerde Cermen kavimlerinden olan Gotlar yaşamaktaydı. 375 yılında Hunlar, Gotların yaşadıkları bu bölgeye girdi.
Hunların bu bölgede yerleşmesiyle daha fazla buralarda yaşayamayan çoğunluğu Cermen olan Vizigotlar, Ostrogotlar, Gotlar, Gepitler ve Vandallar batıya doğru göç etmeye başladılar. Romalıların barbar olarak adlandırdığı bu kavimler önlerine çıkan diğer kavimleri yurtlarından atarak ispanya'ya hatta Kuzey Afrika'ya kadar ilerlediler. Yıllarca süren bu döneme Kavimler Göçü denir. Kavimler Göçü, günümüz Avrupa devletlerinin temellerini atan önemli bir olaydır.
Kavimler Göçü'nün sonuçları [değiştir]
Kavimlerin birleşmesi ile yeni milletler ortaya çıkmıştır.
Roma imparatorluğu ikiye ayrılmıştır.
Göçlere dayanamayan Batı Roma imparatorluğu 476'da yıkılmıştır.
Avrupa'da derebeylik (feodalite) rejimi ortaya çıkmıştır.
ilk çağ sona ermiş, Orta Çağ başlamıştır.
Milletlerin ortaya çıkmasındaki katkıları çok fazla olmuştur. -
120.
+3@87 ananı barbar gibtim zaaaa
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 03 01 2025
-
cihangir solcusu kamyoncukamil
-
herkes buraya hayat felsefesini yazıyor
-
ferdi baba ölmüş
-
sevgilisini bavula koyup nefessiz bırakarak öldren
-
yangın söndürme uçaklarını satçaklarmış
-
regaip kandilinız mubarek olsun
-
boyle yasayacagima geberirim
-
ne ilksin nede son olacaksın
-
hornet gibi kız bulma uygulaması önerin la
-
şu mecraya gelip niye
-
gwynplaine adlı yazarı ifşalııyorum
-
sanatsal bir şiir
-
inci sözlük bile yapayalnız
-
bahceli dem buluşmasi ümit özdağ yorumu
-
video tmp name yokk
-
eppek çıktı bugün
-
şimdi mutluyum sabah kötüydüm
-
asyali birini dövemeyen slav eziği
-
am flm var mi la
-
beyler sözlükteki herkes benden nefret ediyor
-
baskette habire barem degisiyo ya da kapaniuo
-
kızlar benden tırsıyormu ne anlamadım
-
rahibe de değil lakin ortalık malı da olmamış
-
bilkentli kızlar dehşet bişey panpalar
-
karabasan diye bi sey yok
-
beyler amerikada yaşayan bir arkadaşım var
-
caner taslaman hocayı izleyen varmı
-
pluie vardı en son evlenmişti
-
beyler bu cerrahi ameliyatın ismi ney
- / 2