1. 26.
    +3
    burnum kırık, nefes almakta zorlanıyorum. alırken kaburgalarım agrıyor. ezilmiş kaburgalarımdan ikisi hemşire söyledi. 5 gün hastanede kaldım. selin bir kere geldi hastaneye... 3. gün. okuldan kaçmıştı son ders... ali dedim sana karışıyor mu... hayır diye cevapladı... sonra yakınmalar...

    ben sana gitme demiştim bilmem ne... ağlamaya başladı. kızdım ona. bir daha gelmemesini söyledim. aslında ilk gördüğümde çok sevinmiştim ama böyle yapınca beni sinirlendirmişti. evine gönderdim daha sonra 2 gün kaldım zaten hastanede ve çıktım. 1 hafta daha raporum vardı ama ben sonraki haftanın 3. günü okula gittim. burnumda kocaman bir sargıyla... utanmadım, utanmam da... görmüşlerdi o halimi ali ve ekibi... gülmüşlerdi de... taa ki ben selinin yanına gidip ona sarılana kadar... o günden sonra ali falan karışmadı bize. her şey sıradan devam etti... ama yine kasım ayında yediğim dayak hafızamda yer etmişti. gariptir ben olayı yine kasıma vurmadım...
    ···
  2. 27.
    +1
    o sene selinle hiç ayrılmadık. yaz tatiline kadar... tabi bu süre içinde arkadaşlar edindim kendime... ömer, recep, buket... hepsi kısa sürede en yakın arkadaşlarımız olmuştu selinle... ne yapıyorsak beraber yapıyorduk. 5 kişi... okulu kırıp taksime kaçmalar, cihangirden aşağıdaki merdivenlerde yarış yapmalar... her türlü salaklığı beraber yapıyorduk ve tek sevgili olan bizdik. ömer bukete aşıktı biliyordu herkes ama bir tek buket bilmiyordu. belki bilse bir şeyler olurdu ama bilmiyordu.. ömer de istemiyordu zaten söylememizi. platonik takılmak ona göre güzeldi. öyle devam etti...

    araya yaz tatili girdi ben sadece selinle arada sırada görüştüm. ömerle her gün, recep ve buketler haftada en az 2-3 kere görüşmeye devam ettim. bu süre içinde ömerin babasına hala nereden geldiğini bilmediğim bir para geldi. artık zengindik de... aklımıza gelen her şeyi anında yapabiliyorduk. o zamanlarda o yaştaki bir çocuk ne isterse yapıyorduk işte... şanslıydık.

    derken okul başladı... lisede 2. sene. ve yine aylardan kasım!
    ···
  3. 28.
    0
    selinle ilk kavgam. üstelik ali yüzünden... sınıflar ayrılmıştı bizim sınıf dağılmıştı çogunlukla ama ben selin ömer ve ali aynı sınıfa düşmüştük. ali arkadaslarından ayrıldıgı için yalnız kalmıştı, bu yüzden bize her sabah günaydın diyerek geçip yerine oturmaya başladı önceleri. sonrası malum... yavaş yavaş aramıza katılma çabalarına girdi. ve ona yakın davranan bir tek selindi ya da bana öyle geliyordu. şu an bile bilmiyorum olayı, kestiremiyorum, düşünemiyorum...

    son ders. hoca bir şeyler anlatıyor, bütün sınıf bitse de gitsek modunda. ben de kafamı koymuşum sıraya bir şeyler karalıyorum... derken selin önümden defteri alıp bir şeyler yazdı;

    "ali seninle konuşmak istiyor"...

    kafamı sıradan kaldırıp bakakaldım sadece. masumdu yüzü, bir kötülük yoktu ifadesinde ama ben çok kızmıştım. ali ne ara selinle konuştu da bu haberi bana gönderdi diye düşündüm ama konuşamadım... defterden yazdığı yazıyı yırtıp attım, defteri kapatıp çantama koydum. o sırada zil çaldı... selin beni izlerken ayaga kalktım ve yürümeye başladım. en önce ben!
    ···
  4. 29.
    +1
    benim ayaga kalktıgımı görünce hoca sordu

    -nereye beyefendi meraklı mısınız bu kadar?

    +sıkıldım hocam deyip yürümeye başladım. kapıyı açıp çıktım sınıftan... arkamdan bir kol tuttu. hocam bırakın deyip döndüm... kolumu tutan aliydi...

    bıraksana lan kolumu deyip ittirdim. herkes yavaş yavaş sınıflarından çıkmaya başlamıştı ve kalabalık gittikçe artıyordu.

    -bekle konuşalım yapmicam bi şey konuşcaz sadece dedi ali...

    bu sözü duydum ya nevrim döndü binler. o kadar öğrencinin öğretmenin arasında buna bir vurdum. geriye dogru iki adım atıp yere düştü, oldugu yerde kaldı. başımı kaldırıp sınıfın kapısına baktım. selin kapının ağzında duruyordu. elleri yüzünde bana bakıyordu. sadece bakıyordu... derken ömer koştu geldi yanıma ve recep... ne yaptın olum yürü falan diye çekiştirmeye başladılar...

    "selin?.." diyebildim. "selin kaldı... "
    ···
  5. 30.
    +3
    gibtir et şimdi selini gelir o deyip hızlı hızlı yürütmeye başladılar beni ama faydasız... bütün öğretmenler olup biteni görmüştü. arkama dönüp baktım, alinin olduğu yerdeydi herkes. selin de...

    önüme döndüğümde karşımda okul müdürünü gördüm. nereye zütürüyorsunuz bunu diye sordu... o sırada bizim çocukların zaten eli ayağı boşaldığı için bıraktılar kolumu. müdür tuttu yakamdan neredeyse sürükleye sürükleye o kalabalığın içine zütürdü. alinin olduğu yere.

    aliyi ayağa kaldırdılar. kendisinde olup olmadıgını bile bilmiyorum. o kadar boş bakıyordu ki... o an korktum ya bi şey olursa diye... müdürün tokadı kendime getirdi beni sonra. nasıl vurdun lan diye yapıştırdı tokadı huur çocugu! üstelik hiç beklemediğim bi anda! refleksle suratımı tutup küfür ettim, bir tokat da küfür ettiğim için yedim... herkesin içinde! selinin önünde... o gün disipline gittik aliyle, aliye bir şey olmadı ben hem dayak yedim, hem de 3 gün uzaklaştırma...

    kasım ayı yine taktan başlamıştı!
    ···
  6. 31.
    +1
    3 gün nasıl geçti sormayın. selini düşünmekten, aliyi düşünmekten, selinle aliyi düşünmekten uyuyamıyordum bile... selin zaten bu olaydan sonra o kadar çok uzaklaşmıştı ki benden... ömerden aldıgım haberler de hiç iyi değildi. aliyle selin öglen arasında yemek yemişler beraber. ömer karışmak istemiş ama selin susturmuş onu. bir şey diyememiş. gel artık şu okula diye ağladı bana o gün neredeyse... ertesi gün cezam bitti, gittim okula. bütün sınıf nefret eder mi arkadaş?! ediyorlardı!

    sınıfa girdim, günaydın dedim, giblenmedim. selini aradı gözlerim daha gelmemiş olacaktı. ne montu ne çantası sıradaydı... yerime oturdum. ömer geldi arkamdan. hemen geldi yanıma oturdu konuştuk biraz... o sırada selin geldi sınıfa... bakındı etrafına, göz göze geldik. ilerledi, ömer kalktı yanımdan kendi sırasına geçti selin yanıma gelecekti çünkü...

    ama selin gidip alinin sırasına oturdu. boştu sıra ama selin oraya gidip oturdu. o anda alinin sırası mı değil mi anlayamadım bile ama arkasından ali gelince anladım. geçti yanımdan, selinin yanına oturdu. seline bakakaldım sadece. güzelliğinden geriye nefret kalmıştı. o an öyle nefret ettim ki ondan... hayatım boyunca kimseden nefret etmemişimdir öyle...

    anneme çarpan huur çocuğundan bile daha fazla nefret ediyordum selinden o anda... hiç bir şey demedim. önüme döndüm ve tek başıma sırada oturdum o gün. ömer gelmek istedi hayır dedim. yalnız oturmak istiyorum...
    ···
  7. 32.
    +1
    kasımın sonunda anladım bir kızın ne kadar karaktersiz olabileceğini. yine bir kasımın sonunda anladım bir kızın ne kadar vicdansız olabileceğini... o gün hiç gelmedi yanıma selin. hatta hiç ayrılmadı alinin yanından... o gün ve ondan sonraki her gün... soramadım hiç bu herifin bana neler yaptığını bile bile neden onun yanındasın diye...

    hiç soramadım o güzel gözlerini ali daha mı çok sevdi benden diye...

    ve hiç soramadım ilk gün gerçekten önemli olan aslında ali miydi diye...

    ilk aşkımın bittiği tarih yine bir kasım günüydü. ama ben yine bunu da kasıma yormamıştım...
    ···
  8. 33.
    0
    lise boyunca bir çok kız arkadaşım oldu bu olaydan sonra. selin aliyle fazla takılmadı, sonradan aramıza dönmek istedi ama dedim ya konuşmadım bi daha selinle hiç... kalbi temiz olan yalnız kalmamıştı sonunda. içi pislikle dolanlar yalnızdı, hakettikleri gibi... ama benim yanımda ömerim vardı, buketim ve recep... ve diğerleri... araya giren kız arkadaşlarım arasında en sevdiğim -selinden sonra- güzin...

    lise sonun ikinci döneminde çıkmaya başlamıştık güzinle. buketin arkadaşıydı. bizim sınıftan ve hatta bizim okuldan bile değildi. zengindi babası, kolejde okutuyordu kızını ben her gün okul çıkışında onu almaya giderdim. kolejdeki diğer kızlar gibi değildi. her zaman vardır ya o ayırım, kolej kızları her zaman zütü kalkıktır... güzin öyle değildi... güzin bizim gibiydi.
    ···
  9. 34.
    +2
    lisenin sonları gelmişti artık. üniversite sınavına bırakın çalışmayı aklıma bile getirmemiştim. ve ilk sene kazanamamıştım. buket ve recep bursayı kazanmışlardı. güzin ankarayı. ömerse istanbulda bir okulu... güzin gitmedi ankaraya. özel bir üniversitede okumaya başladı istanbulda. benim için... ben de bir sene içerisinde kendimi kasıp istanbulda bir üniversite kazancaktım ve ömerle güzinden ayrılmayacaktım. planlar böyleydi... yazın ömerin babası ömere çok istediği için bir motorgiblet almıştı. üniversiteyi kazanma hediyesi...

    nefret ederim motorlardan sözlük. her türlüsünden nefret ederim. vespaydı ömerin altındaki ve ona yetiyordu. şık bir şeydi. hızlıydı da... çok kere badire atlattık ömerle ama hiç dikkatli olmadı..

    üniversiteler açıldı. derslerden arta kalan zamanlarda görüşüyorduk... genelde akşamları ve her akşam neredeyse... ömer okuldan yanımıza motoruyla geliyordu...

    bir gece...

    kasım 13. yağmurlu bir gece. taksimde sabahlamaya karar verildi. ben güzin ve ömer...
    ···
  10. 35.
    0
    her şey o kadar güzeldi ki... her şey ama! önce bir yerlerde oturup yemek yedik. güzin'in başı omzumda bir kaç kere turladık istiklali... ömer binlik yapıyordu ona buna sataşıyordu. gülüyorduk. güzeldik ya!

    sonra bir yerde oturup içmeye başladık. saat 2ye kadar aynı yerde oturup içtik... muhabbetin dıbına koyarak içtik... son gecemizmiş gibi içtik...

    bir ara canlı müzikli bir yere gidip oturma fikri atıldı ortaya ama muhabbet o kadar güzeldi ki, yerimizden kalkmadık. saat 3 oldu. mekanın sahibi yavaştan mekanı kapatmaya hazırlandı... biz de son biralarımızı içip çıktık mekandan... güzin sarhoş olmuştu. onu toparlamaya çalışırken deli gibi gülüyorduk... biz de sarhoştuk...
    ···
  11. 36.
    0
    kendimizi bir kaldırıma attık o halde... gülerek, deli gibi gülerek... güzin başını omuzuma koyup sızar bir şekilde kaldı. ömere baktım göz kırptı, gülümsedim... biraz olsun sakinleşmiştik. önümüzden geçen bir sürü insan bize bakıp gülüyordu. bazıları da küfür ederek geçiyordu yanımızdan, umursamıyorduk.

    güzin birden başını kaldırdı. "acıktım ben ya" dedi... yine gülmeye başladık... çorba içelim dedim. hayır dedi kumpir istiyorum ben... o saatte istiklalde o kadar çok kumpirci var ki... hepsi kapalıydı binler. hepsi! bir kaç dakika kumpirci aradıktan sonra ömer bulamicagmızı söyledi... ama motorumuz var deyip anahtarlı çıkardı...

    güzinle beraber deli gibi zıplamaya başladılar. bense oldugum yerde ellerim cebimde onları izleyip gülümsüyordum.

    "ortaköye gidelim" dedi ömer. oha dedim nasıl gidiceksin

    güzin yine gülmeye başladı. motorumuzla deyip sarıldı bana... saçmalamayın sarhoşuz dedim. iki dakikada gidip geliriz sen dur burada bekle işte dedi ömer...

    itiraz ettim.
    ···
  12. 37.
    0
    göndermezdim o halde onları, hava yağmurluydu, biz sarhoştuk... ömere dedim yapma taksiyle gidelim, hayır ya ben ayığım bi şey olmaz dedi. güzin o kadar ısrar etti ki dayanamadım. onayladım. galatasaray lisesinin önünde ayrıldık. ben bir bira aldım kendime. onlar kumpir alıp geri geleceklerdi. giderken ömer sarıldı bana

    -merak etme kardeşim. güzin bana emanet...

    biliyorum... diyebildim. gözüm arkada kalmaz...

    motora bindiler. güzin kaskını taktı, elini dudaklarına zütürüp öptü ve el salladı... uzaklaştılar. biramdan bir yudum alıp pasajın kaldırımına oturdum. beklemek çok zormuş binler...
    ···
  13. 38.
    +1
    bu beklemeyi çok iyi bilirim ben. annem de bir kasım günü ablamı almak için gitmişti bırakıp beni... 2 saat beklemiştim o gün, bugünse daha az. yarım saat geçmedi fransız sokağı tarafından gelen siren seslerini duymaya başladım. önce umursamadım. biramı içmeye devam ettim. zaman geçtikçe meraklanıyordum, elim telefonda haber bekliyordum... siren sesleri daha da arttıkça lisenin ara sokağından çıkan insanlar yakınıyorlardı...

    yanımdan geçerken birinin "motor ne haldeydi gördün mü?" dediğini işittim. hemen ayağa kalkıp arkalarından gittim. sonra durdum, onları durdurup ne diyecektim tanımadıgım etmediğim insanlar. geri dönüp lisenin oradan aşağıya doğru koşmaya başladım. üzerime gelen insanlar durdurmaya çalışmadılar hiç. yüzlerine bakıyordum hepsinin, ömerdir diye... güzindir diye... değillerdi.

    koştum deli gibi nereye gittiğimi bilmeden. siren seslerine doğru deli gibi koştum. derken bir ara sokağa takıldı gözüm geçerken... kalabalık... çok fazla insan. kalakaldım öyle. ambulans henüz gelmişti ve yanaşmaya çalışıyordu. yavaş yavaş yürüdüm, girdim sokağa...
    ···
  14. 39.
    +1
    kalabalığa yaklaştıkça ayaklarımı hissetmemeye başladım. hissiz bir şekilde yürüyordum. ne göreceğimi beni ne beklediğini düşünmek bile istemeden yürüyordum sadece... kalabalığın arasına girdim. ileride motorgibleti gördüm. ön tekerleği hala dönüyordu, ikiye katlanmıştı zaten motor oldugu bile belli değildi. plakasına ilişti gözüm... ömerin vespası...

    yardım kalabalığı koşmaya başladım ömer diye bağırıp. sesimi duyan insanlar arkasını dönüp bakıyor, hızlı hareket etmek istediğimi görenler yol veriyorlardı. en son kişiyi ittirip geçtim kalabalığın önüne, yere düştüm. yığıldım... yıkıldım... öldüm...
    ···
  15. 40.
    +2
    ömer kaldırımda oturmuştu. kulağından kanlar akıyordu. ayağa kalkıp yanına koştum... kardeşim deyip sarıldım. ağlıyordu. geçti tamam deyip sakinleştirmeye çalıştım. ben geçti dedikçe daha çok ağlıyordu. yüzünün sağ tarafı yoktu adeta. gözünden yaşlar kanların üzerinden akıyordu. sildim yüzünü elimle. tamam geçti dedim son kez...

    öyle bir sarıldı ki bana... ve öyle bir ağlamaya başladı ki... tutamadım kendimi. ben de başladım ağlamaya... tamam geçti demeye çalıştım diyemedim... sadece ağladım o an. bir ara etraftakilere baktım, 3 tane polis başımızdaydı... dokunmuyorlardı bile... diğer insanlardan bir kaçına ilişti gözüm, onlar da ağlıyordu. çektim kendimi ömerden...

    güzin? güzin nerede? deyip ayağa kalktım göz yaşlarımı silerek...
    ···
  16. 41.
    +1
    polislerden birisi ambulansa baktı. hemen oraya doğru koştum. görevliler kapıyı kapatmak için bekliyorlardı. derken polislerden biri tuttu kolumu. döndüm arkamı, bıraksana lan deyip çektim kolumu... dur evladım dedi polis. yaşça büyüktü, belliydi...

    -ne dur ya bırak kolumu, açın abicim kapıyı. kız arkadaşım o benim dedim... gözümden hala yaşlar süzülüyordu...

    polis tekrar tuttu kolumu, evladım dur dedi ve sarıldı... hareketsiz kalmıştım. salak salak bakıyordum etrafıma ama bu kez hiç bir şey görmüyordum... ne kalabalık ne insanlar ne yağan yağmur... hissetmiyordum...

    -bıraksana laann diye bagırdım, polisten kurtuldum. ambulansın kapısını açtım.. güzinin yüzünü göremedim. siyah bir ceset torbası yatıyordu sedyede... ambulansa çıkmak için uğraştım ayağım kaydı yere düştüm... polis yine tuttu kaldırdı;

    +evladım yapma...
    ···
  17. 42.
    +1
    artık ağlamıyordum haykırıyordum. bıraksana abi yalvarırım bırak göriyim diye yalvarmaya başladım... görevlilere döndüm abi ne olur açın bi yüzünü göriyim ne olur diye ağladım. tam o sırada gözüm bir tane bota takıldı. kaldırımın kenarında bir bot... 36 numara. bebeklerin giydiği gibi, küçücük. görevlinin yakasını bırakıp bota doğru yürümeye başladım... yırtılmıştı yarısı neredeyse kopmuştu... gidip çöktüm botun yanına, elime aldım botu. yığıldım oraya...

    elimdeki bota bakıp ağlamaya başladım sessizce... etrafıma baktım. herkes oradaydı... polisler, ambulans görevlileri, insanlar... ömer...

    bir tek güzin yoktu. bota sarılıp, botu yüzüme zütürüp ağlamaya devam ettim. daha yavaş... daha fazla.
    ···
  18. 43.
    +1
    aynı polis. geldi tuttu kolumdan. ne kadar zaman geçti bilmiyorum... tek bildiğim gözümde yaş kalmadığı... kaldırdı yerimden. yüzüne baktım. sarıldı bana... yürümeye başladık. ömer yoktu yerinde, ambulans da... insanlar da... ben ve iki tane polis kalmıştık. ben bana sarılan polisle beraber arkaya oturdum. bot elimdeydi hala. sımsıkı tutuyordum güzinimin botunu... küçücük ayaklarını daha 2 saat önce soguktan koruyan botunu... polis hastaneye gidene kadar hiç bırakmadı beni. sarıldı hep. hiç konuşmadan... sadece sarıldı.

    hastaneye geldiğimizde güzinin annesi ve babasını gördüm. annesi bir sandalyede oturmuş ağlıyordu... babası ayakta durmuştu, eli karısının omuzunda, ağlamıyordu...

    elimde botla girdim içeri. birileri bana su getirdi içmedim. babasına döndüm;

    -güzin? dedim ve yine ağlamaya başladım... güzin yoktu...
    ···
  19. 44.
    +2
    elimdeki bota takıldı annesinin gözü. aldı elimden, ona sarılıp o da ağlamaya devam etti... sadece bağcığı kalmıştı botun elimde... cebime soktum bağcığı ve güzinimi son kez beklemeyi umdum. bütün gece... bekledim. en sonunda beni hastaneye sarılarak getiren polis geldi;

    -evladım, gel biraz konuşalım seninle deyip kaldırdı beni kolumdan tutup.

    o kadar güçsüzdüm ki... ne yaparsa yapsın halim yoktu karşı koymaya... ne konuşacağımızı bile soramadım. beni bir kapının önüne getirdi. morg yazıyordu kapının önünde. yazıyı gördükten sonra polise baktım.

    -ilk sedyede... dedi.

    içeri girdim. beyaz bir örtü vardı ilk sedyenin üstünde... bir insanın üstünü kapatan bir örtü. arkama baktım, polis girmedi içeri. başını salladı... yavaş adımlarla yaklaştım sedyeye... örtüyü kaldırdım. yüzü, bembeyaz yüzü... gözünün üzerindeki yara bile bozamamıştı o güzelliği, saflığı... o kadar güzel uyuyordu ki... ömrümü tüketmişti bu uyku... sessizce ağlamaya başladım yine... gözümden akan son yaşlardı belki... sessizce süzülüp gittiler yanağımdan... bir tanesini alıp güzinimin yüzüne sürdüm. alnına bir öpücük kondurup yüzünü örttüm.

    kasım en sevdiğimi almıştı benden bu kez... artık kasımlardan korkmaya başlamıştım...

    beyler. içimi dökmeye devam edicem. yarın, öbür gün... ertesi gün... bu kasımların benle alıp veremediği her şeyi anlatıcam! dinleyenler ve yanımda olanlar, sağolun... iyi ki varsınız. iyi ki benimlesiniz...

    iyi uykular hepimize.
    ···
  20. 45.
    0
    ertesi gün, hiç uyumadığım ertesi gün... toprağa verirken güzini aklıma kasımla ilgili olaylar geldi ard arda... artık korkmaya başlamıştım bu lanetli aydan. bir sonraki kasımı düşündüm. kimleri kaybedecektim daha, neler zütürecekti kasım benden. neyim kalmıştı? hayatımın yarısını zaten alıp gitmişti sadece bir gecede. daha ne kadar acı verebilirdi... düşünüyordum... korkuyordum...

    o gün, mezarlıktan herkes gitti, ben kaldım bir tek. elimde bir buket papatya vardı. çok severdi güzin papatyaları. soğuğa dayanamazlardı biliyordum, bile bile eğilip koydum toprağının üzerine bembeyaz papatyaları. dağıttım... iki gün sonra solacaklarını bile bile vazgeçtim o papatyalardan, benden hiç gitmeyecekmiş gibi sevdiğim güzinimden vazgeçtiğim gibi... toprağından bir avuç alıp orada bulduğum bir şişenin içine doldurdum. toprağını öpüp ayağa kalktım. arkamda birisinin olduğunu hissediyordum ama dönüp bakamıyordum, korkudan belki, belki halsizlikten... bakamıyordum...

    derken bir el omzuma dokundu. yine dönüp bakamadım...
    ···