1. 1.
    0
    Bugün pek yalnızlıkla çok yalnızlık arasında rütbe atladım.
    Uzun zamandır olmayanlarla, uzun zaman olamayacakların muhasebesini yaptım.
    Televizyon izlemekten zevk almadığımı farkettim, babadan kalma eski radyonun hala çekebiliyor olduğu alelade frekanslara sardım.
    ... Bir kanala denk geldim, eski bildiğim tüm melaodilerin üstüne biraz cızırtı serptim.
    Rakı susuz olur dedim, rakı sek olur, rakı mezesiz daha iyidir dedim, rakı yalnızken iyidir.
    Rakı buzsuz olmaz dedim, rakıya biraz buz ektim, ölesiye içtim..

    Kendi adıma konuşuyorum;

    Öyle çok konuşmaz oldum.
    Bildiğim tüm gerekli cevapları sadece gerekli yerlere sakladım.
    Bakkaldan ekmek talebini, duvarlara iyi geceler dileklerini, güne aydın temennilerini, hepsini gerektiği yerlere..
    Öğünü bire düşürdüm, kahvaltıyla diğer kahvaltı arasına uzunca bir mesafe koydum.
    Sahile hiç inmez, kuşlara özgürlükten söz etmez, hele ormana yeşil olmaktan hiç bahis bile açmaz oldum...

    Kendi adıma konuşuyorum;

    Gardrobumdaki kıyafetlerimin renklerini sorsan hatırlamam.
    Pantolon bedenimi çoktan unuttum, hiç gömleğim var mıydı onu bile hatırlamıyorum.
    Ülkenin para birimine, televizyonda çıkan ünlülere, siyasi parti liderlerine, takvimin bugünü işaret eden yaprağına kadar her şeyden habersizim...

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Acıma alışmak veya alıştıklarıma acımak arasında bir git-geldeyim.

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Penceresiz bir perde gibiyim, suyu bitmiş bir sürahi.

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Kendimi bana gösteren aynalar ve o ayna gibi insanlar, onlara pek uzak bir mesafedeyim.

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Sayısız kere yalnızım, bunun adı sensizlik.

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Fazla anlamsız.

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Birkaç harf yığıntısından farksız.

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Hecesiz, vurgusuz ve basit.

    Kendi adıma konuşuyorum;
    Adınla tanımlanmayınca
    o anlamsız, ben adsız...
    ···