1. 1.
    +1 -2
    bazı anlamlara gelmiyor. fakat allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım. canım, bugün üzgün görünüyorsun. demek istemiyorum. istemiyorsan buluşmayalım.dedi geçen gün. buyrun bakalım. ben de çekilmez huysuzluklar etmiştim; bu sonuca katlanmalıydım. ben ne yaptım? neyse, geçelim albayım. fakat beni anlıyor. bütün geçmişimi anlattım ona, hep haklı çıktım. işte; böyle anlarda çileden çıkıyorum albayım: kendimi unutup zafer sarhoşluğuna kapılıyorum. oysa bütün bu ilişki bir can sıkıntısı yüzünden başlamıştı.
    ···
  2. 2.
    +1
    boyle olmasini istemezdim ama hep olurdu. dunyanin butun kizilderilileri yenilir, spartakus kaybeder, gun batarken sararir, kuslar doner, sadri aligib denilen hergele, her filminde aglardi. o agladikca ben de aglardim. nedenimi bilmez aglardim. agladikca sadri'ye kil kapar gicik olurdum. ucuncu sahis olarak kalisina, hep gidici kadinlari sevisine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi durusuna, sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kisinin ozgurlugu olarak bakip, ona ihanet etmemek icin kendine ihanet edisine.
    ···
  3. 3.
    0
    Tanıdığım bir terzi... (Şurasını daha baştan belirtmeliyim ki size içten gelen duygularımla yazmaya öylesine kararlıyım ki,
    bu mektubu hiç silmeden ve düzeltmeden sonuna kadar zütüreceğim; fakat, ilk satırlarda bile silmek istediğim... izin
    verin de hiç olmazsa bu cümleyi yanda bırakayım.) Evet tanıdığım sarhoş bir terzi vardı. Palavracının biriydi. Hatta bana çok bol gelen bir elbise dikmişti. O zamanlar çok gençtim ve bu, tabii taramadığınız için nereden bileceksiniz münasebetsiz babamsa- ki ikimiz de aynı yaştaymışız gibi beni zorla kendi terzisine zütürdü- sadece dikiş parasını verdi diye bu aşağılık elbiseye katlanmak zorunda kalmıştım. Üstelik bu terzi -size yazılan bir mektupta bulunmaya elbette
    hiç hakkı yok biliyorum- prova sırasında da içiyordu. Sanki bira içki değilmiş gibi teklifsiz bir şekilde şişeyi ağzına dikiyordu. "Biraz içkiliyim, kusura bakma," derdi bana. Ben de, bu adamdan ve yıllarca giymek zorunda kaldığım bol
    elbisemden dolayı, bu 'içkili' sözünden nefret ederim; kendi durumumu anlatırken 'içkili'den daha iyi bir kelime seçmiş olmayı isterdim.
    Aslında, bu gibi talihsiz rastlantıların içinde uzun süre kaldığım için duyduğum acıyı da size anlatabilmek isterdim.
    ···
  4. 4.
    0
    bunu da bilin la
    ···