0
Yaradılışımıza dair geleneksel öyküyü hepimiz biliriz. Adem ile Havva, yılan-iblis, yasak elma, Nuh tufanı, melekler, şeytan, günahlar, cennet- cehennem gibi olgularla dolu dine dayalı eski var oluş hikayelerinin karşısına Evrim teorisi denen ve bilimsel platformda ciddi kabul gören bir sav çıktığından beri, yaratılış öyküsü ile Darwinizm savaşır durur. Çünkü dinler, bir yaradan tarafından ideal olarak birden yaratıldığımızı, Evrim ise tek hücreden bugüne dönüşerek ve evrimleşerek uzun zamanda kendiliğinden oluştuğumuzu söyler.
Gökyüzünden yere inen tanrılar, maymun kadının yumurtası ile kendi spermlerinden bir Adamu yarattılar ve üreyen yeni ırkla yeryüzünde medeniyetler kurdular, şehirler yönettiler. Geçmiş uygarlıkların kalıntıları ve genlerimiz onların izlerini taşıyor. Dünyalı ırk, Göksel tanrıların medeniyetleri için kölelik yaparken, uzaylı tanrılar birbirlerine düştüler, kavgalar ve savaşlar sonucunda yeryüzünden çekildiler ve insanoğlunu kendi kaderinle baş başa bıraktılar.(ya da biz öyle sanıyoruz!) Ve hala bizi yine “gözlemeleri” ve kurtarmaları için dönmelerini bekliyoruz, Mesih, Mehdi, isa ya da herhangi başka bir isimle…
Çözümlenen binlerce Sümer tableti sanki bir bilim kurgu filminin senaryosu gibi Sitchin tarafından önümüze atıldı, ister filmin kahramanlarından birini oynayın, ister sinema locasından patlamış mısır yiyerek seyredin! Seçim sizin…
Üstelik Sitchin bu konuda yalnız ve desteksiz de değil, Graham Hancock, Peter Thomson, D.S Allan gibi isimlerin arkeolojik ve kayıtsal araştırmaları mit olarak kabul edilen bazı gerçeklerin kabulünü sağlamaya yardımcı oldu. Çünkü sadece Sümer’ler değil, mevcut dinlerden önceki diğer eski mitlerin ve uygarlıkların gizemleri de, “dış müdahale” savunusunun altını hızla dolduran hikayeler içerir.
Uçan Tanrılar, insanla konuşan kanatlı melekler, gökyüzünde giden ateş arabaları, tanrının ateş saçan okları, denizin üstünde dolaşabilen, gökyüzünden insana korkunç seslerle seslenebilen tanrılar gibi mitsel olgular eskisi kadar hayal ürünü sayılmıyor artık. Hint - Maya - inka –Sümer- Göktürk vb. bir sürü yaratılış efsanesindeki göksel etkiler, birbirinden epey uzak coğrafyalarda bile ortak noktalar taşır. Birçok efsane ve mit; köklerimiz ve medeniyetlerimizin başlangıç noktasında göklerden gelen bir takım sıra dışı tanrısal olgulardan bahseder. Bu hikayelerde dünyayı ziyaret eden göksel tanrıların, birbiriyle gökte savaştığı, insanlara teknik ve yaşamsal bilgiler verdiği, insanlarla cinsel ilişkiye girdiği, dünyada medeniyetler ve hanedanlıklar kurduğu anlatılır.
Dünyanın pek çok yerinde hala ayakta kalan olağanüstü mimari taşıyan eserlerin nasıl yapıldığı gerçek anlamda bir sır. Mısır’daki piramitler, Lübnan’daki Baalbek, Bolivya’da Titicaca gölü yakınındaki Tiahuanaco, Peru’daki Machu Picchu, Kamboçya’daki, Angkor Wat tapınağı, Mekgiba ve merkez Amerika’daki büyük tapınaklar, Çin’deki piramitler örnekleri teşkil etmektedir. Türkiye’deki 8000 yıllık Çatalhöyük’te son derece iyi parlatılmış obsidiyen ayna, modern teknoloji ile yapılabilecek küçük delikleri olan taş boncuklar ve madenlerin eritilip kullanılması ile ilgili mevcut bilimin kabul ettiği hiçbir mantıklı açıklama yoktur. Somut arkeolojik eserler kadar bilim, matematik, astronomi, takvimler ve ezoterik bilgiler ile ilgili ilk kaynakların yolu hep gökyüzünden gelen tanrılara çıkar.
Anunnakiler kimdi?
Birçok uzman ve araştırmacıya göre Sümer tarihindeki anlatılar Tevrat’a oradan da incil’e aksetmiştir. Ve Sümer yazıtları “dış müdahale”nin en ayrıntılı kanıtlarıdır. Sümer’lere göre; Güneş sisteminin bizim tanımadığımız bir gezegeni olan Nibiru ‘dan gelen Anunnaki’ler dünyadaki altını çıkarmak üzere işçi yaratmak istemiş. Dünyadaki ilkel dişinin yumurtası ve Anunnaki spermlerinin birleştirilmesi ile laboratuar koşullarında oluşan zigot, (bugünkü tüp bebek) taşıyıcı Nibiru kadının rahmine yerleştirilmiş ve güçlü maden işçisi yaratılmış (homo sapiens sapiens olduğu düşünülüyor). ilk yaratılan erkeklerden sonra taşıyıcı annelerin zorlanması sebebiyle kendi kendilerine üresinler diye ilk Adamu’nun hücrelerinden dişisi yaratılmış. Bu ilk yaratılan Anunnaki - insan melezi çiftinin kutsal kitaplardaki Adem ile Havva olduğu iddia ediliyor.
Kendileri kadar uzun ömürlü ve zeki olmasını istemedikleri Adamunun yüzünden, Niburu’nun devrik komutanı Anu’un oğulları (Anu dünyayı iki oğlu arasında paylaştırmış) Enlil ve Enki birbirlerine düşmüşler. Yeni oluşan insan ırkına yardım eden tanrı Enki olmuş. (zira Adem onun genlerini taşıyormuş) Adem ve Havva dünya yüzünde çoğalmış ve Anunnakilerden öğrendiği bilgilerle medeniyetler yaratmış. Sitchin’in kronolojisinde 300.000 yıl öncesinde başlayan bu yeni ırk M.Ö 11.000 de oluşan Tufana kadar, ilkel işçi Adamu’dan, düşünebilen, konuşabilen, üreyebilen, olağanüstü kentler kuran, astronomi öğrenen, matematik bilen, tanrıları adına savaşabilen, tanrılara benzemek için gökyüzüne çıkmanın ve ölümsüzlüğün sırlarını bulmaya çalışan, dünyasal hırsları olan insana dönüşmüş.
11.000. yılda olan (kaçıncı olduğunu tam bilmediğimiz) Tufanın sebebi; Sümer yazıtlarına göre geçiş gezegeni olan Nibiru’dur. (Yörüngesi 3600 yıldır) Onun geçişinden oluşan çekim alanından dünyada meydana gelecek etkiler Anunnakiler tarafından bilindiği için dünyalı Zuisudra, (muhtemelen Enki’nin dünyalı bir dişiden olan oğlu) Enki tarafından gizlice uyarılmış. (Enlil yaratılan Adamu ırkının yok olmasını istiyormuş) Zuisudra kendisi ve diğer canlılar için Enki’nin tarif ettiği gibi bir gemi yapmış. Tufan sonrası ise nehirlerin taşan sularına bentler yapıp, tarım ve yerleşim için Zuisudra’ya ve beraberindekilere yardım etmiş. Medeniyet yeniden oluşturulmuş ve tarım yeniden başlatılmış. Yeni medeniyet döneminde de kardeş komutanlar arasında devam eden güç ve paylaşım sorunları bitmek bilmeden uzun sürelerce devam etmiş hatta dünya üzerinde bilinen ilk Nükleer savaşa (Sodom ve Gomora) neden olmuş. Bugün kutsal kentler olarak bilinen pek çok şehir o zamanın uzay üstleri ve kritik komuta merkezleriymiş.( özellikle Kudüs) Altının üretim, kontrol ve ulaştırma merkezleri olmak üzere kurulan şehirlerde savaşlar olmuş. Sina çölünde bugün bile izleri olan ve uzaydan görülebilen etkiler bırakan savaş medeniyetin de sonunu getirmiş ve Anunnakilerin (M.Ö2023) dünya yönetiminden çekilmesine neden olmuş. Tevrat’ta Anunnakilerin adı Nefilimler olarak geçer ve ingilizceye “devler” olarak çevrilmesine rağmen gerçek kelime anlamı “gökten inenler” ve “gözcüler”dir.
Anunnakiler, yeryüzünden çekilirler fakat bıraktıkları ezoterik bilgiler binlerce yıl pek çok kültürün ve topluluğun içinde şifrelenerek saklanır. Bu grupların içinde Simyacılar, Mecusiler, Kabalistler, Gnostikler, Şövalyeler ve masonlar vardır. Masonluğun kurucusu kabul edilen Hiram Abif, 3000 yıl önce Küdüs’te Solomon tapınağını yaparken gerçek Anunnaki ile israiloğullarının YHVH adını verdiği tanrı arasındaki bağlantıyı biliyordu. Bu bilgisi yüzünden israiloğullarıyla ters düştüğü için öldürüldü. Ve bu bilgilerin hala sır olarak Masonlarda olduğu söylenir.
Tümünü Göster