-
76.
+2O hafta sonu fazla ekstrem bir durum olmadı. En fazla Çağrıyla ve kardeşimle birlikte internet kafeye gidip Lol attık. Onun dışında evde yatıp kitap okuduğum bir hafta sonu oldu.
Hafta içi okulda satranç turnuvası düzenlemek istediğimi müdüre yazılı bir şekilde bildirdim. Kendisi bir kaç pürüz çıkarmasına rağmen onay verdi.
Sırada sınıf sınıf dolaşıp isim almaktaydı. Gökçe diye hiç sevmediğim ama hocaların isteğiyle yanıma kuyruk olarak verilen 1 metre ve haliyle kilolu bir kızla tüm sınıfları dolaşıp isimleri aldım.
Yıllarca profesyonel satranç oynadığım için bir turnuva düzenlemem hocalara gayet normal geliyordu. Hatta okuldaki en son turnuvayı ben 9. Sınıfken yine kendim düzenlemiştim. O zaman ki katılımcı sayısı 12 iken 12. Sınıfta aldığım katılımcı sayısı 120 olmuştu.
120 kişinin hepsini oynatmanın zor olduğunu bildiğim için eleme usulü yapacağımı duyurdum.
Turnuvada hem hakemlik hem de sporculuk yapacaktım. Aslında hakem olmak istemezdim ama benden başka hakemliği tam anlamıyla bilen olduğunu düşünmüyordum. -
77.
+1Birkaç arkadaşımın daha hakem olarak adını yazmıştım. Bunun sebebi ben oynarken diğer masalarla ilgilenmeleri, sıkıntı çıkarsa beni çağırmalarıydı.
Kuraları nasıl yapacaktım? Aklımdaki en büyük soru buydu. Sonra herkesin adını excele kaydedip yanındaki numaraları kağıtlara yazıp tüm okulun ve hocaların gözünün önünde kura çekecektim.
Evet bu plan mükemmeldi. Ama bir sorun vardı. Ya bana bildiğim iyi oynayan birisi rakip olarak gelirse ne tak yiyecektim?
Bunun da çözümü çok basitti. Zaten herkes sadece numaraları bilecekti. Ama kimse kendi numarasını bilmeyecekti. Bu yüzden eğer kendime güçlü rakip çekersem evde numaraların yeriyle oynayabilirdim. -
78.
+1Bu binlik miydi evet binlikti ama kendi düzenlediği turnuvayı bile kazanamadı diye alay edilmek hoşuma gitmezdi. Bu yüzden bu plan hep aklımda kalmalıydı.
Zaten şu okulda iyi oynadığını bildiğim kaç kişi vardı ki? Bizim sınıftan Furkan diye bir çocuk (benim Furkan değil), Furkan ve Yağmurun sınıftan ibrahim Umut diye bir çocuk, yine aynı sınıftan Behiye diye bir kız, 11. Sınıflardan Mert diye bir çocuk, 10. Sınıflardan Mikail ve Gökçe.
Bu isimlerin hepsini yenmişliğim olsa bile bunlar benim bildiğim okulun benden sonraki en iyileriydi.
Ego kasmak için söylemiyorum bunları. Çünkü o zamanlar 8, 9 yıllık bir satranç ve 4 yıllık profesyonel kulüp geçmişim vardı. -
79.
+2ilk turu yaparken çok yorulduğumu hatırlıyorum. Sabah başlayıp öğleden sonra anca bitirebilmiştim. Çünkü okulda 10 takım vardı. Bu da 20 kişi 20 kişi oynanacak demekti. Her tur 1 ders saati (40 dakika) sürüyordu. Bu yüzden çok uğraşmıştım.
Turnuvada çok fazla burnu havada insan vardı. Hepsi çok iyi biliyormuş edasıyla gelip yenilip gidiyordu. Ya da züte bala kazanıyordu.
Ama içlerinde 1 tanesi dikkatimi çok fazla çekti. Damla diye bir kız. Hem burnu kalkık hem de oynadığı oyun çok iyiydi.
Esrarengiz Melkor bu kızdan korkmalısın dedim kendi kendime. Ama yine aynı iç sesi. Finallerde bu kızla oynayacaksın da diyordu. -
80.
+2Damla da farklı bir aura var gibiydi. Sanki ben bir müzisyendim de onda ilahi bir tını duydum zannetmiştim.
Turnuvanın ilk turu tamamlanmış ve ikinci tur için 1 günlük ara verilmişti. Çünkü gerçekten yorucu bir işti ve de insanları sürekli olarak dersten çıkarmam bazı hocaların sinirini bozuyormuş.
Benim sinirilerimi de böyle huur çocuğu hocalar bozuyordu ama ben bir şey diyor muydum? Hayır! Gerçi kime ne diyecektim ki? Müdüre gidip hocaları mı şikayet edecektim? Gerçekçi olalım. Sadece kendi sinirimi bozup duracaktım. -
81.
+1ikinci turun sonunda 30 kişi kalmıştı. Kendi maçımı ezici bir üstünlükle 10 dakika içinde kazanıp diğer masaları kontrole başlamam bazılarının kanına dokunmuş olacak ki. Hocalara gidip Esrarengiz Melkor hem hakemlik hem de oyunculuk yapıyor hem de kendi turunda diye şikayette bulunmuşlar.
Ben de böyle bir aksaklık olabileceğini tahmin ettiğim için benden başka insanları hakem olarak almıştım turnuvaya. Ve o bazı huur çocukları yine başarısız olmuştu.
Bunlar daha yola başlamamışken ben 3. turu atıp dönmüştüm. Bunların zekaları ise onu kavrayamamıştı. Bunlar satrancın sadece tahtada oynandığını sanan mallardı. Oysa satranç benim için her şeydi. -
82.
+2Üçüncü turu geçtiğimizde 15 kişi kalmamız gerekirken bunu 16 yapıp sayıyı sağladım. Tabi bunu yaparken son 16 ya kalması gereken ama iki güçlü oynadığı için elenen 11. sınıflardan bir kızı seçtim.
O kızı son 16 ya alacağımı başımızda durması gereken hocaya söylediğim de kabul etti. Zaten etmeme şansı da yoktu. Çünkü bu benim turnuvamdı ve o sadece idarenin onay vermesi için başımızda duran bir maldı.
Ayrıca bu turun sonunda Mikail ile Damlanın sevgili olduğunu da öğrendim. Mikaili de severdim bu yüzden Damlayla Mikaili bir sonraki turda yan yana oynatmaya karar verdim. -
83.
+1Tabi benim bu kararımdan ne Mikailin ne de Damlanın haberi vardı. Mikaile sadece sana bir güzellik yaptım dedim.
Son 16 ya girdiğimizde işler kızışmaya başladı. Kalanların hepsi iyi oynuyordu. Kıran kırana geçen maçların sonucunda son 8 belirlenmişti.
Ben, sınıfımdaki Furkan, ibrahim Umut, Behiye, Damla, Mikail, Gökçe ve Mert kalmıştık. Sonra aklıma güzel bir fikir geldi.
Son 8 i kurayla 2 ayrı gruba bölüp kendi aralarında gruptan çıkma maçları yaptıracaktım. Bu sayede iyileri elememiş olacaktım. Bu fikrimi herkes beğendi.
Ama kuraları hocanın hazırladığı kağıtlarda başkaları çekecekti. Damla, Mert, ibrahim Umut ve Furkan gerçekten dişli rakiplerdi onlarla aynı grupta olmak istemezdim ama bununla oynayabileceğim bir şey yoktu. -
84.
+14 Kasım 2016 günüydü hayatımı değiştiren olaylar olduğu için asla unutmam bu tarihi.
Çekilen 1. isim 1. Grup, 2. isim 2. Grup, 3. isim 1. Grup, 4. isim 2. Grup... şeklinde devam etti ve gruplar belirlendi.
1. Grup Furkan, Gökçe, Mikail ve ibrahim Umut
2. Grup ben, Damla, Mert ve Behiye
2, 3, 4. Derslerde gruplardan çıkacak isimler belli olmuştu. 1. Gruptan Furkan ve Gökçe 2. Gruptan ben ve Damla. Hepimizin puanı aynıydı. Çünkü şerefsizlik yapıp son tura Furkan, Gökçe, ben, Damla ikililerini bırakıp son grup turlarına girmeden beraberlik yaparsak hepimizin finale çıkacağını söylemiştim. Onlarda kabul etmişti.
Öğleden sonra finalleri yapma kararı aldık. ilk turlarda eşleşme Furkan - Gökçe, ben - Damla arasında oldu. Furkan ve ben kazanmıştık.
Sonraki eşleşme Furkanla rakiplerimizi değiştirmemiz oldu. Yine Furkan ve ben kazandık. Artık finallerin finalini oynama zamanı gelmişti.
Furkan ve Esrarengiz Melkor.
Furkanın taraftarı vardı, onu destekleyenler, onun 2 sınıftan dostları...
Oysa benim taraftarım yok denecek kadar azdı. Sadece dostum olan Furkan ve bizim sınıftaki erkek grubundan bir kaç kişi. -
85.
+2Furkanla oyuna başladık. Oyun baya çekişmeli ve düşündürücü geçiyordu. Ben oturup tuzak kuruyorum Furkan görüyor o tuzağı geliştirip bana satmaya çalışıyor, aynısını ben ona yapıyorum diye diye oyun ortasına bile çok uzun zamandan sonra gelmiştik.
Biz oyun ortasına gelmeden kızların maçı bitmişti bile. Damla maçı satmıştı. Gökçe denen mal 3. olacaktı. Normal şartlar altında Damlanın Gökçeyi havaya atıp vezire oturtması gerekirdi. Çünkü benim oynadığım Damla öyle bir rakipti.
Neyse kızlar gibimde değildi. Benim rakibim karşımda oturuyordu. Ve bana tuzak kuruyordu.
Oyun sonuna girdiğimizde 7. ders bitmiş tenefüs olmuştu. Ama oyun sonu da oyun sonuydu hani. Tek hataya patlamaya hazır bir oyun...
Furkanın taraftarları hemen damlamıştı yanımıza. Şerefsizler "Furkan, Esrarengiz Melkoru giber atar. Esrarengiz Melkor kim ki dıbına koyim" diyerek moralimi bozmaya beni oyundan düşürmeye çalışıyorlardı.
Ama bilmedikleri bir şey vardı. Ben hırs yaparsam kaybetmem. gibe gibe kazanırım. -
86.
+1Ben iyice sinirlendim ve bu sinir doğrultusunda oradakilere "gibtirin gidin satranç oynuyoruz şurada" diye bağırdım.
Normalde bu duruma alışkındım ama o an efsane bir fırsat gördüm zannettim ve onun hesabını yaparken gürültü çok kafamı dağıtıyordu.
Bunun üzerine herkes sustu. Satranç kısmı sessiz kalmıştı. Artık planlarımı daha ince dokunuşlarını yaparak uygulama fırsatı yakalayabilirdim.
Son olarak her şeyi hesapladım dedim kendime ve fili kaldırıp tak diye koydum. Masadan kalktım dostum olan Furkana bakıp kazandım işaretini çaktım.
Benim hamlemle birlikte rakibim olan Furkanın taraftarları bir tahtaya bakıyor bir Furkana bakıyor bir de bana bakıp bu neyin havasında diye fısıldaşıyorlardı.
Ama bilmedikleri ve göremedikleri tek şey ben o hamle sayesinde maksimum 8 hamle sonra oyunu kazanıyordum. Bunu sadece Furkan görüyor ve her incelemesinde yüzü biraz daha düşüyordu. -
87.
+1En son kendisine en mantıklı gelen hamleyi yaptı ve hiç düşünmeden tak diye başka bir hamle daha yaptım.
Herkes şok olmuş durumdaydı. Normalde bir hamleye en az 1 dakika düşünürdük ikimizde ama bu sefer hiç düşünmeden direk oynamıştım. Bunun sebebini bir tek Furkan anlamıştı.
Artık iyice çaresiz kalmıştı. Bir hamle bir hamle daha derken son hamlemi yaptım ve skoru yazacak olan kişiye dönüp Esrarengiz Melkor 1, Furkan 0 dedim.
Herkes şok olmuş tahtaya bakıyordu. Aslında tahtayı ilk görenler Furkan Esrarengiz Melkoru havada karada giber diye düşünür ama işin içinde ince dokunmuş bir tuzağa kurban vardı. Şah
ilk başta itiraz falan edildi. Daha mat değil diye ama sonuç kaçınılmazdı. Okul birincisi bendim. Masaya oturdum nasıl mat olduğunu her açısıyla anlattım.
Furkan beni tebrik etti. Tabi bende onu tebrik ettim ve ekledim. "Bu hayatımdaki en unutulmaz maçlar arasında yer alacak düzeyde bir maç oldu"
Cuma günleri tören olurdu. Ve bu törenlerde okul müdürü salak saçma konuşup tüm okulun vaktini çalardı. Ama bu sefer farklılık vardı. Bu sefer turnuvanın sonuçlarını bir kağıda yazıp eline almıştı.
4. 9/F den Damla
3. 10/G den Gökçe
2. 12/D den Furkan
1. 12/C den Esrarengiz Melkor
Tabiki bu kadar basit bir anlatım olmadı. Evet bunları söyledi sadece ama tek farkla her ismi alkışlıyorlardı.
Furkan'ın adı okununca 12 lerin tamamı ve okulun yarısı böğürüp tezahürat etmeye başladılar. Benim ismim okuduğunda sadece sınıftaki erkek grubumuz, Furkan ve bir kaç eski arkadaşım alkışladı.
Sanki tüm okul bana düşmandı dıbına koyim. 2. olan çocuğun adını duyan herkes okulu yıktı. Ben 1. olmuştum. Aldığım alkışı sadece yakın çevremden almıştım.
Niye böyle oldu? insanlara ne kötülüğüm dokundu? Ya da acaba 1. oldum diye herkes kıskanıyor muydu? Ama çok saçma değil miydi bu? Ben oraya çıkan herkesi yüksek ses çıkaracak şekilde alkışlıyordum. Niye böyle oluyordu? -
88.
+1Tören oldu bize tabiki ödül mödül verilmedi mk. Bizim okul anca gibtiri taktan şeylere önem versin bize de başını verir diyerek geri sıramıza döndük.
Tören bitti. içeride kalan eşyalarımı almaya giderken Damla bana numarasını verdi. Satrançla ilgili kafasına bir şey takılırsa sormak istermiş. iyi bari dedim. Bende ona numaramı verdim.
Gittim eşyalarımı alıp dershaneye sınava gittim. Bu arada satranç turnuvasını anlatırken hiç dershaneyle ilgili bir şeyler anlatamadım. Zaten anlatılacak bir şey de yok. Sadece ders çalıştım. Bade'den artık uzak duruyordum ve turnuvanın başladığı ilk hafta bir şey öğrendim.
Bizim dershanede benimle aynı okuldan olan bir sürü çocuk vardı. Bunlardan birkaçı tenefüste yanıma gelip. "Len sen Badeyi mi seviyon len" diye alaylayıcı bir şekilde bu soruyu sordular.
Evet Badeyle benim olmam bu yüzden imkansızdı. Çevrenin tepkisi bu şekilde oluyordu.
Tabiki soruya yok diyerek cevap verdim. Ama bu cevaba direk "la bırak kız reddetmiş neyini yok diyon dıbına koyim" diye bir yanıt aldım. Lan noluyor dıbına koyim.
Ben bu olayı sadece dostum Furkana bir de Yağmura anlattım. Bunlar nasıl öğrendi? BADE... Aramızda kalsın dediğim şeyi tüm dershaneye yaymıştı. -
89.
+1Zaten bu olaydan sonra benim için Bade diye birisi yok dedim. En azından kendime bunu dedim. Aklım en başta kıs kıs gülen aklım. Kalbime dönüp "noldu lan dıbına koyduğum aşk var bu kızla aranda diyordun. Şimdi öldüreceğim, sakat bırakacağım diyorsun" dedi. Kalbim aklıma "gibtir git bin" demekle yetindi.
Evet bundan sonra her hücreme düşman olduğum bir insandı Bade. Çünkü dershanede herkesin ağzından "Esrarengiz Melkor, Badeye açılmış ama reddedilmiş ahahahaa" diye bir şeyler duyuyor sırf bu yüzden kantine bile gidemiyordum.
illa gitmem gerekiyorsa tenefüs başlar başlamaz ya da tam tenefüs bitimine yakın gidiyordum. Bu sayede daha az insanla muhattap oluyor daha az duyuyordum dedikoduyu. -
90.
+2Bade'nin yaptığından sonra herkesin bana bakışı değişmişti. Zaten kendi halinde köşede oturan biriyken iyice ezik birisi konumuna düşüp iyice asosyalleşmeye başladım.
Bu asosyallik bende olumlu bir etki bıraktı ve insanlarla muhattap olmamak için kulaklığımı takıp soru çözüyordum. içime tekrardan ders çalışma şevki dolmaya başlamıştı.
Neyse işte ben Damlanın numarasını aldım. Kendi numaramı verdim dersaneye gittim ve günün değerlendirmesini yapıyordum ki sınıfa Bade girdi.
Normalde sınavlarda sınıflar karıştırılır ve aynı sınıftan olan insanların gelmesi önlenmeye çalışılır. Ama arada denk gelebiliyordu. Bu da denk gelen baya ironik bir olaydı.
Bade sınıfa girdi benim öfke dolu bakışlarımı gördü ve ilk bulduğu deliğe saklandı. Yani ilk sıraya oturup benimle göz kontağı kurmaktan kaçındı.
Bense ona hala öfkeyle bakmaya devam ediyordum. Daha fazla rahatsız hissetmesi için tuvalete gidip geldim. Sonra kantine gidip çay alıp geldim.
Şimdi siz bana sınavda değil miydin gibik diyebilirsiniz olay şöyle. Ben oraya sınav saatinden 40, 45 dakika önce gitmiştim. Ve en arkadaki boş yere oturmuştum.
Her sınıfa girişimde Badeye baktığımdaki o öfke dolu bakışları başka bir insan üstünde hissetse orayı terk ederdi. Ama karaktersizlik mi desem binlik mi desem bunlardan biri veya aklıma gelmeyen başka bir sebepten dolayı oturmaya devam ediyordu. -
91.
+1Bir süre sonra zaten sınav başlamıştır sesiyle kitapçığa odaklanmaya çalıştım. Bir güzel içinden geçtim sınavın. Tam binadan çıktım bir baktım Bade az ilerimde durağa doğru gidiyor. Dedim Esrarengiz Melkor bi binlik yap. Ama ne yapmalıydım?
En sonunda Bade'nin nefret ettiği bir şey yapmaya karar verdim. En yakın bakkala girip Kent Switch aldım.
Tam ben bakkaldan çıkıp sigarayı ağzıma koyduğumda Badeyle yüz yüz geldik. Ben hiç tınlamadan çakmağı çıkartıp sigarayı yaktım.
Bade'nin yüzündeki o şok olma ifadesi ve kırılmışlığı görünce daha da bi zevke geldim.
Durağa gittiğimde Bade ortalıkta görünmüyordu. Herhalde bir iki durak önce binmeye gitti dedim. Sonra sigarayı çantama koyup otobüse bindim.
Otobüste sigaraları paketten çıkartıp çantanın gizli saklı yerlerine sokuyordum. Sebebi de hayatımda ilk defa paket almışım ve ne yapacağımı bilememdi.
Sorarlarsa da arkadaşın üstündeki son daldı arama oldu bana verdi. Çünkü benim çantamı hiçbir zaman aramazlardı. Hatta beni hiç aramazlardı. -
92.
+1Otobüsten inip bir sigara daha yaktım. Bir iki fırt çektikten sonra attım yenisini yaktım. Böyle yaparak yere 5 dal daha attım. Neden yaptım bilmiyorum ama bundan mutlu olmuştum.
Eve gittim Damlanın instagram takibini gördüm ve şaşırdım. Şaşırmamın sebebi ise benim satranç turnuvalarından tanıdığım hatta türkiye turnuvalarında aynı oda da kaldığım insanların bir kaçının Damlayı takip ettiğini gördüm.
Sonra aklıma bir soru düştü. Bu kız bunları nereden tanıyordu. Hemen whatsapptan isimleri yazdım ve sen bunları nereden tanıyorsun dedim.
Damla: Geçen sene bir turnuvada tanıştık. Sen nereden tanıyorsun?
Ben: Onlar benim kulübümde oynuyorlar ve bir kaç kere aynı odada kalmışlığımız var.
Damla: Hadi ya! Hangi kulüp?
Konuşma böyle devam etti. Ve Damlayla konuşmaya başlamıştık.
Saat 21:30 - 22:00 arasında başlayan konuşma 01:30 civarında benim yatmam gerekmem sebebiyle sonlandı. -
93.
+1Sabah günaydınlar diyerek başlayan konuşmamız. Gece 2, 3 civarı iyi uykular ile son bulmuştu.
Bu kadar konuşacak ne buluyorsunuz diyenler olabilir. Birbirini tanımaya çalışan 2 insanın birbirini tanıma çabası bu kadar konuşmaya sebep oluyordu.
Dershane artık bir rutine binmişti benim için. Verilen soru ödevlerini o gün bitirmeye başlamam ise kendimi mutlu hissetmeme sebep olmaya başlamıştı.
Dersi dinleyip not almaya başlamıştım o zamanlar. Hatta pazar akşamı kendimle bir anlaşma yaptım. Günde 1 Ygs denemesi çözer gibi soru hazırlayıp çözecektim. Ama konular kitapların başından başlayacak zamanla zorlaşarak kendimi geliştirecektim.
Bu anlaşmayı uygulamaya koyma vaktiydi. 40 Türkçe, 15 Tarih, 8 Felsefe, 5 Din, 12 Coğrafya, 32 Matematik, 8 Geometri, 14 Fizik, 13 Kimya, 13 Biyoloji sorusu ayarladım kendime.
Soruları çözmeye başladım. ilk konular olduğu için hepsinin içinden geçmiştim. Ve bu beni motive etmişti. Kendi Ygs'mi bitirdikten sonra Damlayla konuşmaya başladık. -
94.
+1Konuşmayı saat 03 civarında sen uyanabilecek misin sorum ile devam etti. Kendisinin uyumayı sevdiğini ama 2 saatlik uykuyla da idare ettiğini öğrenmiştim.
Daha sonra iyi uykular dileyip yattım. Okulda Furkanla ve bizim erkek grubuyla geçen sıradan bir gün ardından dershaneye gittim.
Bade'nin ortalama hangi saatlerde dershaneye geldiğini bildiğim için o saatlerde sigara için dershanenin dış kapısında duruyordum ki Bade'nin geldiğini uzaktan gördüm.
Hemen bi sigara yaktım ve gelmesini beklemeye başladım. Niyeyse ben bu durumdan zevk almaya başlamıştım. Girerken bi bana bi de elimdeki sigaraya baktı.
Gözlerinde neden yaptın bunu bakışı vardı. Ama aldırmadım. Ne diyebilirdim ki? Senin yüzünden sigaraya başladım. Sırf sen uyuz ol diye de senin gördüğün zamanlarda içiyorum mu deseydim?
Belki bunu ona demeliydim. Belki en azından daha az acı çekerdi. Lan bir dakika benim amacım ona acı çektirmek değil miydi? Benim amacım onu mutsuz etmek değil miydi? Onun bana yaşattığı o kalp kırıklığını ona yaşatmak değil miydi? O zaman ne diye açıklama yapacaktım? Onun gözlerindeki o acı için içmiyor muydum ben bu sigarayı? Kafam çok dağılmıştı. Kendi kendime soru sorup cevap alamıyordum. -
95.
+1Sınıfa baya dağılmış bir vaziyette girmiştim. Bu arada artık insan içine çıkabilir olmuştum. En azından dedikodum daha az dönüyordu.
O günün nasıl geçtiğini anlayamadım. Otobüse binip eve giderken Damlayla konuşuyordum. Aslında her anda Damlayla konuşuyordum. Hoşlanıyor muydum acaba? Emin değilim. Şuan tek emin olduğum şey Bade'nin gözüne sokabilecek herhangi bir ilişki aradığımdı.
Ama bu asıl sebebi Damlaya göstermemeliydim. Yoksa her şeyi tak edebilirdim. Bunun olmasına izin veremezdim.
Ama bir sorun vardı. Ben bunu niye yapıyordum? Damlaya niye acı çektirmeyi göze almıştım? Badeye niye bir şeyleri ispatlamaya çalışıyordum?
Kafam bu sorularla gibilirken Damlayla konuşmaya devam ediyordum. Konuşması eğlenceli bir kızdı. 9. sınıf olmasına rağmen baya olgundu. Yaşanmışlıkları onu daha çabuk büyütmüş.