1. 9.
    0
    düşünüyorum hiçbir şeyim yok amk, her gün hayatıma heyecan gelsin diye riskli işlere kalkışıyorum, ölümüm kazadan olacak kesin
    insanlık tarihine baktığımızda bir tak parçasından daha değerli değiliz, büyük devlet adamlarını, bilim-sanat adamlarını bir kenara koysan bir insanın yokluğu koca tarihte ne kadar etki yapacak ki? millet niye kendini bu kadar önemsiyor, neden bu kadar hırslı anlamıyorum
    gebereceksiniz bre gavatlar, çürükçül bakteriler zütünüzü kemirecek, ve bir süre sonra sizin bu dünyada var olduğunuzu hatırlayan kimse kalmayacak.
    ···
  2. 8.
    0
    Okuyan var mı ya?
    ···
  3. 7.
    0
    Belki yazıdan farketmişsindir biraz da olsa okumuşluğu olana yönelik birşeyler yazmışım değil mi? Üniversite, hukuk vs. elitistlik yapmışım? Hayır. "Benim masum Anadolu'mun insanı" denilen mental olarak istismara daha yatkın insanlar için birşeyler yapmamız gerektiği için böyle yazıyorum. Yapabileceğimizi düşündüğüm için yazıyorum. Diğerlerini küçümsemek olarak algılama. Kirletilmeye çalışılan ve bu konuda üzerilerinde çok başarılı olunan büyük bir temiz beyin kitlesi toplumların istikbali için çok büyük tehlikedir. Bunun yanında toplumsal bilinç geliştirebilme potansiyeline daha çok sahip 'okumuş' kesim üzerindeki büyük yozlaşmayı anlatabilmek için yazıyorum. Düşünce üretilmesi gereken, ama üretilen düşüncenin 'otorite' tarafından istenilen düşünce olmadıktan sonra beş para etmediği üniversitelerimiz olduğu için buraya yazıyorum. Bahsettiğim makinenin içinde artık dönmediğimi bildirmek için yazıyorum. Yoksa bunları buraya yazmamın bir manası da yok. Karşıt olduğunuz sistemin karşıtı düşünülerek üretilmiş araçlarıyla aynı sistemi yıkamazsınız. inanıp inanmamanın bir önemi yok. Bu yarın gerçekten inanmayacağın anldıbına gelmez. Ama unutma namaz kılmayan iyi, namaz kılan kötüden hayırlıdır. inanıyorsan inanmayana da kötü gözle bakma. Kimsin ki Allah'la kul arasına giriyorsun. inanmayanı da Allah yarattı ve sen kimsenin amelinde ne söz hakkı sahibisin ne de sorumlusun. inanıyorsan seveceksin! Yeter ki gerçekten uyan ve sev ki uyandığın zaman diğerlerini de uyandırasın. Dünyevi hayatta gerçek iki taraf var, iyi ve kötü. Başka yön, taraf arama yok. Zamanını boşa harcarsın. Kötüler çok kalabalık. iyilerin çoğalması lazım.
    ···
  4. 6.
    0
    @7 bunu ozetleyecek
    ···
  5. 5.
    0
    Türkiye toplumu da çoğunluğu itibariyle böyle manipülatif bir hareketle yönlendirilebilecek bir toplumdurdur özü itibari ile. Çünkü ne kadar "Hayır efendim benim toplumum pırlantadır." diye düşünenler olsa bile cehalette ısrarcı bir toplumuz ne yazık ki. istenildiği takdirde pek âla ülkemiz bu 'Savaş Bölgesi' sınırları içerisine alınabilir yoğun bir çalışmadan sonra. Ancak Türkiye konumu, kaynakları ve iş gücü bakımından değerlidirilmesi gereken bir ülkedir diğer Ortadoğu ülkelerine nazaran. Bu da 'Gelişmekte Olan Ülke' olan Türkiye'yi dünyanın kalifiye iş gücünü karşılayacak, çeşitli teknolojileri toplumunda test edecek (ki teknoloji denilince sadece elektronik aklına gelmesin, gıda, ecza geniş bir yelpazedir), kaynakları kullanılacak, konumu itibari ile lojistik destek sağlayacak ve kalifiye iş gücü yetiştirmek adına üretmeden tüketecek, tüketecek, tüketecek bir ülke haline getiriyor. Bu da bizi ve diğer bazı 'Gelişmekte Olan Ülkeler'i iş gücü üretme ve pilot(denek) bölgeler haline getiriyor. Bu zaten uygulanıyor ancak tam verim alınabilmesi için toplumun bütünüyle tek tipleşmesi yada aykırı seslerin susturulması gerekiyor. içi boş demokrasi söylemleriyle bu amaca hizmet eden siyaset platformunda ise aktörler küçük yaşlardan itibaren yetişmiş yani bir anlamda pişmiş, iktidar sahibi olmanın ve bu iktidarın getireceği gücün arzusuyla yanıp tutuşan, bu yolda her şeyi yapabilecek makyavelist insanlar. Yakın geçmişte toplumun önüne sürülen bu ve diğer lider profillerini biraz araştırırsan ne demek istediğimi anlarsın. Bu bölgeleri işlevlendirip bölge insanını tek tipleştirme, bölgenin hem etinden hem sütünden yararlanma politikası ülkemizde daha önce insanları memurlaştırarak yapılmaya çalışıldı, sonra yıldırıp apolitize ederek yapılmaya çalışıldı. Şimdi daha derine inilerek 'müslümanlaştırarak' yapılmaya çalışılıyor. Burada müslümanlaştırmayı gerçek anlamda müslümanlaşmak olarak anlama. Ortadoğu toplumları için bahsettiğim cehaletten nemalanarak yapılan bir plandan bahsediyorum. Özünde dinî olamayan ama din adıyla oluşturulmak istenen bir toplumun yanında sinmiş üretmeden tüketen ve sağduyulu gibi görünmeye çalışan özünde cahil bir toplum yaratılmak isteniyor ve bu sadece karşı olduğumuz iktidar sahipleri ve yandaşları tarafından yapılmıyor. Göz önünde olan istisnasız herkes bu oyunun bir parçası. Karşıtları başta söylediğim direndiğini, uyandığını düşünen ama aslında özü itibari ile sadece tüketen tüketen tüketen 'sağduyulu' tarafı kontrolü altında tutuyor. Zaten bu sebeple göz önündeler. Yani sen siyasi hiç bir beklentin olmasa ve sadece özgürlüğün için mücadele ettiğini söylesen bile günlük yaşantınla kendi savunduğunu öne sürdüğün özgürlüğünü kendi elinden alıyorsun. Ülkemizde bu tip planların artık Allah adıyla yapılıyor oluşu da benim kanıma dokunuyor. Yani bu kansızlar benim arı dinimi temsil etmiyor güzel kardeşim. Ne bunlar ne de kendini dini önder olarak gösteren diğer tüm şarlatanlar. Arkalarından sürükledikleri kitleler olup bitenden bihaber. Lideri olan ve liderliği kendi çıkarları doğrultusunda kullanan bütün oluşumlar aynı ve günümüz dünyasında emin ol yaşayan bir lideri olan temiz herhangi bir oluşum yok. Bir lider arama kendine. Sen de artık uyuyorsan uyan. Ama öyle belli bir düşünce sistemini temsil ettiğin için değil, gerçekten uyan. Muhalifsen muhalifliğin bile kontrol altında gerçek anlamda uyan artık. Neyi ne için yaptığını bir düşün. inansan da inanmasan da uyan. Dünya sen üzerinde yaşayasın diye yaratıldı, kanını emsinler diye değil. Evreni başkaları keşfetmesin, hatta seni senden önce başkaları keşfetmesin. Sen keşfet. Vay be adamlar yapmış deme hiçbir şey için. Sen yap. Yapmak için gayret et gücün yettiğince.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 4.
    0
    Benim fikrime kimsenin ihtiyacı yok ama Allah'ı seven ve cennet için değil sırf O'nun rızası için inanan bir kul olarak şunları söylemek isterim. Allah birdir ve evreni farklı renklere bölelim diye yaratmamıştır. Aksine bütünleştirebilip tekrar O'na dönelim diye yaratmıştır. Tüm peygamberler aynı amacı taşır ve herkesin peygamberidirler. Bu bağlamda kendi çıkarı için değil O'nun rızası için ve sırf evreni ve bizi yarattığı için bile Allah'a inanan, O'nu ve yarattıklarını seven insanlar müslümandır. Bu adamlar ise gerçek anlamda müslüman değil. Neden mi? "Zenginleşmek için fakirin duygularını, inançlarını sömürüp iktidar sahibi olduğunu ve yine kendi dünyalığını yapmak için vatan değerlerini ona buna peşkeş çektiği için" diyeceğim sandın değil mi? Hayır, bunlar çok küçük nedenler güzel kardeşim. Din adı altında Arap ülkelerini de içine alan bir 'islam Coğrafyası' ve bu coğrafyada yaşayan bir 'islam Toplumu' yaratılmaya çalışıldığı için. "Ne var bunda?" diyebilirsin yada inanmıyorsundur ve bu senin için başka bir açıdan sorundur. Her iki koşul için de asıl sakıncasını aklım erdiğince anlatayım. islam mensup olunacak bir takım, oluşum, taraf, örgüt değildir. Bu dünyaya gönderiliş amacımızın bize tebliğidir ve coğrafyası yoktur. Onun coğrafyası bütün evrendir. Evren içinde küçücük bir yeri olan Dünya ise bölünüyor ve işlevlerine göre parçalarına ayrılıyor, 'Türkiye bölünüyor' diye küçük ölçekli düşünme. "Dünyadan banane, ben güzel vatanımı düşünüyorum." veya "Banane ulan vatandan da, özgürlüğümü düşünüyorum ben." deme. Bunları dediğin vakit ve dediğin için mücadele edilmesi gereken, oluşturulan yeni dünya düzenine adapte edilmesi gereken direnişçi bireysin demektir ki direnişin bile kontrol altında olan bir direniş. Yani sen uyandığını düşünüyorsun ama aslında rüya içinde rüya görüyorsun. Globalleşme, BOP, New World Order gibi kavramlara aşinasındır 90lar ve 2000lerin başından. Bunlar belki var olan belki de var olmayan, sadece komplo teorisi olarak görülmesi gereken şeylerdir. Ama işleyen bir mekanizma var. Allah'ın yarattığı koskoca evrenin içinde bir kum tanesi kadar bile yer tutmayan dünya bu gibi kavramların planlarıyla bölünüyor ve bölünen parçalar işlevlendiriliyor. Türkiye gibi nüfusun karma olduğu fakat müslüman nüfusun çok daha fazla olduğu yerlerde bu birazdan yapacağım tarzda öngörüleri komplo teorisi adı altında çürütmek adına deneme yanılma gibi gösterip belirli dozlarda kitlelere uygulanarak yapılıyor. Son zamanlarda ise bu Allah'ın adıyla yapılıyor. Nasıl mı? Ülkene bir bak. Hatta daha önce ailene bir bak. Üniversiteyi bitirip toplum tarafından kabul edilen ve belirli bir maaşının olacağı bir iş edinmen için dişini tırnağına katıp çalışıyor değil mi? Bu yolda bir sonuca ulaştığında en yakınındakiler seninle gurur duyuyor değil mi? Bunlar sana normal gelebilir. işte tam burada asıl mevzu başlıyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki enstitülerde bunların sana normal gelmesi için ciddi ciddi çalışılıyor. Toplumsal yaşantımız, üreteceklerimiz, tüketeceklerimiz, aile hayatımız, dışarıdaki sosyal hayatımız, inançlıysak nasıl ibadet edeceğimiz, eğlence anlayışımız, ne kadar maaşla hangi işe çalışacağımız, olaylara yada durumlara verdiğimiz tepkiler, hatta yürüyüşümüz ve mimiklerimiz bile kontrol altında tutuluyor. Üniversite konusuna dönelim. 'iyi bir meslek' sahibi olabilmek için üniversiteye kayıt oluyoruz değil mi, hani ailemizin bizi ön ergenlikten beri güdülediği şekilde? Ailelerin burada bir suçu yok çünkü onlarda bu kontrol mekanizmasının birer parçası. Çoğumuz vatana millete hayırlı yasaya devlete saygılı birer evlat yetiştirme anlayışının ürünüyüz. Oysa üniversiteler insanlara ne iyi bir meslek edindirmek için vardır, ne de vatan millete hayırlı, yasalara ve devlete saygılı yurttaşlar yetiştirmek için vardır. Üniversite bir mesleki eğitim kurumu değildir. Bilimin üretildiği yerdir. Burada da hukuk devreye giriyor. Bilmiyorum biliyor musunuz ama hukukun çıkışı ve çıkışındaki asıl amacı özel mülkiyeti korumaktır. Bugün de bu amacından pek sapmış değildir. Hukuki kavramlar yani yasalar özel mülkiyeti korumak için vardır. Yani bu demek oluyor ki özel mülkiyetteki payınız ölçüsünde hukuktan yararlanırsınız ve belli bir pay edinmeden de pozitif anlamda hukuka erişemezsiniz. Yani hukuk herkes için değildir ve herkes hukuk önünde eşit değildir. Anlamak istiyorsanız cebinizdeki parayla en düşük yada sizden daha yüksek ekonomik seviyedeki insanlarla hukuktan aldığınız payı mukayese edin. Bu hukuku görmezden gelip başına buyruk yaşayın diye söylemiyorum. Dünyadaki herşeyin çözümü ve en nihai yolu hukuk değildir bunu anlayın diye söylüyorum. Tabi ki her konuda adaleti devletlerin hukukunda aramanın tek meşru yol olduğu da bu kontrol mekanizmasıyla toplumlara kabul ettirilmiş bir düşünce yapısı. Önyargını kırmak için biraz düşün, hukuk yoluyla ekonomik dağılımın en alt katmanındaki bireyin üzerinde oluşturulan baskıyı düşün. Orada olmasan da düşün. Çünkü aynı mekanizmanın içindesin. Sadece daha büyük bir dişlisin. Bu bağlamda bilim de böyle bir hukuku tanımaz. içinde bulunduğun bu sosyal mühendislik mekanizmasının söylediğim şekilde hukuku tanımaması da bunun en büyük kanıtı. Sosyal mühendislik günümüzde üzerine en çok çalışılan bilim alanıdır. Sen dünyadaki en büyük bilimsel çalışmaların Cern yada NASA'da mı yapıldığını mı sanıyorsun? Asla gerçekleşmeyecek felaket senaryolarıyla Mars'ta koloniler kurulmaya çalışıldığını mı sanıyorsun? Hayır, dünyadaki en büyük bilimsel çalışmalar dediğim bu enstitülerde yapılıyor ve senin o çıkmasından korktuğun 3. Dünya Savaşı bir anlamda bu enstitüler tarafından yürütülüyor. Yeni nesil
    sömürgeler bu merkezlerin projeleriyle kontrol altında tutuluyor. Bilginin çağında yaşıyoruz ve bu bilginin gücü tek bir kelime yada görüntüyle hiç hasar almadan bir yerin kontrolünü alma imkanını insana veriyor. Bu yer neresi mi? Tabi ki beyinlerimiz. iradelerin kontrolünü eline geçiren bir gücün eline toprak geçirmesine gerek yoktur. Her gün her saat bir 'kurşun' bir 'roket' bir 'bomba' yiyoruz. Hatta sadece biz değil tüm dünya toplumları bu halde. "Dünya'nın su rezervleri bitiyor." denilince inanmak mecburiyetindeyiz. Bitmiyor diye söylemiyorum. Durumun vehametini anlatabilmek için söylüyorum. Aslında var olmayan şeylerle ömrümüzü tüketiyoruz bu yüzden. Böyle bir ortamda demokrasi denilen kavramın da aslında içi boş yani gerçek olmayan bir kavram olduğundan bahsetmeme gerek yoktur sanırım. Sen 3. Dünya Savaşı çıkacak da bulunduğun şehire kimyasal yada nükleer bir silah atılacak mı sanıyorsun? Hayır bunu senin kendi kendine yapman varken neden başkası yapsın? "Ortadoğu kan ağlıyor, silah sesi susmuyor" repliği gelir aklına şimdi. En başa dönelim Dünya parçalara bölünüyor ve o kan ağlayan bölgeler prototip savaş bölgeleri. Mesleki anlamda askerlik eğitiminin sanal ortamdan reel ortama geçtiği, askerliğin bu anlamda bir istihdam alanı olduğu ve konvansiyonel olarak vurucu gücün caydırıcılık faktörünün sergilenmesi için seçilmiş bölgeler. Neden mi Orta Doğu? Çünkü insanlığı ve dini (aslında ayrı şeyler değil ama bu açıklaması uzun başka bir konu) tam olarak kavrayamamış yani sadece pozitif bilimlerden değil, evrensel bilgilerden ve ilahi bilgilerden de yalıtılmış toplumlarda oluşturulan dinin elden gitmesi korkusu, din adına cihad, muhafazakarlığın beyni muhafaza etmek olduğu değil de maddeyi muhafaza etmek olduğu düşüncesi gibi şeyler insanları birbiriyle savaşmaya, birbirlerini öldürmeye kolayca teşvik edebilecek manipülasyon malzemeleri haline getirilebilir ve bundan da önemlisi müslüman toplumların bireyleri kim olursa olsun ekonomik gücü ve konvansiyonel olarak vurucu gücü elinde bulunduran güçler tarafından harcanması kolay varlıklardır.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 3.
    0
    az önce koptum geldim kaybedecek bir şeyim yok nereye başvuruda bulunuyoruz ?
    ···
  8. 2.
    0
    dıbınızakoyim hayattan kopuk insanlar lazım bana
    ···
  9. 1.
    0
    bi düşünün neyiniz var amk belki iyi bi okuldasınız belki sevgiliniz var belki baba parası. bunlar yoksa bir insan niye yaşar amk
    ···