+16
-2
Önünüze bir dünya haritası alıp bakın.
Şu an çatışmaların olduğu bölge; Müslümanların yaşadığı coğrafyadır.
Libya'dan Pakistan'a kadar her yerde:
Yoksulluk var; gerilik var, cehalet var.
Kan var, acılar var, yıkım var; yoksullaşma var.
Krallar var; şeyhler var; diktatörler var...
Ayaklarının altında petrol denizi var.
Bir de bakın Batı dünyasına...
Zenginlik var, en iyi eğitim var...
Barış var, huzur var...
Savaşların yerini işbirliği almış...
Çünkü; eğitilmiş halk var...
Eğitilmiş halkın seçtiği sivil yöneticiler var...
Ayaklarının altında kuru toprak var.
Peki zengin ve mutlu olması gereken islam dünyası neden böyle?
Sebep din mi?
-Olamaz...
Çünkü aynı dini kabul etmiş eski devletler; o zamanlar dünya medeniyetine önderlik edebiliyorlardı.
Öyleyse sakatlık başka yerde...
Sakat nokta bulunmadan; bu derde çare de bulunamaz.
Elimizde Osmanlı Devleti örneği var.
15. Yüzyıl'da yeni bir çağ açarak dünya tarihine yön veriyor.
Avrupa'dan çok ileride...
Sonrasında işler değişiyor.
Avrupa ileri giderken Osmanlılar çöküşe geçiyor.
MUHTEŞEM YANLIŞ
Yıl 1548...
Başta Muhteşem Süleyman var.
Sultan Süleyman; Avrupa'yı korkutmuş ama kendi devleti için için kaynıyor.
istanbul'da bile insanlar huzursuz.
Muhteşem Süleyman topluyor alimlerini soruyor:
-Efendiler; bu kargaşanın sebebi nedir?
Huzurdaki mollalar, kadılar, kadıaskerler, beylerbeyleri, vezirler ve veziriazam bir cevap buluyorlar:
-Hünkarımız, bu sıkıntının sebebi; medreselerde (o zamanki üniversiteler) okutulan tıp, matematik, coğrafya gibi akılcı ilimlerdir. Bunları kaldırıp yerine din dersleri korsak; millet yaramazlıktan vazgeçer.
Bu kararla okullarımızdan akıl kovuluyor. Bilimsel araştırmalar sona erdiriliyor.
Bunun yerine fıkıh, hadis, kelam gibi Kuran dersleri konuluyor.
Aynı sıralarda; Avrupa'daki kiliselerde konuşulan şu idi:
-Bu Türkler bize Allah'ın yolladığı bir ceza kırbacıdır. Peki bunları nasıl alt edebiliriz?
Papazlar oturup düşündüler... Tarihleri incelediler.
Gördüler ki Müslümanları kendilerine üstün kılan güç din değil; akıldır.
-Türklere karşı aklımızı kullanalım, dediler.
Ve böylece akıl ürünü olan bilimi devreye soktular.
Türklerin attığı tıbbı, fenni, coğrafyayı kaptılar.
Böylece; bizler kuyuya doğru, Avrupa uzaya doğru yol aldı.
Geldik bugüne...
Bugün de Batı dünyası; aklı kullanıyor.
Aklın ürünü de bilimsel sonuçlardır.
O da karşımıza fabrikalar, barajlar; lüks konutlar; iyi okullar; en ileri iletişim araçları; en ileri savaş araç-gereçleri olarak çıkıyor.
islam dünyası bu gelişmeler karşısında çareyi daha da büzüşmekte buluyor.
Dine sarılarak kurtulacağını sanıyor.
Bölgedeki krallar, şeyhler, diktatörler de 'Din elden gidiyor!' diyerek halk kitlelerini bu yoldan uyutuyor.
Eğitilmemiş; dinle uyutulmuş kitleleri yönetmek de kolay ya...
Cehalet at koşturuyor.
Cahil toplumlar; üretemezler...
Bu yüzden yoksulluk kol geziyor.
Yoksulluk kavganın sebebidir...
Batı dünyası; yoksulluğu ve cehaleti kullanarak islam dünyasını kırıp geçiriyor.
Bu işte ne isa Mesih'in suçu var ne muhafazid'in ekgibliği...
Peki kurtuluş nerede?
-Mustafa Kemal'e bakın; tek kurtuluş kapısının o olduğunu görün.
Başka çareniz yok ey Müslümanlar!
not: özet yok 2 dk am ile uğraşcağınıza okuyun