/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +13 -2
    Onları koruyan esrarengiz varlıkların hikayesi.
    Hikayeye daha önceden de başlamıştım bu sefer de yeterince ilgi olmazsa devam etmeyeceğim. basit hoca saçmalıkları içermez. korku ve aksiyon içerir.
    PART 1
    Sene 2002
    Üniversite son sınıfa geçmiştim. Gazi Ünv. arkeoloji okuyordum. Türkiye de kolayca kazandığınız bir bölümü okuma pek de o kadar kolay değildir. 4. sınıfa geçmeme rağmen alttan aldığım derslerle boğuşuyordum ve dersi geçebilmek için çalışmak yeterli olmayabiliyor. Hocalarımla aramı iyi tutmaya çalışıyordum. Fahri asistanlık yapıyordum. Asistanlık dediğim aslında ayakçılıktı. Üniversiteden mezun olmam gerekiyordu. Maddi durumumuz pek iyi değildi. okulu uzatırsam benim için pek iyi olmazdı. Bir yandan çalışıyor bir yandan alttan derslerle boğuşyor, bir yandan da bitirme tezimin konusunu bulmaya çalışıyordum. Son sene sınıftakiler beş gruba ayrılmıştık. Tezimiz için bir yöre seçip kazı yapmamız, bulduklarımızı değerlendirip rapor olarak sunmamız lazımdı. Emin olun Türkiyedeki heba olmş tarihi eserlerin birçoğu bu bitirme tezi yüzündendir.

    EDIT: PAMPALAR SEYAHATE CIKMAM GEREKIYOR CALISMA SAATLERIMDEN DOLAYI BOLUK PORCUK OLUYOR AMA TAMAMLAYACAGIM INSALLAH. SUKULARSANIZ DAHA COK KISIYE ULASIR.
    EDIT 2 : in cin olaylari yok ama benzeri dogaustu varliklar var. Bazilarini biz cin saniyoruz. Onlara da deginmeye calisacagim. Bazen o gunlere donuyorum hayirlayip tirsiyorum yalan yok. Birakiyorum yazmayi. Rahatsiz oluyorum cunku
    ···
  2. 2.
    +7
    PART 2
    Bahar dönemi başladıktan sonra gruplar bir araya gelip çalışacakları yöreyi seçme çalışmalarına başladı. Aslında bu konuda aceleci davranmak iyidir. Çünkü bilindik bir yörede çalışmak her zaman avantaj sağlar. Sis dediğimiz daha önceden çalışılmamış bir yer seçmek ise risklidir. çünkü böyle yerlerde daha çok kulaktan dolma bilgilerle hareket edilir ve çoğu zaman eli boş dönülür.
    Bunu iyi bildiğimiz için bizim evde grup arkadaşlarıyla bir toplantı yapmaya karar verdik. Grubum altı kişiydi. Ben, Furkan diye bir arkadaş ki kendisi zengin ve fırlamadır. Hareketlerini ve tipini robert downey jr a benzetmişimdir her zaman. Adanalıydı ama adanalı gibi değildi aslında. En azından güneşi vurmaya kalkacak cinsten değildi. * Diğeri Fatih ki o da Adanalıydı. O da furkanın tam tersi bir kişilik olmasına rağmen aşırı komik bir insandı. neredeyse zenci sayılabilecek esmerlikteydi. Polis olsanız tipten içeri atarsınız o kadar. Ama çok iyi bir insandır. Diğer arkadaşımız Ali ki benim burnu taktan çıkmayan can dostumdur, Nurcan ve Canan. Nurcan ve Canan çok sıkı iki arkadaşla. Ayrıca bizim de kankamızdır ki o kadar yakınlaşmıştık ki erkek muhabbetleri yapabiliyorduk. Nurcan Bursa Canan izmirliydi.
    ···
  3. 3.
    +7
    neyse devam ediyorum. şehir merkezinden ayrıldık köye doğru yol almaya başladık. yollar toprak ve hava sıcak. camları açtık ve içerisi toz toprak doldu. canan ve nurcan rahatsız olsalar da belli etmemeye çalışıyorlardı. ben arkada sessizce etrafı seyrediyordum. hoş etrafta pek bir şey olmasa da geniş ve kahverengi düzlükleri izliyordum. biz ilerledikçe şehir geride kalmaya başladı. işte o zaman mardinin neden bu kadar eski bir şehir olduğunuanladm. birbirine kenetlenmiş parmakları andıran evler , şehre değişik bir heybet katıyordu. uzaklaşmaya başladıkça şehir geride bir silüet gibi kalmaya başladı. fatihle furkan ise arkada şaklabanlık peşindeydi. durmadan cananla nurcana sataşıyor onlara laf atıyorlardı. çevrede yaşam belirtisi yok gibiydi. sadece zaman zaman koyunları otlatan birkaç çobana rastlıyorduk. yaklaşık 40 dakika gittikten sonra kurak bir vadiden geçerek tepenin arkasında kalmış küçük bir köye ulaştık. biz tam da vardığımızı düşünüyorduk ki, ali kaşını kaldırarak daha varmadığımızı işaret etti. köyün içinde bir bakkalın önüne durduk ve Alinin amcası mahmut bakkalın önünde oturan yaşlı adamı selamladı ve içeri girip birkaç karton sigara aldı. daha sonra yolumuza devam ettik. köyün içinden geçerken millet yeni yeni sokaklara dökülmeye başlamıştı. evlerinin önünü süpüren kadınlar garip garip bize bakıyorlardı. daha doğrusu cananla nurcana. mardin için fazla kokoş görünüyorlardı. geri kalanımız için yolculuk son derece keyifliydi.
    ···
  4. 4.
    +5
    PART 3
    Hararetli bir tartışmadan sonra Ali bize memleketi olan Mardinde çalışmalarımızı yapmayı teklif etti. Böylece bölgeye aşina biriyle çalışarak avantaj sağlayabilirdik. Ayrıca kalacak yer vb sıkıntısı da olmayacağı için benim için de gayet iyiydi. alilerin köyde dededen kalma iki katlı bir evleri varmış orada kalabiliriz dedi. hem size mardini de gezdiririm dedi. Fikre herkes sıcak bakınca nisan ayında yaklaşık bir ay sürecek çalışmamıza hazırlık yapmaya başladık. Mayıs sonuna kadar da raporu tamamlayıp hocaya sunacaktık.
    ···
  5. 5.
    +5
    PART 4
    Bir sure sonra hazirliklarimizi tamamlayip yola koyulduk. Dogu firmasiyla seyahat ediyorduk. Daha onceden seyahat eden varsa daha iyi bilir. Soforler biraz kuralsizdir basar gider. Yolcular evde otuuruyormus gibi davranirlar. Muavinler gereksiz lakayit. Ama daha eglenceli geliyordu bize. En cok da ali isin geyigindeydi. Yillardir git gel iyice kasarlanmisti. Arada kafa buluyorduk falan. Gerci onlar mi bizle biz mi onlarla kafa buluyoduk bilemedim. Uzun bir yolculuktan sonra mardine vardik. Alinin amcasi bizi karsilamaya gelmisti. Beyaz bir torosla. Sabahin koruydu. Hepimiz acliktan oluyorduk. Biz yeni tanismanin cekingenligi icindeydik ki ali anlayip araya girdi. Amca koye gecmeden once bi kahvalti mi yapsak. Amcasi genc biriydi. 35 yaslarinda ama cok cana yakindi. Az sabredecekseniz koyde guzel doyurursunuz karninizi annenler hazirlik yapiyordu dedi. Bizler de birbirimize bakip e ayip olmasin o kadar hazirlik yapmislar dedik. Yalniz bir sorun vardi ki biz 6 kisiydik bir de alinin amcasi 7. Arabaya nasil sigacagimizi dusunuyorduk. O ara ali amcasina taksi tutalim sigmayiz dedi. Amcasi biraz sıkısırız olmaz mi der gibi bakinca furkanla fatih biz bagaja otururuz dedi. (Araba station wagon) muallakler macera ariyorlar tabi. Kizlarla ben arkaya oturduk . Ali de one oturdu.
    ···
  6. 6.
    +2 -2
    gibtir Deli
    ···
  7. 7.
    +4
    demoyu verdim 10 kişiden aşağısına devam etmeyeceğim. bu kendime saygımdan. şukulayıp yorum atın duvara anlatmayım
    ···
  8. 8.
    +3
    Devam ediyorum pampalar.
    Çay kahve ayran faslı derken hepimizde bir yorgunluk, hafif esneme krizleri gelmeye başladı. gece boyu hiçbirimiz yolda uyumamıştık. Ali de çok yorgundu. içeri gidip bir anahtar aldı ve babasıyla bir şeyler konuştu. Sonra da bize işaret etti. Bizler çantaları alıp ayaklandık. köyün öteki ucundaki Alinin dedesinden kalma eve doğru gidiyorduk. Yolda giderken kendimi Sultan Ahmet'teki Japon turistler gibi hissettim. Herkes bize bakıyordu. Ali yolda geçenlerin kimine selam veriyor kiminin ise elini öpüp halini hatrını soruyordu. Geçtiğimiz sokaklar baya dardı. Yani öyle kamyonla falan yanaşamazsınız. Araba bile anca sığıyordu. Evler birbirine bitişik yapılmıştı. Çoğu tek katlıydı ve hepsi de topraktandı. Küçük pencereleri vardı. çoğunun pervazında oturmuş yaşlı kadınlar ellerinde tespihlerle dua okuyordu. Yalnız burada dikkat ettiğim bir şey vardı ki o da evlerin kapılarında metalden değişik figürler takılı olmasıydı. hemen hemen her evde vardı bunlardan kimisi ok işaretine benziyor, kimisi bir çiçeği ya da yaprağı andırıyordu. Elimdeki çantanın ağırlığı ve yükselen güneşin bunaltıcı sıcağı bütün nefesimi kesmese aliye soracaktım. ama sormadım. nasıl olsa daha konuşacak bolca vaktimiz olacaktı. 10 dakika kadar sonra köyün çıkışındaki eve vardık. iki katlı toprak bir evdi. Ve bunun da kapısında boynuzlu bir insan kafasına benzeyen pirinçten yapılmış kabartma bir figür vardı. ev uzun zamandır kullanılmıyormuş gibi duruyordu. Ali kapıyı açtı ve içeri geçtik. içeri girdiğimizde bizi serin bir ferahlık kapladı. Toprak evin avantajı işte. yazın serin kışın sıcak tutar. içerisi hafif loş ve dinlendiriciydi. Alt katın girişinde küçük bir hol, kapısı olmayan odalara açılıyordu. evin ortasında ise üst kata çıkılan ahşap merdiven vardı. Bavulları yere bıraktıktan sonra Ali hemen kızların bavulunu üst kata zütürdü. Kızlar yukarı katta yatsınlar dedi. Alttaki iki odada da biz kalırız. Yalnız ablam da bizimle kalacak dedi. Sanırım kızların erkeklerle aynı evde kalması pek uygun karşılanmaz diye milletin diline düşmemek için böyle bir şey demişti.
    ···
  9. 9.
    +3
    Nihayet 1. 5 saat sonra köye vardık. aslında fena bir yere benzemiyordu. çölün ortasındaki bir vahayı andırıyordu. öbeklenmiş kavaklar köyün bir ucunda mezarlık olduğunu düşündüğüm selviler ise diğer ucundaydı. en fazla 30 hanelik bir köydü. bir iki dar sokaktan geçtikten sonra tek katlı avlulu toprak bir evin önünde durduk. dış kapısını açtığımızda içerde bir hareketlilik oldu ve annesi aliye sarıldı. sona da kızlara. babası da yanımıza geldi. biz ellini öptük, hoşbeş etmeye başladık. kahvaltı evlerden birinin önündeki üstü kapalı yerde yere serilmişti. kızartmadan süte, bilumum peynire kadar zengindi. Ağzımızın suyu akmıştı iyice. Hemen buyur ettiler ve kahvaltımızı etmeye başladık. arada bir dış kapı açılıyor ve içeri birileri giriyordu. konu komşu diyeceğim ama neredeyse bütün köyün akraba olduğunu çok geçmeden anladım. çok cana yakın davranıyorlardı. kahvaltımızı bir güzel yapıp bir kenara geçtik. genç bir kız bize kahve yaptı getirdi. Güzel de bir kızdı. terbiyesinden başını kaldırıp kimseye bakmıyordu bile. ortam tam erkek egemendi. ne yalan söyleyim kendimi değerli hissettim bir an. kadınlar sürekli hizmet etme derdindeydi ve hiçbiri de söylenmeden, gocunmadan yapıyordu bu işi. Bu arada nurcan ve cananı alıp başka bir yere zütürmüşlerdi. köyden birkaç kız onlarla sohbet ediyorlardı ve anlattıklarını ilgiyle dinliyorlardı. hayatları boyunca bu köyde çıkmamış oldukları meraklarından belliydi.
    ···
  10. 10.
    +2
    Ses verin genclerkimse yok mu
    ···
  11. 11.
    +2
    Devam
    ... Ağır adımlarla tekrar eve yöneldik. ikimizden de ses seda çıkmıyordu. Biraz düşünceli gibiydi. Birkaç dakika sonra eve varmıştık. Furkanla Fatih de eve dönmüşlerdi. odada eşyalarını yerleştiriyorlardı. Canan Nurcan ve Alinin Ablası Gülhayat oturmuş kahve içiyorlardı. Ablası 27 yaşında ve bayanlara göre uzun sayılabilecek bir boya sahipti. Evli değildi. Belki de ince fiziği onu selvi gibi narin gösteriyordu. Kısık sesle konuşuyordu hep. Geleleli çok olmamıştı ama biz onu abla belledik; o da bizi kardeşi. Ço çalışkandı. Alinin her işini yaptığı , arkasını topladığı belliydi. Üniversitedeki Alinin beceriksizliğini düşününce pek de haksız sayılmazdım. Bu yaşta birinin hele ki doğuda küçük bir köye evli olması gerekir diye düşünmüştüm. Ama gidip de böyle bir şey sorma kabalığında bulunmayacaktım tabi. Bizim kızlarla pek samimi olmaya başlamışlardı zaten. Nasıl olsa öğrenirdim bir şekilde.
    Yaklaşık bir saat sonra ablası hadi yemeğe gidelim, anamlar bekler o kadar hazırlık yaptılar deyince sanki tüm ev halkı bunu bekliyormuşuz gibi kalktık birden. gerçekten de bir hayli acıkmıştık. yürümeye başladık beraber. biraz ağırdan da alarak etrafı inceliyordum. 10 dakika sonra eve vardık. Tahta kapyı itip içeri girdiğimizde br parlaklık bizi karşıladı. Hani düğün yerlerinde birbirine bağlı renkli lambalar vardır ya, ne deniyor adına bilmiyorum şimdi, avlunun üstüne onlardan takmışlardı. her yer ışıl ışıldı . Ortaya kocaman iki sofra serilmişti ve huyumuzu suyumuzu bilmediklerinden binbir çeşit yemek yapmışlardı. Fatih in Allahım, bu ne dedğini işittim. Alinin babası güldü. Çocuklar elin oturun buyrun dedi. 60 yaşındaki adamın nezaketten iki büklüm bizi ağırlamaya çalışması hem çok hoşuma gitmişti hem de içimin cız etmesine sebep oldu. Buradaki insanlar yoksul sayılabilecek bir hayta yaşıyordu aslında.
    Her neyse sofraya oturduk kuzu tandırından çorbasına kibe dedikleri kuzu işkembesinden yaptıkları dolma tarzı bir yemeğinden kuru patlıcan dolmasına salata ayran... Anlatamam size. Savaştan çıkmış gibi yedik. Hala anlamadığım furkan o zayıf bünyesiyle neresine yedi o kadar yemeği...
    ···
  12. 12.
    +2
    Güzel bir geceden sonra çay kahve faslı derken vakit bir hayli geç oldu. Ufaktan toparlanmaya başladık. inanırmısınız o kadar insan bir anda sofrayı toparladı hızlı bir şekilde bulaşığı vs halletti ve dağılıverdiler. Ben böyle tez canlı bir topluluk görmedim daha önceden. Sonrasında bizler de iyi geceler dileyip ayrıldık. Yolda giderken sokaklar oldukça karanlıktı. turuncu ışıkları olan tek tük sokak lambalarından başka ışık yoktu. Evlerde de pek ışık yoktu. Sanki köyün tamamı inzivaya çekilmişti. Bozkırın hafif serinliği ve kokusu akşam esintisiyle yüzümüzü yalıyordu. birden kendimi öylece yorgun hissettim. Uykum gelmişti iyice. Arada bir uyuz ve ürkek sokak köpekleri geçiyordu yanımızdan.
    Bir müddet sonra eve vardık Ev oldukça karanlıktı. Gülhayat abla kapıyı açtı. Ali telefonunun ışığıyla ortalığı aydınlatmaya çalışıyordu ama pek işe yaramıyordu. Sene 2002, öyle flashlı cep telefonları falan yok. duruma alışık olan ablası yanında getirdiği kibriti çaktı ve kapının girişindeki sehpada duran idare lambasını yaktı. ortalığı loş bir aydınlık kapladı. Sonra lambayı tavandan sarkan ancaya astı. ortalık böyle daha iyi aydınlanıyordu. Ali de odanın öteki ucundaki diğer idare lambasını alıp yaktı. Ablası lambayı ve kızları da alıp üst kata çıktı. Herkeste br yorgunluk ve uyku hali vardı. Fatihle Furkan diğer odada kalacaklardı, aliyle ben de dedesinin eski odasında.
    ···
  13. 13.
    +2
    Holdeki lambanın ışığı kapıları olmayan odalara hafif bir ışık veriyordu. belli belirsiz seçilen eşyalarımızı bulup giyindik. Odada bir sedir ve yerde de minder vardı. Şu şark köşelerinde olan duvara dayanmış motifli yastıklardan vardı. ali kendini yerdeki yatağa attı hemen. Sen alışık değilsindir dedi burada ben yatarım. Ben de itiraz etmedim. Etsem de bir şey değişmeyecekti. Ali hem misafir ağırlama konusundaki örflerinden vazgeçmezdi, hem de çok inatçıydı. Ben de sedirin üstündeki yastığa sırtımı dayadım. hemen yanımda pencere vardı. boynumu büküp yarı uyuklamaklı, gökyüzünü seyre daldım. Aman Allah'ım.. Biz şehir de ne çok şey kaçırıyormuşuz. Gökyüzü billurdan bir avize gibi önüme serilivermişti. Sanki tüm galaksi gözümün önündeydi... bir müddet seyretim gökyüzünü. Ali uyumuştu. Furkan da uyumuştu. Öküzboğan sesli horultusundan uyuduğunu anlamıştım. Fatih de uyumuştur herhalde. Aynı evde kalıyorlardı. Alışmıştır herhalde diye geçirdim içimden.
    ... Dışarıdaki rüzgarın uğultusunu duyabiliyordum. boynumu hafif eğip mezarlığa doğru bir göz attım. Mezarlık Ayın parıltısıyla aydınlık duruyordu. Upuzun selviler rüzgardan sağa sola sallanıyordu. Dedesinin mezarı ilişti gözüme bir an. Adamcağız yıllarca tam da benim olduğum yerden mezarını gözlemlemişti. Mezarlığın içlerine doğru her yer karanlıktı. Ağaçlar içeri ışık girmesini engelliyordu.
    Yatmaya karar verdim ki gözüm mezarlığın dışındaki hafif tümsekliğe takıldı. Dikkatlice bakmaya çalıştım. gerçekten de bir mezar vardı. Sabah görüğümüz, mezarlığın dışındaki yalnız mezarın aynısıydı. Ama onu mezarlığın diğer ucunda görmüştük. Gelirken bu mezarı gördüğümü hatırlayamadım bir an. Hızlıca düşümde bir tur attım. Kafam karıştı. Normalde dikkatli biriyimdir aslında. Kafam karışmıştı sanırım, tersim dönmüş olabilir dedim kendi kendime. Yatağıma yattım. Çarşaflar mis gibi sabun kokuyordu. Öylesine yorgundum ki, birkaç saniyeye dalmışım.
    ···
  14. 14.
    +2
    Işık hızıyla mı yaziyon amq
    ···
    1. 1.
      +2
      daha önceden bu kadarını yazmıştım ordan kopyalıyorum. hikaye benim. yeni bir başlıkta yaıyorum şimdi. bundan sonrasını sıfırdan yazacağım.
      ···
  15. 15.
    +1
    Alinin gozlerinden saskinlik okunuyordu. Ne yapiyorsun oglum orada dedi. Hic dedim. Asagida birini gordum sandim. Sen de yerinde olmayinca senin olabilecegini dusundum. Ama yanlis gormusum sanirim kimse yoktu. Ali pek tatmin olmamis gibiydi. Tuvalete gitmistim. Gece kafana gore cikma kurda kusa yem olursun dedi ve gulumsedi. Pek tatmin olmamisti bence. Beraber yukari ciktik. O gece baska konusmadik. Ali direkt yatti zaten. Ben ise mezarlikta gordugum kizi dusunuyordum. Hayal gormedigime emindim. Gece zaman zama kalkip baktim. mezarliga. ama kimseyi goremedim. Bir de ben asagidayken odada gordugum yasli adami dusundum. Icim urpermedi degil. Sonra dalmisim. Sabah kalktigimda herkes uyanmisti. Icerde sohbet ediyorlardi. Gulhayat abla sofrayi hazirliyordu. Alinin yanina dogru gittim. Ne geceydi dedim. Az kalsin kurda kusa yem. olacaktik... elini omzuna koydum. Hayirdir dedi hicbir sey hatirlamiyor gibi. Ne oldu ki gece dedi. Sasirdim. birden. gercekten de bir sey bilmiyor gibi bakiyordu bana.. gece mezarliga indim.ya seni gordugumu sanip dedim. Ali saskin saskin bakiyordu. Digerleri sohbeti birakip bana bakmaya basladi.. fatih manyak misin oglum blgece gece ne isin var mezarlikta dedi. Ama en cok gulhayat abla dikkatimi cekti. Elindeki tabaklarla yuzume bakiyordu.
    ···
  16. 16.
    +1
    Asssasin creed mapina benziyor amk

    (hsgsd)
    ···
  17. 17.
    +1
    Kızlar izmirliymis gibis var rez
    ···
  18. 18.
    +1
    Saat gece yarisini gecmisti. Gozlerimi actigimda ilk once nerede oldugumu idrak edemedim bir an. Bos gozlerle karanligi inceledim. Gozlerim yavas yavas etrafi secmeye baslamisti. Disaridaki ugultu devam ediyordu. Tekrar dalmak istedim. Yan odadan gelen horultu kesilmisti. Yastigimi duzeltip tekrar dalmaya hazirlaniyordum ki ali nin odada olmadigini fark ettim. Tuvalete gitmistir herhalde diye icimden gecirirken son kez bir disari goze atmak geldi icimden. Iste o an mezarlikta tam da alinin dedesinin basinda bir siluet halinde duran uzun ince bir golge gordum
    ···
  19. 19.
    -1
    Panpa sardi devam et lutfen
    ···
  20. 20.
    +1
    Devam panpa okuyoruz
    ···